9 Ağustos 2009 Pazar

Yazı şu anda yapılanları özetliyor gibi. Her gün TSK hakkında karalayıcı haberler yapan taraf-zaman vb. (neredeyse tamamı) aşağıda yapılanların on mislini (üstelik terbiyesiz bir uslupla) yapmıyor mu?
TSK’yı neredeyse terör örgütünden kötü duruma düşürmeye çalışmıyorlar mı?
Genelkurmay başkanı bu nedenle birkaç kez açıklama yapmak zorunda kalmadı mı?
Uydur kaydır belge diye defalarca çekilmiş, okunamaz hale getirilmiş fotokopilerle kamuoyu zehirlenmeye çalışılmıyor mu?
Hilmi Özkök tarihe ÇUVALCI PAŞA olarak geçmiştir. Bir utanç abidesidir. Türk onur ve şahsiyetini ayaklar altına alan bu olay karşısında aciz kalmış, tarihe acizliğiyle geçmiş bir kişidir. Keşke o zaman ki askerler bu olaylar yaşanmadan onu istifaya zorlaya bilseydi. Keşke istifa etseydi de bu rezillik yaşanmasaydı.
Bazen bir kurumun başına orayı dolduramayacak, yeterli donanıma sahip olmayan insanlar gelebilir. Bununda demokrasilerde çözümü vardır. Görev süresi içerisinde şayet yetersizliğinden dolayı toplum zarar görecekse (ki Hilmi Özkök yüzünden görmüştür) alt kademelerinde çalışanlar veya sıradan vatandaşların gösterecekleri tepkiler kişinin istifasını sağlaya bilir. Bu otokontroldür, darbe değildir ve darbe yapmaya da gerek yoktur. Başarısızlıklara gösterilmiş her tepkiyi darbeye bağlayarak birilerini suçlamak maksatlıdır ve amacı da bellidir. Ergenekon davası saçmalığıyla halktan ekonomik yıkımı gizlemek, toplumsal korku ve terör yaratarak ülkeyi ulusal çizgiden uzaklaştırmak, üniter yapısını bozmak, derebeylik eyaletleri oluşturarak emperyalistlere tepsi içinde sunmaktır. Susturulmuş, içeriye atılmış aydınlarının olmadığı bir toplum her tarafa çekile bilir. Hele zaman gibi nerden nemalandığı belli, beleş dağıtılan gazeteleri varsa, tv kanalları varsa. işledikleri suçlardan, terörden, talandan ve yetimin yenilen haklarının vebalini ödemekten ancak emperyalistlerin bölücü taleplerine kayıtsız şartsız uymakla kurtula bilirler. Bütün mücadele yalan dolan budur. Akp ve medyası kendini emperyalistin kucağına atmıştır. Artık kurtuluşları Türkiye Cumhuriyeti’nin dağılması ve emperyalistlerin tüm taleplerinin yerine getirilmesi ile mümkündür.
Tüm yalan dolan ve yargıya sızmış adamlarıyla, medyasıyla bunun mücadelesini veriyor. Akli dengeleri bozuldu ve emperyalistlerin sonu gelmez talep ve isteklerini Türk halkın açıklayamaz duruma geldiler. Halkın nezdinde komik duruma düştüler. Yalanları ve ayak oyunları artık sırıtıyor. Aşağıdaki haberde bunun bir başka örneği.
Tekrar ediyorum; keşke Hilmi ÖZKÖK’te parmak kadar onur ve şahsiyet olsaydı, otokontrol çalışsaydı da istifa etseydi. 11 askerimizin başına geçirilen çuval kepazeliği yaşanmasaydı. Hilmi ÖZKÖK’ü istifa ettirmeye çalışanları alnından öpmek gerekir. İleriyi daha önceden gördükleri için. Bu kepazeliği engellemeye çalıştıkları için.
Başarılı olamamışlardır.
Olsun; en azından üzerilerine düşen görevi yapmışlardır. Tarih hepsini kaydetti ve konuşacaktır.
Kıbrıs meselesinde de gösterdikleri hassasiyet ve aşağıda yazanlar bir komutan için onur verici mücadelelerdir. Bunu bir suç gibi atfeden zihniyeti düşünmek istemiyorum. Bunun suç olmadığını onurlu bir askerin yetkisi olduğunu kendileri de biliyorlar. Ama baktıkları taraf ABD ve emperyalist çıkarlar olduğu için onlara suç gibi görülüyor. Bu suçlamaları CİA ajanı yapsa bile bu kadar taraf olamazdı.Çünkü;CİA ajanı bile Kıbrıs’ın bir Türk vatanı olduğunu ve Anavatan TÜRKİYE’NİN Kıbrıs’taki Rum ve AB çıkarlarına karşı önlem alacağını bilir.Ama zavallı devşirmeler “kraldan fazla kralcı” olduklarından bunu göremiyorlar.
Ergenekon, Özkök'ü istifa ettirip yerine kimi getirecekti?
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen Ergenekon soruşturmasıyla ilgili 3. iddianamede, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün istifa ettirilip yerine Orgeneral Aytaç Yalman'ın getirilmek istendiği ortaya çıktı.
Bunu ise darbe planları çerçevesinde Başkanlığını Orgeneral Şener Eruygur'un yaptığı Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun gerçekleştireceği belirtiliyor.
Ergenekon zanlısı Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon'dan ele geçirilen dijital veriler içerisinde yer alan 'opera-son' isimli word belgesinde dikkat çekici bilgiler yer alıyor.
Aralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına, Orgeneral Hurşit Tolon, Orgeneral Fevzi Türkeri, Orgeneral Oktar Ataman ile emekli Orgeneral Çetin Doğan ile bazı Korgeneral, Tümgeneral ve Tuğgenerallerin bulunduğu çok sayıda generalin önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ü istifa ettirmek; daha sonra da AK Parti iktidarını düşürmek amacıyla uygulanacak bir strateji belirlediği ve uygulamaya koyduğu tespit edildi.
Strateji, esas olarak Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'ın istifa etmemesi üzerine belirlenip; Yüksek Askeri Şura'nın ağustos toplantısından önce söz konusu kişilerin Ankara'da yaptığı toplantıda kararlaştırılmış. Ergenekon iddianamesine göre halen özel kuryelerle söz konusu planın geliştirilmesine ve uygulanmasına çalışılıyor.
Planın yürürlüğe konulması için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün istifa ettirilip yerine Orgeneral Yalman'ın getirilmesi esas alınıyor. Söz konusu istifanın sağlanamaması durumunda belirlenen stratejinin de uygulanmasının mümkün olmadığı, söz konusu grup tarafından kabul edilmekte ve istifanın sağlanması için tüm çabanın gösterilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun hazırladığı ve uygulamaya koyduğu darbe planları çerçevesinde, Hilmi Özkök'ün istifası talebini içeren kendileri tarafından kaleme alınmış mektupları, muvazzaf askerler tarafından hazırlanmış görüntüsü verilerek Hilmi Özkök'e gönderilmek suretiyle onu baskı altına almaya çalıştıkları
Darbe hazırlıklarına destek sağlamak amacıyla emekli generallere mektup gönderdikleri
Ulusal yayın yapan gazete ve televizyon sahiplerinin çağrılarak, iktidardaki hükümet aleyhine ve özellikle askerin hükümete bakış açısını sert mesajlarla topluma duyurulması amacıyla yayın yapılması için baskı yapıldığı ve bu yapılan baskılar sonucunda amaçlanan yayınların yapılmasının sağlandığı
Örgüt yöneticisi İlhan Selçuk'un ve örgüt üyesi Mustafa Balbay'ın talimatları ile Cumhuriyet gazetesinin örgütün amacı doğrultusunda bu yöndeki haberleri manşetten vermek suretiyle darbe hazırlıklarına katkıda bulunmaya çalıştıkları
Ülkede kargaşa meydana gelmesini sağlamak amacıyla öğrencileri gösterilerle sokağa dökmeye çalıştıkları, bu amaçla bazı Rektörlerle görüştükleri, ayrıca Rektörlerden hükümete sert tepki göstermelerini istedikleri, bunun üzerine harekete geçen bazı rektörlerin Hükümet aleyhine sert açıklamalar yaptıkları
Dönem iktidarda bulunan hükümeti parçalayıp ülkeyi yönetmeyecek hale getirmek ve bunun sonucunda ülkede çıkacak kaosla darbeye zemin oluşmasını sağlamak amacıyla örgüt üyesi İsmail Yıldız'a milletvekilleri hakkında araştırma yaptırdıkları ve bu yolla iktidar partisinden ayrılabilecek nitelikteki milletvekillerini tespit ettikleri, bu doğrultuda örgüt üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız'ın mecliste yer almayan bazı siyasi parti liderleri ile görüştükleri ve yapılan bu görüşmeyi kayda aldıkları
Bu amaçla bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratların siyasi görüşleri ve yaşam tarzları ilgili kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydettikleri belirlendi.
ERUYGUR, KIBRIS BÜYÜKELÇİSİNİ MAKAMINA ÇAĞIRARAK TALİMATLARI KENDİSİNDEN ALACAĞINI SÖYLEMİŞ
Ergenekon yapılanmasının stratejileri arasında "Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğe götürmek" de yer alıyor. Bu amaçla sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmeye çalıştıkları ve böylece ülkenin dış politikasının olumsuz yönde etkileyerek siyasi istikrarsızlığı sağlamaya çalıştıkları ortaya çıktı.
Ergenekon zanlılarından eski Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener Eruygur'un, strateji doğrultusunda Kıbrıs Büyükelçisi'ni makamına çağırdığı da belirlendi.
Ele geçirilen ses ve görüntülerde Eruygur'un, büyükelçiye bundan sonraki süreçte her talimatı kendisinden alacağını; Genelkurmay Başkanı çağırdığında kendisine basit bilgileri vereceğini, önemli husustaki bilgileri bizzat kendisine vermesi gerektiği şeklinde talimat verdiği tespit edildi.
Ayrıca bu dönemde "Ulusal Birlik Hareketi"ni kurdurarak kendilerine yakın sivil toplum kuruluşlarını tek merkezden yönetmeye çalışmışlar. Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun planları arasında yer alan "sendikaların manipüle edilmesi" stratejisine uygun olarak özellikle Ergenekon zanlısı Mustafa Özbek'in başkanı olduğu Metal-İş sendikası ile kendileriyle birlikte hareket edecekleri yönünde tespitler yaptıkları, bazı sendikaları amaçlarına uygun olarak yönlendirdikleri anlaşıldı.
(CİHAN)

Hiç yorum yok: