27 Ekim 2009 Salı

KİMİN İMZASINI ISLATALIM?
Ergenekon savcısına ihbar niteliğindeki mektubun aslını üşenmeyin okuyun.
Ve birazcık düşünün.
Bu bir ihbar mektubu olabilir mi?
Bu ancak bir yorum olabilir, bir aşk mektubu olabilir. Kuş kadar aklı olan biri buna ağzını bırakır başka bir yeriyle güler.Yani göreyi başında olan bir bir subay sözüm ona belgenin aslını yani ıslak imzalı olanını gönderiyor ama ne gönderme.4 Ay bekliyor.Korkuyor altına kaçırıyor (bunları kendi söylüyor) 4 ay ıkınıyor sıkınıyor tam kürt açılımı,teröristlerin gelme zamanı gönderiyor. Hadi bunu da geçtik. Belgenin orijinalini öyle bir gönderiyor ki destan döşüyor. Aklı olan bir şahıs düşünür: Zaten aylarca gündemde kalmış ve fotokopi olduğu için “kağıt parçası” tabiriyle adlandırılmış bir planın "alın bu aslıdır" diye göndermek varken, sayfalarca yorum kim yapar? Cümlelerinden, kelime ve yorumlarından anlaşılma endişesi duymaz mı? Aşk mektubu mu yazıyorsun sen? İnceden savcıyı yağlamalar falan.Bu ihbar mektubuna inanacak kadar geri zekalı var mıdır Türkiye’de?Ben değilim ve kesinlikle bu mektup bir askerin yazacağı üslupta değil ve bir belge sızdıran birine ait değil.Bu birinci boyutu.
Gelelim ikinci boyutuna.
Herkesin söylediği “pkk açılımının tepkisini azaltmak için bu zaman beklendi ve sunuldu” Bu olasılık mümkün ve büyük bir ihtimal. Doğru diyelim ve akıl yürütelim.
Bu da yapılan harekâtın Türk halkını hiç tanımayanlar tarafından kotarıldığını gösteriyor. Farkında değiller ama bu yaptıklarıyla Türk halının kalbine Albay Dursun ÇİÇEK başta, mektupta adı geçen herkesi altın harflerle kazıdılar. Türk halkı Avrupalı/Amerikalıya benzemez. Duygusaldır, gördüğüne inanır. pkk’nın sınırda çadır mahkemeleri kurularak affedildiğini görüyor. Bunu yapanın AKP olduğunu biliyor.Fethullah’ın da AKP ile beraber olduğunu halk değil bebeler biliyor.Bu eylem planı aylardır piyasaya ne diye sunuldu? “AKP ve Fethullah’ı bitirme planı” diye. İlk başta olduğu gibi bırakılsaydı etkisi olmuştu;birazımız yemiştik. Ama bu aşk mektubu gibi,savcıyı inceden yağlayan, isim isim kişileri sayan, olayları yorumlayan ve yargılayan ihbar mektubu tam bir mallık örneği. Bu mektup kesinlikle bir askerin üslubu değil. Çok açık seçik belli ki; halkını bir gram tanımayan kuyruğu dışarıda zavallıların sunduğu bir mektup.
Belge gerçek olabilir.Buna bir şey söyleyemeyiz.Ama;bu aşamadan sonra bu da halkın gözünde anlamını yitirmiştir. İlk yaptığı etki artık tam tersine dönmüştür. Şahsen benim gözümde bu şekilde. Fethullah hoca efendi ABD’de villalarda yata yata Amerikan gibi düşünmeye başlamış.Türk halkının yapısını unutmuş.Artık senden ve adamlarından cacık olmaz.Bunu ABD anlayınca nereye tüyeceksin merak ediyorum.

28/10/2009
levent kalem


İŞTE İHBAR MEKTUBUNUN TAM METNİ

Sayın Savcım, Kuşaklar boyu TSK’ ya (Türk Silahlı Kuvvetleri) hizmet vermiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım. Son dönemde TSK’nin tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaybına uğraması, beni ve benim gibi vatanını ve milletini seven birçok silah arkadaşımı son derece rahatsız etmiştir. Dosta güven, düşmana korku vermiş ordumuzun kendi milleti nazarında güven kaybediyor olması çok acı bir durumdur. Kendi milletine karşı psikolojik hareket yapan, toplumu bölen ve toplumun değerlerini karşısına alan bir TSK’nın hayal edilmesi mümkün olmadığı nasıl bir gerçekse, TSK’nın tamamının böyle olmadığı da bir gerçektir. Maalesef, önceleri doğru ve gerekli olduğuna inandığım ancak şu an içinde bulunmaktan büyük pişmanlık duyduğum, sadece 3’üncü dünya ülkelerine özgü bir şekilde kendi vatandaşına ‘psikolojik harekât’ uygulayan ve bunu adına da ‘bilgilendirme faaliyeti’ şeklinde masum ve haklı görünen bir maske uyduran bir cunta oluşumunda birçok arkadaşımla birlikte görev aldım. Bu oluşum, ilk başta gayet haklı gerekçelerle kurulan ve gerçek görevi düşmana karşı psikolojik harekât uygulamak olan Psikolojik Harekât Daire Başkanlığı’nı kendine maşa olarak kullanıyordu. Bu güzide kurumun imkân ve kabiliyetlerinden yararlanılarak devletin vali, kaymakam, savcı, hâkim gibi önemli kadrolarında görevli personeli de dahil olmak üzere insanlarımız haklarında oluşturulan ‘Bilgi Fişi’ adı verilen belgelerle tek tek fişlendi. Cunta yapılanmasının organize ettiği yasal dayanağı bulunmayan faaliyetlerin kamuoyuna yansıması sonucu bu kurumumuz yıprandı, adı ‘Bilgi Destek Daire Başkanlığı’ olarak değiştirilmek zorunda kalındı ve görev alanı daraltıldı. Hali hazırda devam eden cunta faaliyetleri neticesinde, son olarak toplam sayısı dört olan muharebede Ege Ordusu Komutanlığı dahil tüm Ordu Komutanlıklarını desteleyecek olan Bilgi Destek Taburlarının sayısı bire düşürülerek asli görevini yapamayacak hale getirildi. Geriye kalan son taburda görevli bazı personel halen asli görevlerine yönelik çalışmaları bir kenara bırakarak cunta örgütlenmesinden aldıkları örtülü ve yasadışı görevli yürütmeye devam etmektedir. Yukarıda ifade ettiğim TSK içerisindeki ‘ülke yönetimine el koyma heveslileri, yani darbe tarafları’, başka bir ifadeyle ‘Cunta Örgütlenmesi’, yıllardır işgal ettiği makamlarla, kilit pozisyonlar ve sivil uzantılarıyla ülkenin gündemini elinde tutmuş ve faaliyetlerini kamuoyuna ‘tüm TSK’nın ortak görüşü’ gibi göstermiş ve göstermeye de devam etmektedir. Cunta örgütlenmesi ve faaliyetlerinden haberdar ve rahatsız olan benim gibi personel, gerçekleri anlatmak için zemin bulamamakta ve sesini duyuramamaktadır. ‘Biz silah arkadaşıyız’, ‘ortak düşmanlar’, ‘Biz bir aileyiz’, ‘TSK’yi yıpratmak istiyorlar’ gibi temaları kullanarak sözde ‘korumacı bir yaklaşımla’ hedef saptırmaya çalışıyorlar. Bu ‘sözde kurumacı yaklaşım’la birlikte, gerçekleri bilen ve duyurmak isteyen personel de ‘korkutma ve sindirme’ faaliyetleri ile susturulmaktadır. Bu şekilde birçok olay karşısında ‘kol kırılır yen içinde içinde kalır’ mantığı yürütülmektedir. Cuntanın pisliklerini içerde gizlemek durumunda kalan TSK’nın itibarı ise sürekli zedelenmeye devam etmektedir. Toplumun genelinde bilinen ve dedikodu şeklinde kulaktan kulağa yayılan TSK ile ilgili birçok konuyu (PKK’ya yardım, uyuşturucu, fişleme, suikast, örtülü operasyonlar vb.) olayların olduğu bölgelerde görev yapanlar, medya aracılığıyla öğrendi. Ancak medyanın bilmediklerini ben ve benim gibi Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı bünyesinde görev yapan arkadaşlar, yani bu faaliyetleri bizzat planlayan ve icra eden kişiler çok yakından biliyoruz. Bilgi destek personeli olarak bizzat olayların içerisinde (Aktütün’de Dağlıca’da Poyrazköy’de, Çukurca’da ve daha birçok yerde) olduğumuz için gerçekler tüm çıplaklığıyla bilinmektedir. Ayrıca, askeri okullarda başlayıp karargâh birlik ve lojmanlarda her anı bir arada geçen, tatillerini bile beraber yapan bizler birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Özellikle ülke gündemini uzun bir ser meşgul eden devletin kurumlarını bilen birbirine düşüren son ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’na bakıldığında, her olayda olduğu gibi bu olayda da cuntanın kendi bekası için ülkemizin tüm değerlerini paramparça etmeye çalıştığı görülmektedir. TSK’da psikolojik harekât birimlerinin kuruluş safhasından bu yana aktif bir şekilde görev alan ve 2009 yılı genel atamalarına kadar Genelkurmay Bilgi Destek Okul Komutanlığı’nda görev yapan Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol bahse konu belge hakkında; “Bu belgeyi biz hazırlamıştık, nasıl sızdı anlayamadım?” demiştir. Bu ifade, Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol’un da cuntanın bir elemanı olduğunun ve söz konusu cuntanın faaliyetlerinin İrticayla Mücadele Eylem Planı’yla sınırlı kalmadığının açık bir göstergesidir. Sayın Savcım, ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ basında yer alır almaz, erken davranarak söz konusu evrakın aslını gizlice dosyalandığı klasörden aldım. Belgenin aslının yerinde olmadığı anlaşılınca önce bir kriz yaşandı. Ancak daha sonra belgenin ele geçmesinden korkan bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. Nitekim (Genelkurmay Başkanı) Org. İlker Başbuğ, belge hakkındaki basın açıklamasını aslının imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı. Mensubu bulunduğum TSK’ya uzun yıllar hizmet etmiş bir subay olarak bir hizmetim daha olsun istiyorum. Özverili çalışmalarınıza katkıda bulunmak adına EK-A’da yer alan bu belgeyi size göndermeyi vatanım ve milletim adına bir vazife biliyorum. Ayrıca; 2007 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay II’inci Başkanı Org. Ergin Saygun’un emri gereği, üniversitelerden bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı Korg. H. Nusret Taşdeler’in himayesinde Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda şube müdürü olarak görevli kurmay albaylar Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlandığına tanık oldum. Yukarıda isimleri geçen şahıslar, görev alanlarının dışındaki birçok konuyla ilgili olarak hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu konuda örnek olması bakımından bahse konu cunta tarafından hazırlanmış bir çalışma EK-B’de sunulmuştur. EK-B’nin altında imza bulunmamasının sebebi evrağın elektronik ortamda gönderilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu gayri hukuki çalışmalar, TSK içerisindeki cunta yapılanmasının kilit isimlerinden olan Org. Hasan Iğsız’ın Genelkurmay II’inci Başkanlığı döneminde hız kazanarak devam etmiştir. Org. Hasan Iğsız’ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlanması konusunda verdiği direktif gereği Korg. Mehmet Ersöz ve Tümg. Mustafa Bakıcı’nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Kur. Alb. Dursun Çiçek tarafından hazırlanmıştır. Sayın Savcım, Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan ve çeşitli Sivil Toplum Örgütleri’nin (STÖ) fişlenmesini içeren bir andıç 7 Nisan 2008 tarihinde Taraf gazetesinde yayımlanmıştır. Taraf gazetesinin konuyu haber yapmasından sonra Genelkurmay Başkanlığı soruşturma başlatmıştır. Soruşturma sonucunda hazırlanan bilgi notu EK-C’de sunulmuştur. Bu bilgi notunda andıç çalışmasının Genelkurmay Başkanlığı’nın emri ile 29 Temmuz 2004 tarihinde başlatıldığı, Nisan 2006’da ilgili makamlara arz edildiği ifade edilmektedir. Yani Genelkurmay Başkanlığı adı geçen andıçın varlığını kesin bir şekilde kabul etmektedir. Bu rapor neticesinde Alb. Çiçek hakkında herhangi bir işlem yapılmamıştır. İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın basında yer almasını müteakip belgenin hazırlanmasında kullanılan tüm bilgisayarlar temizlenmiş ve ilgili evraklar imha edilerek, kamuoyuna Genelkurmay Başkanlığı tarafından böyle bir çalışmanın olmadığı yönünde bir açıklama yapılmıştır. İmha süreci bizzat Org. Ergin Saygun’un özel sekreteri Kur. Alb. Uğur Berksun tarafından takip edilmiş, kendisi Bilgi Sistemleri İşletme Şubesi’ne giderek söz konusu eylem planının hazırlanmasında kullanılan 30709, 33746, 40077, 27238, 27229 ve 16693 BİM numaralı bilgisayarların hard disklerinin geri getirilemeyecek şekilde silinmesine nezaret etmiştir. Bu işlemde Alb. Şükrü Kısadere, Ütğm. Erhan Sakallı, Ütğm. Kazım Bozkurt, Bçvş. Mustafa Urhan ve Svl. Me. Rıfat Sülük görev almışlardır. Sayın Savcım, böyle bir olay vuku bulduğunda, normal şartlar altında uygulanması gereken prosedür şudur: Olayın öğrenildiği anda İKK (İstuhbarata karşı Koyma) ve Güvenlik Daire personeli idari tahkikat için çağrılır. Bilge Destek Daire’ye gidilir. Daire personelinden hiç kimsenin içeriye girmesine müsaade edilmez. Daire personeli tek tek çağrılarak dairedeki tüm dolaplar aranır. İlgili veya ilgisiz tüm bilgisayarlara el konulur. Genelkurmay Askeri Savcıları eş zamanlı olarak şüphelilerin evlerine giderek arama ve el koyma işlemi yapar. Elde edilen deliller ışığında dava açılmasına veya açılmamasına karar verir. Örneğin, geçen yıl Ankara’da bilgi güvenliği ihlali şüphesiyle, ivedilikle mahkeme kararı çıkartılmış; Çiğiltepe Lojmanları’nda 40’a yakın eve baskın yapılarak, askeri savcılık tarafından arama yapılmış, bazı bilgisayar ve dökümanlara el konulmuş ve olayla ilgili bir şahıs gözaltına alınmıştır. Yine bu yılın mayıs ayı sonlarında benzer bir durumdan dolayı Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan bir grup personelin evi, işyerleri ve arabaları gece yarısı, yukarıdaki olaya benzer şekilde hız ve kararlılıkla aranarak, gözaltına alınanlar olmuştur. Sayın Savcım, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın medyaya yansımasından sonra Genelkurmay Karargâhı’nda yaşanan diğer gelişmeleri özetlemek istiyorum: 1) Genelkurmay Başkanlığı olaydan, söz konusu belgenin medyaya yansıdığı gün sabah saat 04:30 itibarıyla Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı vasıtasıyla haberdar olmuştur. 2) İKK ve Güvenlik Daire Başkanı Tümg. M. Mutlu Arıkan ve beraberindeki bir Bnb. Olayın olduğu sabah olayı incelemek üzere Bilgi Destek Daire Başkanlığı’na geldiklerinde, Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nda görevli Alb. Çiçek’in haricindeki diğer iki şube müdürünün mesai başlangıcından önce Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek’in şubesinde bilgi ve belge temizliği yaptıklarına şahit olmuşlardır. 3) Aynı gün mesai başlangıcında Alb. Dursun Çiçek’e Tümg. M. Mutlu Arıkan tarafından “Bunu siz mi hazırladınız?” diye sorulmuştur. Alb. Çiçek panik içerisinde inkâr ederek, “Bunu biz yapmadık, bizim dairenin işi değil” deyince, Tümg. Arıkan “Sen onu bırak, ben sana bu şekilde hazırlanan yüzlerce belge gösteririm, sen bana bu belgenin nereden sızdığını söyle!” diyerek tepki göstermiştir. 4) Bu olay anında hiçbir mahkeme kararı alınmamıştır. Hiçbir gözaltı gerçekleşmemiştir ve hiçbir ifadeye başvurulmamıştır. Belgeyi tespite yönelik ciddi hiçbir araştırma yapılmamış, gayri ciddi bir şekilde davranılmıştır. 5) Sivil savcılığın olaya el koyması hususu gündeme gelince, Alb. Çiçek’in bilgisayarı, ilgili şubedeki bütün bilgisayarlar ve ilgili server (ana bilgisayar) dahil her şey alınmıştır. Alınan tüm bilgisayarlar özel programlarla 35 kez geri getirilemeyecek şekilde silinmiştir. Bu işlemler 19-20-21 Haziran 2009 tarihlerinde cuma, cumartesi ve pazar günü gizli bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Silinen bilgisayarların Genelkurmay MEBS Başkanlığı’nda kayıtlı numaraları: 41440, 34218, 24187, 20245, 24159, 27861, 34331, 24251, 24040, 38534, 29595, 24551, 29653, 24532, 39198, 13924, 13920, 16118, 16110, 539337, 121561, 224259, 321609, 421624, 41510, 29816, 24045, 34359, 41520, 24362, 41401, 24749, 38537, 24242’dir. Bilgisayarlar ve hard diskleri savcılığa tüm temizleme işlemlerinden geçirildikten sonra gönderilmiştir. Daha sonra bu bilgisayarlar başka birimlere kaydırılmıştır. 6) Alb. Çiçek’in ve ilgili şubenin bilgisayarlarını inceleme ve temizleme işleminde Genelkurmay MEBS Muharebe Elektronik Bilgi Sistemleri Okulu) Başkanlığı’nda görevli Ütğm. Fatih Karacaer ve Deniz Kuvvetleri MEBS Başkanlığı’nda görevli Ütğm. Berrin Şahin (Gnkur. As. Sav. Yrd. As. Hak. Yzb. Volkan Şahin’in eşi) görev almıştır. 7) Alb. Çiçek’in evinin aranma işlemi belgenin basında yer almasından beş gün sonra göstermelik bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Genelkurmay Askeri Savcı Yardımcısı As. Hak. Yzb. İ. Volkan Şahin aramaya ciddiyet kazandırmak için evde tam 5-6 saat vakit harcamış, hiçbir arama yapmamış ve bir şey bulmadan dönmüştür. Yavuz hırsız misali sayın Askeri Savcımız, Bilgi Destek Daire Başkanlığı’na geldiğinde “Biz personelimizi böyle koruruz” diyerek tavrını açık bir şekilde ortaya koymuştur. 8) Aynı şekilde Genelkurmay Karargâhı’ndaki tüm kâğıt imha makineleri bir araya toplanarak, hukuki açıdan sıkıntı oluşturacak 40 torbaya yakın evrak (kâğıt parçaları) bu makinelerde kırpılarak ve akabinde yakılarak deliller yok edilmiştir. Bahse konu işlemlerde görev alan erbaş ve erler de dahil olmak üzere tüm personel uygun(!) bir şekilde uyarılmışlardır. Evrak imhasında görev alan erbaş ve erlere ait isim listesi EK-Ç’de sunulmuştur. 9) Alb. Dursun Çiçek ve ekibinin hazırladığı ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ belgesinin TSK’ya ait olmadığını raporlamak ve belgenin yazım teknikleri açısından sahte olduğunu ispata yönelik; Bilgi Destek Harekâtı ve Gayri Nizami Harp Teknikleri hakkında deneyimli, akademik eğitim ve karar tecrübesine sahip bir personelin başkanlığında bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve kamuoyunun, belgenin sahte olduğunu algılamasına yönelik, göstermelik bir rapor hazırlanmıştır. Ancak gerçek, bilirkişi heyetinin dediği gibi değildir. Gnkur. İsth. Bşk.lığı’nda olduğu gibi Gnkur. Bilgi Destek Daire Başkanlığı’ndaki mevcut uygulamada; özel içeriği bulunan evrakların (hükümet, irtica, şahıslar, STÖ vb. hukuki açıdan sıkıntılı evraklar) üzerinde TSK’ya ait olduğunu gösterir hiçbir ibare bulunmaz; a. Değişik yazı fontları ve puntoları kullanılır, b. Kapak yazısı ile eki bir araya getirildiğinde kapakla ekin birbirinin devamı olduğunu gösterir hiçbir ifade bulunmaz. c. Özel içerikli eklerin üzerine gizlilik derecesi, imza bloğu, kontrol-güvenlik numarası, evrak numarası gibi TSK’ya ait ibareler yer almaz. (Gnkur. Bşk.lığı’nın MİT ve EGM’den (Emniyet Genel Müdürlüğü) şahıslar (sivil) hakkında yapılan yazışmalarda bu görülebilmektedir. ç. Bilgi notları saklanırken kapağı ayrı bir yerde, bilgi notu ayrı bir yerde saklanır. Böylece bilgi notu TSK’ya ait olmayan bir yazıymış gibi görülebilmektedir. d. Bilgi notunun hangi kapağa ait olduğunun belirlenmesi ise tarih, saat grubu, bilgi notu ve kapağına aynı numaranın verilmesi gibi yöntemlerle yapılmaktadır. e. Buradan da anlaşılıyor ki andıç, eylem planı, bilgi notu gibi çalışmalarda herkes kendine göre bir usul ve tarz belirleyebiliyor. 10) İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın sızmasından hemen sonra, benzer belgelerin sızmasını önlemek üzere, özellikle Alb. Dursun Çiçek’in (E.) Org. Hurşit Tolon’a gönderdiği iletinin basında yer almasını müteakip, bilgi güvenliği konusunda Gnkur. II’inci Bşk. Org. Hasan Iğsız imzasıyla Gnkur. Bşk.lığı’nın 24 Haziran 2009 tarihli, İSTH: 2240-57172-09/İKK ve Güv. D. Bil. Güv. Ş. Sayılı ve ‘Bilgi Güvenliği Tedbirleri’ konulu bir emir yayımlanmıştır. Bu emirde; a. Evraklara güvenlik kontrol numaraları üç defa basılacak. Birincisi konu ve evrak numarasına gelecek, ikincisi metne, üçüncüsü ise imza blogu ve imza üzerine gelecek şekilde olacak, b. Bilgisayar ortamındaki yazışmalarda kesinlikle yazı bittikten sonra arz ederim, ad soyad, görev gibi ifadeler olmayacak, c. Hiçbir evrakta ıslak imza taranarak bilgisayara yüklenmeyecek, elektronik imzalı olarak gönderilecek, ç. İnternette elektronik postalarda isim kullanılmayacak, d. Karargâhlardaki internet bilgisayarları ve dizüstü bilgisayarlar sınırlandırılacak gibi ifadeler yer almıştır. Bu emirden de anlaşılıyor ki, bu belgenin ortaya çıkması TSK’yı çok zor durumda bırakmış bu tür olayların tekerrür etmemesi için gerekli önlemlerin alınması istenmiştir. Sayın Savcım, beni bu çalışmaya sevk eden gerekçe Alb. Çiçek ve ekibinin hazırladığı ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın ele geçirilmesi ile başlayan süreçte Genelkurmay’ın, ‘belgenin TSK’yı yıpratmak adına hazırlanmış olduğu’ ön kabulü ile belgenin sahteliğini ispatlama çabaları olmuştur. Burada onur kırıcı olan şey sayın Genelkurmay Başkanımızın medyanın karşısına çıkıp kamuoyunda kafaları karıştıran hususlara cevap vermekten ziyade kendini savunma refleksiyle ‘belgenin aslını bulabilecek’ olmasına rağmen alaycı bir üslupla “Bu bir kâğıt parçasıdır” demesidir. Ayrıca yargıyı hiçe sayarak ve emir verici bir tavırla, “Bu belgenin gerçekliğini değil, kimin yaptığının bulunmasını istiyorum” ifadesidir. Sayın Savcım, bir cunta ekibinin yapmış olduğu illegal bir çalışma nedeniyle yıllardır görevini layıkıyla yerine getiren personel mağdur edilerek suçlu muamelesine tabi tutulmuş ve çeşitli yerlere sürülmüştür. Ama asıl suçlu olan Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargâhı’nda Daire Başkanlığı makamına atandırılarak himaye görmüştür. Aynı şekilde Tuğg. Mustafa Bakıcı tümgeneralliğe terfi ettirilmiştir. Korg. Mehmet Eröz konumunu korurken, Org. Hasan Iğsız 1’inci Ordu Komutanlığı makamıyla ödüllendirilmiştir. Olayın failleri yerine yıllardır Bilgi Destek Daire Başkanlığı’nın gerçek emekçileri olan subay, astsubay ve sivil memurlar suçlu muamelesi görerek karargâh dışında çeşitli yerlere sürülmüştür. Burada asıl konu Albay Dursun Çiçek değildir. Dursun Çiçek zavallı bir adamdır. Asıl önemli olan bu albayın bulunduğu konumdur. Sayın Savcım, cunta, şimdiye kadar ‘kendi hukuku’ dışında bir hukuk tanımadı. Şimdi sizin gibi adaleti tesis edecek ve gerçek hukukun üstünlüğünü ortaya koyacak ‘cesur’ savcılarımızın nefeslerini enselerinde hissedince, yaptıkları kirli işlerin üzerini kapatmak için her türlü gayri ahlakı yola başvuruyorlar. Gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Sayın Savcım, bu ülkenin insanları gayretlerinizi takdirle karşılamaktadırlar. Her türlü fedakârlığı ortaya koyarak çalıştığınızı biliyorlar. Sayın Savcım, tanık olarak çağırmanız durumunda da gelmeye hazırım. CUMHURİYETİN SAVCILARININ SÖZ KONUSU CUNTAYI ÇÖZMEYE BAŞLADIĞINI GÖRMEKTEN MUTLU VE UMUTLUYUM. Saygılarımla arz ederim. EKLER: EK-A (İrticayla Mücadele Eylem Planı orijinal belgesi), EK-B (Cunta tarafından hazırlanmış bilgi destek çalışması), EK-C (STÖ’lerle ilgili habere ilişkin bilgi notu), EK-Ç (Evrak imhasında görev alan erbaş ve erlere ait isim listesi)

ISLAK İMZA TAKLİT MAKİNESİ
DİĞER VİDEOLAR İÇİN:
http://www.youtube.com/watch?v=3SEj9Foye0w&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=z_0g3iL7WZc
http://www.youtube.com/watch?v=P-GfXmFxqtY&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=2RFhqnLkihw&feature=related http://www.youtube.com/watch?v=dWkSWUWcJ_U&feature=related http://video.yahoo.com/watch/255251/1889113




HAYDİ BUYRUN CENAZE NAMAZINA...
İşte sizlere üç tip "ıslak imza taklit makinesi" örneği.
* Birinin canını yakmak mı istiyorsunuz?
* Birini darbecilikle mi suçlamak istiyorsunuz?
* Birinin servetine konmak mı istiyorsunuz?
* Birini yok etmek mi istiyorsunuz?
İşte size fırsat; sivil ve resmi sahtekarlara duyurulur. Bilmem anlatabildim mi?
"ÖZ" dersem çık, "ERGENEKON" dersem çıkma...


Hiç yorum yok: