26 Haziran 2009 Cuma

GENEL KURMAY BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ:"Kağıt parçası TSK'yı yıpratmak için hazırlandı"

"Artık TSK üzerinden elinizi çekin"

26.06.2009

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgi notunda, ''26 Haziran 2009 Cuma günü saat 11.00'de Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda bir basın toplantısı yapacaktır'' denildi. Ve Orgeneral Başbuğ, açıklamasını yaptı. İşte Başbuğ'un konuşması: "Hepinize günaydın, Genelkurmay Karargahı'na hoşgeldiniz diyorum. Türkiye'de etrafımızda ve dünyada ceryan etmekte olan gerçek olaylara bakarsak ciddi birçok sorunun bulunduğunu ve yaşandığını görürüz. Dünya ülkelerinin hemen hemen hepsi küresel kriz ve bu krizin doğurduğu ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuşmaktadır. Türkiye bunun yanında terör ve bölücü terör örgütüyle mücadelesine devam etmektedir. İran'daki son gelişmeler olmak üzerre Irak, Afganistan ve Pakistan'da ciddi olaylar yaşanmaktadır. Kıbrıs görüşmeleri de bir taraftan sürmektedir. Bunlar sürerken Türkiye neredeyse 2 haftadır, Genelkurmay Askeri Savcılığının elinde bulunan, topladığı ve talep ettiği bütün bilgiler çerçevesinde hazırlık soruşturması çerçevesinde ulaşmış olduğu kararla ortaya çıkan bir kağıt parçası etrafında gereğinden fazla enerjisini tüketmiştir, harcamıştır. Ayrıca yargı sürecini sabırla ve sükunetle bekleme basiretini gösterememiştir. Bunlardan dolayı biz TSK olarak üzgünüz. Şu anda elimizde olan hukuki anlamda bir kağıt parçasıdır. TSK'nın hedef alındığını görülmesi üzerine hiç zaman kaybedilmeden belge olduğu iddia edilenin gerçekten belge olup olmadığınu hukuk ve yargı yoluyla ispat edilmesidir. Bizim tarafımızdan yapılması gereken tek ve doğru hareket tarzı da budur. Soruşturma aynen adli yargı teşkilatı içerisindeki savcılıklar gibi anayasal teminatlar altında bağımsız bir biçimde yargısal faliyetlerde bulunan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütülmüştür, karar da bu kuruma aittir. İncelenmesi gereken tüm hususları mevcut bilimse, teknik imkanları kullanarak bu karara ulaşmıştır. Askeri savcılığın verdiği kararı beğenebilirsiniz veya beğenmeyebilirsiniz ama bu karara karşı saygısız küçümseyici davranışlara giremezsiniz. Son dönemlerde artan biçimde ve örgütlü olarak gerçekleştirdiği değerlendirilen kurgulanmış bazı olaylar var. Bu olaylar TSK'yı yıpratma ve karalama kampanyasına dönüştürülmektedir. Hukuk açısından yaşadığımız olayda bugün gelinen nokta olduğu iddia edilen bir kağıt parçası olduğunu gösteriyor. Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı ve askeri savcılığı gereği yerine getirmiştir. Bu durumda bugün biz bu kağıt parçasının birileri tarafından TSK'yı yıpratma ve karalama amacıyla değerlendiriyoruz. Bu kağıt parçasının kimler tarafından ne amaçla çıkarıldığının ortaya çıkarılması görevi de devletin istihbarat ve yargı organlarına düştüğünü düşünüyor ve yerine getirilmesini istiyoruz. Bu ve buna benzer olayları devlet, millet ve ordu içinde fitne ve fesat çıkartma eylemleri olarak görüyoruz. Daha önce de ifade ettiğim gibi TSK, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine bağlıdır ve saygılıdır. Bugüne dek gösterdiğimiz tavır ve davranışlar da bu sözlerimizin doğruluğunu teyit etmektedir.Bu ilkelere aykırı davranışlarda bulunan kişileri TSK bünyesinde barındırmaz. Bunu Anayasmızın 117. maddesine göre TSK'nın Genelkurmay Başkanı olarak ben söylüyorum. TSK'nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı'nın bu ifadesi en büyük teminattır. Bunun dışında başka şeyler aranmasının anlamını anlamıyorum. TSK ile ilgili haklı bir gerekçeye dayanmayan çeşitli nedenlerle ve çeşitli şekillerde darbe ve muhtıra isteyenlerin iyi niyette olmadığını halkın da bu söylemlerden usandığını düşünüyorum. Artık TSK üzerinden elinizi çekiniz. TSK üzerinden kendinizi siyasi tanımlama düşüncesinden ve gayretlerinden vazgeçiniz. TSK'ya karşı medya üzerinden asimetrik ve psikolojik bir harekat yürütmeye son veriniz. TSK tarihte misyonu, kurumsal kültürü ve devlet adamlığı ve tecrübesinbin gereği olarak kendisine karşı asimetrik olarak psikolojik harekatında kamuyounda cevap vermekten kaçırmaktadır. AKILLI İNSAN HERŞEYİN FARKINA VARIR. AKILSIZ İNSAN İSE HER KONUMDA FİKRİNİ SÖYLER. Bu nedenlerden bizlerin olayları takip etmediği, Anayasal çerçevede rahatsızlıklarımızı dile getirmeyeceğimiz şeklindeki düşünceler olmaz. TSK'nın yıpratılması faaliyetlerinin TSK'nın dış etkilere maruz bırakılmasına seyirci kalamaz. Unutulmamalıdır ki TSK'nın bütünlüğünün korunmasının ve haksız yere yıpratılması sadece TSK'nın bir sorunu değildir, ülkemizin bir deka sorunudur. Bu şekilde anlaşılmasını özellikle istiyoruz. TSK üzerinden oynanan ve oynanacak oyunlar bizim görev ve sorumluluklarımızı yerine getirme kararımızı etkileyemez. TSK'nın güvenlik boyutunda ilgilenmek zorunda görüş, düşünce ve tekliflerimizi yasal platformlarda ilgili makamlara iletmeye devam edeceğiz. Kamuoyu önünde tartışmalara girmeyi uygun bulmuyoruz. Son yaşanan olayları da MGK'ya getireceğiz. Benim başlangıç olarak sizlere söylemek istediğim hususlar bunlardır. SORULAR Şimdi bu konuyu biraz önemli bir konu biraz daha geniş seviyeden bakarak cevap vermek istiyorum. Burada altını çizme ihtiyacını duyduğum husus, TSK'da demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı davranışlarda bulunan personel barınamaz. Bunu TSK'nın komutanı olarak açıkça ifade ediyorum. Öyle durumlar olursa TSK Genelkurmay Başkanlığı gereğini anında yerine getirir. Dışarıdan herhangi bir şekilde işaret almasına gerek yoktur. Bugüne kadar yaşanan süreçte neler oldu, neler yapıldı? Bundan sonra neler olabilir sorusu soruluyor. Bunu doğru anlayabilmeniz için askeri mahkemelerin yetki ve sorumlulukların ne olduğunu anlamanız lazım. Rahmetli Uğur Mumcu'nbun dediği gibi üzüntü veren nokta da o. Dışarıda olanların farklı yorum yapması doğal ama hukukçular yanlış yorum yapıyorlar. Bilgi sahibi olmadan görüş sahibi oluyoruz. Askeri mahkemelerin yetki ve sorumlulukları açık. Askeri yargı ve usül kanunun 9. maddesini okuyun. Askeri kişilerin, askeri mahillerde askerlik hizmetleriyle ilgiliyse yargı makamı askeri yargı ilgilidir. Hala askeri yargı mı bakar, sivil yargı mı bakar diye tartışmalar oluyor. Maalesef bazı akademik ünvana sahip olan kişiler artık dünyada Avrupa'da askeri mahkemelerin kalmadığını söyleyecek kadar cahilce beyanlarda bulunuyor. Askeri mahkemeler hala geçerli. Hangi ülkelerde askeri mahkemeler var. AB ülkelerine bakalım. İngiltere, Belçika, İtalya, İspanya, Yunanistan'da askeri mahkemeler var. Türkiye'de askeri mahkemelerin olmasını yargının iki başlı olduğunu söylüyor. Fikirdir, saygı duyarız. Ama bunu söylerken AB'de de askeri mahkemeler var demiyorlar. ABD'de, Rusya'da, İsrail'de de askeri mahkemeler var. Askeri mahkemelerin olup olmamasını o ülkelerin ihtiyaçları belirliyor. Askeri mahkemeler tarafsız değildir iddiaları var. Bu devlete, anayasaya ve hukuka saygısızlık. Bu mahkemeler sokak mahkemeleri mi? Nasıl askeri mahkemeleri bu şekilde yargılarsınız. Hala askeri mahkemeler bağımsız diyorsunuz. Soruşturma askeri mahkemede emir verilmesiyle başlıyor. Peki biz bu emri ne zaman verdik? Olayın akabinden yarım saat sonra verdik. Komutanlık vermiyor diyebilirsiniz. Sadece kıta komutanının emriyle olmaz, savcı isterse emir verirse soruşturma açılır. Bu faktör varsa nasıl bağımsız dersiniz. Savcının verdiği kararı beğenmemiş olmayabilirsiniz ama saygı duymalısınız. Yarbay Mustafa Dönmez’in mahkemesi bugün başlıyor. Yargı kesin karara ulaşmadan evvel herkes suçsuzdur. Yarbay Dönmez iler ilgili iddianameyi kim hazırladı? Yine bu savcılar hazırladı. Ali Dönmez’e yönelik de oldukça çirkin. Askeri mahkemelere, savcılara yöneltilen bu şekildeki düşünce ve suçlamalar gerçek dışı ve maksatlıdır. 12 Haziran günü bu haberin gazetede çıkması üzerine Askeri Savcılık yetkisi dahilinde olduğu için soruşturmaya başladı. Bu belgenin bulunduğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile işbirliği yaptılar. Bizim amacımız burada bu belge doğru mudur değil midiri bulmaktı. Elinizdeki bilgi, belge ve doküman varsa bize verin dedik. Koordinasyon yapıldı. Ne kadar sürdü bu soruşturma, 12 gün. Bu soruşturma yetersiz dediniz ama 12 gün neden sürdürdünüz diyorsunuz. Bu kadar çelişki olur mu? Askeri savcılık hukuk kuralları gereği yapması gereken her şeyi yapmıştır. Kamuoyunun bu konuya ilişkin sabırsızlıkla cevap beklemesine rağmen biz bunu göğüsledik niçin hukuk için. Şimdi Genelkurmay Askeri Savcılığı kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi. Bu karar kesin değil. Biz hukuk devletiyiz, hukuk devleti ilkelerine saygılıyız. Önemli olan şu bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil, bilgi ve emare ortaya çıkarsa bu soruşturma tekrar açılabilir. Ancak burada önemli olan şudur. Soruşturma şartlarında değişiklik olmaması konusunda bu soruşturma tekrar burada açılır. Bunun aksini düşünmek hukuka aykırırdır. Değişiklik olursa soruşturmaya devam edecek yargı organı değişebilir. Olayda bir müştereklik bulunabilir. Sivil ve askerin beraber yapması demektir. Bu askeri ceza kanununa giriyorsa elbette bunun yargı makamı farklı olur. Şartlarda değişiklik olmadıkçai belge, delil çıkarsa elbette soruşturma açılabilir. TSK’nın , bizim her şeyimiz açıktır, hukuka saygılıyız, hiçbirşeyi ört bas yapmak gibi bir hareketimiz vardır. TSK olarak da delil toplama üzerinde yetki ve sorumluluğumuz yoktur. Bu konunun bu şekilde net olarak ifade ettiğimi zannediyorum. Şu ana kadar bize ulaşan deliller çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı ve askeri savcılığı olarak üzerimize düşen görevi yerine getireceğiz. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gerçek olmadığı noktasından hareketle bu kağıt parçası kimler tarafından ne amaçla hazırlandı, bunu bulun, bu açıdan zaten askeri savcılık da görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Bu belgenin kim tarafından, ne maksatla hazırlandığını bulmalarını istiyoruz. Doğru mudur değil midir noktasında araştırılmasını soruşturma şartları çerçevesinde istemiyoruz. İmza farklılığı Bu soruşturma Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yürütüldü ve askeri savcılık bağımsızlıktır. Şuraya 20 albay hakimi getirin ve bana sorun Genelkurmay Başsavcısı kim? Tanımıyorum. Başka bir görevde yanımda çalışmışsa tanırım. Direkt bir ilişkimiz yoktur. Değişik imza konusuna gelelim. Askeri savcılık bu konunun üzerinde durdu. Durmadığını nereden çıkarıyorsunuz. İmza değişiklikleri kriminal inceleme sonucunu değiştirmiyor. Bilimsel olarak yapılan bu incelemelerde teknik yöntemler kullanılıyor. Siz isterseniz imzanızın şeklini değiştirin imzanın ıslak olması lazım bir de elinizin mahsülü olduğu belli oluyor. Elinizin hareketleri, parmak izleri olması gerek. Islak imzaya dair belge yok. Askeri savcılık bu konu üzerinde durmuştur. Islak imzaya sahip bir belge olmadığı için bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Askeri savcılık değerlendirmesinde açıkladığı karara da açık biçimde yazmıştır. "Fitne fesat derken ne söylemek istedi? Türkiye’nin bulunduğu coğrafya ve problemler ortada. TSK’nın bütün olmasının önemi ortada. Siz buna zarar verirseniz kime zarar veriyorsunuz? Sadece TSK’ya mı? Ülkenizin dekasını da tehlikeye atıyorsunuz. Kanun ve yasalara saygılıyız. TSK de haklı gerekçelere dayalı olarak arkasında ön yargı olmayan, demiyoruz ki TSK hiçbir şekilde tartışılamaz- ilgili olarak yorum yapılamaz, evet olabilir bazıları belki yararlıdır. Ön yargılı, yıkıcı faaliyetlere karşıyız. Elbette bunları geldiğimiz noktada bunları fitne olarak görüyoruz. Yaşadığımız olaylar ciddi biçimde düşünmeye mecbur kıldı. Belge sahte çıkarsa ne yapacağımızı Türkiye görecek demiştiniz. Ne gibi bir yöntem izleyeceksiniz? Biz hukuk devleti ilkelerine saygılıyız. Askeri savcılığa verildi, savcılık konuyla ilişkin bir karara verinceye kadar biz bir kelime bile konuştuk mu? Biz hukuka bağlıyız, elbette hukuk devletli ilkelere baktığımızda ne yapılacaksa yapılacak. Bunun dışında yorum çıkarılmasına üzülüyorum. Bu konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimizi yasal platformlarda dile getiririz. MGK’da gündeme getireceğiz. Bu süreçle ilgili bazı sorunlar var. Genelkurmay Askeri Savcılığı suç duyurusunda bulundu. Söz konusu belge bir kağıttır mevcut bilgiler kapsamında. Nerede bulundu? Ayın 4’ünde bir yerde bulundu. Ayın 6’sında İstanbul^daki mahkemenin oturumunda açıldı bu dosya. 12’sinde bir gazeteye girdi. Bunu sorgulamayı hukuk yoluyla hakkımız yok mu? Bunu sormak hem hukuk hem diğer yollarla hakkımızdır. Bu belgelere bakıyoruz, tuhaf. Bir yığın belgeler var o belgeler usülüne göre hazırlanmış. Konular aynı. İddia edilen belge ise onlarla ilişkisi olmayan, içerik olarak hazırlanış şekli olarak farklı bir belge. Olabilir ona da itirazımız yok. Bu belgenin Nisan 2009’da hazırlandığını kim tespit etti? Soruşturma kapsamında bir takım kriminal raporlar hazırlandı. Genel komutanlığımızın hazırladığı rapor 17’sinde hazırlandı. 19 ve 20’sinde bu raporun bazı parçaları bazı medya organlarında yer aldı. Niye? Nedir istenen? Kamuoyu oluşturmaktır. Medya üzerinde asimetrik bir psikolojik harekat yapılıyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Dairesi tarafından bir rapor hazırlandı 20 Haziran’da. 22’sinde gazetedeydi. Niçin? Sormak hakkım değil mi? Bunlar bizi de düşündürüyor. Düşünmekle kalmıyoruz, askeri savcılık hukuki süreci başlattı ve suç duyurusunda bulundu. Bırakın hukuk süreci normal işlesin. Bırakın doğru neyse çıksın. Ama siz doğrunun çıkmasını beklemeden devamlı hukuk süresini dinamitlerseniz ne olur? Bazen trajik durumlar yaşıyoruz. Kara mizah örneği. Askeri savcılığın açıklaması Çarşamba günü 14:50’de ajanslara verildi. Uzun bir yazı, 3 sayfa. 15:00’ten itibaren tüm tv kanallarımız son dakika haberlerine başladı. 14:50’de verildi, 15:00’te tv kanallarında yorumlar başladı. Ben 15:00’te takip ettim. Yorumu yapanlar askeri savcılığını görmemiş bile. 15:00’te çıkıyor ve konuşuyor ben zaten başka bir şey beklemiyorum. Ama bir okuyun, inceleyin sonra konuşun. Üzülüyorum ki yorum yapanlar açıklamanın başlığını bile görmemişler. Bu olmaz, bu çirkin. Ajanslarımıza da çağrıda bulunuyorum. Bu tip şeyleri parça parça vermeyin. Televizyondaki arkadaşlarımız sıkıntıya düşüyor, bir satırlık cümleyi yanlış anlıyor. Yorum yapanlar yanlış yorumlar yapıyor. Siz ne söylerseniz insanlarımız onu görüyor.

80 DARBESİNİ AKLAMAYIN NETEKİM

'NETEKİM İNTİHAR EDERİM'

CHP'li Deniz Baykal'ın, halen anlam verilemeyen bir çıkışla 12 Eylül darbecilerinin yargılanması ile ilgili girişimleri Başkent kulislerinde hareketli günlerin yaşanmasına neden olurken, Baykal'ın talebinin bir numaralı muhatabı Kenan Evren, "Halk yargılanmamı isterse, beklemem intihar ederim" dedi.

Kartelin irisi Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök'e konuşan 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, 12 Eylül askeri harekâtını yapanların yargılanması için başlattığı girişimlerle ilgili şö sözleri sarfetti: "92 yaşıma geldim. Artık fazladan yaşıyorum. 12 Eylül döneminin sorumlularının yargılanması konusunu sık sık gündeme getiriyorlar. Beni yargılamak isteyenlere, memleketin o günkü halini hatırlatmak isterim. Günde 20-25 kişi öldürülüyordu. Kars'ın otobüsü Erzurum'dan, Erzurum'unki Tunceli'den geçemiyordu. Mahalleler bölünmüştü. Polis birçok mahalleye giremiyordu. Yani biz durup dururken mi bu işe girdik." Evren, yargılamanın hukuki bazı ayrıntılarına da değindi: "Beni yargılatmak isteyenlere şunu da hatırlatmak isterim. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İç Hizmet Kanunu'nda madde var. Bir emir kanunsuzsa, suçsa, sadece emri veren değil, uygulayan da sorumludur. 12 Eylül harekátını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bütün mensupları uyguladı. Haydi şimdi hepsini yargılayın." Devam etti: "Biz o dönemde bir anayasa hazırlattık. 1982 Anayasası'nı halkın oyuna sunduk. Yüzde 92 gibi dünyada az rastlanır bir oy çokluğu ile kabul edildi. Halkın kabul ettiği bu Anayasa'nın geçici maddeleri vardı. Onlar da kabul edildi. Neydi o maddeler? İçlerinde 12 Eylül sorumlularının yargılanamayacağı maddesi de vardı." Evren konuşmasını, önümüzdeki günlerde epey yankı uyandıracak şu sözleri ile tamamladı: "Bugün Milliyet Gazetesi'nden bir arkadaşınızla konuştum. Ona da söyledim. Beni yargılamak mı istiyorsunuz? Buyurun gidip halka sorun. Bir referandum yapın. Evren Paşa yargılansın mı diye sorun. Eğer halk 'Evet yargılansın' derse, milletimin önünde herkese söz veriyorum. Bu işi yargıya bırakmam. İntihar ederim." Sözlerinde ne kadar samimi olduğu göstermek için olsa gerek bir kere daha tekrarlıyor: "Evet, açık açık söylüyorum. İntihar ederim. Çünkü bu lekeyle yaşayamam."

AKP’NİN HAMAMCI GENERELİ SORGULANDI-SİZCE TERLEDİ Mİ?

Akp’nin Hamamcı generali Çevik Bir’de Ergenekoncu çıktı.

Meğer Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan’ı yerden havaya atılan füze ile İstanbul’a inerken vuracakmış.

Artık okurken karnım ağrıyor.

Vuramamış olsa gerek ki;

Kızıyor:

“bende bu askerliği bırakırım, anasını satayım”

“Hep garavana.”

“Gider hamamcı olurum daha iyi”

Demiş olsa gerek.

Off off.Canım Türkiye’m.

Nasılda yiyorlar seni.

Emekli Orgeneral Çevik Bir ve MİT'in eski İstanbul Bölge Başkanı Osman Nuri Gündeş'e, Ergenekon savcılarından Başbakan Erdoğan'a suikast iddiası sorgusu. Çevik Bir ve Nuri Gündeş bugün savcı Zekeriya Öz'e şüpheli sıfatıyla ifade verdi. İki isme de Ergenekon soruturması kapsamında ifade veren bir gizli tanığın iddiaları soruldu. İddiaya göre, Başbakan Erdoğan'a suikast düzenlenecekti. Suikast planında Çevik Bir ve Nuri Gündeş'in de isminin olduğu iddia ediliyor. Tanığın verdiği ifade doğrultusunda 6 Nisan 2009'da Gemlik'te bir eve baskın yapıldı. Baskında tanksavar füzeleri bulunduğu belirtiliyor. İddiaya göre karadan havaya atılacak füzeyle Başbakan'ın uçağı İstanbul'a doğru inişe geçtiğinde vurulacaktı. Sorgu yaklaşık 5 saat sürdü. Savcı Zekeriya Öz'ün Çevik Bir'e ifade çağrısını dün gönderdiği de öğrenildi. Temmuz ayında açıklanacak 3. İddianameyle Çevik Bir'in Ergenekon soruşturmasındaki durumu yani tanık mı yoksa sanık mı olduğu da ortaya çıkacak. Çevik Bir'in adı ikinci iddianame'de 13 kez geçiyor. Çevik bir de iddianame açıklandığında gerekirse tanık olarak ifade vereceğini söylemişti. Çevik Bir de Nuri Gündeş de adliye çıkışında soruları yanıtsız bıraktı. Gözler bu iki isimde Kamuoyu, Çevik Bir'i 28 Şubat sürecinde tanıdı o dönemde Genelkurmay 2. Başkanlığı'nı yapan Bir, "demokrasiye balans ayarı" yapan müdahalenin mimarıydı. Çevik Bir'in adı uzun süre gündeme gelmedi. Takii Ergenekon iddianamesine kadar. Bir'in adı iddianamede "Batı Çalışma Grubu"nun faaliyetleri arasında yer alıyordu. İkinci iddianameye göre ise Çevik Bir'le ilgili Veli Küçük'ün evinde bir istihbarat raporu bulundu. Raporda Bir'in yürüttüğü çalışmalar için "silahsız ve yıkıcı terör" ifadeleri deniliyordu. İşçi Parti'li ve Ergenekon sanığı Adnan Akfırat'ın evinde ele geçirilen bir başka belge de iddianamaye girmişti. O belgeye göre 1998 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Hakkı Karadayı tarafından Çevik Bir'in darbe girişi engellenmişti. Emekliliğinin ardından Cumhurbaşkanı aday adaylığına da soyunan Çevik Bir uzun süredir sessizdi. Cevik Bir, Ergenekon kapsamında verdiği ifadeyle yeniden ortaya çıktı. İfade veren ikinci isim ise Nuri Gündeş, MİT İstanbul eski Bölge Müdürü olan Gündeş 1986'da MİT'ten ayrılmış, Tansu Çiller'in Başbakan olduğu dönemde yani 28 Şubat sürecinde Başbakanlık İstihbarat Müsteşarlığı yapmıştı. İşte bütün bu iddialar önce Çevik Bir'e sonra Nuri Gündeş'e soruldu.

Emekli General Çevik Bir, Kazdağları'nda dev bir termal sağlık tesisinin danışmanı oldu. Ortakları arasında AKP'lilerin de bulunduğu tesis isteyene harem-selamlık da hizmet verecek. 28 Şubat'ın önde gelen isimlerinden dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir ile MGK eski Seferberlik ve Savaş Hazırlıkları Planlama Daire Başkanı emekli Tuğgeneral Tayyar Elmas, 50 milyon euroluk termal sağlık turizmi projesinde danışman ve genel koordinatör olarak hizmet vermeye başladı. Hattuşa Anonim Şirketi tarafından Güre'de yapımı sürdürülen Astyra Termal Restort&Devre Tatil kompleksinde kişiye özel hizmet anlayışı adı altında, isteyen müşterilere harem-selamlık hizmet de verilecek. Tesisin ortaklarından Hadi Diler Çevik Bir Paşa'nın şirketin istişare kurulunda da bulunduğunu söyledi. Edremit Körfezi, Kaz Dağları ve Madra Dağları arasında bulunan Güre'de yer alan turistik kompleksteki inşaatı süren apart villaların bu yılın Aralık ayında faaliyete geçeceği öğrenildi. Hattuşa Anonim Şirketi ortaklarından Diler İnşaat Organizasyon Limited ŞirketiBir davetlilere bir konuşma yaparak Güre'nin tanıtımını yaptı ve tesislerin kapasitesini anlattı. Kişiye özel hizmet Şirketin ortaklarından Hadi Diler, tesislerde kişiye özel hizmet anlayışının da olduğunu belirterek, “Tesiste kalacak müşterilerimizin her türlü rahatını düşündük. Müşterilerimize kadın ve erkek ortak kullanım alanında hizmet veriyoruz. Ancak şayet ayrı etkinlik ve hizmetlerden yararlanmak isteyenler olursa onlar için de ayrı alanda hizmet vereceğiz. Yani kadın bir müşteri isterse erkeklerle aynı ortamda hizmet almayabilir. Bu kişisel tercihtir” dedi. Son yerel seçimde AKP'nin Yenimahalle belediye başkan aday adayı olan Hadi Diler'in yanı sıra AKP'nin geçen dönem Kahramanmaraş Milletvekili olan Mehmet Ali Bulut'un eşi Ülker Bulut'un şirkette hem ortaklık hissesi hem de devre tatil hakkı bulunuyor. TESİSTE YOK YOK Emekli generaller Çevik Bir'in danışman Tayyar Elmas'ın ise koordinatör olduğu tesis 50 milyon euroya mal oluyor Tesis sağlık alanlarının yanısıra 144 villa, 319 oda, 4 kral dairesi, 126 suit, 189 standart odadan oluşuyor. BELEDİYEDEN KİRA Şirketin ortaklarından Hadi Diler ile danışman Çevik Bir, davetlileri birlikte karşıladı. Diler, Türkiye'ye çok önemli bir tesis kazandırmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. tarafından yaklaşık iki hafta önce tesislerin tanıtımının yapıldığı öğrenildi. Aralarında çok sayıda yabancı misyon temsilcisinin de bulunduğu davetlilerin uçak ve otobüslerle Güre'ye götürüldüğü organizasyona Çevik Bir'in de katıldığı öğrenildi.

İRAN EMPERYALİST PARMAĞI KIRIYOR

Hevesleri kursaklarında kaldı ABD ve Avrupa’yı uyaran İran lideri, “Kendi cinayetlerinizi örtbas etmek için saldırıyorsunuz. Hükmetme döneminiz geride kaldı” dedi

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, ülkenin güneyindeki Asaluye’de bir petrokimya tesisinin açılışında yaptığı konuşmada, seçimden sonraki süreci ve Batılı ülkelerin seçimlere ilişkin açıklamalarını değerlendirdi. İran halkını seçimlere gösterdiği büyük ilgiden dolayı öven ve seçim başarısının 70 milyona ait olduğunu belirten Ahmedinejad, seçim sonuçlarını sorgulayan Batılı ülkeleri eleştirdi.

Hayallerini boşa çıkardık Ahmedinecad, Batı’ya hitaben, “Dünyaya hükmetme dönemi artık geride kaldı. Batılı ülkeler, gözlerini açıp dünyadaki değişimi görsünler” dedi. “Yaptıkları herkesçe bilinen ve dünyada yüzleri olmayan İngiltere ve diğer bazı Avrupa ülkelerinden bir beklentimiz yok” diyen Ahmedinecad, Batılı hükümetlere atfen, “Onların kendi halkları nezdinde bile yüzleri yok ve geri kalmış bir avuç azınlıklar. Ülkelerini ve halklarını idare edemiyorlar, kendi cinayetlerini örtbas etmek için bu sözleri söylüyorlar” diye konuştu. Ahmedinejad, “Batılılar yalan propagandalarıyla İran halkının iktidarını ortadan kaldırmayı hayal ediyordu. Ancak bundan sonra onlarla başka bir açıdan konuşacağız” ifadesini kullandı. Ahmedinecad tüm tahrik ve provokasyonlara rağmen ayakta kalacaklarını söyledi.

Yolumuzdan döndüremezler İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney, cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarında değişme olmadığını, daha önce açıklanan sonuçların geçerli olduğunu söyledi. Ali Hamaney, yaptığı açıklamada, seçim yasasının uygulanması konusunda ısrarlı olduğunu ve bunu sürdüreceğini belirterek, “Ne pahasına olursa olsun, ne kurumlar, ne de halk yolundan dönmeyecektir” dedi.

Obama iç işlerimize karışamaz ABD Başkanı Barack Obama’nın seçim sonrasındaki gelişmeler hakkındaki sözlerine ilişkin olarak da Ahmedinecad, “Obama, o sözleri söylemekle yanlış yaptı. Obama’ya soruyoruz, niçin bu tuzağa düştünüz, söylediklerinizi sizden önce Bush da söylüyordu.” ifadesini kullandı. Obama’ya hitaben şunları söyledi: “Bu edebiyatla diyalog olmaz. İran’ın içişlerine karışmaktan çekinin.”

Sömürgecilerin eli İran’da Avrupa ülkelerinin Tahran’ı karıştırdığını söyleyen Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, “Çıkan olaylarda diğer milletleri de karıştıran Amerikan yönetiminin parmağı var” dedi

İran’daki seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ı arayarak ilk kutlayan Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, İran’da seçim sonrası yaşanan gösterilerin arkasında, Amerikan yönetiminin parmağının bulunduğuna inandığını belirtti.

Daha önce de gördük ABD ile Venezuela’nın karşılıklı olarak birbirinin başkentine yeniden büyükelçi göndereceklerinin açıklanmasından bir kaç saat sonra konuşan Chavez, İran’daki huzursuzluğun, “Amerika ile Avrupa’nın sömürgeci eli” nin değdiği başka bazı ülkelerde yaşananlarla aynı özellikleri gösterdiğine dikkat çekti. Venezuela ve ABD birbirlerinin büyükelçilerini geçen yılki bir gerginlik sırasında sınır dışı etmişlerdi.

Chavez, Bolivarcı mücadelenin İspanyollara karşı kazandığı bağımsızlık savaşının yıldönümünde konuştu. Caracas’taki törende Ekvador Cumhurbaşkanı Rafael Correa ve Bolivya lideri Evo Morales de hazır bulundu.

ABD'NİN ÇİPLİ SİLAHLARI PKK'DA

ABD’nin kaçak yollardan Irak’a ve Afganistan’a izleme çipli silah gönderdiği ortaya çıktı. Program bu silahların hangi örgütlerin eline geçtiğini belirlemek için yaşama geçirildi. Irak’a gönderilen silahların bir kısmının PKK’nın elinde olduğu da belirlendi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) çok gizli bir program çerçevesinde, Irak ve Afganistan’a büyük miktarlarda ve izlenebilir silah yollamış. Eski ABD Başkanı George W. Bush’un, programla ilgili olarak, Kongre’deki bazı komitelere 23 Ekim 2008 günü mektup göndererek bilgi verdiği belirtildi. ABD’nin "süper gizli" teknik istihbarat kuruluşu NSA’nın (National Security Agency- Radyo Frekanslı Kimliklendirme) eski ödüllü ajanı Wayne Madsen’e göre, Pentagon’un bu çok gizli programı, kaçak yollardan gönderilen bu silahların nerelere ulaştığını, kimlerin ve hangi örgütlerin eline geçtiğini belirlemek için yaşama geçirildi. Pentagon bu program için aracılık yapan şirketleri kullandı ve silahların bu ülkelere girmesini sağladı. Cihaz yerleştirildi Bu ülkelere sokulan çok sayıdaki küçük çaplı silaha RFID (radio frequency identification) cihazları yerleştirildi. Böylece, Amerikan elektronik istihbaratı ELINT yoluyla bu silahların izlenmesi ve takibi mümkün oldu. NSA ile iş yapan Booze Allen Hamilton firması programa dahil edildi. ABD Enerji Bakanlığı, RFID sistemini nükleer maddelerin takibi için kullanıyor. Eski Başkan Bush, 23 Ekim 2008 günü Kongre’nin her iki kanadındaki "ilgili" komitelerin başkanları ve muhalif partiden kıdemli üyelerine bir mektup gönderdi. Başkan Bush, programı açıkça anlatmamakla birlikte, Irak’a "kayıt ve izleme amaçlı" olarak silahların yollandığını komite yetkililerine bildirdi. Bush, mektubunda, Irak Hükümeti, diğer gruplar, örgütler, vatandaşlar, Irak’ta yaşayanlar gibi ifadelere yer verdi. Glock ve Baretta Wayne Madsen, "Taos Industries", "ANHAM Joint Venture of Vienna" ve "AEY of Miami" gibi aracı şirketlerin isimlerini de verdi ve Kongre’ye bağlı ve Sayıştay gibi işlevi olan GAO’nun, iki yıl önce "190 bin kadar" silahın nerede olduğunun bilinemediğini rapor ettiğini hatırlattı. Madsen, Pentagon’un Irak’a yolladığı silahların bir kısmının PKK ile İran’da molla rejimine karşı savaşan Halkın Mücahitleri örgütünün (MEK) eline geçtiğini belirtti. 20 bin kadar silahın ise El Kaide’nin eline geçtiği ifade edildi. Irak’a Glock ve Baretta tipi silahların gönderildiği de kaydedildi. Pentagon’un bu programının yürütüldüğü dönemde Irak’taki ABD Komutanı General David Petreaus idi. David Petreaus şimdi CENTCOM Komutanı. Wayne Madsen aynı programın hala sürdüğünü ve özellikle Somali’deki korsanlara karşı kullanıldığını iddia etti. (DHA)