24 Mayıs 2009 Pazar

Sivas'ta günlük yayın yapan yerel bir gazetenin Selçuklu eserlerinin yer aldığı parkın kenarındaki demir parmaklıklarda bulunan sembollerin İsrail bayrağı amblemine benzediği yönündeki manşeti, kentte tartışma konusu oldu. Belediye, söz konusu amblemin Selçuklu döneminde kullanılan yıldızlar olduğunu açıkladı.
Yerel olarak yayın yapan Sivas'ın Sesi Gazetesi'nde ‘Şok Şok Şok’ başlığı altında verilen manşet haberde, içerisinde Selçuklu eserleri Çifte Minareli Medrese, Buruciye Medresesi, Şifaiye Medresesi ve Osmanlı dönemine ait Kale Camisi'nin bulunan ve kısa süre önce belediyenin yeniden düzenleme yaptığı parkın demir parmaklıklarının İsrail bayrağındaki Davut'un yıldızına benzediğini iddia ederek konuyu gündeme taşıdı.
Gazetenin haberi ve konuyla ilgili köşe yazısında Müslümanlara kan kusturan ve Filistin'de katliam gerçekleştiren İsrail'in bayrağındaki yıldızın Sivas'taki kent meydanı projesi kapsamında Selçuk Parkı'na yapılan demir korkulukların üzerinde yer aldığı iddia edildi. Ayrıca İsrail'in bayrağındaki logoya yüzde 90'ın üzerinde benzerlik gösterdiği ve yetkililerin bu hatayı fark etmediği iddia edilerek bir an önce kaldırılması istendi.
Haber üzerine park düzenlemesini yapan Sivas Belediyesi açıklama yaptı. Açıklamada, gazetenin haberinin gerçeği yansıtmadığı belirtilerek, şöyle denildi: "Söz konusu demirler üzerine yerleştirilen 8 köşeli Selçuklu (Mukarnas) yıldızları İsrail bayrağında bulunan altı köşeli yıldızlar olarak yansıtılmıştır. Söz konusu alan bir sit alanıdır ve Selçuklu eserlerinin bulunduğu bir alan olduğu için tarihi kent meydanı projesi titizlilikle işin uzmanları tarafından hazırlanmış ve Anıtlar Kurulu'nun onayı ile uygulamaya konulmuştur. Söz konusu 8 köşeli Mukarnas yıldızlar, başta Çifte Minare, Gökmedrese ve Divriği Ulu Camii gibi tüm Selçuklu eserlerinde bulunan bir Selçuklu sembolüdür. Selçuklu'ya sembol olmuş böylesine bir çalışmayı, 'İsrail yıldızı' diye kaleme alarak, kamuoyunu yanıltıcı haber yapıp, yorum yapmak gazeteciliğin temel ilkelerinden biri olan araştırmadan haber yapmakla karşılık bulmaktadır. Sözkonusu Selçuklu sembollerini araştırarak doğruyu gördükten sonra kamuoyunu doğru bilgilendirme ve projeyi yürüten bilim heyetinden özür mahiyetinde haber düzeltilmelidir."
Haberle ilgili olarak "Siyonizm nasıl nakış nakış işlendi" adlı yazıyı da kaleme alan gazetenin Yayın Yönetmeni Ersan Arslan ise "Biz konuyu bir kuruma ya da kişiye zarar vermek amacıyla gündeme taşımadık. Haberde konu ettiğimiz figür, İsrail bayrağının üzerindeki ambleme büyük benzerlik gösteriyor. Bunun için burada bir yanlış var ise düzeltilmesi için gündeme getirdik. Belediye yetkilileri ise figürün Selçuklu yıldızı olduğunu açıkladı. Selçuklu eserlerinin üzerindeki figürlerle karşılaştırdığımızda da demirliklerin üzerindeki figürle bire bir aynı olmadığını görüyoruz. Bu konuda bir yanlışlık varsa gereğini yapmaya da hazırız. Ayrıca biz bahse konu figürün siyonizim sembolü olduğunu da iddia etmiyoruz. Sadece mevcut benzerliğe ve ortada bir yanlış var ise düzeltilmesi konusuna dikkat çekmek istedik" dedi.
AKP'nin Ankara'daki yeni yapılan Genel Merkez binasının duvarında da bu yıldızlar yer almış ve yine aynı şekilde eleştiri konusu olmuştu.
Hürriyet, 28.01.2009

Telefonla konuşmaya dahi korkanlar.
Atatürk,vatan,millet konusunda gizli odalarda mangalda kül bırakmayanlar.Alkol masalarında ülke kurtaranlar.Mitinklere katılmaktan korkanlar.Korkaklıklarını "bilmiyordum"a gömenler.
Okuyunda yürekli TÜRK kadınından ders alın.
"Mevzubahis VATANSA gerisi teferruattır"demiş ATAM.
İşte ATA'nın kızı.
Teşekkürler ZAHİDE hanım.
YENİ BİR MESLEK “BAŞBAKAN”LIK(!)
Zahide Uçar
Anadolu’da bir söz vardır. “Arkasıyla köy yıkmak” diye. Başbakan da diliyle köy yıkıyor. Kendileri Polonya’da maç yapıyor. Sonra bir cümle ediyor ki, dillere şenlik. Kültürüne bayıldım valla (!)… Aynen şöyle söylüyor:”Biz de önceden futbol oynadık, sonra okuyup Başbakan olduk (!)…” İnsanı okuyunca başbakan yapan ünüversite nerede acaba? Böyle bir bölüm var mı? Okuyup, başbakan olmak (!)… Bu RTE’ye ait özel bir üniversite herhalde (!) Ben de hep düşünürdüm, Başbakan'ın neden bir okul arkadaşı ortaya çıkmaz? Nerede okudu? Niye bütün tanıdıkları İstanbul belediyesinden? Meğer özel- gizli bir okulda okumuş? Adamı başbakan yapan bir okul (!)… Kendi de başbakan olduğuna inanamıyor olmalı ki, ikide bir “başbakanım” deyip duruyor. Gerçek lider oturduğu koltuktan güç almaz, oturduğu koltuğa güç verir. Olgun, hazımlı insanlar hatayı kendine, başarıyı ekibine atfeder. Bir Savunma Yatıp-kalkıp Ergenekon diyen paçavra bir basın var. Her seçim öncesi zayıf noktasından hadım edilen bir Doğan medyası var. O medyada da Başbakan’ın Hasan Abisi var , Akif Deki, pardon, Beki’si var. Bunun adına da "Türk basını" diyorlar(!).. Silivri’ye gidip davayı seyretmiyorlar ya da savunmaları asla yazmıyorlar. Yazarlarsa “yalan rüzgarı dizisi” iflas eder. Ergenekon davasının 82. Duruşmasında gazeteci Hayrullah Mahmut Özgür’ün sorgusu yapılıyor. Star gazetesinin Uzan Grubuna ait olduğu dönemde 2003 yılında Ankara Temsilciliğini yapan Özgür, çapraz sorgusu sırasında çarpıcı bilgiler veriyor. Bu bilgilere göre: “Tayyip Bey, belediye başkanı olduğu dönemde Zapsu ile birlikte ABD Başkonsolosluğu'nu ziyaret ediyor. Başbakan olması halinde neler yapacağını anlatıp sözler veriyor. İşte bu sahnelerin videosunu bazı kişiler Hayrullah Mahmut'a izletiyorlar. Ardından söz alan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in, Özgür'e sorduğu sorular ve Özgür'ün yanıtları şöyle: PERİNÇEK: İzlediğiniz, ABD İstanbul Başkonsolosluğu’ndaki toplantı görüntülerinde, Tayyip Erdoğan'ın “özelleştirmeyi sonuna kadar götürme” taahhüdü dışında başka başlık var mı? Görüntülerde Cüneyt Zapsu da var mı? MAHMUT ÖZGÜR: Görüntülerde RTE, Neo-Sevr dediğimiz sonradan yaşananlarla somutlanan ABD’yle gizli anlaşmanın tüm maddelerini kabul ettiğini, Ermeni soykırımının kabul edileceği, Büyük Ermeni devletinin kurulması, anayasa değişikliği, AB uyum yasalarının değiştirilmesi, TSK etkisizleştirilmesi vb tüm hususları kabul ettiğini söylemektedir. Başkaca taahhütlerde vardı, aklımda kalan bunlardır.Görüntülerde Cüneyt Zapsu da bulunmaktadır.” Ülkeye bakın. Normal ülkelerde böyle vahim bir iddia karşısında kıyamet kopar. Böyle bir iddia manşet olur. Bizim ülkemizde Ergenekon ile yatıp-kalkan, nerede ise sırtı kaşınsa Ergenekon diyecek hale gelen Ergenekon sapıkları bunları görmüyor. Onlar “çakma” gazeteci. Ne demişti Cüneyt Zapsu? “Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın.” RTE’nin bu söze tepkisi ne oldu? Sıfır! Onurlu bir insanın yapması gereken nedir? Derhal bu insan hakkında gerekli hukuku işletmek ve kendi ülkesinin başbakanını yabancı bir ülkenin yetkililerine “kullanın” deme cüretini göstermesinin hesabını sormak. Başbakan ne yaptı? Üç maymunu oynadı. Böyle bir hakareti insan niye yutar? Bir gebeliği varsa yutar tabii… Koskoca ülke RTE ve saz ekibinin mecburiyetlerine mahkum edildi. Mayın Temizleme İşi

Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi gene gündemde… Ülke gene AKP’nin mecburiyetlerinin faturasını ödemekle karşı karşıya... Hangi ülke SINIRINI mayın temizleme kılıfı ile yabancıya vermeye kalkar? Bu aleni ihanettir ama bu ihanet yasaları artık sıradan bir şey gibi gündeme geliyor. Ne buyurmuş İngiliz vatandaşı Mehmet Şimşek? Yabancıya satışı savunmuş(!)… Eee… İngiltere Şimşek’i oraya boşuna oturtmadı. Osmanlı’yı parçalamanın alt yapısını kim oluşturdu? İngiltere! Ortadoğu üzerinde en büyük istihbarat çalışması yapan ve Kürt Kartı’na oynayan devlet kim? İngiltere! İsrail’in kurulmasına kim sebep oldu? İngiltere! Şimdi Suriye sınırını mayın ayağına tarım arazisi olarak İsrail’e vermeye kalkıyorlar. İsrail aslında bu noktadan Suriye’yi kontrol edecek. Sonra vaat edilen topraklar için bir ÜST. Ne ala bir memleket ya. Mehmet Şimşek İngiltere’de böyle bir savunma yapsa tutuklanır. İngiltere’de bütün mülk Kraliçe’ye aittir. Kendi vatandaşına toprak satmaz, belli süre ile kiralar. Mehmet Şimşek görevini yapıyor, Kraliçesine bağlılık yemini zaten neyi gerektirir ki(!)? İlk önce Talabani ve Barzani’yi Türkiye’ye beslettirdiler. Yani, kendi canavarımızı kendimize büyüttürdüler. Şimdi İsrail’e bir üst vermeye çalışıyorlar. “Sahi, o bölgede çıkan petrol ne oldu? Önce bir haber: ‘Çok kaliteli petrol fışkırdı.’ Sonra ne oluyor? Ne olduğu meçhul.” Rumlar’ın AB’ye girişini imzalayanlar güneyimize AB ordusunu da yerleştirmiş oldular. Şimdi Ermenistan’ı büyütün diyorlar. Nasıl Kurtuluruz? Hep yazdım, ilk önce bu ülkede aydın görünümlü tipler ve üniversite kadroları devşirildi. Bakınız, Trakya Üniversitesi Biyoloji Bölümü bilinmeyen yeni bir tür buluyor. Bir Türk üniversitesi yeni bir buluşa normalde ne ad verir? Kendi dilinde bir ad verir değil mi? Tıpkı Behçet hastalığını bulan doktorun kendi ismiyle dünya tıp literatürüne geçtiği gibi. Peki bunlar ne yapıyor? Türkçe bir isim yerine Latince bir isim koyuyor. Biz de kendi dilini küçümseyen bu zihniyete “bilim adamı” diyoruz öyle mi (!)? Beyni kültür emperyalizmine teslim olmuş insanlardan ne kadar bilim adamı olur? Bu üniversitelerin GDO konusunda gıkı çıkmadı. Halkı aydınlatması gereken kesimler susarak halkına ihanet etti. Küresel gücü elinde bulunduranlar tohum bankası kuruyor. Çok yakın bir gelecekte dünya açlık sorunu ile karşı karşıya kalacak. Bunu bilen güç Türkiye’ye tarım arazi satış kanunu çıkarttırdı. Dünyayı az bir nüfus ile yönetmeyi hedefleyen güç, gerekli yatırımını yapıyor. Biz ise birilerinin koltuk-makam sevdası mecburiyetleri nedeni ile sonumuzu hazırlıyoruz. Neler yapmalıyız diye soruyorlar. Aslında herkes ne yapması gerektiğini biliyor ama herkes bir başkası yapsın, ben hazıra konayım diye bekliyor. Zulme sessiz kalan herkes zulme ortaktır. Korkaklar ile çetin yollar aşılmaz. Farkında mısınız, birçok vatansever Boğazlıyan Kaymakamı durumunda. “Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i idama götüren müftü zihniyeti her yerde…” Kemal Beyler’in idamını seyredenlerin konuşmaya hakkı yoktur. ATV Diye Bir Kanal Bizim paralarımızla alınan Çalık televizyonu... Ana haber sunan zat haber yerine kin kusuyor. Türüt’ün son yaptığı şarkısı için “yeni kışkırtıcılık” diye suç duyurusunda bulunuyor. Aslında kendi haberi kışkırtıcılık yapıyor. Ne demiş Türüt? Karanlık aydınlara sövmüş. Türüt’ü kışkırtıcılıkla suçlayanlar Etyen Mahçupyan’ın PKK’ya "silah bırakmayın" çağırısını kışkırtıcılık ve teröre destek vermek olarak görmüyor. Eğer Türk isen ağzını açmayacaksın. Ya faşist olursun, ya Ergenekoncu. İtibar görmek için illa “etki ajanı “ olacaksın. Z_eucar@yahoo.com.tr
İşte beklenen kitap ! İlk Kez Tutuklusundan "Oyunun Adı Kontra Ergenekon" Hacı ALİ KARABULUT’un, oğlunun tahliyesinden 3 gün önce (19 Ocak 2009) yüreğinde götürdüğü evlat sevgisine... Onlarca “kitap”, binlerce “makale” ve milyonlarca “haberden” sonra nihayet yazma hakkı mağdur edilene geldi… Ve Ergenekon’u ilk kez bir “tutuklu” yazdı… O da sabaha karşı gözaltına alınarak tutuklandı… İstanbul Emniyeti, Bayrampaşa, Kandıra, Silivri… derken 11 ay tutuklu kaldı, 41 duruşmaya katıldı ve tahliyesine karar verildi! Mahkeme karşısında ki ilk talebi “Tutukluluğumun devamını istiyorum!..” oldu… Çünkü Lozan Barış anlaşmasının yıl dönümünde yaptığı konuşma, Ergenekon terör örgütünün bir eylemi olarak iddianamede yer almıştı! İşte bu kitap, Lozan süreci ile yoluna devam eden çağdaş laik Cumhuriyet’i, İNSANLIK onuru gören Muammer KARABULUT’un, “Devlet yönetme konusunda yetkisi olan kurum ve kuruluşların, masum vatandaşlarını sabun yaparak ellerini yıkamamaları konusunda ki son” talebidir. - Ergenekon mu? Onu da her sayfada, nasıl bir tertip olduğunu ve doğrular karşısında nasıl yalanlaştığını da ilk kez okuyacaksınız… Ve anlayacaksınız ki Türkiye’ye atılan “Ergenekon” yalanının, Irak’da bulunamayan “kitle imha silahları” ile hiçbir farkı yok… Fakat, anlayacaksınız ki amaç aynı!!! ATA Kitap Dünyası Gökbörü Yayıncılık