AMA ÖNCE EŞİNİ TANIYALIM:
İşte Yasemin Çongar’ın eşi Chris Mason’un okulundan kaldırılan ilginç biyografisi:
M. Chris Mason
Senior Research Fellow/Kıdemli Araştırma Görevlisi/Üyesi
M. Chris Mason, Afganistan, Pakistan ve Hindistan tarihi ve etnografyası konularına odaklanan Kültür ve Çatışma İncelemeleri’nde görev yapan bir Kıdemli Araştırma Görevlisi’dir. Bay Mason Haziran 2001’den başlamak üzere dört yıl süreyle Dış İşleri Bakanlığı’na bağlı Siyasal Askeri İşler Bürosu’nda Afganistan Siyasa Görevlisi olarak görev yapmış, Uluslararası Güvenlik Destek Gücü’nden (ISAF), Silahsızlandırma Programı (DDR) ve Afgan Ulusal Ordusu’na (ANA) kadar pek çok alanda ABD güvenlik politikaları geliştirmiş emekli bir Dış İşleri görevlisidir.
Bay Mason, Dış İşleri Bakanlığı’nda görevli iken, Afganistan’da farklı grup ve aşiretler ile bunların yerlerinin belirlenmesine ilişkin bir takım gizli projelerde istihbarat topluluğuyla yakın çalışma içinde olmuştur. Kendisi, Dış İşleri’nde söz konusu ülkenin (Afganistan’ın) tarih, kültür ve etnografya uzmanı olarak kabul görmüş ve CIA’nin Paştun Kızıl Hücresi’nde görev almıştır.
Bay Mason 2005’te, Pakistan sınırındaki İl Yeniden Yapılandırma Takımı’nda (PRT) Siyaset Görevlisi olarak çalıştı. Bölgedeki ABD hükümetine bağlı tek kıdemli sivil görevli olarak, bölge valisi ve ABD Ordusu manevra elemanlarıyla geniş bir alanı gezmiş ve bölge çapında Şura toplantılarının ve binlerce Afgan’ın katıldığı konuşmaların düzenlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu tur öncesinde Bay Mason, Ocak 2002’den başlamak üzere, güvenlikle ilgili çeşitli projelerle ilgili olarak, Afganistan’ı sık sık ziyaret etmiştir.
Bay Mason, şu anda aynı zamanda, Washington’da Gelişmiş Güvenlik İncelemeleri Merkezi’nde Kıdemli Görevli’dir ve Virginia, Quantico’da Donanma Gelişmiş Kültür Öğrenimi Merkezi (CAOCL) Güney Asya Masası Görevlisi olarak hizmet vermektedir; kendisi Virginia’da, Donanma sınıfları için Afganistan’a ilişkin sınıf programı ve uzaktan öğrenim programları geliştirmiş ve Afganistan Harekatçısının Kültür Rehberi’ni yazmıştır; bunlara ek olarak, Afganistan’a gönderilen Denizciler’i eğitmektedir. Bay Mason, Ulusal Savunma Üniversitesi, Ortak Özel Operasyonlar Üniversitesi, Fort Bragg, RAND, DynCorps’ta ve Donanma Lisansüstü Okulu’nda Afganistan’da etnografya ve isyana karşı koyma konularında dersler vermektedir.
Bunlara ek olarak, Bay Mason Rochester Institute of Technology’de (RIT) Güvenlik İncelemeleri Master Programı (MSS) için İsyana Karşı Koyma dersi ve Afganistan’a gönderilecek askeri personele eğitim veren (ABD ordusunun gezici) Liderlik Geliştirme ve Sürdürülebilir Barışı Koruma Eğitimi (LDSEP) programı dahilinde Afganistan tarihi, kültürü ve Taliban üzerine dersler vermektedir.
1990 yılında Yurt Dışı Hizmetleri’ne katılmadan önce, Bay Mason 1977-1979 yılları arasında Güney Amerika’da Barış Gücü gönüllüsü olarak, 1981-1986 arasında aktif görevde donanma subayı olarak, topçu subayı (USS John Young, DD973), ileri gözetleyici (12. Donanma Alayı, 2. Tabur) ve deniz topçu ateşi subayı (2. ANGLICO Airborne). M. Chris Mason, Donanma Uzman Paraşütçü Madalyası, Donanma Başarı Madalyası, Kore Savunma Madalyası, İnsani Hizmet Madalyası, Zimbabve Ordusu Paraşüt Nişanı, ABD Dış İşleri Üstün Şeref Madalyası ve başka nişanlarla ödüllendirilmiştir. Carnegie Mellon Universitesi’nden lisans, Donanma Üniversitesi’nden Askeri Eğitim’de yüksek lisans dereceleri almıştır ve şu anda Washington’da, George Washington Üniversitesi’nde Güney Afrika Tarihi doktorası üzerinde çalışmaktadır.
Culture & Conflict Review Makaleleri:
Alınmamış dersler, Cilt.1, No. 2, Aralık 2007.
Alınmamış dersler, Cilt.1, No. 2, Aralık 2007.
Diğer Yayınlar:
Terörizm, Ayaklanma ve Afghanistan (PDF) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason, 21. Yüzyıl’da Terörizme ve Ayaklanmaya Karşı Savaş, Uluslararası Perspektifler, Cilt 2. Kaynaklarla ve Kolaylaştırıcılarla Savaşmak, yay. James J. Forest, Praeger Security International, 2007.
Taliban’ı ve Afganistan’da Direnişi Anlamak. (PDF) (Text formatı) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason
Orbis: A Journal of World Affairs 51, Cilt. 1, 20072006
Terörizm, Ayaklanma ve Afghanistan (PDF) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason, 21. Yüzyıl’da Terörizme ve Ayaklanmaya Karşı Savaş, Uluslararası Perspektifler, Cilt 2. Kaynaklarla ve Kolaylaştırıcılarla Savaşmak, yay. James J. Forest, Praeger Security International, 2007.
Taliban’ı ve Afganistan’da Direnişi Anlamak. (PDF) (Text formatı) -Thomas H. Johnson ve M. Chris Mason
Orbis: A Journal of World Affairs 51, Cilt. 1, 20072006
Odatv.com
Daha önce yayımladıklarımız:
http://millici-ciddiadamlar.blogspot.com/2010_02_06_archive.html
http://millici-ciddiadamlar.blogspot.com/2010/02/amerikadan-ablam-geldi-ne-getirdi.html
Daha önce yayımladıklarımız:
http://millici-ciddiadamlar.blogspot.com/2010_02_06_archive.html
http://millici-ciddiadamlar.blogspot.com/2010/02/amerikadan-ablam-geldi-ne-getirdi.html
************
YASEMİN ÇONGAR MASON
YA DA
Seksen yedi yıl sonra, hâlâ vatandaşlarının tümünün kendisini eşit hissetmesi için gerekli koşulları sağlayamamış bir cumhuriyetin kuruluşu kutlanıyor bugün.
Türk’sen, Sünni’ysen, dindar değil “laik”sen eyvallah, bu cumhuriyetin birinci sınıf vatandaşı olma şansın var...
Zira bu en temel şartları yerine getirenler için, ideolojik yükümlülüklerin ifasına kalıyor iş.
Onlar da basit zaten; varlığını Türk varlığına armağan edeceksin, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyecek ve bunu dediğin için mutlu olacaksın, “Atam izindeyiz” lafının “Kemalizm’den izne ayrılmak” olarak yorumlanamayacağını bilip, Atatürkçü Düşünce Sistemi’ne biat edeceksin; kadınsan giyiminle kuşamınla örnek bir “cumhuriyet kızı” olacaksın; erkeksen “her Türk gibi asker doğduğunu” ve vakti gelince ölmeye, öldürmeye gideceğini, nitekim söz konusu vatansa vicdanın teferruat olduğunu unutmayacaksın vesaire vesaire...
Yok, bunları yapmıyorsan, anti-kemalistsen, milliyetçi değilsen, demokrasi diye tutturmuşsan, vicdani retçiysen, solcuysan, özgürlükçüysen işin zor...
Ve eğer, Rum’san, Ermeni’ysen, Yahudi’ysen, Alevi’ysen, Kürt’sen, başörtülüysen, geçmiş olsun, zira bizatihi kimliğin bu cumhuriyetin “birinci sınıf” vatandaşı olarak kabul görmene uygun değil senin; bu devletin topraklarında kendini tam anlamıyla eşit hissetmen seksen yedi yıl sonra hâlâ imkânsız.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı bu duygularla idrak ederken, bu anlamlı günde cumhuriyetin o “kutsal” doğum belgesine de bir bakalım diyorum ben.
Bize okulda, bir Nutuk’a “kutsallık” atfetmemiz öğretildi zira, bir de bu belgeye; yani Lozan Antlaşması’na.
Ama her ne hikmetse, Lozan’da ne yazdığını pek öğretmediler.
Sonuç ortada...
Lozan’ın gereklerini bile yerine getirmeyen bir devlet Türkiye Cumhuriyeti; ama çoğumuzun gıkı çıkmıyor.
KCK Davası bunun en son örneği...
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanıkların anadilde savunma talebini reddetmesi açık bir Lozan ihlaliydi; Cumhuriyet’in mahkemesi, Cumhuriyet’in doğum belgesinin hükümlerini çiğnedi...
Ne oldu?
Sağır edici bir sessizlik.
Diyarbakır’daki Taraf muhabiri Helin Alp, o sessizliğe teslim olmayanlardan biriyle konuştu bugün.
KCK Davası’ndaki sanık avukatlarından Tahir Elçi’nin Helin Alp’e, “anadilde savunma hakkının engellenmesinin, sadece vicdana ve adalet duygusuna değil, Lozan’a, Avrupa Konseyi’nin Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’na, AGİT’in Oslo Tavsiyesi’ne de aykırı olduğunu” anlattığı söyleşiyi mutlaka okuyun.
O söyleşide Elçi’nin değindiği ama ayrıntısını vermediği madde son derece açık.
Lozan’ın 39. maddesinin son iki paragrafı, yani dördüncü ve beşinci fıkraları aynen şöyle:
“Türkiye vatandaşlarından hiç birinin gerek özel ya da ticari ilişkilerde, gerek din, basın veya her türlü yayın hususunda ve gerek genel toplantılarda herhangi bir dili serbestçe kullanmasına karşı hiçbir kayıt koyamayacaktır.
Resmî dil mevcut olmakla birlikte, Türkçeden başka bir dil konuşan Türk vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri için uygun kolaylıklar gösterilecektir.”
Türkiye Cumhuriyeti, seksen yedi yılda, bu paragraflardan ilkini kaç kere ihlal etti dersiniz?
Bayram tebriklerini Kürtçe yazdı diye; Q, W, X gibi çok tehlikeli harfleri kullandı diye yargılananlara sorun bence...
Kürtçe şarkının, Kürtçe derginin, Kürtçe televizyonun “suç” olduğu zamanları hatırlayın, kaç yılın bu yasaklarla geçtiğini hesaplayın...
Kürtçeden başka dil bilmeyen anasıyla “Türkçe” konuşmak zorunda bırakılan mahkûmları düşünün...
Ya ikinci paragraf; “kutsal” Lozan’ın 39/5. maddesi yani?
Diyarbakır’da, seksen yedi yıllık cumhuriyetin adaletini temsil eden mahkeme, daha on bir gün önce, bu maddeyi açıkça ihlal etmedi mi?
KCK sanıklarının anadilde savunma yapmasına karşı çıkmak, “Türkçeden başka bir dil konuşan Türk vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri için uygun kolaylıklar gösterilecektir” hükmünün neresiyle bağdaşıyor?
Bu maddenin lafzı da, ruhu da açık değil mi?
“Resmî dil bulunmasına rağmen” vurgusuyla, “resmî dairelerde resmî dil kullanılır” kuralına açık bir istisna getirilmiyor mu?
Bu maddede, “azınlık” tanımı ayrıca yapılmazken, “Türkçeden başka bir dil konuşan” sözüyle, “anadili Türkçeden başka bir dil olanlar”ın kastedildiği aşikâr değil mi?
Ama siz gelin de bunu, seksen yedi yıllık cumhuriyetimize anlatın.
Kimliğini “makbul” saymadığı vatandaşlarının haklarını çiğnemekten seksen yedi yıldır vazgeçmeyen bir cumhuriyetin adaletini temsil eden mahkemeden ne beklenir?
Adeta kutsadığı Lozan’ın bile gereklerini yapmaktan imtina eden bir devlete ne denir?
Doğum günü kutlu olsun.
Türk’sen, Sünni’ysen, dindar değil “laik”sen eyvallah, bu cumhuriyetin birinci sınıf vatandaşı olma şansın var...
Zira bu en temel şartları yerine getirenler için, ideolojik yükümlülüklerin ifasına kalıyor iş.
Onlar da basit zaten; varlığını Türk varlığına armağan edeceksin, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyecek ve bunu dediğin için mutlu olacaksın, “Atam izindeyiz” lafının “Kemalizm’den izne ayrılmak” olarak yorumlanamayacağını bilip, Atatürkçü Düşünce Sistemi’ne biat edeceksin; kadınsan giyiminle kuşamınla örnek bir “cumhuriyet kızı” olacaksın; erkeksen “her Türk gibi asker doğduğunu” ve vakti gelince ölmeye, öldürmeye gideceğini, nitekim söz konusu vatansa vicdanın teferruat olduğunu unutmayacaksın vesaire vesaire...
Yok, bunları yapmıyorsan, anti-kemalistsen, milliyetçi değilsen, demokrasi diye tutturmuşsan, vicdani retçiysen, solcuysan, özgürlükçüysen işin zor...
Ve eğer, Rum’san, Ermeni’ysen, Yahudi’ysen, Alevi’ysen, Kürt’sen, başörtülüysen, geçmiş olsun, zira bizatihi kimliğin bu cumhuriyetin “birinci sınıf” vatandaşı olarak kabul görmene uygun değil senin; bu devletin topraklarında kendini tam anlamıyla eşit hissetmen seksen yedi yıl sonra hâlâ imkânsız.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı bu duygularla idrak ederken, bu anlamlı günde cumhuriyetin o “kutsal” doğum belgesine de bir bakalım diyorum ben.
Bize okulda, bir Nutuk’a “kutsallık” atfetmemiz öğretildi zira, bir de bu belgeye; yani Lozan Antlaşması’na.
Ama her ne hikmetse, Lozan’da ne yazdığını pek öğretmediler.
Sonuç ortada...
Lozan’ın gereklerini bile yerine getirmeyen bir devlet Türkiye Cumhuriyeti; ama çoğumuzun gıkı çıkmıyor.
KCK Davası bunun en son örneği...
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanıkların anadilde savunma talebini reddetmesi açık bir Lozan ihlaliydi; Cumhuriyet’in mahkemesi, Cumhuriyet’in doğum belgesinin hükümlerini çiğnedi...
Ne oldu?
Sağır edici bir sessizlik.
Diyarbakır’daki Taraf muhabiri Helin Alp, o sessizliğe teslim olmayanlardan biriyle konuştu bugün.
KCK Davası’ndaki sanık avukatlarından Tahir Elçi’nin Helin Alp’e, “anadilde savunma hakkının engellenmesinin, sadece vicdana ve adalet duygusuna değil, Lozan’a, Avrupa Konseyi’nin Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’na, AGİT’in Oslo Tavsiyesi’ne de aykırı olduğunu” anlattığı söyleşiyi mutlaka okuyun.
O söyleşide Elçi’nin değindiği ama ayrıntısını vermediği madde son derece açık.
Lozan’ın 39. maddesinin son iki paragrafı, yani dördüncü ve beşinci fıkraları aynen şöyle:
“Türkiye vatandaşlarından hiç birinin gerek özel ya da ticari ilişkilerde, gerek din, basın veya her türlü yayın hususunda ve gerek genel toplantılarda herhangi bir dili serbestçe kullanmasına karşı hiçbir kayıt koyamayacaktır.
Resmî dil mevcut olmakla birlikte, Türkçeden başka bir dil konuşan Türk vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri için uygun kolaylıklar gösterilecektir.”
Türkiye Cumhuriyeti, seksen yedi yılda, bu paragraflardan ilkini kaç kere ihlal etti dersiniz?
Bayram tebriklerini Kürtçe yazdı diye; Q, W, X gibi çok tehlikeli harfleri kullandı diye yargılananlara sorun bence...
Kürtçe şarkının, Kürtçe derginin, Kürtçe televizyonun “suç” olduğu zamanları hatırlayın, kaç yılın bu yasaklarla geçtiğini hesaplayın...
Kürtçeden başka dil bilmeyen anasıyla “Türkçe” konuşmak zorunda bırakılan mahkûmları düşünün...
Ya ikinci paragraf; “kutsal” Lozan’ın 39/5. maddesi yani?
Diyarbakır’da, seksen yedi yıllık cumhuriyetin adaletini temsil eden mahkeme, daha on bir gün önce, bu maddeyi açıkça ihlal etmedi mi?
KCK sanıklarının anadilde savunma yapmasına karşı çıkmak, “Türkçeden başka bir dil konuşan Türk vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri için uygun kolaylıklar gösterilecektir” hükmünün neresiyle bağdaşıyor?
Bu maddenin lafzı da, ruhu da açık değil mi?
“Resmî dil bulunmasına rağmen” vurgusuyla, “resmî dairelerde resmî dil kullanılır” kuralına açık bir istisna getirilmiyor mu?
Bu maddede, “azınlık” tanımı ayrıca yapılmazken, “Türkçeden başka bir dil konuşan” sözüyle, “anadili Türkçeden başka bir dil olanlar”ın kastedildiği aşikâr değil mi?
Ama siz gelin de bunu, seksen yedi yıllık cumhuriyetimize anlatın.
Kimliğini “makbul” saymadığı vatandaşlarının haklarını çiğnemekten seksen yedi yıldır vazgeçmeyen bir cumhuriyetin adaletini temsil eden mahkemeden ne beklenir?
Adeta kutsadığı Lozan’ın bile gereklerini yapmaktan imtina eden bir devlete ne denir?
Doğum günü kutlu olsun.
taraf
Burası Türkiye ve saat 02,02.Bu iki yazının ışığında yanınızda yatan eşinizi yada kendinizi,yada akrabalarınız hakları gasp edilmiş bir azınlık olarak görebilirsiniz.Yada sa Yasemin Çongar Moson hanımı dinleyerek Cumhuriyetin 87. yılında ondan ve kurucularından nefret edebilirsiniz.Yada kendinize CİA'dan bir koca yada hanım bula bilirsiniz.O zaman her şey çok daha kolay olur.MASON ailesi öyle istiyor.
Not:Yasemin Çongar MASON'un yazısına cevap bu kadar değil tabi ki.Bu sadece aktarmak için."SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."