10 Ekim 2010 Pazar

KİM KABADAYI ?

Devletin kabadayısı!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Ergenekon” soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Türk Metal Sendikası’nın eski Genel Başkanı Mustafa Özbek’in tahliyesinin ardından yaptığı “22 ay savunma yapmadan çıktım, 3 saat önce teröristtim, şimdi ne değişti?” açıklamasının hatırlatılması ve “Hala içeride suçlu olup olmadığı kesinleşmeden duranlar olduğu” belirtilerek sürecin ne zaman sonuca varacağının sorulması üzerine, “Şimdi Mustafa Özbek savunma yaptı mı yapmadı mı... Ama sorgusu yapılmıştır. Sorgusundan sonra zaten susma hakkı diye bir şey var, ‘konuşmayacağım’ dediğinde zorla konuşturacak halleri yok. Dolayısıyla tahliye edildi. Bu işin keyfini yaşasın, içerideki arkadaşları için de dua etsin onlar da özgürlüklerine kavuşsunlar ama kabadayılık olmasın. Çünkü öyle kabadayılar vardı. Tahliye edilip çıktığında 1,5 saat kadar televizyon önünde konuşan sonra tekrar ’içeri buyurun’ dendiğinde sesi çıkmayanlar var. Tahliye edilenler sevinsin. İnşallah beraat edenler olacaktır. Onlar da mutlu olsunlar. İyi bir yargılama güzel bir adalet hepimiz için gerekli” dedi! 

***
Özbek 40 yıl sendikacılık yapmış. 40 yıl içinde karakola bile düşmemiş! 70 yaşından sonra “Sen hükümeti yıkmaya çalışan bir terör örgütüne üyesin” diye tutuklanıyor, 22 ay yattıktan sonra bir hükme varılamadığı için ve “dosya kapsamı”na göre yani dosyadaki delil durumuna göre tahliye ediliyor, “Şimdi ben terörist miyim?” diye sormasın mı? 
Kaldı ki Başbakan Yardımcısı mevkiinde bulunan bir kişi, ister tutuklama olsun, ister tahliye olsun, yargı kararlarının yanında, karşısında veya ortasında bir tavır alamaz. Böyle bir tavır, yürütme gücünü, baskı aracı olarak kullanmak anlamına gelir. 
“Öyle kabadayılar vardı. Tahliye edilip çıktığında 1,5 saat kadar televizyon önünde konuşan sonra tekrar ‘içeri buyurun’ dendiğinde sesi çıkmayanlar var” demek, bırakın Başbakan Yardımcılığını, devlet adamlığını bir kenara; sıradan bir insana bile yakışmaz... 
Yani insanlar muhalif oldukları için tutuklansın, tutuklama mahkûmiyete dönüşsün, dosyada yeterli delil bulunmadığı için 11 ay veya 22 ay sonra serbest bırakılsın ama hiç sesleri çıkmasın! Sesleri çıkarsa, tekrar içeri alınsın veya “Konuşursan tekrar içeri atarım ha” diye tehdit edilsin! Başbakan Yardımcısı mevkiinde bulunan kişi de böyle bir uygulamanın suç olduğunu söyleyeceğine,  “Bak kabadayılık yaparsan, hükümete yönelik eski eleştirilerine devam edersen tekrar içeri alırlar ha” mealinde konuşsun! 
“Nasıl yani? Savcılar sizin emrinizde mi?” demezler mi?

***

İstanbul’da bir zamanlar gerçek kabadayılar vardı. Onların kabadayılığı yüreklerinden ve bileklerinden kaynaklanıyordu. Sonra devlet kabadayıları türedi! Devletin çeşitli güvenlik birimlerinde bulunan bazı kişiler, gerçekten bileği ve yüreği sağlam gençleri devşirerek, kendi hukuk dışı emellerinde, organize suç örgütlerinde kullanmak için kadrolu devlet kabadayısı haline getirdi. Başlangıçta bu durum bilinmiyordu. Fakat zaman içinde olaylar yargı aşamasında aydınlatılınca, görüldü ki kabadayı bilinenlerin tamamı, devletin kabadayısı imiş! 
Devletin gücünü kullanarak yapılan kabadayılık, zayıflığın işaretidir. Rahmetli Dudayev, kendisine Moskova’daki Çeçen mafyası sorulduğunda “Bir ülkede devlet varsa, mafya yoktur, mafya varsa devlet yoktur, yani mafya varsa, devlet mafyadır” demişti. 
Bülent Arınç, duygulandığı zaman iki gözü iki çeşme olan bir kişidir. Dolayısıyla devletin gücünü elinde bulundururken, mağdur edilmiş insanlara karşı kabadayılık edebiyatı yapması hiç hoş olmuyor. 
Hem burası Türkiye! Keser döner sap döner! Gün gelir hesap döner! 
Kabadayı, güçlü olduğu zaman alicenap olmayı bilene denir. 
Arslan BULUT-yeniçağ

Hiç yorum yok: