29 Nisan 2009 Çarşamba

DAHA NE DESİNLER?

BAROLARDAN ‘HUKUK’A DAVET

İSTANBUL Milliyet

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın

İstanbul Barosu’nun öncülüğünde 53 baro ile 15 ceza hukukçusu akademisyen gazetede yayımlanan 50 maddelik bir duyuruyla, Ergenekon ve benzeri soruşturma süreçlerindeki uygulamaları sert bir dille eleştirdi

İstanbul Barosu’nun öncülüğünde 53 baro ile ceza hukuku uzmanı 15 akademisyen ve Türkiye Barolar Birliği, hazırladıkları ortak duyuruyla Ergenekon soruşturması ve benzeri soruşturma süreçlerindeki uygulamaları sert bir dille eleştirdi. Gazeteye verilen “Hukuk Devleti İçin Kamuoyuna Duyuru” başlıklı 50 maddelik metnin mimarı olan İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, Türkiye’deki bütün soruşturmalarda sorun yaşandığını belirterek, “Ergenekon soruşturması, uygulamadan dolayı bunun bir laboratuarı haline gelmiştir. Oradaki hukuka aykırılıkları tek tek tespit ettik” dedi. Bazı barolar, çağrıya rağmen duyuruya imza koymadı. 15 akademisyenden imza Duyuruyu, İstanbul Barosu ve 15 akademisyen ortak olarak hazırladı. Muammer Aydın, duyurunun sadece Ergenekon’a yönelik olarak hazırlanmadığını belirtirken, uyarıların Ergenekon soruşturmasına yönelik itirazlarla paralellik oluşturduğu görüldü. Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde yapmak istediği hukuk reformunun başarılı olması için gözden geçirilmesi istenen uygulamalardan bazıları şunlar: - Avukatların dosyayı inceleme yetkileri gizlilik kararlarıyla kısıtlanırken, delillerin basın ve yayın organlarında günlerce yayımlanması vahim bir hukuk ihlalidir. —Çağdaş ceza yargılamasında sanıktan delile gidilemez. ‘Gizli tanık yan delildir’ - Gizli tanık beyanı, adil yargılanmayı etkileyecek şekilde kullanılamaz. Gizli tanığın beyanına yalnızca yan delil olarak başvurulabilir. —Kişilere, haklarındaki suçlamalar, ayrıntılı olarak, işlendiği iddia olunan fiil, yani yaptıkları iddia edilen davranışlar, yer ve zaman da içerecek şekilde bildirilmelidir. —Suç örgütü kurucusu, üyesi, yöneticisi veya yardımcısı olduğu iddia edilen kişilerin hangi davranışları nedeniyle örgütle ilişkilendirildiği somut deliller gösterilerek ortaya konulmalıdır. —Demokratik bir hukuk devletinde herkesin düşündüğünü açıklama özgürlüğü vardır. Kişilerin ifade özgürlüğü çerçevesinde yaptıkları açıklamalar, yazdıkları yazılar, yönelttikleri siyasi veya bilimsel eleştiriler, bir suç örgütünün kurucusu, üyesi ya da yöneticisi olduklarının delili olarak ileri sürülemez. —Kişilerin yakalanarak gözaltına alınması sıkı kurallara bağlanmıştır. Bu kurallar, keyfi bir şekilde göz ardı edilerek, kişilerin özgürlükleri kısıtlanamaz. —Bir soruşturmada kişinin ifade vermesi gerektiğinde, onun davet edilerek ifadesinin alınması esastır. —Gözaltına alınan kişiler, insan onurunu zedeleyen koşullara ve davranışlara tabi tutulamaz, aç, susuz ve uykusuz bırakılamaz. —Kısa sürede bitirilebilecek işlemler üç veya dört güne yayılarak, kişinin son gün, son saatte, uykusuz, yorgun ve aç bir şekilde ifadesini almak kötü muameledir. —Aramada temel kural, “yakalanacak kimsenin ve/veya elde edilecek delilin” arama yapılacak yerde bulunduğu konusunda somut verilere dayanan makul şüphenin var olmasıdır. ‘Yedekleme şart’ - Ne arandığı bilinmeksizin ve arama kararında açık ve somut olarak belirtilmeksizin bir şey bulunabileceği varsayım ve umuduyla arama yapılamaz. Bu yolla elde edilmiş deliller de yargılamada kullanılamaz. —Elde edilen dijital verilerin kovuşturma aşamasında delil olabilmesi için, elde edildikleri anda kanunun ön gördüğü usul ve şartlarda yedeklemesinin yapılarak, bir örneğinin de mutlaka ilgililere verilmesine azami özen gösterilmelidir. —Arama yapılan mekân talan edilmiş görüntüsü verecek şekilde bırakılamaz. ‘Tutuklama son çare’ -Tutuklama, son çaredir. —Telefon dinleme tedbiri kişilerin özel hayatına bir müdahale olduğu için, kanundaki şartların tamamı oluşmadan uygulanmamalıdır. Telefon dinleme tutanakları maddi delillerle desteklenmediği sürece delil olarak kabul edilemez. —Toplumda herkesin telefonlarının dinlendiği yönünde oluşan kanaat, bu kanaati destekleyen uygulamalar, “hukuk güvenliğini” ortadan kaldırmaktadır. —Ceza soruşturmasını Cumhuriyet Savcısı yönetir. Kolluk görevlileri soruşturmayı yönlendiremez. —Bir soruşturma, toplumu sürekli tedirgin edecek, bireyleri endişeye sürükleyecek yaygınlık, genişlik ve süreklilikte yapılamaz. —Ceza davaları en kısa sürede bitirilmelidir. Aylarca tutuklu kalınarak duruşma beklemek, adil yargılanma hakkı ile bağdaşmaz.

11 baro imza koymadı Türkiye genelinde 78 baro başkanı bulunduğunu, duyuru için tamamına ulaşamaya çalıştıklarını belirten Aydın, 14 baroya ulaşmadıklarını ya da bazılarının duyuruya imzalarını yetiştiremediklerini söyledi. Aydın; Bingöl, Iğdır, Karabük, Van, Kütahya, Kahramanmaraş, Niğde, Tokat, Trabzon, Burdur ve Ankara baro başkanlarının imzalarının ise çağrıya yanıt vermemeleri nedeniyle bildiride yer almadığını belirtti. Aydın, “Metin objektif bir metindir. Bu metnin arkasında durmayanın hukukçuluğundan şüphe duyarım” diye konuştu.

‘Tek muhatap Ergenekon değil’ Bildiriye imza koyan akademisyenlerden Prof. Dr. Uğur Alacakaptan, “Bütün soruşturmalar bu şekilde yapılıyor. Ergenekon kamuoyunu daha çok ilgilendiriyor ama biz kamuoyunun bilmediği hadiseleri de biliyoruz” dedi. Prof. Dr. Erdener Yurtcan ise, Türkiye’nin AB’ye giriş sürecinde hukuk reformu gerçekleştirmek istediğini ancak yeni getirilen normların istenen sonuçları sağlamadığını belirterek, şöyle konuştu: “Duyuru, bu konuda neler yapılması gerektiğini gözler önüne serme çabası ile kaleme alınmıştır ve toplumla paylaşılmıştır. Duyurunun konusu tek başına Ergenekon soruşturması ya da yargılaması değildir. Duyuruda yer verilen her konu, her kavram, kendi içinde önem taşımaktadır. Bütün bu hususlar gerçekleştirildiğinde, aksaklıklar ortadan kaldırıldığında, ülkemizde hukuk güvencesi sağlanabilir.”

BU KİTABI KAÇIRMAYIN

'Böl ve Yut!'
TRT den gerekçesiz bir şekilde kovulan Banu AVAR, emperyalistlerin poyasını en iyi ortaya çıkaran aydınlarımızdan. ABD’nin kovulmada parmağının olduğunu tamamen netleşti. ART televizyonunda tüm masraflarını kendi cebinden ödediği programlar yapmaya devam ediyor. Dün gece başladığım BÖL VE YUT kitabını sabaha kadar bırakamadım. Emperyalizmin coğrafyamızdaki oyunlarını bu kadar açık ortaya koyan kitap görmedim.
Teşekkürler Banu AVAR.
OKURA İLKSÖZ 4 yıl 80 küsur program, ve işte 4. kitap. Kendini Batıya adamış bazı medya mensuplarının deyişile skandal program, onbinleri aşan destek postalarına bakılırsa gerçeklerin aynası SINIRLAR ARASINDA mayıs 2008'de tam 4. yıldönümünde yayından kaldırıldı. Küçük bir grup insanın büyük özveriyle ortaya çıkardığı bir programdı. Önüne çıkarılan engeller hep çok büyük oldu ve bu 4 yılın büyük bir bölümünde engellerle başaçıkmak programı yapmaktan daha zordu.. Sınırlar Arasında, Demokrasi, özgürlükler safsatalarıyla göz boyamaya çalışanları , Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi'nin ana hatlarını deşifre ediyordu ve o oranda saldırıları ve şimşekleri üzerine çekiyordu. Taraflı bir programdı. Türkiye'nin tarafındaydı. Bir TRT yetkilisi, programın yayından kaldırılmasında bazı büyükelçilerin şikayetlerinin etkili olduğundan sözetmişti. Türkiye'de Türkçe bakışlı bir program onları rahatsız ediyordu. Gereği yapılacaktı. Yapıldı. Biten bir programın ardından öncelikle aileme, dostlarıma sonra ekibime ve bize fedakarca yardım eden TRT çalışanlarına teşekkürü borç bilirim. Ve 4 yıl boyunca bizi hiç yalnız bırakmayan, postaları faksları ve telefonlarıyla bize dikenli yollarda güç veren izleyici ve okurlara saygı, sevgi ve teşekkürlerimi sunarım. Sanırım en şanslı program yapımcılarından biriyim. Böylesi bir destek az gazeteciye nasip olur. 2007-2008 döneminde gittiğim 14 ülkenin hali pür melalini bu kitapta derledim. Sevgili Bertan Onaran'ın önerisiyle İngilizlerin BÖL ve HÜKMET (divide and rule) olarak özetlediği sömürge kuralını 'BÖL ve YUT!' olarak kitaba ad seçtim. Sınırlar Arasında programının son yolculuklarının notlarını kapsayan bu kitapta, Ortadoğu'da İngiliz eliyle yaratılan İsrail devletini, Balkanlarda Kafkaslarda, Afrika ve Uzak Asyada kopyalama çalışmalarından örnekler sunulmaktadır. Batı emperyalizminin dünyanın çeşitli coğrafyalarında yeralan birçok ülkede 'BÖL ve YUT!' şablonunu nasıl uyguladığı anlatılmaktadır. Bu şablon ilk kez Ortadoğu'da İsrail devleti yaratılarak uygulanmıştır. Bu kitapta bu yıl içinde gittiğimiz 14 ülkede nasıl benzer metodlar uygulanarak halkların birbirine kırdırıldığını, komşu devletlerin arasına nasıl kamalar sokulduğunu ve amaca ulaşmak için değişmez bir yöntemin işbirlikçiler vasıtasıyla nasıl sahnelendiğini okuyacaksınız. Emperyalizmin baskısına baş kaldıranları, boyun eğenlerle kıyaslayacaksınız. Gözyaşı ve kana bulanmış ülkelerde iç ve dış bedhahların marifetlerinden örnekler bulacaksınız. Ve her ülkede sahneye konulan oyunların şifresinin yüzyıllardır ne kadar benzer olduğuna bir kez daha şaşacaksınız. Batının 'BÖL ve YUT!' oyunu aslında zayıf temeller üzerinde duruyor. Halkın örgütlü birliği batının oyununu bozuyor. O yüzden bunca cefa, işkence, yalan ve kan ! Ama her şeye rağmen, tarih, sahnelenen oyunun uzun vadede işe yaramadığını birçok örnekle anlatıyor. Durum direnen halkların yeni destansı örneklerine şahit olacağımızı müjdeliyor!

TEK DOSYA VAR VE TÜRKÇE GÖNDERİLDİ

TEK KELİME İLE YAZIKLAR OLSUN. BÖYLE BİR REZİLLİK GÖRÜLMEDİ. İNSANLARIMIZIN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA YALAN SÖYLENİYOR. ERKENEKON DAVASINDA SORGUSUZ SUALSİZ İNSANLAR TUTUKLANIRKEN,DENİZ FENERİ GİBİ NETLEŞMİŞ BİR DAVADA HALKIN GÖZÜNE BAKA BAKA "ÇEVİRİSİNİ YAPIYORUZ-YENİ DOSYA GELDİ" GİBİ YALANLAR ATILIYOR.BU NASIL BİR YÖMETİM. BU NASIL BİR AHLAK ANLAYIŞI
Tek dosya var Türkçe yollandı Hasan AYCI / FRANKFURT- 28 Nisan 2009 Frankfurt Savcılığı Basın Sözcüsü Dorris Müller Scheu, Deniz Feneri davasıyla ilgili Türkiye’ye bir dosya gönderdiklerini belirtti. Müller Scheu, "Bunun dışında başka dosya göndermedik. Yeni bir dosya yok. Ayrıca Türkiye ile ikili anlaşmamız gereği dosyalar Türkçe çevrili yollandı" dedi. ADALET Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Deniz Feneri ile ilgili geçen hafta Almanya’dan yeni bir dosya geldiği ve Türkçe’ye çevrilmeden önce içerik hakkında bilgi veremeyeceği" yolundaki açıklamaları üzerine Frankfurt Savcılığı Basın Sözcüsü Doris Müller Scheu, "Yeni bir dosya göndermedik. Gönderdiğimiz dosyaları da Türkçe çevirileri ile gönderiyoruz" dedi. Müller Scheu, süreci şöyle anlattı: "Biz Almanya’da görülen, ’Deniz Feneri’ davası çerçevesinde Türkiye’den bir defa hukuk yardımı talebinde bulunduk. Bundan sonra Türkiye’nin bizden hukuk yardımı talebi üzerine Türkiye’ye dosya gönderdik. Bu dosya dışında Türkiye’ye başka bir dosya göndermedik. Türkiye’de yetkililer bu dosyanın istendiğini uzun süre reddettiler. ’Böyle bir dosya yok’ denildi. Şimdi de gazetelerde, ’Yeni dosya geldi’ diye haberler yayınlanıyor. Adeta dosya yeni gönderilmiş gibi davranılıyor. Sayın bakan gelen dosyaların incelendiğini ve tercüme edildiği için içerik hakkında açıklama yapamayacağını bildirmiş. Ama şu var ki, Türkiye ile ikili anlaşmamız gereği bu gibi konularda dosyalar çevrildikten sonra gönderiliyor. Türkiye’den Almanca çevrili geliyor, bizde dosyaları Türkçe çevrili gönderiyoruz" Türkiye’de Deniz Feneri olayının büyük yankı yarattığını, bunun seçimlerden sonra geçeceğini tahmin ettiklerini belirten basın sözcüsü, "Seçimler bitti. Ancak anlaşılan bu iş hálá gündemde" dedi.