5 Temmuz 2009 Pazar

BUNLARIN VEBALİNİ HERKES ÖDEYECEK

BENDEN BİR YORUM: Kaynak malum. Saptırmada malum. Şimdi soracağım. Jandarma istihbaratının işi ne? Bilgi toplamak değil mi? Dünyadaki bütün istihbarat birimleri aynı şeyi yapmıyor mu? Burada gariplik nerede? Gariplik şurada: İstihbaratların o ve ya bu şekilde kullandığı tipler vardır. Yüksel Dilsiz denilen şahsiyette bunlardan biri olduğu anlaşılıyor. Ama burada işler değişiyor ve Cia-Mossad Türkiye’de operasyona başlıyor. Doğal olarak ilk saf değiştirenlerde o veya bu istihbarata para karşılığı çalışan bu tipler oluyor. Bir anda çalıştığı istihbaratı kötüleyen kişilere dönüşüyorlar. Burada hata varsa Ersöz’ün acemiliğidir. Ve yanında çalıştırdığı kişilere güvenmesidir; denile bilir. Al işte neidüğü belirsiz tiplere güvenirsen, devlet görevi olarak yaptığın çalışmayı terör örgütü diye gösterirler. Bu istihbarat savaşlarının tipik bir örneği ve ne yazık ki cia-mossad bizim istihbaratımıza Ergenekon (Ümraniye) davasını, terör örgütü gibi göstererek beşikten sağlam bir gol attı. Olay bu kadar basittir. Bu beklenen bir şeydi. Hele işin içinde birde Abdulkadir AKSU varsa;kaçınılmaz sondu.

Buyurun okuyun.

ERGENEKON'U İKİLİ OYNAYAN AJAN DEŞİFRE ETMİŞ

Eruygur'un alnından öptüğü Nurcular içindeki ajan, Nurcular'ı Ersöz'e anlatırken, Ergenekon'u da iktidara iletiyormuş! AKP'nin cemaatçi vekillerini ve bakanlarını yakından izleyen eski Nurcu jandarma istihbarat ajanı, ikili oynayarak aynı zamanda Ergenekon'un faaliyetleriyle ilgili bilgileri hükümete vermiş. Çift taraflı ajanı Şener Eruygur alnından öpmüş "Tuğgeneral Levent Ersöz Jandarma Genel Komutanlığı'na istihbarat komutanı olarak atandı. Bana haber gönderdi. Kendisini ziyarete gittim. Ankara'da 'Oğlum ben senin sayende istihbarat komutanı oldum. Aynı çalışmanın daha büyüğünü yapacağız. Sen eşyanı topla hemen buraya gel' dedi. Ben de Bursa'dan şahsi eşyamı alıp Ankara'ya geldim." Ergenekon davasının gizli tanıklarından Ahmet Faruk'un ifadesine göre Ergenekon'un 'en kocakulak' sanığı olarak bilinen Levent Ersöz'ün Jandarma Genel Komutanlığı'nda istihbarat komutanı olmasını sağlayan gelişmelerin başında Nur cemaatine karşı sürdürülen istihbarat faaliyetleri etkili oldu. Savcılar tarafından 'Ahmet Faruk' adıyla kodlanan Ergenekon davasının gizli tanığı, cemaatlerden edindiği bilgiler sayesinde Levent Ersöz'ün terfi etmesini sağlarken, diğer yandan da dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya AKP'ye karşı yürüttükleri izleme ve dinleme faaliyetleri hakkında bilgiler vererek ikili oynadı.

SAVCI TANIĞI DEŞİFRE EDİYOR Ahmet Faruk'un Ergenekon 2. iddianamesinin 145 nolu ek klasöründeki ifadesi, 2002'de Bursa'da başlayan ardından Ankara'da devam eden Nur cemaatine karşı ajanlık çalışmaları konusunda ayrıntılı bilgilerle dolu. Ergenekon savcıları pek de farkında olmadan Ahmet Faruk'un gerçek ismini de deşifre etmişler. Aynı kişinin ifadesi, bu kez gerçek kimliği ve şüpheli sıfatıyla bir kez daha alınmış. Ahmet Faruk'un anlatımlarıyla bire bir örtüşen bu ifadenin altındaki imza ise Yüksel Dilsiz'in.

ÇOCUK YAŞTA CEMAATE Faruk ve Dilsiz'in ifadelerinde anlattıkları arasında cümle değişiklikleri dışında önemli bir fark yok. Örneğin her ikisi de çocuk yaşlarda içine girdikleri Nur cemaatine karşı 2002 yılında Bursa'da Levent Ersöz'ün isteği üzerine istihbarat çalışması yapmış. Her ikisi de Levent Ersöz 2003'te Jandarma İstihbarat Dairesi'nin başına getirildikten sonra Nur cemaatine karşı istihbarat faaliyetlerinde bulunmak üzere Ankara'ya gitmiş. Her ikisi de bu faaliyetleri sırasında Mustafa Kılıç adına düzenlenen kimlik kullanmış ve çevrelerinde üsteğmen rütbesiyle tanınmışlar. İkisi de daha sonra sözde yüzbaşı rütbesine terfi etmişler. İşte, gizli tanık Ahmet Faruk ya da açık kimliği ile Yüksel Dilsiz'in Ergenekon savcılarından Ferruh Gün'e verdiği ifadelerden Nur cemaatine karşı yürütülen istihbarat faaliyetleri: 2002 yılında Bursa'da Ergenekon Örgütü yöneticisi olan Tuğgeneral Levent Ersöz Bursa Jandarma Bölge Komutanı iken onun vasıtasıyla örgütle tanıştım ve faaliyetlere başladım.

'NURCU EVLERİ BELİRLEDİM' Levent Ersöz beni Bursa'da bulunan Nurcu cemaatlerle ilgili bilgi toplama faaliyeti ile görevlendirdi. Bu amaçla yaklaşık sekiz ay kadar bir çalışma yaptım. Bu çalışma neticesinde Nurcu cemaatlere ait olduğunu tespit ettiğim tüm ev, işyeri, okul, dershane gibi yerleri belirledim. Bunların fotoğraflarını çektim. Ayrıca bu gibi yerlerde kalan ve sık sık gelip giden şahısların görüntülerini kaydettim. (...) Balıkesir-Çanakkale ve Bilecik illerini de kapsayacak şekilde detaylı çalışma yapmam emredildi. Aynı çalışmayı belirtilen illerde ben yaptım. Daha önce Nurcuların Mustafa Sungur adlı kolunda uzun zaman kaldığım için her türlü Nurcu cemaate girmem ve onlarla yakınlık kurmam kolay oluyordu.

'ERUYGUR ALNIMDAN ÖPTÜ' (...) Orgeneral Şener Eruygur Bursa'ya geldiğinde, Levent Ersöz dosyayı kendisine takdim etti. Şener Eruygur dosyadaki çalışmayı incelediğinde, 'Bu Jandarma tarihinde yapılan ilk ve en büyük çalışmadır. Sizi tebrik ederim' dedi. Beni alnımdan öptü. Dosyayı kendisi bizzat alıp götürdü. Levent Ersöz paşanın 2003 yılında Ankara Jandarma İstihbarat Daire Başkanı olarak atanmasından sonra ben de Ankara'ya gittim. (...) Askeri istihbarat bana Nur cemaati içerisinde olduğu söylenilen o dönemin milletvekillerini takip etmemi söyledi. Bu amaçla zaman zaman kamera ile birlikte bu milletvekillerinin bulunduğu ortamda çekim yaptım, evlerini izledim ve elde ettiğimiz bilgileri rapor halinde Dursun Yüzbaşı vasıtasıyla Salih Albay'a veriyordum.

ORTALIĞI KARIŞTIRACAK FİKİR Ersöz ile çalışırken benim İslam dini konusunda ve cemaatlerin anlayış ve kültürleri hususunda derin bilgiye sahip olduğumu biliyordu. Said-i Nursi'nin İsa Peygamber olduğunu ispatlayan bir makalemi göstermiştim. (...) Bu makaleyi Levent Paşa çok beğendi. Onun isteği bu tarz makaleler ile ortalığı karıştıracak tarzda fikirler ileri sürmek, toplumun özellikle Nurcu cemaatlere yönelik ilgisini ve alakasını kesmek, dini hususlarda toplumu zayıflatmaktı. 12 personelden ibarettik. Tuğgeneral Levent Ersöz'ün emri ile gizli ve gayri resmi faaliyetleri yürütüyorduk. Ben özellikle Ankara'da ve daha sonra tüm Türkiye çapında her türlü cemaate ve dini gruplara giriyor, burada bulunan şahısların görüntülerini kaydediyordum. Ayrıca bu şahısların üst düzey polis müdürlerinin, bunlara destek veren çok zengin işadamlarının görüntülerini kaydediyor, bunların ev, işyeri adreslerini, telefon numaralarını, bildiğim başka özel durumlarını bu şekilde toplayıp dosya yapıyorduk.

AKP'Lİ VEKİLLE RANDEVİ Levent Ersöz'ün bizden istediği özellikle hükümette bulunan Ak Parti'nin milletvekillerinin ve bakanlarının cemaatler ve dini gruplarla ilişkilerini belgelemek ve bunların görüntülerini almak şeklinde idi. Bu amaçla Ziyaattin Akbulut ve Ali Yüksel Kavuşlu isimli milletvekilleriyle temas kurdum. Kendileri ile görüşmek için randevu aldım. T. Ziyaeddin Akbulut'u (Eski Konya Valisi) Mustafa Sungur cemaatinde iken Konya Ereğli ilçesinde sohbetlere gelip gittiğinde tanımıştım. Kendisiyle görüşme imkânımız kolay oldu. (...) Buraya jandarma görevlileri ile birlikte gittim. Onlar bizim oturacağımız yeri görüntüye almak için gerekli tertibatı aldılar. (...)

ERSÖZ SEVİNÇTEN FIRLADI Ankara Birlik Sitesine yakın Zümrüt apartmanında daha çok AKP milletvekillerinin sıkça gittikleri cemaat tarzı toplantılar yaptıkları bir yerden bahsetti. Bana 'Sen risaleleri iyi biliyorsun, mübarek bir insansın, sen orada kal, bize hocalık yaparsın' dedi. Ben de onun isteği üzerine oraya yerleştim. Bu olayı Levent Paşa'ya anlattığımda sevinçten ayağa fırladı. Gözü parladı. Beni defalarca kucaklayıp öptü.

TEMİZLİKÇİ, TAMİRCİ, TÜPÇÜ Bu yerin girişine ve daha sonra hemen tüm milletvekillerinin evlerinin girişlerine kameralar ve görüntü alma araçları yerleştirdik. Tüm AKP milletvekillerinin ve bakanlarının ev telefonlarını, bazılarının cep telefonlarını, korumalarının telefonları, eşlerinin telefonları dinleniyordu. Evlere temizlikçi, tamirci, tüpçü çağrıldığında bunların yerine istihbarat elemanları gönderiliyordu. Evde yaşayanlar da gözlenmiş oluyordu. Ben bakanlar ile ilgili çalışmalar yaparken İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile samimiyet kurmuştum. Bir gün kendisine gidip bulunduğum konumu jandarmada yapılan çalışmaları anlattım. Rüzgâr 1 kod adlı dosyadan bahsettim. Abdülkadir Aksu bana çalışmaya devam etmemi, her konudan kendisini haberdar etmemi söyledi. Ben yaptığımız çalışmaların bir kısmının kopyasını alarak Abdülkadir Aksu'ya verdim. KAYNAK: RADİKAL

Hiç yorum yok: