26 Nisan 2010 Pazartesi

İSRAİLLİ AJANLAR İSTANBUL'U KARIŞTIRIYOR
Açaıkistihbarat sitesinden alındı
Aşağıdaki haber Mossad'ın burasının İstanbul olduğunun ve plazalarda hakim noktalara hakim olmasına çok güvenmeye başladığını ve kendisini Ürdün'de zannettiğini gösteriyor. Sürekli aynı havayı solumaktan kaynaklanan plaza hastalığının tezahürlerinden biri ile karşı karşıyayız.
MOSSAD'ın reklamdaki sloganı unutmaması  lazım : 
Burası İstanbul, burası bir Türk şehri. 
Türk Devleti'nin konjonktürel denge oyunları kimseyi  şaşırtmasın; İstanbul'un bir uluslararası koloni olacağı hayallerine kimse kapılmasın. 
Bu şehrin her köşesine o bayraklar bu tarz hayal gören herzeler için dikildi.
Açık İstihbarat
"İsrailli Ajanlar İstanbul'u Karıştırıyor" Başlıklı Haber
Show Tv muhabiri Göktan Bedük’e karşı bugün İsrail Konsolosluğu görevlileri oldukları sonradan anlaşılan kişiler tarafından oturmakta olduğu parkta gözaltına alınmak istendi.

İsrail Ajanlarına Kimlik soran Gazeteci Göktan Bedük’e kimlik göstermeyen İsrailli ajanlar Bedük’ü gözaltına alamayınca tartaklamak istedi. Olay karakola taşındı.

Haberciler Derneği Başkanı Hasan Taşkın “Haberciler olarak, gerçekleşen bu olayı, İsrail’in Türkiye’nin iç işine müdahalesi olarak algılıyoruz. Ayrıca bu çirkin olayla ilgili İsrail İstanbul Başkonsolosluğu’nun açıklama yapmasını bekliyoruz. Diğer yandan Dışişleri Bakanlığı ve içişleri Bakanlığı’nın da göreve çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
OLAY NASIL GELİŞTİ 

Taşkın, olaya maruz kalan habercilerin Haberciler Derneği’ne şu bilgileri verdiklerini dile getirdi.

“Show Tv muhabiri Göktan Bedük’e bugün öğle saatlerinde Levent Karakolu’nun hemen yanı başında bulunan Beşiktaş Belediyesi’ne ait parkta kimliği belirsiz ve telsiz taşıyan kişiler tarafından kimlik soruldu. Gazeteci Bedük, kendisine kimlik soran ve gözaltına almak isteyen kişilere kim olduklarını sorduğunda herhangi bir cevap alamadı.
 Bunun üzerine kimliği belirsiz kişiler Bedük’ü tartaklamak istedi. Göktan Bedük ve olaya tanık olan kameraman Akın Sağlam, Siyaset Meydanı editörü Burak Ersemiz , ulaştırma elemanı Adnan Koçar ve parkta bulunan kimliğinin açıklanmasını istemeyen emekli bir polis memuru karakola gidip şikayetçi oldular.

Gözaltına alınan kişilerin İsrail Konsolosluğu’nda görevli olduğu anlaşıldı.

Gözaltına alınan İsrail Konsolosluğu görevlileri polise direnerek uzun süre kimlik vermekten ve isimlerini dahi söylemekten kaçındılar. Ajanlar, dipolat pasaportlarını gösterip karakola götürülmelerinin bile kriz yaratacağı uyarısında bulunarak polisi tehdit ettiler.

Bunun üzerine Olay yerine Terörle Mücadele, İstihbarat Şube ve Güvenlik Şube ekipleri çağrıldı. “ Soruşturma sürüyor…
BU İLK DEĞİL 

Olaya tanık olan Haberciler Derneği Başkan Yardımcısı Burak Ersemiz aynı olayın kısa bir süre önce kendi başına geldiğini belirterek şunları söyledi.

“Bundan bir kaç ay önce işyerime yürürken kaldırıma yanlış park edilmiş arabaları ördüm ve telefonumun kamerasıyla park etmiş arabaları çektim. Çalıştığım Show Tv binasına girmek üzere iken arkamdan yaklaşan telsizli bir kişi kolumdan sertçe tutarak ingilizce ne yaptığımı sordu… Ben şaşkınlığımı üzerimden atmaya çalışırken beni gözaltına almaya kalktıBen telsizinden İbranice konuşmalar duyunca kendisinin İsrail Konsolosluk görevlisi olduğunu anladım ve (Bana burada kimlik soramazsın elini hemen çek dedim)

Tam beni tartaklamaya başlayacakken İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden orada görev yapan ve beni tanıyan bir polis gelerek bana yardımcı oldu.

Olayın kişisel olduğunu düşündüğüm için şikayetçi olmamıştım. Ancak bugün meydana gelen ve tanık olduğum olaydan anladığım kadarıyla İsrailli güvenlik görevlileri Türkiye topraklarında hiç bir yasal düzenlemede olmadığı halde bu davranışı sürdürüyorlar.
Kamu oyuna saygı ile duyrulur…
Kaynak : Son Sayfa




"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
İSTER AS İSTER KES.GİDİYORSUN

AKP demokratik açılımlar sonrasında Anayasayı demokratik yapmak söylemiyle kolları sıvadı. Anayasa değişikliğini eleştirenlere de 82 darbe anayasasını savunmakla suçluyor ve kükrüyor. Haftalardır Türkiye gündeminde olan ayrıntılara girmeyeceğim. Hedefin Anayasa mahkemesinin ve Hakim Savcılar Yüksek Kurulunun (HKYS) üyelerini kendi seçmek istemesi olduğu, askerleri sivil mahkemelerde yargılamakla susturmak, hatta YAŞ (Yüksek Askeri Şura) kararlarını yargıya taşıma fırsatı vermek olduğunu herkes anladı. Böylece TSK’ya sızmış “iç tehdit” olarak algılanan Fettullahçıların TSK’dan atılmasını engellemek istiyor. Anayasa mahkemesi, HSYK ellerinde iken YAŞ’ta atılanların geri gelmesi sağlanmak istiyor. Diğer çerez yasalar tamamen bunları gizlemek için.
Olayın ayrıntılarından çok psikolojik boyutuna bakmak istiyorum.
“Anayasayı demokratik, çağdaş normlara kavuşturacağız” diyenlerin telaşına bakmak bile işlerin hiçte anlatıldığı gibi olmadığını görmeye yeterlidir.
Atlı koşturuyor gibi çıkarılan yasalar, sabahlara kadar horul horul uyuyan milletvekillerinin görüntüleri; hayatında hiç mahkemeye gitmemiş bile olsak AKP’nin telaş ve paniğini gizlenen gerçekleri anlamaya yeterde artar bile. Allahın günümü bittide bu insanlar sabahlara kadar çalışıyor.Yâda savaş mı çıktı haberimiz yok?
Bu telaş nedir?
Gidip normal bir saatte insanlar gibi uyusalar ve dinç bir şekilde sabah gelip çalışsalar ne olur?
İnsan üstü bu çaba ve telaş niye.
Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin neden hiç yardımcılarına bırakıp gidip dinlen miyor?
Bu güvensizlik neden?
Bir hafta sarksın, yada bir ay sarksın.
Ne olacak?
28 sene yaşadığımız Anayasa bizi 1 haftada ham mı yapacak?
Nedenine gelince:
AKP milletvekilleri zaten uyuyamıyor. Artık rahat rahat uyuya bilmek için birkaç hafta mecliste uyumayı tercih ediyor.
Özellikle Tayyip Erdoğan.
İşte ileriki günlerde boru gibi uyuyabilmek adına; şimdi TBMM masalarında sabahlamayı tercih ediyorlar. Sevgili halkımda bunu “Ne çalışkan milletvekillerimiz var. Canlarım benim” diyor sanıyorlarsa yanılıyorlar.
Çünkü her şey o kadar açık ki.

Gelelim olayın tekniğine ve daha önce belirttiğim gelişmelere.
AKP 1. oylamalarda horlaya horlaya, bağıra çağıra, milletin üzerine hücum ederek bir şekilde yasaları geçiriyor. Ama Tüzmen’in sağlığını bahane göstererek tüymesi sonrasında AKP’nin 2. turda yasaları çıkarması böyle kolay olmayacağı görüldü ve AKP tarafından kendince önlemde alındı.Lakin;330 ila 367 arası oy alması durumunda halk oylamasına gidileceği ve 330 un tutturulması 2. turda zor olacağı,yeni istifaların gelebileceği endişesi hakim.1. turların bence hipnozlu gibi gezen, suça bulaşmamış AKP milletvekillerin tarihi karar vermesi ve gereğini yapmasın için önemli bir süreç.Çünkü iyi kötü,yata horlaya da olsa muhalefetin eleştirilerini duyma fırsatı buluyorlar.
Peki önlem ne?
BDP,yani pkk,yani apo.
Zaten gizli danışıklı dövüş artık Başbakanın ifadesiyle “iyot gibi ortaya çıktı”
AKP aleni bir şekilde pkk’dan destek istedi. BDP bunu derhal pazarlık konusu yaptı ve bazı taleplerde bulundu.
Neydi bu talepler?

-Seçim barajının düşürülmesi,
-Küçük partilere hazine yardımı,
-Türk Ceza Kanununda (TCK) değişiklik.
- Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) değişiklik.
AKP bunlardan özellikle seçim barajının düşürülmesini istemeyeceği aşikâr. Çünkü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramında koltuğunu verdiği 4. sınıf öğrencisi Elgin Koçubaba’ya “Artık yetki sende. İster asar, ister kesersin”diyebilen bir başbakanın demokratik bir beyne sahip olduğunu ve TBMM’ine daha fazla parti girmesini isteyeceğini düşüne biliyor musunuz?

Fakat BDP’nin kafasının basmadığı yerde İmralı’nın katili yetişiyor imdada ve “yerine getirmesi önemli değil, söz vermesi durumunda bile destekleyin”diyor.
“Pazarlığı abartmayın” diyor yani.
“AKP’den daha iyisin mi bulacağız” diyor kısacası.
Alın size pkk-AKP dayanışması.
Tekrar ediyorum AKP radikalleşip siyasetten koparken, terör örgütü siyasallaşıp normalleştiriliyor.
Bunun sonu Ayrılıkçı Kürt ve Yeşil ihanet koalisyonuna gider.
Tarih ağlarını örüyor ve AKP için sonun ayak sesleri daha net hissediyor ve AKP  korkuyor.
Bu korku hata üstüne hata yaptırıyor.
Görüşmek dileğiyle.





"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."