10 Ocak 2010 Pazar

SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL III

Bugün size söyleyebilirim ki hedefimiz simdi bize sadece birkaç adım uzaklıktadır. Uzun yolun yürünecek ancak ufak bir kısmı kaldı. Kendisi ile halkımızı temsil ettiğimiz sembolik yılanın, önünde yürüdüğümüz çember kapanacaktır. Bu halka kapanınca bütün Avrupa devletleri kuvvetli bir mengene içinde onun büklümlerine kilitlenecektir.

Bugünlerin anayasal terazileri kısa zamanda kırılacaktır. Çünkü üzerinde döndüğü ekseni aşınıncaya kadar durmadan sarsılsın diye biz onu dengesiz kurduk. Yahudi olmayanlar o eksene yeterli derecede sağlam kaynak yaptıklarını zannediyorlar ve o terazilerin dengeye geleceğini umuyorlardı. Fakat eksenler -tahtlarındaki krallar- kontrolsüz ve sorumsuz yetkileri ile şaşkına dönmüş olan ve budalaca hareket eden temsilcileri tarafından kuşatılmışlardı. Bunlar bu yetkileri saraylarda teneffüs edilen dehşet havasına borçluydular. Bu şahıslar halkları ile teması kesince tahtlarındaki krallar iktidara göz diken kimselere karşı artık halk ile anlaşıp kendilerini kuvvetlendirmeye muktedir olamıyorlardı. Biz, uzak görüşlü hükümdar iktidarı ile halkın kör kuvveti arasında her iki taraf da mânâsını kaybetsin diye bir uçurum meydana getirdik. Bir kör ile değneği gibi ki ikisi de birbirinden ayrı olunca kuvvetsizdir.

İktidar peşinde koşanlar iktidarı kötüye kullanmaya tahrik etmek için, bütün partileri silâhlandırdık, iktidar mevkiini her ihtiras için hedef hâline getirdik. Kısa bir zaman sonra karışıklıklar ve iflâslar bütün dünyâyı kaplayacaktır.

Çok konuşan gevezeler parlâmento oturumlarını ve yönetimle ilgili toplantıları konuşma müsâbakası hâline çevirmektedir. Atılgan gazeteciler ve vicdansız yazarlar her gün idâreci memurlara saldırıyor. Çılgına dönmüş avâmın yumrukları altında her şey havaya uçuşurken iktidarın suiistimâli, bütün müesseseleri kendilerini devirmeğe hazırlayan son manivela olacaktır.

Bütün halk fakirlik sebebi ile ağır çalışma mecbûriyetine zincirlenmiştir. Bu, onların evvelce vurduğu kölelik ve toprağa bağlı kölelik zincirlerinden daha kuvvetlidir. Onlar bu zincirlerden kendilerini herhangi bir yolla kurtarabilirlerdi. Fakat yoksulluktan aslâ kurtulamayacaklardır. Biz anayasaya kitleler için hayâlî ve gerçekdışı gözüken bir kısım haklar dâhil ettirdik. Halkın hakları ismi de, verilen bu hakların hepsi, yalnız bir fikir hâlinde mevcûd olabilir ve fiilî hayatta aslâ gerçekleltirilemez. Proleterya bizim emrettiğimiz yönde ve bizim iktidar mevkiine yerleştirdiğimiz ajan kadromuzun hizmetinde bulunan kimseler lehinde rey kullanmalarının karşılığı olarak acıyıp soframızdan kendilerine fırlattığımız ekmek kırıntılarından başka anayasadan bir menfaat elde etmediğine göre, konuşmacıların gevezelik yapma hakkı elde etmeleri, gazetecilerin güzel yazılar yanında saçma şeyler yazma hakkına sâhip olmaları, ağır yükünün altında beli ikiye bükülmüş proleter işçi için ne ifade eder? Cumhuriyete ait haklar fakirlik bir taraftan hemen hemen her gün çalışmaya mecbûr olması sebebiyle o hakları kullanmaya muktedir değildir. Diğer taraftan o haklar kendisini yoldaşlarının grevlerine ve işverenlerinin lokavtlarına bağlı hâle getirdiğinden muntazam ve muayyen gelirinin bütün teminâtından mahrum etmektedir.

Bizim rehberliğimiz altında, halk; aristokrasiyi yok etti. O aristokrasi ki kendisinin tek ve yegâne müdâfaa vâsıtası ve halkın refâhına bağlı ve ondan ayrılması imkânsız menfaatleri sebebiyle de kendilerini besleyen bir anne idi. Şimdi aristokrasinin yıkılması sebebiyle halk para öğüten merhametsiz alçakların pençesine düştü. Bunlar işçilerin boyunlarına acımasız ve zâlim bir boyunduruk vurdular. 
Bu işçileri bu baskıdan kurtaracak kimseler olduğumuzu ileri sürerek sahnede görüneceğiz ve
 BİZİM SAVAŞAN KUVVETLERİMİZ OLAN SOSYALİSTLERİN, ANARŞİSTLERİN VE KOMÜNİSTLERİN saflarina girmelerini onlara telkîn edeceğiz. Bu savaşan kuvvetlerimizi biz; sosyal masonluğumuzun sözde bütün beşeriyetin dayanışması ve kardese idâresi geregince dâima destekledik. İşçilerin emeğinden kânunen faydalanmakta olan aristokrasi; işçilerin iyi beslenmeleri, sıhhatli ve kuvvetli olmaları ile alâkalanırdı. BİZ İSE TAM AKSİNE YAHUDİ OLMAYANLARIN ÖLDÜRTÜLEREK AZALMALARINDAN MENFAAT BEKLİYORUZ. Bizim kuvvetimiz devamlı yiyecek kıtlığı ve işçinin beden zayıflığında gizlidir. Çünkü bütün bunlar bizim arzularımızın kölesi olmasına delâlet eder. O kendi yetkileri içinde bizim arzularımıza karşı koyma kuvvet ve enerjisini bulamayacaktır. Kralların kanunî otoritesinin aristokrasiye verdiği işçiyi idâre hakkını, açlık daha sağlam bir şekilde bize verir.


Biz, avam tabakasını açlığın doğurduğu sıkıntı, hased ve kin ile harekete geçirecek ve yolumuzun üzerinde bizi engelleyen ne varsa onların elleri ile silip yok edeceğiz.

Bütün dünyâya hükmedecek olan hükümdarımızın taç giymesi vakti gelince, aynı eller ona engel olabilecek her şeyi ortadan kaldıracaklardır.

Yahudi olmayanlar bizim uzmanlarımızın telkinleri ile harekete geçirilmeksizin düşünme alışkanlığını kaybetmişlerdir. Bundan dolayı bizim krallığımız kurulunca derhal yapacağımız bir işi yapmanın, âcil lüzûmunu görmüyorlar. Bu iş, bilginin basit ve gerçek bir bölümü ve bütün bilgilerin temeli olan insan hayâtının ve onun sosyal varlığının yapısının gerektirdiği iş bölümünü ve netice olarak insanların sınıf ve şartlar içinde ayrılmaları husûsundaki bilgileri okullarda ögretmektedir. Herkesin bilmesi gerekir ki insanların çalışma mevzularındaki farklılık sebebiyle herhangi bir eşitlik mevcûd olamaz. Bir kimsenin kendini lekeleyen bir hareketi ile bütün bir sınıf kânun önünde eşit olarak sorumlu tutulamaz. O şahısla berâber hiçbir kimsenin değil, yalnız o şahsın kendi şerefi lekelenmiştir. Sırlar içinde olan ve Yahudi olmayanların öğrenmesine imkân vermediğimiz cemiyet kuruluşunun gerçek ilmi herkese gösterecektir ki mevki ve iş, muayyen bir çevre içinde muhafaza edilmelidir. Şöyle ki; fertlerin bir eğitimden geçmiş olmaları sebebiyle kendilerine uygun olmayan bir işi yapmaya davet etmeleri yüzünden insanların ızdırap kaynağı olmasınlar. Bu ilmin tamâmen okunmasından sonra halk gönüllü olarak iktidâra itaat edecek ve devlette kendilerine tahsis edilen mevkii kabûl edecektir. Bilimin bizim geliştirdiğimiz bugünkü durum ve istikâmetinde halkı yanlış yola sevk etme kastı ile hareket edilmesi ve halkın kendisinin cehâleti sâyesinde onlar basılı şeylere körü körüne inanır, bağrına basar. Bir kör kendisinden üstün saydığı her duruma kin duyar. Çünkü sınıf ve durumun mânâlarının idrâkine sâhip değildir.

Ticârî mübâdeleler üzerindeki muâmeleleri durduracak ve sanayii felce uğratacak olan ekonomik krizlerin tesiri bu kini daha fazla artıracaktır. Bizce bilinmekte olan bütün gizli yer altı metodları ile ve tamâmiyle elimizde olan altının yardımı ile bütün dünyâda ekonomik krizler meydana getirecek, bu krizler vâsıtasıyla Avrupa'daki bütün memleketlerde bütün işçi gürûhunu aynı anda sokaklara fırlatacağız. Bu güruh; cehâletlerinin basitliği içinde zevkle dökülecekler ve beşikte bulundukları günlerden beri haset ettikleri malları o zaman yağma etme imkânı bulacaklardır.

Bizimkilere dokunmayacaklardır. Çünkü saldırı ânı bizce bilinecek ve biz kendimizinkileri muhafaza etmek için tedbirler alacağız.

Göstermiş bulunmaktayız ki, hâdiselerin gelişmesi bütün Yahudi olmayanları idrâkın hâkimiyetine sokacaktır. Bizim istibdâdimiz kesin olacaktır. Çünkü, o bütün kargaşalıkları tedbirli bir şiddetle yatıştırmayı ve bütün müesseselerde liberalizmi yakıp kül etmeyi bilecektir.

Halk kendisine hürriyet adı altında her türlü müsaade ve müsâmahada bulunulduğunu görünce kendisini hükümdar tahayyül ederek yolunun üzerindeki iktidâra saldırdı. Fakat tabiî diğer bütün körler gibi birçok engellere rastladı. Bir kılavuz arama telâşına kapıldı. Eski durumuna dönme idrâkine aslâ sâhip olmadı ve bütün iktidârını bizim ayaklarımızın altına attı. Bizim "büyük" ismini verdigimiz Fransız İhtilâli'ni hatırlayın. Onun hazırlanmasındaki sırlar bizce gâyet iyi bilinmektedir. Çünkü o tamâmen bizim ellerimizin eseridir.

O vakitten beri dâima dünya için hazırladığımız Siyon kanından müstebid kral lehinde, en sonunda bizden bile dönmeleri için halkı bir hareketten diğerine sevk ediyoruz.

Bugün biz enternasyonal bir güç olarak yenilmez bir durumdayız. Çünkü herhangi bir devletin hücûmuna uğrasak diğer devletler tarafından destekleniriz. Yahudi olmayan halklar, bunların en az bir kısmı için yirmi kralın kafasını uçururlardı.

Halk kitlelerinin bu mantıksız, birbirini tutmaz hâli; aynı mâhiyette görünen olaylar karşısındaki tutumu nasıl izah edebilir?

Bu diktatörlerin kendi ajanları vâsıtası ile halkların kulağına bu suiistimaller ile devlete verecekleri zararın halkların refâhı, onların hepsinin enternasyonal kardeşliği, onların dayanışması ve halklarının eşitliği gibi yüksek bir gâye ile olduğunu söylemeleri vakıası ile izah edilebilir. Tabiî onlar bu birleşmenin sâdece bizim hâkimiyetimizdeki idâre altında başarılması gerektiğini söylemezler.

Böylece halk dürüst kimseleri suçsuz çıkarır, her ne isterse yapabileceğine gittikçe daha çok inanır. Bu durum sâyesinde halk her türlü muvâzeneyi yok eder ve her adımda karışıklık meydâna getirir.

Hürriyet kelimesi insan topluluklarını her kuvvete, her çeşit otoriteye, hattâ Allâh'a ve yaratılış kanunlarına karşı savaşa sevk eder. Bunun içindir ki biz krallığımızı kurduğumuz zaman, zâlim bir prensip ifâde eden ve kitleleri kana susamış hayvanlar hâline getiren bu kelimeyi hayat lügatinden silmeğe mecbûr olacağız.

Gerçekten bu hayvanlar her zaman kan içip doyduklarında yeniden uykuya dalarlar ve o zamanlarda zincirlerine kolaylıkla vurulabilirler. Fakat onlara kan verilmezse uyumazlar ve mücâdeleye devâm ederler.

Hiç yorum yok: