14 Eylül 2009 Pazartesi

Uydudan tüm Türkiye’ye ve yurt dışına yayın yapan AKDENİZ TV’nin 8 Ağustos 2009 Cumartesi akşamı saat 21.00’de konuğu oldum. Ali Tongülüs’ün sunduğu ‘Son Nokta’ programında bir buçuk saate yakın bir sürede ‘Kürt Açılımı’ konusunda belgelere dayalı görüşlerimi anlattım.
Ancak, programın başında sözünü ettiğim önemli bir belgeyi, sürenin yetmezliği nedeniyle açıklama fırsatını bulamadım.
İşte şimdi, o televizyon programında anlatamadıklarımı yazıyorum.
Kuzey Irak’ta Kürt devleti ne zaman kuruldu?
Birinci Körfez Savaşı’ndan hemen sonra ABD, 1992 yılında Irak’ta uçuş yasağı koydu. Bu yasağa göre, 36. paralelin kuzeyinde ve 30. paralelin güneyinde Irak uçakları uçamayacaktı. Bu yasak bölgede sadece ABD’nin ve onun izin verdiği ülkelerin uçakları uçabilecekti.
Bu duruma göre, Kerkük ve Musul 36. paralelin kuzeyindeki yasak bölgede kalıyordu.
Böylece Irak topraklarının önemli bir bölümü Saddam’ın denetiminden çıkıyor, Irak fiilen parçalanmış oluyordu.
ABD’nin tek yönlü koyduğu ve İngiltere’nin de desteklediği bu yasağı onaylayan bir Birleşmiş Milleteler (BM) Genel Kurul kararı ya da BM Güvenlik Konseyi kararı yoktu! ABD, İngiltere’nin de desteğiyle, bir kez daha, sözde Uluslararası Hukuk ve Yasaları hiçe saymıştı![1]
Amerika’nın Irak’tan kopardığı Kuzey Irak bölgesi, daha sonra burada kurulan bir Kürt devletinin toprakları oldu.
Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması, ABD ve AB’nin bu bölgede bir Kürdistan devleti kurma projesinin birinci ayağı idi. Projenin ikinci ayağı, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde de bir Kürt devleti kurdurmaktı.
Bu gerçeği çok iyi bilen Türkiye’nin sivil-asker yöneticileri, Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını, Irak’ın bölünüp parçalanmasını kabul etmeyeceklerini ve Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulmasına asla göz yummayacaklarını tekrarlayıp durdular. Bu konumlarını, ‘Türkiye’nin kırmızı çizgileri’ olarak tanımladılar.
Sözde böylesine kesin tavır alan Türkiye’nin sivil-asker yöneticileri, ABD’nin Kuzey Irak’ta uçuş yasağı koymasına, Kerkük ve Musul’u içine alan önemli bir toprak parçasını Irak’tan koparıp almasına ve daha sonra burada bir Kürt devletini fiilen kurdurtmasına hiç ses çıkarmadılar, çıkaramadılar! Ne kırmızı çizgiler kalmıştı ne de sarı!
ABD-AB’nin Kürdistan projesinin birinci ayağı gerçekleşmişti, şimdi sıra ikinci ayağına gelmişti!
Türk Ordusu daha ne kadar geri çekilecek?
Dünyanın başına bela olan Küresel Çete’nin en tepedeki örgütünün CFR (Council on Foreign Relations), yani Dış İlişkiler Konseyi olduğunu biliyoruz. CFR yöneticilerinin tamamına yakınının Siyonist olduğu da bir gerçek.
CFR’nin dünyaca ünlü bir yayın organı var: Foreign Affairs.
Bu derginin sol üst köşesinde şunlar yazılıdır: “Published by the COUNCIL ON FOREIGN RELATIONS”. Yani, “Bu dergi Dış İlişkiler Konseyi tarafından yayınlanmaktadır”.
İşte şimdi sıra geldi, televizyon programında sözünü ettiğim önemli belgenin açıklanmasına.
Siyonist örgüt CFR’nin yayınladığı Foreign Affairs adlı derginin Şubat 2006 tarihli sayısından okuyoruz:[2]
“Türk Genelkurmayı, onlarca yılda oluşturduğu ve titizlikle koruduğu gücünü kaybetme pahasına, AB’nin taleplerinin büyük bir bölümünü kabullenmek zorunda kalmıştır. Bu özverinin iki açıklaması bulunmaktadır:
- AB üyeliğini, yüz yıla yakındır destekledikleri modernizasyon sürecinin son aşaması olarak görmektedirler.
- AB’ye üyelik sürecinin, uzun süredir çözmek için çabaladıkları İslamcılık ve Kürt ayrılıkçılığı gibi temel iç sorunların çözümü için en iyi yol olduğuna inanmaktadırlar. AB’nin Ankara ile Ekim 2005’de müzakerelere başlamış olmasıyla reform istekleri daha da yoğunlaşacaktır. Özellikle de, Kürt ayrılıkçılığı ve Kıbrıs’ın statüsü konularında askerlerin izleyeceği politikalar üzerinde yoğunlaşacaktır. Ve işte o zaman, Türk ordusu liderlerinin daha ne kadar geri çekilmeyi kabulleneceğini bekleyip görmek gerekmektedir. (And it remains to be seen how much further the Turkish military leadership will be willing to retreat.)”
Bu çok sarsıcı yazının kısa özeti şudur.
- Türk Genelkurmayı, onlarca yılda kazandığı gücünü yitirmiştir.
- AB’nin dayattığı taleplerin büyük bir bölümünü kabul etmiştir.
- Türkiye’nin iç sorunları olan laiklik karşıtı hareketleri ve Kürt ayrılıkçılığını kendisi çözemediği için, kurtuluş yolu olarak AB’ye teslim olmuştur.
- AB’nin Türkiye’den istekleri henüz bitmemiştir. Kıbrıs ve Kürt ayrılıkçığı konularında daha ağır talepler gelmek üzeredir. İşte bu aşamada Türk ordusunun komutanlarının daha ne kadar geri çekilmeyi kabullenecekleri merakla beklenilmektedir.
Bu çok ağır ve Türk Ulusunu çok derinden yaralayan yazıya bugüne kadar Genelkurmay Başkanlığı’ndan hiçbir tepki gelmemiştir!
85 yıl öncesinden sanki bugünleri görmüş gibi, büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyordu:
“Eğer size Türk ulusunun yenildiği söylenirse, inanmayınız!
Yenilen komutanlardır!”
Biz Türkler, yenilmedik!
Yüksek komutanlarımız yenildiler!
Kürt Açılımı’nın kısa ve acı özeti budur.
Yılmaz Dikbaş
12 Eylül 2009


[1] Yılmaz Dikbaş, “Amerika’nın Irak Yalanları”, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, Eylül 2002, sf. 65-68
[2] Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi”, Asya Şafak Yayınları, İstanbul, Kasım 2006, 5. Baskı, sf. 651-652
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

Hiç yorum yok: