27 Nisan 2009 Pazartesi

UTANMAZ

Bir Utanmaz Fethullahçı ve AB Mandacısına Açık Mektup

Bay

Rasim Ozan Kütahyalı

Taraf Gazetesi

Köşe Yazarı

Konu: 18 Nisan 2009 tarihli, “Fethullah Gülen ve Türkan Saylan” başlıklı köşe yazısı.

Fethullah Gülen hareketini övüp göklere çıkarıyor ve şöyle diyorsun:

Genelkurmay’ın Gülen hareketine yönelik bu düşmanca tavrını hiçbir vicdan sahibi onaylayamaz…”

Gel bakalım, ne kadar vicdan sahibi olduğunu görelim.

Türk halkının anlamadığı bir dilden salyalı sümüklü vaaz vermekten başka bir yeteneği olmayan Fethullah Gülen, ülkemizden kaçtı ve ABD’nin kanatları altına sığındı.

On yıldır onların ekmeğini yiyor.

‘Gâvurun ekmeğini yiyen, Gâvurun kılıcını sallar’.

On yıldır Gâvurun ekmeğini yiyen Fethullah Gülen’in konumunu hiç sorguladın mı?

Bu sığınmacı vaizi ABD niçin besleyip koruyor?

Dürüst ol, açık ol, net ol, cevap ver!

Ahlâklı ol, bin dereden su getirip bahaneler sıralama.

Yalnız Gâvurun ekmeğini yemekle kalsa neyse, bu sığınmacı vaiz Türkiye’de, Amerika’da ve Asya’da çok sayıda okullar ve yurtlar açtı.

Peki, bu kadar parayı nereden buldu?

İkiyüzlülük yapma, kaypaklığa kaçma, cevap ver!

Dürüst ol ve söyle, sen bu soruya hiç cevap aradın mı?

Ahlâklı ol, ABD’nin bu kadar parayı yalnızca ajanlarına, işbirlikçilerine ve katıksız uşaklarına verdiğini söyle!

On yıldır Gâvurun ekmeğiyle beslenen Fethullah Gülen’in sonundan kaygılı olduğun şu satırlardan ortaya çıkıyor:

“Başbuğ yönetimindeki Türk genelkurmayının şu an başlıca hedefi Gülen hareketinin nüfuz alanının daraltılması ve faaliyetlerinin olabildiğince iğdiş edilmesidir…”

Bana sorarsan, ‘Kemal’in Askerleri’ o hedefe vurmakta en az on yıl geç kalmışlardır!

Fethullah Gülen çığırtkanlığından sonra, ÇYDD ve ÇEV’in savunuculuğuna soyunmuşsun.

Önce şu somut ve sağlam bilgileri öğren.

Başında Gülseven Yaşer’in bulunduğu ÇEV (Çağdaş Eğitim Vakfı), AB’den sözde üç proje karşılığı toplam 700 000 Avro hibe aldı.[1]

Başında Prof. Dr. Türkan Saylan’ın bulunduğu ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) de AB’den sözde dört proje karşılığı toplam 200 000 Avro hibe aldı.[2]

Hibe, karşılıksız para demektir.

Vicdanlı ol ve cevap ver, kim kime karşılıksız para verir?

Karşılıksız para alanlar devşirilir, ajan olur, işbirlikçi olur.

Ben, AB’den hibe alanların boynuna, Türk halkının bağrına sokulmuş ‘Truva Atı’ yaftasını yapıştırdım.[3]

Ne oldu, biliyor musun?

Kendilerini ‘vatan hainliği’ ile suçlamış olduğumu iddia ederek beni mahkemeye verdiler, tazminat talep ettiler.

Mahkemeyi kaybettiler. Temyize gittiler, yine kaybettiler.

Yani, senin büyük coşkuyla savunduğun ÇEV ve ÇYDD’nin birer ‘Truva Atı’ olduğu mahkeme kararıyla tescil edilmiş oldu.

Sen bu iki kurumun ‘Kemalist’ olduğunu yazmışsın.

Bak dinle, Mustafa Kemal Atatürk ne diyor:

“Yabancılardan karşılıksız para almak, onlar tarafından iğfal edilmekle eşdeğerdir”.[4]

Hadi, dürüst ol, itiraf et, sana Atatürk’ün adını alçakça kullanarak emperyalistleri ve mandacıları savunmayı kimler öğretti, söyle!

Şimdi soruyorum.

‘Sahibinin Sesi’ olarak bir an olsun zırvalamayı bırakıp hiç kitap okumuyor musun?

Eğer değerli araştırmacılar Cengiz Özakıncı ve Uğur Yıldırım’ın kitaplarını okumuş olsaydın, ÇEV ve ÇYDD’nin Türkiye’de yıllarca Hıristiyan Protestan Misyonerliği yapmış olduğunu tüm belgeleri ve ayrıntılarıyla öğrenmiş olurdun.

ÇEV ve ÇYDD’nin, SEV (Sağlık ve Eğitim Vakfı) ile birlikte Türkiye’de Hıristiyan Protestan Misyonerliği yapmış olduğunu sağlam belgelere dayanarak ben de yazdım.[5]

Ne oldu, biliyor musun?

Bunlar yine mahkemeye verdiler beni.

İftira ettiğimi iddia edip, tazminat talep ettiler.

Mahkemeyi kaybettiler. Temyize gittiler, yine kaybettiler.

Hıristiyan Protestan Misyonerliği yapmış oldukları da böylece mahkeme tarafından tescil edilmiş oldu.

Hıristiyan Misyonerliği, sadece bir dini yaymaya yönelik bir eylem değildir. Çok büyük siyasi ve toplumsal boyutları da vardır.

Sahte Atatürkçü Prof. Dr. Türkan Saylan, sözde ‘Çağdaş Eğitim’ söylemiyle, özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu’daki yoksul aile çocuklarını, işsiz gençleri dinlerinden, dillerinden soğutup, tarihlerini ve kültürlerini unutturmaya çalışmıştır. ‘Ulusal Kimlik Eritme’ denilen bu uygulama, AB’nin temel projelerinden biridir.

Prof. Dr. Türkan Saylan’ın amacı, yoksul Türk çocuklarının ulusal kimliklerini eritip, yerine Hıristiyan Avrupalı kimliğini yerleştirme olmuştur.

Şimdi soruyorum, elini vicdanına koy ve cevap ver:

Ulusal kimliklerini yitirmiş Türk çocuklarının, Hıristiyan Batı’nın uşakları olduğunu görmek çok mu mutlu edecek seni?

Türk çocuklarının ulusal kimliklerinin eritilmesini desteklemekten daha büyük alçaklık, daha büyük bir suç yoktur.

Kemoterapi tedavisi gören Prof. Dr. Türkan Saylan’ın hastalığını ön plana çıkararak duygu sömürüsü yapması dürüst bir davranış mıdır?

Türkler yufka yüreklidir, acıma ve şefkat duyguları çok yüksektir.

Bu bir eksiklik değil, erdemdir.

Ancak, yufka yürekli yanımızın sık sık sömürüldüğü de bir gerçektir.

Ahlâklı olun, Türkan Saylan’ın kanserini kalkan yapmayın.

AB Mandacısı ve Hıristiyan Protestan Misyoneri Türkan Saylan, parlak söylemlerle ön plana çıkardığı Türk çocuklarına burs verme eylemiyle, aslında ayrımcılık ve bölücülük yapmaktadır!

Nasıl mı?

Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman soruyor:

“Burs verdiğiniz öğrenciler arasında başörtülü çocuklar var mı?”[6]

İşte, Türkan Saylan’ın cevabı:

“Hayır. Böyle bir ilkemiz var. O çocukların bir kısmı militan olarak kullanılıyor. Biz de öyle casus gibi aramızda onları istemiyoruz. Baştan söylüyoruz, herkesin prensipleri var.”

Gördünüz mü?

Halkın yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, başörtülü çocukları ‘militan’ ve ‘casus’ olarak damgalamaktan hiç çekinmiyor Türkan Saylan!

Açık açık ayrımcılık ve bölücülük yapıyor!

Hem dikkat ettiniz mi, ‘türbanlı’ demiyor, ‘başörtülü’ çocuklar diyor!

Yüzyıllardır Anadolu’da başörtüsü giyen tüm kadınlarımızı ve kızlarımızı böylesine aşağılayarak gerçek yüzünü sergilemiş olmuyor mu?

Bay Rasim Ozan Kütahyalı,

Sen bu yazdıklarına gazetecilik, yazarlık, demokratlık, çağdaşlık mı diyorsun?

Peki, bu yazdıkların çağdaşlıksa, söyler misin rezillik nedir, kaypaklık nedir, alçaklık nedir, ahlâksızlık nedir?

Yılmaz Dikbaş

19 Nisan 2009

dikbas@kalinka.com.tr

www.kalinka.com.tr


[1] Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi”, Asya Şafak Yayınları, 2007, İstanbul, 5. Baskı, Sayfa: 342

[2] A.g.e. sayfa: 384

[3] A.g.e. sayfa:432

[4] Yılmaz Dikbaş, “Gaflet Dalalet Hıyanet”, Asya Şafak Yayınları, 2007, İstanbul, 4. Baskı, Sayfa:369

[5] A.g.e. Sayfa: 719

[6] Ayşe Arman, Hürriyet, 18 nisan 2009