31 Ekim 2010 Pazar

30 Ekim 2010 Cumartesi

YASEMİN ÇOKGAR MASON'UN BAYRAM YAZISI


AMA ÖNCE EŞİNİ TANIYALIM:



İşte Yasemin Çongar’ın eşi Chris Mason’un okulundan kaldırılan ilginç biyografisi:
M. Chris Mason

Senior Research Fellow/Kıdemli Araştırma Görevlisi/Üyesi
M. Chris Mason, Afganistan, Pakistan ve Hindistan tarihi ve etnografyası konularına odaklanan Kültür ve Çatışma İncelemeleri’nde görev yapan bir Kıdemli Araştırma Görevlisi’dir. Bay Mason Haziran 2001’den başlamak üzere dört yıl süreyle Dış İşleri Bakanlığı’na bağlı Siyasal Askeri İşler Bürosu’nda Afganistan Siyasa Görevlisi olarak görev yapmış, Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’nden (ISAF), Silahsızlandırma Programı (DDR) ve Afgan Ulusal Ordusu’na (ANA) kadar pek çok alanda ABD güvenlik politikaları geliştirmiş emekli bir Dış İşleri görevlisidir.
Bay Mason, Dış İşleri Bakanlığı’nda görevli iken, Afganistan’da farklı grup ve aşiretler ile bunların yerlerinin belirlenmesine ilişkin bir takım gizli projelerde istihbarat topluluğuyla yakın çalışma içinde olmuştur. Kendisi, Dış İşleri’nde söz konusu ülkenin (Afganistan’ın) tarih, kültür ve etnografya uzmanı olarak kabul görmüş ve CIA’nin Paştun Kızıl Hücresi’nde görev almıştır.
Bay Mason 2005’te, Pakistan sınırındaki İl Yeniden Yapılandırma Takımı’nda (PRT) Siyaset Görevlisi olarak çalıştı. Bölgedeki ABD hükümetine bağlı tek kıdemli sivil görevli olarak, bölge valisi ve ABD Ordusu manevra elemanlarıyla geniş bir alanı gezmiş ve bölge çapında Şura toplantılarının ve binlerce Afgan’ın katıldığı konuşmaların düzenlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu tur öncesinde Bay Mason, Ocak 2002’den başlamak üzere, güvenlikle ilgili çeşitli projelerle ilgili olarak, Afganistan’ı sık sık ziyaret etmiştir.
Bay Mason, şu anda aynı zamanda, Washington’da Gelişmiş Güvenlik İncelemeleri Merkezi’nde Kıdemli Görevli’dir ve Virginia, Quantico’da Donanma Gelişmiş Kültür Öğrenimi Merkezi (CAOCL) Güney Asya Masası Görevlisi olarak hizmet vermektedir; kendisi Virginia’da, Donanma sınıfları için Afganistan’a ilişkin sınıf programı ve uzaktan öğrenim programları geliştirmiş ve Afganistan Harekatçısının Kültür Rehberi’ni yazmıştır; bunlara ek olarak, Afganistan’a gönderilen Denizciler’i eğitmektedir. Bay Mason, Ulusal Savunma Üniversitesi, Ortak Özel Operasyonlar Üniversitesi, Fort Bragg, RAND, DynCorps’ta ve Donanma Lisansüstü Okulu’nda Afganistan’da etnografya ve isyana karşı koyma konularında dersler vermektedir.
Bunlara ek olarak, Bay Mason Rochester Institute of Technology’de (RIT) Güvenlik İncelemeleri Master Programı (MSS) için İsyana Karşı Koyma dersi ve Afganistan’a gönderilecek askeri personele eğitim veren (ABD ordusunun gezici) Liderlik Geliştirme ve Sürdürülebilir Barışı Koruma Eğitimi (LDSEP) programı dahilinde Afganistan tarihi, kültürü ve Taliban üzerine dersler vermektedir.
1990 yılında Yurt Dışı Hizmetleri’ne katılmadan önce, Bay Mason 1977-1979 yılları arasında Güney Amerika’da Barış Gücü gönüllüsü olarak, 1981-1986 arasında aktif görevde donanma subayı olarak, topçu subayı (USS John Young, DD973), ileri gözetleyici (12. Donanma Alayı, 2. Tabur) ve deniz topçu ateşi subayı (2. ANGLICO Airborne). M. Chris Mason, Donanma Uzman Paraşütçü Madalyası, Donanma Başarı Madalyası, Kore Savunma Madalyası, İnsani Hizmet Madalyası, Zimbabve Ordusu Paraşüt Nişanı, ABD Dış İşleri Üstün Şeref Madalyası ve başka nişanlarla ödüllendirilmiştir. Carnegie Mellon Universitesi’nden lisans, Donanma Üniversitesi’nden Askeri Eğitim’de yüksek lisans dereceleri almıştır ve şu anda Washington’da, George Washington Üniversitesi’nde Güney Afrika Tarihi doktorası üzerinde çalışmaktadır.
Culture & Conflict Review Makaleleri:
Alınmamış dersler, Cilt.1, No. 2, Aralık 2007.
Diğer Yayınlar:
Terörizm, Ayaklanma ve Afghanistan (PDF) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason, 21. Yüzyıl’da Terörizme ve Ayaklanmaya Karşı Savaş, Uluslararası Perspektifler, Cilt 2. Kaynaklarla ve Kolaylaştırıcılarla Savaşmak, yay. James J. Forest, Praeger Security International, 2007.
Taliban’ı ve Afganistan’da Direnişi Anlamak. (PDF) (Text formatı) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason
Orbis: A Journal of World Affairs 51, Cilt. 1, 20072006
************
YASEMİN ÇONGAR MASON
YA DA

Seksen yedi yıl sonra, hâlâ vatandaşlarının tümünün kendisini eşit hissetmesi için gerekli koşulları sağlayamamış bir cumhuriyetin kuruluşu kutlanıyor bugün.

Türk’sen, Sünni’ysen, dindar değil “laik”sen eyvallah, bu cumhuriyetin birinci sınıf vatandaşı olma şansın var...

Zira bu en temel şartları yerine getirenler için, ideolojik yükümlülüklerin ifasına kalıyor iş.

Onlar da basit zaten; varlığını Türk varlığına armağan edeceksin, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyecek ve bunu dediğin için mutlu olacaksın, “Atam izindeyiz” lafının “Kemalizm’den izne ayrılmak” olarak yorumlanamayacağını bilip, Atatürkçü Düşünce Sistemi’ne biat edeceksin; kadınsan giyiminle kuşamınla örnek bir “cumhuriyet kızı” olacaksın; erkeksen “her Türk gibi asker doğduğunu” ve vakti gelince ölmeye, öldürmeye gideceğini, nitekim söz konusu vatansa vicdanın teferruat olduğunu unutmayacaksın vesaire vesaire...

Yok, bunları yapmıyorsan, anti-kemalistsen, milliyetçi değilsen, demokrasi diye tutturmuşsan, vicdani retçiysen, solcuysan, özgürlükçüysen işin zor...

Ve eğer, Rum’san, Ermeni’ysen, Yahudi’ysen, Alevi’ysen, Kürt’sen, başörtülüysen, geçmiş olsun, zira bizatihi kimliğin bu cumhuriyetin “birinci sınıf” vatandaşı olarak kabul görmene uygun değil senin; bu devletin topraklarında kendini tam anlamıyla eşit hissetmen seksen yedi yıl sonra hâlâ imkânsız.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı bu duygularla idrak ederken, bu anlamlı günde cumhuriyetin o “kutsal” doğum belgesine de bir bakalım diyorum ben.

Bize okulda, bir Nutuk’a “kutsallık” atfetmemiz öğretildi zira, bir de bu belgeye; yani Lozan Antlaşması’na.

Ama her ne hikmetse, Lozan’da ne yazdığını pek öğretmediler.

Sonuç ortada...

Lozan’ın gereklerini bile yerine getirmeyen bir devlet Türkiye Cumhuriyeti; ama çoğumuzun gıkı çıkmıyor.

KCK Davası bunun en son örneği...

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanıkların anadilde savunma talebini reddetmesi açık bir Lozan ihlaliydi; Cumhuriyet’in mahkemesi, Cumhuriyet’in doğum belgesinin hükümlerini çiğnedi...

Ne oldu?

Sağır edici bir sessizlik.

Diyarbakır’daki Taraf muhabiri Helin Alp, o sessizliğe teslim olmayanlardan biriyle konuştu bugün.

KCK Davası’ndaki sanık avukatlarından Tahir Elçi’nin Helin Alp’e, “anadilde savunma hakkının engellenmesinin, sadece vicdana ve adalet duygusuna değil, Lozan’a, Avrupa Konseyi’nin Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’na, AGİT’in Oslo Tavsiyesi’ne de aykırı olduğunu” anlattığı söyleşiyi mutlaka okuyun.

O söyleşide Elçi’nin değindiği ama ayrıntısını vermediği madde son derece açık.

Lozan’ın 39. maddesinin son iki paragrafı, yani dördüncü ve beşinci fıkraları aynen şöyle: 

“Türkiye vatandaşlarından hiç birinin gerek özel ya da ticari ilişkilerde, gerek din, basın veya her türlü yayın hususunda ve gerek genel toplantılarda herhangi bir dili serbestçe kullanmasına karşı hiçbir kayıt koyamayacaktır.
 

Resmî dil mevcut olmakla birlikte, Türkçeden başka bir dil konuşan Türk vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri için uygun kolaylıklar gösterilecektir.”


Türkiye Cumhuriyeti, seksen yedi yılda, bu paragraflardan ilkini kaç kere ihlal etti dersiniz?

Bayram tebriklerini Kürtçe yazdı diye; Q, W, X gibi çok tehlikeli harfleri kullandı diye yargılananlara sorun bence...

Kürtçe şarkının, Kürtçe derginin, Kürtçe televizyonun “suç” olduğu zamanları hatırlayın, kaç yılın bu yasaklarla geçtiğini hesaplayın...

Kürtçeden başka dil bilmeyen anasıyla “Türkçe” konuşmak zorunda bırakılan mahkûmları düşünün...

Ya ikinci paragraf; “kutsal” Lozan’ın 39/5. maddesi yani?

Diyarbakır’da, seksen yedi yıllık cumhuriyetin adaletini temsil eden mahkeme, daha on bir gün önce, bu maddeyi açıkça ihlal etmedi mi?

KCK sanıklarının anadilde savunma yapmasına karşı çıkmak, “Türkçeden başka bir dil konuşan Türk vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri için uygun kolaylıklar gösterilecektir” hükmünün neresiyle bağdaşıyor?

Bu maddenin lafzı da, ruhu da açık değil mi?

“Resmî dil bulunmasına rağmen” vurgusuyla, “resmî dairelerde resmî dil kullanılır” kuralına açık bir istisna getirilmiyor mu?

Bu maddede, “azınlık” tanımı ayrıca yapılmazken, “Türkçeden başka bir dil konuşan” sözüyle, “anadili Türkçeden başka bir dil olanlar”ın kastedildiği aşikâr değil mi?

Ama siz gelin de bunu, seksen yedi yıllık cumhuriyetimize anlatın.

Kimliğini “makbul” saymadığı vatandaşlarının haklarını çiğnemekten seksen yedi yıldır vazgeçmeyen bir cumhuriyetin adaletini temsil eden mahkemeden ne beklenir?

Adeta kutsadığı Lozan’ın bile gereklerini yapmaktan imtina eden bir devlete ne denir?

Doğum günü kutlu olsun. 
taraf

Burası Türkiye ve saat 02,02.Bu iki yazının ışığında yanınızda yatan eşinizi yada kendinizi,yada akrabalarınız hakları gasp edilmiş bir azınlık olarak görebilirsiniz.Yada sa Yasemin Çongar Moson hanımı dinleyerek Cumhuriyetin 87. yılında ondan ve kurucularından nefret edebilirsiniz.Yada kendinize CİA'dan bir koca yada hanım bula bilirsiniz.O zaman her şey çok daha kolay olur.MASON ailesi öyle istiyor.
Not:Yasemin Çongar MASON'un yazısına cevap bu kadar değil tabi ki.Bu sadece aktarmak için.

"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
DÖNMELİĞİN DÖNÜLEMEZ SON NOKTASI

“Cumhuriyetin bugünkü 87. yıldönümünde askerlerin ortaya koyduğu tavır, Türkiye’nin gelişmesini, onların ise ‘gerilemesi’ni yansıtıyor.
Cumhurbaşkanı, Çankaya Köşkü’nde bir ‘Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’ veriyor, saati günler öncesinden belli ve askerler Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyonun başlama saatinden yarım saat önce kendi resepsiyonlarını veriyorlar.
Bu âdeti iki yıl önce, dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ başlatmış. Yani, askerler sözüm ona ‘geleneği’ devam ettiriyorlar gibisinden yine sözde bir ‘masumiyet’ zırhına bürünecekler.
Bu yıla dek, Çankaya’da ‘First Lady’nin başörtülü olması nedeniyle iki resepsiyon veriliyordu. Öğle saatlerindekine askerler katılıyordu. ‘Eşsiz’ olanına. Askerler ‘eşli’ olandan böylece kendilerini kurtarıp, ‘eşleri’ ile birlikte ‘eşzamanlı’ bir resepsiyon düzenleme kaçamağı elde ediyorlardı.
Bu yıl, bu şansları kalmadı.
Resepsiyon teke indirildi. Çankaya’da bu akşam tek resepsiyon var ve ‘eşli’. Eğer, yüksek komuta heyeti buna katılmazsa, dahası aynı saatte kendileri bir resepsiyon düzenliyorlarsa bu, Çankaya’ya yani Cumhurbaşkanlığı’na, yani Türkiye devletinin başkanına karşı bir ‘simgesel başkaldırı’ içinde oldukları anlamına gelir. Yakışıksız bir davranıştır.
Başka bir dönem olsaydı, bundan önceki yıllarda, hatta geçen yıl böyle bir davranış ortaya konsaydı, bu ‘ciddi’ bir ‘siyasi gerilim’e işaret ederdi.”
 

Buyuruyor sokak yazarı (kendi deyimiyle) Cengiz Çandar.
İstediği kadar küresel zenginler kulübü Bilderberg toplantılarına katılsa da ekonomi konusundaki yazılarında cehalet akıyor. Alıntının üstünde dâhiyane ekonomik görüşleri var.
Sayın Cengiz Bey’in her yazısını okuduğumda, bir insanı değiştirmek, devşirmenin en kolay yolunu düşünürüm.
İşte tam da bu:
En arsız karşıt görüşlüyü devletin parasıyla danışmanınız yapın. İlk başlarda bocalayacak, aynaya bakınca kendini bir tuhaf görecek. Sonra bu tuhaflığa alışacak ve hayatındaki olumlu ekonomik yansımalarının etkisiyle geçmişini yargılamaya başlayacak.Hatalarını düşünecek, herkesin olduğu kadar olan arkadaş davranışlarını kaypaklık olarak adlandıracak ve nihayetinde bu yeni halinden memnun , geri dönülemeyecek şekilde dönecektir. Züğürt Ağanın final sahnesi gibi. Sol felsefenin mücadeleci dehlizlerinden kapitalizmin her türlüsünün ışıltılı koridorlarına ani geçişin ve dönmenin dönülemez son noktası. Yakıp yıkılmış beklide bilinçaltına atılmış bir geçmiş. Dönülemeyen dönüşten geçmişin alt birikimleri sol felsefeyi kapitalist/emperyalist patronların ayrılıkçı Kürt politikaları ve asker düşmanlığına evire bilme becerisi. Sol menşeli liboşların kesişim kümesi, ortak elemanları.

Sayın Cengiz Bey türban gibi emek özürlü, kadını ikinci sınıf bir metaya indirgeyen siyasi bir simgeyi, kadının başından söküp askerin kafasına çarpmayı bir modernite, gelişme, medenileşme olarak suna bilme başarısını gösteriyor. Ya da gösterdiğini sanıyor. Buna gösterilen tepki değil sorun, sorun asker.Yoksa katılmayan CHP’den hiç bahsetmiyor,umurunda da değil.
Hedef ve biçilmiş rol belli. Ayrılıkçı Kürt faşizan hareketleri demokratik talep olarak yansıtmak ve bunun önündeki engel TSK’yı her türlü silahla vurmak. Bu saten veya keten, bir avuç içi kadar, bir kadının örtüsü bile olsa.
Cumhuriyetin 87 yıl dönümünde misyonuna uygun bula bildiği bu olmuş.


Tebrikler Cengiz Bey.

Evet, 87. yılını kutladık Cumhuriyetin.
İnadına coşkulu ama bir o kadar huzursuz.
Gençlerde umutlu, gerçeklerle mutsuz. Çanakkale’de Emekli. Jandarma. Astsubay Osman Ağa’nın cümlelerinde patladı, hepimizin içinden geçen, hüznün ve öfkenin çığlığı.
 “Cumhuriyetin çanına ot tıkadıktan sonra kutlasanız ne olur? Kutlamasanız ne olur?”
Aynen böyle komutanım.
Aynen böyle.
Levent kalem

"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

29 Ekim 2010 Cuma

MHP 'Yİ BİTİREN ZİHNİYET

Tam MHP toparlıyor.Fettullah'ın  desteğiyle vuku bulan emperyalist saldırıya karşı duracağını ve içindeki Fettullahçı kadrolardan arınacağını,gerçek Türk Milliyetçisi olacağını beklerken bu talihsiz açıklama geldi.
Fettullah geri adım atmaz ama görülen o ki koltuk uğruna MHP geri adım atıyor.
tek söylenecek söz var:
YAZIKLAR OLSUN

RUSYA'DAN 3 BALİSTİK DENEMESİ

Rus ordusunun, stratejik kuvvetlerinin tatbikatı sırasında, bir gün içinde başarıyla kıtalararası 3 adet füze denemesi yaptığı bildirildi.
Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, donanmanın Kuzey Filosu'ndaki Bryansk nükleer denizaltısının, Barents Denizi'nde Kamçatka Yarımadası deneme menziliyle Sineva füzesini fırlattığı kaydedildi.
Açıklamaya göre, Pasifik Filosu'ndaki Georgy Pobedonosets nükleer denizaltısından da Okhotsk Denizi'nde, kuzeybatıda Arkhangelsk bölgesi deneme menzilli RSM-50 tipi füze fırlatıldı.
Rus basın yayın organları, iki füzenin de yaklaşık 8 bin kilometre menzilli olduğunu belirtti.Ordu, ayrıca karada Pelesetks fırlatma rampasından Kamçatka deneme menzili hedefiyle yaklaşık 10 bin 500 kilometre menzile sahip Topol füzesi fırlattı.

28 Ekim 2010 Perşembe

DEVŞİRME MERKEZİ-EXETER ÜNİVERSİTESİ

İngiliz Üniversiteleri arasında "Kürt Araştırmaları Enstitüsü" olan tek yüksek öğretim kurumudur. Exeter Üniversitesi'nde ayrıca Arap ve İslami Araştırmalar Enstitüsü de bulunuyor.

İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi'nde eğitim görür. Ayrıca Arap ve İslam Dünyası ile Kürtler hakkında uzmanlaşması gereken İngiliz ajanlar da bu üniversitenin hocaları tarafından eğitilir. Üniversite yayınlarında, Irak'ın kuzeyinden "Irak Kürdistanı" diye söz edilir. 
İngiliz istihbarat servisinin bir yan kuruluşu olan Green Peace (Yeşil Barış) örgütü de Exeter Üniversitesi tarafından kurulmuştur.
Exeter Üniversitesi'nden mezun olan veya doktorasını burada yapan kişileri, daha sonra özellikle İslam ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasi kuruluşların başında veya devlet görevlerinde görmek mümkündür.
Mesela İslam Kalkınma Bankası'nın bütün önemli yöneticileri Exeter Üniversitesi'nde yüksek lisans veya doktora yapmıştır!
Tabii buraya gönderilecek öğrencileri de kendi ülkelerindeki "İslami kuruluşlar" seçer.
İngiliz tarihinde kullanılan işkence aletlerinden biri "Exeter Dükünün Kızı" olarak anılır.

İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş seneler önce İngiliz Dışişleri Bakanlığı'nın kendisini Londra'ya ve güneye Exeter Şatosuna davet ettiğini, burada medyanın demokrasiyi tahrip etmesi üzerine bir beyin fırtınasına katıldığını bir Meclis konuşmasında açıklamıştır.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Exeter Üniversitesi'nde iki yıl eğitim-öğretim görmüştür. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da Abdullah Gül'ün bu üniversitedeki sınıf arkadaşıdır.
Abdullah Gül, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Prof. Sebahattin Zaim gibi hocalarının teşviki ve sağladıkları Milli Kültür Vakfı bursu ile 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte İngiltere'ye gönderilmiştir.

Gül, burada İslam ülkelerinde ileride görev alacak olan doktora öğrencileri ile sıkı bir arkadaşlık kurmuştur.
Dönüşte Sebahattin Zaim'in daveti ile Sakarya Üniversitesi'nde görev almıştır.
Doktara tezi, "Türkiye ile İslam Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Gelişimi" başlığını taşır. Tez hocası ise Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş'tır!

Abdullah Gül, 12 Eylül'den birkaç gün sonra evinden alıp götürülür ve İstanbul'da Metris Askeri Cezaevine kapatılır.
Çıktıktan bir süre sonra 48 İslam ülkesinin üye olduğu İslam Kalkınma Bankası'nda diğer Exeter mezunu arkadaşları ile birlikte ekonomi uzmanı olarak görev alır.

İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğu, Exeter Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmalar yapmıştır. Harry Potter serisinin yazarı Joanne Rowling, Exeter Üniversitesi'nde, Fransızca ve klasik edebiyatlar okumuştur.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tutulmaz Exeter
Üniversitesi'nde kamu yönetimi yüksek lisansı yapmıştır.
Exeter Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ian Markham'ın "Said Nursî'nin başarısı: Hakikat ve hoşgörü" başlıklı bir makalesi vardır.
Yani bu üniversite "dinlerarası diyalog" un kurgulanmasında da vardır. Markham, Exeter'de ilahiyat dalında öğretim görevlisidir.
İçişleri Bakanlığı, birçok kaymakam adayını Milli Güvenlik Akademisi eğitiminden sonra Exeter Üniversitesi'ne göndermiş ve burada dil eğitimi almasını sağlamıştır.
Halen Türkiye'de, özellikle Güneydoğu ilçelerinde görev yapan birçok kaymakam ve vali yardımcısı Exeter'de doktora yapmıştır.
Yüksek yargı organlarından da tetkik hakimleri Exeter Üniversitesinde yüksek lisans eğitimine gönderilmektedir.
Kaynak:
http://www.nuveforum.net/81-yurtdisi-egitim/18222-exeter-universitesi-hakkinda-bilgi/

27 Ekim 2010 Çarşamba

DAHA NE OLACAK
Hala insanlar neyi öğrenmeye çalışıyor?
Anlamadıkları ne?
YENİÇAĞ'ın   iç sayfalardan bir haber.
Bence manşet ama  defalarca yazdıklarından artık iç sayfaların en dibine atılmış.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

25 Ekim 2010 Pazartesi



İKTİDARIN TÜRBAN TUZAĞINA DÜŞÜLMEYİNCE GERÇEKLER GÖRÜNÜYOR

DEPREM PARALARI SIR OLDU!
11 yıldır vatandaştan ‘deprem vergisi’ adı altında para toplandığını, ancak bu paranın ortada olmadığını belirten MHP’li Serdaroğlu, “Nereye harcandı, bunu Sayıştay bile bilmiyor. 30 milyar lira kayıp” dedi.

MHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, 1999 yılından bu yana vatandaşlardan deprem vergisi adı altında 30 milyar lira toplandığını ancak bu paranın ortada olmadığını belirterek, “Bu paralar nereye harcandı, bunu Sayıştay bile bilmiyor. Millet 11 yıldır deprem için vergi ödüyor, ödediği 30 milyar lira ortada yok” dedi. Hükümet, bu hafta da Meclis Genel Kurulu’nun gündemini oluşturacak Sayıştay Kanunu teklifiyle, devlet kurumları ve belediyelerin kamu kaynaklarını doğru ve etkin kullanıp kullanmadığına ilişkin denetim yetkisini Sayıştay’dan alırken, MHP’li Serdaroğlu’ndan da Sayıştay’a görevini yapmadığı eleştirisi geldi.

TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın temel işlevinin hesap verebilme ve saydamlığı, kamu kaynaklarının etkin, verimli ve tutumlu bir şekilde kullanılmasını sağlamak olduğunu dile getiren Serdaroğlu, bunun yolsuzlukların önlenmesi açısından önemli olduğunu belirtti. Serdaroğlu bu kapsamda, 1999 depreminden bu yana, iletişimden, şans oyunlarına kadar 11 yıldır vatandaşların ödediği deprem vergilerinin akıbetini de gündeme getirdi. 11 yıldır vatandaşın deprem vergisi altında 30 milyar TL ödediğini belirten Serdaroğlu, “Bu paralar nereye harcandı, kalan para nerede? Bunu Sayıştay dahil kimse bilmiyor. Millet 11 yıldır deprem için vergi ödüyor, ödediği 30 milyar TL ortada yok. Ama bu parayı buhar eden AKP maalesef hala iktidarda” dedi.
AKP araştırmaları engelledi
Yolsuzluk iddialarının en çok gündeme geldiği bir başka konunun da özelleştirme uygulamaları olduğuna işaret eden Serdaroğlu, Türk Telekom özelleştirmesini hatırlattı
. Türk Telekom’un yüzde 55 hissesinin Lübnan’ın Başbakanı Saad Hariri’nin ailesine ait Oger firmasına 6.5 milyar dolara satıldığını ifade eden Serdaroğlu şöyle dedi: “Bu ihalenin süreci ve yaşananları madalyonun bir yüzünü oluştururken diğer yüzünü ise 6.5 milyar dolarlık satış bedeli oluşturuyor. Telekom 17 milyon abonesinden ayda 170 milyon yılda 2 milyar TL elde ediyor. Bu rakamlar Telekom’un sadece 4 yıllık sabit ücret gelirine satıldığını ortaya koyuyor.” Bu ve benzeri icraatların Sayıştay, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve Devlet Denetleme Kurulu’nca denetlenmesi gerektiğini ifade eden Serdaroğlu, “Ancak iktidar sayısal üstünlüğüne ve yandaş kadrolarına güvenerek bugüne kadar bu tür araştırmaları hep engelledi” diye konuştu.
yeniçağ'ın haberi

2011’DE REKOR VAR
Geçen yıl 207 milyon lira ayrılan örtülü ödenekten 342 milyon lira harcanmıştı. 2011 için ayrılan ödenek ise 500 milyon!
Örtülü ödenek rekora koşuyor
CHP’nin daha önce ‘örtülü’ hakkında veridiği soru önergesini cevaplayan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, örtülü ödeneğin Başbakan ve ailesinin kişisel harcamaları için kullanılamayacağını söylemişti.
Başbakanlık 2010’da 230 milyon liralık örtülü ödeneği ilk 8 ayda aştı. TBMM’ye sunulan bütçe tasarısı, Başbakanlığın, Ağustos ayı sonu itibariyle geçen yılın tamamında yaptığı örtülü harcamasının yüzde 68’i oranında ödenek kullandığını gösterdi. 2009 bütçesinde örtülü ödenek için 207 milyon liralık ödenek ayrılmış, ancak yıl sonu itibariyle bu hesaptan yapılan harcamaların tutarı 341 milyon 971 bin 42liraya ulaşmıştı. 2010 yılında ise Başbakanlık bütçesinde örtülü ödeneğe 230 milyon liralık tutar ayrıldı. Ancak Ağustos sonu itibariyle dahi başlangıç ödeneğinin çok üstünde bir harcama yapılarak, kullanılan tutar 232 milyon 702 bin 894 lira oldu. Bütçede yer alan başlangıç ödeneği ile yıl sonu harcama tutarları arasındaki uçurum muhalefet tarafından, söz konusu paranın AKP organizasyonları, Başbakan’ın gezilerinde dağıttığı oyuncaklar ve hatta yurt dışından ithal edilen mobil dinleme araçlarının alımında kullanıldığı iddialarına konu edilirken, 2011 bütçesinde örtülü ödenek için öngörülen başlangıç bütçesi de 2010’a göre yüzde 146 yani 1.5 kat artırıldı.

Kullanım alanı çok geniş
Tümüyle Başbakan’ın inisiyatifine tabi örtülü ödenekten yapılacak harcamalar için 2011 yılı için 500, 2012 yılı için 527, 2013 yılı için de 552 milyon liralık başlangıç ödeneği öngörüldü. Örtülü ödenek, Kamu Mali Yönetim Kanunu’nun 24. maddesinde şöyle düzenleniyor: “Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili hükümet icapları için kullanılmak üzere Başbakanlık bütçesine konulan ödenektir.” CHP Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür, daha önce TBMM Başkanlığı’na verdiği önergede, örtülü ödenekten AKP mitinglerine dolaylı yoldan kaynak aktarılıp aktarılmadığını, Başbakan’ın yurt gezilerinde dağıttığı oyuncakların örtülü ödenekten karşılanıp karşılanmadığını ve fotokopi makinesi alınıp alınmadığını sormuştu. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de, örtülü ödeneğin Başbakan ve ailesinin kişisel harcamaları ile siyasi partilerin idare, propaganda ve seçim ihtiyaçlarında kullanılamayacağını söylemiş.
yeniçağ'ın haberi


MUHALEFET VEKİLLERİ, İSYAN ETTİ
Teslimiyetçi politikalarıyla Türk tarımı ve hayvancılığı bitiren AKP, çiftçiyi de yabancı bankaların insafına terk etti. Gelinen nokta muhalefet milletvekillerini de isyan ettirdi. MHP’li Erdal Sipahi, “İzmir Kiraz’da 31 köy, tarlalarını ipotek karşılığı yabancı bankaya feda etti” dedi.
Kendini yaksa ödeyemez!..
Sıkıntıyı Meclis’e taşıyan MHP’li Oktay Vural, “Tarlalar ya hacizli ya ipotekli, üretici kredi kıskacında” diyerek içler acısı duruma dikkat çekerken, CHP’li Ensar Öğüt “Çiftçi icralık. 58 bin liralık borç 280 bin olmuş! Kendini yaksa ödeyemez! Birçok ilde tablo aynı” diye konuştu.

Tarımı haciz dalgası sardı
AKP iktidarının perişan ettiği çiftçinin durumu milletvekillerini de isyan ettirdi. Muhalefet sözcüleri, “58 bin TL borç 280 bine çıkmış, kendini yaksa ödeyemez. İzmir’de 51 köyden 31’i bir bankaya ipotekli” dedi
Çiftçinin içinde bulunduğu durum milletvekillerini de isyan ettirdi. TBMM Genel Kurulu’nda konuşan muhalefet partisine mensup milletvekilleri, tarlaların hacizli ve ipotekli olduğuna dikkat çekti. CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt de, çiftçinin borcunun kat kat katlandığını belirterek, “58 bin lira anapara 280 bin olmuş. Yani 280 bin lirayı bu adam kendini yaksa, bütün evini satsa ödeyemez” dedi.
Araziler ipotekli
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, “Yahu, tarlalar hacizli, ipotekli ya millette mal bırakmadı” diyerek çiftçinin içinde bulunduğu durumun içler acısı olduğunu kaydetti. MHP İzmir Milletvekili Erdal Sipahi de, “İzmir’de Kiraz ilçesinde 51 köyden 31 tanesi yabancı bir bankaya ipotek karşılığı tarlalarını feda etmiş durumda” dedi. 
Köylü icralık oldu
CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Ardahan’da çiftçinin yüzde 98’inin icralık olduğunu belirterek, şöyle dedi: “460 kişi borcu 3,5 milyon lira. Ardahan merkez bu. Çıldır Tarım Kredi Kooperatifinde 55 kişinin toplam 270 bin lira borcu var, şu anda hacizde. Hanak Tarım Kredi Kooperatifi var- Damal, Posof, Ortakent ve Hanak, üçü bir arada- 80 köyde 1,150 kişi icralık. Şu anda herkes icrayla boğuşuyor. Bu insanlar nasıl hayvan yetiştirecek? Göle Tarım Kredi Kooperatifi, 400 ortaklı, yine icralık ve 1 milyon 100 bin lira Gölelilerin borcu var Tarım Kredi Kooperatifi’ne. Belgeyle konuşuyorum. Çayırbaşı, Göle’nin bir köyüdür. Çayırbaşı’nda da 116 ortak var, 350 bin lira icralık dosya var arkadaşlar.”

Borçlar katlanarak arttı
Türkiye’nin birçok ilinde aynı tablonun olduğuna, vatandaşın borcunun katlanarak arttığına dikkat çeken Öğüt sözlerine şöyle devam etti: “Konya, 58 bin lira anapara 280 bin olmuş. Ziraat Bankası. Beyza İrinci. İsmini söylemekte sakınca bulmadığım için söylüyorum. Yani 280 bin lirayı bu adam kendini yaksa, bütün arazisini satsa ödeyemez. Şimdi, niye et ithal ediyoruz, onu anlatmaya çalışıyorum. Amasya Suluova,’da 50 bin lira faizle 146 bin lira olmuş arkadaşlar. Ankara’da 46 bin lira 167 bin lira olmuş.”


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
YORUMA GEREK YOK

24 Ekim 2010 Pazar

KAYIP YAZILAR
-GLADİO-
Temmuz 14, 2008-

Gladio;Latincede kılıç anlamına gelen örgüt ilk kez İtalya’da Temizeller operasyonu ile ortaya çıktı.
Dolayısıyla bir çok ülkede olan bu örgütün adı GLADİO olarak kaldı.

-Peki nedir bu Gladio?

Bunu en iyi Gladio teröristi Vincenzo Vinciguerra’nın, İtalya Temizellerin meşhur Yargıcı Felice Casson’a verdiği ifadesindeki şu sözler açıklıyor:

‘‘Sivillere saldırmak zorundasınız... Halka.... çoluk, çocuk, kadın, erkek ayırımı yapmadan. Nedeni çok basit. Halk, bombalar patlayıp silahlar atıldıkça, devlete dönecek... Kurtar bizi, diyecek. Daha geniş güvenlik önlemleri al!’’

Buradan anlaşılan;Gladio halkın devlete bağlılığını arttırmak için kullanılan yasal olmayan gizli güç.

-İtalya Temizeller operasyonu nasıl sonuçladı?
2000 yılında sonlandı, soruşturmada İtalyan Senatosu, şöyle bir açıklama yaptı:
‘Suikastlar, bombalamalar, askeri darbeler, İtalyan devlet yapısının içinde yuvalanmış kişilerce gerçekleştirildi. Bunların ABD İstihbarat Birimleriyle iç içe çalıştıklarıysa ortaya çıkarılmıştır.’

İtalya Temizeller operasyonundan CIA (Central Intelligence Agency) çıkmıştır.

İtalyan İstihbarat Örgütünce 1959 yılında hazırlanan bir belgeye göre, ‘gizli orduların’ bir başka deyişle ‘geride kalanlar birliği’ (The Stay Behind Group) nin iki amacı vardı:

1. Sovyet işgali sonrası ülkede direnişi örgütleyip;başlatmak.

2. ‘Acil durumlarda’ ülke içinde operasyonlar düzenlemek.

İtalyan İstihbarat Örgütü, her geçen gün gücü artan İtalyan Komünist ve Sosyalist Partilerle mücadelede kullanıldı. Bu gizli ordu, teröristlere silah,bomba verdi. Suçu İtalyan soluna yükledi. Bu cinayetleri işleyenleri de polisten kaçırdı, onları korudu.



Şu ana kadar sadece İtalyan, İsviçre ve Belçika Parlamentolarında, bu ‘ulusal gizli orduların’ ortaya çıkarılması amacıyla soruşturma komisyonları kuruldu ve aylar hatta yıllar süren araştırmalardan sonra, bu soruşturmaların raporları halka açıklandı.

Ancak ‘NATO’nun Gizli Orduları, Almanya, Fransa İspanya, Portekiz, Hollanda, Lüksemburg, Belçika, Danimarka, Norveç, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’de de kuruldu.’
Bunların eş güdümünü (koordinasyonunu), adına Müttefik Gizli Komite (Allied Clandestine Committee-ACC), Gizli Planlama Komitesi (Clandestine Planning Committee CPC) denen kuruluşlar yürüttü.
Ve bu ‘gizli ordulara şifre adları’ verildi.

Avusturya'da Schwert,
Batı Almanya'da Gehlen Harekatı, Stay Behind ya da Sword,
Belçika'da SDRA-8,
Danimarka'da Absalon,
Fransa'da Rüzgar Gülü,
Hollanda'da NATO Command,
İngiltere'de ise Secret British Network
İspanya'da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL),
İsviçre'de P26,
İtalya'daki adı Gladio (Kılıç)
Norveç'te ROC,
Türkiye'de Kontrgerilla
Yunanistan'da B-8 ya da SheepSkin (Koyun Postu),adlarıyla anıldı.

Kimi ülkelerde bu örgütler hiçbir zaman eyleme geçmezken, kimi ülkelerde terörün kaynağını oluşturdu, iktidarları değiştirdi.
Yine İtalya Temizeller Operasyonu neticesinde çıkan bilgilerden Örgütün tarihi geçmişi hakkında şu bilgilere ulaşıldı:
Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında kurulduğu.
CIA tarafından yönetilip ve finanse edildiği, 1956 yılında ABD ile işbirliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere örgütlendiği.
Sardunya'da örgütün ilk eğitim kampı kurulduğu ve Kuzey İtalya'da 139 yerde silah ve mühimmat depoları oluşturulduğu. Resmi adının Müttefik Koordinasyon Komitesi (Allied Coordination Committee) olduğu.
1956 sonrasında ikisi kadın 622 kişi ABD ve İngiliz gizli servisleri tarafından eğitildiği. 1990 yılında Gladio'yu ortaya çıkaran soruşturmalar esnasında bu 622 kişinin grup liderleri oldukları, her bir grup liderinin belli sayıda kişiyi idare ettiği, böylece toplam sayının 15.000'e yaklaştığı ortaya çıktı.

İşte GLADİO.

Bu veriler doğrultusunda daha yorumlarsak.

1-Gladio diye anacağımız;isimleri ülkeden ülkeye değişen bu örgütler NATO’nun CIA sponsorlu,birçok ülkenin ABD çıkarlarına göre yönetilmesini sağlayan gizli güçleri.

2-Eylemlerini, direkt kendisi yapıyor yada dolaylı olarak mafya,terör örgütleri,sivil toplum örgütlerine yaptırıyor.

3-Terör örgütlerine veya mafyaya; silah ve cephane temin ediyor,gerekli propaganda desteğini verebiliyor.

4-Liberal görünümlü,AB-D yanlısı Sivil Topum Örgütlerine parasal,eğitim ve propaganda desteği sağlıyor,kritik dönemlerde halkın tepkisini istediği yönde kullana biliyor.

Türkiye’de hatta dünyada; SSCB dağılıp ve soğuk savaş bittikten sonra komünizm tehlikesi kalmadı.

Peki;kuruluş mantığını komünizmin engellenmesi olarak özetleyeceğimiz bu örgüt Türkiye’de ne yapar?
İşte bu sorunun cevabı Gladio’nun Türkiye’de ne olduğunu çok net ortaya koyuyor.
Gladio’nun komünizm karşıtı kuruldu.Çünkü komünizm ABD çıkarlarının önündeki en büyük tehlikeydi.
Ama;tek tehlike değildi.Büyük engel aşıldı;şimdi daha küçük hedefler var.
Nedir bu hedefler?
GÜÇLÜ ULUS DEVLETLER.
CIA’ya baktığımızda ,CFR,Bilderberg,Üçlü Komisyon gibi masonik örgütlerin kontrolünde olduğu ve parasal desteğini aldığını görüyoruz.
Bu masonik,siyonist örgütlerinde;dünyayı globaliz adı altında birkaç Yahudi şirketin yönetiminde sokmak,yer üstü ve yer altı tüm kaynakları yönetmek,insanlarını da ucuz işgücü olarak kullanmak olduğunu biliyoruz.
Ütopya(hayal edilen ülke) ne?
BOP (Büyük Ortadoğu projesi),sonra GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi),sona BİP (Büyük İsrail Projesi),sonra Altın Çağ.
ALTIN ÇAĞ, Vaad edilmiş topraklar yani İsrail İmparatorluğu.Tevrat’ı siyonistlerin yorumuna göre;üstün ırkın olan İbrahim oğullarının dünyayı kasıp kavurduğu,adi ırk olan diğer tüm dünyayı insanlarını yönettiği ve ucuz iş gücü olarak kullandığı çağ.
http://kalem35.blogspot.com/2008/05/2012-de-kiyamet-kopacak-recep-tayip.html

Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan) ve diyor ki;

‘İtalya’da Temizeller Operasyonu yapılınca alkışlıyorsunuz da biz yapınca neden gocunuyorsunuz’’

-Operasyonun adı ne sayın başbakan?
-Ergenekon.
-Ama; Ergenekon Türklerin esaretten kurulmak için demir dağı eğrittiğini anlatan en büyük destan.

Ne oldu dostlar:
ERGENEKON=GLADİO.

Sayın başbakan Ergenekon’a yani gladyoya karşı Temizeller operasyonu yapıyor.

-Ama sayın başbakan;siz yanlış adamları tutuklatıyorsunuz.
Bu tutukladıklarınız ulusalcılar.
Gladio zaten komünizm olmadı için ulusalcıları hedef alıyor,siz bilmiyor musunuz?
Sayın başbakan bilmiyor.

İşte bu noktadan sonra durup düşünün dostlar.
Başbakan ne dedi:
-Ben BOP eş başkanıyım.
-Diyarbakır merkez olacak.
Bak şimdi işin rengi değişti başbakan.Sen biliyorsun.Bilebile ulusalcıları avlıyorsun.
Bunun adı Temizeller değildir.
Bunun adı olabilecek temizellerin önünü kesmek,Gladio’nun ise yolunu açmaktır.
Olan bu dostlar.

Ergenekon Operasyonunun kendisi Gladio’dur.
Yani CIA operasyonudur.
Yani siyonist harekettir.
1.Adım:BOP(Büyük Ortadoğu Projesi);Orta doğuda ulus devletleri parçalama(Irak),bazı ülkelerden toprak koparmak(Türkiye,İran)Kürt devleti kurmak ve Ermenistan’ı genişletmek.
2.Adım:GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi);Asya’nın ve Afrika’nın el değmemiş yer altı kaynaklarına ulaşmak için bölgenin istikrarını bozmak
3.Adım:GİP(Genişletilmiş İsrail Projesi);İstikrarsız,güçsüz,silahlı kuvvetleri zayıflatılmış coğrafyada İsrail’in nükleer gücünü de kullanarak sınırlarını genişletmek.
4.Adım:Altın Çağ:İsrail İmparatorluğu.

Neden bunlar?
İsrail Oğulları üstün ırk.Hakları,kitaplarında yazıyor.

Ama unuttukları bir şey var.
Türklerde;güneş ırkıdır.
Hiçbir zaman esaret altında yaşamamış,yaşayamayacak bir ırktır.
Gelin vaz geçin sayın başkan,pişman olacaksınız.
Türk diyemediğiniz bu halkın sessizliğine aldanmayınız.
Türklerin öyle bir tarihi var ki,o tarih bize saflık mertebesinde dürüstlük ve inanılmaz bir dayanma gücü veriyor.
Sonunuz hüsran olacak.
Kendine Türküm derken gocunmayan tüm dostlara saygılar.
Levent kalem


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
ESKİ YAZILAR


Kapanan eski blogumdan facebookta paylaşılmış bir yazım.Gündem ve politikalaqr hiç değişmemiş.


Udo Steinbach, Almanya'da politika ile ilgilenen herkesin tanıması gereken, istihbarat teşkilatının yöneticisi, Teaner Akçam'ın işvereni, Kürtçülerin hamisi ve taktik antrönörüdür. Defalarca Suriye'ye giderek, Abdullah Öcalan ile görüşmeler yapmıştır.
Levent Kalem'e ait aşağıdaki yazi dikkatle okunmasi ve uzerinde dusunulmesi gereken bir analizdir. 
Ondan sonra da dusunelim; Alman Vakiflari, Prof. Necip Hablemitoglu, Lebensraum vs.vs.

ALMAN DOSTUMUZ (!) BIZI BIZDEN IYI BILIYOR

"TURKIYE YAPAYDIR.
GERCEKTE VAR OLAN TURKIYE, BIR ADAMIN, ONEMLI BIR ADAMIN, TARIHSEL ONEME (SAHIP) BIR ADAMIN DIKTE ETTIRMESIYLE YARATILMIS BIR YAPAY OLUSUMDUR. BUNU (YAPAN KISININ) ADI MUSTAFA KEMAL ATATURK'TUR.. BU ADAM, TEK (BASINA) BIR DEVLET YARATMISTIR. VE TURKIYE'NIN BUGUNKU SORUNU, ISTE BUDUR. BU ADAM ( MUSTAFA KEMAL), YAPAY OLAN BIR DEVLET YARATMISTIR. BUGUN, TURK CUMHURIYETININ TEMELI OLARAK, KEMALIZM'IN IKI UNSURU, LAIKLIK - DININ VE SIYASETIN (BIRBIRINDEN) AYRILMASI- VE TURK ULUSALCILIGI, GERCEKLE BAGDASMAMAKTIR.’’

Bu sozler; Konrad Adenauer'in Turkiye danismani UDO STEINBACH ayni zamanda Alman Dogu-Bati Enstitusu mudurune ait.

Steinbach'in 15 Eylul 1998, saat 18.00 ile 21.00 arasinda, Katolik Kilisesi orgutunun Lingen-Holthausen'deki Ludwig-Windthorst-Haus'da, "Die Bedeutung des Islams fur Europa" baslikli sozlu tebligi.

Kim bu zati muhterem biraz daha acalim:
Alman Prof.Dr. ve ayrica emekli yarbay .1966 yilinda yayinlanan "20.yuzyilda Turkiye. Avrupa’nin zor partneri" kitabi ile meshur oldu.

KlasIk filoloji ve Arap edebiyati okudu. Doktorasini "anonim Arap masallari" uzerine yapti. 1971-75 yillari arasinda Alman Istihbarat Teskilâti’na (BND) "yakin bir kurum" oldugu soylenen Ebenhausen (simdi Berlin) Bilim ve Politika Vakfinin Orta Dogu Masasini yonetti. 1975 yilinda Almanya’nin sesi radyosunun Turkce bolumune mudurluk yapan Steinbach, 1976'da Hamburg dogu enstitusu mudurlugune getirildi.


Devam edelim baska ne inciler dokturmus bu Alman Yarbay dostumuz (!):
‘TURK DEVLETI YENIDEN YAPILANMAYA ZORLANDI. MUSTAFA KEMAL ATATURK, ISLAM'I BIR KALEMDE SILEBILIRDI (SILEBILECEGINI DUSUNDU). YIRMI YILIN SONUNDA (KEMALIZM'IN) IKILISI (BU SUREC) OLDU. BOYLECE BU OLAY HALLOLMUSTU. AMA, BU (KEMALIZM) HICBIR SEYI DEGISTIREMEDI. CUNKU, ANADOLU, BIN YIL ICINDE ISLAMILESMISTI. BU BIR SEY DEGISTIRMEDI, CUNKU, TURKIYE, KEMALISTLERIN BUYUK OSMANLI GECMISININ BIR DEVAMIYDI. VE OTEKI, IYI VE GUZEL TURK MILLIYETCILIGI, ERMENILERI KOVDU, OLDURDU VE KATLETTI. YUNANLILARI MUBADELE ETTI. FAKAT BIR COK HALK GRUBU (ETNI) VE KULTURLER (ANADOLU'DA) KALDI. ORNEGIN, KURTLER, HER NASILSA (HALA) YOK EDILEMEDILER."

Oh oh. Baska neler demis:
'NEVRUZ KURTLERI TURKLERDEN AYIRMAKTADIR. SUNU KASTEDIYORUM: KURTLER INDO-CERMEN BIR HALK OLARAK BIZ ALMANLARA VE AVRUPALILARA HEM DIL, HEM DE KULTUR ITIBARIYLA TURKLERDEN DAHA YAKIN BIR HALKTIR. 21 MART'TA KUTLANAN NEVRUZ BAYRAMI, TUM INDO-CERMEN HALKLARIN, IRANLILARIN DA (FARSLAR: PERSLER) ORTA DOGU'DA YOGUN OLARAK KUTLADIKLARI; TURKLER VE ARAPLARLA ARALARINDAKI KULTUREL FARKI SERGILEDIKLERI BIR BAYRAMDIR.'

Baska:
"BIR IC SAVAS TURKIYE'YI GERILETIR.
TURK VE KURT SAVASI GEREK BOLGEYI GEREKSE DUNYAYI ILGILENDIRIR. BOYLESI BIR SAVASIN CIKMASI ALMANYA'YA DA SICRAR. COZUM BOLGEDE BIR KURT KONFEDERALIZMININ KURULMASIDIR. TURKIYE'NIN BUNA KARISMASINA IZIN VERILMEMELIDIR"

Berlin'de Dialog-Kreis tarafindan duzenlenen "Turk-Kurt uyusmazliginin barisci (!) cozumune iliskin perspektifler" konferansinda soyluyor.

Devam edelim:
AKP`NIN YASAKLANMASI HALINDE BIRCOK POLITIK GUC, ULKEDE OLUSAN BOSLUGU DOLDURMAYA CALISACAKTIR. ZIRA BU SURECTE BOYLESI BOSLUGUN OLMASI KACINILMAZDIR. TURKIYE`DE COK SAYIDA RADIKAL ORGANIZASYON VE GUC ODAKLARININ OLDUGUNU BILIYORUZ. BUNLAR OLUSAN IKTIDAR BOSLUGUNDAN ISTIFADE ETMEK ISTEYECEK; BU DA ULKENIN ISTIKRARSIZLASMASI ANLAMINA GELECEKTIR. AYRICA TURKIYE ICIN BUNUNLA ILISKILI BASKA BIR SORUN DA, AB ILE ILISKILERIN BUNDAN BOYLE NASIL DEVAM EDECEGIDIR. AB ICIN, YUZDE 47`LIK OYLA IKTIDARA GELEN BIR PARTININ KAPATILMASI TURKIYE ILE MUZAKERELERIN DEVAM ETMESINDE BUYUK BIR SORUN TESKIL EDECEKTIR.

Evet:
BENCE TOP SIMDI AKP`DE. PARTININ BUNDAN SONRAKI GUNLERDE, HAFTALARDA NASIL HAREKET ETTIGINI BIRLIKTE GORECEGIZ. AVRUPA`DAN GENIS KATILIMLI TAM DESTEK ICIN DONUSUM VE DEMOKRATIKLESME SURECI KARARLILIKLA DEVAM ETTIRILMELIDIR. ILK ADIM 301`INCI MADDENIN KALDIRILMASI OLMALI; ARDINDAN DA DEMOKRATIKLESME YOLUNDA ONEMLI VE BUYUK ADIMLAR ATILMALIDIR. O ZAMAN SADECE AB’NIN DESTEGINI DEGIL, AVRUPA KAMUOYUNUN VE ELBETTE TURKIYE`DEKI GENIS CEVRENIN DE DESTEGINI ALMAK MUMKUN OLACAKTIR. BUNUN SONUCUNDA ISE PARTI KAPATMA SURECININ DEVAMI GUCLESECEKTIR. YENI ANAYASA TASARISI BAZI EKSIKLER TASIMASINA RAGMEN, SIVIL TOPLUMUN GELISMESI VE TURKIYE’NIN DEMOKRATIKLESMESI ACISINDAN BUYUK ONEM ARZ EDIYOR...mus.


Turkiye’nin iyiligini (!) isteyen Emekli Alman Yarbay sunlari yapin diyor kisacasi:.
1- Laiklik kaldirilsin.
2- Turk ulusalciligi kaldirilsin.
3- Bunlari Ataturk getirdi,dikte etti,zorladi dolayisiyla yapay bunlar, Ataturk’u de kaldirin.
4- Ataturk zaten dinsizdi.Kaldirin gitsin.
5- Kurtler Turklerden cok Almanlara benziyor.
6- Kurtlerle Konfederasyona gidilsin,eyaletler kurulsun.

Gelelim analizine:

Peki bizimkiler ne yapiyor? Acaba Alman dostumuzu memnun edebildik mi?

1-LAIKLIK KALKSIN:
Ilimli Islam, Dinler Arasi diyalog gibi sacmaliklarla ve ABD beslemesi Fetosla TC’yi Din Devleti ne donusturmeye calisiyor.Yani laiklige son vermek istiyor.Avrupa’dan gelen resmi mektuplarin uzerinde Turkiye Islam Cumhuriyeti yazdigini ve bunda hicbir sakinca gorulmeden acildigini hatirlatmak isterim. Acariz cunku biz onlara gore Turkey’iz. Yani Hindi.

2-TURK ULUSALCILIGI BITSIN:
Umraniye Sorusturmasina, birkac zibidinin icerisine; vatani cani pahasina savunmus emekli pasalari, siyasetcileri, ulusalci yazarlari-aydinlari katarak karistiriyor.. Adina da Turklerin en buyuk destani Ergenekon diyor. Kamu oyunda medyanin gucunu de kullanmak icin,yandas medya olusturuyor,ortulu odenekten besliyor, yurt disinda kivrak satilmis komunist libos kalemler siparisle getiriyor, halkin parasiyla TV kanallari aliyor,muhalefet edenleri kapatiyor yada baskiyla susturuyor, Dogan grubunun vergi borclarini azaltiyor,olmadi sus payi kelepir ihaleler veriyor. Kisacasi ulusalcilik teroristlik olarak gosteriliyor. Bu da tamam mi?

3-ATATURK KALKSIN:
Ataturk kalkmali,ozel okullarda Ataturk kosesi acma zorunlulugu caktirmadan cikarildi. Simdilik degil ama tum Ataturk resim ve heykellerinin kaldirilmasi icin yirtiniyorlar. Bunu bebeler biliyor.

4-ATATURK DINSIZ:
Ataturk dinsiz olarak gosteriliyor.Bu yuzden Humeyni asigi;Ataturk dusmani turbanli tipler turedi.Yillarca AB-D tarafindan beslendiler.Devlet kurumlarina sizdilar.Yandaslarini kayirdi ve kadrolandilar.Fetos ABD’den burnunu cikarmiyor.Villalarda yasatiliyor.Bu degirmenin suyu nereden geliyor. Ama beyni yikanmis IsIk evlerinden cikma kardesler Islam dininde Allah’la kul arasana kimsenin giremeyecegini dusunemeyecek kadar koreltildi,beyinleri sulandirildi. Dunyanin her yerinde catir catir Muslumanlarin kesilmesinin sebebinin bu oyunlar oldugunu anlayamiyor bile.Dort tane Siyonist katillerin global sirketlerine bedava is gucu olmaktan baska hicbir degerlerinin olmadigini goremiyorlar. Agizlarina bir ciklet gibi aldiklari din ile hem yuce dinimizi yaraliyorlar hem de geleceklerini dort tane siyonist cakalin insafina emanet ediyorlar.Oysa Hazreti Muhammed’in Medine’deki mezari 1926 yilinda Vahabi Suudi Kralligi tarafindan yikilmak istendigini. Suudi Kralinin bu girisimi Ataturk’un yazdigi Peygamber efendimizin mezarinin bir tasina dokunursaniz ordumu asagi gonderirim dedigini sagir sultan duydu. Yazili belgeler varken Ataturk’e dinsiz demek, diyenlere inanmak ya beyinsizliktir, ya da ihanettir.

5 ve 6- AYRIS:
Ataturk’un kapattigi Istinaf Mahkemeleri kuruluyor.Birincisi bitirildi,Diyarbakir’da.Birinci eyaletimiz belli oldu denilebilir. Zaten BOP es baskanimizda Diyarbakir’i baskent yapiyor.Birinci eyalet hazir.Sirada Erzurum, Ankara var. Ama Diyarbakir cok ayricalikli bir yer.2010 da bitmesi gerekiyordu, basti AB parayi birkac ay once bitirtirdi.

Ne diyor sevgili Alman dostumuz zaten. Kurtler Turklerden cok bize benziyor diyor.Tabi yuzyillardir Almanlardan kiz alip veriyorlar. Ondan hepsi platin sari. Helal olsun sana.Yani sizden ve Araplardan cok farkli Kurtler diyor. Avrupali bunlar bizden diyor. Bizim ayrilikci azinliktaki Kurtlerde aynaya bakinca kendini platin sarisi sacli goruyor, Avrupali goruyor. Ben Turklere, Araplara hic benzemiyorum eyalet isterim , ayri ulke isterim diyor. Sonra cebine koyar Avrupa’ya goturursun ulkeni, ya da Avrupa’yi sana getirirler. Merak etme getirirler.

Neyse; pkk’nin siyasi kolunu meclise soktuk. Baris mitingleri adi altinda katil apo resimlerinin,pacavralarin acilmasina izin verdik.Kirmizi plakali arabalarla mitinglere katildik.Damdaki teroristi ,kocasi dagdakini millet vekili yaptik.Damdan cikarip millet vekili yapmakla yetinmedik; Reisi Cumhur makaminda Genelkurmay Baskaniyla yemek yedirdik. Daha ne yapalim sevgili Alman dost. Hala gozune giremediysek birakalim, gelsen bir guzel duzelt buralari.

Esprisi bir yana arkadaslar; bunlarin aynilari Yugoslavya’da Alman Istihbarat Teskilâti (BND) ve diger emperyalist cakallarca uygulandi.Durum ortada.

Bu dunyayi yonetmeye,somurmeye, kanini emmeye talip ve kararli dort tane siyonist sirketin tek dusmani var; ULUS DEVLETLER.

Turkiye Cumhuriyeti cok guclu bir ulus devlet.Gucunu de Alman Emekli Yarbayi cok iyi analiz etmis.Ataturk ten,laiklikten,Turk ulusalciliginda yani TSK’dan aliyor.Bunu bozmanin yollarini da cok iyi analiz etmis Alman Emekli Yarbay:
Kurt-Turk ayrilikciligi yap. Laik devlet duzeninden din devletine gec. Iste bu yuzden AB-D Kurtleri kasirken, seraitcilerin sirtini oksuyor.

Tum bunlari kim yapacak?
AKP! Onun icin getirildi.Gorevini de aslanlar gibi yapiyor.

Sevgili Alman istihbaratci Turk Halkina gozdagi da veriyor.
1- AKP’yi kapatirsaniz,yerine daha radikali gelir haaaa diyor.
2- AB’ye sizi almayiz diyor.
AKP’ye de yol gosteriyor:
1- Hemen 301. maddeyi kaldir diyor. Eh kaldirmadik da ; kaldirmaktan beter ettik.
2- Donusturme hareketlerine devam et diyor. Hiz kesme; mustemleke yasalarini patir patir cikar diyor.

Canavarlar gibi cikardik.Mahkemeden donecegini bile bile cikardik.Ama donene kadar ne kaparsam kar mantigiyla.Vakiflar,petrol,tohum...
O zaman AB’nin ABD’nin destegini alirsin kapanmasin da diyor.
Olmadi mi arkadaslar bunlar ne dersiniz?
Dusunun bakalim.

Turklerin oyle bir tarihi vardir ki; O tarih bize saflik derecesinde durustluk ve inanilmaz bir dayanma gucu veriyor.
Ama bir yere kadar.

Saygilar,
Levent Kalem
Eylul 2008
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."