3 Aralık 2009 Perşembe

5. MADDE : SULARIN DEVRİ




5. MADDE : SULARIN DEVRİ


Tarih:17 ARALIK 2004
BRÜKSEL AB’DELİ 24 BAKAN RECEP TAYİP ERDOĞAN’A MÜZAKERE TARİHİ VERDİ.

NASIL MI GERÇEKLEŞTİ?

TAYYİP ERDOĞAN AŞAĞIDAKİ 12 MADDEYİ KABUL EDEREK:

1-Kıbrıs Rumlara bırakılacak.


2-Sözde Ermeni soykırımı tanınacak.


3-Güneydoğuda Kürt devleti kurulacak.


4-İstanbul’daki Fener Ortodoks Rum papazına ekümenik verilecek.


5-Fırat ve Dicle üzerindeki barajlar başta olmak üzere AB’ye devredilecek.


6-Ilımlı İslam uygulanmasına geçilecek.


7-İran ve Rusya potansiyel düşman kabul edilecek.


8-Türk Silahlı Kuvvetlerinin yetkileri kısıtlanacak.


9-Müzakerelerin ucu açık bırakılacak.


10-Devlet bankalarının tamamı özelleştirilecek.


11-Avrupalı yatırımcının önündeki tüm engeller kaldırılacak.


12-Avrupalı işsizler Türkiye’ye gelip çalışabilecek.


Tony Blair ile Recep Tayip Erdoğan’ın özel görüşmesi neticesinde:
—KABUL EDİLDİ-
Bu maddeler Türk halkına nasıl mı yutturuldu?


BRÜKSEL’DE SADECE TİCARİ BİR ANLAŞMA YAPTIK DENİLDİ.


Emekli Tümgeneral Osman ÖZBEK’in Tv  konuşmasından alındı.

AKP’NİN İCRAATLARINI BU MADDELERDEN SONRA DAHA İYİ ANLAYABİLİRSİNİZ.

Söyleyin bana yukarıdakilerden hangisinde adım atılmadı?
Şimdi gündeme 5. madde geldi.
Aslında 16–22 Mart 2009 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşen 5.Dünya Su Forumu tam da bunun içindi.

HABER:

FIRAT VE DİCLE AB DENETİMİNDE!

AKP, Fırat ve Dicle'yi AB denetimine veriyor!
Bu konuda komşular ve İsrail ile işbirliği yapılacak.

 (Van minıt ile göz boyayıp çaktırmadan işbirliği. Masonlar için pul ve kartpostal baskısı. Yahudi Ofer'e
yapılan kıyaklar. Petrol terminalinin Ceyhan'dan İsrail'e taşınarak İsrail'in ihya
edilmesi. Bütün bunlar "van minıt" yaygarasının altında saklanmaya çalışılıyor.
"Cambaza bak" misali) 

Türkiye, sınırı aşan sularda AB'ye uyumu kabul etti. Müzakerelerde 'Çevre'
başlığının açılması ve kapanması karşılığında Fırat ve Dicle havzasının AB ile ortak
yönetilmesi AKP tarafından kabul edildi.


AB daha önce bu konuya 2004 yılında yayımladığı
, 'Etki Raporu'nda yer vermiş, ancak
Ankara'dan tepki almıştı. Bu durum daha sonra gündeme getirilmemişti.”

ÇEVRE'NİN KAPANIŞ KRİTERİ
AKŞAM'ın Brüksel'deki AB kaynaklarından edindiği bilgilere göre, AB, 10–11 Aralık
tarihlerinde gerçekleştirilecek Hükümetler arası Konferans'ta Türkiye ile 'Çevre'
faslında fiili müzakereleri bu şartla başlatacak.
AB İÇİN ÖNEMİAB'nin 6 Ekim 2004 yılında yayımladığı ve Türkiye için müktesebat olan 'Etki
Raporu'nun sekizinci sayfasında, üyelik halinde Fırat ve Dicle nehirleri ile bunlar
üzerindeki barajların ve sulama planlarının idaresinin uluslararası yönetime
bırakılmasının ve bu konuda komşular ve İsrail ile işbirliği yapılmasının
Türkiye'den isteneceğine yer verilmişti.
Raporda şöyle denmişti:'Orta doğuda su önümüzdeki yıllarda giderek artan biçimde stratejik bir konu haline
gelecektir. Türkiye'nin AB'ye katılımı ile beraber su kaynakları ve altyapılarına
(Fırat ve Dicle nehir havzaları üzerindeki barajlar ve sulama sistemleri,
İsrail ve
ona komşu ülkeler arasında su alanında sınır ötesi işbirliği) ilişkin uluslararası
yönetimin AB için önemli bir mesele haline gelmesi beklenebilir. '


Mahmut GÜRER / BRÜKSEL 


ŞİMDİ NE OLACAK?

Şimdi ABD/AB/İsrail’den beslenen ve patronların çıkarları için AKP’ye yağdanlık görevini üstlenmiş, medyanın tamamına yakınını ele geçirmiş, eski dönek solcu; bu günün liboşu, ayrılıkçı kürdü, Fettullahçı 2. cumhuriyetçiler ve ülkenin bu kadar laçka, başıboş yönetildiğini, talanın kol gezdiğini gören (düne kadar kendilerini bu ülkenin vatandaşı hisseden, ülke çıkarları için çalışan azınlıklar) Yahudi’si, Ermeni’si, Rum’u televoleliğe soyunacaklar.
Kanal kanal gezip kareyi kuracaklar.
İçlerinden birini; sözüm ona aksini savunuyormuş gibi gösterip, televizyon ekranlarında madara edecekler.
Çünkü aksini savunuyor gösterilen kişide kendilerinden olacak.
Ve bu aksini savunuyor görülen kişiler asla “bunları neden söylemiyor?” diye ekran başında saçınızı, başınızı yolacağınız gerçekleri söylemeyecek.
Bu zibidilerin yumuşak yumuşak, kıvıra kıvıra konuşmalarını dinleyen, işinden gücünden yorgun argın gelmiş halk kendine şu soruyu soracak:
“ya bunlar koca koca profesörler, yalan mı söyleyecek? Ben bunlardan daha mı iyi bileceğim?”
İşte AKP’nin ABD/AB’den aldığı talimatları, yargıdan döneceğini bildiği halde gündeme getirmesinin sebep bu.
AKP; hakkında tek bir fikri olmayan konuları bu nedenle gündeme taşıyor.
Emirlere uyuyor.
Uyuyor çünkü satılmış, devşirilmiş televole profesörlerin medyada halkı buna hazırlayacağını biliyor.
Medya gücü ve “asla olmaz” dediğimiz olayların gerçekleşmesindeki aşamalar bunlar.
Levent KALEM



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

İsviçre: MİNARELERE HAYIR DEDİ.
ŞAŞIRMAYIN.
NEDEN





Yeniçağ-Arslan BULUT’un yazısından özet.
Suat İlhan, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini incelerken şu tarihi tespiti açıklıyor: “Atatürk devriminden yani 1920’den önce, bugün Batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25,5 milyon mil kare idi. 1993’te bu rakam 12,7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür.
İslam dünyası ise 1920’de 1. 8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993’te İslam dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir.”
 
İslam dünyasını ayağa kaldıran güç, Atatürk modelidir! Avrupalılar ve Amerikalıların İslam ile birlikte Atatürk’e saldırmalarının ana sebebi budur!

Aslında İslam’ın Hıristiyan âlemine bakışı da bellidir.

Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Kuran’ın bakışını hatırlatıyor: 

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse/onları işlerinin başına getirirse o, onlardandır. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.”  (Mâide, 51)
“Bu pencereden baktığımızda, örneğin, Türkiye’nin AB tutkusu, önümüze sarsıcı tespitler çıkarmaktadır.
AB ve ABD gibi; zulüm, riya, sömürü toplumlarını, onların içine girip üyesi olmak (Kur’an’ın deyimiyle, içlerine dalmak) suretiyle iş ve emanetlerin başına getirmek, Müslüman kitlelerin egemenliğini onların eline vermek, Kur’an’ın değişik bağlamlarda dikkat çektiği büyük felaketlerden biridir.
İslam tarihinde bu felakete devlet adamı olarak ilk dikkat çeken önder Mustafa Kemal Atatürk oldu. Avrupalılar ve Avrupa hakkında değişik bağlamlarda defalarca tekrarladığı söz şudur:
‘Avrupalıların namusuna güvenemeyiz.’
Avrupa’ya teslimiyetin sonucu İslam’dan kopmak olacaktır. Bakara 120. ayet bu noktanın altını çiziyor:
’Sen onların öz milletlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmaz. De ki, -Allah’ın kılavuzluğu, erdirici kılavuzluğun ta kendisidir.’- İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir dostun/destekçin olur ne de bir yardımcın.’ ”

Daha ne bir şey söylemeye gerek var mı?