30 Ağustos 2009 Pazar


20. Y.Y' IN BÜYÜK YALANI (HOLOKOST) ÖMRÜNÜN SONUNA YAKLAŞIYOR
Siyonistlerin Filistin’de yaptığı soy kırımı ve dünyada meydana gelen her önemli katliamın altından Siyonist parmağının çıkması bende “bu kadar berbat bir soykırıma maruz kalmış bir halk nasıl oluyor da şimdi kendisi bunu yapabiliyor?” sorusunu sormaya neden oldu. Dünyada (sadece Türkiye’de değil) ekonomiyi ve medyayı kuşatmış bu Siyonist katiller tüm dünya halklarını kandırmayı başardı. Gerek öldürerek, gerek medya sansürü ile gerekse ekonomik yaptırımlarla bunu başardılar. Ama artık yaptıkları rezillikler o kadar ayyuka çıktı ki saklayamıyorlar. Dünyanın her yerinden cesur, yürekli araştırmacılar tüm baskılara rağmen araştırmalarını yayınlamayı başardı. Ve karşımıza şeytani bir yalan, korkunç bir plan çıktı. Dünyayı kendi arzuları doğrultusunda şekillendirme hevesinde olan bu şeytan ırkı Siyonist katiller artık sınırlarımıza dayandı. Avrupa ve Amerika kıtasını çoktan hallettiler. Şimdi anakara Asya’ya, tabiî ki en başta Türkiye Cumhuriyetine yöneldiler. Alt kadrolarını, siyasetçilerini, medyalarını ve her kuruma kölelerini soktular. Etnik ayrılıkçılık, yalan dolanlarla hiziplerini soktular. Dünya nüfusu içerisinde kendilerine kölelik yapacak ırkı da buldular. Dünya halklarının tamamı çok ciddi bir tehdit altında. Bu sapkın, şeytan ırkı mayınlı tarlaların temizlenmesi gibi saçma sapan bir konu ile sınırlarımıza girmek üzere. Bunlar ne kadar kendini üstün ırk kabul ediyorsa etsinler, unutulmamalıdır ki Türklerde Güneş Irkıdır. İyi ile kötünün şimdilik gövde gösterisi yaşanıyor. Ama şeytan ırkı kendine vaat edilen toprakları ele geçirene kadar sinsi oyunlarına devam edecektir. Tarihte koymuşlar.2009dan başlayan,2012de yoğunlaşan ve 2014 de biten bir geçiş sürecine girdik. Sinsi saldırıların yoğunluğundan bu sürece girdiğimizin herkesin farkına varması gerekmektedir. Karşımızda mert bir düşman yok. Sinsi ve içimize sızmış bir yılan var. Çok dikkatli olmak ve çok iyi araştırmak gerek. Bu yılan bukalemundan beter. Her renk ve desene girebiliyor.
Holokstın meşhur eleştiricisi Prof. Robert Forison, son yazdığı araştırma yazısında, “İsrail’de Şaron nasıl ölüme doğru gidiyorsa, 20. yüz yılın büyük yalanı da ömrünün sonuna yaklaşıyor” diye kaydetti.
Prof. Robert Forison, “VHO. Org” İnternet Sitesinde yayınlanan son yazısında, son günlerde gündeme gelen Kilisenin holokast olayına yönelik bakış açısını incelerken, Aşovitz kampında gaz odalarının bulunmadığına dair ayrıntılı bilgi sundu.
Forison söz konusu yazısının bir bölümünde şöyle yazdı: “Gerçekte, yerli Aşovitz kampında Yahudileri öldürmek için gaz odalarının bulunduğu bir yalandan ibaret. Fakat bundan daha büyük olan bir yalan daha var. O da şu ki, bu mekanda bulunan gaz odalarının dünya savaşından sonra onarıldıkları veya, bu binanın iyi yapılmamakla birlikte aslına benzer bir örnek olduğu söyleniyor. Bu gaz odalarının 2. dünya savaşından sonra yapıldığının söylenmesi, aslında tehlikeli bir yalan.” Forison’a göre, Aşovitz kampı Nazi hastanesine yakın bir yerdeydi ve Ağustos 1945 yılına kadar orası cesetleri saklama mekânı olarak kullanılıyordu. Bu mekân daha sonra 1944 yılından itibaren, Nazi hastanesi için, içinde bir ameliyat odasının da yapıldığı bir sığınağa dönüştü. Savaştan sonra Polonyalı Komünistler, söz konusu binayı bir gaz odasına benzetebilmek ve oranın insanların öldürüldüğüne has bir yer olduğu konusunda herkesi inandırabilmek için bir hayli gayret gösterdiler. Tabi onların yaptıkları asla, bir yeniden onarma işine benzemiyor. Yani daha çok, kendi hayal ürünlerinden kaynaklanan yeni bir inşaat girişimine benziyor. Prof. Forison daha sonra şöyle kaydetti: “Ben bu bilgileri, 19 Mart 1976 yılında Aşovitz kampı arşivlerinde bulduğum bir takım inşaat planlarıyla birlikte elde ettim. O planlar, hiçbir zaman yayımlanmamıştı. “Birkenau” kampında insan yakılmasına dair 4 fırın planı daha vardı. 2 ve 3 no.lu fırınlarda cesetlerin saklanması için özel yerler vardı. Bunların tavanında havalandırma deliği veya benzeri bir delik yoktu. Tabi bugün belki bazı uzmanlar, bu meseleyi incelemekle meşgullerdir. Nitekim ben bugüne kadar defalarca bunu söylemişimdir: Tavanlarda delik yoksa demek ki holokast diye de bir şey yok.” Bu yazının devamında yine şöyle okumaktayız: “4 ve 5 no.lu fırınların yapı ve konumlarını göz önünde bulundurduğumuz zaman, bunların hiçbirinin gaz odasına dönüştürülme kapasiteleri olmadığını fark ediyoruz. Ben, Aşovitz kampını inceledikten sonra, “Yeniden Gözden Geçirenlerin Zaferi” adı altında yazdığım 22 sayfalık bir raporu yayımlayabilmek için 1995 yılını beklemek zorunda kalmıştım. O yıl, Fransız tarihçi ve gazeteci “Erice Conan” da, Aşovitzle ilgili internet araştırmalarını bitirdikten sonra, tanınmış bir Fransız haftalık dergisinde uzun bir makale yayımladı. Conan, “Gaz Odaları” adı altında yayımladığı bu makalesinde, “Bu odaların her şeyi uydurma” diye vurguladı. Conan bu makalesinde ayrıca, “70’li yılların sonlarında, Robert Forison, bu uyduruk binaları tespit etmişti. Fakat o serginin sorumluları, Prof. Forison’un açıklamalarını resmen kabul etmekten kaçınıyorlardı. Eric Conan, Aşovitz Ulusal Müze sorumlusu Krystyna Oleksy’in sarsıntıya uğrayan güçsüz açıklamalarını basıp, yayımlamaya çalıştı. Kamuoyu için ikna edici bir cevabı olmayan Krystyna Oleksy, odalarla ilgili olarak şöyle bir açıklamada bulundu: “Mevcut şartlarda bu mekan, olduğu gibi kalacak ve müzeyi ziyaret edenlere bu konuda hiçbir ayrıntı verilmeyecek. Zira onunla ilgili meseleler çok karışık ve çetrefilli. Fakat daha sonralar, bu meseleyi bir çözüme kavuşturabilmek için bir şeyler düşüneceğiz.” ( Aşovits, Şeytan’dan Bir Hatıra- Say. 68) 1995 yılında, “Robert Jan Van Pelt” ile “Deborah Dwork” adlarında iki yazar ortak bir çalışmada bulunarak, “1270 Yılından Günümüze Kadar Aşovitz”(Auschwitz, 1270 to the present) adında “Yiil Üniversitesi Yayınları” aracılığıyla bir kitap yayımlarlarken, Gaz odalarıyla ilgili temelsiz iddiaları yalanlamaya çalıştılar. Bu iki yazar, Aşovitz’in gaz odalarından söz ederlerken, “savaş sonrası”, “mübhem”, “gazap”, “yalan söylemek” ve “uydurma haberler” gibi sözcüklerden yararlandılar. Bu arada en son bir televizyon kanalına verdiği demecinde holokast olayını yalanlayan keşiş Williamson bu konuda, “Aslında, Nazi gaz odaları diye bir yer yokmuş” şeklinde konuştu. Forison’a göre, onun sözünün aksini ispatlamak pek zor bir şey değil. “Yeter ki, ona öyle bir yeri gösterin. Ama mesele şu ki, günümüzde böyle bir oda yok. Ve geriye baktığımızda da, görüyoruz ki geçmişte de öyle odalar olmamış. Hem değil Aşovitz’de, hiçbir yerde yokmuş. Ben hiçbir zaman istediğim cevabı alamadım. “YA BANA BİR NAZİ GAZ ODASI GÖSTERİN, YAHUT DA RESMİNİ ÇİZİN” diyorum. Ben bekliyorum ve hala bir cevap yok. Şimdi bugün Williamson da bekliyor” diyor. Profesör Forison nihayet şöyle bir sonuca ulaşıyor : “Bugün İsrail’de Şaron ölüme doğru gidiyorsa, 20 yüz yılın bu büyük yalanı da ömrünün sonuna yaklaşmakta.” 1929 yılında Fransa’da dünyaya gelen Profesör Robert Forison, 1974 ila 1999 yılları arasında, Liven üniversitesinde öğretim üyesi olarak bulundu. Prof. Forison’a göre, GAZ ODALARI VE YAHUDİLERİN SOY KIRIMA UĞRADIKLARI KONUSU, SİYONİST YAHUDİ TEŞKİLATLARIN UYDURDUKLARI BİR MASAL. BU TEŞKİLATLAR, TAMAMEN SİYASİ-EKONOMİK OLAN BİR TAKIM GAREZLER UĞRUNA BU TÜR MASALLARI UYDURMAKTALAR. Prof. Forison daha sonra şöyle diyor: “BEN 1960 YILINA KADAR, GAZ ODALARINDA ADAM ÖLDÜRÜLDÜKLERİNE İNANIRDIM. FAKAT PAUL RACİNİE’NİN KONUYLA İLGİLİ KİTABINI OKUDUKTAN SONRA, BU MESELEYE KUŞKUYLA BAKMAYA BAŞLADIM. BÖYLECE 14 YILLIK BİR ŞAHSİ TEFEKKÜR VE 4 YILLIK DA GECELİ GÜNDÜZLÜ BİR TETKİK VE ARAŞTIRMALARIN ARDINDAN NİHAYET, TARİHİ BİR YALANLA KARŞI KARŞIYA KALDIĞIMDAN EMİN OLDUM… BEN YILLARCA SAVAŞ DÖNEMİNDEN KALMA VE GAZ ODALARINI KENDİ GÖZLERİYLE GÖRMÜŞ OLAN SADECE TEK KİŞİYİ BEKLEDİM. BU MESELE BAĞLAMINDA İLERİ SÜRÜLEN BİR SÜRÜ BELGEYE İTİNA GÖSTERMİYOR, SADECE TUTARLI OLACAK TEK BİR BELGE VE DELİLE RASTLAMAYA RAZIYDIM. FAKAT NE VAR Kİ, O TAK BELGE BİLE BULUNAMADI. BULDUKLARIM SAYISIZ MİKTARDA KUŞKU GÖTÜREN İDDİALARDI.” Prof. Forison ilk olarak 1978 yılında, “Le Monde” gazetesinde dizi halinde verilen makaleleriyle bu mesele hakkında ifşaata başladı. Forison bugün, bu hususla ilgili geçerli ve belgesel birçok kitap ve makaleye sahip. Onun bugün İngilizce ve Fransızca olarak yazdığı birçok eseri vardır. Prof. Forison’un dizi yazıları “Le Monde” gazetesinde çıktıktan sonra kendisi, tarihi kasıtlı olarak saptırma suçlamasıyla mahkemeye çağırıldı. Prof. Forison bugüne kadar, defalarca mahkemelere çağırılmış ve bir yandan da, Siyonist Yahudi teşkilatların fiziki veya ajit-prop saldırılarına maruz kalmıştır.
&
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

Hiç yorum yok: