2 Temmuz 2010 Cuma

MİLLETİ MAVİ MARMARA GEMİSİNDE ÖLDÜRTÜP GİZLİ GİZLİ GÖRÜŞTÜLER


YAHUDİLERE efelenirken ‘Mescid-i Aksa’da namaz kılacağız’ diyen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yelkenleri suya indirdi ve İsrail Sanayi Bakanı Binyamin Ben-Eliezer ile Brüksel’de gizli bir görüşme gerçekleştirdi.
Bu skandal buluşma, muhalefeti ayağa kaldırdı. CHP Milletvekili Onur Öymen, Gazze yolunda gerçekleştirilen kanlı gemi baskınını hatırlatıp “İsrail saldırısında insanlarımız öldü. Bu insanlar öldüğüyle mi kaldı?” diye sordu.
GÖRÜŞMEYİ “Saman altından su yürütüyorlar” şeklinde değerlendiren MHP Milletvekili Oktay Vural ise, “Esip gürlüyorlardı... Bu davranış, Türk milletinin onuruna vurulmuş darbedir. Son derece yanlış” dedi.
İsrailli Bakanla gizli toplantı gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İsrail’e yönelik sert çıkışlarıyla uzun süre Türk medyasını meşgul etmişti. Davutoğlu, bu ülkeyle ilişkilerin düzelmesinin yolunun Gazze konusunda geri adım atmaktan geçtiğini kaydetmişti. Bakan Davutoğlu, İstanbul’daki Arap Zirvesi’nde, Arap liderlere ve işadamlarına “Yakında Mescid el-Aksa’da namaz kılacağız” şeklindeki sözleri de medyaya yansımıştı. Bu arada, Davutoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eski danışmalarından ve en yakınındaki isimlerden olan Radikal yazarı Akif Beki’nin de tepkisini çekmişti. Beki, köşe yazısında, “Dışişleri Bakanı’nın diplomatik zafer hırsı üzerine konuşmanın vakti geldi. El attığı her işi, illa büyük bir başarı hikayesine çevirmek zorunda.Manşet atar gibi takdim ediyor dosyalarını. Her vesileyi zorluyor, her fotoğrafta boy gösterme ihtiyacı hissediyor” demişti. Beki, şunları yazmıştı: “Son örnek, Türk-Arap İş Forumu’ndan.” Yakında Kudüs başkent olacak “ demiş. Ve hep birlikte gidip Mescid-i Aksa’da namaz kılacağımızı söylemiş. Arap dinleyicileri coşturmak için kafi. Doğrusu, beni de heyecanlandırıyor bu sözler. Ama çok sorunlu buluyorum. Sözün kendisinde değil sorun, söyleyenin kimliğinde! Ya o coşku ters dalgasını da üretirse... İkisi birlikte sel olup taşarsa...Ya, ’pan-İslamizm hortladı’ derlerse..” Son gelişmelerin ardından, Dışişleri Bakanı Davutoğlu yine ağır eleştiriler aldı. Yine siyaset dünyası ve basın yayın organları Davutoğlu’nun yanlış hareket ettiğini belirtiyor.
Görüşmeyi kimin talep ettiği muamma
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, önceki gün İsrail Sanayi Bakanı Binyamin Ben-Eliezer ile Brüksel’de gizli bir görüşme gerçekleştirdi. 2.5 saat süren bu toplantıya talebin kimden geldiği konusu kafaları karıştırdı. İsrail, görüşme talebinin Türkiye’den geldiğini öne sürdü. İsrail Başbakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun bu talebi geri çevirmek için herhangi bir sebep görmediği de ifade edildi. Başbakanlık açıklamasında, “Geçtiğimiz son birkaç hafta içerisinde Dışişleri Bakanlığı’nın da bilgisi dahilinde olmak üzere Türkiye ile temas kurulması yönünde bazı girişimler oldu” denildi. Bu açıklamanın ardından, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Burak Özügergin, gizli görüşmeyi doğruladı.
Dışişleri: İsrail istedi
Burak Özügergin, “Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve İsrail Ticaret Bakanı Ben Eliezer arasında görüşme yapıldığı doğrudur. Bu görüşmenin yapılması talebi İsrail tarafından geldi dedi. Özügergin, görüşmede, “son zamanlarda özellikle Gazze’ye yardım taşıyan konvoya yapılan saldırıdan sonra Türk-İsrail ilişkilerinin vardığı nokta ve bu ilişkilerin önümüzdeki dönemdeki seyri konularının ele alındığını” kaydetti. Özügergin, “Beklentilerimiz nelerdir? Özür dilenmesi, tazminat ödenmesi, bir uluslararası bağımsız, tarafsız komisyon kurulması ve Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması taleplerimizi vurguladık” diye konuştu. Bu arada, Dışişleri Bakanı Davutoğlu da, görüşme talebinin İsrail’den geldiğini söyledi.
Obama’nın baskısıyla oldu
Haaretz gazetesi ise, “ABD Başkanı Barack Obama, gizli görüşmeleri yapması için İsrail ve Türkiye’ye baskı yaptı” iddiasında bulundu. Gazete haberinde, “Kudüs’teki üst düzey bir kaynağın” Beyaz Sarayı’nın toplantının yapılması için ısrar ettiği ve görüşmenin detaylarını Türkiye ve İsrail ile birlikte koordine ettiğini doğruladığı belirtildi.
Saman altından su yürütülüyor
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, düzenlediği basın toplantısında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İsrail Ticaret Bakanı ile görüşmesini değerlendirdi. “Saman altından su yürütüldüğünü” kaydeden Vural, şunları söyledi: “Böyle bir şey olur mu? Bir taraftan büyükelçini çekeceksin, özür dilemeden göndermem diyeceksin, hiçbir adım atmayacak, ondan sonra da Dışişleri Bakanı görüşecek. Bu milletin onurunu korumasını bilin hiç olmazsa... Onurlu durmayı bilin. Çıkın mertçe görüştük diye söyleyin. Demek ki milleten saklamak istedikleri bir şeyler var. Böyle bir davranışı Türk milletinin onuruna vurulmuş bir darbe olarak görüyorum. Son derece yanlıştır. Hükümetin omurgasız olduğunu biliyorduk. Hele hele bu görüşme Türkiye’nin isteği üzerine gerçekleşmişse, hükümetin kamuoyonu tatmin edecek bir açıklama yapması ve Dışişleri Bakanının Türk milletinden özür dilemesi gerekir.”
Öldüğüyle mi kaldılar!
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İsrail Ticaret Bakanı Ben-Elizer arasında Brüksel’de gerçekleştirilen gizli görüşmeye Türk kamuoyundan da tepki geldi. CHP Bursa Milletvekili ve Emekli Büyükelçi Onur Öymen, Başbakan’ın İsrail’e karşı somut önerilerine rağmen böyle bir görüşmenin üstelik Türk tarafının talepleriyle gerçekleştirilmesinin uluslar arası kamuoyunda olumsuz izlenimlere sebep olabileceğini belirtti. AKP iktidarının İsrail’den somut taleplerinin bulunduğunu hatırlatan Öymen şunları kaydetti: “Somut talepleriniz var. Uluslar arası tarafsız tahkikat komisyonu kurulmasını istiyorsunuz. Ayrıca Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılması yönünde bir talebiniz var. Gemiye yapılan şiddetli müdahale nedeniyle sorumluların bulunması yönünde isteğinizi de uluslar arası kamuoyunda İsrail’e iletmiş bulunuyorsunuz. İsrail ise bunların hiç birine yanaşmıyor. Böyle bir ortamda görüşme çelişkinin ortaya konduğunun göstergesidir.” Öymen, “Tüm yaşananları unutarak bir diplomasi izlemek nasıl izah edilebilir? O olayda insanlarımız öldü. Bu insanlar öldüğüyle mi kaldı?” şeklinde konuştu. 
Taviz noktasına sürükleniyor
DSP İstanbul Milletvekili Hasan Macit de, İsrail yetkilileri ile yapılan gizli görüşmenin bir anlamda İsrail’in AKP’yi istediği noktaya getirdiği anlamına geldiğini belirtti. Macit, “Yapılan gizli görüşme diplomatik üsluba uygun düşmüyor. Bu noktada İsrail’in AKP iktidarını istediği noktaya getirdiği anlaşılmaktadır. Buna bir taviz gözüyle de elbette bakılabilir. AKP Türkiye’de ayrı konuşuyor, dışarı da ayrı konuşuyor. Bu ikili yanlış dış politikada AKP’yi taviz noktasına sürüklüyor” diye konuştu.
Gizli olması doğal
MİT mensubu Mahir Kaynak ise, “AKP’nin prestij arttırmak için İsrail ile girdiği çatışma politikasının ardından bu görüşmenin gizli yapılmasının doğal olduğunu düşünüyorum” dedi. Kaynak şunları kaydetti: “Bu çatışma politikası bölgeye bir mesaj niteliğindedir. AKP iktidarının prestij artırmak istediğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan bölgede İran’ın liderliğini engellemek için bu çatışma politikası izleniyor. Bu kapsamda düşünüldüğü zaman İsrail ile yapılan görüşmenin gizli olmasını doğal olarak gözlemliyorum.”
Kayıkçı kavgası veriliyor
DSP Denizli milletvekili Hasan Erçelebi de, Ortadoğu’da dökülen kanda her geçen gün AKP’nin
sorumluluğunun arttığını belirterek, “ AKP İsrail’e karşı durmuyor. Bir kayıkçı kavgası veriliyor. Türkiye’nin dış politikasında AKP iktidarı hiç dik duramadı. Bu konuda hep geri adım atılmıştır. Kapalı kapılar ardında yapılan dış politika anlayışı Türkiye’yi her geçen gün
çıkmaza sürüklemektedir” dedi.



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
PKK KONTROLÜNDE DE KGB VE CIA ORTAK MI?

Rusya eski Başbakanı Yevgeni Primakov,  “Rusyasız Dünya”  adlı eserinin tanıtımı için TUSKON tarafından Türkiye’ye davet edildi.
Türkiye’nin ABD ile müttefiklik ilişkisinin bozulması durumunda kimi seçeceklerine ilişkin bir soru üzerine Primakov, 
“Soğuk savaş döneminde bir taraf kazanırken diğer tarafın mutlaka kaybettiği ’zero sum’ oyunu oynuyorduk. Bu oyundan vazgeçtik. Bizim için tek bir seçim vardır. Aynı anda hem Türkiye hem ABD”  dedi.
Oysa Rusya, Türkiye ve Ukrayna arasında kurulmakta olan Karadeniz Savunma İttifakı, ABD’yi bu bölgede devre dışı bırakıyor. Primakov, bu durumda gerçeği mi söylüyor yoksa gönlündekini mi?
Primakov eski bir KGB ajanıdır. Yahudi asıllıdır.
Yüce Katırcıoğlu’nun 2007 yılında bize yazdığı mektupta verdiği bilgilere göre 
“Yahudi lobisi, Yeltsin’in ardından Primakov’u Devlet Başkanı yapmak için çok uğraşmıştı. Ancak Rus devleti içinde çok iyi kadrolaşmış olan Siloviki’ler grubu buna geçit vermemişti.
Primakov etkili pozisyonlarda olduğu sürece Büyük İsrail amacı doğrultusunda çalıştı. Terör örgütünün başı Öcalan’ın Türkiye’ye teslimi öncesinde Rusya’ya sığınması gündeme geldiğinde, Primakov önce ikircikli davranmıştı. Daha sonra Rus devlet aygıtının kesin tavrı üzerine Öcalan’ın Rusya’ya sığınması mümkün olmamıştır.
Primakov’un pek kullanmak istemediği asıl soyadı “
FİNKELSTEİN’dır.” 

*** 

Taha Kıvanç da Yevgeni Primakov ile ilgili bir yazısında  “Fransa’nın eski Ankara Büyükelçisi Eric Rouleau ile Yevgeni Primakov birbirlerini katır sırtında Kuzey Irak’ta dolaşarak bölgeyi öğrenmeye çalıştıkları 1960’lı yıllardan beri tanıyorlar.
Türkiye ile Yunanistan arasında savaşa yol açacak çapta ihtilâf konusu olan ve Girit’e yerleştirilmek istenen S-300 füzeleri de Primakov’un icadıydı.
William Safire, Primakov’un esas soyadının Finkelstein olduğunu yazmıştı”
  diyordu. 
Hürriyet’te
Ferai Tınç, 14 Eylül 1998 tarihli yazısında  “Gerçek adı Yevgeni Finkelstein olan Primakov 1960’larda Pravda muhabiri olarak gittiği Orta Doğu’da, Sovyet diplomasisinin önemli gizli operasyonlarında yer alan bir KGB ajanıydı”  ifadesini kullanmıştı.
* * *
Prof. Dr. Ümit Özdağ, son çıkan “Türk Ordusu PKK’yı Nasıl Yendi? Türkiye PKK’ya Nasıl Teslim Oluyor?” adlı kitabının 40’ıncı sayfasında şu bilgileri veriyor:   “Öcalan, Eylül 1979’da Suriye’de bulunmakta olan KGB görevlisi Yevgeni Primakov’un yardımı ile 250 kadar örgüt mensubunu gerilla savaşı konusunda eğitilmesi için Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kamplarına götürdü. O dönemde PKK militanları George Habbaş grubundan ayrılmış bir fraksiyon olan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin genel kumandanı Ahmet Cibril tarafından eğitilirken örgüt uzun süreli halk savaşı stratejisini benimsemeye başlamıştır.”  PKK’nın 30 yıllık stratejisinin, Sovyet döneminde KGB tarafından verildiği bilinmektedir. Özdağ’a göre PKK, Mao’nun uzun süreli halk savaşı modelini esas almakla birlikte, zaman zaman Vietkong’u da taklit etmişti.
Bize göre örgüt, daha sonra,
Barzani ve Talabani’nin MOSSAD’a göbekten bağımlılığı sayesinde CIA kontrolüne geçmiştir.  Bugün, PKK’nın elindeki C-4 ve A-4 patlayıcıların Irak’taki Amerikan ordu depolarından verildiği Türk polisi tarafından ortaya çıkarılmış durumdadır.  Primakov’un söylediği doğruysa, yani Rusya  “aynı anda hem ABD hem Türkiye” diyorsa, Türkiye’nin terörle meşgul edilmesi veya zaafa düşürülmesi de iki büyük gücün bu yeni oyununun bir parçası mıdır?
Arslan Bulut –yeniçağ/ 2Temmuz 2010