15 Mart 2010 Pazartesi

ÖCALAN'DA KENDİNİ PAKETLEYENİ ONAYLADI

Kenya basınında geçtiğimiz günlerde yayımlanan, 'Abdullah Öcalan'ı Türkiye’ye MOSSAD teslim etti' PKK'nın elebaşı da doğruladı. Öcalan'ın 'Beni de CIA ve MOSSAD Türkiye'ye teslim etti” dediği öğrenildi.

PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan da iddiaları doğruladı.
Kenya’nın en çok satan gazetesi The Nation geçtiğimiz haftalarda Kenya istihbaratına dayanarak yayınladığı haberde 1999’da PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanması için dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in İsrail lideri Benjamin Netanyahu’dan yardım istediğini, Apo’nun Kenya’da, 6 kişilik MOSSAD timinin operasyonu ile yakalandığını ileri sürmüştü.
İddiaya göre Kenya istihbaratı da Yunan elçiliğine MOSSAD ajanlarıyla düzenlenen Apo baskınında yer aldı. Biri kadın 5’i erkek 6 Mossad ajanı tarafından izlenen Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesine olanak tanıyan operasyona Mossad’ın “Uyanık” ismini verdiği de gazetede yer alan bilgiler arasındaydı.
Abdullah Öcalan avukatları aracılığıyla da yayımlanan bu haberi doğruladı. Öcalan, “Beni de CIA ve MOSSAD Türkiye’ye teslim etti. Bütün bunları iyi anlamak lazım” dedi.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
MÜMTAZ SOYSAL
Acayip Gelişmeler
SON günlerde Kıbrıs konusunda tuhaf gelişmeler oluyor.
Önce, Strasbourg’dan bir haber geldi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şimdi Güney Kıbrıs’ta oturan ve KKTC’nin anayasasıyla yasalarına uygun olarak yapılmış mal mülk düzenlemesini tanımayan Rumların açtığı davalara ilişkin bir karardı bu. Artık, bıraktıkları malların kendilerine geri verilmesi ve tazminat ödenmesi amacıyla Strasbourg mahkemesine başvuracak olanların yerel yargı yollarını tüketmiş sayılmaları için KKTC topraklarında kurulmuş bir Mal Mülk Komisyonu’ndan geçmeleri neredeyse zorunlu kılınmaktaydı. Daha doğrusu, oraya başvurulmazsa sürecin uzayacağı belirtilerek önceliğin o başvuruyu yapmış olanlara verileceği söyleniyordu.
Yaratılmak istenen izlenim, bunun KKTC’yi tanımaya doğru atılmış bir adım olduğuydu. Belli ki, Anadolu’daki ve Kıbrıs’taki Türklerin“sevindirik” olması istenmekteydi. Olundu da.
Oysa, içte ve dışta girişilen büyük çarpıtma seferberliğine karşın değişen pek bir şey yoktu. Komisyon KKTC toprağındaydı ama aslında Türkiye’ye karşı açılan davalar sürecinin içine oturtulmuştu. Hem de bağrındaki yabancı üyelerle. Zaten mahkeme de orayı “Türk işgali altında tutulan” Kıbrıs Cumhuriyeti toprağı sayıyordu.
Tuhaf olan, bu yanıltıcı tutum değişikliğinde bile hiç payı olmayanların büyük olasılıkla İngiltere’nin çabalarıyla varılan bir sonuçtan kendilerine pay çıkarmayı hiç ihmal etmemiş olmalarıydı.
İkinci acayip gelişme, Kuzey Kıbrıs’ta Hristofyas’la Derviş arasında geçmesi beklenen bir cumhurbaşkanlığı seçimi için aday sayısının birdenbire artması ve adaylardan birinin Türkiye’ye kadar gelip Abdullah Gül’ce kabul edilmesiydi.
Belli ki, kendisini ulusal kahraman ilan edip seçime bağımsız olarak gireceğini açıklayan Talat’ın kazanması için her şey yapılacak.
Niçin bu çabalar? Çünkü, Talat kaybeder ve ardından dikte edilmek istenen çözüm için yapılacak halkoylamasından olumsuz oy çıkarsa artık gerçekten iki devletli bir çözüme sıra gelecektir de ondan.
Haklı ve güçlü olduğu bir davayı kaybetmeye doğru giderken sevindirik olan bir ülke görülmemiştir.
mumtazsoysal@gmail.com

"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."