17 Ağustos 2009 Pazartesi


AV. SERDAR ÖZTÜRK'ÜN DİLEKÇESİ:
Ergenekon tertibi kapsamında tutuklu olan avukat Serdar Öztürk, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçede, çarpıcı iddialarda bulundu. SİLİVRİ CEZAVİ'NDE ERGENEKON DURUŞMALARININ YAPILDIĞI SALONDAKİ KAMERALARDAN BİRİNİN MOBESE SİSTEMİNE BAĞLI OLDUĞUNU BELİRTEN ÖZTÜRK, DURUŞMALARIN MOSSAD TARAFINDAN ONLİNE OLARAK İZLENEBİLECEĞİNİ İFADE ETTİ.
Emekli bir yüzbaşı ve aynı zamanda avukat olan Serdar Öztürk, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdiği dilekçede, Silivri Cezaevi'ndeki duruşma salonunda bulunan kamera sistemine ilişkin çarpıcı iddialarda bulundu. MOBESE sisteminin İsrail'li bir firma tarafından kurulduğunu hatırlatan Öztürk, MOSSAD'ın duruşmaları izleyebileceğini belirtti: "DURUŞMA SALONUNDAKİ KAMERALARDAN BİRİ MOBESE SİSTEMİNE BAĞLIDIR. HOLLANDA'DAKİ MOBESE SİSTEMİ DE, İSRAİL TARAFINDAN KURULMUŞTU. ANCAK HOLLANDALILAR, BİR YIL SONRA MOSSAD'IN BU GÖRÜNTÜLERİ ON-LİNE OLARAK İZLEDİĞİNİ ANLADILAR VE DERHAL SİSTEMİ İPTAL ETTİLER. YANİ ANLAYACAĞINIZ, GÖRÜNTÜLER SADECE İSTANBUL VE ANKARA'DAN İZLENMİYOR. BU İŞLERİ ASLINDA CEMAATÇİ EMNİYETÇİLERİN GAYRI RESMİ DANIŞMANLIĞINI YAPAN ESKİ KUAFÖR HANIMEFENDİNİN, OTEL GÜVENLİKÇİSİ KOCASININ BİLMESİ GEREKİRDİ. BU HATAYI ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL."
Ümraniye kapsamında gözaltına alınan Serdar Öztürk'ün, üsteğmen olarak görevliyken 1994'te mayına basıp yaralanınca malulen emekli edildiği ortaya çıktı. Öztürk, Cumhurbaşkanlığı'na yazdığı dilekçede "İnsan, hem kahraman, hem terör örgütü üyesi olamaz. Övünç madalyasını makamınıza iade zorunluğu doğmuştur"dedi.
“ BİR İNSAN, HEM DEVLETİNİN ÖVÜNCÜNE MAZHAR OLMUŞ BİR KAHRAMAN, HEM DE TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLAMAZ”
Şırnak Silopi'de 1994 yılında, henüz üsteğmenken PKK ile çatışmada yüzüne şarapnel parçaları isabet etti. Sol gözünü kaybetti, gazi oldu. Bakanlar Kurulu kararı ile Cumhurbaşkanı tarafından Devlet Övünç Madalyası ve beratı ile ödüllendirildi. İki yıl hastanede yattı. Malulen emekli olan Serdar Öztürk, Hukuk Fakültesi'ni kazandı. Avukat oldu. Göktaş'ın avukatı Ümraniye son dalga operasyonları sırasında önceki gün emekli Albay Levent Göktaş'ın avukatı Serdar Öztürk, Ankara'da gözaltına alındı. Gözaltına alınan Serdar Öztürk, önceki gün akşam saatlerinde Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne getirildi. Avukat olduğu için ifadesi soruşturmayı yürüten savcıların eşliğinde alınacak olan Serdar Öztürk, dün avukatı Demet Reçber ile görüştü. Bu görüşmede Öztürk, Reçber'e, üstün hizmet madalyası ve beratının Cumhurbaşkanı'na iade edilmesi talimatını verdi. Öztürk, gözaltında bulunduğu Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde de Cumhurbaşkanlığı makamına iletilmek üzere şu dilekçeyi yazdı: "1985 yılında binlerce Kara Harp Okulu subayı gibi gerekirse vatan uğrunda canımı feda etmeye yemin ederek askerlik mesleğine adım attım. Askerlik hayatım boyunca yeminime sadık kaldım. 1993-1994 tarihleri arasında Şırnak ili Silopi İlçesi Çalışkan köyü bölgesinde konuşlu Eren bölüğünde bölük komutanı olarak görev yaptım. Bu görevim esnasında 13 Ekim 1994 tarihinde Kuzey Irak sınırında icra edilen operasyon sırasında bubi tuzağına basmak suretiyle ağır yaralandım. İki hafta komada kaldım. İki yıl tedavi gördüm. Bir gözümü ve bazı iç organlarımı tamamen kaybettim. Bu nedenle devletim tarafından şahsıma devlet övünç madalyası verilmiştir. 3 Haziran 2009'da İstanbul Özel yetkili 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda terör örgütü üyeliği iddiası ile yakalama kararı verilmiştir. Bir insan, hem devletinin övüncüne mazhar olmuş bir kahraman, hem de terör örgütü üyesi olamaz. Yaptığım hizmet, feda ettiğim gençliğim ve sağlığım. Devletime helaldir. Ancak bu çelişkinin giderilmesi maksadıyla Sayın Cumhurbaşkanlığı'nca tarafıma verilen devlet övünç madalyasını makamınıza iade etmek zorunluluğu doğmuştur."
Başbakanımız “Malazgirt adı Ermenice, bunu Sultan Alparslan bile değiştirmemiş, siz Alparslan’dan daha mı milliyetçisiniz?” diyordu.
Oysa Anadolu’nun kapısını açan o savaşın olduğu yerin adı Manzikert. Malazgirt olarak Türkçeleşerek dilimize yerleşmiş. Türkçeye giren dünya kadar yabancı kelime var. O kelimeler halk tarafından Türkçeleştirilmiş. Başbakana kim bu konuda açıklama yapıyorsa, biraz Türk dilini ve kültürünü araştırmasını tavsiye ediyorum.
Yüzleri kızarmayacaksa Malazgirt’i Manzikert yapsınlar. Yer adlarını değiştirecekler ya, 1071’e kadar uzanıversinler. Bizanslılardan da “özür dileme komitesi” kurarlar bu arada. Çünkü Atam Alparslan Bizans İmparatoru ile bu savaşı yaparken karşı cephede Ermenilerde varmış. Yani Bizans topraklarında yaşayan Ermeniler. Hazır elleri değmişken Malazgirt Savaşı için özür dilesinler.
Ahmet Altan Taraf gazetesine şu başlığı atsın hemen:
“Sultan Alparslan’ın, Romen Diyojen’e yaptığı darbenin belgesi bulundu”
Durum bu kadar garabet.
Bu arada Tayyib Erdoğan’a, bayrak şairimiz Arif Nihat Asya, yer adları konusunda şöyle diyor.
“Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum
İdil’le Tuna’yla Nil’le konuşurdum. “Sangaryos”u “Sakarya” yapan “İkonyom”u “Konya” yapan Dille konuşurdum”
Frekansı tutup, anlayabildi mi dersiniz?
Yalanın Daniskası
Terörist başını alelade bir örgüt lideri olarak görme yanlışına düşenler, 15 Ağustos’ta “yol haritası” bekledi. İşbirlikçi yazar takımı ve “Kürt Sorununu” çözeceğim diyen bir Başbakan varken, ocağın altı yakılmış aş anca fokurdayacakken, İmralı’dan soğuk su kattırırlar mı? MHP oyunbozanlık etmese o da olurdu ya.
PKK liderini asmayıp beş yıldızlı otelinde beslerken, ona bu imkânı sağlayan batılı devletlerin oto kontrolünü görmek gerekir. PKK’nın uzantısı DTP’nin kapatma davasının üzerinden iki yıl geçmesi bile, bu açılımın öncü şoklarıydı. PKK ile mücadelede ömrünü geçirmiş, vatan savunmasında göğsü nişanla dolmuş olanların hapse tıkıldığı bu dönemde ne doğru, ne yanlış millet şaşırdı. Gayede bu, toplumda algı zafiyeti oluşturmak.
PKK’nın ilk terör saldırısını yaptığı 15 Ağustos 1984 Eruh ve Şemdinli baskının olduğu yerde, Hakkâri belediyesi eğlence düzenledi. İşte orada Öcalan’ın “açılım” konusundaki “yüce görüşleri” açıklanacak denildiği için, gözler İmralı’ya giden avukatlardaydı. Bahsi geçen açıklamayı aldılar ya da almadılar, devlet böyle gelişmelere nasıl izin veriyor? Diye sormaktan vazgeçtim. Eruh’ta 1984’de şehit olan, yaralanan askerlerimizin olduğu yerde, siyasal PKK’lılar toplandı. Düştüğümüz durum bu. Türkiye çapulcu bir örgüte ses çıkaramaz halde.
Böylesine önem verilen günde, toplanan kalabalığı gördünüz. Nerede bu milyonlarca, hak arayan Kürt?
Yalanın daniskası. Hepsi göstermelik.
Türkiye’yi vatanı kabul eden Kürtlerde, endişeli şekilde süreci izliyor.
Memura Zam Falan Olmaz
Bizim gibi ülkelerde, sendika ve yetkili bakanın görüşmesi, göstermelik oluyor. Borç her yerinden akan bir iktidar var ortada. Sekiz yılı doldurmaya birkaç ay kala, ülkeyi 2002 yılına kadar olan borçlanmayı ikiye katlanmış durumdalar. Üstelik geçmiş yıllarda yapılan kurumları, satarak özelleştirmelerine rağmen.
Ortada öyle gelişmiş, çağ atlamış Türkiye yok. Onu bunu yaptık diyorlar ama ihtiyaca dönük o yatırımlar geçmişte de yapılıyordu. İktidarların görevi bu değil mi? AKP görselliği iyi kullanıyor. Hemen her seçimde, yedi yıl boyunca yapılmış yerler, açılış listesine eklenerek kabartılıyor.
Neyse gelelim, 2010 yılı maaş görüşmelerine. Burada sendikaların yaptırımı sınırlı. İki sebepten dolayı. İlki memurun grev hakkı yok. Diğeri memurların sendika aidatlarını devlet veriyor. Bu durumda sendika ne kadar bastırabilir?
Üstelik iflas bayrağını çekmiş, fakat her şey yolundaymış gibi davranan iktidar varken. Geçtiğimiz yıl verilen zammın belki on katı temel gıda maddesine, elektriğe ve diğer harcamalara geldi. Elimizdekini almasınlar yeter.
Kimse ne iktidara, ne de sendikalara güvenip harcama yapmasın.
Havanda su dövme işlemi sona erdiğinde, bir mum yakıp derdine yanabilir memur.
Sendika ne işe mi yarıyor? Sendikacılığın başlaması bile, başlı başına ilerleme Türkiye’de.
Neval KAVCAR
Ahmet Kenan Tanrıkulu yanlış yapmış. Mehmet Şimşek’e Türkçe soru önergesi mi verilir? İşte böyle cevap alırsın. Ver bak İngiliz vatandaşına İngilizce soru önergesi nasıl döktürecek. Adam anlayamamış bile ne yazdığını.Siz bakmayın Türkiye'nin bakanı olduğuna.Türkçeyi sökemedi daha. Komedi yaJ
Kaynak:
İşte Maliye Bakanının THY'deki işten çıkarma ve diğer konularda soru önergesine verdiği yanıt.
İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun THY Yönetiminin uygulamaları ile ilgili Maliye Bakanı'na sorduğu soru önergesine çok açıklayıcı yanıt geldi! DEMOKRASİ, ŞEFFALIK, ADALET AÇISINDAN YORUMU KAMUOYUNA BIRAKIYORUZ. İŞTE SORU ÖNERGESİ İŞTE TEK SATIRLIK YANIT... T.C. BAŞBAKANLIK Özelleştirme İdaresi Başkanlığı SAYI: B.O2.l.ÖİB. O.65.OO.61 O TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Kenan TANRIKULU tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tevcih edilen 7/8355 esas sayılı yazılı soru önergesinde yer alan sorulara verilen cevaplar aşağıda sunulmuştur. Son günlerde kamuoyunda çıkan haberlerde ve tarafımıza yapılan vaki haklı taleplerde; Özelleştimıe İdaresi Başkanlığı bünyesinde bulunan, Türk Hava Yolları A.O(THY)’nın 45 yaş üstü çalışan personel istemediğinden dolayı, tecrübeli gerek uçuş, gerekse yer hizmetleri personeline 45 yaşına gelmeden emekli olmaları için baskı yaptığı yönündedir. Bu bağlamda; SORU 1- Özelleştirme İdaresi Başkan1ığı’nın THY ile ilgili genç-yaşlı personel ça1ıştırması yönünde bir talebi var mıdır? Varsa bunun resmi gerekçesi nedir? Yine Başkanlığın gerek THY'nın personel ve teknik ekipmanı, gerekse genel anlamda almış olduğu son Kararlar ve yürütülen çalışmalar nelerdir? SORU' 2- Yürürlükte olan İş kanununda, somut bir suçlamaya dayanmayan genel bir verimsizlik ifadesi ile iş akitlerinin fesih edilebileceğine dair bir ifade yoktur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20'nci maddesinde "Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir" denmesine rağmen, THY'nin "gizli" ibareli yazılar ile ça1ışanlara "çalışmalarınızdan verim alınamamakta ve hizmetinizden istifade edilememektedir" deyip, 5 gün içerisinde savunma istenmesinin sebebi ve yasal gerekçesi nedir? THY'de, tanımlı görevlerin, yasal emeklilik yaş hadleri nelerdir?
SORU 3- 2003 yılından bu yana, belli bir sayının üstü (yüzde 10) toplu çıkarma olacağı için küçük gruplar halinde bu yönde baskılarla emekli edilen personellerin sayısı, personelin yaşı ve son bulundukları görevler nelerdir? Zorla emekli edilen çalışanlarımızın THY'ye yönelik açmış olduğu dava sayısı ve THY’nin aleyhine sonuçlanan dava sayısı kaçtır? Aleyhe sonuçlanan davalar neticesinde THY hangi hukuki yaptırımları yerine getirmiştir? SORU 4- Havacılık gibi çok ciddi tecrübe gerektiren bir sektörde, tecrübe sahibi bu özverili çalışanlarımızın hukuksuz ve zoraki emekli edilerek, yerlerine 2003 yılından bu yana yaş, mezuniyet, THY’de başlatılan görev itibariyle toplam kaç kişi işe alınmıştır? SORU 5- Son çıkarılan Sosyal Güvenlik Yasası ile emeklilik yaşı kademeli olarak 60 yaşın üstüne yükseltildiği halde bu tarz bir uygulamanın hükümetinizin savunduğu yeni sosyal güvenlik sistemimize zararı olmayacak mıdır? THY sizinle neden aynı düşünmemektedir? SORU 6- Hukuksuz ve baskı altında, zorla genç yaşta emekliliği istenen tecrübeli uçuş ve yer hizmetlerinde görev yapan THY personelimizin bu mağduriyetleri ne zaman, ne şekilde giderilip, bu durum kamuoyu ile paylaşılacaktır? SORU 7- Bu tip hukuksuz, zoraki emeklilik ile THY'nin tecrübesi de düşmüş olacaktır. Alınan yeni personel herhangi bir eğitim almadan hemen göreve başlayamayacağı için, mevcut personelin iş yükü daha da artacak ve aksamalar meydana gelebilecektir. Halen görevdeki personelin çalışma ve' dinlenme saatleri nedir? Bir pilotumuz, kabin memurumuz kaç saat iç ve dış hat uçup, ne kadar dinlendirilmektedir?
SORU 8- THY; dışarıdan, üçüncü kişilerden hangi hizmetleri satın almakta ve bunun karşılığı olarak yıllık ne kadar ödeme yapmaktadır? Özel sektörden aldığı hizmetlerde görev yapan personellerin eğitim, yaş ve şu anki görevleri nelerdir?
CEVAP 1.2.3.4.5.6,7,8- Türk Hava Yolları A.O. (THY')'nın % 49,12 oranındaki hissesi kamuya ait olup, Şirket faaliyetleri özel hukuk hükümlerine göre yürütülmektedir. Bilgilerinizi ve gereğini takdir ve tensiplerinize arz ederim.
Mehmet ŞİMŞEK
Maliye Bakanı

ABD-İsrail-Türkiye neye hazırlanıyor?

Türkiye, bölgedeki tüm halklar için savaş ve zulüm demek olan iki ülkeyle, ABD ve İsrail'le birlikte askeri tatbikat düzenliyor.
Türkiye, İsrail ve ABD’nin düzenlediği “Güvenilir Denizkızı” (Reliant Mermaid) tatbikatı bugün başlıyor. Türk basını konuyu geçiştirse de, tatbikat bölgedeki tüm ülkeleri huzursuz ediyor.
İsrail’de yayınlanan İbraniceYediot Ahronot gazetesinin askeri analisti Ron Ben Yişai,Güvenilir Denizkızı tatbikatı hakkında şunu söylemişti:“Ortadoğu’daki en güçlü iki ordu kâğıda dökülmemiş bir askeri ittifakı sağlamaya odaklandıklarında ve dünyanın tek süper gücü bu sürece destek verdiğinde, bölgedeki diğer ülkelerin kaygılanmak için bir sebepleri vardır.”
Türkiye, İsrail ve ABD’nin hava ve deniz kuvvetlerinin ortak düzenlediği “ortak arama ve kurtarma” tatbikatlarından “Güvenilir Denizkızı” tatbikatı bugünTürkiye’nin ev sahipliğinde başlıyor. Tatbikatın canlı kısmı 19 Ağustos’ta başlayacak, 21 Ağustos’ta sona erecek.
Tatbikatın resmi amacı “deniz sularında acil durumlarda güvenlik önlemleri almak ve koordineli arama kurtarma çalışmaları yapmak” olarak açıklanıyor. Güvenilir Denizkızı tatbikatlarından ilki, 1996 yılında Refah partisi döneminde İsrail’le Türkiye arasında imzalanan askeri işbirliği anlaşmasının sonucu olarak 1998 yılında yapıldı. O günden beri üç ülkenin katılımıyla gerçekleşen tatbikat, Doğu Akdeniz’de uluslararası sularda düzenleniyor ve İsrail ile Türkiye arasındaki askeri ittifakın en önemli göstergesi sayılıyor.
Tatbikata katılan askeri güç Tatbikata üç ülkeden toplam 8 gemi, 4 helikopter ve 3 arama-kurtarma uçağı katılacak. ABD adına katılacak gemiler, Doğu Akdeniz’de bulunan ve ülkemizde en fazla Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kovmasıyla tanınan 6. Filo’ya ait.
6. Filo’dan tatbikata katılacak gemi ise USS Stout (DDG 55). Arleigh Burke tipi güdümlü füzeli bir destroyer olan bu gemi, ABD’nin diğer kruvazörlerine kıyasla hem daha büyük, hem de daha yıkıcı etkiye sahip. USS Stout’un ismi son olarak Türkiye’de 18 Haziran’da duyulmuş, Bodrum’a yanaşan gemi Türkiye Komünist Partisi üyelerince protesto edilmişti.
Geminin isminin daha fazla duyulmasını sağlayan ise, geçtiğimiz sene Ağustos ayında Gürcistan’da Rusya’yla yaşanan savaşın ardından ABD’nin Karadeniz’e en sık gönderdiği gemilerden biri olması. Son olarak geçen ay, 15 Temmuz’da ABD ile Gürcistan’ın ortak düzenledikleri deniz tatbikatında Karadeniz’e açılan ve bir arama/kurtarma işi için oldukça gelişmiş bir savaş gemisi olan USS Stout, nükleer füze atma kapasitesine sahip. Bu geminin Karadeniz’e giriş çıkışı Rusya tarafından protesto edilmiş, Rusya’dan bazı emekli amiraller gerekirse bu gemileri bir saat içerisinde batırabileceğini açıklamıştı.
İsrail’den katılacak gemilerden ikisinin INS Lahav ve INS Sufa fırkateynleri olduğu açıklandı. İkisi de füze donanımlı olan bu fırkateynlerden INS Lahav, 2006 yılında İsrail Lübnan’ı işgal ettiği sırada Lübnan limanlarını ablukaya alarak işgale katılmıştı.
Tek amaç arama kurtarma mı? Türk basınında Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan resmi açıklamanın yayınlanmasıyla geçiştirilen Güvenilir Denizkızı tatbikatı, üç ülke açıklamalarında “arama-kurtarma” tatbikatı olarak tanıtılsa da, görünüşe göre bölgedeki diğer ülkeler böyle düşünmüyor. Tatbikat, şimdiye kadar tüm Arap ülkeleri, Rusya, İranve hatta NATO üyesi Yunanistan tarafından kınandı.
Tatbikattan dolayı kendini doğrudan tehdit altında hisseden ülkeler Filistin, Lübnan ve Suriye. Doğu Akdeniz’in İsrail’le Türkiye arasında kalan bölgesindeki bu üç ülkenin de, İsrail’in katıldığı böylesi bir askeri tatbikattan çekinmeleri için yeterli sebep var. İsrail gemileri, abluka altında tuttukları Gazze kıyılarına sık sık ateş açıyor, balıkçı teknelerini batırıyorlar. Lübnan yakın zamanda İsrail işgaline uğradı, geçtiğimiz hafta İsrail ordusundan bir yetkili Hizbullah’ın varlığı nedeniyle Lübnan’a yeniden müdahale edilmesi gerekebileceğini söyledi. Suriye’ye ait Golan Tepeleri ise tüm dünya tarafından kınanmasına rağmen İsrail işgali altında bulunuyor. Suriye devlet gazetesi Tişrin, tatbikatı “fesat bir ittifak” olarak nitelemişti.
Rusya da tatbikatın “güvensizliği artırdığını ve bölgeye istikrar getirme çabalarına ket vurduğunu” açıklamıştı. İran ise İsrail’in bölgedeki her askeri hareketinden rahatsız olmakta haklı, zira İsrail bir süredir tüm dünya kamuoyu önünde İran’a saldırabileceğini söylüyor. Geçen ay iki İsrail denizaltısının ilk kez Süveyş Kanalı’ndan resmi izinli olarak geçerek Kızıldeniz’e açılması da İran’a karşı açık bir tehdit olarak algılanmıştı.
TATBİKATLARLA İLGİLİ GENEL BİLGİLER
TSK sitesinden alınmıştır
1. Tatbikatlar içeriği ve katılım düzeyleri göz önüne alındığında aşağıdaki şekilde sınıflandırılır:
a. Milli Tatbikatlar: Türk Silahlı Kuvvetleri Unsurlarının, gerektiğinde kamu kurum ve kuruşlarının katılımıyla icra etmiş oldukları tatbikatlardır.
b. NATO Tatbikatları: NATO’nun planladığı ve NATO’ya üye ülkelerin katılımlarıyla icra edilen tatbikatlardır.
c. NATO/BİO Tatbikatları: NATO’nun planladığı, NATO ve Barış İçin Ortaklık (BİO) ülkelerinin katılımlarıyla icra edilen tatbikatlardır.
ç. Özel Tatbikatlar (İkili-Üçlü): İki veya daha fazla ülke arasında imzalanmış anlaşmalara dayanarak yapılan protokoller çerçevesinde icra edilen tatbikatlardır.
d. Davet Tatbikatları (INVITEX): Diğer ülkelerin katılım maksadıyla davet edildiği millî tatbikatlardır.
e. Geçiş Tatbikatları (PASSEX): Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı sualtı ve su üstü unsurların, ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirmek maksadıyla öncelikle NATO üyesi ülkeler ile müştereken kısa süreli olarak icra ettikleri tatbikatlardır.
2. İcra edilen tatbikatların amacı; barış dönemi içerisinde eğitimle ulaşılan seviyeyi tespit ve test etmektir.
3. Günümüzde tatbikatlar, giderek yerlerini mümkün olduğu kadar çok ülkenin katıldığı daha küçük seviyede icra edilen birleşik, müşterek, ortaklık ve işbirliği tatbikatlarına bırakmaktadır. Bunun sonucunda icra edilen tatbikatlar, barış, dostluk ve işbirliğinin geliştirilmesi için kullanılmaktadır.

Türkiye'de ilk kez resmi kurumda Kürtçe dersi verilmesine Mardin Artuklu Üniversitesi'nde başlandı.
Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açılması için Yüksek Öğretim Kurulu'na (YÖK) yapılan başvurunun sonucu beklenirken, üniversitede akademisyenlere Kürtçe dil kursu veriliyor.
Türkiye'de ilk kez resmi bir kurumda verilen Kürtçe kursuna 15 akademisyen katılıyor.
Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün açılması için YÖK'e yapılan başvurunun sonucunu bekleyen Mardin Artuklu Üniversitesi'nde öğretim görevlilerine 1 aydır Kürtçe kursu veriliyor. Kurulacak Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde eğitim vermek üzere Bilkent Üniversitesi'nden Artuklu Üniversitesi'ne gelen Yrd. Doç.Dr. Selim Temo'nun verdiği kursa 15 akademisyen katılıyor. Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Entitüsü Müdürü Doç. Dr. İbrahim Özcoşar, sosyal bir üniversite olma vizyonuyla başlattıkları çalışmalardan birinin de Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açma çalışması olduğunu söyledi. Doç. Dr. Özcoşar, "Hem bu çalışmanın altyapısını oluşturmak hem de üniversitemizde çalışan sosyal bilimci akademisyen arkadaşlarımızın bölge halkı ile daha rahat iletişim kurmasını sağlamak için Kürtçe öğrenmek gerektiğini düşünerek bu kursu açtık" dedi.
Kendisinin de Kürtçe'yi öğrenmek için kursa katıldığını söyleyen Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. İbrahim Özcoşar, kursta öncelikle konuşma düzeyinde Kürtçe eğitimi verildiğini daha sonra Kürtçe dilbilgisi eğitimi verileceğini kaydetti.
Artuklu Üniversitesi'nde Kürtçe dil kursu veren Yrd. Doç.Dr. Selim Temo ise Kürtçe'nin o kadar da zor bir dil olmadığını söyleyerek kursun iki dönem devam edeceğini kaydetti. Kursta Latin alfabesi ile Kürtçe'nin Kirmancı lehçesini öğrettiklerini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Temo, ayrıca bütün katılımcılara özel olarak hazırlanan sözlük ve eğitim seti dağıttıklarını belirtti. Kursa katılan akademisyenlerden Şerife Çelik, bir halk edebiyatçısı olarak kursa katılma amacının Kürt mitolojisini araştırmak için Kürtçe'yi öğrenmek olduğunu söyledi. Çelik, "Bu bölgede ileride Kürt mitolojisi üzerine çalışmak istiyorum. Burada yaşayan halk Kürt olduğu için onların dilini öğrenmem lazım. Halkla konuştuğumda her zaman tercüman tutamayacağıma göre bu dili öğrenmeye karar verdim" dedi.
Kaynak: Radikal