13 Mayıs 2009 Çarşamba



Papa 16. BENEDİKTUS,
“antisemitizmin tümüyle kabul edilemez ve nerede ortaya çıkarsa mücadele edilmesi gerekir” diyor. Ayrıca, "soykırımın ve soykırım kurbanlarının varlığının asla reddedilmemesi gerektiğini" söylüyor.
Nerede söylüyor?
Kudüs'teki YAD VASHEM Soykırım Müzesi'nde.
İyide Sayın Papa bu soykırım Kudüs’te yapılmadı ki.
Almanya’da yapıldı.
O coğrafyada soykırım yapanlar Holokost yapıldı diye bar bar bağıranlar.
Soykırım ticareti yapanlar.
Koskoca Papa olmuşsun bunu bilmiyor musun?
Bir defa bu müzeyi neden burada yaptılar?
Soykırımın yapıldığı yerde yapılması daha uygun değil mi?
Bu yaptığın Siyonistlerin yaptığı soykırımın perdelemek değil mi?
Siz kimi kandırıyorsunuz Sayın PAPAcık.
Olmuş soykırımları kınayacağınıza, olmakta olanları kınasanıza.
Belki Siyonist katiller lafınızı dilerde birkaç çocuk az öldürür Sayın PAPAcık.
Ama her şey hikâye değimli sayın haçlı ruhlu PAPAcık.
Ölenler Müslüman olunca soykırım olmuyor.
Değil mi?
PAPAcık.
Ama yine de vicdanlı birkaç Yahudi kalmış dünyada.

Yad Vashem, Kudüs’te bir tepede bulunan ve İsrail devleti tarafından soykırım kurbanlarının anısına yapılan müzedir. Michael Neumann: Bir Kanada üniversitesinde felsefe profesörü.” What's Left: Radical Politics and the Radical Psyche and The Case Against Israel”in yazarı.
Michael ve Osha Neumann isimli iki Yahudi kardeş, İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırılarını protesto ederek İsrail Devlet Başkanı ve Yad Vashem Anıtı yöneticilerine yazdıkları mektupla, soykırım kurbanlarından olan büyükannelerinin adının anıtın duvarından silinmesini istediler:
“Jean-Moise Braitberg örneğini takiben, büyükannemizin isminin Yad vashem duvarından silinmesini talep ediyoruz. İsmi Gertrud Neumann. Kayıtlarınız onun 6 Haziran 1875’te Kallowitz’de doğduğunu ve Theresienstadt’ta öldüğünü belirtiyor.
Jean-Moise Braitberg, isteğini kusursuz nedenler ve dokunaklı bir kişisel tanıklıkla iletti. Sözleri teşvik ediciydi ama size çok fazla itibar veriyor. Ben onun yerine kısa keseceğim. Lütfen bunu devletinizden ve onun temsil ettiklerinden tiksinmemin ve nefretimin bir ifadesi olarak alın. Büyükannem, İsrail’in uzun süredir çok kan dökmesine neden olan etnik üstünlük düşüncesinin aynısının kurbanı. Ben, kendi soyumuza acı vermesine rağmen bu düşünceye dair hiçbir şey düşünmeyen birçok Yahudi’den biriydim. En sonunda ne kadar aptal olduğumuzu fark eden kadar bu düşünce binlerce Filistinlinin hayatını aldı.
Suç ortaklığımız alçakçaydı. Böylesine rezil bir rahatlıkla adlarına birçok suç işlediğiniz Yahudi halkının, üzerimize attığınız lekeden kendisini kurtarabileceğine inanmıyorum. Nazi propagandası, tüm iftiralarına rağmen hiçbir zaman Yahudileri utandırıp bozmadı, siz bunu başardınız. Kendi sadistçe eylemlerinizin sorumluluğunu alacak cesaretiniz yok: eşsiz bir saygısızlıkla, davranışınızı onaylıyormuşuz gibi kendinizi geri kalan tüm ulusun sözcüsü olarak tayin ettiniz. Ve ismimizi sadece eylemlerinizle değil, yalanlarınızla, utangaç bahanelerinizle, sırıtan kibrinizle ve tarihimizi abartan, allayıp pullayan çocuksu bilmişliğinizle de karaladınız.
Sonuçta, Filistinlilere devletin kırıntılarını vereceksiniz. Suçlarınızın bedelini hiçbir zaman ödemeyeceksiniz ve ahlaki üstünlük yanılsamanızın tadını çıkararak kendi kendinizle övünmeye devam edeceksiniz. Ancak şımarık çocuk vahşiliğinizle hiçbir şey sağlamadan, bugünden sonsuza dek öldürecek, öldürecek ve öldüreceksiniz. Hayattayken, büyükannem yeterince acı çekti. Ölüyken onu bu dehşetin ortağı yapmayı bırakın.” Michael Neumann
“Kardeşim Michael Neumann’ın büyükannemizin isminin Yad Vashem’den, soykırım anıtından çıkarılması isteğine katılıyorum.
Bu anıtı görmüştüm. Yapılarını, döşenmiş avlularını, manzaralı araziler üzerinde otoriter biçimde yayılmış meydanlarını. Anıt, soykırımı İsrail devletinin kuruluşunun başlangıcı olarak düzenliyor. Ölüm kamplarının hatıralarını mumyalıyor ve ulusal hazine olarak koruyor. Bu hazine İsrail’e ait değil. Anıt ancak, herhangi bir ulusun kendi seçilmiş halkına ahlakın ve terbiyenin sınırlarından muafiyet talep etme izni vermemesi gerekliliğinin hatırlatıcısı olarak hizmet ederse hazinedir.
İsrail soykırımı, daha fazla soykırım yapmanın mazereti olarak çarpıttı. Soykırım kurbanlarına dünyanın duyduğu sempati hazinesini, Filistinlileri katledip onlara işkence yaparken ve onları vahşi işgalin altında boğarken kendini eleştirilerden korumak için verdiği nafile çabasında harcadı. Büyükannemin anısının bu gayrı meşru projede kaydedilmesini istemiyorum. Ben Yahudilerin, tarihsel misyonu faşizme karşı birleşik cephede etnik kökeni aşmak olan bir etnik grup olduğuna inanarak büyüdüm. Yahudi olmak anti-faşist olmaktı. İsrail beni, Yahudilerin faşistlerle değişmez ilişkisine dair dogmatik uyuklamamdan uzun süre önce uyandırdı. Yahudi işkencecilerin ve savaş suçlularının görüntüleriyle bir deri bir kemik toplama kampı kurbanlarının görüntülerini birleştirdi. Ben bu birleşmeyi tiksindirici buluyorum. Bunun parçası olmak istemiyorum. Büyükannemin anısının emanetçisi olma hakkını kaybettiniz. Yad Vashem’in onun anıtı olmasını istemiyorum.”
Osha Neumann