6 Ocak 2010 Çarşamba


ABD'DEN DÜZENLİ TAKİP EDİLİYİYORUZ. 
Neden mi bu konuyu açtık:
Naçizane bloğumuzun düzenli olarak ABD’den özellikle Prensilvanya yakınlarından takip edildiğini tespit ettik. Bakın burada kimler var:
 işte blogun takip edildiği noktalar


 ****************************************************
Hürriyet yazarı Tolga Tanış’ın, 21 Haziran 2009 “HÜRRİYET FETHULLAH GÜLEN ABD'DEKİ EVİNE GİRDİ” adlı yazısından alındı.

ADI "KAMP"Gülen'in, Manhattan'a 140 km. uzaklıkta, Saylorsburg kasabasında yaşadığı çiftliğe “kamp” deniyor. 21 Mart 1999'da gelmişti Amerika'ya. New Jersey'de kısa bir süre için kullandığı ev dışında, aşağı yukarı 10 yıldır burada. Arazi, 1993'te yakın arkadaşı Necdet Başaran tarafından satın alınmış. Golden Generation (Altın Nesil) Vakfı adına, Türkiye'den gelecek öğrencilere eğitim verilmesi için. Ancak Gülen 28 Şubat döneminde Türkiye'den ayrılınca, kendisine tahsis edilmiş.
7 ÇALIŞAN VARKampta, biri inşaat halinde 9 müstakil ev var. Bu evlerden birinde Gülen kalıyor. Diğerleri ise ziyaretçiler için misafirhane, yemekhane, mescit olarak kullanılıyor. İçeride aşçı, bulaşıkçı, teknisyen, kapı görevlisi, toplam 7 hizmetli var. Hepsinin evleri kampa yakın yerlerde. Aileleriyle 1000-1500 dolar arası kiralık evlerde kalıp, Golden Generation'dan maaş alıyorlar. 


"Nurettin Veren'in, en aşağı dört tane bakanın Gülen’in izni olmadan öksüremeyeceğini iddia ettiğini" ve savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu belirttiği açıklamadan ilgili bolum:

Olmuyorlar. Olamıyorlar değil, şuurlu yapıyorlar... Fethullah Gülen’in dini idare ve siyasete alet etmemesi lazımdır. Milli Eğitim’den, İçişleri Bakanlığı’ndan, Adalet Bakanlığı’ndan elini ayağını mut-la-ka çekmesi lazımdır. Yoksa çektirirler.

—AKP ile ilişkileri mi var diyorsunuz...

Yahu göbek bağı var... 
Nurettin Veren, en aşağı dört tane bakanın Gülen’in izni olmadan öksüremeyeceğini iddia etti. Ben de bu iddiaları savcılığa taşıdım...

—Kimdi bu bakanlar?
Cemil Çiçek,
Ali Coşkun, 
Abdülkadir Aksu  ve
Hüseyin Çelik’ten bahsediyor. Bu iddiaların araştırılması lazım...

—Veren’in Gülen cemaatinden ayrıldığı için iftira attığı söyleniyor...

Bu laflar boş laflardır. Veren’in iddialarını da tetkik edecek merci savcılıktır. Savcılık harekete geçsin, tespitlerini yapsın, ondan sonra iftira mıdır değil midir anlayalım.

—Fakat Gülen ve Ak Parti’nin arasının pek de iyi olmadığı söylentileri de var...

Peki öyleyse... Son Amerika’ya giden iki tane bakan, Abdullah Gül ile Mehdi Eker... Kendisini ziyaret etmiş mi etmemiş mi? Bir açıklasın bakalım...

—Ne zamandı bu ziyaret?

Son altı ay içerisinde... Kur’an-ı Kerim'e el basarak açıklasın ama...


HOCAEFENDİ İÇİN YENİ SUÇ DUYURUSU!

İstanbul bağımsız Milletvekili Emin Şirin, Fethullah Gülen hakkında ididalarda bulunan Nurettin Veren'in açıklamalarının değerlendirilmesi amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.


Edinilen bilgiye göre Emin Şirin, Nurettin Veren ile birlikte Ulusal Kanal'da 3 Haziran'da katıldığı Aydınlık Kürsü programının deşifresiyle birlikte Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Şirin, Veren'in, "Ben bir ihbarcı konumundan öte, bir şahidim. Savcılara diyorum ki, Sayın Savcılar ben, ihbarda bulunmanın ötesinde canlı şahidim. Beni birileri yok ettikten sonra mı benim ifademe müracaat edeceksiniz. Ben canlıyken benim ifademi alın" dediğini aktardı.
Şirin, "Eğer bu iddialar Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 2000/124 E.Sayılı dosyayı alakadar ediyorsa, Nurettin Veren'in bu davada tanık olarak dinlenilmesi ve ayrıca, bu iddiaların ihbar kabul edilerek Nurettin Veren'in ifadesine başvurulmasını ve eğer bir cürüm unsuru görülürse gerekli hukuki işlemlerin yapılmasını ve eğer bu dosyayı alakadar etmese bile ayrıca ihbar kabul edilmesini arz ederim" dedi.

İDDİALAR NELER?
Nurettin Veren, Şirin'in suç duyurusuna konu olan programda; Gülen'in mükemmel vaazlarıyla Kuran'ı anlatmasıyla insanları cezbettiğini, 
Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçekİçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, eski İçişleri Bakanı Şehabettin Harput ile yüzlerce kez görüştüğünü, bu isimlerin Gülen'in 'yat' demesiyle yatıp, 'kalk' demesiyle kalkacağını", Ali Talip Özdemir ile birlikte bu dört isimin Gülen isteseydi geçmişte ANAP'a değil CHP'ye bile geçebileceğini, Başbakanlığı döneminde konutta Tansu Çiller'e 2.5 saat boyunca Gülen'i anlattığını, ondan sonra Çiller'den fevkalade destek ve yakınlık gördüklerini, Gülen'in "Türkiye işgalinin 1998 ve 2000 yılında bittiğini", "imamlarının" güvenlik ve istihbarat birimleri de dahil devletin her kademesinde yer aldığını, Turgut Özal ilk kez milletvekili adayı olduğunda Gülen'in talimatıyla evde hasta yatan ninelerin dahi sedyeyle oy vermeye götürüldüğünü, artık bütün dinleri harmanlayarak evenjalist bir din anlayışıyla dünyaya yeni bir model sunmak istediğini, 'Derin Fethullah devletinin en büyük çete olduğunu, devlet bilincine varması gerektiğini" iddia etmişti.

GÜLEN'İ AKLAMA ÇABASI

Sivil toplum örgütleri, son dönemde Fethullah Gülen'le ilgili yazı dizilerinin ABD destekli bir merkezden yönetildiğini belirterek amacın Cumhuriyeti içeriden vurmak olduğunu savundular. Sivil örgütler, Gülen'i öven gazetelere karşı kampanya başlatacaklarını açıkladılar.

Bağımsız Milletvekili Emin Şirin de basının Fethullah Gülen'e olan ilgisini 3 nedene bağladı: Birincisi tiraj kaygısı, ikincisi Gülen'in kendisini aklama gayreti, üçüncüsü de gazete sahiplerinin cemaatten maddi beklentisi.
...
Yazı dizilerine tepki gösteren sivil toplum örgütleri kampanya başlatacaklar

Basının Fethullah 'aşkı'
İstanbul Haber Servisi - Türk basınında bir süredir birbiri ardına yayımlanan Fethullah Gülen hakkındaki yazı dizilerine sivil toplum kuruluşları tepki gösterdi. Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer , Gülen haberlerini utançla ve kaygıyla izlediğini belirtirken İP İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel , Gülen yazı dizilerinin amacınının cumhuriyeti içeriden yıkmak olduğunu savundu.

Sabah gazetesinde 26 gündür Emre Aköz ve Nevzat Atal tarafından hazırlanan ''Saidi Nursi'den Fethullah Gülen'e Nur Cemaati'' yazı dizisinin ardından bugün de Milliyet gazetesinde Mehmet Gündem 'in yazı dizisi başlıyor. Gülen röportajını Zaman gazetesinin eski yazarı Mehmet Gündem'in yapması dikkat çekiyor.

Gündem, 1996'dan 2001'in sonlarına kadar Zaman gazetesinde haftalık röportaj yazarlığı yapmış, Kasım 2001-Mayıs 2003 tarihleri arasında da Zaman'ın yorum sayfalarının editörlüğünü üstlenmişti.

Gündem, 2004'ün başından bu yana Milliyet gazetesinde çalışıyor.

Milliyet gazetesi yazıişleri müdürlerinden Tahir Özyurtseven , ''Sabah gazetesindeki Gülen dizisinin hemen ardından neden Fettullah Gülen röportajı yayımlıyorsunuz'' sorusunu şöyle yanıtladı:

''Sabah'taki herkesin bildiği şeylerdi. Sıcak bir haber içermiyordu. Gündem, aylar öncesinden röportaj için randevu almıştı. Özellikle Sabah'taki dizinin bitmesini beklemedik. Gülen ile koşullar gereği haber değeri taşıdığı için röportaj yaptık.''

Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (STKB) önümüzdeki günlerde bu yazı dizilerinin yayımlandığı Sabah ve Milliyet gazetelerinin satın alınmaması için geniş kapsamlı bir kampanya başlatmaya hazırlanıyor.

Kasetlerden sonra ne değişti
STKB üyesi Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşer, bu gazetelerde Gülen'e karşı başlayan ''büyük aşkı'' , kaygı ve utançla izlediğini söyledi. 1999 yılında Gülen'in cumhuriyet karşıtı konuşmalarını içeren kasetlerinin medyada yer aldığını anımsatan Yaşer, ''O kasetleri yayımlayan da bugünkü yayınları yapan da aynı medya. Toplumu aydınlatması gereken medya, insanları yanlış yollara yönlendiriyor. O kasetlerden sonra ne değişti ki medya Gülen'in peşine düştü. İleride yeni kasetler çıksın onları da yayınlarlar. Yayın politikaları çok kişiliksiz'' dedi. Yaşer, Gülen'in eğitim kurumlarında öğrenim görmüş bazı gençlerin kendilerine başvurduğunu ve orada yaşananların anlatıldığı kitaplar basıldığını anlatarak o kitapların toplatıldığına dikkat çekti. Bu yayınların arkasında büyük paralar döndüğünü iddia eden Yaşer, ''Çünkü, zamanında bize de paralar teklif edilmişti. Medya, tarikatlara alet oluyor. Gülen'in o kasetlerini yayımlayan medya tarafından bugün baş tacı edilmesi düşündürücü'' diye konuştu.

İşçi Partisi İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel de Gülen'in sağ kolu Nurettin Veren 'in Aydınlık dergisi ve Ulusal Kanal'a yaptığı önemli açıklamaların ardından Amerikancı medyada Fethullah Gülen'i parlatma kampanyası başlatıldığını kaydetti.
Gülen'in Pensilvanya'da 130 dönümlük çiftliğinde, CIA'in yakın koruması altında 6 yıldır Türkiye düşmanı faaliyetini sürdürdüğünü ifade eden Önsel, ''tarikatlar koalisyonu'' nun hükümetin birçok bakanlığını elinde bulundurduğunu belirtti. 

08.01.2005 Cumhuriyet gazetesinden alınmadır


KÜRT İSLAMCILARIN DEĞİŞMEYEN İSMİ:
ABDÜLKADİR AKSU
...

Özellikle 1990’lardan sonra, Kürt İslamcıların hükümet olduğu dönemlerin bir önemli özelliği daha vardır: Adülkadir Aksu’nun İçişleri bakanı olması.

Türt-İslamcılığın en yüksek aşamasına geldiği ANAP iktidarının İçişleri Bakanı ile Kürt-İslamcılığının en yüksek aşamasına geldiği ve devleti tehdit ettiği günümüz AKP iktidarının İçişleri bakanı aynıdır.

Yine büyük bir tesadüf olacak, emniyette, devletin kritik mevkilerinde, Kürtçü ve Şeriatçı kadrolaşmanın yoğun olduğu, İçişleri Bakanlığına bağlı kurumların, devlete karşı gelme, devlet düşmanlığı yapma cesaretini gösterdiği dönemler yine Aksu’nun İçişleri Bakanı olduğu dönemlerdir. Polis içersinde Fethullahçı yapılanmanın temellerini Aksu atmıştır.

Bir iki ay öncesini hepimiz hatırlıyoruz. DTP’li belediye başkanları, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı, devletin aleyhinde ortak bildiri yayınlamışlar ve hiçbir yaptırımla karşılaşmamışlardır. Doğu illerinde devlete karşı ayaklanan insanları yönlendirenler yine bu belediye başkanlarıdır. İnsanlar, devleti değil belediye başkanlarını dinlemektedirler.

PKK’lıların cenazeleri, DTP’li belediyelerin tahsis ettiği ambulanslarla kaldırılmakta, ölen PKK’lılar için yine bu belediyeler tarafından anıtlar dikilmektedir. Ancak İçişleri Bakanı tüm bunlar karşısında sessizdir. Tüm bu olup bitenlere göz yummaktadır. Tüm bunlara göz yummak, devlete karşı PKK’lıyı desteklemekten başka anlama gelir mi? Aksu Emniyet’i öyle bir hale getirmiştir ki, kendi milletine düşman, Türk devletine düşman, Atatürk’e düşman insanlar Emniyet’i doldurmuşlardır.

Hemen hatırlatmakta fayda var. Atatürkçü aydınlara karşı en çok kimin döneminde saldırılar olmuştur, en çok kimin döneminde Atatürkçü aydınlar öldürülmüştür?

Bu dönemlerde İçişleri bakanı hep Abdülkadir Aksu’dur.

Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu gibi Atatürkçü aydınlar Aksu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde öldürülmüş ve hiç birinin faili bulunmamıştır.

Türk Solu

Kuzey Fırat

 http://www.turksolu.org/109/kfirat109.htm

AKP KÜRT-İSLAM DEVLETİ İSTİYOR
Güneş Ayas

Nurcu Bakana göre Atatürk yedi düveli yenmemiş
Devam edelim; infazlardan sonra Hüseyin Çelik kurtuluyor ve hemen Fethullah’a sığınıyor. Bundan sonra o bir Fethullah’çıdır. Fethullah’ın okullarının reklam kampanyalarına çıkar, Fethullah’ın DGM’deki yargılaması başladığında ilk karşı çıkanlardan biri olur.
Hüseyin Çelik yalnız Türklüğe değil Atatürk ilkelerine de karşıdır. O’na göre 10 Kasım anmaları “ilkel kabilelerin tapınmaları”na benzemektedir, saygı duruşunda bulunmak ise “yatırdan bir şey istemek” gibidir. Türkiye’de Atatürk’ün manevi kişiliği “ancak kanunlarla korunabilmektedir.” Yoksa halkın sevgisi samimi değildir. Çelik Türk milletinin verdiği Kurtuluş Savaşı’na bile inanmamaktadır:
“Milli mücadelede Atatürk yedi düveli denize döktü diye körpe beyinlere telkinde bulunursanız... İngilizlerin, Fransızların ve İtalyanların hiç de ordularla, silah zoruyla çıkarılmadıklarını öğrendikleri zaman milli mücadele şaibe altında kalmaz mı?”
Milli Eğitim Bakanı’nın nasıl birisi olduğu az çok ortaya çıktı. Bir seneden beri yaptığı icraatı da hep birlikte izliyoruz. YÖK’e ve üniversitelere düşmanlık, türban, İmam Hatip kışkırtması ve kadrolaşma. Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir “imamlaşma” yaşandığını bilmeyen kalmadı ama bir “Kürtleşme” yaşandığını da söylemek gerek. Bakanlık yazışmalarından Türk sözcüğünü kaldırmak isteyen müsteşar Şaban Şimşek’i de aynı Hüseyin Çelik atamadı mı?
http://www.turksolu.org/44/ayas44.htm


FETHULLAH GÜLEN MEHDİ EKER BULUŞMASI!


Başbakan Tayyip Erdoğan, seçimlere bir yıla kala, Fethullah
Gülen’in yeniden desteğini alabilmek için harekete
geçti.
 HABERTURK

ABD ziyareti sırasında Gülen ile bir şekilde irtibat kurarak aralarındaki soğukluğu gidermek isteyen Erdoğan, cemaate yakınlığıyla tanınan ve
sevilen bir isim olan Tarım Bakanı Mehdi Eker’i elçi gönderdi. AK Parti’nin kaderini belirleyecek sürpriz Pennsylvania buluşmasını Habertürk Ankara Haber Müdürü Gülin Yıldırımkaya ortaya çıkardı.

GÖZDEN ÇIKARMADI


Bugüne kadar Fethullah Gülen’in hiçbir organizasyonuna katılmayan, yurtdışı seyahatlerinde okullarına uğramayan ve Gülen’i hiç ziyaret etmeyen Başbakan Tayyip Erdoğan, sanılanın aksine cemaati gözden
çıkaramadı. Erdoğan, ABD ziyareti öncesinde sürpriz bir adım atarak cemaate yakınlığı ile bilinen ve sevilen bir isim olan Tarım Bakanı Mehdi Eker’i Fethullah Gülen’e elçi gönderdi. Gülen’i Pennsylvania’daki evinde gizlice ziyaret ederek Erdoğan’ın mesajlarını ileten Eker’in aldığı yanıt AK Parti’nin kaderini belirleyecek.

ARALARI AÇILMIŞTI


Erdoğan ile Gülen cemaatinin arasının açıldığı, cemaatin önde gelen isimlerinden Hüseyin Gülerce’nin yazılarında hükümete sert mesajlar göndermesiyle açığa çıkmıştı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olabilmek için
Gülen’e yönelik bir operasyon yapabileceği spekülasyonuna karşı hükümeti uyaran Gülerce, bunun Ak Parti’nin intiharı olacağını yazmıştı. Gülerce, Vatan gazetesine verdiği röportajda da Erdoğan’ın Gülen’i hiç ziyaret etmemesine sitem etmişti.

Başbakan’ın tavırları, Gülen cemaatini gözden çıkardığı şeklinde yorumlanmıştı. Ancak Erdoğan Tarım Bakanı Mehdi Eker’i öncü kuvvet olarak ABD’ye göndererek, Gülen’in gönlünü almak için ilk adımı
attı.

Tarım Bakanlığı’nın internet sitesinde ise Eker’in süt ineği yarışmasının ardından Pennsylvania çiftliğinde incelemelerde bulunduğu bilgisi yer alırken, Fethullah Gülen ile gizli buluşması saklandı.



Razi CANİKLİGİL / NEW YORK
“GÜLEN, ABD’DEN YEŞİL KART ALAMADI, 1 AY SÜRESİ KALDI”ABD’de oturma, seyahat etme ve çalışma izni sağlayan “Green Card” (Yeşil Kart) için yaptığı başvuru ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Servisi (USCIS) tarafından reddedilen Fethullah Gülen, kararın düzeltilmesi için açtığı davayı kaybetti.

Mahkeme, Gülen’in “olağanüstü yetenekli eğitimci” statüsünde Yeşil Kart alabilmesi için öne sürdüğü argümanları yetersiz buldu. Göçmen bürosunu haklı bulan Pennsylvania Doğu Bölgesi Mahkemesi yargıcı Stewart Dalzell’in kararı sonucu Gülen’in bir ay içinde ABD’yi terk etmesi gerekiyor.

Önemli lider

Gülen’in, göçmen bürosunun yanı sıra Yurtiçi Güvenlik Bakanı Michael Chertoff
ve FBI Direktörü Robert S. Mueller’den de şikâyetçi olduğu davada, Gülen’i Klasko, Rulan, Stock & Seltzer avukatlık şirketi savundu.


Gülen’in avukatları

Göçmenlik bürosu ise Eyalet savcısı Patrick L. Meehan ve yardımcısı Mary Catherine Frye tarafından savunuldu.


MARY CATHERİNE FRYE

Dava dilekçesinde Gülen’in, Türkiye’nin en önemli dini lideri, dini hoşgörü savunucusu ve dünyanın sayılı eğitimcilerinden biri olduğu belirtildi. Gülen için 1992 yılında Pennsylvania’da kurulan “Golden Generation Worship and Retreat Center,Inc”. Tarafından “özel göçmen din görevlisi” statüsünde vize başvurusunda bulunulduğu ifade edildi.

SPONSOR OLANLAR
Gülen’in avukatları 2000 sayfadan oluşan dosyada ABD’deki Rumi Forum’un başkanı Ali Yurtsever’in yardımı ile Türkiye’de ve ABD’de Gülen’e yakın önemli isimlerden referans mektupları topladı. Yurtsever, son olarak 17 Haziran 2008’de yazıp mahkemeye gönderdiği mektupta, geçen kasım ayında Washington’da Georgetown Üniversitesi’nde Gülen Hareketi için bir konferans tertiplediklerini, Gülen ile yakın temasta olduğunu daha fazla bilgi için kendisiyle temasa geçilebileceğini belirtiyor.

40 KİTABI VAR 

Mahkemeye sunulan belgelerde Fethullah Gülen’in Vatikan’da Papa 2. John Paul ile görüştüğü, yüzlerce kitap ve gazete makalesinde kendisi hakkında bilgiler yer aldığı, ayrıca kendi kurduğu hareket hakkında dünyanın sayılı üniversitelerinde konferanslar verildiği, Gülen hareketinin ABD başta olmak üzere dünyada yüzlerce okul açtığı kaydediliyor. Gülen’in 40 adet kitap ve yaklaşık 100 adet makale yazdığı belirtilirken “Gülen Hareketi”nin de kurucusu olduğu belirtiliyor.

KANITLAYAMADI
Mahkeme kayıtlarında Gülen’in finansal kaynakları üzerine iddialara yer veriliyor. Gülen hareketinin projelerinin arkasında Suudi Arabistan, İran, Türk Hükümeti ve hatta CIA’nın da bulunduğu şüphelerine yer veriliyor. Bu metinlerde yazarların Ankara’da yıllık gelirinin yüzde 10 ve yüzde 70 arasındaki payını Gülen hareketine bağışladığını itiraf eden 12 işadamı ile görüştüklerini, bu rakamların kişi başına yılda 20 bin ile 300 bin dolar arasında değişen bağışlar yaptıklarını ileri sürüyorlar. Hatta, İstanbul’da yaşayan bir işadamının 4-5 milyon doları her yıl Gülen hareketine bağışladığı, buna ilave olarak Gülen okullarından mezun olan gençlerin her yıl 2 bin ile 5 bin dolar arası bağış yaptıkları belirtiliyor.
SİYASİ FİGÜR
Savcı Gülen için şöyle diyor: “Dini ve siyasi bir figür, akademisyenlere para ödeyerek kendisi ve hareketi için yazı yazdırıp akademik prestij elde etmek istiyor.” Gülen’in yazdığı kitaplara da atıfta bulunan savcı, “Gülen’in yazdığı kitapların hiçbiri eğitimle ya da eğitim modelleri ile ilgili değil, tamamı dini çalışmalar. Ayrıca geleneksel laik eğitim ile inançlara karşı hoşgörünün harmanlanmasıyla bir eğitim modeli yaratıldığı şeklindeki ifade de inandırıcı değil” diyor.

REFERANSLARI YETERLİ OLMADI
Fethullah Gülen’in Yeşil Kart başvurusu için mahkemeye sunulan destek mektupları arasında ilk sırada CIA’den analiz ve prodüksüyon direktörü olarak emekli olan George Fidas’ın yazdığı mektup yer alıyor. CIA’nın Balkanlar uzmanı Fidas, Washington Üniversitesi Uluslarası İlişkiler Bölümü’nde ders veriyor. Yunan asıllı olan Fidas, ayrıca Joint Military Intelligence Council’de görevli. Referans mektubu yazanlardan eski CIA ajanı Graham Fuller, “RAND Corporation”da danışman. Mektup yazanlar arasında eski Başbakan Yıldırım Akbulut, AKP Kahramanmaraş Milletvekili, Meclis Milli Eğitim Komisyonu Başkanı ve eski Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam, ABD’nin eski Ankara büyükelçisi Morton Abramowitz de var. ABD’nin çeşitli üniversitelerinden teoloji profesörlerinin yanı sıra evanjelik ve katolik papazlarla TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Murat Saraylı da Gülen için mektup yazmışlar.

Akademisyen değil din adamı

Yargıç Stewart Dalzell’in baktığı davada mahkemeye sunulan belgelerin inandırıcı olmadığı, bunlar aracılığıyla Fethullah Gülen’in “olağanüstü yetenekli” kategorisinde Yeşil Kart almasının mümkün olmadığı belirtiliyor. “Olağanüstü yetenekli kategorisinde Yeşil Kart alabilmesi için ulusal ve uluslararası arenada mesleğinde en üst seviyeye yükselmiş olaması gerekirdi” deniyor. Gülen’in kendisini sürekli din adamı olarak tanımladığı, hâlbuki Yeşil Kart başvurusunu “eğitimci” olarak yaptığına dikkat çekiliyor.


Yargıç Dalzell’in yayınladığı 4 Haziran tarihli mahkeme kararında, Gülen’in akademisyenlikten çok uzak olduğunu, akademisyenlere para ödeyerek ve kendi sponsorluğunda konferanslar organize ederek hakkında yazılar yazdırdığı belirtilerek, “Kendi çalışmalarını finanse etmek davacıyı akademisyen yapmaz” deniliyor. Kararda, Gülen’in Türkiye’de siyasi etkinliği bulunan dini bir hareketin lideri olduğu; mektuplardan hiç birinde Gülen’in eğitimi, nerede ders verdiği, hatta nerde eğitim gördüğü hakkında hiç bir bilgi olmadığı, ayrıca, ders verme belgesine sahip olup olmadığına dair bir diploma sunulmadığı belirtiliyor.

Ödülünü tanımadılar

Kararda ayrıca, savcı yardımcısı Frye’nin edindiği bilgiye göre Gülen’in 1959
yılında imamlık lisansı aldığı, 1981’de ise bu görevden emekliye ayrıldığı vurgulanıyor. Gülen’in olağanüstü yetenekli kişi olarak Yeşil Kart alabilmesi için istenen 10 kriterden birisi de uluslararası arenada tanınan bir ödül alması şartıydı. Gülen, bu kritere UNESCO’nun Romanya Komisyonu’nun verdiği “Liyakat Ödülü”nü yazdı. Ancak, mahkeme bu ödülü tanımadığını bildirdi
.

BERAATİ YARGITAY’CA ONAYLANDI, DÖNÜŞ YOLU AÇILDI

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun cemaat lideri Fethullah Gülen’in, “laik devlet düzenini değiştirmek amacıyla örgüt kurma” suçundan aldığı beraat kararını onaması, dokuz yıldır yurtdışında bulunan Gülen’e dönüş yolunu açtı.

NASIL AÇILMIŞTI?

Gülen hakkında, 2000 yılında kaldırılan Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, “Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasa dışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla dava açılmıştı. Kapatılan Ankara 2 No’lu DGM, 2003’te sonuçlandırdığı davanın kesin hükme bağlanmasını, 4616 sayılı Şartla Salıverilme, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun uyarınca ertelemişti. Gülen’in avukatları, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki değişiklik üzerine müvekkillerinin yargılandığı suçun unsurlarının değiştiği iddiasıyla yeniden yargılanma talep etmişlerdi. Talebi yerinde gören özel yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kez Gülen’in beraatine karar vermişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi de 5 Mart 2008’de beraat kararını oybirliğiyle onamıştı.
1999’dan beri ABD’de

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Gülen’in, Yargıtay tarafından onanan beraat kararına itiraz ederek, “davanın düşürülmesini” istemişti. Kurul dün itirazı oyçokluğu ile reddetti ve Gülen’in beraat kararı kesinleşti. Karar 7’ye karşı 16 oyla alındı. Beraat kararının kesinleşmesiyle Mart 1999’dan beri ABD’de bulunan Gülen’in, yurda dönüşünün önünde engel kalmadı.

Gül, rahatladı

Karar, Gülen okullarına ziyaret kapatma davasında kanıt olarak gösterildiği için AKP ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de rahatlattı. AKP iddianamesinde, Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde Türkiye büyükelçiliklerine Gülen’in yurtdışındaki okullarının ziyaret edilmesi ve destek olunması için gönderdiği genelge, kapatmaya ve Gül’ün siyasi yasağına delil gösterilmişti. Gülen’in, kesinleşen beraat kararı iddianamedeki bu delili zayıflatacak. AKP, Yargıtay’ın Gülen’le ilgili beraat kararını sözlü savunmasında delil olarak gösterebilecek.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

CUNTA YA HAYIR

Levent Kalem dedi ki...

Cunta nerede şekerim.Sen böyle demokrat bir TSK nerede gördün.