3 Ekim 2009 Cumartesi


HİÇ İNANDIRICI DEĞİL AMA BU HABERLERİNDE BİR AMACI VARDIR

AHMEDİNEJAD YAHUDİ Mİ? ŞOK İDDİA!
İsrail`i her fırsatta yerden yere vurup Yahudi soykırımını inkar eden İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad`ın Yahudi kökenli olduğu öne sürüldü.
İngiliz Daily Telegraph gazetesi, `şaşırtıcı bir sırrı ortaya çıkardığını` iddia ederek, Ahmedinejad`ın Mart 2008`deki seçimler sırasında kimlik kartını yukarı kaldırarak poz verdiği fotoğrafın bu sırrın delili olduğunu öne sürdü.
İddaya göre, kimlik kartı Ahmedinejad`ın ailesinin Yahudi kökeni olduğunu gösteriyor.
Kimlik kartı yakından incelendiğinde Ahmedinejad`ın önceden `Sabourjian` olarak bilindiğini belirten gazete, bunun bir Yahudi ismi olduğunu ve `kumaş dokuyan` anlamına geldiğini yazdı.
Kimlik kartında kargacık burgacık yazılmış olan kısa notun, ailenin Ahmedinejad soyadını, İran liderinin doğumundan sonra, İslam dinine geçmeleriyle değiştirdiğini gösterdiği öne sürülüyor.
Sabourjianlar geleneksel olarak Aradan`dan (Ahmedinejad`ın doğum yeri) geliyor ve isim `Sabourcu, Sabour dokuyan` yani Yahudilerdeki Tallit şalının İran`daki isminden geliyor. İsim, İran İçişleri Bakanlığı tarafından derlenmiş İranlı Yahudilerin kullandığı isimler listesinde bile bulunuyor.
Gazeteye göre, uzmanlar da Ahmedinejad`ın İsrail`e yönelik saldırgan söyleminin geçmişi gizlemeye çalışmaktan kaynaklanıyor olabileceğini söylüyor.
Arap ve İran Çalışmaları Merkezi`nden Ali Nurizade, `Ahmedinejad`ın geçmişine dair bu durum onun hakkında çok şeyi açıklıyor. Farklı bir dine dönen her aile eski inançlarını kınayarak yeni bir kimlik edinir. İsrail karşıtı açıklamalar yaparak Yahudi bağlarıyla ilgili tüm şüpheleri tamamen ortadan kaldırmaya çabalıyor olabilir` diye konuştu.
Londra`dan İranlı Yahudiler konusunda uzman olan bir araştırmacı da `jian` son ekinin ailenin Yahudi kökenini gösterdiğini söylüyor. Kendisi de İran doğumlu bir Yahudi olan uzman, `Adını dini nedenlerden dolayı değiştirmiş ya da en azından ailesi öyle yapmış. Sabourjian İran`da çok iyi bilinen bir Yahudi adıdır` diyor.
Londra`da İran elçiliğinden bir sözcü ise, konuyla ilgili yorum yapamayacağını belirtti.
Ahmedinejad, ailesi 1950`lerde Tahran`a yerleştiğinde soyadının değiştiğini inkar etmiyor. Ama bunun din değişikliğinden kaynaklandığını asla dile getirmedi. Yakınları daha önceden, dini ve ekonomik nedenlerin İran liderinin bir nalbant olan babası Ahmed`i Ahmedinejad dört yaşındayken isim değiştirmeye zorladığından söz etmişti.
Bu yılki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi televizyonda yapılan tartışmada Anmedinejad soyadı değişikliğini söylemek zorunda bırakılmış ve bundan rahatsız olduğu gözden kaçmamıştı. Öte yandan bu yaz Ahmedinejad`ın kökenlerinin araştırılmasını talep eden internet yazarı Mehdi Hazali, tutuklandı. -Gazeteport

“BİZ ÇÖZMEZSEK BAŞKALARI ÇÖZER”


BU SÖZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN EN BAŞI CUMHURBAŞKANINDAN EMPERYALİSTLERE “GEL İÇ İŞLERİMİZE KARIŞ” DAVETİDİR



Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, demokratik açılım konusunda, "Bu sorunu çözmezsek, başkaları gelir çözer" şeklindeki yaklaşıma tepki gösterdi


Baykal, "Türkiye Cumhuriyeti tarih boyunca sorunlarını çözmek için kimseden yardım beklemedi. Biz devlet kurarken başkalarına sorsaydık, onların sorunlarımızı çözmesini destekleseydik, bugün burada olamazdık. Bugün eğer bağımsız bir Türkiye varsa, bizim adımıza sorunlarımızı çözmek isteyenlere, 'Hayır' dediğimiz için, karşı çıktığımız içindir. O sorunu çözeceği söylenenler Irak'ın mı, Afganistan'ın mı, İran'ın mı sorununu çözdü? Öcüler gelip bizim sorunumuzu çözecekler, bizi ham yapacaklar öyle mi?" dedi. Bursa'da Nilüfer Belediyesi'ni ziyaret eden CHP Lideri Deniz Baykal, demokratik açılım konusunda, "Sorunları çözmezsek, başkaları bizim adımıza gelir çözer" sözünün altında bir tehdidin yattığını öne sürerek, "Biz başkalarının bizi çözmesini beklemeden, hatta onları kızdırarak, rahatsız ederek, onları tedirgin ederek, onları karşımıza alarak çözdük. Türkiye bağımsız bir ülke olarak bu coğrafyada kendisini ortaya koyuyorsa, bu bizim sorunlarımızı bizim adımıza çözmek isteyenlere o zaman, 'Hayır' dediğimiz için, karşı çıktığımız içindir. Tarih boyunca başka kimseden yardım beklemedik. Dışarıdan gelenler, Irak'ın mı, Afganistan'ın mı sorunun çözdüler? Ben bu ifadenin aydınlığa kavuşmasını bekliyorum. 'Sorunlarımızı çözmezsek, gelir çözerler' sözünün ne anlama geldiğini daha kapsamlı, daha ayrıntılı bir şekilde ifade etmelidirler. Bunun altında ne yatıyor? Türkiye'nin sorunu neymiş, başkalarında olmayan bizde olan sorun neymiş, hangi sıkıntımız varmış da dünya kabul edemez, bizim adımıza gelip çözermiş. Bunu anlatsınlar. Ben böyle bir tablo görmüyorum. Herkes kendi kafasındaki çözümü, millete kabul ettirmek için, doğrudan dolaylı tehditlerle insanları ikna etmeye çalışmasın. Türkiye'de herkes kardeşçe yaşıyor. Yapay ayrılık, etnik ayrılık meydana getirme çabaları çok yanlış ve ülkeye yarar getirmez. Herkes bundan uzak durmalıdır" diye konuştu. "BU TARTIŞMALAR TÜRKİYE'YE ZARAR VERİYOR" Demokratik açılımın Türkiye'ye zarar verdiğini ileri süren Baykal, "Bu tartışmaların Türkiye'ye ciddi zararlar verdiğini görüyoruz. Türkiye'de etnik bir tahrik, ayrıştırma ortamı meydana getirilmiştir. Başbakan'dan başlayarak her gün 28 tane etnik kimliği sayıp, bunu temel bir olay haline dönüştürüp, bu temelde siyaset yaparsanız, bir süre sonra böyle olaylarla karşılaşırsınız. Yanlış olan, Türkiye'nin siyasi atmosferini etnik kimlik temelinde gerginleştirmektir. Maalesef bu konuda olumsuz konuya gelindi. İlkokuldaki çocuklar birbirlerine anne-babalarının etnik kimliğini sorar hale gelmiştir. Herkes kendi kendini, ailesini, hısım-akrabasını sorgular hale gelmiştir. Şimdi herkes gelin, neydi damat neydi, bunu sorgular hale gelmiştir. Bu demokrasiyle bağdaşır bir anlayış değildir. Irak'ta avukatlar kendi etnik kimliğini de tabelalara yazıyorlarmış. Artık ticarete, hayata yön verir hale gelmiş. Ne kadar vahim, yanlış bir şey. Niye bunu temel alıyoruz? İşi gücü bıraktık, bunu konuşuyoruz" dedi. "GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEZ" Çalı Mahallesi'nde belediye tarafından yaptırılan yüzme havuzu ve sosyal tesislerin açılışında halka hitap eden Deniz Baykal, Türkiye'de herkesin kardeşçe yaşadığını ifade ederek, "Hepimiz kardeşçe yaşıyoruz. Sorun milletin içinde değildir. Türkiye'yi yönetenler, "Sorunları çözmeliyiz, yoksa birileri gelir çözer" diyor. Siz elinizi eteğinizi üzerimizden çekiniz. Gölge etmeyiniz, başka ihsan istemez. Karışmayınız. Türkiye'yi siz karıştırmayınız, başka bir hizmete ihtiyaç yok. Türklerin sorununu birileri geliverdi de 80 sene önce onlar mı geldi çözdü? Anadolu işgal edilmiş, imparatorluk parçalanmış, ülkeyi yönetenler teslim alınmış, perişan, yoksul, boynu bükük bir millet. O noktada kim geliverdi de bizim hangi meselemizi çözdü? Biz kendi meselemizi kimin yardımı, katkısı, himayesiyle çözdük? Kim biz kendi sorunumuzu çözerken destek verdi? Eğer 80 yıldır bağımsızlığımızı ayakta tutup gücümüzü geliştiriyorsak, bu topraklarda demokrasi, hukuk, insan hakları, ekonomisiyle, istikrarıyla saygı gören, güçlü, belirleyen bir ülke haline geldiysek, bunu millete ve Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyuz. Sorunları çözeceğini söylenenler Irak'ın mı Afganistan'ın mı sorununu çözdüler? Şimdi İran'ın sorununu mu çözüyorlar? Suriye ya da İran'ın sorununu mu çözüyorlar? Öcüler gelip sorunumuzu çözecekler, ham yapacaklar bizi. Barışımızı kardeşliğimizi bunların parçalamasına izin vermeyeceğiz. Kardeşçe, beraberce yaşıyoruz. Hiç kimse bizi etnik temelde ayrıştırmaya kalkışmasın. Etnik kimliği esas alarak bir siyaset oluşturmaya kalkmasın" şeklinde konuştu. BURSASPOR-DİYARBAKIRSPOR MAÇI SONRASI ÇIKAN OLAYLAR Baykal, Bursaspor-Diyarbakırspor maçı sonrası çıkan olaylar hakkındaki bir soru üzerine şunları söyledi: "Diyarbakırspor-Bursaspor arasındaki gerginlikten büyük üzüntü duyuyorum. Diyarbakırspor Türkiye'nin önemli saygın spor kulübüdür. Futbolcularıyla, yöneticileriyle, taraftarlarıyla Türkiye'de süper ligde iddia sergileyen, maçları zevkle izlenen ve ligimize kalite ve heyecan katan bir kulübümüzdür. Bursaspor'u söylemeye gerek yok. Bursaspor güzide kulüplerin başındadır. Her maçını herkes, bütün Türkiye ilgiyle izler. Futbol karşılaşmaları dolayısıyla gerginliklerin ortaya çıkması, ölçüsüz sözler, hakaretler, anlamsız, kırTlar verdiğini görüyoruz. Kışkırtıcı suçlamalar, küfürler, maalesef toplumsal hayatın gerçeği. Abartmamak lazım. Kendi ölçüsünde tutmak lazım. Ne Diyarbakır sporluların bir terörle bağlantısı vardır ne de taraftar, futbolcu destekçilerinin terörle bir bağlantısı olduğunu kabul etmek kimseye yakışır. Ağır bir ithamdır. Ağır bir değerlendirmedir. Bunu yapanların sorumsuz insanlar olduğundan kuşkum yok. Bursaspor gibi, etnik kimlik konusunu aşmış bir toplumdaki futbol takımının da ırkçılıkla suçlanması hiçbir şekilde kabul edilemez. Ne Diyarbakır teröristtir ne de Bursaspor ırkçıdır. Siyasi tartışmalarda zaman zaman gördüğümüz gerginliklerin, futbol tartışmalarında ölçüsüz bir nitelik kazandığı ortaya çıkıyor. Türkiye'yi etnik gerilime sokmamak lazım. Etnik tartışmayı Türkiye'ye deli gömleği gibi giydirmemek lazım."



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

AKP IMF PROGRAMINI UYGULAMAYA BAŞLADI

AKP hükümeti IMF ile aylardır süren görüşmeler yapıyor. Henüz IMF ile imzalanmış bir anlaşma yok. Ancak hükümetin yürürlüğe koyduğu politikalar IMF programının uygulanmaya başlandığını gösteriyor. "Ümüğümüzü sıktırmayacağız",
"IMF 'ye ihticımız yok",
"önümüzdeki aylarda imzalanacak",
"görüşmeler devam ediyor","imzalanmayacak",
"imzalanırsa 36 aylık olacak"
Tartışmaları yapılırken, AKP IMF politikalarını uygulamaya başladı bile. IMF'nin tasarruf talepleri doğrultusunda düzenleme yapılan alanların başında sağlık sektörü geliyor. Yeni tedavi tebliği ile memurlar, Sosyal Güvenlik Kurumu'na bağlı sigortalılar ve yeşil kartlıların hastanelerdeki tedavi ücretine katılım payı artırıldı. AKP IMF PROGRAMINI UYGULAMAYA BAŞLADI <!--[if !supportLineBreakNewLine]--> <!--[endif]-->

-Sağlıkta katkı payı 8 lira'ya çıkarıldı -Özel hastanelerde katkı payı 15 lira oldu Yeni düzenleme ile, daha önce ücret alınmayan sağlık ocakları ve aile hekimliği muayenelerinden 2 lira katkı payı alınacak. İkinci ve üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarındaki katkı payı ise 2 liradan 8 liraya çıkarıldı. Özel hastanalerdeki iki liralık katkı payı da 15 liraya yükseltildi. Bir diğer düzenleme de eşdeğer ilaçta yapıldı. Şimdiye kadar en ucuz ilacın yüzde 22 fazlasına kadarının ödenmesine olanak sağlanıyordu. Yeni düzenlemeyle bu oran yüzde 15'e çekildi. Böylece aradaki yüzde 7'lik farkı vatandaş cebinden ödeyecek. AKP IMF PROGRAMINI UYGULAMAYA BAŞLADI -İlaçta devletin ödediği pay %15 düşürüldü Eczaneler, doktorlar ve avukatlara yönelik başlatılan vergi denetimi de yine IMF programının parçası. Bu üç meslek grubuna dahil olanlar hali hazırda vergi gelirlerinin yüzde 70'ni karşılayan kesime dahiller. Ancak başlatılan bu vergi denetimi ile kendi emekleri ile çalışan bu kesimlerden ekonomideki açığın kapanması için daha fazla katkı alınması amaçlanıyor. ESS Hükümetin toplu görüşmelerde memurlara yıllık sadece yüzde 8 zam önermesi de IMF programının maddelerinden birisi. Zira IMF programının temelini harcamaların kısılması oluşturuyor. Bunun önemli ayağı da ücret artışlarının düşük tutulması. AKP IMF PROGRAMINI UYGULAMAYA BAŞLADI -Memurlara yıllık %8 zam teklif edildi Ardı ardına yapılan akaryakıt zamları ve elektriğe bir yılda yapılan yüzde 50 zam da mali disiplin çerçevesinde gelirleri artırmak için başvurulan yolların başında geliyor. IMF'nin bütçe açığının kapatılmasını istediği, bu doğrultunda hükümetin 37 maddelik bir zam planı yaptığı da geçen aylar da ortaya çıkmıştı. AKP IMF PROGRAMINI UYGULAMAYA BAŞLADI -Elektriğe bir yılda %50 zam yapıldı AKP bu 37 maddelik paket içinde yer alan "akaryakıttaki ÖTV'nin artırılması, pasaport ve ehliyet başta olmak üzere değerli kağıt bedellerinin yüzde 50 artırılması, cep telefonların alınan ÖTV'nin asgari 40 TL olarak uygulanması, aile hekimliği uygulamasının 33 ille sınırlanmasını içeren düzenlemeleri de hayata geçirmiş bulunuyor.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."