18 Nisan 2011 Pazartesi

İŞGAL DERİNLEŞİYOR
Zahide UÇAR
Bu seçimde Türkiye’nin işgali ve bölünmesi oylanacak. Türkiye’nin işgal edilmesine aracılık yapanlar iktidara gelsin mi, gelmesin mi diye oylanacak? Ülke bölünsün mü bölünmesin mi diye oylanacak. 
Türk halkına “Ulus devlet bitti” diyen riyakarların Kürtlere ulus devlet kurma çabası oylanacak!!.. 
Irak ve Afganistan’da batağa saplanan ve çok fazla para harcamak durumunda kalan şeytanın çocukları, işgal için yeni bir yöntem buldu. Kendi içlerinde besledikleri ihanet şebekeleri ile ülkeleri “kansız” işgal etme yöntemi... Ne de olsa din, demokrasi, insan hakları sosuyla hazırlanan ihanet yemeğini yemeye hazır, kendini sistem içinde dışlanmış hisseden yığınlaşmış kitleler var.


İşgal edilmiş bir ülkede özgür basın olur mu? Olmaz!.. Zaten bizde de yok!.. İşgal altındaki bir ülkede halkı aydınlatan, öncü olan gazeteci, aydın tutuklanır mı? Tutuklanır. Zaten bizde de tutuklandı. İşgal altındaki bir ülkenin askeri esir edilir mi? Edilir. Bizimkiler de Silivri-Hasdal zindanlarına tıkıldı.

Irak'ta 3 bin civarında aydın, bilim adamı, araştırmacı, doktor öldürüldü. Binlercesi ülkeden kaçtı, çok sayıda insan kayıp... 2003 işgal yılında Irak'ta 45 bin bilim adamı var. Bugün bu 45 bin kişiden kimse kalmadı. Bazıları öldürüldü, bazıları ülkeden kaçtı ya da kaçırıldı.Aydını, bilim adamı yok edilen ülkenin hafızası silinir. Amaç zaten budur!..

İşgal edilen bir ülkenin haberleşmesi, bankaları ele geçirilir. Bizimkine “özelleştirme” kılıfı uyduruldu. 
İşgalci ülke girdiği ülkenin bütün zenginliklerini talan eder. Bizde kibarlık yapıp(!) borsa ve kredi yöntemiyle soyuyorlar. Sekiz yılda yurt dışına çıkan para 54 milyar dolar.. Bizim vatandaşımız fakirleşirken birileri zenginleşiyor.


İşgalci ABD askerlerinin yerini F tipi imamın ordusu aldı.

Tarım arazilerimiz “yasa kılıfıyla” ele geçirildi. Çiftçilerimize “ekme” yasağı geldi. İşgal edildiklerini anlamasınlar diye de hektar başı para dağıtıldı. Savaşsız yabancılara ne kadar toprak verdik biliyor musunuz? 54.5 milyon metre kare. Daha yabancı bankaların ipotek ettiği tarım arazilerinden bahsetmiyoruz bile.

Maden yasası denilen “işgal yasası” ile maden yatakları küresel sermayenin tekeline verildi. 
Sıra sularımızın işgaline gelmişti, ona da bir kılıf bulundu: “HES!..” Şehirlerimiz, varoşlarımız yerli işgal güçlerinin “beyin tecavüzünden"ahmaklaşmışken, köyler dereler birliğini kurdu, onurlu bir mücadele başlattı. Direnen köylülerimizi Mehmet Ali Birand henüz “vahşi” olarak nitelemedi ama direniş uzarsa vahşi(!) diye haber yapması ihtimal dahilindedir. 

Amerika’dan görev aldığını söyleyen bir zat Türkiye Cumhuriyeti’ne başbakan yapıldı. Böylece 22 İslam ülkesinin bölünmesinde görev almış oldu. Diyarbakır’ı yıldız yapma ”planlanan Kürt-Yahudi-Ermeni karışımı bir devletinin yıldızı olsa gerek” sözü verdi. Ödül olarak önce Diyarbakır belediye başkanı küfrü bastı. Başbakan olmayı asıp-kesmek olarak algılayan ileri demokrasi(!) mucidi başvekil gıkını çıkartamadı. 

“Seçilme illizyonu” ile okyanus ötesinden atanmanın böyle küçük(!) sıkıntıları oluyor demek ki… BOP Eşbaşkanı diyenleri şerefsizlikle suçladı, “ispat edin her şeye varım” dedi. 34 ayrı yerde bop eşbaşkanı olduğunu söylediği konuşmasını verdiler, sağıra yattı.


Küresel sermaye Türkiye’yi kansız işgal etti. İşgal için Türkiye Büyük Millet Meclisini Truva atlarıyla işgal etmesi yetti. İmamın Ordusu "koynunda haç”ıyla silahlı gücü oldu. Direnemeyen Nato Paşaları “esir” alınan askerlerini son Beni Ahmer hükümdarı Ebu Abdullah Muhammed gibi kayanın ardından, “pardon” karargahtan seyretti. Sehven hukukuna saygıya yatıp” durumu idare ettiler.

İşgal güçlerinin komutanı işgal ettiği ülke içinde korumasız gezebilir mi? Gezemez!.. Bizimki de gezemiyor zaten. Koruma ordusuyla “yiğitlik(!)” taslıyor. Ve eşbaşkan “ben yargının işine karışmam, yargı benim işime karışmasın” gibi bir ortaçağ söylemine imza atıyor. Aslında bir anlamda doğru söylüyor. İşgaline önayak olduğu ülkenin yargısını yerden yere vuran işgal komutanı, yargıdaki gül devrimini gerçekleştirdiği için yargının işine karışmasına gerek kalmamıştır!.. Altın tabak içinde küresel sermayeye sunduğu ülkenin yargısı kendisine karışacak değildir herhalde(!)..

İşgal edilen ülkemizde sorulacak sorular kiralık gazetecilerin eline verilip “soru sormuş gibi” yaptırılıyor. 
Yeterince muhabir kiralamak zor olduğu için haberleri “koynunda HAÇ olan imamın” haber ajansları ve büyük oranda imamın ordusunca işgal edilmiş A.A. veriyor. Tabii sözde haberlerle halkın “beyin iğfali” gerçekleştiriliyor.


Ve giderek işgal derinleşiyor. Vurmayı planladıkları son darbe için 12 Haziran bekleniyor. Üstelik yeni işgal oyununa Yeni CHP de dahil oluyor. Yeni CHP ile çıkartmayı planladıkları yeni AB-D yasasını “geniş mutabakatla çıktı" kılıfı uydurularak halka yutturulacak(!).. 

Yeni CHP Açılımı: 
Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı’na konulan çekinceleri kaldıracak, yerel yönetimler reformu yapacağız. 
Dersim arşivlerini açacağız. 
Talep eden herkese anadilde öğretim sağlanacaktır. 

Hiç düşündünüz mü? Aydınlar Türk Devletine kurulan tuzakları halka anlattığı için tutuklanırken, muhalefet bu görevi yeterince neden yerine getirmedi? 
Kaldı ki onlar çok daha fazla bilgiye sahipler. Onlar ülke için neden bizler kadar endişe duymuyor? Ve neden yeterince muhalefet görevlerini yapmıyor? Hatırlayın geçmiş seçim ve referandumu.. Muhalefet ülkeyi eşbaşkan kadar bile neden gezmedi? Bir şüphem vardı; “muhalefet küresel oyunu biliyor ve bu oyuna dolaylı şekilde gerçek muhalefet yapmayarak ortak oluyor.” Yaratılan suni gündemleri ve bu suni gündemlere muhalefetin balıklama atlamasını iyi düşünün. Önceki akşam Yaşar Okuyan ile konuştuk. Bu şüphemi söylediğimde “evet” diye onayladı ve aynı şüpheyi ben Ulusal kanalda birkaç defa dillendirdim dedi. 

Bir başka vahim olayı dillendirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun, Meclis’te Hakikat Komisyonu kurulmasıyönündeki önerisinden bahsetti. Sonra; “CHP zaten faili meçhuller araştırılsın diye mecliste birçok defa önerge verdi, AKP reddetti.Hakikat Komisyonu Kurulması önerisi devlete kurulan bir tuzaktır. Bu komisyon kurulursa Atatürk’e kadar giden bir yargılama süreci başlar. Bastırılan isyanlar ‘Dersim gibi’ yargılanır. Güneydoğu’da görev yapan komutanlar yargılanır ve 
bu yargılama Uluslar arası mahkemeye taşınır. Zaten Güneydoğulu avukatlar ceza mahkemesine Türkiye aleyhine dava açacaklarını söyledi" dedi.

Benim zihnim hemen 2005 veya 2006 da Hulki Cevizoğlu’nun yaptığı bir programa gitti. Daha o zaman Güneydoğu’da görev yapan komutanların gelecekte AB mahkemelerinde yargılanabileceğini söylemişti. 
Demek ki eşbaşkan Dersim fitilini boşuna ateşlememiş. 
Eşbaşkan bu ülkenin başbakanı olsa Türkiye’yi “sanık” sandalyesine oturtmazdı. "Türkiye Ermeni Soykırımı yaptı" diye karar alan Avrupa Parlamentosu (AP), Dersim konusuna da el atmıştı(!).. Seyit Rıza ve Şeyh Sait’e olmayan itibarlarını iade etme çalışması da sinsi bir projenin ürünü demektir. Aslında Seyit Rıza ve Sait’e itibar hediye etmeye çalışırken kendilerini de aklamış oluyorlar. Öyle ya, onlar yabancı istihbaratların maşasıydı, bunlar ABD’nin eşbaşkanı. Üstelik eşbaşkan dinler arası diyalog ambalajı ile Anadolu’yu Hristiyanlaştırma projesine de eşbaşkanlık yapıyor. Kendileri için suç görmedikleri fiilleri Şeyh Sait ve Seyit Rıza için niye görsünler ki? 

Eğer Hakikat Komisyonu kurulur ve planladıkları gibi Uluslar arası mahkemeye taşınırsa, Atatürk’ten başlayarak Kazım Karabekir’e kadar taşınırsa, emperyalist devletler sadece ülkeyi bölmekle kalmaz, Kurtuluş savaşımızdaki yenilginin de intikamını da alır. Kurtuluş Savaşı komutanları uluslar arası mahkemede yargılanırsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti de tartışmalı hale getirilir. 

AKPM Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross’un öğle yemeğinde bir araya geldiği Erdoğan’ın Anayasanın Türklük vurgusu yapan ilk 3 maddesine ihtiyaç kalmadı” dediğini açıkladı.(yeniçağ gazetesi)

İşte o 3 madde:


1)Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. 

2) Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
 

3) Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı" dır.
 
Başkenti Ankara'dır.



CHP’nin İstanbul milletvekili adayı olan Soros elemanı Binnaz Toprak da anayasadan Türk adının çıkarılmasını istemiş. 

Mustafa Akyol da “gençliğe hitabe kaldırılmalı” diyor. Kimdir Mustafa Akyol? Taha Akyol’un oğlu. Taha Akyol’un dedesi Boğazlıyan Kaymakamı aleyhinde şahitlik yapmıştır. Yani Ermenilere yaranmak için asılan Milli şehidimiz Kemal Bey aleyhinde şahitlik yapan kişinin torunları bunlar. Taha Akyol kitabında dedesi ile övündüğünü yazıyor.


Hep söylüyorum:” İhanet genetiktir!!.” Bu cümleme Kıbrıs’tan bir örnek vereyim:

Çatışmaların olduğu dönemde Rumlar için çalışan bazı Türkler o dönemde öldürülür. İçlerinde küçük çocuğu olanlar vardır. Çocukları babasının utancını yüklenmesin diye babalarının şehit olduğu söylenir. Bunu anlatan TMT’ciler diyorlar ki; “işte o çocuklar şimdi Rumcu kesildi. Türk Ordusunu Kıbrıs’ta istemiyor.” Ne kadar ilginç değil mi?

Ülkemizde de Hüsnüdiyanis, Şeyh Sait gibilerin torunları dedelerinin yarım bıraktığı yerden devam ediyor… Cumhuriyet bunları Yecüc-Mecüc misali karanlık dehlizlerine tıkmıştı. Tayyiban ve CİA ortaklığı bu karanlık dehlizin kapağını açtı. Şimdi her biri Türk Milletini yok etmek için akın akın geliyor. Ve biz, bu yecüc-mecüc takımını o çıktıkları karanlık dehlize yeniden tıkacağız. Hiç şüpheniz olmasın!!.

SEÇİME GELİNCE

Aydın Ayaydın gibilerin aday yapıldığı ama Onur Öymen gibi donanımlı ve dış siyaseti iyi bilen bir kişinin aday yapılmadığı bir CHP… Soros’un kızları, Derviş’in elemanları…

MHP Ümit Özdağ gibi donanımlı bir insanı, Özcan Yeniçeri gibi kalemiyle vatan mücadelesi yapan bir gazeteciyi geri sıralarda aday gösterdi. Zamanında Kemal Çapraz’a da aynı şeyi yapmıştı. Kemal Çapraz vefat ettiğinde bütün Türk Dünyası Çuvaş Türklerine kadar mezarı başında idi ve Türk Devletlerinde “Türk Dünyasının başı sağ olsun” manşetleri atıldı. Merak ediyorum, kendileri vefat ettiğinde başlarında kim olacak? Ağızlarına almadıkları Kerkük Türkleri mi, Uygur Türkleri mi?

Murat Başeskioğlu’nu liste başı yapmış Devlet Bey. Hayırlı olsun(!)… AKP’nin onca rezil yasalarında imzası olan Başeskioğlu’nu… ANAP’ta vekil olduğu dönem de Kastamonu’da görev yapan Kastamonu’lu tertemiz bir müdürü Nurhan Tekinel ile beraber görevden aldılar. Yerine müteahhitten kadın isteyen bir adamı getirdiler. Aldıkları arkadaş MHP’liydi. Murat Bey’e; “sen de MHP’lisin, ben de dediğinde Murat Bey; “artık ben ANAP’lıyım, sen MHP’li demiş. 
Bilmem başka bir şey anlatmaya gerek var mı?


Ayrıca MHP haftada kaç gün dükkan açıyor(!)? Parti değil müzayede salonu sanki… PKK meclise giriyor ama MHP hala kıyamet koparamıyor, yazık!!.

Değerli okur; Engin Alan, İlhan Cihaner, Haberal gibi adaylara oylarınızla destekleyin. Bu adayların dışında ki yerlerde “Atatürk’te buluşalım” platformunu destekliyorum. Aday olmayan illerde AKP dışında vatansever hangi aday varsa ona oy verin. Bu da parti merkezlerinde aday belirleyen ve bizleri mecbur kılan siyasete ders olur!! 

Not: Elimde Sevgili Eren Erdem’in “Abdestli Kapitalistler" kitabı var. Müthiş bir kitap, elinizden bırakamıyorsunuz. Emevi, emperyal işbirliği ile Kur-an’a örtülmeye çalışılan kirli örtüyü yırtıp adeta sahiplerinin suratına çarpıyor. Allah(c.c.) ve Peygamberimize din adı altında attıkları iftiraları ifşa ediyor. Bu kitabı mutlaka alıp okuyun.


 Z_eucar@yahoo.com.tr 



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

Hiç yorum yok: