6 Aralık 2009 Pazar




AKP MARJİNAL BİR PARTİYE DÖNÜŞTÜ



AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Van’da katıldığı bir toplantıda, 1993’te Bingöl’de 33 erin şehit edildiği olaya değinerek, o askerlerin nasıl şehit edildiğinin karanlık bir nokta olduğunu belirtmiş ve "yavaş yavaş aydınlanıyor. Türkiye'de ne kadar karanlık varsa millet iradesiyle aydınlanacaktır" demişti.

“Düşman üretme paranoyası nedir biliyor musunuz? Şu an Ergenekon diye bir dava görülüyor. Onun da mantığını ifade edelim. Bir mahallede hiç hırsızlık vakası yoksa mahalle bekçisinin önemi kalır mı? Kalmaz. Mahalle bekçisi akıllıysa kendi konumunu muhafaza etmek için mahallede hırsızların kol gezdiğini yayması lazım. Hatta daha akıllıysa arada bir iki kapıyı kendisinin yoklaması lazım. İşte Ergenekon budur.”


Dikkat ediniz.
Yukarıdaki cümleleri pkk lı bir terörist söylemiyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin ÇELİK söylüyor.
Şimdi sormak gerekir. İktidarın bu zihniyette olması terör olaylarını azaltır mı?
Azaltmadığı arttığı ve artacağı ortada. Çünkü terör iktidardan destek alıyor. Teröristlerin katliamları uydurma bir dava gerekçe gösterilerek dönemin komutanları suçlanıyor.
Mahalle koca karısı ağzı ve mantığıyla hipotezler üretiliyor.
Yukarıdaki cümleler iktidarın pkk ile müttefik olduğunun göstergesidir.
İbretlik cümlelerdir.
Hüseyin ÇELİK’in Milli Eğitimi getirdiği durum ortada. Bilinçli olarak Milli eğitim bitirilmiştir.

AKP marjinal bir partiye dönüştü

AKP’nin bu söylemleri bunun göstergesidir.
Tayyip Erdoğan’ın dün İstanbul’da yaptığı konuşmaya Tekel İşçileri haklı olarak tepki gösterdi.Ve buradaki görüntüler bir parti değil bir kabadayılığa soyunmuş,iktidardan nemalanan zümrenin toplantısı gibidir.
Tekel işçilerinin tepkisine 
“Türkiye seninle gurur duyuyor”,
”reeeceeep tayyiip Erdoğan” 
şeklinde tempo tutulması ve tekel işçilerine sandalye fırlatılması AKP’nin bittiğinin bir marjinal partiye dönüştüğünün göstergesidir.
Fakat bu marjinal partinin çok büyük bir medya desteği vardır.Ülke Tv protestolar başlar başlamaz panik halinde yayını kesti,Net Tv protestoculaştın seslerini ve görüntülerini ekranlara yansıtmadı.Buna rağmen Tayyip Erdoğan’ın yüzüne yansıyan gerginlik protestoların olduğunu fark ettirdi.
AKP adım adım uçurumun eşiğine doğru ilerliyor.

AKP’yi hala ayakta tutan faktörlere bakarsak:

*AKP’den daha çok taviz koparacağını bilen ABD/AB ve İsrail desteği. Özellikle İsrail ile aramız bozuk gibi gösterilerek Siyonist rejime ülkemizdeki insani tepkiler oya dönüştürülmeye çalışılıyor. Oysa İsrail ile gelmiş geçmiş hükümetler içerisinde en iyi diyalog içerisinde olan parti AKP’dir.Bu günkü başlıklara bakıldığında bile görülüyor."Recep Tayyip Erdoğan ABD'de  
ilk kez Yahudi lobisiyle görüşmeyecek" açık değil mi?

*Birinci madde ile bağlantılı medya desteği. Gerekli olan AKP’den dolayı emperyalist güçler yandaş medyaya her türlü desteği vermekte. Muhalif medyanın başkanları Ergenekon düzmecesiyle içeri atıldı. Ortada gezen medya ise vergi baskısıyla belirli bir çizgide tutulmaya çalışıyor.

*Yargı yıpratıldı, korkutuldu. Hâkim ve savcılar üzerinde iktidar baskısı yargı mensuplarına ferdi mücadele etme yolunu kapattı. Saçma sapan gerekçelerle (Erzincan savcısına kamelya yaptırdı, çevre düzenini bozduğu gerekçesiyle 26 dava açıldı) yargı mensuplarına dava açıldı. İş yükü altında ezilen yargı mensupları birde bu tiplerin saçmalıklarınla uğraşmak durumunda kaldı.

*AKP ayrılıkçı Kürt, II. Cumhuriyetçi, Fettullahçı, Ilımlı İslamcı, emperyalist uşaklarının, devşirme dönek solcu liboş takımının toplandığı çukura dönüştü. Ama hepsini tatmin etmesi mümkün değildir. Şimdilik ortak düşman (Atatürk’ün, laik, sosyal, hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti) çerçevesinde toplanmış ve tek bir adamın ağzından çıkan laflara uyma savaşı vermekte, O adamın saçmalıklarına mantıklı açıklamalar bulmak için kıvırtıp durmaktadırlar. İstediklerinin bu olmadığını gördüklerinde AKP’yi içeriden dinamitleyecek olanlarda yine bunlar olacaktır.

*En önemli bağlayıcı unsurlardan biride herkesin o veya bu şekilde suça bulaşmış olmasıdır. Yağma başlatan AKP yandaşlarını da suça bulaştırmıştır. AKP deki çok çeşitli düşüncelerden insanların bir arada olmasının en büyük nedenlerinden biri budur. AKP’nin iktidarlığı onlar için sanal bir dokunulmazlık oluşturmaktadır.

Pazar sabahı için bu kadar yeter.
Ama bu bir AKP projesi değildir. Bu emperyalizmin ülkemizdeki asırlık amaçlarıdır. AKP sadece bu projenin eş başkanı, uygulayıcısı, taşeronudur, tepeden indirilme bir oluşumdur.
Bu süreçten çıkan Türkiye Cumhuriyeti çok daha sağlam adımlarla yoluna devam edecektir çünkü içerisindeki herkes kendi gerçek rengini göstermiştir.


HÜSEYİN ÇELİK’İN YUKARIDAKİ SÖZLERİNE DÖNEMİN KOMUTANINDAN CEVAP GELDİ.
CEVAP NET VE AÇIK:

33 erin şehit edildiği Mayıs 1993’te Asayiş Bölge Komutanı olan emekli Org. Necati Özgen yanıt verdi.


“Bu tür iddialar insafsızlıktır, vicdansızlıktır. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, aziz ruhlarını rahatsız edecek kasıtlı iddialardır. Böyle bir şey düşünülebilir mi? Askerlerimiz bizim çocuklarımız gibidir. Onları şehit vermek, anneleri, babaları kadar bizi üzer. Biz dağlarda birlikte mücadele ettik. Birlikte çatıştık. Dağda birlikte yattık. Her şeyimizi paylaştık. Devletin böyle bir şey yapabileceği nasıl düşünülebilir? Ben bu kadar saçma sapan bir iddia duymadım.”

“O olay 24 Mayıs 1993’te oldu. Ben Asayiş Bölge Komutanı’ydım. Eğer komutansanız, kanuni olarak sorumlu olmasınız bile, vicdani olarak sorumluluk sizdedir. Bu olayda da komutan ben olduğuma göre taktik sorumluluk bendedir. Kanuni sorumluluk bende değildir ama taktik sorumluluk bendedir. Bu olayla ilgili ne sorulacaksa ben cevaplamaya hazırım. 33 erimiz 300-400 kişilik bir PKK grubu tarafından şehit edilmiştir.”

“Bir kere PKK’nın ateşi kestiği falan yoktu. Bu yalan. Saldırıları sürüyordu. Bizim de operasyonlarımız sürüyordu. Biz 21-24 Mayıs 1993 tarihleri arasında büyük bir operasyon yaptık. Çatışmalar sürüyordu. 24 Mayıs günü bu konvoyun yolu kesildi ve 33 erimiz şehit edildi. Ben ertesi sabah helikopterle olay yerine indim. Olayı duyar duymaz zaten birliklerimiz erlerimizi şehit eden ve bazı yolcuları da yanında götüren terörist grubu takibe almış. Biz bunları hemen kuşattık. Şiddetli çatışmalar yaşandı. 24-28 Mayıs 1993 tarihleri arasında bu grup ile civardaki diğer terörist gruplarla mücadele ettik. 33 erimizi şehit eden grubu çevirdik. 34 terörist ölü ele geçirildi. 25 personel kurtarıldı. Aynı bölgede Dağlıtepe Tugayı 55 teröristi ölü ele geçirdi. 33 erimizi şehit edenler etkisiz hale getirilmiş oldu.”

“Bu olay sevkiyattaki ihmaller sonucu oldu. İhmali görülen subaylar Elazığ Askeri Mahkemesi’nde yargılandı ve bazıları da ceza aldı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Paşa’ya da sorulabilir. O da, ben de olayın ihmal yönü üzerinde hassasiyetle durduk ve mahkeme görüldü.”

“Şimdi bir rüzgâr esiyor, her şeyi Ergenekon’a bağlıyorlar. Bilmem fi tarihinde olmuş bir olayı çıkarıp buna bağlıyorlar. 33 erin şehit edilmesi olayı açıktır. Bir terörist grubun saldırısıdır ve saldırı takip edilmiş, şiddetli çarpışmalar yaşanmış ve etkisiz hale getirilmişlerdir. Bu olayda başka bir şey aramak öküz altında buzağı aramaktır. Şehitlerimize de TSK’ya da hakarettir.”





"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."