14 Kasım 2010 Pazar

FÜZELERİN GÖLGESİNDE TÜRBANA DOLANMIŞ CEYLANLAR TERK EDİLEN MERA VE FISILDAŞANLAR



Merak ediyor ve soruyorum:
Şu an sizin için en büyük sorun ne?
*HES’ler mi?
*Terör mü?
*Olmayan Ergenekon davası mı?
*Füze kalkanı mı?
*TSK’ya yapılan saldırılar mı?
*Ege kıta sağanlığı mı?
*AB liği süreci mi?
*Kıbrıs’ta yaşanan süreç mi?
*Anayasa değişikliği mi?
*İşsizlik mi?
*KPSS sınavı mı?
*Fettullahçı örgüt yapılanması mı?
*Türban mı?
*Çöken tarım mı?
*Et fiyatları mı?
*BOP mu?
*Gazze mi?
Daha çoğaltmak mümkün ama zorlaştırmayayım.
Şimdi empati yapın ve kopun Türkiye’den.
Rusya’dan, İran’dan, Gürcistan’dan, Azerbaycan’dan bakın ve bu soruları sorun kendinize. Hatta Bulgaristan, Yunanistan, Ukrayna, Romanya, Polonya’dan bakın.
Peki; en önemli sorunu bulamadıysanız, en basit sorunu arayın.
Şimdi kafanızda bir şeyler canlandı mı?
Şimdi ise tv kanallarını, gazeteleri, interneti şöyle bir tarayın ya da haftalardır izlediklerinizi, duyduklarınızı anımsayın.
Tek kelimeyle gerçeği Avukat, eğitimci, yazar Mehmet Duran’ın başlığıyla özetleyeceğim.
“Füze kalkanı türbanla örtülüyor.”
Sanırım bu cümlenin üzerine daha hiçbir şey yazmaya gerek yok.
Diğer sorum ise şu:
Muhalefet nerede?
Bakalım:
*CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'e,
sordu:
"Türkiye'de kurulması planlanan füze kalkanı hangi ülkelerin tehdidine karşı alınan bir önlemdir?
Yapılacak olan füze kalkanı koruma amaçlı olarak İsrail devletini de kapsamakta mıdır?
Kurulacak olan füze kalkanının mürettebatı kimlerden oluşacaktır?
Kurulacak olan füze kalkanının kumanda düğmesi kimin elinde olacaktır?
Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün füze kalkanının Türkiye'de kurulabilmesi için açıkladığı iki şart, 19-20 Kasım'da yapılacak olan NATO zirvesindeki görüşmede kabul edilmezse bu durum karşısında Türkiye'nin tavrı ne olacaktır?"
Fikir beyanı yok, soru soruyor. Füze kalkanı kurulmamalı, ya da kurulmalı yok. Ama yinede resmi bir şey yapmış. Başkan bir gün böyle bir gün böyle konuşursa bu bile bir aşamadır.
*HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş: “ Füze kalkanı projesi gibi önemli konuları, referanduma giderek halka soralım. Çünkü Türkiye'nin geçmişte İncirlik'teki ABD üssü gibi bir örneği var. Bu örnek varken, böyle bir karar almak, çok önemli bir konu. Çünkü NATO, ABD Dışişleri'nin bir kuruluşu gibi çalışıyor'' 
Yine fikir beyanı yok. Vatandaş otursun ders çalışsın, sonra sandığa gitsin evet/hayır desin, sende destekle,evet çıksın. Bunun adı da demokrasi olsun. Her şeyi halk çözecekse siyasi partilere, yani size ne gerek var.Diye sormazlar mı adama?
Bu süreçte net tavır gösteren, Ergenekon düzmecesiyle lideri hapsedilmiş olsa da  meydanlarda yine İP'yi görüyor ve teşekkür ediyorum.

Birde şuna bakın:
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, NATO toplantısı için gittiği Brüksel'de şöyle diyor:
"NATO'nun tekrar cephe veya kanat ülkesi olmak istemiyoruz. Alınacak güvenlik tedbirleri ile dış politika vizyonumuz arasında çelişki istemiyoruz. Çevremizdeki hiçbir komşumuzdan tehdit algılaması içinde değiliz, NATO'ya dönük de bir tehdit algılaması veya tehdit oluşturduğu kanaati içinde değiliz. NATO bütün güvenlik unsurlarını göz önüne alarak geleceğe yönelik planlama yapmakla yükümlüdür. Bu planların içinde oluruz, olacağız."

Arkadaşlar AKP “füze kalkanı” projesini istemiyor.
Ama “komşularla sıfır sorun” diye yutturmaya çalıştığı dış siyasetteki politikasızlığını, ABD güdümün deliğini ve bunca tavizi ABD çok büyük bir koz olarak kullanıyor.

AKP “füze kalkanı” projesini istemiyor.
Ama ABD tarafından projeyi kabul etmemesi durumunda; dış siyasette yüzünü doğuya çevirdiği, eksen kayması yaşadığının tescillenmesi olarak görüleceği yönünde tehdit ediliyor.

AKP “füze kalkanı” projesini istemiyor.
Ama AB sürecinin sorgulanacağı konunsun da sıkıştırılıyor.

AKP “füze kalkanı” projesini istemiyor.
Ama ülkede fikir üreten muhalefet yok.
Halkı harekete geçirecek, aydınlatacak, yeri görü sallayacak irade yok.

Çünkü.
AKP’nin çakallar sırtına tırmanmış, şah damarına ulaşmaya çalışıyor. Birkaç dakika uzun yaşamak için kafasını sağa sola sağlayan ceylan gibi. Hayatını bağışlasalar  merayı terk edip gitmeye hazır.
Muhalefet?
Muhalefet kuyruğu dibinden kaptırmış.
Arkadaşların yerde kıvranışını izlerken, “yanlış yaptı, yapmasaydı” der gibi. Gizli bir “sıra bana geliyor. Bende çakalları arkama alıp semizleşeceğim,en taze otları yiyeceğim” hayal ve mutluluğunda.
Merayı falan düşünen yok.
Sürüleri arkasında tutmaya çalışan muhalefet liderleri duyulmaz seslerle “karşıyız, referanduma gidin” diye biliyor. Arkalarından sürüklediği milyonları ;sırf kendi koltuk hırsları uğruna; ezip geçmek varken dört tane çakala feda ediyorlar.
Açık söylüyorum.
Bu kalkan kurulursa; ki kuruldu sayın.
Bu AKP’den çok olmayan muhalefetin suçudur.
Günahıdır.
Rezilliğidir.
Gaflet ve ihanetidir.

Sözlerimi Arslan Bulut’un bugünkü yazısının son cümleleriyle bitiriyorum.
Sanırım sürecin en iyi ve en kısa teknik analizi:
“Dünyanın her ülkesinde gerçek iktidar, ekonomik güç sahipleridir. Fakat bugün, milli devletlerin milli güçleri ele geçiriliyor. Ekonomik güç ele geçirilince medya ele geçiriliyor, dolayısıyla siyasi partilerin neredeyse tamamı kontrol altına alınıyor.
Türkiye’de reklâmlarda kullanılan bir söz var. Deniliyor ki “kontrol edilemeyen güç, güç değildir.” Ben ise bunun tam aksini düşünüyorum. Diyorum ki, en büyük güç, kontrol edilemeyen güçtür. Tabii, başkaları tarafından, küresel güçler tarafından kontrol edilemeyen güç, en büyük güçtür. Bu itibarla, yapılacak ilk iş, yabancılar tarafından kontrol edilemeyen bilimsel. Ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri kurumlara sahip olmaktır.”
Füzesiz ve kalkansız kalın.
Böyle iktidar kalın.
Böyle muhalefet kalın.
Böyle medyasız kalın.
Böyle aydınsız kalın.
Kalın ki gerçekler görünsün.
Kalın ki füzelerin gölgesinde türbana dolanan ceylanlar düşüp dört tane çakala yem olmasın.
Fısıldayan liderler milleti uyutmasın.
Kalın ki millet topyekûn ayağa kalksın.
13 Kasım 2010


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."