31 Temmuz 2009 Cuma




Ağızlarda bir küresel ekonomik krizdir gidiyor. Yani şunu demeye getiriyorlar. Dünyada kriz var bizde de kriz var. Birazcıkta kötü yönetiliyoruz. Olan,biten hepsi budur.
Hayır bu değildir olan.
Bu tamamen aldatmacadan ibaret.
Evet, dünyada kriz var ve ülkeler krize karşı kamulaştırmak başta birçok önlem aldılar.
Bizde de kriz var ama %13,8 gibi 2. dünya savaşı boyutlarında bir kriz bu ve hiçbir önlem alınmadı. Türkiye 100 yıllık varlıklarını eritiyor, sermayeden yiyor. İşsizlerin oranı sosyal patlama boyutlarına geldi. Üstüne üslük etnik kışkırtmacılık hükümet tarafından körükleniyor.
Türk halkının bu zamana kadar çoktan etnik çatışmaya girmiş olmasını uman ve beklerken , sabrı ve metaneti karşısında saçını başını yolan, emperyalist kışkırtıcılar ve devşirilmiş satılık kalemleri ilk kez hedeflerine bu kadar yakınlar.
Ekonomik krizin üzerine halk etnik ayrımcılık ve teröre verilen taviz değil, pirim karşısında gün geçtikçe bilinçli olarak geriliyor.
Çıkarılan yasalar ve köklü devlet kurumlarına karşı yapılan saldırılar halkta müthiş bir güvensizlik ve ferdi mücadele, kendi sorununu kendi çözme duygusu aşılıyor.
TSK’yi tepkisizlikle suçlayan, bin bir türlü yakıştırma - komplo teorileri üretenler. Dönünüz ve aynaya bakınız. Siz nelere sessiz kaldınız. Sokaklara çıkıp bağırmayacağız ama hiç rahatsız olmayan, hayatı; gününü kurtarmak olarak görenlerin sayısı hiçte az değil.
Bunu anlamak çok kolay.
“Kuyunun dibindeki kurbağalar, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanırlar.”
Aydınlarından yoksun bir halk.
Devşirilmiş, aydın diye sunulmuş, şişirilmiş, satılmış, esir alınmış, susturulmuş kişilerin masallarını dinliyor.
Görevi gökyüzünün, kuyunun ağzı kadar olmadığını söyleyecek kişiler yok.
Emperyalistin iki silahı vardır.
Biri gerçekten silahtır. Saldırır ve yok etmek için var gücüyle acımasızca saldırır, çoluk çocuk, kadın kız demeden yok eder.
İkincisi ve daha önemlisi; medya gücüdür.
Bu güç silahtan etkilidir. Silahlı saldırının işini kolaylaştıracak zemini hazırlar, içeriden yandaş hain olduğunu bile anlayamadan hain leşmiş dangalak kişiler bulur.
Halkın direnişini kırar.
Unutmayın:
ABD film ve silahla dünyayı yönetir.
Bunu nasıl yapar?
İşinden yorgun argın gelmiş insanların akşam evlerine dizilerle, filmlerle girer.
Uyumaya en yakın olduğumuz zaman beynimizin eleştirmeden verileni kabul ettiği en zayıf zamanıdır. Hiç bir direnç göstermeden verileni alır.
İşte olan bitene bu derece sessiz tepkisiz kalışımızın asıl nedeni bu. Yıllardır evlerimizde beyin yıkama propagandasına tabi tutuluyoruz ve bilinçaltımız artık gerçekler ile dizileri birbirinden ayıramıyor.
Dizileri gerçek gerçekleri dizi gibi izliyoruz.
Şehit haberlerinde kanal değiştirebiliyoruz.
Yanımızdakilere de "çok üzülüyor fena oluyorum" yalanı atıyoruz.Oysa hissedemiyoruz.
Ama dizileri gözümüzü kırpmadan izliyoruz. Dizler bizim için daha gerçek.
Fertliğimizi kaybettik,direncimizi kaybettik, kendimiz yalanlaştık ve yalanlarda bize gerçekleşti..
Gerçeklerden de bir o kadar uzaklaştık.
Entrikalarla dolu diziler reklâmlarında şişirmesiyle sözüm ona "Türkiye gerçeklerini anlatıyor" gibi milletin ağızlarında sakız olup,sinema filmi gibi CD/DVD leri basılıp satılır oldu. Türkiye gerçekleri dedikleri; devlet adamı diye gösterilen kişilerin devlet adına halka zulmü.Kahraman,insancıl terörist imajı. Bilinçaltımızda “devlet bize kazık atar" imajı bilinçli olarak oluşturuldu.
Yıllarca işlenen bu propaganda o kadar etkili oldu ki, Ergenekon davası diye savcı, dizi film senaryosu koydu halkın önüne. Ve yedik, çünkü hazırdık. Biliyorlardı ve yedik. İnsanlar önce susturuldu sonra suç üretildi. Telefon dinlemeleri mahkemelerde delil olarak sunuldu. Aynı; sonu gelmez sıkıcı diziler gibi binlerce sayfalık dosyalar hazırlandı. Herkesin dinlendiği şeklinde korku salındı.
Özet ile; turuncu devrimi Ukrayna’da, Gürcistan’da aramayınız.
Turuncu devrim;Türkiye’de AKP iktidara geldiği gün oldu. Ve şimdi yıkımını gerçekleştiriyor. Gürcistan’da milletvekilleri 1200 dolar maaşa bağlandı, ekonomisi çöktü, ABD’nin otur dediği yerde oturuyor, Güney Osetya’ya saldır dediğinde saldırıyor. Karadeniz’in Doğusundaki ülke halkı;kendini coğrafi bilgileri çatlatırcasına Avrupa ülkesi sanıyor. Açlar, açıklar ama kendilerini özgür sanıyorlar.
TSK’nın neden sessiz kaldığını düşünüp bin türlü komplo teorisi üretenler şimdi aynaya dönsün ve baksın. Siz ne kadar seslisiniz?
Siz ne kadar sizsiniz?
Bu konuları konuşurken telefonunuzun pilini çıkardınız mı?
Yâda kahvede, berberde konuşabildiniz mi?
Ordu, halk desteğiyle ayakta duran bir kurumdur. Gücünü halktan alan bir yapıdır. Sen ne kadar suskunsan; TSK’da o kadar suskun olacaktır.
Çünkü bu sivil bir saldırı.
Çünkü bu kalleşçe bir saldırı.
Ama bu birinci adım.
Bunu kazanan emperyalist, yıpratılmış bir silahlı kuvvetin savunduğu ülkeye saldırmaktan geri kalmayacaktır.
Son söz:
Bırakalım TSK’yı emperyalistlerin tam istediği gibi eleştirmeyi. Kendimize bakalım.
Biz; fert olarak ne yaptık?
Fert mi yiz?
Yoksa birilerinin kulu mu olduk?
Konuşmaktan korkan bizler,bütün mesele budur.

Hiç yorum yok: