7 Ekim 2009 Çarşamba

YEŞİL İHANET/AYRILIKÇI KÜRT/LİBOŞ MEDYA FENA HALDE BOZULDU.

İNADINA
" ÖNCE VATAN"
İNADINA
"VATAN SAĞ OLSUN"
VE
İNADINA
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"

ÇÖKÜŞÜ ATATÜRKSÜZ YAŞAMAK.

NE İÇİN?

AKP 3/5 YIL KRALCILIK OYNASIN, EGOSUNU TATMİN ETSİN DİYE



Şimdi aşağıdaki haberler çoğaldı. İnternette gruplara yayanlarda özellikle ABD hayranları ya da yalayıcıları. Türkiye’nin sınırlarını arttırmış gösteren haritalarda ders kitaplarına kadar girdi. Bu yanlışlıkla olmuş gibi gösterilen olay tam bir AKP projesi. İlk bakışta insanı mest eden imparatorluktan kalan duygularımızı okşayan bu yaklaşımlar tam bir tuzak. Türk halkının genlerine hatta duygularına kadar çözmüş bu katil sürüleri; dikleşmek yerine böyle ara gazı vererek sempati toplamaya çalışırken, bir yandan da dini yapıya bürünme savaşı veren AKP leriyle sorunlu bölgelerinde büyümeyi dayatmak derdindi. Son kurultayında “kürt açılımı konusunda hiç ağzını açamadı denilen” Tayyip Erdoğan Said-i Kürdi’yi överek açılımını yaptı aslında. Aylardır yandaş basınında Said-i Kürdi ve Nur hareketi işlenerek, olağanlaştırılarak, masumlaştırılarak, Fettullah önderliğinde bölgede dini, geniş sınırlı, lümpen, dinler arası kardeş, medeniyetler arası ittifaklı ve ABD’nin içine sıçıp bıraktığı coğrafyanın sorunlarını çözmeye çalışan bir devlete dönüştürmeye çalışıyorlar. Yani ÇÖKMEK ÜZERE OLAN OSMANLI’YA DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYORUZ. Bunu görmek oldukça zor. “Musul ve Kerkük’ün Türkiye’nin yönetimine verilmesi” teklifi ile baş gösteren bu yaklaşım rengini tamamen gösterdi. Önce aşağıdaki haber gibi haberler yayıldı ve çıkmaz ayın perşembesine Türkiye’nin çok gelişeceği söylendi. Sonra uyduruk genişletilmiş haritalar piyasaya sürüldü. (itiraf edeyim bu haritalara ilk bakışta bende bayıldım)Yani damardan yedik gazı. Ama bu ısrarlı propaganda uyandırdı. said-i kürdi kim?

Hem kürt, hem Müslüman.

Bu nedenle piyasaya sürülüyor ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı baş kaldırışı, adi bir asi olduğu saklanmaya çalışılıyor. saidi kürdi demekle aslında Fettullah demek istiyorlar. Ama Fettullah diyemiyorlar. Çünkü “Uykulu gözlere ışığı, yavaş yavaş vereceksin” diyor Siyonist.

Hedef budur arkadaşlar.

Sakın genişlemiş haritalarla, cia ajanlarının propagandalarıyla gaza gelmeyiniz. Geniş ama çöken bir Osmanlı, Atatürk gibi bir dahi, yüce bir insan sayesinde Türkiye Cumhuriyeti gibi bir ülkeye dönüşe bildi. Bunun için çok büyük bedeller ödendi. Kaseti geri sarıp çöküşü yeni baştan ve ATATÜRK’ SÜZ yaşamak tam bir felaket olur. İstenen budur.

Dev Osmanlı bu çöküşü önlemek için 200 yıl uğraştı. Atatürk bu çöküşü yaşayan bir halkın içerisinden çıktı ve başardı. Yeni baştan bu kâbusları yaşamak, hatalarını iyi analiz etmiş emperyalist güçleri yenmek hiçte kolay olmayacaktır. Sorun olmayan iç meselelerini bile derin sorunlara dönüştürmeye çalışan AKP zihniyetinin aldığı EMİR bu işte. Sorun çıkar, büyüt sonra bunları DİNİ BİRLEŞTİRİCİLİKLE çözme yoluna git. Kısaca laik, sosyal, üniter, hukuk devleti yapını terk et ve AB-D ye esir, lümpen, geniş, her yerinde sorunlu tam bir parçalanma aşamasındaki Osmanlı’ya dön. Duvarında bedeli ödenmeden genişlemiş haritana bakarken, çocuklarının Arap çöllerinde, Kafkaslarda parçalanmış bedenlerine sarılıp “Ne mutlu TÜRK’ÜM diyene “ diyebilecek misiniz?

Hiç sanmam; çünkü ne için öldüklerini bilemeyeceksiniz.

Saygılar.


Levent KALEM




ABD'Lİ İSTİHBARATÇI: TÜRKLER BÜYÜK GÜÇ OLACAK


ABD'li istihbaratçı: Türkler büyük güç olacak. Friedman “Polonya ve Türkiye’nin büyük güçler olarak ortaya çıkacağını, bu asır sonuna kadar Meksika’nın da Kuzey Amerika’daki hakimiyet için ABD’ye meydan okuyacağını” öne sürdü



WASHİNGTON -ANKA- Türkiye’nin önümüzdeki 100 yılda “büyük bir güç” olacağı tahmininde bulunuldu. ABD’li küresel istihbarat şirketi Stratfor CEO’su George Friedman, önümüzdeki asırda bugün dost olan ülkelerin uzayda savaşacaklarını, nüfusları azalacağı için sanayileşmiş ülkelerin göçmen işçileri için birbiriyle rekabet edeceklerini savunurken Polonya,Türkiye, Meksika ve Japonya'nın “büyük güçler” olarak ortaya çıkacakları kehanetini yaptı. George Friedman, yayınladığı “Önümüzdeki 100 Yıl”başlıklı yeni kitabında şaşırtıcı bazı tahminlerde bulunuyor. Önümüzdeki asırda bugün dost olan ülkelerin birbiriyle savaşacağını iddia eden Friedman, dünyanın artan nüfusunun beslenmesine ilişkin kaygılarının yerini sanayileşmiş ülkelerdeki düşen doğum oranlarının ve yaşlanan nüfusun yaratacağı endişesinin alacağını, Almanya ve Rusya gibi ülkelerde nüfuslarının yüzde 25-30 azalacağını öne sürdü. Bu nedenle sanayileşmiş ülkelerin göçmen işçilerine artan bir ihtiyaç duyacaklarını da kaydeden Friedman, reel bir sorun olarak gördüğü iklim değişikliği konusunda ise güneş enerjisinden yoğun bir biçimde yararlanılması sayesinde gelecekte temiz enerji sağlanacağını düşünüyor. Amerika’nın Sesi’nin haberine göre, Friedman, kitabında da “şaşırtıcı” bazı siyasi tahminleri de yapıyor. Friedman “Polonya ve Türkiye’nin büyük güçler olarak ortaya çıkacağını, bu asır sonuna kadar Meksika’nın da Kuzey Amerika’daki hakimiyet için ABD’ye meydan okuyacağını” öne sürdü. Buna karşın Friedman, ABD’nin önümüzdeki 10–20 yılda ciddi meydan okumalarla karşılaşırsa da bu asırda Çin dahil, hiçbir yükselen gücün ABD’nin yerini alamayacağını savundu.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

NE ANLATACAK ÇOCUKLARA?

FETTULLAH’IN VE ABD’NİN KANATLARI ALTINA GİRERSEN POLİSLİKTEN YAZARLIĞA, ORADANDA ÜNİVERSİTE HOCALIĞINA ZIPLARSIN MI? DİYECEK.

TÜRKİYE’DE SİYASET BUDUR MU DİYECEK?

BU DERS 10 DAKİKADA BİTER BE MEMUR BEY.

EMRE USLU YEDİTEPE'DE

Taraf Gazetesi'nin polis şefi yazarlarından "Emre Uslu" Bedrettin Dalan'ın sahibi olduğu Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak işbaşı yaptı. Emre Uslu, Taraf gazetesindeki Ergenekon soruşturmasını destekleyen yazılarıyla birlikte Genelkurmay bilgisayarına girerek bilgi hırsızlığı yapmasıyla tanınıyor. Genelkurmay bilgisayarlarına girerek "Genelkurmay andıcının sızdırılması" olayıyla ve ergenekon tertibine verdiği destekle tanınan Emre Uslu, eleştirdiği Bedrettin Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'nde işbaşı yaptı. Eğitim için gittiği ABD'den "Okyanus ötesi uçamaz" raporu alan ve 8 yıl süreyle Türkiye'ye dönmeyen Başkomiser Emrullah Uslu'nun yurda döndükten sonra Bingöl'e tayini çıktı. Bunun üzerine Uslu, emniyetteki görevinden istifa etti. Polis teşkilatıyla ilişkisini kesen Uslu, Taraf gazetesindeki köşesinden ağır bir dille eleştirdiği Bedrettin Dalan'ın kurucusu olduğu Yeditepe Üniversitesi'nde işbaşı yaptı. Yeditepe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak göreve başladığı belirtilen Uslu'nun Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde çalışacağı söyleniyor.

"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR,
SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

İNSAN BU YAZIYI YAZMAYA UTANIR.
YAHUDİ GAZETESİNDE DAHA BİR HAFTA EVEL BÖYLE BİR ANKET SONUCU ÇIKMIŞKEN ÜSTELİK.

BU KÜSTAHLIKTIR/KİMDİR/EKMEĞİNİ YEDİĞİN TOPRAKLARA VE HALKINA HAKARETTİR.

BÖYLE TİPLER MEDYAMIZDA HAKİM OLDUĞUNU SANIYOR.

ÇOK KONUŞMAKLA/KENDİ KANALLARINDA LAF CAMBAZLIĞI YAPAMAKLA BU HALKI KANDIRDIKLARINI SANIYORLAR. KENDİ SÖZLERİYLE KENDİLERİNİ TATMİN EDİP DEV AYNASINDA GÖREN TUHAF TİPLER. İSİMLERİ BİLE TUHAF.

SÖYLENECEK ÇOK ŞEY VARDA NEYSE.

.

YAMUK YAMUK KONUŞUP, POZDAN POZA GİRDİĞİN PROGRAMLARINDAKİ “HA SİKTİR” ÇEKTİĞİM, “BUNLARI AYDIN DİYE NASIL KARŞIMIZA ÇIKARIYORLAR” DEDİĞİM TAVIRLARINI; YAZILARINA DA YANSITMIŞSIN.

BU YIRTINMA NEDEN BE SOLİ?

GİT İŞİNE SOLİ

GİT MİDYE KABUKLARINLA OYNA.

BU AKŞAM MİDYEDE YEMİYCEM SENİDE ÇEKEMEYECEĞİM.

MİDYE GİBİ KAPALI TOPLUM
Soli Özel
Son yıllarda gerek yurt içinde gerek yurt dışında yapılan araştırmalarla Türk toplumunun fotoğrafı çekiliyor. Beğenileri, tepkileri, değerleri, eğilimleri belirleniyor. Ortaya çıkan tablo yani Türk toplumunun profili bazı bakımlardan hiç iç açıcı değil. Toplum midye gibi kapalı farklı olana karşı. Bu profil Türk toplumunun kendisiyle ilgili imajıyla bağdaşmıyor. Aynadaki suret insanları tedirgin ediyor, gördüklerine karşı öfkelenmelerine bile yol açıyor arada.

Hafta içinde çıkan son araştırma Beyoğlu Musevi Hahamhanesi Vakfı’nın Frekans Araştırma şirketine AB’den sağlanan fonların da katkısıyla yaptırdığı bir çalışma. “Farklı Kimliklere ve Yahudiliğe Bakış Araştırması” Türk toplumunun hiç de iddia ettiği ölçüde hoşgörülü olmadığını ortaya koyuyor. Türkiye’deki demokrasinin işleyişinden memnun olmayanların oranı yüzde 44.10 üzerinden verilen bir memnuniyet notunda 4.3’lük bir ortalama çıkıyor. Araştırmanın sonuçlarına göre kadınlar, kırsal alandakiler AKP seçmenleri ve yüksek dindarlık tutumundakilerin memnuniyet oranları daha yüksek. Buradan çıkarılması gereken sonuç kentli, eğitimli Türkiye’nin modern kesiminin Türkiye’de demokrasinin işleyişi hakkında küçümsenemeyecek düzeyde kaygı taşımaları. Bu rahatsızlığı Türkiye’de bireylerin kendilerini hukuk tarafından korunur hissetmemelerine bağlıyorum. Bir de demokrasi anlayışında çoğunluk isteklerinin azınlık haklarını korunması gerekliliğinden daha öne çıkmasına. Nitekim “insanlara dikkatli yaklaşmak gerekir” diyenlerin oranı yüzde 72. Türkiye’de yaşayanlar başkalarına yani kendi grupları dışında olanlara güvenmiyorlar. Bir toplumu bir arada tutan en önemli unsurların başında güven geldiğine göre durum Türkiye açısından vahim demektir. Güvensizlik ötekileştirmeyi getiriyor. Bunun da Nilüfer Narlı’nın uyardığı gibi “insanlıkdışılandırmaya” (dehumanization) yol açması zor değil. Bence araştırmadaki en önemli veriler Türkiye’de vatandaşlık anlayışının laik bir temelde oluşmamış olduğunu gösterenler. Türkiye’de insanların yüzde 51’i kendilerini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı diye tanımlıyor. Müslüman veya Türk kimliğiyle tanımlayanların her biri yüzde 19. Türkiye’deki gayrimüslim algısı dehşet verici bir dışlayıcılık ve ötekileştirme tablosu sunuyor. Toplumun yüzde 90’lık kesiminin çevresinde Yahudi yok, yüzde 80’i ise herhangi bir gayrimüslim nüfusla temasta değil. Başka yorumcular komşu olarak gayrimüslimleri istememeye odaklandılar. Kanımca daha vahim olanlar “Türkiye Cumhuriyetine bağlılık algısı” ve “Gayrimüslimlerin görev almasından rahatsızlık” rakamları. Türkiye’nin Müslüman Türk vatandaşları Alevilerin yalnızca yüzde 54’ünün, Kürtlerin ise yüzde 38’inin devlete bağlı olduğu kanısında. Bu oran ateistlerde yüzde 20, Rumlarda 16, Ermeniler ve Yahudilerde ise yüzde 15. Gayrimüslimlerin kamu hizmetlerinde görev almalarına ise hiç sıcak bakılmıyor. Hele söz konusu güvenlik ve yargı bürokrasisi ise. Bu verilerin Türkiye’de Müslüman olmayanların gerçek ya da “makbul” vatandaş sayılamayacaklarına dair inancın sonucu olduğu ortada. Daha ötesine gidildiğinde Cumhuriyet’in en azından uygulamada gerçek anlamıyla laik bir vatandaşlık tanımı yapmadığını gösteriyor. Zaten üniversiteler dışında da kamu bürokrasisinde gayrimüslimlere neredeyse 70 yıldır rastlanmıyor. Bu verilerden ilerisinde Türkiye daha kapalı, “öteki”nden nefret eden bir toplum mu olacak yoksa bu verilerin de yardımıyla farklı olanla daha barışık bir anlayışa mı geçecek sorusu orta yerde duruyor. Birincisi kitle destekli faşizmi diğeri ise demokrasiyi kurmanın koşullarını oluşturur.
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR,

SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
TARİHİ GERÇEKLERDEN KAÇILMAZ! MÜTHİŞ GERÇEKLER SU YÜZÜNE BİR BİR ÇIKIYOR -Tarihci Cezmi YURTSEVER, 6-10 Ekim 2009 tarihlerinde sürecek olan KÖKLER sergisini Adana Büyükşehir belediyesi önünde açtı.
-Sergide Tayip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Necmettin Erbakan, Hülya Avşar, Barak Obama gibi ünlü kişilerin öken araştırma ve sonuçları belgelerine yer veriliyor.
-Tayyip Erdoğan’ın isyancı atalarının idam fermanları da tablo halinde izleyenlere sunuluyor.
-Hülya Avşar’ın yaptığı açıklamalarda atalarının Türkmen asıllı olduğunu red etmesi eleştiriliyorkkler_sergi_3.jpg
Adanalı Tarihci Cezmi YURTSEVER, Adana Büyükşehir Belediyesi Abidin Dino Parkı önünde 6-10 Ekim 2009 tarihlerinde sürecek “KÖKENLER” fotoğraf ve belgeler sergisini açtı..
“Çukurova yöresi sosyal tarihi ile ilgili yıllar süren araştırmalarım esnasında insanların kendi kökenlerini çok merak ettiklerini öğrendim. Geçmiş yüzyıllara ait Çukurova’nın sosyal tarihi ve kökenler ile ilgili belgelerin derlemesini yaptım. Ancak son zamanlarda Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olmuş liderlerden sayın Recep Tayip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kimliği ve kişiliğine ağır saldırıların yapılması üzerine adı geçen liderlerin kökenlerini araştırmaya karar verdim. Bulduğum belgeler karşısında da şaşırdım. En nihayet ülkemizin halk desteği alarak yönetimde söz sahibi insanların atalarının yaşadığı olayları objektif olarak açıklamaya karar verdim. Ve elde ettiğim belgeleri “KÖKLER” kitabında da yayınladım.



ERDOĞAN’IN DDELERİNİN İSYANCI OLMASINA SAĞLAYAN İSYAN VE İDAM FERMANLARI



Rize’nin Pulihoz adındaki bir dağ köyünde “Ayan” veya “derebey” konumunda yaşayan ve isyancı anlamına gelen sülale ismi Bakatoğlu olarak geçen ailenin neden yönetime başkaldırdığı hakkındaki Osmanlı Padişahı II. Mahmut dönemine ait fermanları ve olaylar sonrası insen kelelerinin halka gösterildiği Topkapı Sarayı’nın Babı Hümayun kapısının gravürlerini de sergiliyorum. Osmanlı Arşivinde bulunan Erdoğan’ın 1835, 1850 tarihli nüfus kimlik bilgilerinde yazılı olanları da tablo haline getirerek tanıtımı yapılıyor.



HÜLYA AVŞAR KÖKENLERİ HAKKINDA TOPLUMU YANILTIYOR



Sayın Hülya Avşar’ın ailesi ve ataları hakkında verdiği etnik kimlik bilgileri gerçekleri yansıtmıyor. 1400-1865 yıları arasında Çukurova’da Anavarza kalesi yakınlarında kışlayan ve yaz mevsiminde Kayseri Binboğa yaylasına giden Avşar Türkmen aşiretinden gelen Sayın Hülya Avşar’ın dedeleri ekonomik sıkıntılar nedeni ile 1870’li yıların başlarında Ardahan yöresi Hasköy’e yerleşti. Hülya Avşar’ın dede ve babası da Türkmendir. Hülya Avşar’ın “Babam Kürt asılı” açıklaması yapması gerçekleri yansıtmaz.



BAHÇELİ, NECMEDDİN ERBAKAN, BARAK HÜSEYİN OBAMA’NIN ETNİK KİMLİK BELGELERİ DE AÇIKLANIYOR



Osmanlı coğrafyasında yaşamış ve iz bırakmış sayın Recep Tayip Erdoğan’ın atalarının Rize’den İstanbul’a süren tarihi rollerini, Devlet Bahçeli’nin ataları Fettahlı Ağca ve Ahmet’in 1816 yılı içinde Adana Valilik kuvvetleri tarafından “vergi haracı” alma bahanesiyle saldırı ve katliama uğramaları kesilen kellelerin Topkapı Sarayında sergilenmesi, Erbakan’ın yakın akrabalarının Haçin-Saimbeyli’de katliama uğramaları, Hülya Avşar’ın kendi aşiret kimliğini inkar etme şaşkınlığı, Barak Obama’nın dedesi Hüseyin Onyango’nun Osmanlı döneminde 19.yy’da “Türk kimliği alması” ile ilgili konulara yer vereceğim. Sergiyi açarken amacım, insanların kökeninden dolayı hakaret ve iftiralara uğraması karşısında tarihçinin sessiz kalması olayını kamuoyuna yansıtmak ve bilgileri paylaşmaktır. kkler_sergi.jpg
Tayyip Erdoğanın Osmanlı arşivindeki köken belgeleri tablosu açıklanırken
kkler_sergi_1.jpg

Rizeli isyancıbaşı Tuzcuzade Memiş'in idam belgeleri gösteriliyor

-KÖKLER KİTABI YAYINLANDI
-Türkiyede ve dünylada kamuoyunun yakından tanıdığı ünlü kişiler recep Tayyip Erdoğan, Dvlet Bahçeli, Necmeddin Erbakan, Hülya Avşar, Barak Obama'nın kökenleri hakkında bilgiler veren Cezmi Yurtsever'in kökler kitabı yayınlandı.
-Devlet Bahçeli'nin dedelirinin idamı ve Erdoğan'ın isyancı ataları hakkında da bilgilere yer veriliyor.
omer_iin.jpg
Sayın Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin Osmanlı Arşiv belgelerine dayanarak kökenlerini araştırma çalışmaları esnasında her iki liderin de atalarının yaşadığı birbiri ile de bağlantılı “İdam ve infaz olayları” ile ilgili bilgilere ulaştım. Ve elde ettiğim bütün bilgi ve belgeleri kullanarak Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Necmeddin Erbakan Hülya Avşar, Barak Obama’nın etnik kimliğini aydınlatan “KÖKLER” kitabını yazdım ve yayınlamayı da başardım.
DEVLET BAHÇELİ’NİN SOYUNU KURUTMAYI AMAÇLAYAN İDAMLAR



1810’lu yıların başlarında Adana Valisi olan Mustafa Paşa, halkın refahını yükseltecek çalışmalar yapmak yerine yörenin zengin olan aşiret beylerinden fazladan vergi haracı almak istedi. Payas yöresi beylerinin karşı gelmesi üzerine üzerlerine asker gönderdi. Payas Beyi Dede Bey, Gavurdağlarının yönetiminden sorumlu Devlet Bahçeli’nin aşireti Fettahlı’ya sığında. Ve Hasanbeyli yakınındaki Sarvandi kalesinde valilik kuvvetleri ile savaş oldu. Adana Valisi kardeşi İsmail’i “Başbuğ” tayin ederek savaşa göndermişti. Olay sonrası sayın Bahçeli’nin dedeleri olan Ağca Bey ve Ahmet idam edilerek kelleleri balmumu torba içinde İstanbul’a gönderildi. Ve Osmanlı Arşivindeki Padişah fermanı sayılan Hattı Hümayun belgelerine göre Topkapı Sarayının girişindeki Devlet Kapısı sayılan Babı Hümayun’da halka seyrettirildi. Ve bu olay 1816 yılı kasım ayı içinde gerçekleştirildi. Adana Valisinin eşkıya yöntemleri kullanarak gerçekleştirdiği ve yürekleri sızlatan idam olayı yörede yönetime karşı isyanların artarak devam etmesine yol açtı. Ünlü Kara Fatma efsanesi ve Dadaloğlu’nun isyan türküleri yaşanan olaylara tepkinin eseridir.
ERDOĞAN AİLESİNİN DESTEKLEDİĞİ İSYANCIBAŞI MEMİŞ’İN DE KELLESİ TOPKAPI SARAYINDA TEŞHİR EDİLDİ





İlginçtir, Rize yöresinde ayan/derebey olarak yönetimde söz sahibi olan Tuzcuoğlu Memiş Ağa, 1815 yılı içinde Trabzon Valisi Süleyman Paşa ile “haraç vergi isteği” yüzünden anlaşamadı. Aralarındaki kavga iç savaşa dönüştü. 1817 yılı yaz aylarında Trabzon ve Rize’yi ele geçiren Tuzcuoğlu Memiş üzerine sayıları 30.000’i bulan asker gönderildi. Memiş, 1817 yılı Kasım ayı içinde Of yakınlarında yakalanarak idam edildi ve kesilen kellesi İstanbul’a getirilerek Topkapı Sarayı girişinde halka seyr ettirildi. Bu olay yaşandığında Memiş Ağa 100 yaşının üzerinde idi. Bu olay sonrasında Memiş’e destek veren Pulihoz köyü ayanı Mehmet kendisi için “İsyancı” anlamına gelen Bakat sülale ismini benimsedi 1850 tarihli öşür defterine de adını “Bakatoğlu Memiş” yazdırdı.Bakatoğlu Memiş sayın Başbakanın büyük dedesinin adıdır. Sayın Başbakan Erdoğan’ın isyancı refleksinin tarihi arka planında Tuzcuzade Memiş olayının unutulmayan hatıralarının yansıması vardır.


OSMANİYE VE RİZE VALİLERİNE ÇAĞRI!

Sayın Devlet Bahçeli’nin idam edilen Fettahlı Ağca ve Ahmet beyler ile Sayın Erdoğan ailesinin desteklediği Tuzcuzade Memiş olayının üzerinden uzunca bir zaman geçmiş olmasına rağmen adı geçen isyancılar veya “Halk kahramanlarının” isimlerinin ana cadde veya okula, yeni kurulan yerleşim birimine verilmesi için Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah ve Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu’nu harekete geçmeye davet ediyorum.