10 Nisan 2010 Cumartesi

İSRAİL ANAT KAM OLAYI

23 yaşındaki İsrailli Anat Kam'ın suçu da sonunda kamuoyuna açıklandı.
 gözaltına alınan, ancak neden gözaltına alındığıyla ilgili haberlere getirilen yayın yasağı nedeniyle aylardır bu konuda haber yazamadığı eski asker genç kızla ilgili yayın yasağını, mahkeme kararıyla kaldırttı. 
Tel Aviv'deki Bölge Mahkemesi'nin kararından sonra, 23 yaşındaki İsrailli Anat Kam'ın suçu da kamuoyuna açıklandı. Kam, askerlik hizmetini yaptığı sırada, Haaretz gazetesinin bir muhabirine, orduya ait hassas bilgileri sızdırmak ve devletin güvenliğine zarar vermekle suçlanıyor. 
İsrail İç Güvenlik Servisi Şabak'a (Şin Bet) göre, Kam, ordu Merkez Komutanlığı özel kaleminde görev yaptığı sırada, 2005-2007 yılları arasında, yaklaşık 2000'e yakın belgeyi kopyaladı. 
Kopyalanan belgelerin Genelkurmay'ın talimatları, Merkez Komutanlığı'ndaki personel numaraları, istihbarat bilgileri, İsrail ordusunun doktrini, hassas askeri tatbikatlara ilişkin veriler ve ordunun elindeki silahlara ilişkin olduğu kaydediliyor. Ayrıca bu dosyaların, Merkez Komutanlığı'nın özellikle kalkışmalarla ilgili durumlarda, örneğin Batı Şeria'da nerelere konuşlandırma yaptığı ve buradaki askeri karakollarının nerede olduğununu kapsadığı belirtildi. 
Verilen bilgiye göre, olay, ilk kez 28 Kasım 2008'de Haaretz gazetesinde yayımlanan bir haberde, İsrail askerlerinin, Yüksek Askeri Mahkeme'nin "canlı yakalanabilecek, aranan bir Filistinlinin öldürülmesine karşı" olan kararlarını da hiçe saydığı yolundaki suçlamayla ortaya çıktı. Söz konusu haberde askerler, ordunun muharebe kurallarına uymayıp, "söz konusu teröristi öldürmeyi amaçlamakla" da suçlanmıştı. 
Şin Bet Başkanı Yuval Diskin, mahkemede, sızdırılan bilgilerin İsrail askerlerine ve vatandaşlarına yönelik doğrudan ve gerçek bir tehdit oluşturduğunu savundu. Diskin, haberi yazan Haaretz gazetesi muhabiriyle bağlantıya geçip, belgelerin bazılarını geri aldıklarını, ayrıca bilgisayarındaki bilgileri yok edip, kullanmaması konusunda anlaşmaya vardıklarını ifade etti. 
O tarihlerde belgelerin kimin tarafından sızdırıldığını bilmeyen Şin Bet'in, yapılan soruşturma sonucu, Anat Kam'a ulaştığı kaydedildi. Kam'ın askerlik görevi sırasında hassas bilgileri de içeren çok sayıda dosyayı topladığını, çoğunu Haaretz muhabirine verdiğini kabul ettiğini, bilgilerin bazılarının haberlerde yer aldığını dile getirdiği bildirildi. 
Geçen Aralık ayında yakalanarak sorgulanan ve tutuklanması istemine rağmen son 5 ayını ev hapsinde geçiren Kam hakkında, 14 Ocak 2010 tarihinde dava açıldı. 
Kam'ın avukatı ise mahkemede suçlamaları reddedip, müvekkilinin suçunun ancak etik kurallara uymamak olabileceğini, devletin güvenliğine zarar vermeyi amaçlamadığını, bu nedenle belgeleri düşman unsurlara değil, gazeteciye ilettiğini kaydetti. 
Geçmişte, İsrail'in nükleer bilgilerini basına sızdırmakla suçlanan Mordehay Vanunu da benzer suçlamalara muhatap olmuş ve 18 yılını cezaevinde geçirmişti. 
-SANSÜR MASAYA YATIRILDI- 
Anat Kam'a yönelik suçlamalar bugün yayın yasağının kaldırılmasıyla İsrail gündemine yerleşirken, son haftalardaki yayın yasağı nedeniyle İsrail basını, güvenlikle ilgili konularda uygulanan sansürü de masaya yatırdı.
Jerusalem Post gazetesi, bugün mahkeme kararı öncesinde Kam'ın tutuklanması ile ilgili haberlere uygulanan yayın yasağı nedeniyle İsrail basının yazamadığı, ancak ucundan kıyısından dokunduğu haberle ilgili gazetecilerin öfkesini,
"İsrailli haberciler, başta New York Times, The Jewish Telegraph Agency, Independent ve yabancı medya kuruluşlarında, bloglarda ayrıntılarıyla yayımlanan, İsrailli okuyucuların internet aracılığıyla da ulaşabilecekleri, ama kendilerinin yazamadığı haberle ilgili gelişmeler nedeniyle öfkeyle dişlerini gıcırdatıyorlar" diye yazdı. 
Kam'ın hikayesi, son birkaç haftadır bazı uluslararası medya kuruluşlarında gündeme getirilmişti. 
İsrail'i tutuklama karşısında sessizliğe büründüren yasak kararının, birkaç ay önce, polisin talebi üzerine Petah Tikva Adli Mahkemesinde alındığı belirtilmiş, aralarında Haaretz, Kanal 10 televizyonu ve "Gerçek" adlı haber programı da olmak üzere İsrailli bazı basın kuruluşları, haberle ilgili yayın yasağının kaldırılması için mahkemeye gitmişti. 
-YEDİOTH, HABERİ SANSÜRLEYEREK BASTI- 
Olayla ilgili ayrıntıların ilk kez, 15 Mart tarihinde "Tikkun Olam" (Dünyayı Daha İyi bir Yer Yapalım") adlı internet sitesinde, Richard Silverstein tarafından yayımlandığı kaydedildi. 
Daha sonra Jewish Telegraph Agency ve İngiliz Independent gazetesi Silverstein'a dayanarak konuya değindi. 
Ülke dışında serbestçe haber yapılan konuları tartışma olanağı bulamamasından duyduğu rahatsızlığı ortaya koymak amacıyla ülkenin en fazla satılan gazetelerinden Yedioth Aharonot, önceki gün, New York Times'ın eski muhabiri Judith Miller'in imzasını taşıyan ve sözcüklerin yarısı üzerleri karartılarak sansürlenmiş ayrıntılı bir yazısını yayımladı. 
-"HERKESİN BİLDİĞİNİ SAKLAMAK SAÇMA"- 
İsrail Gazeteciler Konseyi Başkanı Dalya Dorner yayın yasağına tepkisini, "Bütün dünyanın bildiği bir meseleyi hala saklamaya çalışmak saçma" sözleriyle dile getirmişti. 
İsrail'deki Yurttaşlık Hakları Derneği de bir açıklama yayımlayarak, "Bizler için yasağın neye hizmet ettiği belirsiz. Ama nedeni ne olursa olsun, bu yasağın İsraillilerin bilgi edinme hakkını ihlal etmeyi, basın özgürlüğünü engellemeyi amaçladığı görülüyor" dedi. 
Kadima milletvekillerinden Nahman Şay da Başbakan Binyamin Netanyahu'ya gönderdiği mektupta, "uluslararası basında ve internet sitelerinde yayımlanan konunun İsrail'de yasaklanmasının, İsrail'in uluslararası camiadaki demokratik ülke imajına zarar verdiğini" belirtmiş ve İsrail vatandaşlarının bilgi edinme hakkını engellediğini ifade ederek, yasağın kaldırılmasını talep etmişti. 
Kudüs'teki İbrani Üniversitesi ile İsrail Demokrasi Enstitüsü hukukçularından Prof. Mordehay Kremnitzer ise "Yedinci Göz" adlı internet sitesinde, "Yayın yasakları ve bunların konmasından önceki süreçlerle ilgili hukuksal tavrın yeniden gündeme taşınması olası görünüyor. Bu yasaklar, kamunun bilme hakkına büyük darbe indiriyor" diye yazdı. 
A.A.

ABD MANAS’I KAYBETTİ
Kırgızistan’da 2005 Lale ihtifalinden sonra yaşanan ABD yanlısı Lale devri kanlı bir şekilde sona erdi. Haberler tüm detaylarıyla aktarılıyor. Ben olaya başka bir açıdan bakmak istiyorum.
Petrolü, doğal gazı olmayan bu fakir ülkeyi bu kadar paylaşılmaz kılan ne?
Bu sorunun cevabı bulunması gerekiyor.
Daha doğrusu bu ülkeyi ABD için vazgeçilmez olması neyin hazırlığı?
ABD neye hazırlanıyor?
Rusya neyi engellemeye çalışıyor?
İşte bu noktada ABD Manas hava üssü direk göze batıyor.
ABD’nin Afganistan’ı bombalamakta kullandığı Manas hava üssü neden bu kadar önemli?
Rusya açıkça Manas hava üssünü kapatın dedi. Tarım harici geliri olmayan bu ülkeye ekonomik destek vereceğini de açıkladı.
Manas hava üssü Afganistan bataklığındaki ABD’nin en büyük kalesi. Dolayısıyla Kırgızistan.
ABD yeni hükümeti tanımadı ve devrik liderin arkasında olduğunu açıkça dile getirdi.
İşte bu noktada Asya haritasını önümüze koyup stratejik noktaları işaretledikten sonra tüm gelişmeleri düşünmek gerek.
Hedef sadece Afganistan’ın işgali mi?
Yoksa Afganistan gerçek hedef için bir araç mı?
ABD; Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Kıbrıs, Türkiye, Kırgızistan ile Asya’ya girdi. Kimisinde darbe ile kimisinde yandaş iktidarlarla bunu başardı ve direnen ülkeler Irak ve Afganistan’a savaş açtı.
Fakat Irak ve Afganistan bataklığı ciddi ekonomik, moral ve zaman kaybına sebep oldu. Bu zaman kaybı Rusya’nın Başına eski bir KGB elemanı Putin’in gelmesi, İran’ın artan petrol fiyatlarından ciddi karlı çıkması ve Çin’in bütün bu gelişmelerden uzak hızlı gelişmesi ABD’nin işini ciddi anlamda zorlaştırdı. Artık İran bir kaya gibi Asya istilasının önünde dikilmekte. Çin; ABD tarafından durmadan tehdit edilen İran’a yatırımlarını sürdürüyor.İran’ı Irak macerasından sonra rahat geçemeyeceğini bilen ABD arkadan dolanıp Afganistan üzerinden istilayı sürdürmek istedi;fakat orada da ciddi sorunlarla karşılaştı.
2005 Lale ihtilali ile başa gelen ABD yanlısı Kırgız hükümeti bile 2009’da Manas ABD hava üssünün fiyatlarının az  olduğu bahanesiyle üssün kapanmasını istemişti. Bu tamamen bahaneydi ve bu coğrafyaya ABD’nin girmesini istemeyen Rusya ve Çin’in ekonomisi tamamen tarıma dayalı Kırgızistan’a sessiz bir müdahalesiydi. Çin, Rusya, Afganistan arasına sıkışmış bir ülkenin ABD yanlısı kalması mümkün değildi ve kalamadı. Çin ve Rusya ABD’nin Afganistan’da hezimete uğrayacağını biliyor. Bu nedenle sessizliğini koruyor. Fakat ABD’nin işlerinin daha da zorlaşması için en stratejik üssünü devre dışı bırakmak istiyor.

Ama hedef Afganistan değil.
Afganistan sadece resmin görünen rengi.
Eğer hedef Afganistan olsaydı Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan istila için çok daha elverişli ülkeler olurdu ve Kırgızların Manas üssü o kadar değerli olmazdı. Fakat hedef Afganistan ile sınırlı değil.
Hedef daha Kuzeylerde.
Ama ABD bölgeye yerleşemiyor.
Çin ve Rusya’da hiç kendini riske sokmadan küçük hamlelerle ABD’nin elini kolunu bağlıyor. Hem ABD’nin savaşta kalıp ekonomik olarak yıpranmasını seyrediyor hem de başarılı olma ihtimalini en aza indirgemeye çalışıyor.
Kısacası hedefi batıdan İran, güneyden Çin ve Afganistan, kuzeyden Rusya koruyor ve ABD’nin bölgeye çöreklenmesini engelliyor.
Oldu ki Afganistan geçildi; işte o zaman ABD tarihinin en büyük yenilgisiyle coğrafyadan çıkacak ve dünyanın kabadayısı imajı sonsuza dek bitecektir.
Afganistan’dan güçlü bir şekilde çıkmasına bölgenin orta üstü, baş altı güçleri izin vermeyecektir ve Kırgızistan örneği bunu bir kez daha göstermiştir.
Manas hava üssünün ABD’de kalması için ABD’nin ayak işlerini yapan TC hükümeti ve en üstü Reis-i Cumhuru Abdullah Gül devreye girmiş ve Manas Hava üssü ABD’de kalmıştı. Yani ABD’nin talep ve vaatlerini Kırgızlara ileten ulaklık görevi yapmıştı. Ama tüm vaatler Çin ve Rusya arasına sıkışmış Kırgızistan’ın ekonomik çöküntüsünü engelleyemedi.
ABD’nin elinde Asya’da Türkiye, Kıbrıs, Gürcistan, Ermenistan kaldı. Asya batıyı ve uzak batıyı ekonomik olarak yıpratarak gelişmeye devam ediyor.
Yeni yüzyılda dünyanın kalbi Asya’da atacak. Ama ne yazık ki biz vahşi batının uşaklığına devam ediyoruz.
Görüşmek üzere.



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."