2 Şubat 2010 Salı

DOSTUMUZ DEŞİFRE OLMAYI SEVMİYOR

ÖNCE ESKİ HABERE BAKIN:


Üst sağdaki haritadan da silindiğini görebilirsiniz.

VİCDANINI REDDEDENLER


Eski bir yazım:



Aşağıdaki yazımı ismi bile yalan olan Macar Yahudisi Siyonist,turuncu devrimci Saros'un bilerek yada bilmeyerek uşağı olmuş VİCDANİ REDCİLER denilen grubun eylemlerine  istinaden  yazmıştım.


“Vicdani redciler” savaş karşıtı, “askerlik yapmak istemiyoruz” diyenler.
Bakınız iyi çocuklardır, sevilirler.
Ne kadar hoş bir söylem “savaşa karşıyım”, “ben de karşıyım” demeyen var mı?
Yâda şöyle sorayım: “ben savaşmak istiyorum” diyen.
Bu ne hayalcilik, bu ne demokrasi, çağdaşlık, insan hakları adı altında emperyalizmin ekmeğine yağ sürmektir.
Tüm dünya silahlanırken,7000km uzaktaki ülkelere saldırıp çoluk çocuk demeden öldürürken, binlerce kadına, çoluğa çocuğa tecavüz ederken, bizde kendini entelektüel zanneden bazı kişilerin beynine öyle bir şey sokulmuş ki; sanki o “askere gitmeyince tüm dünya silahları bırakacak.”
Eminim kitapta okuyan arkadaşlardır bunlar.
Ve buna gerçekten inanıyorlardır.
Üniversite çağdaşlığı, solculuğu yaparken bir şişe birada ülke kurtaran mantık, nasıl oluyor da hayatın içerisine atılınca gerçek rayına oturmuyor. Kuzey kutbunda foklarla yaşıyor olsak bizde gitmeyelim askere.
Ateş çemberi içinde olacaksın, etrafındaki ülkeler dünyanın en katil emperyalistlerince istilaya uğramış olacak, katil ABD komşun olacak, İsrail dünya halklarını, tepkilerini hiçe sayıp sivillere fosfor bombası yağdırırken, rengârenk devrimlerle ülkelerin sömürüldüğü, talan edildiği, halkın açlık ve sefalet içerisinde kırıldığı bir coğrafyada bu ne vicdandır ki; askere gitmeyelim diye biliyorsunuz.
Evet, dostlar siz gerçekten vicdanı reddetmişsiniz.
Teröristle solculuk arasındaki çizgiyi koyamamışsınız.
Toplum gerçeklerinden kopuk, kendinize kurduğunuz bir micro evrene, hayatı tüm acılarıyla yaşayan, milim milim ören insanları dâhil etmek istiyorsunuz.
Türk Ordusu hiçbir ülkeye savaş açmamıştır.
Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” çizgisinden çıkmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti emperyalist değildir. Hiç bir ülkenin topraklarında gözü yoktur. STK’nın en büyük özelliği caydırıcılığıdır.
İzmir’de ki, Edirne’deki, Kars, Hakkâri, Adana’da ki evinde rahat uyuyabilmek, kitap okuyabilmen, çocuğunun saçını okşayıp derslerine yardım edebilmen için birilerinin askerlik yapması lazım, güvenliğimizi sağlaması lazım.
Eğer bencil değilseniz, bu fedakârlığı bir gruptan beklemek doğru değildir.
Zamanı gelen bu görevi yapmak zorunda.
Anadolu bedel ister; dostlar.
Anadolu bedelini ödeyememiş, imparatorlukların, devletlerin, beyliklerin kalıntılarıyla doludur.
Anadolu’nun sırtını kaşırsan altından bedelini ödeyememiş bir halkın kalıntılarınla karşılaşırsın.
Bu gerçekleri bilerek “ben askerlik yapmayacağım”, “ben savaşa karşıyım”,hatta daha ileri giderek olayı, benden çıkarıp “biz”e getirmek gerçekten vicdanı reddetmektir.
Emperyalizmin değirmenine su taşımaktır.
Gerçekleri görmek için mutlaka, istilaya mı uğramak gerekiyor?
Daha tarihte dün sayılacak kadar kısa bir dönem önce istilaya uğramadık mı?
Emperyalist çakallar topyekûn saldırmadılar mı?
Türkiye’nin nerede olduğunu bilmeyen insanlar, ne arıyorlardı Çanakkale’de?
Alman istihbaratı BND’nin yıllardır sizin dediğinizi; “askere gitmeyin” dediğini hiç mi duymadınız?
Pkk katillerinin de aynı şeyi söylediğini “analar çocuklarınızı askere göndermeyin” dediğini bilmiyor musunuz?
Bu nasıl entelektüelliktir?
Eğer bilinçli değilse (ki ben öyle olduğuna inanmak istiyorum) bu resmen vicdanı reddetmektir.
Bencilliktir, megalomanlıktır.
Bir gün afişte değil, gerçekten ellerimiz kendi evlatlarımızın kanıyla boyanmadan bu saçmalığa son verin.
Türk Ordusu biziz ve biz katil değiliz.
Sadece emperyaliste gözdağı veririz.
Gerekirse canımızı da veririz.
Gerçek vicdan budur.
Emperyalist katiller bunu biliyor ve sizi kullanıyor.
Savaşa HAYIR
Askerliğe EVET.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

ÖLDÜRÜLÜYORUZ







"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
"HİÇ OLMAZSA 
SAHİP ÇIKANLARA  SAHİP ÇIKACAK KADAR
CESARET GÖSTERELİM"


Ergenekon dalgalarında gözaltına alınan bazı özsel harekatçı polislerle ilgili olarak gündeme getirildi. Onların amiriydi. Bu doğal ilişki nedeniyle basında yıpratıldı.
Askerle ilişkileri çok iyi olan bir polisti; öyleki TSK’dan üstün cesaret madalyası aldı.
Polis teşkilatındaki cemaat yapılanmasına karşı duruşuyla biliniyordu. 25 Şubat 2009’da başına isabet eden bir kurşunla hayatını kaybetti. O gece arkadaşlarıyla yemek yemiş, içki içmiş, eğlenip eve dönerken, arabasının kara saplanması nedeniyle intihar ettiği iddia edildi.
Olayla ilgili yürütülen soruşturma intihar kararıyla kapatıldı. Ancak ortada birçok soru işareti vardı ve ailesi işin peşini bırakmadı. Soruşturma dosyasını tam sekiz ay sonra savcılıktan alabildiler. Dosyadaki otopsi raporuyla ilgili Adli Tıp Kurumu eski Başkanı Prof. Dr. Özdemir Kolusay’ın verdiği bilimsel mütâalaya ve kendilerine gönderilen isimsiz bir ihbar mektubundaki ayrıntılı anlatımlara dayanarak yeniden savcılığa başvurdular. Ölümünden yaklaşık bir yıl sonra soruşturma yeniden başlatıldı.
Ortada cevaplandırılması gereken çok ciddi sorular vardı.
1-Behçet Oktay solaktı ama kurşun kafasının sağ tarafından girmişti.
2-Adli Tıp Kurumu’nda yapılan ilk inceleme neden bir buçuk saat gibi kısa sürede tamamlandı? Yeterli inceleme neden yapılmadı?
3-Üst düzey bir emniyet yetkilisi, daha olayla ilgili raporlar hazırlanmadan önce, Behcet Oktay’ın “kara saplanan arabasına kızdığı için” intihar ettiğini söylemişti. O polis bu açıklamayı neye dayanarak yaptı?
4-Olay yerinde park yapılacak çok sayıda ve kuru yer olmasına rağmen, neden karla kaplı bir yere park etti?
5-Tek atışla intihar ettiği iddia ediliyor oysa iki elinde de barut izleri vardı. Bu nasıl olabilirdi?
6-Silah üzerinde neden parmak izi incelemesi yapılmadı?
7-Otopsi raporuna göre sekiz kaburga kemiği ölmeden önce kırılmıştı... Nasıl?
8-Arabasının anahtarı, arabanın dışında bulundu. Arabasının saplandığı kardan kurtulamadığı için intihar ettiği iddia edildi. Oysa çalışmayan bir araba ile bunu yapamazdı. Anahtarlar nasıl arabanın dışına düştü.
9- Prof. Kolusay’ın mütelâalasına göre, kaburgasındaki kırıklar şiddetli ve hedefli bir darbe ile örneğin bir dipçik darbesi ile kırılmış olabilirdi. Behçet Oktay’ın kaburgalarını kim veya kimler kırdı?
10-Sağ tarafında 5-6 ve 7. Kaburgaları kırık bir adamın sağ elini kullanarak silahı kaldırarak kafasına ateş etmesi, ağrılar nedeniyle çok spesifik bir ihtimal... O halde bu nasıl oldu.
11-Bazı kaburga kemiklerinin ölümden, yani kan dolaşımı durduktan sonra oluştuğu da tespit edildi. Bunun kalp masajı sırasında kırılmış olması da mümkün ancak kafasında kurşun yemiş birine kalp masajı yapılamayacağını her acil servis görevlisi bilir. Direksiyona çarpmış olabilir mi?
12-Behçet Oktay’ın cep telefonu dökümleri ilk soruşturmada neden incelenmedi? Basına yansıyan iddialara göre; Ankara Zir Vadisi, Gölbaşı gibi yerlerdebulunan mühimmatların ve bombalarının esas kaynağı ile ilgili olarak askeri yetkililerle görüşmek üzereydi. Bu nedenle öldürülüp intihar süsü verilmiş olabilir mi?
13-Behçet Oktay’ın gittiği iddia edilen sevgilisi olay sırasında Ankara’da bile değildi, Kuşadası’ndaydı. Söz konusu hanım evinde olmadığına göre Behçet Oktay neden Dikmen’deki evine gitti? Birileri mi götürdü? Yoksa birileri oaraya gitmesini sağlayarak tuzağa mı düşürdü?
14-İhbar mektubuna göre, olay yerine gelen polis arabasından inenlerin kürekle olay yerindeki delilleri yok ettiği iddiaları araştırıldı mı?
15-Behçet Oktay’ın ölümüne tanıklık eden Halil Kesici’nin her iki elinde de barut izi bulundu. Bu nasıl olabilir?
Buna benzer birçok soru cevap bekliyor. Milliyet gazetesinde 24 Mayıs 2011’de yayınlanan bir haber ise kafaları karıştıracak cinsten... Olay anında Behçet Oktay’ın yanında bulunan Halil Kesici’nin kardeşi olan İbrahim Kesici, sevgilisi Gönül Songur’un kaybolması ve cesedinin Gölbaşı’nda ormanlık alanda bulunmasına ilişkin bir haberdi bu!
Habere göre, İbrahim Kesici, kaybolan sevgilisini bulması için Behçet Oktay’dan yardım istemişti. Haberde kaybolan kızın bir telekız olduğu ve fuhuş çetesi tarafından öldürüldüğü de belirtiliyordu.
Hatırlanacağı gibi, Behçet Oktay’ın ölümünün hemen arkasından da, olayın sıradan bir intihar olduğuna yönelik bazı açıklamalar yapılmıştı. Şimdi de fuhuş çetesi tarafından işlenen sıradan bir cinayet izlenimi yaratmaya yönelik iddia ve demeçlerin ortaya çıkması dikkat çekici...
Olayla ilgili olarak gözlatına alınan İbrahim Kesici’ye Behçet Oktay ile ilgili srular sorulamsı ailesinin tepkilerine neden oldu. Behçet Oktay’ın kız kardeşi Şule Oktay: “Ağabeyim öldüğünden beri yazılan senaryolar bugün de devam ediyor. Biz sadece gerçek katillerin bulunmasını istiyoruz.” Yapılan bu haberlerin Behçet Oktay’ı ihtibarsızlaştırma amacı taşıdığını belirten Şule Oktay: “Önce öldürülme olayını kapatmak istediler. Sonra bizim itirazımızla soruşturma yeniden açılınca başka senaryolar denemeye başladılar. Başka senaryolar da olacaktır.” dedi.
Görülen o ki, Behçet Oktay dosyası daha kapatılmadı. Bakalım daha hangi ilginç haberler ve ilişkiler çıkacak...
Odatv.com
BELEŞ







Emperyalistlerin İslam Coğrafyasındaki büyük emellerini hayata geçirmek için kullanılan yöntemlerden hepsinin birbiriyle bağlantısı var.

Öldürülen teröristin üzerinizdeki elbisenin USA damgalı oluşu.
Amerikan silahları taşımaları.

 kez BOP eş başkanı olduğunu söyleyen Başbakan.

Askere kelle terörist başına sayın diyen ve 36



ILIMLI İSLAM’ın ateşli savunucusu Fethullah Gülen’in ABD’de 137 dönüm 9 villadan FBI-CİA-MOSSAD korumasında yaşaması ve hakkında hiçbir suçlama kalmamasına rağmen memleketine gelmeyişi.
Din adına toplanan paraların ABD üsleri bulunan ülkelerdeki MİSYONER okullarına aktarılması.
Ve bunları halka yutturmak için gerekli olan MEDYA ayağı.


İşte medya ayağının ADI budur.

BELEŞ



http://millici-ciddiadamlar.blogspot.com/2010/01/hoca-efendi-abdden-gelemez.html


Bu rakamların Medya tavada güncellenmiş halini görebilirsiniz.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."