16 Ocak 2010 Cumartesi


İSRAİL'İN PAKİSTAN'DAKİ ROLÜ
Jeff Gates

Ünlü analist Jeff Gates, 'Pakistan'ı istikrarsızlaştırmada İsrail'in rolü' adlı makalesinde İsrail'in bölgedeki ilişki ağını açıklıyor.
Mossad mottosunda olduğu üzere "hileyle" savaş açıldığında, zamanlaması iyi yapılmış krizler gerçekleri yerlerinden ederek hedef kitlenin kandırılarak inandırılacağı gündem yaratmada mühim bir rol oynar. Dolayısıyla, sahnelenen krizlerin çarpan etkisi, sahte istihbarat bilgileriyle pekiştirilmekte. İkisinin bileşimi genelde ikna edicidir.
Amerikalı kanun yapıcılar, 11 Eylül kitle katliamına cevap olarak Irak'ı işgale sevk edildiklerinde düzenbazlık sergilenmişti. Ancak bu kriz tek başına yeterli değildi. Asker seferberlik için Irak'ta kitle imha silahları olduğuna, Irak'ın el Kaide ile ilişkisinin olduğuna, Irak'ın elinde biyolojik silahlar bulunduğuna, Iraklıların Prag'da toplantılar yaptığına vs inanmak ve "fikir birliği" içinde olmak gerekirdi. Hepsi de yanlıştı ama Irak'ı işgale sevketmek için yeterliydi de.
Böylesi ajan provakatör operasyonları, amaçlanan ana olay için tamamlayıcı yan olayları da ihtiva eder. Sürüp giden olaylar ilerlemekte olan bir operasyonun mevcudiyetini telkin etmektedir. Yakın tarih, önceden belirlenmiş bir Şerir hakkında bir delil cümbüşünü göreceğimizi telkin etmektedir. İran her ne kadar bâriz aday ise de, Pakistan da ihtimal dâhilindedir; dış güçler bir dizi şiddet olaylarıyla bu müslüman nükleer ulusu istikrarsızlaştırmaya çalışıyor.
Şayet bir sonraki savaş – tıpkı son savaş gibi – Yahudi ulusçuların genişlemeci gâyeleriyle çakışırsa, bu bir tesadüf mü olacak?
Hint-İsrail ittifakı
2007 Aralık ayı, Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto'nun katledilişine şahit oldu. Onun Aşkenazi Yahudisi biyografi yazarı ve lobicisi Mark Siegel, Butto'nun Pakistan'a dönüşünün "istikrarı ve Müşerref'in cumhurbaşkanlığını garanti altına almanın tek yolu" olduğuna dair Amerikalı diplomatları temin etti.
Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref, İsrail-Filistin çatışmasının bir çözüme kavuşturulmasının, Irak'taki ve Afganistan'daki çatışmaların çözümü için esas olduğunu söylemişti. Bu sözleri onu Tel Aviv'in hedefi haline getirmişti.
Butto'nun iki dönem başbakanlığı sırasında, Pakistan'ın Taliban'a verdiği destek – özgürlük savaşçısı mücahitler olarak göklere çıkarılıyorlardı – Keşmir'deki çatışmalara yol verirken, Butto'nun nüfuzunu Afganistan'a yaymasına da imkan vermişti. Hindistanla gerilimi körüklerken Hint-İsrail ittifakını da körüklemişti ve Keşmir'in Kirpal bölgesinde yaşana çatışma sırasında İsrail Yeni Delhi'ye acilen top mermileri sevk etmişti.
İsrail, 2009 Ocak ayında Hindistan'a üç adet AWACS teslim etti ve bölgedeki konvansiyonel silah dengesini değiştirdi. Bu silah satışı, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun daha önce söylediklerini teyid etmişti: "Hindistan'la bağlarımız sınırsızdır." İsrail, 1.1 milyar dolarlık Raytheon adlı bir Amerikan şirketinin geliştirdiği taktik hava savunma sistemi satış sözleşmesini imzalayarak bunu belli etti. Aşkenazi General David Kezeraşvili Güney Osetya'daki ayrılıkçılara karşı İsrail silahlarıyla ve eğitimiyle yapılacak taarruzu yönetmek üzere 2008 Ağustos ayında Tel Aviv'den Gürcistan'a uçtu. O kriz, ABD ve Rusya arasında Soğuk Savaş rüzgarları estirmişti (Amerikan, Rusya, AB ve BM'nin İsrail-Filistin çatışmasını çözüme kavuşturma sözü veren Dörtlü'nün üyeleridir.)
İsrail'in Gürcistan'dan geçecek boru hattında yatan çıkarları hakkında çok az şey söylendi (Hazar petrolünü Türkiye üzerinden Avrasya'ya akıtmak, İsrail'i aracı olarak kullanmak ve Rusya petrol sanayini baltalamak demekti.)
Oyun teorisi savaşları
Butto'nun katledilmesi, Müşerref'in yerine Butto'nun adı kötüye çıkmış kocası Asıf Ali Zerdari'nin oturacağı bir krizi garantiye aldı. Washington'ın Zerdari ile ittifakı, ABD'nin bölgedeki yoz nüfuzunu genişletmesi olarak tasvir edilebilir.
7 Ağustos 2008'de, Zerdari liderliğindeki koalisyon, Müşerref tam Yaz Olimpiyat Oyunları için Pekin'e hareket ederken ona karşı güvensizlik oyu çağrısı yaptı. 8 Ağustos'ta, Güney Osetya'da bir gecede şiddetli çarpışmalar başladı. Pakistan'daki son olayların çoğunda olduğu gibi, bu şiddet olayı da silahlı ayrılıkçıları içeriyordu.
Peki Amerikan yönetimi içerisindeki İsrail yandaşı nüfuz adına, Dışişleri Bakanlığımız Afganistan'da yoz Hamid Karzai'yi yönetimin başına geçirdi ve afyon üretimi rekor düzeye ulaştı mı? Ucu İsrail'in oyun teorisi planlamacılarına çıkan eroin salgını Rus toplumunu kemiriyor mu?
2008 Kasım ayı sonlarında Hindistan'ın finans merkezi Mumbai'de bir terörist saldırı düzenlendi ve Hindistan-Pakistan arasında nükleer gerilim korkularını yeniden canlandırdı. Saldırganlar New York merkezli ultra-ulusçu bir Yahudi hizbi olan Çabad Lubavitch'in yönettiği bir oteli hedef aldılar ve İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, Tel Aviv'den "dünyamız saldırı altında" diye ilan etti. Aralık ayına kadar İsrailli gazeteciler "dünya çapındaki Yahudi kuruluşlarının güvenliğini tahkim etmeliyiz" demeye başlamışlardı.
"Hindistan'ın 11 Eylül'üne" Pakistan'nın batısındaki aşiret bölgesinden katılanlar olduğu keşfedildi ve çok geçmeden Zerdari Taliban'la bir anlaşma imzalayarak, denildiğine göre el Kaide üyelerinin yaşadığı Kuzeybatı Sınır Eyaleti Bölgesi'nde Şeria kanunlarının uygulanmasına izin verdi.
Pakistan'ın "İslamcı aşırılarla" işbirliği, ABD ve müttefikleri için güvensizlik ve savunmasızlık izlenimi doğurdu. Bu algısal tehdit, önde gelen basın yayın kuruluşları tarafından "militan İslam'ın" tehlikelerinin delili olarak sayıldı.
Taliban ve el Kaide'nin nükleer silahlı bir devlette serbestçe hareket edebildiği tasviri sayesinde Tel Aviv, Yahudi devletine karşı "varoluşsal tehdit" oluşturan nükleer İran iddiasına çekiş gücü kazandırdı. Bu esnada, İsrail'de yapılan seçimlerden ultra-ulusçu/ultra-ortodoks bir koalisyon çıkması İsrail-Filistin çatışmasının çözmünü daha da geciktirdi.
Daha fazla gecikme, daha fazla aşırılığa yol açmaya ve terörle küresel savaş pazarlamacılarına daha fazla güç kazandıracak. İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni Mumbai saldırılarından sonra şöyle demişti: "İsrail, Hindistan ve özgür dünya, teröristlere ve aşırılığa karşı savaşta ön safta mevzilendi."
Pakistan Sünni egemen olmasına ve Şii İran aksine teokratik yönetimden uzak durmasına rağmen listeden dışlanarak itham edilmişti. Olayların örüntüsüne bakınca, Mumbai'deki câni terörizm Hindistan'ı değil de Pakistan'ı hedef almış görünüyor.
Aşkenazi lejyonlarının akıl verdiği Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın son İslamabad ziyareti diplomatik felâketti. Aşındırıcı ve küstah olan Amerika'nın en üst düzey diplomatı, Pakistan'ın hasım güçlerle çevrili olduğu ve Pakistan'ın, Yahudi ulusçusu danışmanlar tarafından müttefik bilinen bir ulus eliyle istikrarsızlaştırıldığı hissini güçlendirdi. Gerilimin arttığı bir iklimde, Clinton Amerikan çıkarlarını baltaladı, İsrail'in "İslamo-faşizm'e" karşı küresel savaş davasını destekledi ve Medeniyetler Çatışmasına güven verdi.
(...) Bu krizlerin her biri Kolonyal Siyonistlerin genişlemeci gündemlerini yaramaktadır. Bu tamamlayıcı olayların ucu aynı kaynağa mı uzanmaktadır? O kaynak, ana olayı sahnelemek için bir dizi olayı mı kullanıyor? Halk, sık sık tekrarlanan davranışın kaynağını sezgisel olarak bilmektedir. 2003 yılında AB üyesi ülkelerde 7.500 kişiyle yapılan bir anket çalışmasında, İsrail dünya barışına yönelik en büyük tehdit olarak görülmüştü (...)
Kaynak: MiddleEast Online


İSRAİL OYUN TEORİSİ SAVAŞI UYGULUYOR
Jeff Gates / Palestine Think Tank
2005 yılında Ekonomi Bilim dalında Nobel ödülü; Hebrew Universitesi'ndeki Akılcılık Merkezi ( Center for Rationality) kurucusu İsrail'li matematikçi ve oyun teorisi uzmanı Robert J. Aumann'a verildi. Bu Kudüs vatandaşı şunu diyordu : Burada geliştirdiğimiz düşünce ekolü, İsrail'i bu alanda lider otorite konumuna getirdi.

İsrail'li stratejistler, kurguladıkları provokasyonlara ve manipule ettikleri krizlere istedikleri tepki ortamının oluşması için oyun teorisine güveniyorlar. Oyun teorisi algoritmaları sayesinde ; karşı tarafın tepkileri belli bir olasılık dahilinde, öngörülebilir hale dönüşüyor. 

Kandırarak savaşma artık matematiksel bir disiplin haline dönüşmüş durumda. 

Bu tarz olasılığa dayalı savaş planlaması ; Tel Aviv'e, İsrail'in dünya çapındaki güç yansıtmasını arttıracak şekilde bir dizi seri provokasyon ve zamanlaması ayarlanmış krizleri güç çarpanı olarak kullanma fırsatı sunuyor.
 

Yetenekli bir provokatör için, hedef bir insan, bir şirket, bir ekonomi, bir yasa, bir ülke veya bütünüyle bir kültür olabilir; İslam gibi. İyi modellenmiş bir provokasyonla, provokasyona verilecek tepki İsrail'in cephanesinde güçlü bir silaha bile dönüşebilir.


Örnek olarak; becerikli bir oyun teorisyeni, 9/11 gibi bir kitle katliamı sonrasında, hedefin (ABD) bu saldırının intikamını almak için ordusunu harekete geçirebileceğini öngörebilirdi. Daha önceden belirlenmiş bir hedef çevresinde yaratılan sahte istihbarat yardımı ile, oyun teorisi algoritması, bu gücün , 9/11'in intikamını almaktan çok Büyük İsrail projesine hizmet edecek şekilde yönünün Irak'a çevrilebileceğini görürdü.

Bu işgal bir gerçeğin, yasa koyucuların ve kamuoyunun inanabileceği şekilde çarpıtılmasını gerektirdi. 9/11'in iç parçalayıcı duygusal içeriği ABD'lileri akılcı analizi terkedip, yanlış istihbarata güvenmeye itti.

ABD'liler tahmin edileceği üzere bir kitle katliamı ile öngörülebilir şekilde tahrik edildiler. Öngörülebilir tepki - şok, acı ve öfke - şeytan Irak'ın sorumlu olduğu yalanına inanmalarını kolaylaştırdı. İnançların gerçeklerin yerine ikame edilmesi, dünyada oyun teorisi alanında lider olan İsrail'in diğer ülkeleri kendi savaşlarına sürüklemek için uyguladığı yöntemdir.

Yanlış Ama İnanılabilir
Gerçeklerinin yerine inandırıcı bir kurguyu ikame edebilmek, hedefin önceden planlanmış hikâyeye inanabilmesi için beyinlerin hazırlanmasını gerektirir. Burada uyumlu bir medyanın rolü devreye girer : 

a) İnandırıcı mevcut bir tehlike ( Irak kitle imha silahları)
b) inandırıcı bir kötü kahraman (Bir zamanlar müttefikiniz olan ülkenin Şeytan olarak damgalanışı)
c) soğuk savaş sonrası ulusal güvenliğe karşı inandırıcı bir tehdit (Medeniyetler Çatışması ve İslamo-faşizm)

İsrail'li istihbarat kaynakları 2003 yılında Irak'ın işgalini kışkırtan savaş planlayıcıları psikolojik savaş harekatlarına 1986 yılında Truva Atı kod adlı MOSSAD operasyonu ile başladı.

Bu operasyon ile ; Libya'nın büyükelçiliklerine terorizmle ilgili emirler yolladığı görüntüsü yaratıldı. Bundan hemen sonra Berlin'deki bir diskotekteki terörist saldırı sonucu iki ABD askeri öldürüldü. 10 gün sonra, ABD, İngiliz ve Alman uçakları Libya'nın üzerine 60 ton bomba ulaştı.

Aşağıda, 1986 tarihindeki - Körfez Savaşı'ndan 5 , Irak'ın işgaline vesile olacak katliamvari provokasyondan 15 sene önce - bu operasyonla ilgili bir MOSSAD ajanının değerlendirmesini bulacaksınız
 (1994 yılında basılan, Other Side of Deception/ Aldatmacının Öte Yanı kitabından) - 

"Libya'nın bombalanmasından sonra, dostumuz Kaddafi'nin bir süre resmin dışında kalacağı kesin. Irak ve Saddam Hüseyin bir sonraki hedefimiz.Şimdi onu bir sonraki kötü kahraman olarak inşa etmeye başlıyoruz. Biraz zaman alacak fakat sonunda işe yarayacağından şüphe yok"

Eski Mossad ajanı
Victor Ostrovsky'nin bu anlatımı doğru olabilir mi? O zaman Tel Aviv'in Irak operasyonu, nispeten basit Libya kandırmacasından daha fazla ön hazırlık gerektirmiş olsa gerek. 

Hedef Olarak Amerika
ABD'nin siyonist devletin özel dostu ve koruyucu olarak algılandığı bir ortamda, yaklaşık yarım asırdır süren bir dizi İsrail seri provokasyonu sonrasında Ortadoğu'da şiddet dolu bir tepkinin olasılığı, oyun teorisine göre nedir?

1967 savaşı sırasında ABD'nin
USS Liberty gemisininin İsrail tarafından "yanlışlıkla" bombalanması ile  34 ABD askerinin ölmesi sonucunda ABD Başkanı'nın (Lyndon Johnson)  İsrail'in katil davranışlarını kınayabileceği görüldü. İki on yıl sonra, Truva Atı operasyonu, ABD Başkanı'nın (Ronald Reagan) İsrail'in sağladığı yanlış istihbarata dayanarak bir Arap ülkesine saldırılabileceği anlaşıldı. 

60 yıldan uzun süredir; ABD siyonizmi, silahlandırdı, finanse etti, yarenlik etti ve savundu. Bu desteğe, ABD'nin İsrail'in katil davranışlarını kınayan onlarca BM kararını veto etmesi de dahil. Oyun teorisi açısından bakıldığında; 1.3 milyon Müslüman arasında, 19 tanesinin, ABD’nin İsrail'e karşı desteğine tepki olarak bu kanlı eylemi gerçekleştirmeye yönlendirilebileceğini tahmin etmek ne kadar zor olabilir ki.

İsrail'li oyun teorisyenlerinin çıkış noktası, ne ahlaki ne de bir adalet merkezine sahip, onlar Akılcılık Merkezi'nde çalışıyorlar.
 

Siyonist savaş planlayıcıların modellediği üzere oyun teorisi tek bir değer dışında hiç bir ahlaki değeri önemsemiyor; o da, kışkırtıldığı noktada hedefin, kabul edilebilir oransal sapmalar içerisinde provokasyona nasıl tepki verebileceğini öngörebilmek. Dolayısı ile iyi planlanmamış provokasyonlar ve doğru zamanlanmış krizler aracılığı ile savaş yapanların güçlerini nasıl katlayabildiklerini görüyoruz. 

İsrail'in davranışları çoğu zaman ahlak dışı ve adaletsiz ama bu rasyonel olmadığı anlamına gelmiyor. Genişlemeci, kolonyal Siyonistler açısından katliama yol açan provakasyonlar bile akılcı çünkü tepkileri matematiksel olarak modelleyebiliyorlar ve sonuçları tahmin edilebilir kılıyorlar. Bu kendilerini Tanrı'nın seçilmişleri zanneden insanların hukuku hiçe saymaları için yeterli.

Alıntı: http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=8532


Hiç yorum yok: