28 Ağustos 2009 Cuma






İşgal devleti Siyonistleri Filistin topraklarına getirmeye devam ediyor: İşgal Devleti Latin Amerika’dan 366 Yahudi’yi Daha Filistin Topraklarına Getirdi.
Siyonist işgal devletinin Afrika ve Latin Amerika ülkelerinden Filistin topraklarına getirilecek Yahudileri taşımak için oluşturduğu hava köprüsüyle dün de (19 Ağustos Çarşamba) Latin Amerika'dan 366 Yahudi'nin işgal altındaki Filistin topraklarına ulaştırıldığı bildirildi. 366 kişilik bu grubun, geçen günlerde İngiltere'den gelen 180 kişilik gruptan hemen sonra işgal altındaki Filistin topraklarına getirilmesinin, işgal devletinin Afrika ve Latin Amerika ülkelerinden binlerce Siyonist'i buraya getirmek için başlattığı plan çerçevesinde gerçekleştiği ifade edildi. İşgal ordusu yaptığı açıklamada, gelen göçmenlerin askere alınacaklarını, yeni gelen grubun bu yıl içinde gelen en kalabalık grup olduğunu ifade etti. Dünyada yaşanan ekonomik krizi fırsat bilerek dünyanın dört bir yanında bulunan Yahudileri işgal altındaki topraklara getirmek için hazırlanan proje, daha önce Siyonist hükümet tarafından kabul edilmişti.


Fransa’nın Cannes Kentinde Türkiye'yi temsil Edecek ISTANBUL 2010 Konulu Basın Afişi içerdiği. Kim tarafından hazırlandığı belli olmayan ve internette mail yolu ile dolaşan afiş herkesin tepkisini aldı.Afişte figürler Türk’ten çok Çinliye Benzerken, homoseksüel, savaşçı, içki içip eğlenen erkek figürlerinin yanında, cariyelik, dansözlük yapan kadınlar da görülüyor.Afişi görenler 21. yüzyıldaki Türkiye Cumhuriyeti İstanbul’unun imajının zedelendiği görüşünde birleşiyor.

Suudi Prens Naif, suikasttan yaralı kurtuldu ABD’nin övdüğü ülkedeki El Kaide operasyonlarından sorumlu prens Muhammed bin Naif bombalı suikasttan yaralı kurtuldu. Suudi Arabistan'da kraliyet ailesi mensubu ve Terörle Mücadele Dairesi Başkanı Prens Muhammed bin Naif'e Cidde kentinde suikast düzenlendi. Aynı zamanda Suudi Arabistan içişleri bakanı Naif bin Abdül Aziz'in oğlu olan prensin olayda yaralandığı bildirildi. Suudi Arabistan resmi ajansının haberinde, Prens Muhammed bin Naif'in Ramazan dolayısıyla ziyaretleri kabul ettiği sırada, bir intihar eylemcisinin üzerindeki bombayı patlattığı kaydedildi. Eylemcinin aranan bir militan olduğu ve teslim olmak bahanesiyle prensle görüşmek istediği bildirildi. Saldırıyla, 2003 yılında El Kaide taraftarlarınca başlatılan şiddet olaylarında ilk defa kraliyet ailesi hedef alınmış oldu. Olayda Prens Muhammed'in hafif yaralandığı, saldırganın ise öldüğü açıklandı.
Prens Muhammed, ülkede El Kaide'ye yönelik başlatılan operasyonlardan sorumlu en yetkili isim. Uyguladığı yöntemler insan hakları örgütleri tarafından eleştirilmesine rağmen, ABD, prensin örgüte yönelik 'başarılarından' övgüyle söz ediyor.

SUDAN BÖYLE BÖLÜNDÜ

BİRDE ESKİ BİR FARKEDİŞ:
http://farkedilenler.blogspot.com/2009/03/resimleri-okumak.html





Darfur'da topyekün savaş fiilen bitti
Sudan'ın sorunlu bölgesi Darfur'da Hükümet ile isyancılar arasındaki savaşın bittiği bildirildi.Sudan'ın Darfur bölgesindeki BM Barış Gücü'nün komutanı, Sudan hükümeti ve bölgedeki isyancı güçler arasında altı yıldır süren savaşın fiilen sona erdiğini söyledi. Savaş 3 milyon kadar kişinin evlerinden olmasına yol açtı Bu hafta görevi bırakmaya hazırlanan UNAMID'in komutanı General Martin Agwai, isyancı grupların bölünmesiyle birlikte geçtiğimiz yıllardaki şiddetli çatışmaların bittiğini belirtti. Mwai, şu anda bölgede daha çok yerel düzeydeki anlaşmazlıklar ve haydutlardan kaynaklanan sıkıntılar çekildiğini kaydetti.  BM Darfur'daki savaşta şu ana dek 300 bin kişinin öldüğünü söylüyor. Sudan hükümetinin rasmi rakmalarına göre ölenlerin sayısı 10 bin. Çatışmaların neredeyse üç milyon kişinin de evlerini terk etmesine yol açtığı tahmin ediliyor. BBC'nin haberine göre BM ve Afrika Birliği'ne bağlı binlerce kişilik barış koruma gücüne komuta eden Agwai, bölgede son dönemde topyekün bir savaştan çok "güvenlik sorunları" yaşandığını belirtti. Agwai, "Haydutlar, su anlaşmazlığı gibi sorunları aralarında çözmeye çalışanlar var. Ancak topyekûn bir savaş yok. Bence bu sorunu aştık" dedi.'
Topyekûn savaş bitti' 
General Agwai , Darfur'da Adalet ve Eşitlik Hareketi dışında önemli bir tehdit oluşturan bir grup kalmadığı iddiasında bulundu. Bu grup geçen Şubat ayında Hartum yönetimiyle bir barış anlaşması imzalamış ve bu anlaşmayla geçen ay Mısır'da başlayan görüşmelerin yolu açılmıştı. Bölgede savaş, 2003'te Hartum yönetimini siyah Afrikalılara karşı Araplar lehine ayrımcılık yaptığı iddiasıyla suçlayan isyancı güçlerin hükümet hedeflerine saldırılarıyla başlamıştı.
Banu Avar'ın son kitabı "Böl ve Yut" taki Sudan bahsini okuyorum. El Beşir hakkında yapılan bütün olumsuz yayınlar, verilen kararlar, çıkan kargaşaya (fikir ve eğilim kargaşası) bu hakiki gözlemlerin bir ışık tutacağını sanırım.
Önce şu Hartum adı konusunda küçük bir bilgi. Nil Nehri'nin hortuma benzemesinden kaynaklanan Osmanlı'nın verdiği bir isim bu. Ama Batılıların okuduğu gibi, şimdi biz de ona Hartum diyoruz. Sonra şu küçük tesbitle yazıya devam edelim:
"Çin'le olan yakın ilişkisi Amerika'nın hiç hoşuna gitmiyor. Üstelik Sudanlılar Çin'i, saygıyla selamlıyor. Kıyamet de burdan kopuyor."
Hortum üniversitesi öğrenci temsilcisi Abdullah'ın "arabulucu" batılılar için yaptığı yorum da şu:
"Avrupa ve Amerika, Darfur halkının içinde bulunduğu durum için Sudan'ı suçluyorlar. Darfur bizim iç sorunumuzdur. Batı buraya elindeki tüm gücüyle müdahale ediyor. Çünkü Sudan'da petrol ve altın var. Onların derdi halk değil, Sudan'ın doğal kaynakları. Sudan'da kontrolü ele geçirmek için bahane arıyorlar."
"Peki ya BM diye soruyorum."
"Onların da Sudan'a hiçbir faydası yok. BM sadece Amerika'nın kararlarını uygular."
"Nitekim Sudan hükümeti 2006 yılında BM temsilcisi Jan Pronk'un üç gün içinde ülkeyi terk etmesini istemişti. Sudan hükümeti BM'ye bağlı örgütlerin faaliyetlerinin Sudan için askeri tehdit oluşturduğunu ifade etmişti. Bu kararın akabinde Sudan'a acil müdahale kampanyası başladı. Sudan'ın Batı bölgesi Darfur yabancı barış gücüne kapıyı açmalıydı. Sudan hükümeti bu kampanyaya bir yıl dayandı ama sonunda pes etmek zorunda kaldı. Darfur'da on binlerce yabancı asker arabulucu rol oynayacaktı."
"Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir'in danışmanı Gâzi Atabari Nil'in kıyısında yer alan Omdurman'daki hükümet binasının penceresinde Türk yapımı köprüyü ve tüm bereketiyle akan Nil'i göstererek:
"Afrika boynuzu nerede yer alıyor bir bakın. Kızıldeniz'in tam karşısındayız. Kızıldeniz Ortadoğu'ya ve Avrupa'ya açılan su yoludur. Ordaki limanlar hayati önemdedir. Bu yüzden buraya el koyma gayretleri var." diyor.
Gazi Atabari'nin son sözleri bugün El Beşir hakkında söylenenleri özetler mahiyettedir:
"Bir isyancı grup gidip İsrail'e büro kurdu. Tüm bu süreçte bir şey iyice belirginleşti. Darfur'la ilgili baskının, kumpasların ardında Amerika ve İsrail vardır. Darfur olayı alabildiğince büyütüldü. Darfur bir maskedir. Filistin, Lübnan, Irak'taki cinayet ve katliamı perdelemek için kullanıldı."
ANSİKLOPEDİK BİLGİ
DARFUR BÖLGESİ
Darfur, (Arapça; Fur'ların Yurdu) Sudan'ın batısında bölge.Libya, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ile çevrilidir. Kendi içinde 3 ayrı eyalete bölünmüştür; Gharb Darfur(Batı Darfur), Janub Darfur (Güney Darfur) ve Shamal Darfur (Kuzey Darfur).
Darfur Sultanlığı
Sudan'ın bugünkü Darfur eyaletinin topraklarında 1640 yılından 1916'ya dek Osmanlı Devleti'ne bağlı olarak varlık gösteren Darfur Sultanlığı 22 Mayıs 1916'da başkenti Faşir'deki muharebede İngilizlere karşı alındığı yenilgi sonucu tarihe karıştı.
DARFUR SORUNU
Daha çok bilgi için: Sudan#Darfur_Sorunu
Sudan, genel olarak komşusu Çad'la çatışmalar kendi içinde iç savaşlar yaşarken, batısındaki Darfur bölgesinde yaşanmakta olan sorun, tüm dünyanın dikkatini çekmektedir. Çatışma, birkaç yıldan beri "etnik temizleme" ve katliamlara yol açarak devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Darfur'da 180.000 kişinin öldüğünü, 2 milyona yakın insanın evsiz kaldığını bildirmektedir. İngiltere Parlamento Raporu ise ölü sayısını 300.000 olarak bildirmektedir. Evsiz kalarak mülteci durumuna düşen insanların büyük bir çoğunluğu, Arap olmayanlardan oluşmaktadır ve Arap Janjaweed saldırılarına maruz kalmışlardır.

 Ergenekon davasının 106. duruşmasında Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan'ın tahliyesine karar verildi.
Ergenekon davasının 106. duruşmasında Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan'ın tahliyesine karar verildi. Özcan, "burada hukuk yok 100 binlerce sayfanın kimse altından kalkamaz" dedi.
Mahkeme Özcan ile birlikte Aydın Yüksek ve Süleyman Esen'in de tahliyesine karar verdi.

EDINBURGH - Hükümet, 1988 yılında Pan Am uçağında 270 kişinin öldüğü bombalı saldırıdan müebbet hapisle cezalandırılan Megrahi'nin kanser olduğu için serbest bırakılmasına karar verildiğini bildirdi.
Adalet Bakanı Kenny MacAskill, "2001 yılında hüküm giyen Megrahi'nin son aşamasına gelmiş prostat kanseri nedeniyle serbest bırakılmasına ve ölmek üzere ülkesine dönmesine karar verdik" dedi.
UZUN BİR ADLİ VE DİPLOMATİK HİKAYE... 21 Aralık 1988'de düzenlenen Lockerbie saldırısı, uzun adli ve diplomatik bir hikayeye sahip. 270 kişinin ölümüne yol açan saldırının ardından yaşanan sürecin kronolojisi şöyle:
21 Aralık 1988: Pan Amerikan şirketine ait bir Boeing 747, İskoçya'nın Lockerbie kasabası üzerinde infilak etti, 270 kişi öldü.
13-14 Kasım 1991 : ABD ve İngiltere'de 2 Libya istihbarat ajanı Abdülbaset Ali Muhammed El Migrahi ile Amine Halife Fimah saldırıyla ilgili suçlandı.
24 Ağustos 1998: Londra ve Washington, 2 zanlının Hollanda'nın Lahey kentindeki Zeist Kampında bir İskoç mahkemesi tarafından yargılanmasını kabul etti. Libya 26'sında onayını verdi.
5 Nisan 1999: Zanlılar Libya'nın başkenti Trablus'ta, Hollanda'ya gitmek üzere BM yetkililerine teslim edildi. Libya'ya uluslararası yaptırımlar hemen askıya alındı.
3 Şubat 2000: İki zanlı suçsuz olduklarını söyledi.
3 Mayıs 2000: Davanın görülmesine başlandı.
31 Ocak 2001: Migrahi ömür boyu hapse mahkum edildi ve temyize gitti. Fimah aklandı. Libya, BM yaptırımlarının acilen kaldırılmasını talep etti
23 Ocak 2002: Zeist Kampında temyiz davası başladı.
14 Mart 2002 : Ceza onandı.
29 Mayıs 2002: Saldırıda ölenlerin ailelerinin avukatı Libya'nın 2,7 milyar dolar tazminat önerdiğini duyurdu. Trablus, gayri resmi temasları doğruladı.
13 Ağustos 2003: Libya, İngiltere ve ABD, yaptırımların kaldırılması karşılığında Libya'nın 2,7 milyar dolar tazminat ödemesi konusunda anlaşmaya vardı.
15 Ağustos 2003: Libya, bu olaydan resmen sorumlu olduğuna dair mektubu BM'ye sundu.
22 Ağustos 2003: Libya, sözü edilen miktarda parayı, muhafaza edilmesi amacıyla İsviçre'de uluslararası bir bankaya havale etti.
12 Eylül 2003: BM yaptırımları kaldırdı. ABD ve Fransa çekimser kaldı.
24 Kasım 2003: Migrahi'nin cezası minimum 27 yıla dönüştürüldü.
28 Haziran 2007: Migrahi'ye ikinci kez temyize gitme hakkı tanındı.
21 Ekim 2008: Megrahi'nin avukatları müvekkillerinin prostat kanseri olduğunu ve ileri safhada bulunduğunu açıkladı.
Ekim 2008: Libya, tazminat tutarını ödedi ve ABD ile Libya arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin önündeki son engel de kalkmış oldu.
14 Kasım 2008: Edinburg Temyiz Mahkemesi, Libyalının şartlı tahliyesini reddetti.
12 Ağustos 2009: İngiliz BBC ve Sky televizyon kanalları, Migrahi'nin sağlık nedenleriyle yakında salıverileceğini ve Libya'ya gönderileceğini açıkladı.
18 Ağustos 2009: Migrahi ikinci kez temyize gitmekten vazgeçti.
20 Ağustos 2009: İskoç hükümetinin Migrahi'nin sağlık nedenleriyle salıverilip Libya'da bir cezaevine gönderilip gönderilmeyeceğine karar vermesi bekleniyor.

Hükümlüsünü Serbest Bırakması, Hata

(umarım apo yu bırakın demezsin)

Barack ObamaAbd Başkanı Barack Obama, 1988'deki Lockerbie Faciasının Hükümlüsü Libyalı Abdülbasit El Megrahi'nin İskoçya Hükümeti Tarafından Serbest Bırakılmasının Hata Olduğunu Söyledi. Obama, Lockerbie Hükümlüs Ünün Serbest Bırakılmasıyla İlgili Soru Üzerine, Libya'ya Çağrıda Bulundu Ve Megrahi'nin Kahraman Gibi Karşılanmamasını, Ev Hapsine Alınmasını İstedi. Londra-New York Seferini Yapan Pan Amerikan Yolcu Uçağı, Düzenlenen Bombalı Saldırı Sonucunda, 10 Bin Metre İrtifadayken İskoçya Üzerinde İnfilak Etmiş, Faciada 270 Kişi Ölmüştü.