10 Ocak 2010 Pazar

SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL XII
Hürriyet, kânunun müsaade ettiğini yapma hakkıdır. Kelimenin bu şekilde mânâlandırılmasının uygun bir zamanda bize hizmeti olacaktır. Çünkü kânunlar yukarıda bahsi geçen programa göre yalnız bizim arzumuza göre ilgâ edilecek veyâ yapılacak olduklarından bütün hürriyet böylece bizim ellerimizde olacaktır.

Bu sebepten dolayı neşredeceğimiz gazeteler en karşı temâyül ve fikir gösteren düzene riâyetsizlik yâni protesto etmişler gibi görüneceklerdir. Bununla bize karşı güven hâsıl edecek bundan hiç şüphelenmeyen hasımlarımız aramıza çekilmiş olacak ve böylece onlar tuzağımıza düşerek zararsız hâle getirileceklerdir.

Ön sırada resmî mâhiyette olan organlar bulunacaktır. Bunlar dâima menfaatlerimizin üzerinde koruyucu olacaklar ve bundan dolayı da tesirleri çekmiş olacaklardır.

Üçüncü sırada biz kendi muhalefetimizi kuracağız ki tamâmen dış görünüş olarak organlarından en az birinde bize çok aykırı görünen tezler ileri sürülecektir. Bizim hakîkî muhalefetlerimiz bu taklit muhalefeti kendilerinin olarak kalpten kabûl edecek ve bize bütün sırlarını açıklayacaklardır.

Bütün gazetelerimiz mümkün olan her görünüşte –aristokratik, cumhûriyetçi, devrimci, hattâ anarşist- olacaklardır. Tabiî anayasa mevcut olduğu müddetçe, onların yüz eli olacak ve kamuoyunun gereği olan her bir sektör için bir parmağı bulunacaktır. Ne zaman bir heyecan uyansa bu eller, düşünceyi bizim gâyemiz istikâmetine sevk edecektir. Çünkü heyecanlanan bir hasta bütün muhakeme kuvvetini kaybeder ve telkinlere kolaylıkla kapılır. Kendi kamplarından olan bir gazetenin fikirlerini tekrar ettiklerini sanan budalalar bizim fikirlerimizi veyâ bizim için makbul görünen herhangi bir fikri tekrar etmiş olacaklardır. Kendi partilerinin boş inancı içinde 
olanlar, gerçekte bizim kendileri için açmış olduğumuz bayrağı takip edeceklerdir.


Bizim gazetelerden teşekkül eden milis ordumuzu bu anlayış içinde idrâk etmek için bu düzeni teşkilâtlandırmakla özel ve ihtimamlı bir dikkat göstermeliyiz. Merkez basın dâiresi unvânı altında basınla ilgili toplantılarda bizim ajanlarımız dikkati çekmeden günün emirlerini ve parolalarını vereceklerdir. Bizim organlarımız resmî tebliğlerdekinden daha dolgun bir şekilde ifâde bulabilmemiz gâyesiyle münâkaşa ve tekzipler ile fakat dâima sathî olarak ve meselenin özüne temâs etmeksizin resmî mâhiyette gazetelere karşı yapmacık bir mücâdelenin yaylım ateşini devâm ettireceklerdir. Tabiî bu durum her ne zaman bizim menfaatimize olacak ise.

Bize yapılacak olan bu hücumlar ayrıca bir başka gâyeye de hizmet edecektir. Yâni teb’âmız tam bir söz hürriyetinin varlığına inandırılacaklar ve bu sûretle ajanlarımız bize muhalif olan bütün organların bizim emirlerimize karşı herhangi bir esaslı itiraz bulamadıklarından boş şeyler saçmalayan kimseler olduklarını iddiâ etmek için fırsat verecektir.

Bu şekilde tertip metodları, halk tarafından fark edilmezler, fakat halkın teveccüh ve itimâdını bizim hükûmetimiz tarafına çekmede başarı kazanmak için en iyi bir şekilde hesaplanmış ve kesinlikle güvenilir metodlardır. Üzerine basacağımız toprağı dâimâ çok ihtiyatlı bir şekilde yoklayarak böyle metodlar sâyesinde zaman zaman icap eden şekilde vakıalar veyâ onların tekziplerini iyi veyâ kötü karşılanacaklarına göre kâh yalan olarak neşrederek siyâsî meseleler üzerinde halkın zihninin heyecanlandıracak veyâ sâkinleştirecek, iknâ edecek veyâ karıştıracak bir durumda olacağız.

Bizim muhaliflerimiz üzerinde kesin olarak ifâde edecekleri basın organlarına sâhip olmayacaklardır.

Basınımızın üçüncü sınıfı içinde tarafımızdan ateşlenen bu gibi tecrübe atışlarını ihtiyaç hâlinde yarı resmî organlarımızda enerjik bir şekilde tekzip edeceğiz.

Şimdiki zamanda bile, sâdece Fransız basınını ele alın, parola ile işleyen masonik dayanışmayı açığa vuran haller vardır: Bütün basın organları meslekî gizlilik içinde birbirlerine bağlıdırlar. Onlardan hiçbirisi kendi mâlûmat kaynaklarının sırrını bunların bildirilmesi kararlaştırılmadıkça dışarıya vermezler. Gazetecilerin hiçbirisi kendinin bütün mâzîsi içinde yüz kızartıcı bâzı yaralar ve buna benzeyen şeyler bulunmadıkça basın mesleğine kabûl edilmeyeceği için onlardan hiçbirisi bu sırrı ifşâ etmek tehlikesine girmeyecektir. Çünkü bu yaralar derhal açıklanır. Bu sırlar birkaç kişi arasında kaldığı müddetçe gazetecinin şöhreti memleket çoğunluğunu çeker, avam onu şevkle tâkip eder.

Bizim hesaplarımız, bilhassa taşra vilâyetlerini şümûlüne alır. Oralarda bizi herhangi bir anda başkente saldırabilmemize vesîle olacak ve başkente taşra vilâyetlerinin kendi istek ve hissiyatı olarak göstereceğimiz istek ve hisleri alevlendirmek bizim için zarûrîdir. Tabiî bunların kaynağı daima bir ve aynı olacaktır: Biz, iktidârı tam ele geçireceğimiz zamâna kadar başkentlerin kendilerini taşra halkının yâni bizim ajan kadromuz tarafından hazırlanan bir çoğunluğun fikirleri ile boğulmuş bulmalarını arzu ediyoruz. Amacımız için elzemdir ki en uygun anda meydana getirdiğimiz bir emr-i vâkîyi sebep için yâni taşra vilâyetlerindeki çoğunluğun bunu kabûl etmiş olduğu düşüncesi içinde olarak artık müzâkere yapma durumuna girmesinler.

Bizim tam hükümdarlığımızı elde etmemize geçişten önceki yeni rejim döneminde bulunduğumuz sırada, halkın arasındaki dürüst olmayan hareketlerin hiçbir çeşidinin basın tarafından herhangi bir şekilde açıklanmasına müsaade etmemeliyiz. Yeni rejimin suç işlemesini bile ortadan kaldıracak bir derecede herkesi memnun ettiği düşüncesini vermek için bu lüzumludur. Suç işlenmesi hallerini ancak o suçlara mâruz kalanlarla tesâdüfen şahit olanlar bilecektir.

Biz basınla aşağıdaki tarzda uğraşacağız: Bugünün basını tarafından oynana rol nedir? O bizim gâyemiz için lüzumlu olan hisleri kamçılar ve alevlendirir veyâ partilerin egoistçe amaçlarına hizmet eder. O çok defâ tatsız, haksız ve yalancıdır ve halkın çoğunluğu basının gerçekte hangi gâyelere hizmet ettiğine dâir en ufak bir fikir sâhibi değildir. Biz ona eyer vuracağız ve sıkı bir dizginle dizginleyeceğiz. Aynı işi matbaalarının bütün istihsâli için de yapacağız. Çünkü biz eğer broşürler ve kitaplar için hedef olarak kalırsak basının hücumlarını duyurma husûsundaki düşünce nerede kalırdı? Şimdiki zamanda sansür yüzünden ağır bir masraf kaynağı olan yayın istihsâlini biz devletimiz için çok kârlı bir gelir kaynağı durumuna çevireceğiz. Biz ona özel bir basın organı veyâ matbaa kurulmasına müsaade etmeden evvel teminat 
yatırmaların isteyeceğiz. Bunlar o zaman basının yapacağı herhangi bir çeşit hücûma karşı bizim hükûmetimizi garantili duruma getirecektir. Eğer o zaman hâlâ böyle şeyler mümkün olup da bize karşı hücum için herhangi bir teşebbüste bulunursa biz onları merhametsiz bir şekilde para cezâlarına çarptıracağız. Damga vergisi, teminat yatırılması ve bu yatırılan paralar ile emniyet altına alınan para cezâları hükûmete muazzam bir gelir kazandıracaktır. Parti organlarının yayın uğrunda para esirgemedikleri doğrudur. Fakat biz bunları bize karşı ikinci hücumlarında kapatacağız. Kimse cezâdan muaf olarak Hükûmetimizin yanılmazlığı hâlesine gölge
 
düşüremeyecektir. Herhangi bir yayını durdurmak için bahâne olarak halkın düşüncesini karıştırdığı iddiâ edilecektir. Dikkat etmenizi ricâ ederim ki bize hücûm edenler arasında bizim tarafımızdan tesis edilmiş organlar da olacaktır. Fakat onlar sâdece bizim değiştirmeyi önceden kararlaştırdığımız noktalara hücûm edeceklerdir.


Bizim kontrolümüz olmadan bir tek tebliğ bile halka ulaşmayacaktır. Hattâ bütün haberlerin, bürolarında dünyânın her tarafından haber toplanan birkaç ajans tarafından yayılması sebebiyle şimdi bile bu neticeyi zâten elde etmiş bulunmaktayız. Bu ajanslar bilâhare tamâmen bizim olacak ve sâdece bizim kendilerine dikte ettiklerimizi yayacaklardır.

Eğer şimdiden biz Yahudi olmayanların hepsinin dünyâ olaylarına burunlarının üstüne yerleştirdiğimiz gözlüklerin renkli camlarından bakacakları derecede kendimizi onların cemiyetlerinin kafasının sâhibi yapma yolunu bulmuşsak, eğer şimdiden Yahudi olmayanların budalalığının devlet sırları dediği şeylere bizim girmemize engellerinin mevcut olduğu bir tek devlet bile yoksa, ya bütün dünyâda hüküm sürecek kralımızın şahsında dünyânın hükümdarları olarak kabûl edileceğimiz zamanki durumumuz nasıl olacaktır?

Tekrar matbaaların geleceğine dönelim. Yayınevi sâhibi, kitabevi sâhibi veyâ matbaacı olmak isteyen herkes kendisine bu işler için tesis edilmiş bir diploma tedârik etmeğe mecbur tutulacaklar ve herhangi bir hatâ hâlinde derhal tevkif edileceklerdir. Bu gibi tedbirler ile düşünce âleti bizim Hükûmetimizin ellerinde bir terbiye vâsıtası ile karanlık yollara ve tuhaf fikirlere saptırılmasına müsaade edilmeyecektir. Aramızda bu hayâlî ilerleme iddiâlarının ahmakça tasavvurlar hem inanların kendi aralarında ve hem de otoriteye karşı anarşik münâsebetler doğurur. Çünkü; ilerleme, daha doğrusu ilerleme fikri her çeşit serbestlik telakkîsini ortaya çıkarmış fakat bunların hudutlarını tâyin etmeğe muvaffak olamamıştır. Liberal denilen herkes, fiilen olmasa bile fikren muhakkak anarşisttir. Onların her biri hürriyet hayâletinin peşini 
tâkip ediyor ve münhasıran düzene riâyetsizlik yâni protesto etmiş olmak için protesto etme anarşisine düşüyorlar.


Periyodik basına dönelim. Her basılı maddeye olduğu gibi bunlara da sayfa başına damga vergisi ve teminat yatırma mecburiyeti yükleyeceğiz. Otuz yapraktan az kitaplar için iki misli olacaktır. Bir taraftan basılı zehirlerin en kötü şekli olan mecmuâların sayısını azaltmak için diğer taraftan da yazarları, az okunacak ve özellikle pahalıya mâl olacak uzun eserler yazmağa zorlaması için bu çeşit kitapları broşür sayacağız. Aynı zamanda zihnî gelişmeye bizim menfaatimiz bakımından tespit edilen yönde tesir etmek için biz kendimiz, ucuz olacak ve doyulmaz bir şekilde okunacak yayınlar yapacağız. Vergiler, tatsız yazarlık heveslerini sınırlayacak ve cezâ sorumluluğu yazarları bize bağlı yapacaktır. Eğer bize karşı yazmağa istekli kimseler bulunacak olursa bunlar eserlerini basmaya hevesli hiçbir şahıs bulamayacaklardır. Yayınevi sâhibi veyâ matbaacı herhangi bir eseri basılı olarak yayınlamak için kabûl etmeden evvel bu işi yapmak için müsaade almak üzere yetkili
makamlara başvurmaya mecbur olacaklardır. Böylece bize karşı hazırlanan bütün düzenleri önceden bileceğiz ve onlardan evvel davranarak bahsedilen mevzû üzerinde izâhatta bulunarak onları tesirsiz bırakacağız.


Kitap yayını ve gazetecilik en önemli eğitim güçlerinden ikisidir ve bundan dolayı bizim hükûmetimiz gazetelerin çoğunun sâhibi olacaktır. Bu durum husûsî mülkiyetteki 
basımın zararlı etkisini yok edecek ve bizi halkın düşüncesi üzerinde çok büyük bir tesir elde etme durumuna getirecektir. Eğer biz o gazete için ruhsat verirsek bizzat kendimiz otuz tâne kuracağız ve diğer yayınlar için de aynı nisbette muhafaza edeceğiz. Bununla berâber hiçbir sûrette bundan halk şüphelenmemelidir.




SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL XI
Evvelce de olduğu gibi hükümdârın otoritesinin kesin ifâdesi hâlinde bulunan Devlet Şûrâsı; yasama heyetinin bir teşhir organı gibi olacak, öyle ki ona hükümdârın kânun ve kararlarının yayın komitesi denilebilecektir.

O zaman yeni anayasa programı şudur: 1- Yasama heyetlerine tekliflerde bulunma görüşü içinde, 2- Genel Kâideler, Senato emirleri ve bakanlık emirleri şeklindeki Devlet Şûrâsı kararları görünümü altında başkanın kararnâmeleri ile, 3- Ve uygun bir fırsatın ortaya çıkması hâlinde devlette bir inkılap şeklinde kânunları, yetkileri ve 
adâleti biz yapacağız.


Faaliyet tarzını takribî bir şekilde tespit etmiş olarak şimdi devlet makinesinin gösterilen istikâmette gidişi içinde tamamlamaya hâlâ mecbur bulunduğumuz inkılap kombinezonlarının teferruatı ile meşgul olacağız.

Bu kombinezonlar ile basın hürriyeti, cemiyet kurma yetkisi, vicdan hürriyeti, seçim prensibi ve insan hâfızâsından ebediyen kaybolması gereken diğer birçok hususları ve yeni anayasanın îlân edilmesinin fedâsında uğrayacağı kökten değişikliği kastediyorum.

Bu değişiklik önceden bizim bütün teşkilâtımıza bildirebileceğimiz bir anda yapılmalıdır. Çünkü ondan sonra göze çarpar şekilde her değişiklik haşin bir sertlikle ve bir şiddet anlayışı ve kayıtlamalar içinde getirilirse aynı istikâmette yeni değişikliklerin de yapılacağı korkusu sebebiyle bir ümitsizlik hissine götürebilir. Diğer taraftan eğer o değişiklikler fazla müsâmaha anlayışı içinde getirilirse bizim kendi yanlış işimizi kabûl etmiş olduğumuz söylenir ve bizim otoritemizin yanılmazlık şöhreti kaybolur, veyâ bizim korktuğumuz yumuşaklık göstermeğe zorlandığımız söylenir. Bundan dolayı da hiçbir minnet duygusu kazanamayız. Çünkü bunun mecbûrî olduğu zannedilecektir. Bunların birincisi de ikincisi de yeni anayasanın nüfûzuna yararlı olur. Biz arzu ediyoruz ki onun îlân edildiği andan itibâren dünyâ halkları inkılap olayının başarılmış olması ile sersemlemiş, henüz dehşet ve kararsızlık durumunda iken hepsi derhâl kabûl etsinler ki biz çok kuvvetliyiz, zaptolunamaz bir durumdayız, kuvvet ile dopdoluyuz, şöyle ki hiçbir hâlde onları hesâba katmayacağız ve şimdiye kadar onların düşüncelerine ve arzularına hiç dikkat etmiş değiliz, herhangi bir anda ve herhangi bir yerde ortaya çıkacak ifâde veyâ gösteriyi ezmeğe hazır ve muktediriz. İstediğimiz her şeyi derhâl el koymuş bulunuyoruz ve hiçbir hâlde kuvvetimizi onlarla bölüşmeyeceğiz. Bundan sonra korku içinde ve titreyerek gözlerini her şeye kapatacaklar ve bütün bunların sonunda ne olacağını beklemeğe râzı olacaklardır.

Yahudi olmayanlar bir koyun sürüsüdür ve biz onların kurtlarıyız ve sizler biliyorsunuz ki kurtlar koyun sürüsüne daldıkları zaman neler olur?..

Onların gözlerini kapatmaları için bir başka sebep daha vardır. Biz onlardan geri aldığımız bütün hürriyetleri sulh düşmanlarını bastırıp bütün partileri uysallaştırdığımız anda tekrar kendilerine vereceğimiz şeklinde onları bir ümit içinde bulunduracağız…

Hürriyetlerinin geri verilmesi için onların beklemeğe ne kadar devâm edeceklerini müzâkere etmeğe değmez.

Netice olarak biz hangi maksat için bütün bu tedbirleri icat ettik ve bunların altındaki mânâları yoklamaları için onlara hiçbir fırsat vermeden bunları Yahudi olmayanların kafalarına yerleştirdik? Gerçekten ne için, eğer dağılmış kabilemizin düz yol ile erişemeyeceğini dolambaçlı yol ile elde etmek için değilse? İşte bu bizim gizli masonluk teşkilâtımızın temeli olarak vazife görmüştür ki bunları, arkadaşlarının gözlerine kum serpmek için mason localarının göztermelik ordusuna aldığımız Yahudi olmayan sığırlar bilmezler ve onlar hattâ bu teşkilâtın gâyelerinden bile şüphe duymazlar.

Allah bize, biz seçilmiş kavme, dağılma ihsân etti ve bütün gözlere bizim zayıflığımız şeklinde görünen bu dağılma içinde bizim bütün kuvvetimizi meydana çıkardı, bizi şimdi bütün dünyâ üzerindeki hükümdarlığımızın eşiğine getirdi.

Atmış olduğumuz temel üzerinde binâ kurmamız için şu anda pek fazla iş kalmış değildir.



SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL X
Bu gün evvelce söyledigim bir sözü tekrarlamakla konusmaya baslayacagim ve hükûmet ile halklarin, siyâsette dis görünüs ile yetindiklerini aklinizda tutmanizi ricâ edecegim. Gerçekten temsilcileri, enerjilerinin çogunu zevkleri için harcarken Yahudi olmayanlar, hâdiselerin altinda yatan mânâyi nasil fark edebilir? Bunun ayrintilarina dikkat etmek hareket hattimiz için en mühim hususlardandir. Yetkilerin taksîmi, konusma, basin, din (îman) hürriyetleri, cemiyetler kânunu, kânun önünde esitlik, mülkiyet ve mesken dokunulmazliklari, vergilendirme (gizlenmis vergiler), kânunlarin mukâbiline sumûlu mevzulari üzerinde duracagimiz vakit bunun bize yardimi olacaktir. Bütün bunlar halkin önünde dogrudan dogruya ve açikça temâs edilmesi gereken meselelerdir. Bunlara temâs etmenin zarûrî oldugu hâllerde sinif sinif sayilmamali sâdece muâsir hukuk prensiplerinin tarafimizdan kabûl edildigi ayrintili açiklamalara girmeden îlân edilmelidir. Bu hususta sükût etmenin sebebi bir prensibin ismini zikretmemekle dikkati çekmeden onlardan herhangi birini birakmak için kendimize hareket serbestligi kazandirmaktadir. Eger onlarin hepsi sinif sinif sayilsaydi onlarin hepsi o zaman verilmis gibi görüneceklerdi.

Avam, siyâsî güçte istidat sâhibi kimseler için husûsî bir sevgi ve saygi besler ve onlarin bütün siddet hareketlerini hayranlikla karsilar, "asagilik bir is fakat zekîce hazirlanmis", bir oyun, fakat nasil kurnazca oynanmis, ne muhtesem bir sekilde tatbîk edilmis, ne büyük cür'et…"

Bütün milletleri projesi bizim tarafimizdan çizilen yeni aslî yapinin insâ edilmesi vazîfesine çekecegimize güveniyoruz. Bu sebeple ilk önce kendimizi silâhlandirmamiz ve kendimizde kesinlikle pervâsiz bir cür'et ve yolumuzdaki bütün engelleri yikacak olan faal isçilerimizin sahsinda dayanilmaz ruh kuvveti toplamamiz bizim için zarûrîdir.

Hükûmet darbemizi basardigimiz zaman çesitli halklara söyle diyecegiz: "Her sey çok kötü bir sekilde idi, herkes izdirap ile ezildi. Biz size eziyet veren sebepleri, milliyetler, hudutlar, tedâvüldeki paralarin farkliliklini ortadan kaldiriyoruz. Tabiî bize itaat sözü verip vermemekle serbestsiniz, fakat bizim size ne sundugumuz husûsunda siz herhangi bir deneme yapmadan onun sizce teyid edilmesinin dogru bir hareket olmasi mümkün müdür?" O zaman avam bizi övecek ve bizi ümid ve intizârin hep birlikte yapilan zafer alayinda ellerinin üzerinde tasiyacaklardir. Insan mevîi mensuplarinin en ufak ünitelerinde bile irup toplantilari ve anlasmalari ile rey vermegi ögreterek bizi dünyâ tahtina oturtacak, âlet yaptigimiz seçim, o zaman amaçlarina hizmet etmis olacak ve bizi mahkûm etmeden evvel son def'a olarak bizi yakindan tanimak husûsundaki müsterek bir arzunun açiklanmasinda rolünü oynayacaktir.

Yahudi olmayanlar eger zamâni gelmeden neler cereyan etigini tahmin ederlerse onlarin bize karsi silâhla ayaklanacaklarini söyleyebilirsiniz. Fakat biz Bati'dan buna karsi öyle korkutucu bir terör manevrasi hazirladik ki en cesur kalpler bile ürker. Metrolar, yeralti geçitleri o zamandan evvel oralardan bu bassehirler bütün teskilatlari ve arsivleri ile birlikte havaya uçurulacaklardir.

Bunu saglamak, kesin bir çogunluk tesis edebilmek için sinif ve vasif farki gözetmeden herkese rey verdirmeliyiz Çünkü kesin çogunluk, egitim görmüs servet sâhibi siniflarin reyleri ile elde edilemez. Bu hususta herkese kendine fazla önem verme hissi telkîn ederek Yahudi olmayanlar arasinda âilenin, tahsil ve terbiye ile ilgili degerlerinin önemini yok edecegiz, ayrica ferdî düsüncelerinin ayrilmasi imkânini ortadan kaldiracagiz. Tarafimizdan idâre edilen avâmin öne geçmesine müsaade etmeyecegiz, hattâ onlari dinlemeyecegiz. Onlar bize itaat ve teveccühün karsiligi olarak kendilerine ödedigimiz sey olan yalnizca bizim sözlerimizi dinlemeye alisiktirlar. Böylece biz kör ve büyük bir kuvvet meydana getirecegiz ki bu kuvvet avâmin liderleri olarak onlarin basina geçirdigimiz ajanlarimizin yol göstermesi olmadan aslâ hiçbir yöne hareket etme durumunda olmayacaktir. Halk bu rejime boyun egecektir. Çünkü kazançlari, zevkleri ve her çesit menfaatlerinin reçetesinin bu liderlere dayanacagini bileceklerdir.

Bir hükûmetin plânini yalniz bir beyin hazirlamalidir. Çünkü eger birçok kimsenin zihninde bölünüp parçalanmasina müsaade edilirse aslâ saglam bir sekilde perçinlenmez. Bundan dolayi bizim hareket plânini bilmemize izin verilebilir, fakat ondaki mahâreti, onu meydana getiren parçalarin birbirine bagliligini, cümlelerin gizli mânâsinin tatbîkî kuvvetini altüst etmeyelim diye, onu müzâkere etmemize müsaade edilemez. Bu çesit bir iste çok sayida reyler vâsitasi ile müzâkere ve degisiklikler yapmak onun üzerine her anlayisin damgasini basar ki bular onun derinligine nüfûz edemez ve gizli entrikalarina uzanamaz. Biz plânlarimizin tesirli ve uygun bir sekilde tertip edilmesini istiyoruz. Bundan dolayi rehberimizin zekâsinin eserini avâmin zehirli dislerine veyâ hattâ seçilmis bir gruba firlatmamaliyiz.

Bu plânlar mevcut müesseseleri hemen simdi bas asagi etmeyecektir. Bunlar onlarin yalniz ekonomilerinde degisiklik yapacaktir ki böylece bizim plânimizda çizilen yollar istikâmetine yönelmis olacaklardir.

Bütün memleketlerde çesitli isimler altinda mevcut bulunan seyler hemen hemen bir ve ayni seylerdir. Temsil etme, edilme, Bakanlik, Senato, Devlet Sûrâsi, Yasama ve Yürütme heyetleri… Size bu müesseselerin birbirleri ile münâsebetinin isleyisini îzâh etmege lüzum görmüyorum. Çünkü siz bunlarin hepsine vâkifsiniz. Yalniz su husûsa dikkat edin ki yukarida isimleri söylenen müesseseler devletin birkaç mühim vazifesini karsilar. Üzerinde durmanizi ricâ edecegim ki "mühim" kelimesini ben müesseseler için degil, vazife için kullandim. Netice olarak mühim olan müesseseler degil, fakat onlarin vazifeleridir. Bu müesseseler kendi aralarinda bütün idârî, tesriî, icrâî yönetim vazifelerini taksim etmislerdir. Bundan dolayi insan vücûdundaki organlarin isledigini islerler. Eger biz devlet makinelerinde bir parçayi bozarsak devlet bir insan vücûdu gibi hastalanacak ve ölecektir.

Liberalizm zehrini devlet organizmasina soktugumuz zaman onun bütün siyâsî görünüsü degisiklige ugradi. Devletler öldürücü bir hastaliga yakalanmislardir: Kan zehirlenmesi… Geri kalan is onlarin can çekismelerinin sonunu beklemektir.

Liberalizm anayasal devletleri meydana çikardi. Bunlar Yahudi olmayanlarin yegâne koruyucusunun yâni istibdâdin yerini aldilar; ve bir anayasa ise gâyet iyi bildiginiz gibi bir anlasmazlik, yanlis anlama, çekismeler, uyusmazliklar, semeresiz parti kiskirtmalari, parti kaprislerinin okulu olmaktan baska bir sey degildir. Kisaca devlet islerinin sahsiyetini yikmaga hizmet eden her seyin okulu. Konusmacilarin kürsüsü de basindan daha az tesirli degildir. Idârecileri hareketsizlige ve güçsüzlüge mahkûm etmis ve bu sûretle onlari faydasiz ve lüzumsuz kilmistir. Gerçekten birçok memlekette idâreciler bu sebepten dolayi mevkîlerinden indirilmislerdir. O zaman cumhuriyetler devri bir imkân dâhiline girdi ve gerçeklestirilebildi ve sonra biz hükümdârin yerine bir yönetim karikatürü, bizim kuklalarimiz, kölelerimiz olan mahlûklar arasindan, avamdan alinan bir baskan geçirdik. Bu bir mayin döseme idi ki biz Yahudi olmayan halkin altina dösedik. Hattâ Yahudi olmayan bütün halklarin altina demegi tercih ederim.

Yakin bir gelecekte biz baskanlarin sorumlulugunu tesîs edecegiz.

O vakit bizim sahsiyetsiz kuklamiz sorumlu olacagi için biz ehemmiyet verilmeyen kimseler durumunda olarak isleri sonuçlandiracagiz. Iktidâra gelmeye çabalayanlarin saflari zayiflarsa, baskanlarin bulunmasi zorunlulugundan, neticede memleketi altüst edecek bir çikmaza girilirse, bundan bize ne?..

Plânimiz bu neticeyi hâsil etmesi için biz seçimleri öyle baskanlar lehine tertip edecegiz ki mâzîsinde meselâ Panama meselesi ve sâir meseleler gibi karanlik ve meydana çikarilmamis leke bulunsun. O zaman onlar bir taraftan açiga vurulmanin korkusu içinde olarak, diger taraftan da iktidar arzularini elde eden herkesin baskanlik imtiyazlarina, menfaatlerine ve serefine sâhip olma hevesi içinde bulunarak bizim plânlarimizin basarisi için güvenilir ajanlar olacaklardir. Meb'uslar meclisi, baskanlarini kendi içinden seçecektir. Fakat biz onlardan yeni kânunlar teklif etme veyâ mevcut kânunlarda degisiklik yapma yetkisini alacagiz. Çünkü bu hak bizim tarafimizdan ellerimizde bir kukla olan sorumlu baskana verilecektir. Tabiî baskanin otoritesi bundan sonra imkân dâhilinde her çesit hücum için bir hedef olacaktir. Fakat onu halka yâni temsilcileri vâsitasi ile teçhiz edecegiz. Bir baskana kendi basina harp ilân etme yetkisi de verecegiz. Bu son yetki için baskanin bütün memleketin ordusunun baskumandani olarak ona kumanda etmege muktedir olabilmesi gerektigi, yeni cumhuriyet anayasasinin müdafaasi için bütün bunun lüzumlu oldugu seklinde bir mâzeret gösterecegiz. Böylece anayasanin sorumlu temsilcisi olarak onu müdafaa etme yetkisi kendisine âit olacaktir.

Kolaylikla anlasilabilir ki bu sartlarda kilidin anahtari bizim elimizde bulunacak ve bizden baska kimse artik yasama gücünü yönetemeyecektir.

Bunun yaninda yeni cumhuriyet anayasasinin önsözü ile siyâsî gizliligin muhafazasi bahânesi ile meclisten hükûmet tedbirlerine dâir gensoru açmak yetkisini alacagiz ve ayrica biz yeni anayasa ile temsilcilerin sayisini asgarîye indirecegiz. Bununla mütenâsip olarak siyâsi ihtiraslari ve siyâsete duyulan hevesi azaltacagiz. Eger bununla berâber küçük bir ihtimalle, bu asgarî miktar içinde dahî ihtiras atesi ile tutusurlarsa bütün halkin çogunluguna müracaat ve havâle etme yolunu harekete geçirerek onlari hükümsüz kilacagiz. Meclis ve Senato baskanlarinin ve baskan yardimcilarinin tâyinleri baskana âit olacaktir. Parlâmentolarin devamli toplantilari yerine onlarin oturumlarini birkaç aya indirecegiz. Bundan baska baskanlar icrâ kuvvetinin basi olarak parlâmentoyu toplantiya çagirmak ve feshetmek yetkilerine ve bu son hâlde yeni parlâmento seçimlerini geciktirme yetkisine sâhip olacaktir. Fakat esâsinda kânuna aykiri olan bütün bu fiillerin neticesinde baskanin, plânlarimizda tasarlanan vakitten evvel tarafimizdan tesis edilmis olan sorumluluga düsmemesi için baskanin etrâfindaki yüksek idâre mevkîlerinde bulunan bakanlarin ve diger memurlarin bizzat kendileri islemlerde bulunmak sûretiyle onu bu düzenlerin sorumlulugundan siyirmalarini tesvîk edecegiz. Onlar böyle yaparak baskanin yerine kendileri sorumlulugu yükleneceklerdir Biz bu rolü oynama görevinin yalniz bir resmî memura verilmeyip senato, devlet sûrâsi veyâ bakanlar kurulunca verilmesini bilhassa tavsiye ederiz.

Baskan, çesitli sekillerde yorumlanmaya müsâit mevcut kânunlarin mânâsini bizim istedigimize göre yorumlayacak, ayrica biz lüzum gösterdigimiz zaman onlari iptâl edecektir. Bunun yaninda geçici kânunlar teklif etmek ve hattâ hükûmetin anayasal görevlerinden bir kisminin geri alinmasi yetkisine sâhip olacaktir. Bu iki yetki de devletin yüksek menfaati icâbi olduklari bahânesi ile verilecektir.

Bu tedbirler ile biz, yetkileri ele geçirecegimiz vatin baslangicinda devletin anayasasina sokmaga zorlanacagimiz her seyi azar azar, adim adim ortadan kaldirma kuvvetini elde edecek, her çesit anayasanin hissolunmaz bir sekilde ilgâsina geçisi hazirlayacagiz. Sonra vakti gelince her çesit hükûmeti bizim istibdâdimiza devredecegiz.

Müstebid kralimizin taninmasi, anayasanin ortadan kaldirilmasindan evvel de olabilir. Bu tanima âni gelince, idârecilerinin bizim tertip ettigimiz düzensizlik ve beceriksizliklerinden tamâmen bikmis olan halk gürültü ile bagiracaktir ki, "Onlari yok edin ve bize bütün dünyâ üzerinde bizi birlestirecek ve anlasmazlik sebeplerini - hudutlar milliyetler, dinler, devlet borçlari - ortadan kaldiracak, bize idârecilerimizin ve mümessillerimizin idâreleri altinda bulamadigimiz sulh ve sükûnu verecek bir kral verin."

Fakat siz mükemmelen ve çok iyi bilirsiniz ki bütün milletler tarafindan böyle isteklerin ifâde edilmesi imkânini hâsil etmek için; her memlekette halkin hükûmetleri ile münâsebetlerinde tamâmen beseriyeti tüketecek derecede çekismeler, kin, mücâdele, haset ile hattâ iskence kullanarak, siddetli açlik ile, hastalik asilayarak ve yokluk ile karisikliklar meydana getirmek zarûrîdir. Söyle ki Yahudi olmayanlar paraca ve her konuda bizim tam hâkimiyetimiz içinde siginak bulmaktan baska kendilerine açik bir yol olmadigini görsünler.

Fakat eger biz dünyâ milletlerine nefes alacak bir mahâl birakirsak özledigimiz an belki de hiç gelmeyecektir.



SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL IX
Prensiplerimizin tatbîkinde içinde yasadigimiz ve faaliyet gösterdiginiz memleketin halkinin karakterine dikkat edin. Bu prensiplerin umûmî bir sekilde ve aynen tatbîki halkin bizim modelimizde yeniden egitilmis olacagi zamâna kadar basarili olamaz. Fakat göreceksiniz ki bunlarin tatbîkine tedbirli bir tarzda yaklasarak on sene geçmeden en sebatkâr karakter degisecek ve hâlen bize itaat ettirmis olduklarimizin saflarina yeni bir halk toplumu daha eklenecektir.

Aslinda bizim masonik parolamizin ifâdeleri liberal kelimeler yâni "hürriyet, esitlik, kardeslik", biz kralligimizi kurdugumuz zaman bizim tarafimizdan artik bir parola teskîl etmeyen ve sâdece bir idealizm ifâde eden sözler hâline yâni "hürriyet hakki, esitlik vazifesi, kardeslik ideali" sekline çevrilecektir. Böylece o sekle sokulacaktir ki bogayi boynuzlarindan yakalamis olacagiz. Biz simdiden kendimizinkinden baska her çesit idâreyi, her ne kadar onlardan çogu hukûken mevcut bulunuyorlarsa da, fiilen yok etmis bulunuyoruz. Simdiki zamanda eger herhangi bir devlet bize karsi bir itirazda bulunursa, bu durum bizim önceden verdigimiz yetki ve bizim emrimiz iledir. Çünkü onlarin Yahudi düsmanligi küçük yastaki kardeslerimizi terbiye etmemiz husûsunda bize gereklidir. Daha fazla açiklamaya girmeyecegim çünkü bu mesele aramizda birçok defalar müzâkere mevzuu teskîl etmistir.

Faaliyetlerimizin sahasini sinirlayacak engeller mevcut degildir. Bizim üstün hükûmetimiz kabûl edilen terminolojide kuvvetli ve tesirli diktatörlük kelimesi ile vasiflandirilan kânundisi sartlari içinde bulundurur. Size bir vicdan rahatligi içinde anlatmak durumundayim ki lider atina binmis olarak ve bütün askerlerimizin basi olarak, biz kânun yapicilar, hukûkî ve cezâî kararlar infaz edecegiz, biz öldürecegiz. Çünkü ellerimizde bir zamanlar kuvvetli olan simdi ise tarafimizdan maglup edilmis bulunan bir partinin küçük parçalari var. Elimizdeki silâhlar hudutsuz ihtiras, yanan hirs, merhametsiz hinç, kin ve garazdir.

Her seyi yutan terör usulleri bizimdir. Hizmetimizde her fikir ve her nazariye mensubu sahislar, monarsiyi geri getirmek isteyenler, demagoglar, sosyalistler, komünistler ve her çesitten ütopik halciler vardir. Biz onlarin hepsini vazifeye kostuk. Onlarin her biri kendi hesâbina otoritenin son kalintilarinin dayanaklarini yok ediyor ve düzenin bütün kurulu sekillerini degirmege çabaliyorlar. Bu faaliyetler sebebi ile bütün devletler iskence içindedir. Onlar sükûn istiyorlar, onlar sulh için her seyi fedâ etmege hazirdirlar. Fakat biz onlara sulh vermeyecegiz; tâ ki onlar bizi enternasyonal üstün hükûmetimizi açikça ve itaatkâr bir sekilde taniyincaya kadar.

Halk, sosyalizm meselesinin beynelmilel bir anlasma yolu ile halledilmesi lüzûmuna dâir sesini yükseltti. Ayri partiler içerisinde bölünme onlari bizim ellerimize verdi. Çünkü iddiâli bir mücâdeleyi devâm ettirmek için paraya sâhip olmalidir, ve bütün para bizim ellerimizdedir.

Tahtlarinda oturan Yahudi olmayan krallarin berrak görüslü kuvveti ve avam kitlelerinin kör kuvveti arasindaki birlikten korkmamiz için sebep olabilirdi. Fakat böyle bir ihtimâle karsi lüzumlu bütün tedbirleri almis bulunuyoruz. Biz bu iki kuvvetin arasina karsilikli terör seklinde bir siper insâ ettik. Bu sûretle halkin kör kuvveti bizim destegimiz olarak duruyor. Biz, ancak biz, onlara bir lider tedârik edecegiz ve tabiî onlari bizim hedefimize giden yola yöneltecegiz.

Kör halk kitlelerinin elinin bizim kilavuzluk eden elimizden ayrilip kendi basina serbest kalmamasi için, bilfiil sahsen olmasa dahî ideolojik sâhadaki birâderlerimizin en güvenilir olanlarindan bâzilari vâsitasi ile her vesîleyle onlarla yakin bir berâberlik içinde olmaliyiz. Biz yegâne otorite olarak tanidigimiz zaman umûmî yerlerdeki halk ile sahsen konusacagiz ve onlara siyâsî meseleler üzerinde, fakat o meseleleri bize uygun istikâmete çevirmek sûretiyle ders verecegiz.

Köy okullarinda ne ögretildigini kim tahkîk edecek? Fakat bir hükûmet elçisi veyâ bizzat tahtindaki kral bir sey söyleyecek olsa derhâl bütün devletin bundan haberdâr olmamasi imkânsizdir. Çünkü bu, halkin agzi ile disariya yayilir.

Yahudi olmayanlarin müesseselerini vaktinden evvel yikmamak için ona hünerle ve hassâsiyetle dokunduk ve onlarin mekanizmasini hareket ettiren zembereklerin uçlarini ele geçirdik. Bu zemberekler düzenin siki fakat tam hassas yerinde bulunurlar. Biz onlarin yerine, liberalizmin karisikliga verdigi ruhsati yerlestirdik. Biz kânunlarin icrâsina, seçim islerinin yürütülmesine, basina, sahsin hürriyetine ve bilhassa hür olarak mevcut olusan köse taslari olan terbiye ve egitime ellerimizi sokmus bulunuyoruz.

Yanlis olduklari bizce bilinen, bununla berâber tarafimizdan telkîn edilen prensip ve teoriler içinde yetistirmek sûretiyle Yahudi olmayanlarin gençligini aldattik, sasirttik ve bozduk.

Mevcut kânunlar üzerinde esasli degisiklik yapilmaksizin ve sâdece onlara birbirine zit yorumlar içinde, yanlis yorumlar içinde yanlis mânâ vererek neticeler alinmasi yolunda bâzi büyük hamleler yaptik. O neticeler, evvelâ bu yorumlarin kânunlari maskelemesi sonra da karisik kânunlar agini anlamayi imkânsiz hâle getirmesinden dolayi onlari hükûmetlerin gözünden tamâmiyle gizlemesi gerçegiyle ifâdesini bulur.

Meseleleri hakem karari ile halletme nazariyesinin mensei iste budur.



SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL VIII
Hasımlarımızın bize karşı kullanabilecekleri bütün silâhlar ile kendimizi silâhlandırmalıyız. Anormal bir şekilde küstahça ve haksız görünecek hükümler söylemeğe mecbur kalacağımız hâller için kânûnî terimler lügatlerinden en ince ifâde gölgelerini ve düğümlü noktaları bulup çıkarmalıyız. Çünkü bu kararların kânûnî şekle dökülmüş en yüksek ahlâk prensipleri olarak görünecekleri ifâdeler için de ileri sürülmeleri mühimdir. Bizim yöneteceğimiz aralarında çalışmağa mecbûr olacağı bütün medeniyet kuvvetleriyle kendini kuşatmalıdır. O, kendisini siyâsî konuların yazarları, hukuk tatbîkatçıları, idâreciler, diplomatlar ve nihâyet bizim özel okullarımızda husûsî üstün tâlim ve terbiye görmüş kimseler ile kuşatacaktır. Bu kimseler, sosyal yapının bütün sırlarının bilgisine sâhip olacaklar, siyâsî alfabeler ve sözler ile tertip edilecekler, her lisânı bilecekler, insan mîzâcının üzerinde işlemeğe mecbur olacakları bütün hassas telleriyle berâber, bütün derinliklerinden haberdâr olacaklardır. Bu teller Yahûdi olmayanların düşünüs şekli, onların temâyülleri, kusurları, kötü huyları, meziyetleri, sınıf ve durumlarının husûsiyetleridir. Söylemeğe lüzûm yoktur ki otoritenin yukarıda bahsettiğimiz kâbiliyetli yardımcıları, kendilerinin idârî işlerini, o işlerin gâyesini, ne olduğunu düşünme zahmeti vermeksizin ve o işlerin ne için lüzumlu olduğunu aslâ incelemeden yapmağa alıştırılmış olan Yahudi olmayan idârecileri kâğıtları okumadan imzâlarlar ve onlar ya ücret için veyâ ihtiras sebebiyle hizmet ederler.

Biz hükûmetimizi iktisatçıların bütün dünyâsı ile kuşatacağız. Su sebeple ki iktisâdî ilimler, Yahudilere verilen öğretiminin başlıca mevzûunu teşkîl ederler. Yine bizim etrâfımızda bankerler, sanâyiciler, sermâyedarlar ve bilhassa milyonerlerin bütün kadrosu bulunacaktır. Çünkü esâsında her şey rakamlar mes'elesi ile halledilecektir.

Devletimizde sorumlu mevkîlerde Yahudi kardeşlerimize tevdî etmekte herhangi bir tehlike mevcut olmayacağı zamâna kadar, biz zaman için mevkîleri mâzîsi, kötü şöhreti, kendileri ile halk arasında bir uçurum teşkîl eden şahısların ellerine vereceğiz. O şahıslar eğer bizim emirlerimize itaat etmezlerse cezâî sorumluluk ile veyâ ortadan kaybolma durumu ile karşılaşacaklardır. Bunlar o şahısların son nefeslerine kadar bizim menfaatlerimizin müdafîi yapmak içindir



SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL VII
Silâhlanmanın hızlandırılması ve polis kuvvetlerinin arttırılması yukarıda bahsedilen plânların yerine getirilmesi için tamâmen elzemdirler. Biz istiyoruz ki dünyâdaki bütün devletlerde bizlerden başka ancak proleterya sürüleri bizim menfaatlerimize bağlı birkaç milyoner, polisler ve askerler bulunsun.

Baştan başa bütün Avrupa'da ve Avrupa ile münâsebetleri vâsıtâsı ile diğer kıtalarda karışıklıklar, anlaşmazlıklar ve düşmanlıklar meydana getirmeliyiz. Bununla biz iki menfaat elde ederiz. İlk olarak, istediğimiz yerde karışıklıklar meydana getirmek veyâ sükûneti temîn etmek kuvvetine sâhip olduğumuzu iyice bilecek olan bütün memleketleri kontrol altında tutabiliriz. Bütün bu memleketler bizde kaçınılmaz bir baskı gücü görmeğe alışıktırlar. Ikinci olarak da siyâsî vâsıtalarla, ekonomik anlaşmalarla veyâ borç yükümlülükleri ile her devletin kabînelerinde gördüğümüz bütün iplikleri entrikalarımızla karmakarışık bir hâle getireceğiz. Bu hususta başarıya ulaşmak için müzâkereler ve anlaşmalar sırasında büyük kurnazlık ve tesir kullanmalıyız. Fakat "resmî lisan" denen hususlarda bunun zıddı taktikleri kullanacak, dürüstlük ve uysallık maskesi takınacağız. Dikkatlerine sunduğumuz şeylerin yalnız dışına bakmaya alıştırdığımız Yahûdi olmayan millet ve hükûmetlerin bu durumda bizi hâlâ insan soyunun iyilik edici ve kurtarıcıları olarak kabûle devâm edeceklerdir.

Bize karşı muhalefet hareketlerinin hepsine buna cür'et eden memleketin komşularının îlân edeceği bir harb ile cevap verme durumunda olmalıyız. Fakat eğer o komşular da bize karşı gelme tehlikesine atılırsa o zaman bir dünyâ harbi ile mukavemet göstermeliyiz.

Siyâsette başarının başlıca sebebi teşebbüslerindeki gizliliktir. Diplomatın sözü işlerine uymamalıdır.

Biz ihmâl edilebilecek birkaç istisnâsi ile şimdiden tamâmen ellerimizde olan basın vâsıtası ile gizlice suflörlük ettiğimiz ve kamuoyu olarak takdîm edeceğimiz şeyle, istediğimiz sonuca şimdiden yaklaşmakta olan geniş bir şekilde tasarlanmış plânımızın gösterdiği yönde faaliyette bulunmaya Yahudi olmayan hükûmetleri mecbûr etmeliyiz.

Avrupa'nın Yahudi olmayan hükûmetlerini kontrol altında tutma sistemimiz kısaca şöyle özetlenebilir: Onlardan bir tânesine karşı kuvvetimizi yıldırıcı teşebbüslerle göstereceğiz. Hepsine karşı ise; eğer bize karşı umûmî bir ayaklanmaya imkân verirsek, Amerika, Çin ve Japonya topları ile cevap vereceğiz.



SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL VI
Biz yakında büyük paraların hazineleri olacak muazzam inhisarlar kurmaya başlayacağız. Yahudi olmayanların geniş servetleri bile o derece bunlara dayanacaktır ki siyâsî mahvoluşun… ertesi günü devlet kredileri ile birlikte batıp gidecektir.

Burada hazır bulunan ekonomistler, bu tertîbin ehemmiyetini bir kere tasavvur edin!

Bizim yüksek hükûmetimizi, bize gönüllü olarak itaat eden kimseleri koruyan ve onlara iyilik eden bir durumda göstererek mümkün olan her yol ile onun önemini arttırmalıyız.

Siyâsî bir güç olan Yahudi olmayanların aristokrasisi öldü. Bizim onu hesaba katmağa ihtiyâcımız yoktur. Fakat arazi sâhibi olarak kendi kendilerine yeter oldukları müddetçe hâlâ bize zararlı olabilirler. Bundan dolayı her ne pahasına olursa olsun onları topraklarından uzaklaştırmak bizim için elzemdir. Arazi vergilerinin arttırılması ile arazilere borç yüklenerek bu amaç en iyi bir şekilde elde edilecektir. Bu tedbirler arazi sâhiplerini engelleyecek, arazi sâhiplerini âciz ve kayıtsız şartsız itaat etme durumunda tutacağız.

Yahudi olmayanların aristokratları kendilerini az bile tatmîn etmekte irsî olarak kabiliyetsizdirler. Çabucak yanıp bitecek ve söneceklerdir.

Aynı zamanda ticaret ve sanayii, fakat en başta vazîfesi mukâbil bir kuvvet teşkîl etmek olan spekülasyonu şiddetle himâye etmeliyiz. Spekülâtif sanayinin yokluğu özel ellerde sermâyeyi çoğaltır ve toprağı emlâk bankalarına borçluluktan kurtararak ziraatın eski hâline gelmesine hizmet eder. Biz sanayinin hem emeği hem de sermâyeyi araziden çekip çıkarmasını ve spekülasyon vâsıtası ile dünyânın bütün parasının elimize geçmesini bu sûretle bütün Yahudi olmayanların proleterya saflarına atılmasını arzu ediyoruz. O zaman Yahudi olmayanlar başka bir sebep için olmasa bile var olma hakkını elde etmek için önümüzde eğileceklerdir.

Yahudi olmayanların sanayiini tamâmen çökertmek için Yahudi olmayanların arasında geliştirdiğimiz lüksü ve spekülâsyonun yardımına getireceğiz. Çünkü lüks için hırslı talep, her seyi yutup bitirmektedir. Biz işçi ücretlerini yükselteceğiz, fakat bu işçilere hiçbir menfaat sağlamayacaktır. Çünkü biz aynı zamanda hayat için en lüzumlu şeylerin fiyatlarında da yükselme meydana getireceğiz ve bunun ziraat ve hayvancılıktaki gerileme sebebiyle olduğunu iddia edeceğiz. Aynı işçileri anarşiye ve sarhoşluğa alıştırarak ihtisal kaynaklarını kurnazlıkla ve el altından derin bir şekilde mahvetmeğe çalışacağız. Aynı zamanda bu tedbirlerle yan yana olarak Yahudi olmayanların eğitim görmüş bütün güçlerini ortadan kaldırmak için her tedbiri alacağız.

Bu faaliyetlerin gerçek mânâlarının vaktinden önce Yahudi olmayanların gözlerine çarpmaması için bu faaliyetleri "işçi sınıfına hizmet hususunda ateşli bir arzu ve politik ekonominin büyük prensipleri" iddiâlari ile maskeliyeceğiz. Politik ekonomide ise bizim ekonomik nazariyelerimizin enerjik bir propagandası sürdürülmektedir.



SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL V

Bozulmanın her yere girdiği, zenginlerin sadece yarı dolandırıcılık düzenlerinin becerikli sürpriz taktikleri ile kazanç sagladıkları, gevşekliğin hüküm sürdüğü, ahlâkın gönüllü olarak kabûl edilen prensiplerle değil cezâî tedbirler ve sert kânunlarla muhafaza edildiği, îman ve memlekete dâir duyguların kozmopolit inançlarla silindiği toplumlara ne şekilde idâre tarzı verilebilir? Bu toplumlara biraz sonra anlatacağım istibdaddan başka ne şekilde bir idâre verilebilir? Biz cemiyetin bütün güçlerini ellerimize alabilmek için sıkı bir şekilde merkezleştirilmiş bir hükûmet meydana getireceğiz. Teb'âmızın siyâsî hayâtının bütün faaliyetlerini yeni kânunlarla mekanik bir tarzda düzenleyeceğiz. Bu kânunlar Yahudi olmayanlar tarafından tanınmış olan bütün müsâmaha ve hürriyetleri birer birer geri alacak ve bizim krallığımız herhangi bir anda ve her yerde bize söz ile veyâ fiîlen karşı gelecek olan herhangi bir Yahudi olmayan şahsı yok edecek derecede muhteşem bir istibdad ile temâyüz edecektir.

Benim söylediğim şekilde bir istibdâdın bugünkü gelişme durumu ile bağdaşamayacağı bize söylenecektir. Fakat ben size bunun olacağını ispat edeceğim.

Halk, tahtlarında oturan krallara Allah'ın irâdesinin izhârı olarak baktığı zamanlarda kralların müstebid iktidârına mırıldanmadan itaat ederlerdi. Fakat biz onların kafalarına kendi hakları mevzûsunda telâkkîler îmâ ettiğimiz günden beri tahtların sâhiplerini alelâde şahıslar gibi görmeğe başladılar. Biz onları Allah'a îmanlarından da uzaklaştırdık. O zaman iktidârın kuvveti halkın sâhip olduğu sokaklara fırlatıldı ve bizim tarafımızdan ele geçirildi.

Bundan başka kurnazca dalavereler ile ortaya konan teori ve sözler vasıtası ile genel hayâtın düzenleriyle ve her çeşit diğer desiseler ile kitleleri ve fertleri yönetmek sanatı gibi bizim idâreci beynimizin uzmanlarına ait olan hususlarda Yahudi olmayanlar bir şey anlamazlar. Analiz ve müşâhedeler, küçük çıkarlar üzerinde hassâsiyetle durma gibi maharetlerde bizim rakibimiz yoktur. Siyâsî faaliyet plânları çizmede ve dayanışmada bizimkinden fazlası mevcut değildir. Bu hususta yalnız Cizvitler bizimle mukayese edilebilir. Fakat biz kendi gizli teşkîlâtımızı dâima gölgede tutarak, onları açık bir teşkîlât olmaları sebebiyle düşüncesiz avâmın gözünden düşürmek yolunu bulduk. Bununla berâber muhtemelen dünyâ için kendi hükümdarları kim olsa aynıdır. Katoliklerin başı da olsa bizim Siyon kanından müstebidimiz de olsa. Fakat biz seçilmis kavme bunu bir kayıtsızlık mevzuu yapmak çok uzaktır.

Bir zaman için dünyâdaki bütün Yahudi olmayanların bir koalisyonu bizimle belki başarılı bir şekilde mücâdele edebilirdi. Fakat onların aralarında mevcût ve kökleri şimdi aslâ koparılıp çıkarılamayacak derecede derine atılmış olan anlaşmazlıklar sebebiyle bu tehlikeye karşı emniyette bulunmaktayız. Biz, Yahudi olmayanların şahsî ve kavmî hesaplarını, son yirmi yüzyil boyunca besleyip çok geliştirdiğimiz dinî ve irkî kinlerini birbirlerinin karşısına çıkartır. Bu sebepledir ki bize karşı kolunu kaldıran herhangi bir yerdeki bir devlet destek görmeyecektir. Onların her biri hatırlarında tutmalıdır ki bize karşı herhangi bir anlaşma kendisi için faydasız olacaktır. Biz çok kuvvetliyiz. Bizim kuvvetimizden kurtuluş yoktur. İçinde bizim esrarlı elimiz bulunmadıkça milletler önemsiz bir husûsî anlaşma bile yapamazlar.

Bizzat Allah tarafından bütün dünyânın idâresi için bizim seçildigimizi peygamberler söylemiştir. Allah bizi bu vazifeyi görebilecek bir zekâ ile teçhiz etti. Hasım tarafta bir zekâ olsaydı bize karşı hâlâ mücâdele edebilirdi. Fakat öyle olsa da yeni gelen bir kimse eskiden beri yerleşmiş olan bir kimse ile denk olamaz. Bu sebeple aramızdaki mücâdele, dünyânın bugüne kadar aslâ görmediği şekilde merhametsiz olacaktı. Evet, onların zekâsı çok geç yetişmiş olacaktır. Bütün devlet mekanizmalarının tekerlekleri bir motor kuvveti ile hareket ettirilir ki o bizim elimizdedir. Devlet mekanizmalarını bu motor aldırır. Siyon liderlerimiz tarafından icat edilen politik ekonomi ilmi, uzun zamandan beri sermayeye şahâne nüfusunu vermiş bulunmaktadır.

Sermayenin engelsiz olarak işletilmesi için, o sanâyi ve ticarette inhisar tesis etmek hususunda hür olmalıdır. Bu, şimdiden görünmez bir el tarafından dünyânın her tarafında icrâ safhasına konulmaktadır. Bu hürriyet, sanâyi ile meşgûl olanlara siyâsî bir kuvvet verecek, bu da halka baskı yapmağa yardımcı olacaktır. Bugünlerde halkları silâhsızlandırmak onları harbe sevk etmekten, alevler içinde yanan ihtirasları bizim menfaatimize kullanmak, onların ateşini söndürmekten ve başkalarının fikirlerini alıp onların mânâlarını bize uygun şekilde değiştirmek, onları kökünden kazımaktan daha ehemmiyetlidir.

Yöneticiliğimizin en mühim amacı şu hususları ihtivâ eder: Halkın zihnini tenkîd ile bozmak, onu mukâvemet uyandıran ciddî düşüncelerden uzaklaştırmak, zihnî kuvvetleri boş nutukların sahte savaşı ile meşgûl etmek.

Her çağda dünyâ halkları da fertler gibi sözleri iş şeklinde kabûl etmişlerdir. Çünkü onlar genel arenadaki gösteri ile tatmîn olurlar ve va'dleri icrâatın takip edip etmediğine nâdiren dikkat ederler. Bundan dolayı biz halka söz ile hitap edilecek müesseseler kuracağız ve bu müesseseler gelişmeye olan faydalarının delîlini vereceklerdir.

Her yöndeki bütün partilerin serbest dış görünüşlerini zâhiren kabulleneceğiz ve bu dış görünüşlere nutuklarda ses vereceğiz. Nutuk veren kimselere kadar konuşacaklar ki dinleyicilerin sabrını tüketecek ve nutka karşı bir nefret hâsıl edeceklerdir.

Kamuoyunu avucumuzun içine almak gâyesiyle her taraftan birbirlerine zit fikirleri netîce çıkamayacak şekilde karşı karşıya getirerek, bu karışıklık içinde Yahudi olmayanların başlarının dönmesi ve her çeşit siyâsî mevzûlarda hiçbir fikir sâhibi olmamanın en iyi hal olduğu kanaatine varmaları için, yeterli bir zaman boyunca çalışarak onları şaşkın hâle getirmeliyiz. Halkın siyâsî mevzûları anlamaması gerekmektedir. Çünkü o mevzûlar yalnız halkı idâre edenler tarafından anlaşılır. İste bu birinci sırdır.

Hükûmetimizin başarısı için zarûrî olan ikinci sır, aşağıdaki hususları ihtivâ eder: Millî başarısızlıkları, ihtirasları ve medenî hayat şartlarını çoğaltmak. Böylece keşmekeş doğuran bir durum içinde bir kimsenin nerede bulunduğunu bilmesi imkânsız olacak ve neticede halk birbirlerini anlamaz duruma gelecektir. Bu tedbir başka bir yoldan da bize hizmet eder. Şöyle ki, bütün partilerin arasına anlaşmazlık eker, hâlâ bize boyun eğmek istemeyen bütün toplu güçleri yerinden çıkarır ve işimize herhangi bir derecede engel olabilecek herhangi bir şahsî teşebbüsün cesâretini kırar. Bize karşı şahsî teşebbüsten daha tehlikeli bir şey yoktur: Eğer o, arkasında bir dâhîye sâhipse böyle bir şahsî teşebbüs aralarına anlaşmazlık ektiğimiz, milyonlarca kişinin yapabileceğinden fazla şey yapar. Biz Yahudi olmayan cemiyetlerin eğitimini o şekilde yönetmeliyiz ki, her zaman şahsî teşebbüs isteyen bir mevzû ile karşılassalar meyus bir acz içinde elleri böğürlerinde kalsın. Çalışma hürriyetinin neticesi olan büyük çabalar bir başkasının hürriyeti ile karşılaşınca kuvvetleri tükenir. Bu çarpışmadan ağır ahlâkî sarsıntılar, hareketler ve başarısızlıklar ortaya çıkar. Bütün bu vâsıtalarla Yahudi olmayanların kuvvetini o şekilde azar azar tüketeceğiz ki onlar bize dünyânın enternasyonal iktidârını sunmaya mecbûr olacaklardır. Bu durum herhangi bir şiddet hareketinde bulunmaksızın dünyânın bütün devletlerinin kuvvetlerini tedrîcen yutmağa ve bir üstün hükûmet teşkîl etmeğe bizi muktedir kılacaktır. Bugünün hükümdarları yerine bir hayâlet dikeceğiz ki ona yüksek hükûmet idâresi denilecektir. Onun elleri bir kıskaç gibi her istikâmete uzanacak ve onun teşkîlâtı öyle muazzam ölçülerde olacaktır ki dünyânın bütün milletlerine boyun eğdirmekte başarısızlık göstermeyecektir. 
SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL IV

Her cumhuriyet birtakım safhalardan geçer. Bunların birincisi, oraya buraya atılan kör avâmın ilk günlerdeki çılgınca öfkesini ihtiva eder. İkincisi, demagoji safhasıdır ki bundan anarşi doğar ve bu da kaçınılmaz olarak istibdâda götürür. Artık kânunî ve açıktan açığa ve bundan dolayı mesuliyeti haiz bir istibdad değil, fakat görünmeye ve esrarlı bir şekilde gizlenmiş, bununla beraber bir gizli teşkilâtın ellerinde olduğu hissedilen bir istibdad. Bunun hareketleri bir paravana gerisinde ve her çeşit ajanın arkasında çalıştığı nisbette vicdansızca olur. O ajanları değiştirmek sadece zararsız değil, fakat devamlı değiştirme sayesinde uzun müddetli hizmetlerinin mükâfatlandırılması için kaynakların harcanmasını önlediğinden gizli kuvvetle gerçekten yardımcıdır da.

Görünmeyen bir kuvveti kim ve ne gibi bir durumda devirebilir? Bizim kuvvetimiz tamamen böyle bir kuvvettir. Yahudi olmayanların masonluğu, bir paravana olarak bize ve amaçlarımıza körü körüne hizmet eder. Fakat kuvvetimizin hareket plânı, hatta onun tam hedefi bütün halk için bilinmeyen bir sır olarak duruyor.

Hürriyet de; Allah'a iman ve insanların kardeşliği temeline dayansa, yaratılışın insanları, derecelere ayıran kesin kânunları tarafından reddedilen eşitlik telakkîsine bağlanmasa, zararsız olarak ve halkın refâhını bozmaksızın devlet ekonomisindeki yerini alabilirdi. Böyle bir imanla bir halk toplumu dinî idâre mıntıkalarının vesayeti altında idâre edilebilir ve Allah'ın yeryüzüne tertip ettiği nizâma itaat ederek mânevî çabanın rehberlik eden eli altında rahat ve saygılı bir şekilde yürürdü. Bu sebepledir ki, bütün imanların el altından mahvına çalışmak, Yahudi olmayanların kafalarından Allah ve mâneviyat düşüncelerini koparmak ve onların yerine aritmetik hesaplar ve maddî ihtiyaçlar yerleştirmek bizim için zaruridir.

Yahudi olmayanlara düşünme ve farkına varma husûsunda vakit bırakmamak için onların aklını sanayi ve ticaretle çevirmelidir. Böylece bütün milletler kâr peşinde ve yarışında bütün bütün yutulacaklar ve müşterek düşmanlarını fark etmeyeceklerdir. Fakat yine de hürriyetin Yahudi olmayanların toplumlarını parçalayıp yıkması için sanayii spekülatif temele oturtmalıyız. Netice olarak sanatı ile topraktan ne çıkarılmış ise onların ellerinden kayarak spekülasyona yani bizim sınıflarımıza geçecektir.

Üstün gelmek için yapılan şiddetli mücadele ve ekonomik hayata yayılacak sarsıntılar hareketli, soğuk ve merhametsiz toplumlar meydana getirecektir ve şimdiden getirilmiştir de. Bu toplumlar yüksek siyasete ve dine karşı kuvvetli bir nefret besleyeceklerdir. Onların yegâne kılavuzu kâr yani altındır, onunla elde edecekleri maddî zevklerinden dolayı ona tapacaklardır. Sonra vakti gelince Yahudi olmayanların aşağı tabakaları, iyiyi elde etmek için değil, hatta servet kazanmak için değil, fakat sadece imtiyazlılara karşı kinlerinden dolayı bizim iktidar rakiplerimiz olan Yahudi olmayanların âlimlerine karşı bizi tâkip edeceklerdir. 
SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ

PROTOKOL III

Bugün size söyleyebilirim ki hedefimiz simdi bize sadece birkaç adım uzaklıktadır. Uzun yolun yürünecek ancak ufak bir kısmı kaldı. Kendisi ile halkımızı temsil ettiğimiz sembolik yılanın, önünde yürüdüğümüz çember kapanacaktır. Bu halka kapanınca bütün Avrupa devletleri kuvvetli bir mengene içinde onun büklümlerine kilitlenecektir.

Bugünlerin anayasal terazileri kısa zamanda kırılacaktır. Çünkü üzerinde döndüğü ekseni aşınıncaya kadar durmadan sarsılsın diye biz onu dengesiz kurduk. Yahudi olmayanlar o eksene yeterli derecede sağlam kaynak yaptıklarını zannediyorlar ve o terazilerin dengeye geleceğini umuyorlardı. Fakat eksenler -tahtlarındaki krallar- kontrolsüz ve sorumsuz yetkileri ile şaşkına dönmüş olan ve budalaca hareket eden temsilcileri tarafından kuşatılmışlardı. Bunlar bu yetkileri saraylarda teneffüs edilen dehşet havasına borçluydular. Bu şahıslar halkları ile teması kesince tahtlarındaki krallar iktidara göz diken kimselere karşı artık halk ile anlaşıp kendilerini kuvvetlendirmeye muktedir olamıyorlardı. Biz, uzak görüşlü hükümdar iktidarı ile halkın kör kuvveti arasında her iki taraf da mânâsını kaybetsin diye bir uçurum meydana getirdik. Bir kör ile değneği gibi ki ikisi de birbirinden ayrı olunca kuvvetsizdir.

İktidar peşinde koşanlar iktidarı kötüye kullanmaya tahrik etmek için, bütün partileri silâhlandırdık, iktidar mevkiini her ihtiras için hedef hâline getirdik. Kısa bir zaman sonra karışıklıklar ve iflâslar bütün dünyâyı kaplayacaktır.

Çok konuşan gevezeler parlâmento oturumlarını ve yönetimle ilgili toplantıları konuşma müsâbakası hâline çevirmektedir. Atılgan gazeteciler ve vicdansız yazarlar her gün idâreci memurlara saldırıyor. Çılgına dönmüş avâmın yumrukları altında her şey havaya uçuşurken iktidarın suiistimâli, bütün müesseseleri kendilerini devirmeğe hazırlayan son manivela olacaktır.

Bütün halk fakirlik sebebi ile ağır çalışma mecbûriyetine zincirlenmiştir. Bu, onların evvelce vurduğu kölelik ve toprağa bağlı kölelik zincirlerinden daha kuvvetlidir. Onlar bu zincirlerden kendilerini herhangi bir yolla kurtarabilirlerdi. Fakat yoksulluktan aslâ kurtulamayacaklardır. Biz anayasaya kitleler için hayâlî ve gerçekdışı gözüken bir kısım haklar dâhil ettirdik. Halkın hakları ismi de, verilen bu hakların hepsi, yalnız bir fikir hâlinde mevcûd olabilir ve fiilî hayatta aslâ gerçekleltirilemez. Proleterya bizim emrettiğimiz yönde ve bizim iktidar mevkiine yerleştirdiğimiz ajan kadromuzun hizmetinde bulunan kimseler lehinde rey kullanmalarının karşılığı olarak acıyıp soframızdan kendilerine fırlattığımız ekmek kırıntılarından başka anayasadan bir menfaat elde etmediğine göre, konuşmacıların gevezelik yapma hakkı elde etmeleri, gazetecilerin güzel yazılar yanında saçma şeyler yazma hakkına sâhip olmaları, ağır yükünün altında beli ikiye bükülmüş proleter işçi için ne ifade eder? Cumhuriyete ait haklar fakirlik bir taraftan hemen hemen her gün çalışmaya mecbûr olması sebebiyle o hakları kullanmaya muktedir değildir. Diğer taraftan o haklar kendisini yoldaşlarının grevlerine ve işverenlerinin lokavtlarına bağlı hâle getirdiğinden muntazam ve muayyen gelirinin bütün teminâtından mahrum etmektedir.

Bizim rehberliğimiz altında, halk; aristokrasiyi yok etti. O aristokrasi ki kendisinin tek ve yegâne müdâfaa vâsıtası ve halkın refâhına bağlı ve ondan ayrılması imkânsız menfaatleri sebebiyle de kendilerini besleyen bir anne idi. Şimdi aristokrasinin yıkılması sebebiyle halk para öğüten merhametsiz alçakların pençesine düştü. Bunlar işçilerin boyunlarına acımasız ve zâlim bir boyunduruk vurdular. 
Bu işçileri bu baskıdan kurtaracak kimseler olduğumuzu ileri sürerek sahnede görüneceğiz ve
 BİZİM SAVAŞAN KUVVETLERİMİZ OLAN SOSYALİSTLERİN, ANARŞİSTLERİN VE KOMÜNİSTLERİN saflarina girmelerini onlara telkîn edeceğiz. Bu savaşan kuvvetlerimizi biz; sosyal masonluğumuzun sözde bütün beşeriyetin dayanışması ve kardese idâresi geregince dâima destekledik. İşçilerin emeğinden kânunen faydalanmakta olan aristokrasi; işçilerin iyi beslenmeleri, sıhhatli ve kuvvetli olmaları ile alâkalanırdı. BİZ İSE TAM AKSİNE YAHUDİ OLMAYANLARIN ÖLDÜRTÜLEREK AZALMALARINDAN MENFAAT BEKLİYORUZ. Bizim kuvvetimiz devamlı yiyecek kıtlığı ve işçinin beden zayıflığında gizlidir. Çünkü bütün bunlar bizim arzularımızın kölesi olmasına delâlet eder. O kendi yetkileri içinde bizim arzularımıza karşı koyma kuvvet ve enerjisini bulamayacaktır. Kralların kanunî otoritesinin aristokrasiye verdiği işçiyi idâre hakkını, açlık daha sağlam bir şekilde bize verir.


Biz, avam tabakasını açlığın doğurduğu sıkıntı, hased ve kin ile harekete geçirecek ve yolumuzun üzerinde bizi engelleyen ne varsa onların elleri ile silip yok edeceğiz.

Bütün dünyâya hükmedecek olan hükümdarımızın taç giymesi vakti gelince, aynı eller ona engel olabilecek her şeyi ortadan kaldıracaklardır.

Yahudi olmayanlar bizim uzmanlarımızın telkinleri ile harekete geçirilmeksizin düşünme alışkanlığını kaybetmişlerdir. Bundan dolayı bizim krallığımız kurulunca derhal yapacağımız bir işi yapmanın, âcil lüzûmunu görmüyorlar. Bu iş, bilginin basit ve gerçek bir bölümü ve bütün bilgilerin temeli olan insan hayâtının ve onun sosyal varlığının yapısının gerektirdiği iş bölümünü ve netice olarak insanların sınıf ve şartlar içinde ayrılmaları husûsundaki bilgileri okullarda ögretmektedir. Herkesin bilmesi gerekir ki insanların çalışma mevzularındaki farklılık sebebiyle herhangi bir eşitlik mevcûd olamaz. Bir kimsenin kendini lekeleyen bir hareketi ile bütün bir sınıf kânun önünde eşit olarak sorumlu tutulamaz. O şahısla berâber hiçbir kimsenin değil, yalnız o şahsın kendi şerefi lekelenmiştir. Sırlar içinde olan ve Yahudi olmayanların öğrenmesine imkân vermediğimiz cemiyet kuruluşunun gerçek ilmi herkese gösterecektir ki mevki ve iş, muayyen bir çevre içinde muhafaza edilmelidir. Şöyle ki; fertlerin bir eğitimden geçmiş olmaları sebebiyle kendilerine uygun olmayan bir işi yapmaya davet etmeleri yüzünden insanların ızdırap kaynağı olmasınlar. Bu ilmin tamâmen okunmasından sonra halk gönüllü olarak iktidâra itaat edecek ve devlette kendilerine tahsis edilen mevkii kabûl edecektir. Bilimin bizim geliştirdiğimiz bugünkü durum ve istikâmetinde halkı yanlış yola sevk etme kastı ile hareket edilmesi ve halkın kendisinin cehâleti sâyesinde onlar basılı şeylere körü körüne inanır, bağrına basar. Bir kör kendisinden üstün saydığı her duruma kin duyar. Çünkü sınıf ve durumun mânâlarının idrâkine sâhip değildir.

Ticârî mübâdeleler üzerindeki muâmeleleri durduracak ve sanayii felce uğratacak olan ekonomik krizlerin tesiri bu kini daha fazla artıracaktır. Bizce bilinmekte olan bütün gizli yer altı metodları ile ve tamâmiyle elimizde olan altının yardımı ile bütün dünyâda ekonomik krizler meydana getirecek, bu krizler vâsıtasıyla Avrupa'daki bütün memleketlerde bütün işçi gürûhunu aynı anda sokaklara fırlatacağız. Bu güruh; cehâletlerinin basitliği içinde zevkle dökülecekler ve beşikte bulundukları günlerden beri haset ettikleri malları o zaman yağma etme imkânı bulacaklardır.

Bizimkilere dokunmayacaklardır. Çünkü saldırı ânı bizce bilinecek ve biz kendimizinkileri muhafaza etmek için tedbirler alacağız.

Göstermiş bulunmaktayız ki, hâdiselerin gelişmesi bütün Yahudi olmayanları idrâkın hâkimiyetine sokacaktır. Bizim istibdâdimiz kesin olacaktır. Çünkü, o bütün kargaşalıkları tedbirli bir şiddetle yatıştırmayı ve bütün müesseselerde liberalizmi yakıp kül etmeyi bilecektir.

Halk kendisine hürriyet adı altında her türlü müsaade ve müsâmahada bulunulduğunu görünce kendisini hükümdar tahayyül ederek yolunun üzerindeki iktidâra saldırdı. Fakat tabiî diğer bütün körler gibi birçok engellere rastladı. Bir kılavuz arama telâşına kapıldı. Eski durumuna dönme idrâkine aslâ sâhip olmadı ve bütün iktidârını bizim ayaklarımızın altına attı. Bizim "büyük" ismini verdigimiz Fransız İhtilâli'ni hatırlayın. Onun hazırlanmasındaki sırlar bizce gâyet iyi bilinmektedir. Çünkü o tamâmen bizim ellerimizin eseridir.

O vakitten beri dâima dünya için hazırladığımız Siyon kanından müstebid kral lehinde, en sonunda bizden bile dönmeleri için halkı bir hareketten diğerine sevk ediyoruz.

Bugün biz enternasyonal bir güç olarak yenilmez bir durumdayız. Çünkü herhangi bir devletin hücûmuna uğrasak diğer devletler tarafından destekleniriz. Yahudi olmayan halklar, bunların en az bir kısmı için yirmi kralın kafasını uçururlardı.

Halk kitlelerinin bu mantıksız, birbirini tutmaz hâli; aynı mâhiyette görünen olaylar karşısındaki tutumu nasıl izah edebilir?

Bu diktatörlerin kendi ajanları vâsıtası ile halkların kulağına bu suiistimaller ile devlete verecekleri zararın halkların refâhı, onların hepsinin enternasyonal kardeşliği, onların dayanışması ve halklarının eşitliği gibi yüksek bir gâye ile olduğunu söylemeleri vakıası ile izah edilebilir. Tabiî onlar bu birleşmenin sâdece bizim hâkimiyetimizdeki idâre altında başarılması gerektiğini söylemezler.

Böylece halk dürüst kimseleri suçsuz çıkarır, her ne isterse yapabileceğine gittikçe daha çok inanır. Bu durum sâyesinde halk her türlü muvâzeneyi yok eder ve her adımda karışıklık meydâna getirir.

Hürriyet kelimesi insan topluluklarını her kuvvete, her çeşit otoriteye, hattâ Allâh'a ve yaratılış kanunlarına karşı savaşa sevk eder. Bunun içindir ki biz krallığımızı kurduğumuz zaman, zâlim bir prensip ifâde eden ve kitleleri kana susamış hayvanlar hâline getiren bu kelimeyi hayat lügatinden silmeğe mecbûr olacağız.

Gerçekten bu hayvanlar her zaman kan içip doyduklarında yeniden uykuya dalarlar ve o zamanlarda zincirlerine kolaylıkla vurulabilirler. Fakat onlara kan verilmezse uyumazlar ve mücâdeleye devâm ederler.