27 Haziran 2011 Pazartesi




TANER, NE DEDİYSE ÇIKTI!
Tesadüf mü, tahmin mi
yoksa kehanet (!) mi!..
MİT’in eski müsteşarı Emre Taner’in
kurumun 80. kuruluş yıl dönümünde
yaptığı açıklamalar “Arap Baharı”nın
patlamasıyla büyük bir anlam kazandı
Müthiş bir vizyon!..
MİT eski Müsteşarı Emre Taner’in 4 yıl önce, 80. yıl dönümü dolayısıyla kurumun internet sitesinden yayımladığı mesaj, çok kısa zamana sığan gelişmelerle bire bir örtüştü.
Çehresi değişen MİT
Arap ülkelerindeki isyanların şifrelerinin yanı sıra Türkiye’nin takınacağı tutumun da ipuçlarını veren Taner, MİT’in AKP-PKK müzakerelerinde etkin rol almasını sağladı.
Taner ne demişti?
- Uluslararası sistem yeniden şekillenecek, tanımı değişecek.
- Birçok ulus devlet maratonu kaybedecek, egemenlik gidecek.
- Türkiye’nin ’bekle gör-tavır al’gibi bir tutum izleme lüksü yok.
- MİT organizasyon şeması ve yeni yapılanmayla revize edilecek.
Sonuçlar ne oldu?
- 22 ülkenin sınırını değiştirecek BOP ve GOP devreye girdi.
- Pek çok ülkede karışıklık çıktı, bazılarına ‘demokrasi’ geldi.
- Afganistan’dan Libya’ya aktif görev aldık, BOP Eş Başkanı olduk.
- Yapısı ve yönetimi değişen MİT, PKK müzakerelerinde rol aldı.
Amerika ile iyi ilişkilerin fotoğrafı!
AKP’nin dış politika dümenini teslim ettiği Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile rotası hayli değişen Türkiye, ABD-AB eksenindeki çizgisiyle birçok komşusunun nefretini kazandı, hatta elçiliklerine saldırıldı ama ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’dan büyük övgüler almayı başardı.
Taner, “Arap Baharı”nın
şifresini 4 yıl önce verdi
2007’de MİT’in 80. kuruluş yıldönümü nedeniyle mesaj yayımlayan Müsteşar,  Arap dünyasında bugün yaşananları ve Türkiye’nin tavrını anlattı.
Tunus’la başlayıp, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye ile devam eden ve “Arap Baharı” diye adlandırılan Arap ülkelerindeki ayaklanmaların ipuçları, eski MİT Müsteşarı Emre Taner tarafından 4 yıl önce verildi. Taner, 2007 yılında Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) 80. kuruluş yıldönümü nedeniyle yayımladığı mesajda, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) kapsamında ilerleyen Arap Baharı ile ilgili gelişmelerin yanı sıra Türkiye’nin takınacağı tavrın şifrelerini de verdi. Taner, Ocak 2007’deki mesajında, uluslararası sistemin yeniden şekillendiği bir sürecin yaşandığını belirterek günümüzde net bir şekilde ortaya çıkan gelişmeleri haber verdi. 21. yüzyılın ilk çeyreğinin, 100 yıl boyunca önemli değişmelere yol açacak parametrelerin gelişmekte olduğu bir evreyi işaret ettiğini belirten Taner, Türkiye’nin gelişmeler karşısında bekle-gör-tavır al gibi bir tavır takınma lüksü olmadığını da ifade etti. Taner, mesajında, şu ifadeleri kullandı:

Global düzeyde değişim
“Dünyadaki tüm değerler, ilişkiler, sistemler ve düzenler, ister sosyal-ekonomik-siyasi, ister ahlaki-dini olsun yeniden şekillendiği ve hatta yeniden tanımlandığı bir süreç yaşanıyor. Yaşadığımız bu süreç aynı zamanda parçası olduğumuz uluslararası sistemin de kuralları, başrol oyuncuları ve figüranlıryla mevcut olandan çok farklı bir boyutta yeniden belirlenmeye ve hatta doğmaya çalıştığı bir döneme kaynaklık etmektedir. Geçmişte de uluslararası sistemin bir veya birden çok noktasında mutlaka bir değişim yaşanmıştır. Bunun etkileri geçmişte daha çok bölgesel nitelikte olsa da günümüz şartlarında özellikle her alanda yaşanan küreselleşmenin sonucu olarak global düzeye taşınmıştır.”  “Bulunduğumuz dönem gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler sadece gelişmemekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dahil olmamakla kalmayacak, aynı zamanda birçoğu günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir. Ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekten sağlam politikalar üretmek ve uygulamak için ulusal güvenlik ve ulus-devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri öngörmek, doğru analiz etmek ve uygun vasıtalarla karşı koyma zorunluluğu ve ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir. 21. yüzyılın güvenlik ortamı, istihbarat fonksiyonlarının önemi ve etkinliğini hiç olmadığı kadar artırmıştır. Önümüzdeki dönemde de uluslararası sistemin kuralları belirlenmiş, stabil bir yapıya kavuşacağını ummak ve bu yönde tanımlamalar geliştirmek faydasız bir uğraş olacaktır.” 

BOP devreye girdi
Taner’in bu açıklamalarının ardından, ABD’nin Orta Doğu’da tehdit olarak gördüğü unsurlara karşı planladığı Büyük Orta Doğu Projesi ve Kuzey Afrika ülkelerinin de dahil edildiği Genişletilmiş Orta Doğu Projesi, adım adım uygulanmaya başladı. 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi amaçlayan proje, Tunus, Mısır, Yemen, Libya ve Suriye’de sahnelendi.

Türkiye’nin pozisyonunu anlattı
MİT’in 80 yılı nedeniyle yayımladığı mesajda Türkiye’nin, potansiyel çatışma tehditlerinin bulunduğu Balkanlar, çeşitli istikrarsızlık potansiyeli taşıyan Kafkaslar ile 40 yıldır fiili çatışmalar ve terörist faaliyetlerle yoğrulmuş Orta Doğu’nun arasında bir iç hat pozisyonuna sahip olduğunu ifade eden Müsteşar Emre Taner, Türkiye’nin gelişmelerle ilgili pozisyonu konusunda da ipuçları vermişti. Taner’in 4 yıl önce ifade ettiği, “Bu süreç içinde Türkiye gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da bekle-gör-tavır al- taktiğiyle sınırlama lüksüne sahip değildir. Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye’ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır. Bu nedenle de Türkiye, tüm kartlarını/avantajlarını maksimum düzeyde bir verimlilikle değerlendirmek durumundadır” şeklindeki öngörüsü, günümüzdeki olaylarda ortaya çıktı.

Eş başkanlık yaptı
Sık sık “BOP’un eş başkanıyım” diyen Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mısır, Libya ve Suriye’deki ayaklanmalarda ABD’yle birlikte hareket etti.

Obama talimat verdi
Erdoğan yerine getirdi
BOP’un eş başkanlığına soyunan Başbakan Erdoğan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelerde ABD’yle birlikte hareket etti. Aralık 2009’da Beyaz Saray’da gerçekleşen buluşmada, ABD Başkanı Obama, Erdoğan’a taleplerini şöyle sıraladı: Afganistan’daki katkınızı artırın. İran’ı ikna edin. Ermenistan’la imzalanan protokolleri Meclis’te onaylayın. “ ’Arap Baharı’nın devreye girmesinin ardından da ABD’den Libya ve Suriye konusunda Türkiye’den istekler çoğaldı. Libya’ya müdahaleye önceleri karşı çıkan Erdoğan, daha sonra bu ülkeye yapılan operasyonlarda büyük rol oynadı. Türkiye, NATO’nun Libya’ya müdahale eden güçlerine İzmir’den komuta edilmesini kabul etti. Eski dostu Beşşar Esad’a reform çağrıları yapan Erdoğan, Suriye’deki gelişmelerde ABD’nin yanında yer aldı. Kaddafi ve Esad gibi dostlarını kaybeden Erdoğan, Obama ve diğer ABD’li yetkililerden ise övgüler aldı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, ” Türkiye ile yakın işbirliği içindeyiz. Suriye’de ne yapılması gerektiği konusunda hem fikiriz “ diyerek, Esad yönetiminin altını, AKP hükümetiyle birlikte kazdıklarının mesajını verdi. Geçen haftaki Obama-Erdoğan telefon görüşmesinin ardından Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada da işbirliği bir kez daha teyit edildi.

ABD açılımı denetledi
Türkiye’de 9 yıldır iktidarda bulunan AKP, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi’nin en büyük destekçisi. ABD’nin  proje kapsamında Orta Doğu ülkelerindeki faaliyetlerinde büyük rol oynayan Türkiye, ülke içinde de Amerikalıların talepleriyle hazırlanan Kürt açılımı projesini uyguluyor. 2009‘da dönemin ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffry, Türkiyle’deki açılımı denetleyici isim olarak da görev yapmıştı. Açılımda istenilen hıza ulaşılamadığı zamanlarda eleştirelirini yoğunlaştıran Jeffry, istenilen adımların atıldığında ise AKP hükümetine övgüler yağdırıp yeni adımlar için cesaretlendirmişti. Sözde Kürt sorununun çözümü için sık sık akıl veren Jeffrey AKP’nin ’açılım’ performansını övdükten sonra, terörün sona erdirilmesi için gerekli ekonomik adımlarıın da atılması gerektiğini söylemişti.

MİT’teki değişimi de açıkladı
Emre Taner, MİT’in 80. yıldönümü mesajında kurumda yapılacak değişimin ipuçlarını da verdi. MİT’in yeni vizyonunu 4 yıl önce “2006 yılında başlattığımız çalışmaları 80. yılımızı da kutlayacağımız 2007 yılı içinde sonuçlandırmak amacındayız. Birlik ve beraberlik içinde ülkemizin içinden geçirmekte olan muğlak ve tehlikeli dönemden başarıyla daha da güçlenmiş olarak çıkarmak ve çocuklarımıza gurur duyacakları bir gelecek bırakmaktır” şeklinde açıklayan Taner’in çalışmalarının ardından 2009 yılında MİT’in yapılanmasında çok önemli değişiklikler oldu. İstihbarat ve operasyonlar tek müsteşar yardımcılığı bünyesinde birleştirildi, iç ve dış istihbarat birimleri olarak yeniden örgütlendi, karşı-casusluk birimi önem açısından iç ve dış istihbaratla eşit düzeye yükseltildi. Dinleme ve izleme görevlerini üstlenen elektronik ve teknik istihbarat biriminin düzeyi de müsteşar yardımcılığına yükseltildi. MİT’in kamuoyuna dönük yüzü olarak bilinen Psikolojik İstihbarat Başkanlığı ise
kaldırılıyor.

Vazgeçilmez üç ayak
Eski MİT Müsteşarı Emre Taner, 4 yıl önceki mesajında,  bölgedeki gelişmeler karşısında Türkiye’nin sahip olması gereken donanımlar için şu ifadeleri kullanmıştı: “Türkiye için güçlü bir ekonomi, kusursuz bir dış politika ve caydırıcı bir askeri yapılandırma şeklinde adlandırabileceğimiz çok sağlam üç ayağa sahip olmak bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu üç ayağın ifade edilen özellikleri ise güçlü, dinamik, etkin, esnek; hareket kabiliyeti yüksek ve yaratıcı bir istihbarat yapılandırılmasına ihtiyaç vardır. Ülke olarak içinden geçmekte olduğumuz bu zörlu dönemde özellikle merkezinde bulunduğumuz ve bir parçası olduğumuz uluslararası sistemin gelişim süreci, Milli İstihbarat Teşkilatı olarak duyduğumuz sorumluluğu en üst seviyeye çıkarmış durumdadır.”

Apo ile görüşmeleri üstlendi
TESEV’in Kürt raporunda yer alan Öcalan ile devlet görüşmelerinin tarihçesinde, 2005 yılına kadar askerler tarafından yapılan görüşmelerin 2005 yılından itibaren dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner tarafından üstlendiği ifade edildi. Taner, İmralı Cezaevi’nde Öcalan’la görüştü. Taner, İmralı görüşmelerini emekliliği nedeniyle görevi bıraktığı 2010 yılına kadar sürdürdü ve ardından bu görüşmeleri Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Müdürlüğü’nden bürokratlara bıraktı.

Kalın’dan itiraf
Arap ülkelerindeki ayaklanmalar konusunda Türkiye’nin oynadığı rol, Başbakan Erdoğan’ın danışmanı İbrahim Kalın’ın önceki gün Washington’da yaptığı açıklamayla kanıtlandı. Kalın, Arap dünyasındaki haydut rejimleri angaje etme politikasının Türkiye’ye, Arap Baharı’nın sonucunu şekillendirmede eşsiz etkileme gücü sağladığını belirtti. Washington Times, Kalın’ın konuşmasını “Türk Politika Danışmanı: Türkiye Arap Baharı’nı Şekillendiriliyor” başlıklı haberinde yansıttı.

Osmanlı önerisi
ABD’nin BOP projesine AKP dışında eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da destek verdi. 2008 Haziranında Orta Doğu’yla ilgili açıklamalarda bulunan Büyükanıt, “Osmanlı İmparatorluğu döneminde Orta Doğu’da çeşitli etnik ve dinsel grupların yüzyıllara varan süreçte bir arada yaşamıştır. Bölgedeki çatışmalar neden ve ne zaman başladı, bu sorunların kaynağı ne? Kişisel görüşüm, bu sorunların birinci dünya harbi sonrasında başladığıdır”
diyerek çözümün Osmanlı modelinde olduğunu ifade etmişti.
Yeniçağ-27 haziran 2011


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

Hiç yorum yok: