28 Ekim 2009 Çarşamba

YALNIZLIK DOLANBACI VE ÇÖKÜŞÜN AYAK SESLERİ



ABD ve İsrail AKP’yi son kez mi kullanıyor?


Kürt açılımını savsaklamalarının sebebi buydu. Çünkü Kürt açılımından önemli olan Ermeni açılımı vardı. Ermeni açılımı ile önce Azerbaycan’la Türkiye arasındaki bağlar koparılacak böylece içeride yapılan her operasyonla AB’den kopan ve Asya’ya yönelen düşünceler yıkılmış bir Azerbaycan köprüsüyle karşılaşacaktı. İşte bu nedenle Tayyip ikna edildi. “Alıştıra alıştıra” gibi söylemlerle Bursa maçına kadar kürt açılımı geciktirildi. Kürt açılımı önce yapılamazdı. Yapılması durumunda ise AB-D’nin AKP ile sarmaş dolaşlığından ciddi anlamda AB’den kopmalar yaşanır ve Asya’ya yönelen her düşünce Azerbaycan’ın önemi ile karşılaşılırdı. Lakin Azerbaycan Asya Türk cumhuriyetlerine açılan köprümüzdür.





Bu nedenle AKP oyalandı. AKP kaçamazdı, ellerindeydi. Ama Türk halkı emperyalizmin hiç istemediği bir yöne kayabilirdi; Asya’ya yönelebilirdi. Asya’ya yönelmesi ise dil, din, soy olarak aynı olduğu ülkelerle bağlarının gelişmesine ve tanımasına, AB’nin önemini yitirmesine neden olabilirdi. Bu durum hem AB-D’nin hem de AKP’nin işine gelmeyecek bir durumdu. ABD ve AB’nin çıkarlarına aykırıdır. Çünkü AB norm ve kriterleri diyerek istediği tavizi koparamayacaktı. AKP’nin işine gelmeyecektir çünkü yaklaşık 50 yıllık propaganda ve yatırımların insanlarımızın düşüncelerindeki tahribatı kullanarak ,sıkıştığında “AB böyle istiyor” diyemeyecekti. “AB'ye gireceğiz” masallarıyla kimseyi kandıramayacaktı. En basitinden “başörtüsü sorununu biz halledecektik; fakat AB mahkemeleri olumsuz karar aldı. Biz; AB yasalarına bağlıyız” yalanını tabanına atamayacaktı. AB bu nedenle; hem AKP için hem de ABD için bir can simidi, dalgalı denizlerde gizli bir koy önemi taşımaktadır.





Ama kaçınılmaz olan; AB ile Türk halkının bir hesaplaşması olacaktır. Bu hesaplaşmada Asya’ya kaçan fikirlerin önüne Azerbaycan tahribatı çıkmalıdır. Bursa’da ki maçla bu kısmen başarılmıştır. Bu nedenle kullanılan Kürt kartı Ermenistan'la Bursa’daki maçı beklemek zorunda kaldı. AKP burada çok ciddi oyuna geldi. Sessiz sedasız gelecek pkk’lıların AKP’ye kürt oylarını kazandıracağını sanan AKP kurmayları DTP’nin de “ bende varım” haklı talebiyle karşılaştı. DTP “pkk benimdir dedi” en azından “pkk AKP’den çok benimdir” dedi. pkk’lıları sirk maymunu gibi arabalarının tepesinde “barış güvercini” diyerek il il dolaştırdı. Irksal olarak ayrışmayı görmüş ve 30 yıllık kalleş saldırılarına canıyla, kanıyla bedel ödemiş Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi, Alevisi, Sunnisi ile Türk halkı sesiz kalmadı. Afallayan AKP oyuna geldiğini nihayet anlayabildi.27 Ekim (yani dün) tarihinde gelmesi beklenen Avrupa pkk temsilcilerinin gelişini engelledi. Fakat ok yaydan çıkmıştı; AKP yüce Türk mahkemesini çadırlara düşürüp pkk’yı serbest bırakan parti olarak tarihe geçti, beyinlere kazındı.





Bu süreçte Anadolu Kartalı Tatbikatının 3 ayağından İsrail çıkarıldı. İsrail kendini bu sürecin dışında göstertmeyi başardı. Oysa daha birkaç gün önce G-20 zirvesinde ABD’de ilk görüştüğü ABD Yahudi lobisi ADL’nın başkanı Foxman’dı ve samimi pozlar vermişti. Askeri bir tatbikattan İsrail’i çıkartan olarak bizzat Tayyip Erdoğan ismi yandaş basında geçti. Ve “halk bunu istiyor” şeklinde açıklama yaptı.
İsrail basını bu süreçte;Tayyip Erdoğan ve Türkiye’ye hakarete varan açıklamalar yaparak bu süreçte “ben yokum” imacını dünya kamuoyuna verdi.


ABD; pkk’nın başkanı Karayılan’ı uyuşturucu madde kaçakçısı ilan etti ve ABD kendini bu süreçten uzak gösterdi.





Yine pkk’nın sağlam sponsorlarından Fransa aynı günlerde; pkk’nın Ahmet Kaya bürolarını bastı. Böylece süreçte “bende yokum” dedi.





Görünürde de olsa Türk halkının tepkisinden ve AKP’nin başarısızlığından korkan çevreler süreçten kaçarak gelecek hükümetlere çalışa bilecek yatırım yaptılar.Yalnızlık dolanbacı.


AKP atılan kazığı anlayınca elindeki materyalleri acemice kullanmaya çabaladı. Dursun Çiçek’e ait oldu söylenen ve bir dönem halk arasında etki de yaratmış olan “AKP ve Fethullah’ı bitirme planı” nın ıslağını 5 sayfalık ihbar mektubuyla piyasaya sundu. Oysa bu süreçte halkta mektup; “pkk’yı çadırda affeden AKP’yi ve bunun gizli; asıl merkezi Fethullah’ı bitirmek isteyen askerler var” imajı yarattı.Aksine bu çalışmalar içerisinde bulunduğu söylenen askerlere saygıyı arttı.Cia ve Mossad’dan bağımsız yapıldığını düşündüğüm bu acemiliği ancak AKP’nin Fethullahçı sübyanları yapabilir.Cia ve Mossad kontrolünde yaptıkları eylemlerle şımaran bu tipler; muhtemelen kendi başlarına havayı tam koklayamadan yaptıkları bu girişimle işleri daha da zora soktular.Sivil ama emir-komuta ile çalışan ışık evleri kültürünü asker ağzıyla yazmaya çalışmış olmalarına rağmen yılların beyin yıkamasından kurtulamadıkları ihbar mektubunda çok açık bir şekilde sırıttı.Savcılarına,yani emir-komutanın en üst zincirlerinden birine; başkasının adına yazıyor bile olsalar yağ çekmekten kendilerini alı koyamamışlar.Yani ajanlıklarını yüzlerine gözlerine bulaştırmışlar.Rezilliklerine rezillik,suçlarına suç eklemişler.






AKP bu kez ABD ve İsrail’den darbe yediğini gördü. Radikal ve hatta Ergenekonculardan bile radikal bir güzellik yaptılar. Rusya’nı talebi üzerine Rusya ile kendi parasıyla alış verişin ardından Mısır (Kahire) da devlet bakanı Zafer Çağlayan “İslam ülkeleri ile kendi aramızda kendi paralarımızı kullanalım” dedi. Arkasından Tayyip Erdoğan İran’da aynı teklifte bulundu. İran hemen Türk Lirasını resmi döviz olarak ilan etti. Yani doların hâkimiyetine, dolayısıyla ABD’ye bu kazığından dolayı kafa tuttu.





Çöken, çatırdayan ve suçlarını bilen AKP’den bu dönemde çok radikal girişimler beklemek hiçte şaşırtıcı olmayacaktır. Hepimizden fazla Atatürkçü, Ulusalcı, Milliyetçi de olabilirler. Ajitasyon, laf ebeliği konusunda uzman kadrolarıyla ve oluşturduğu liboş, fettoş, kürdoş medyasıyla AKP’den şimdi masal dinlemeye hazır olun.
Saygılar.
ÜNİTER,ULUSAL, LAİK, SOSYAL, HUKUK DEVLETİ


TÜRKİYE CUMHURİYETİ.


VE BUNU EN ÇOK HAK EDEN HALK;


TÜRK HALKI.


CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.


Levent kalem





28/10/2009





BOZACININ ŞAHİDİ ŞIRACI-GLOBAL TEZGAH

İsrail Ocak 2009’da Gazze’ye yaptığı “Dökme kurşun Operasyonu” kullandığı fosfor bombalarıyla bölgede tavuklar dahil her şeyi katletti. Fakat dünya kamuoyunda şu anda İsrail ve Hamas’ın savaş suçu işlediğine dair GOLDSTONE RAPORU diye bir rapor dolaşıyor. Bu 500 sayfalık raporu hazırlayan BM heyetinin başında Güney Afrikalı YAHUDİ hukukçu RİCHARD GOLDSTONE bulunuyor. ABD bu raporu ciddiye aldığını açıkladı. Alıyor çünkü suçlarını tarihe bırakmadan aklayacaklar. Bu böyle bir küresel tezgah ki gelecek nesillerine de atalarının günahlarını aklayarak bırakmış oluyorlar. Güçlünün günah işleme hakkı da var bu âlemde. Hele birde Siyonist Yahudi isen dünya senin zaten. İstediğin gibi öldür, katlet, yine sana ait olan komisyonlara kendi raporunu hazırla, gönder ve aklat. Bizde “bak ABD raporu ciddiye almış”, “suçlu İsrail cezalandırılacak” diye kendimizi avutalım. Adelet var sanmaya devam edelim. Başlığı “bozacının şahidi şıracı” koydum. Yahudi sitesinden aldığım aşağıdaki haberde İngiliz katil sözüm ona raporu hazırlayan Güney Afrikalı YAHUDİ hukukçu RİCHARD GOLDSTONE’ e itiraz ediyor ver aşağıdaki cümleleri kullanıyor. Böyle tatlı danışıklı dövüş görülmemiştir. Bu katillik ötesi bir şey. Bu bir entrika, bu bir dünya halklarının tamamını enayi yerine koymak. Üniversite yıllarımda birçok kötü olayda Siyonist Yahudilerden bahsedilirdi ve ben “her şeyi mi Siyonist Yahudiler yapıyor?” diye sitem ederdim. Ama artık görüyorum ki Siyonizm dünya barışının önündeki yegâne tehdit, engel ve savaş kışkırtıcısı, kanla beslenen bir yaratık. Ama ağlarını öyle bir örmüş ki kendini kendi aklıyor. Kamu oyuna demokrasi,insan hakları,hak-hukuk maskesiyle çıkıyor.

Emperyalizm geniş bir kavram. Bölgemiz emperyalist, sömürücü ve yayılmacı gücü siyonizmdir. Siyonizm’in kurumsal, vücut bulmuş hali İsrail ve ABD’dir.Bu nedenle emperyalist kavramı yerine daha net ve belirleyici kavram Siyonizm kullanılmalıdır. Fransa/İngiltere/Rusya/Çin’de emperyalisttir ama her olayın içerisinde yoktur.

Afganistan’daki İngiliz kuvvetlerinin eski komutanı katil Albay Richard Kemp’in sözlerini ibretle okuyunuz ve haberin sunuluşundaki “itiraz etti” kelimesine dikkat ediniz. Nasıl bir tezgâh olduğunu göreceksiniz.

Saygılar.

Levent kalem

28/10/2009


Haber:

şalom gazetesinden alındı.


Birleşmiş Milletler, geçtiğimiz Ocak ayında gerçekleşen Gazze Operasyonu sırasında İsrail ve Hamas’ın savaş suçu işlediğini belirten Goldstone Raporu’nu onayladı

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, geçtiğimiz hafta Cenevre’de Goldstone Raporu’nu oy çoğunluğu ile onayladı. Güney Afrikalı hukukçu Richard Goldstone yönetimindeki BM heyeti geçtiğimiz Ocak ayında gerçekleşen İsrail’in Gazze Operasyonu ile ilgili olarak bölgede incelemelerde bulunmuş ve konu ile ilgili olarak 500 sayfalık bir rapor yayınlamıştı.

Gazze Operasyonu sırasında gerek İsrail, gerekse Hamas’ın insanlık suçu işlediğini belirten raporun BM İnsan Hakları Konseyi’nde onaylanmış olması, konunun BM Güvenlik Konseyine ve Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşınması olasılığını doğuruyor.

Raporun yayınlanmasının ardından hem İsrail, hem Hamas suçlamaları reddetmiş, İsrail konunun İnsan Hakları Konseyi’nin gündemine getirilmesini engellemeye çalışmıştı. Geçtiğimiz hafta BM İnsan Hakları Konseyi’nin özel oturumunda gerçekleştirilen oylamada konseye üye 25 ülke raporun onaylanması yönünde oy kullanırken, on bir üye oylamaya katılmadı. Aralarında ABD, İtalya, Hollanda, Macaristan, Slovakya ve Ukrayna’nın bulunduğu altı ülke ret oyu kullandı.

Rapor, bölgede gerçekleştirilen gözlemlere dayanıyor ve gerek İsrail, gerekse Hamas’ın üç hafta boyunca devam eden operasyon sırasında savaş suçu işlediğine işaret ediyor. Hazırladığı raporla ilgili olarak görüşüne başvurulan GÜNEY AFRİKALI YAHUDİ HUKUKÇU RİCHARD GOLDSTONE, raporun ekibin gözlemlerine ve bölgede gerçekleştirdiği temaslara dayandığı, misyonlarının hukuksal açıdan geçerli kanıtlar toplamak olmadığını ve raporun bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini açıkladı.

Raporun sonuç bölümünde İsrail ve Hamas’ın operasyon sırasında yaşananlar konusunda kendi yerel soruşturmalarını hayata geçirmesi tavsiye ediliyor. Bu tavsiyeye uyulmaması durumunda konunun BM Güvenlik Konseyi’ne ya da Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşınabileceği belirtiliyor.

İsrail hükümeti gelişmelerden sonra nasıl bir politika izleyeceğini henüz netleştirmiş değil. Yerel bir komisyon kurup operasyon ile ilgili olarak bir soruşturma başlatma fikri ağır basıyor olsa da, henüz gerçekleştirilecek soruşturmanın kapsamı konusunda tartışmalar devam ediyor.

Rapora olumlu oy veren BM İnsan Hakları Konseyi üyesi ülkelerin büyük bir bölümü, İsrail’e kendi soruşturmasını başlatması durumunda raporun bir üst seviyede ele alınmayacağını belirtiyor. Ancak İsrail çok kapsamlı bir soruşturma yaparak ulusal dengelerine zarar vermekten kaçınırken, kapsamsız bir soruşturmanın yüzeysel algılanacağını ve uluslararası kamuoyunun beklentilerini karşılamayacağını düşünüyor.

Bu arada hazırladığı raporun onaylanmasının ardından uluslararası basına açıklamada bulunan Richard Goldstone, konseyin raporda İsrail’in işlediği suçlara konsantre olduğunu ve Hamas ile ilgili bölümlerin kamuoyunun gündemine getirilmediğini belirterek rahatsızlığını dile getirdi.

İNGİLİZ KOMUTAN GOLDSTONE’A KARŞI ÇIKTI

( Vah vah karşı çıkmış, enayi var tabi)

Cenevre’de 16 Ekim günü Goldstone Raporu’nu tartışmak için toplanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nda bir konuşma yapan Afganistan’daki İngiliz kuvvetlerinin eski komutanı Albay Richard Kemp, raporun tek taraflı olduğunu belirtti. Albay Kemp’in konuşmasının önemli noktaları şöyleydi:

“(…) Ben Afganistan’daki İngiliz kuvvetlerinin bir önceki komutanıyım. NATO ve BM’deki hizmet sürem boyunca Kuzey İrlanda’da, Bosna ve Makedonya’da birlikleri komuta ettim. Körfez Savaşı’na katıldım. 2003’teki işgalden bu yana Irak’ta hatırı sayılır bir süre kaldım ve İngiltere’nin Birleşik İstihbarat Komitesi için uluslararası terörizm üzerine çalıştım.

Tecrübelerime ve bilgime dayanarak söyleyebilirim ki, Dökme Kurşun Operasyonu süresince İsrail Silahlı Kuvvetleri, çatışma alanındaki sivillerin haklarını korumak için savaş tarihi boyunca başka hiçbir ordunun göstermediği çabayı göstermiştir. İsrail, askeri gücünü kasıtlı olarak sivil halk içine konuşlandıran ve onları canlı kalkan yapan bir düşmanla karşı karşıyaydı.

Hamas ve Hizbullah medyayı yönlendirmekte uzmanlar. İkisinin de her zaman İsrail’i savaş suçlarından dolayı röportajlarda kınamaya hazır insanları var. Bu kişiler, olayları çarpıtarak sahneye koymada gayet etkililer.

İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin karşılaştığı meydan okuma biz İngilizlerin bile karşılaşmadığı türden. Gerçekte ise İsrail ordusu sıra dışı önlemler uygulayarak Gazze’deki sivillere hedeflenen alanları bildirmek amacıyla iki milyondan fazla broşür dağıttı ve 100.000’den fazla telefon açtı. Hamas’ın askeri gücünü yok edebilecek birçok görev sivil kayıp olmaması için ertelendi. Çatışma süresince İsrail insani yardımların Gazze’ye girişine izin verdi. Askeri açıdan bakıldığında düşmanınızın eline yardım ulaştırılmasına izin vermek düşünülemez bile. Buna rağmen İsrail ordusu bu riskleri aldı.

Bütün bunlara rağmen tabi ki masum siviller hayatını kaybetti. Savaş bir karmaşadır ve hatalarla doludur. Afganistan ve Irak’ta İngiliz, Amerikan ve diğer kuvvetlerin de insandan kaynaklanan hataları olmuştur. Bu hatalar savaş suçu değildir. Bütün bunların dışında sivil kayıplar Hamas’ın savaşma yönteminin sonucudur. Hamas kasıtlı olarak kendi sivillerini feda etmeye çalışmıştır. (…)”