24 Eylül 2009 Perşembe


ATİLLA KART VERDİĞİ “HERON” SORU ÖNERGESİNDE

“TİHA (Türk İnsansız Hava Aracı) projesi kapsamında 10 uçağın alınması konusunda 30 Ağustos 2005 tarihinde yürürlüğe giren sözleşmeye göre; ilk Heron sisteminin 24 ay içerisinde yani Eylül 2007 ayında teslimi, uçakların asgari 30 bin fit irtifada ve en az 24 saat uçuş yapacak nitelikte olması taahhüt edilmiştir.

Ancak Eylül 2007 tarihinden bu yana 2 yıllık bir süre geçmiş olmasına rağmen; deneme ve kabul aşamalarını geçen hiçbir uçak teslim edilmemiştir. Bu süreçte sözleşme bedeli tutarı olan 183 milyon doların da ödendiği bilinmektedir.

Keza muhatap firma olan IAI – Malat, yükümlülüklerini ihlâl etmiş olmasına ve bu durum süreklilik göstermesine rağmen, Savunma Sanayi Müsteşarlığının, firma hakkında ve aleyhinde hiçbir yaptırımı uygulamadığı da bilinmektedir.

Bu süreç tarafımızdan muhtelif aşamalarda ve en son 05.06.2009 tarihli basın toplantısıyla somut sorularla dile getirilmiş ise de, muhatap Milli Savunma Bakanlığı hiçbir somut açıklama getirmemiştir.

Hal böyle iken, 03.09.2009 tarihinde Bakanlık kaynaklı olarak basına yansıyan haberlere göre; 4 Heron uçağı Türkiye’ye teslim edilmiş, ancak kabul testlerini geçemediğinden hangara çekilmiştir. İkinci paketi oluşturan 4 Heron’un ise bu ay içinde kabul testlerine tabi tutulacağı, testlerin olumlu çıkması halinde diğer 2 uçağın da teslim alınacağı ifade edilmiştir.

Milli Savunma Bakanlığı gelinen aşamada bile bilgi kirliliği yaratarak, kamuoyunu yanıltmaya devam etmektedir. Milli Savunma Bakanlığı; bir taraftan, sözleşmeyi 2 yıldan bu yana ihlal eden İsrail firmasını her nedense himaye etmekte; diğer taraftan ise Bakanlığın yetkilerini neden kullanmadığını, firmaya karşı akdi ve tazmini yaptırımları neden uygulamadığını kamuoyundan gizlemeye devam etmektedir. Gelinen aşamada yüklenici İsrail firmasının, sözleşme şartlarına uygun olarak bu uçakları teslim edemeyeceği anlaşılmıştır.

Bu süreçte aşağıdaki sorular mutlaka cevaplandırılmalıdır;

* Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve Milli Savunma Bakanlığı; ulusal güvenliği doğrudan ilgilendiren bir konuda üstüne düşen görev ve sorumluluğun gereğini neden yapmamaktadır?

* Hükümet, bu konuda neden bilgi kirliliği yaratmakta ve karartma yapmaktadır?

* Türkiye’ye üstün nitelikteki belli teknoloji ve sistemleri vermemeye yönelik olan bir iradeye; Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, öngörüsüz ya da yetersiz kararlarıyla veyahut bilemediğimiz, bilinmesi istenilmeyen sebeplerle neden katkı sağlamaktadır?

* Türkiye Cumhuriyetinin ilgili birimleri ya da Hükümet’i bu kadar mı yetersiz ve öngörüsüzdür?

* Görev ihmali ya da suistimali bulunan bürokratlar neden himaye edilmektedir?

* Bu himayenin yasal ve siyasi sorumlusu konumunda bulunan Hükümet ve Milli Savunma Bakanlığı neden susmaktadır?

* Terörle mücadelede kırılma anlamına gelen bu zaafiyet ve yine terörle mücadelede hayati önemi olan bu projenin işlemez hale gelmesine kimler ve neden yol açmıştır?

*Bu işin sorumlusu kimdir? Karartma neden sürdürülmektedir?

Hükümet yukarıda açıklanan sorulara tatminkar açıklama yapmak, kamuoyunu bilgilendirmek zorundadır. Bu sürecin gizlenmek istenilmesi ve karartmanın sürdürülmesi, yukarıda sözü edilen sorulara haklılık kazandıracak ve ulusal güvenlik konusundaki endişelerimizi daha da artıracaktır. Konu artık Hükümet’in yasal ve siyasi sorumluluğunu gerektiren boyutlara ulaşmış olmakla, iş bu önerge doğrudan Başbakan’a yöneltilmiştir. Buna göre;

Yukarıda sekiz başlık altında ifade edilen sorularımıza cevap verecek misiniz? Cevap verilmeyecekse bunun gerekçesi nedir?

Cevap verilmemesi yukarıda sözü edilen soru ve endişelerin, haklı ve yerinde olduğu anlamına gelmez mi?” E-Haber

"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."