8 Ağustos 2009 Cumar tesi akşamı saat 21.00’de, uydudan yayın yapan AKDENİZ TV’nin ‘Son Nokta’ programına konuk oldum. Yaklaşık bir buçuk saat süren, Ali Tongülüs’ün sunduğu söyleşide, gündemin en önemli konusu ‘Kürt Açılımı’ ile ilgili, belgelere dayalı görüşlerimi anlattım.
İşte şimdi, o söyleşide anlattıklar ımın en çar pıcı bölümlerini yazıya döküyorum.
ABD ve AB’nin Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde bir Kürdistan devleti kurma plan ve projesine, Türkiye’yi yöneten sivil-asker yöneticiler ‘Kürt Açılımı’ dediler. Bu tanım ulusalcılar dan çok büyük tepki görünce de, yar ım adım geri attılar ve girişimi ‘Demokratik Açılım’ diye adlandırdılar .
Türkiye’de Kürt kökenli T.C. vatandaşlar ı var dır ama Türkiye’nin bir ‘Kürt Sorunu’ yoktur. Türkiye’nin temel sorunu, sivil-asker yöneticilerinin ABD boyunduruğunu ve AB Mandacılığını kabullenip, bu emperyalist odaklar ın ülkemizi ve ulusumuzu bölüp par çalama planına boyun eğmesidir.
PKK Kürt Halkının Temsilcisi mi?
Yirmi beş yılı aşkın bir süredir terörist eylemlerde bulunan PKK, hiçbir zaman Kürt kökenli yurttaşlar ımızın temsilcisi olamamıştır.
PKK terör örgütünün siyasi kanadı olar ak seçimlere giren ve bugün TBMM’de 21 milletvekili bulunan Demokratik Toplum Par tisi (DTP)’nin de Kürt kökenli yurttaşlar ımızın temsilcisi olmadığını görmek için 29 Mar t 2009 Yerel Seçimleri sonuçlarına bakmamız yeterli olacaktır:
Par tiler Oy Oranı Oy Sayısı
AKP %38.78 15.490.799
CHP %23.12 9.237.494
MHP %16.04 6.408.399
DTP % 5.68 2.269.482
Yerel seçimlerde oy kullanırken, Kürt kökenli yurttaşlar ımızın ekonomik koşullar ı dikkate almayacağı, kimliklerini ön plana çıkar ıp sadece etnik köken bağlamında oy kullanacağı iddia edilmiş ve ortaya yukar ıdaki tablo çıkmıştır.
Eğer Kürt kökenli seçmenlerin par tisinin DTP ve onun da yönlendiricisi PKK olduğu kabul edilecek olursa, Türkiye genelinde PKK-DTP’nin oy oranı sadece %5.68’dir.
Şimdi, PKK-DTP ve yandaşlar ı, %5.68 oy oranıyla, Türkiye siyasetine yön verecek, Türkiye’nin toprak ve ulusal bütünlüğünü bozacak düzenlemeleri dikte ettirebilecek güçte olduklar ını söylemektedirler!
Çok basit bir ar itmetik sorusu:
%5.68 oranı, %94.32 oranından büyük müdür?
Basitleştirerek ve yuvar layar ak soralım:
6 sayısı 94 sayısından büyük müdür?
Peki, nasıl oluyor da Türkiye genelinde %5.68 oy oranına sahip olan tar af, %94.32 oy oranına sahip olan tar afa hükmetmeye çalışıyor?
Dünya tar ihinde bugüne kadar hiçbir ülkede, yüzde 6 oranındaki bir azınlık, yüzde 94 oranındaki bir çoğunluğu boyunduruğu altına alamamıştır.
Şimdi istenilen şudur: Ezici bir çoğunluğa sahip olan kitle, küçük bir azınlığa sahip olan bir topluluğa imtiyaz haklar tanıyacak, kendi var lığını kendi kimliğini hiçe sayan kar ar lar ı kabul edecek.
Ve bütün bunlar , demokrasi adına yapılacak!
Dünyada böyle bir demokrasinin örneği hiç olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.
PKK’nın Açılım Şar tlar ı:
Ortaokul ve lise tar ih kitaplar ında okuduk. İki devletin ordular ı savaşır. Ne kadar uzun sürerse sürsün, sonunda bir tar af yenilir ve bar ış masasına oturulur. Bar ış masasında yenen tar af, yenilen tar afa anlaşmanın şar tlar ını dayatır. Yenilgi ne kadar ağır olmuşsa, yenen tar afın dayattığı şar tlar da o kadar ağır olur.
Şimdi, yirmi beş yılı aşkındır Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile çar pışan PKK terör örgütünün, ‘Kürt Açılımı’ adı altında dayattığı şar tlar a bakalım:
· TSK, çatışmalar ı koşulsuz olar ak durduracak.
· PKK’nın dağdaki militanlar ına genel af çıkar ılacak. Dağdan inecek bu militanlar a özgür yaşama, ekonomik rahatlık ve siyasete girme koşullar ı sağlanacak.
· Kürtçe, resmi dil olar ak kabul edilecek.
· Kürtçe eğitim yapan ilköğretim, ortaöğretim okullar ı ve üniversiteler açılacak.
· Güneydoğu Anadolu bölgesine ekonomik özerklik tanınacak.
· Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki belde, köy,sokak, cadde, ilçe ve il isimleri Kürtçeye dönüştürülecek.
· Türkiye’de okullar da ‘Ant İçme’ törenleri kaldırılacak. Hiçbir yere ‘Ne Mutlu Türküm’ söylemi yazılmayacak, yazılmış olanlar hemen silinecek.
· PKK’nın terörist lideri, İmralı’dan salınacak ve T.C. Devleti ile yapılacak görüşmelerde muhatap kabul edilecek.
Bu şar tlar , uzun süren bir savaşın sonunda yenen tar afın PKK, yenilen tar afın da Türk Silahlı Kuvvetler olduğunu göstermiyor mu?
Peki, gerçekten TSK yenildi mi?
TSK yenildi de Türk halkının haberi mi olmadı?
PKK-DTP Propagandacısı Gazeteciler
“Eğer bir yalan, uzun bir süre yeterince tekrar lanırsa, sonunda o yalan bir gerçekmiş gibi algılanır.”
Dr. Joseph Goebbels
Hitler’in Propaganda Bakanı
Medyada, PKK-DTP’nin açıktan açığa propagandasını yapan Tar af gazetesinden birkaç alıntı yapmak istiyorum.
Bu alıntılar ı okuduktan sonra, sakın ola Tar af gazetesinin yazar lar ına alçak, namussuz, şerefsiz, onursuz, vatan haini gibi sıfatlar yapıştırmayınız! Böyle yapar sanız, asıl gerçeği gözden kaçırmış olursunuz. Aşağıda yorumlar ını okuyacağınız Tar af gazetesi yazar lar ı, ‘görevli’ dirler. Hepsi bu kadar ! Kendilerine verilmiş olan görevleri, Hitler’in Propaganda Bakanı Dr. Joseph Goebbels’in yöntemini uygulayar ak yerine getireceklerdir. Yani, sürekli olar ak yalan söyleyecekler, yalanlar ını da Allah’ın her günü tekrar layıp duracaklar dır!
İşte, Tar af gazetesinin ‘görevli’ yazar lar ının yaptığı PKK propagandasından örnekler.
Yasemin Çongar
“Kürt sorununda Başbakan mecbur kaldığı için birtakım adımlar atıyor.”
“Devlet, bar ışçı çözüm için Öcalan’ı muhatap alması gerektiğinin far kında”
“Çözüm, ‘resmen’ değil, ‘fiilen’ gerçekleşecek”
“Öcalan’ın bugün ar tık dağdan ziyade, şehirde etkili bir lider olduğuna inanıyorum.”
“Öcalan, devlet için ‘mecburi’ bir muhatap.”
(Tar af, 22.07.2009)
“Elli yıldır Batı güvenlik sistematiğinde bulunan bir ordunun, NATO, ABD ve AB işbirliğine kar şı ‘Rusçu’ bir kliğin eline geçmesine seyirci kalınır mı?”
(Tar af, 28.01.2009)
“Hükümet, Kürt meselesini çözmek için yapılması gereken her şeyi, evet her şeyi, yapma cesar etini ve kar ar lılığını içinde bar ındıran bir çalışma başlattı ama, Kürt vatandaşlar ımız henüz buna inanmıyorlar .”
“Kürtlerin bugüne kadar daha ziyade zalim yüzüyle tanıdıklar ı devlete güvenmeleri çok zor.”
“Devletin de değişmeye başladığı, değişmeye mecbur kaldığı…”
(Tar af, 04.08.2009)
“PKK, Kürt meselesinde çözüm ar ayışına giren devletin resmen olmasa da, fiilen muhatabıdır.” “Kürt meselesinin asıl nedeni olan eşitsizlik ortadan kalkmadıkça, çözüm yetersiz kalmaya mahkûmdur.”
“Ancak hükümet çevresi, çıkış yolunun, tek maddeye odaklı bir değişim yerine, Anayasanın tümüyle değiştirilmesi olduğunu düşünüyor…”
(Tar af, 05.08.2009)
Ahmet Altan
“Bu sorun çözülecek.
Öcalan’ın bir ‘yol har itası’ açıklayacağını söylemesi, DTP’lilerin TÜSİAD’la görüşmesi, Kürt milletvekillerinin ılımlı konuşmalar ı, ‘iklimin’ rahatlamasında önemli roller oynuyor.”
Ahmet Altan, PKK terör örgütü kar şıtlar ının sonunu şöyle görüyor:
“Yavaş yavaş bir mizah konusuna dönüşecekler.”
“Bu toplum umutlu bir yolda ilerliyor.
Ergenekon türü örgütler temizleniyor.
Ordu, olması gereken çizgilerin içine çekiliyor.”
(Tar af,30.07.2009)
“Peki, hepimiz eşit miyiz?
Türklerle Kürtler eşit mi?
“Devletin resmi dili ne?
Türkçe.
Demek dilde eşit değiliz, ülkede yaşayan bir grubun dili, ‘devletin remi’ dili, diğer büyük grubun dili ‘resmi’ değil.
Ülkede eğitim hangi dilde yapılıyor?
Türkçe.
Kürtçe eğitim yapan okul var mı?
Yok.
Kürtçe eğitim yapan üniversite var mı?
Yok.
Demek eğitimde de eşit değiliz.”
“Demek, anayasaya göre de eşit değiliz.”
(Tar af, 05.08.2009)
“Siz, ona buna ‘hain’ diyenlere, ‘Ergenekon’un avukatlığına’ soyunanlar a aldırmayın.
Onlar çoktan kaybettiler.
Hayat onlar ı yendi geçti.”
(Tar af, 06.08.2009)
“PKK niye teslim olsun?
Bu örgüt yenilmedi ki.
Hâlâ par ası, silahı ve en önemlisi halk ar asında kuvvetli bir desteği var .
Halk ar asında desteği sürdüğü sürece de PKK’yı yenemezsiniz.
Yirmi beş yıl süren savaş bir yirmi beş yıl daha sürer.”
“PKK ne kadar sıkışık durumdaysa, devlet de o kadar sıkışık durumda.”
“Doğrusunu söylemek gerekirse Kürt kanadı daha aklı başında duruyor.
Baykal ve Bahçeli gibi kışkırtıcı konuşan liderler pek çıkmıyor o kanattan.”
(Tar af, 07.08.2009)
Roni Mar gulies
Türkiye’nin bölünüp par çalanmasına kar şı çıkanlar ı şöyle tanımlıyor:
“Faşistlerin tepinmesi, ‘vatan elden gidiyor’ diye böğürmesi çok doğal.”
“Bizzat genelkurmay görevlileri sorunun silah zoruyla halledilemeyeceğini ilan ediyor. Radyolar açılıyor, köy isimlerinin tekrar Kürtçeleştirilmesi konuşuluyor. Yavaş yavaş, fazla zorlamadan, fazla keskin bir adım atmadan, Türkler alıştırılıyor.”
“Sayın Öcalan’ın açıklayacağı yol har itası tar ifsiz bir heyecanla beklenmeye başlandı.”
“”Siyasi kar ar lılık olduğu çok açık. Her şey bunu gösteriyor. Belli ki, asıl kaygı, ‘Acaba Türk Milleti ne der?’ diye kaygı duyuluyor.”
“CHP, ‘Niye operasyon yapmıyorsunuz lan?’ diye tepiniyor.”
“Ve AKP kurmaylar ı, CHP ve MHP’ye oy kaybetmekten korkuyor!
Böyle durumlar da, bu kurmaylar ı kar şıma alıp duvar a dizmek geçiyor içimden. Tek tek sol elimle kravatlar ından tutup sağ elimle iki tokat atmak ve bağırmak istiyorum…”
Kürt Açılımı Çalıştayı
1 Ağustos 2009 günü Ankar a’da Polis Akademisi’nin ev sahipliğinde akademinin Anıttepe yerleşkesinde “Kürt Açılım Çalıştayı” yapıldı.
Basına kapalı yapılan çalıştaya, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan ile birlikte şu gazeteciler katıldılar .
1. Hasan Cemal (Milliyet)
2. Cengiz Çandar (Radikal)
3. Oral Çalışlar (Radikal)
4. Fehmi Koru (Yeni Şafak)
5. Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan (Akşam-Bahçeşehir Üniv. Rekt.)
6. Okan Müderrisoğlu (Sabah)
7. Muhar rem Sar ıkaya (Haber Türk)
8. Mustafa Kar aalioğlu (Star )
9. Nasuhi Güngör (Star )
10. Prof. Dr. Mithat Sancar (Tar af-Ankar a Üniv. Hukuk Fak. Öğrt. Üy.)
11. Ruşen Çakır (Vatan)
12. Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak)
13. Mümtazer Türköne (Zaman)
14. İhsan Dağı (Zaman)
Şimdi bu katılımcılar ın bazılar ını biraz yakından tanıyalım.
Prof. Dr. Zühtü Arslan
Polis Akademisi Başkanı. Projeler yapar ak, kitaplar yazar ak AB’den doğrudan ve dolaylı yüz binlerce Avro hibeler aldı. Kesin olar ak ne kadar Avro aldığını sorduğum mektuplar ıma yanıt vermedi, telefonlar ıma çıkmadı.
AKP iktidar ına yeni anayasa taslağı (Manda Anayasası) hazırlayan altı kişilik komisyonda görev aldı.[1]
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan
Dünyanın en iyi 1 000 (bin) üniversitesi listesinde adı bulunmayan, yani esamesi okunmayan Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü ve Akşam gazetesi yazar ı.
AB Mandacısı. Öğrencilere AB’nin Erasmus programını uyguluyor.
Erasmus programının amacı, ulusal kimliği silmek, yerine Hıristiyan Avrupa kimliğini yerleştirmektir.
Hasan Cemal
Dünyayı yöneten Küresel Çete’nin tepedeki üç kuruluşundan biri olan Bilderberg üyesidir.
Bilderberg yöneticilerinin tamamına yakını Siyonist’tir.
Pentagon koridorlar ında neler konuşulduğunu bilen ve yazan gazetecidir.
Kayıtsız şar tsız ABD yanlısıdır.
AB mandacısıdır.
İMF’siz Türkiye’nin yapamayacağını sürekli yazandır.
Cengiz Çandar
CIA Ulusal Güvenlik Konseyi eski üyesi Graham Fular ile “Türkiye için Büyük Jeopolitika” isimli makaleyi yazdı.[2]
Küresel Çete’nin en tepesindeki CFR adlı gizli örgütün Siyonist yöneticilerini “Onur Duyduğu Şahsiyetler” olar ak sundu.
ABD eski Savunma Bakan Yar dımcısı Siyonist Paul Wolfowitz’in, Bar zani’nin ve Talabani’nin yakın ar kadaşı.
1998 Temmuz’da Washington merkezli Wilson Enstitüsü’nden yüklü bir burs alar ak altı ay Washington’da yaşadı.
Fehmi Koru
İmam Hatip Okulu ve İzmir Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdikten sonra ABD’de eğitim gördü.
Küresel Çete’nin en tepedeki üç kuruluşundan biri olan Bilderberg’in toplantısına davet edildi.
Asıl mesleği casusluk olan CIA ajanı Graham Fullar ’in kaleme aldığı “Türkiye’de İslam Köktenciliği’nin Geleceği” adlı kitabın takdim yazısını yazdı.
Prof. Dr. Mithat Sancar
Ankar a Üniversitesi Hukuk Fakütesi öğretim üyesi ve Tar af gazetesi yazar ı.
Kürtçenin eğitimde kullanılmasını, özel radyo ve televizyonlar da sınırsız yayın yapılmasını istiyor. Kimlik temelli genel siyaset yapılmasını ve yerel yönetimlere “özerklik” tanınmasını, yani Türkiye’de eyalet sistemine geçilmesini savunuyor.
AB Mandacısı. Öğrencilerine, AB’nin Erasmus programını uyguluyor.
Kürt Açılımı Alternatif Çalıştayı
Kürt Açılımı Çalıştayı’na katılanlar ın ABD buyruğunda ve AB Mandacısı olduğunu vurgulayan ulusalcılar ın haklı tepkileri ses getirmeye başlayınca, Çankaya Köşkü’nde oturan Abdullah Gül, bu tür çalıştaylar ın sürdürüleceğini, toplumun diğer katmanlar ından da sözcülerin bu çalıştaylar a davet edileceğini söyledi.
Eğer Abdullah Gül bu söyleminde ciddi ise, bugünden sonra yapılacak ilk çalıştaya, tümü halkımız tar afından çok iyi tanınan şu aydınlar ımızın da çağırılmasını öneriyorum.
1. Vural Şavaş: Onursal Yar gıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Yazar .
2. Erol Bilbilik: Araştırmacı Yazar
3. Bertan Onar an: Bilge Yazar .
4. Metin Aydoğan: Araştırmacı Yazar .
5. Cengiz Özakıncı: Araştırmacı Yazar .
6. Mustafa Yıldırım: Araştırmacı Yazar
7. Halûk Tar can: Bilimsel Araştırmacı, Yazar .
8. Banu Avar : TV Program Yapımcısı, Yazar .
9. Talat Turhan: Araştırmacı Yazar .
10. Mustafa Çınkı, Maden Y. Müh., Araştırmacı Yazar .
11. Uğur Yıldırım: Araştırmacı Yazar
12. Cazim Gürbüz: Gazeteci, Yazar .
13. Mehmet Uysal: Ege Üniversitesi Öğretim Görevlisi.
14. Halit Payza: Yazar
15. Serdar Ant: Yazar
16. Cem Kılıç: Türk Gençliği Har eketi Başkanı.
17. Cumhur Utku: Yazar .
18. Deniz Altıntaş: Hür ve Eşitlik Par tisi Kurucu Üyesi.
19. Opr. Dr. M. Uğur Yılmaz: Sağlıkta Dönüşüm’de Uzman.
20. Mahmut Özyürek, ADD Ispar ta Şube Başkanı, Öğretmen.
21. Mahiye Morgül: Eğitmen, Akademisyen, Yazar .
22. Tuncer Kalemoğlu: Mimar , Yazar .
23. Öner Yağcı: Yazar
24. Hasan Hüseyin Yalvaç: Şair, Yazar .
25. İsmet Arslan: Yayıncı.
26. Dr. Kâzım Üstüner: ADD Burdur Şube Başkanı.
27. Hicran Kar abudak: Aydınlanma Derneği Başkanı.
28. Besim Esinoğlu: İP Genel Başkan Yrd., Yazar .
29. Ali Çevikyiğit: ADD Çerkezköy Şube Başkanı, Öğretmen.
30. Dr. Ramazan K. Kurt: Araştırmacı Yazar .
31. Dr. Yener Oruç: Araştırmacı Yazar .
32. Süleyman Sefer Cihan, Batı Trakya Türkleri Derneği Bşk.
Kürt Açılımının Başlaması ve Öncüleri
ABD ve AB’nin Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde bağımsız bir Kürdistan devleti kurma plan ve projesine, Türkiye’yi yöneten sivil-asker yöneticiler ‘Kürt Açılımı’ adını verdiler. Bu tanım ulusalcılar dan çok büyük tepki görünce de, yar ım adım geri attılar ve girişimi ‘Demokratik Açılım’ diye adlandırdılar .
İster ‘Kürt Açılımı’ deyin, isterseniz de ‘Demokratik Açılım’, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde bir Kürdistan devleti kurulması projesinin uygulanmaya konulması şu evrelerden geçti.
İsmail Cem Milletvekilliği, Dışişleri Bakanlığı, par ti kuruculuğu yapan, bir ar a adı cumhurbaşkanı adayı olar ak geçen ve Atatürkçü olar ak bilinen İsmail Cem 1977 yılında şunlar ı söylüyordu:[3]
“Türkiye’de zaman zaman ‘memleketi bölelim, yar ısında başka bir memleket oluşsun. Bunun da özgürlüğü olsun’ şeklinde tar tışmalar gündeme gelmektedir. Bir liberal, bir solcu ve gazeteci olar ak bana bu normal gelebilir ve Türkiye’ye hiçbir zar ar vermeyeceğini düşünebilirim. Ama bunu siyasete, yaşama geçirmek için belli bir konsensüs lazımdır. Ve o konsensüs inşallah terör meselesi bittikten sonra oluşabilecek bir konsensüstür.”
Milletvekili seçildiğinde, vatanın ve ulusun bölünmez bütünlüğünü koruyacağına dair yemnin eden İsmail Cem, memleketin bölünmesinde hiçbir zar ar görmüyor, bunun gerçekleşebilmesi için uygun bir zamanı kollamanın gerektiğini söylüyor! Ve yine de aydın kesim kendisini Atatürkçü olar ak görmeyi sürdürüyor!
Mesut Yılmaz
Üç kez başbakanlık yapan Mesut Yılmaz, 15 Aralık 1999 günü Diyar bakır’da yaptığı şu konuşmayla, Diyar bakır’ı AB’nin himayesine sokuyordu:[4]
“Biz, AB’ye giden yolun Diyar bakır’dan geçtiğine inandığımız için buradayız. Zaman gelip çattı. Bu devlet yapısıyla ar tık gitmez. Devlet çağın gerisinde kaldı. Devleti kırgın gören millet, milletine güvenmeyen devlet, insanını dışlayan cumhuriyet, acze düşmüş siyaset ile Türkiye’yi çağa taşıyamayız. Bu sökük ar tık dikiş tutmaz…
Merkeziyetçi yapı yok edilmeli, devlet ekonomiden süratle çıkmalı, her kişi ve kurumun zihniyeti değişmeli.”
Bu sar sıcı sözleriyle Mesut Yılmaz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sonun geldiğini ilan ediyordu!
Mesut Yılmaz, Avrupa Birliği’nin hem anti-demokratik hem de katı merkeziyetçi yapıya sahip olduğu gerçeğini Türk halkından saklıyor ve merkeziyetçi olar ak nitelediği Türk devletinin yok edilmesini istiyordu!
Mesut Yılmaz bu sözleriyle, çok açık ve net olar ak, Diyar bakır’ı AB’nin himayesine bırakıyor ve Diyar bakırlılar a ar tık T.C. Devleti’nden hiçbir şey beklememeleri öğüdünü veriyordu!
Mesut Yılmaz’ın, aslında bir ihanetin belgesi olacak nitelikteki bu açıklamalar ına, sivil kesimden de askeriyeden de bir ses çıkmadı!
T.C. Devleti’ne sahip çıkmalar ı gereken güçlerden ses çıkmayınca, Diyar bakır da kendi başının çar esine bakma yoluna girdi, AB’nin himayesini kabullendi. AB’nin ekmeğine yağ sürülmüş, Güneydoğu’da bir Kürdistan kurulması isteğinin gerçekleşeceği ortaya çıkmıştı.
AB’nin 6 Ekim 2004 Tar ihli Türkiye Raporlar ı
Avrupa Birliği (AB), 6 Ekim 2004 tar ihinde Türkiye ile ilgili üç rapor yayınladı: İlerleme Raporu, Öneriler Raporu ve Etkiler Raporu.
Bu raporlar a göre Türkiye; Kıbrıs’ı Rumlar a bırakacak, Güneydoğu Anadolu’da bir Kürt devletinin kurulmasına giden yolu açacak, sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıyıp Ermenistan ile olan sınırını açacak, İstanbul’da Heybeliada Ruhban Okulunu açıp, Fener Kilisesi Başpapazı’nı ‘Ekümenik’ olar ak tanıyar ak İstanbul’da bir Ortodoks din devleti kurulmasını kabullenecek, başta Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki bar ajlar olmak üzere Türkiye’nin tüm su kaynaklar ı ve dağıtım şebekelerinin denetimini AB’ye devredecek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin etki ve yetkileri azaltılacak, sonucu önceden gar anti edilmeyen ‘ucu açık’ üyelik müzakerelerin sonucunda Türkiye, AB’ye üye olsa bile Türkler AB’de serbest dolaşamayacaklar , ama AB Üye Devletlerinin vatandaşlar ı Türkiye’de serbestçe dolaşabilecekler…[5]
Türkiye’nin sivil-asker yöneticileri, AB’nin bu raporlar ında dayattığı koşullar a kar şı çıkmak bir yana, AB yanlısı tutumlar ını kar ar lılıkla sürdürdüler.
17 Aralık 2004 tar ihli Avrupa Birliği Konseyi Başkanlık Kar ar lar ı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel’de 16/17 Aralık 2004 tar ihlerinde katıldığı Avrupa Konseyi Başkanlar toplantısı, Türkiye açısından önemliydi. Bu toplantıda, AB’nin Türkiye ile yapacağı Müzakerelere başlama tar ihinin verilmesi gündemdeydi. Bu toplantının en önemli özelliği, AB ile Türkiye ar asında yapılabilecek en son ‘pazar lığa’ son noktanın konulması aşamasına var ılmış olmasıydı. Bu toplantıda alınacak kar ar lar Türkiye tar afından kabul edildiği takdirde, Müzakereler başlayacak ve bir daha Türkiye hiçbir konuda hiçbir zaman AB ile pazar lığa girişemeyecek, sadece Avrupa Müktesebatı’nın tamamını olduğu gibi uygulamakla yükümlü olacaktı.
Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne, yukar ıda açıkladığımız 6 Ekim 2004 tar ihli Türkiye raporlar ındaki maddeler birer birer konulur ve bunlar ı kabul etmesi istenir.Recep Tayyip Erdoğan bu ağır şar tlar kar şısında bocalar , bunalır ve hatta bir an, anlaşmayı imzalamadan hemen uçağa binip Türkiye’ye dönmeyi bile düşündüğü söylenir. Recep Tayyip Erdoğan’ın kabullenmekte en çok zorlandığı madde, Kıbrıs’ın Rumlar a verilmesidir. Bunu, Türk halkına anlatamayacağından, kabul ettiremeyeceğinden ve çok büyük bir tepki ile kar şılaşacağından korkmaktadır. Avrupa Konseyi üyesi İngiltere Başbakanı Tony Blair bu durumun far kına var ır, Recep Tayyip Erdoğan ile başbaşa görüşebilmek için toplantıya kısa bir ar a verilmesini ister. İki başbakanın birbirlerine ilk isimleriyle hitap ettikleri bu kısa görüşmedeTony Blair, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a şöyle bir rol oynamasını önerir: “Sen Türkiye’ye döndüğünde, Kıbrıs’ı Rumlar a verdiğini söylemeyeceksin! Rumlar la bir ticar et anlaşması imzaladım, diyeceksin!” Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzü güler, sorun aşılmıştır!
Başkanlar Konseyi yeniden toplandığında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AB’nin istediği tüm ağır şar tlar ı kabul eder. Bunun üzerine, AB’nin Türkiye ile 3 Ekim 2005 tar ihinde Müzakerelere başlayacağı duyurulur. Başkanlar Konseyi toplantısı bittiğinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanına gelen İsveç Başbakanı şunlar ı söyler: “Siz ne yaptınız! Çok ağır şar tlar ı kabul ettiniz! Biz, sizin bu şar tlar ı kabul etmeyeceğinizi, tar tışma ve hatta kavga çıkar acağınızı sanıyorduk! Eğer siz bu ağır şar tlar a kar şı direnseydiniz, biz de sizi destekleyecektik! Ama bundan sonra bizim de yapacağımız bir şey kalmamıştır!”
Türkiye’nin toıpraklar ının ve ulusunun bölünüp par çalanmasına neden olacak nitelikte ağır kar ar lar ı içeren Avrupa Konseyi Başkanlar Raporunu, AKP hükümeti ve yandaşlar ı 17 Aralık 2004 günü Ankar a’da düğün bayram yapar ak kutladılar . Bu çok ağır kar ar lar ı yalnız Türkiye’nin sivil-asker yöneticileri değil, TBMM’de temsil edilen siyasi par tilerin tümü, İşçi ve İşveren Konfederasyonlar ının tamamı ve Medyanın tamamına yakını coşkuyla kabul etmişlerdir.[6]
17 Aralık 2004 tar ihli Avrupa Konseyi Başkanlar Kar ar lar ı’ndan sonra, Güneydoğu’da bir Kürt devletinin kurulmasının önü tamammen açılmış oldu.
İlhan Selçuk, Güneydoğu’ya Yabancı Askerleri Çağırıyor
Kendilerine ‘aydın’ diyen bir kesim tar afından Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve Aydınlanmanın Yazar ı olar ak tanımlanan İlhan Selçuk, 9 Eylül 2006 tar ihinde şöyle yazıyordu:[7]
“Afganistan’daki terörle mücadele için NATO Türkiye’den ek asker istedi…
Lübnan’da terör mü var ?..
Türkiye’den asker isteniyor…
Afganistan’da terör mü var ?..
Türkiye’den asker isteniyor…
Oysa terörün daniskası bizde!..
Peki, biz neden susuyoruz?
Birleşmiş Milletler Bar ış Gücü bize gerekmez mi?
Nato güneydoğuya asker yollasın…
AB neden küçük par mağını kımıldatmıyor?..
Şimdi Lübnan’a asker yollayan Avrupa devletleri bize neden askeri güç sağlamıyorlar ?..”
Güneydoğu Anadolu’ya yabancı askerleri davet eden İlhan Selçuk, bizim bazı ‘aydınlar ımızı’, ABD-AB projelerine uygun olar ak Güneydoğu Anadolu’da kurulması planlanan bir Kürdistan devletine hazırlamaktaydı…
AB Güneydoğu Anadolu’ya Hibe Akıttı
2004-2006 sürecinde AB, sözde proje kar şılığı, Diyar bakır Belediyesi’ne 40 milyon Avro hibe etti. Yaklaşık 8 milyon Avro har cayar ak da Diyar bakır’da 18 okul yaptırdı.
Aynı süreçte AB, Şanlıurfa Belediyesi’ne, sözde proje kar şılığı, 21 milyon Avrodan fazla hibe verdi. Buna ek olar ak, 7 milyon Avrodan fazla par a har cayar ak Şanlı Urfa’da 15 okul ve 10 lojman yaptırdı.
Avrupa Birliği, Güneydoğu Anadolu’ya akıttığı bu par alar la bu bölgenin belediyelerini, sivil toplum örgütlerini ve önemli kişilerini devşirdi, kendi çıkar lar ı doğrultusunda eğitti.
Türkiye’nin sivil-asker yöneticileri tüm bu gelişmeleri sadece izleyerek, bölgenin yavaş yavaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim ve denetiminden çıkmasına neden oldular .
Bar zani’nin Burslar ı
Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan devletinin kurucular ından olan Bar zani, ABD ve AB’nin desteğinde Güneydoğu Anadolu’da da kendisine bağlı bir etki alanı yar atmak için çalıştı. O bölgedeki Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gençlere burslar dağıttı.
Bar zani’den burs alan gençler, Bar zani’ye mi yoksa T.C. Devleti’ne mi bağlılık gösterecektir?
T.C. Devleti’nin sivil-asker yöneticileri bu gelişmelere de sadece seyirci kalar ak bölgenin elden çıkmasını kolaylaştırdılar .
8 Ağustos 2009 Cumar tesi akşamı AKDENİZ TV’de yayımlanan ‘Kürt Açılımı’ programı, internetteki şu sitelerdeki video kayıtlar ından izlenebilir:
Yılmaz Dikbaş 9 Eylül 2009 dikbas@kalinka.com .tr
[1] Yılmaz Dikbaş, “Gaflet Dalalet Hıyanet”, Asya Şafak Yayınlar ı, İstanbul, 4. Baskı, sayfa: 580-594
[2] Erol Bililik, “Amerikanperestler”, Destek Yaınlar ı, Ekim 2008, sayfa: 176
[3] Cumhuriyet, 6 Aralık 1977
[4] Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi”, Asya Şafak Yayınlar ı, İstanbul, Kasım 2006, 5. Baskı, Sayfa: 435-436
[5] A.g.e. Sayfa: 87-100
[6] A.g.e. Sayfa: 100-101
[7] İlhan Selçuk, Pencere, Cumhuriyet, 9 Eylül 2006