15 Ocak 2011 Cumartesi

YOLGEÇEN HANI
NOT:Resmi okuyabilmek için üzerine 2 kez tıklayınız
Wikileaks’in elinde bulunan ancak henüz kamuoyuyla paylaşılmayan bir belge İsrail’in Suriye’nin nükleer tesisleri üzerine düzenlediği saldırının ilk açık kanıtı oldu.

Wikileaks tarafından elde edilen belgelere göre, Suriye'nin kurduğu nükleer tesislerin 2007 yılında bombalanmasının İsrail tarafından gerçekleştirildiği belirtildi.

Söz konusu belgenin ilk kısmında şimdiye kadar hiç benzeri görülemiş bilgilerin yeraldığı ve Rice'ın "İsrail'in saldırısının, Suriye'nin doğusundaki çöllük alanda, El Kibar denilen bölgede gizlice inşa edilen nükleer reaktörü yok etmeyi amaçladığını sizlere bildirmek isterim" dediği belirtiliyor.

İsrail'de internetten yayın yapan Ynet haber sitesi, Wikileaks tarafından ele geçirilen "gizli" kayıtlı belgelerden birinde, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, "2007 yılı 6 Eylül'ünde, muhtemelen Kuzey Kore'nin de yardımıyla Suriye'de gizlice inşa edilen nükleer reaktörün İsrail tarafından yok edildiğini" yazdığını bildirdi.

İsrail saldırısının başarılı olduğunu ve reaktörün yeniden tamir edilmeyecek şekilde yok edildiğini de yazan Condoleezza Rice, "Suriye, tesisin bulunduğu alanı boşalttı, bölgedeki kanıtlardan da kurtularak, yerine yeni bir bina inşa etti. Sağlam kanıtlara dayanarak, Kuzey Kore'nin Suriye'nin bu reaktörü inşa etmesine yardım ettiğine inanıyoruz. Ve bu konuyla ilgili olarak artık sizlerle daha fazla bilgiyi paylaşmanın da zamanının geldiğine karar verdik" diye yazmış.

Wikileaks'in yayınlamasından önce İsrail gazetesi Yedioth Ahranot tarafından yayımlanan telgraf, Suriye tesislerine yapılan saldırının, ilk kez resmen ve ayrıntılı olarak doğrulanması anlamına geliyor.

SAVAŞ ÇIKAR DİYE SAKLADIK

Sızan belge, ABD ve İsrail'in işbirliği yapmaları, saldırı öncesinde istihbarat toplanması,İsrail hükümetinin tesisleri bombalamaya karar vermesi, saldırıya karşı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın savaş açabileceği korkularına ilişkin bilgileri içeriyor. Rice, bütün dünyadaki ABD diplomatik temsilciliklerine gönderdiği telgrafta, "Bu bilgiyi şimdiye dek bir çatışma korkusu ve bir çatışmayı önlemek için sizlerle paylaşmaktan kaçındık" ifadelerine yer veriyor.

25 Nisan 2008 tarihli ve “confidential” etiketli belgeye göre dönemin Dışişleri Bakanı Rice, dünya genelindeki bakanlık temsilcilerine, “6 Eylül 2007 tarihinde İsrail, Suriye’nin belli ki Kuzey Kore’nin yardımıyla inşa ettiği gizli nükleer reaktörü yok etti” mesajını gönderdi.

 Bu belgeyi, Wikileaks’in sitesinde yayınlanmasından önce Yedioth Ahronoth’tan Ronen Bergman’ın bugün ortaya çıkardı. Belgenin önemi saldırının ilk resmi ve detaylı teyidi olması açısından önem taşıyor.

Belgede operasyon öncesi istihbarat toplanması, İsrail ve ABD arasındaki işbirliği, her iki ülkenin de paylaştığı can sıkıcı ve zorlu sonuçlar, İsrail hükümetinin Suriyeyi bombalama kararı ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın karşılığında bir savaş açmasından duyulan korku gibi noktalara değiniliyor.

Belgede Rice, “Bugüne kadar bu bilgiyi sizden bir çatışma yaşanır korkusuyla ve böyle bir şeyi önlemek için sakladık” diyor.

Yazışmanın ilk ve en çarpıcı kısmı Rice’ın ağzından şöyle: “Sizleri, İsrail saldırısının Suriye’nin doğusunda El Kibar denen bir çöl arazideki gizli reaktörü yok etmeyi amaçladığı konusunda bilgilendirmek isterim. İsrail’in operasyonu başarılı oldu – reaktör tamiri mümkün olmayacak şekilde yok edildi. Suriye bölgeyi tamamen boşalttı, bölgede daha önce ne olduğuyla ilgili kanıtları ortadan kaldırdı ve araziye yeni bir inşaat yaptı. Kesin kanıtlara dayanarak, Kuzey Kore’nin Suriye’nin reaktörü inşa etmesine yardım ettiğine inanıyoruz. Dahası artık bu konuda size daha fazla bilgi vermenin zamanı geldiğine karar verdik.”

Belgede, ABD istihbarat birimlerinin İsrail’den kendilerine gönderilen bilgileri teyit etmek için aylarca çalıştığı ve reaktörün “barışçıl amaçlar için inşa edilmediği” yönünde ellerinde güvenilir kanıtlar olduğu da ifade ediliyor. Rice mektubu, “Suriye’nin saldırıdan aylar sonra sürdürdüğü esrarlı tavrı ve yalanları bize gizleyecek bir şeyleri olduğu yönünde açık kanıtlar sunuyor” şeklinde sona erdiriyor.

İsrail jetleri Eylül 2007’de nükleer silah üretmekle suçladığı Suriye`nin El Kibar tesislerini bombaladığında, dönüş yolunda Hatay`a boş bir füze tankı düşürmüştü. İsrail uçaklarının Türk hava sahasını kullandığının ortaya çıkması Türkiye'yi de tartışmaların merkezine çekmişti.
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
 ASIL SOYKIRIM TÜRKLERE UYGULANDI!

TCA, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış döneminde yaşanan ama Batılı tarihçiler tarafından genellikle sadece Osmanlı'daki Hıristiyanlara odaklanılarak tek taraflı anlatılan göç konusunda madalyonun öteki yüzüne de dikkati çeken bir çalışmayı ortaya koydu.

Justin McCarthy'nin hazırladığı ve Müslümanların göç rotalarını gösteren harita şöyle:
HARİTAYA TIKLAYARAK BÜYÜTEBİLİRSİNİZ

Louisville Üniversitesi'nde tarih profesörü olan ve Osmanlı İmparatorluğu hakkında ayrıntılı demografik çalışmalarda bulunan Prof. McCarthy tarafından hazırlanan "Osmanlı İmparatorluğu'nda Zorunlu Göç ve Ölümler-Açıklamalı Harita"da, Osmanlı topraklarında, 1770-1923 yıllarında göç eden 5 milyon Müslüman tebanın yaşadığı göç gösteriliyor. Böylece, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma sürecinin Ermeniler gibi sadece Hıristiyan nüfusu etkilemediğine, milyonlarca insanın acı ve zorluklar yaşadığına vurgu yapılıyor.
Ayrıca, Osmanlı topraklarında göçe zorlananların 5 milyonunun Müslüman, 1.9 milyonunun Hıristiyan olduğuna işaret eden harita, böylece savaş ve iç çatışmaların acılarını, düşünüldüğünün aksine, daha çok Müslümanların yaşadığını gözler önüne seriyor.
ÖLEN MÜSLÜMAN SAYISI HIRISTİYANLARIN 4 KATI
Harita, 1864-1922 yıllarında yaşanan savaş ve iç çatışmalar sırasında hayatlarını kaybeden Müslümanların sayısının, Hıristiyanlarınkine oranla 4 katı fazla olduğunu da gösteriyor.
Harita, aynı zamanda, 1864-1922 yılları arasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması sürecinde ölen 5 milyon Osmanlı Müslüman'a yönelik bir kayıt anlamına da geliyor.
EN BÜYÜK ACIYI TÜRKLER ÇEKTİ
Prof. McCarthy, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, Osmanlı topraklarında yaşayan değişik kimliklere mensup tüm grupların acı çektiğini ifade etti. Ancak, Müslümanların, özellikle de Türklerin en büyük acılara maruz kalan kesim olduğuna dikkati çeken McCarthy, "Haritanın, tüm bu insanların felaketlerle dolu kaderlerini göz önüne sereceğini umuyorum" dedi.
TCA Başkanı Lincoln McCurdy de kurum olarak bu yayını desteklemiş olmaktan gurur duyduklarını belirtti. Prof. McCarthy'ye, "tarihin sayfalarında neredeyse hiç yer almayan Müslüman Osmanlı halkları hakkında bıkmadan ve yılmadan yaptığı kapsamlı araştırmaları dolayısıyla" teşekkür eden McCurdy, şunları kaydetti:
"Çok az Türk aile vardır ki büyükannesi veya büyükbabası, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kırım veya Kafkasya'dan gelmiş olmasın. Ya da Anadolu'da yaşanan savaslardan dolayı yaşadığı iç göçe dair acı bir hikayesi bulunmasın.
YAŞANAN TRAJEDİLER TÜRKLERE DÜŞMANLIĞA DÖNÜŞTÜ
Ancak, modern Türkiye'nin kurucuları, genç Cumhuriyetin, bir varoluş mücadelesinden çıkmış halkını, geçmiş yerine geleceğe bakmaya yönlendirmiş ve eski düşmanlarıyla barış felsefesini benimsemistir. Ne yazık ki, başka toplumlar, yaşadıkları trajedileri Türklere karşı nesilden nesile aktarılan düşmanlığa dönüştürdü.
Bu harita çalışması, Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılışı sürecinde Müslüman halkların kayıplarını göz ardı ya da inkar eden, geçmiş çağların ırkçı ve bağnaz yaklaşımlarının izlerini taşıyan zihniyete bilimsel bir cevaptır."



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."