SİRENAYKA, TRABLUS VE FİZAN
ABD liderliğinde NATO’nun Libya’ya karşı icra ettiği
insanlık dışı barbarca harekatın gerçek nedenleri; Libya’nın sahip olduğu doğal
zenginlikler, bu zenginlikleri Batı ile değil halkıyla paylaşmak isteyen dik
kafalı lider, emperyalizmin bölge için kotardığı planın (BOP) realizasyonu ile
Dünya Ekonomik Güç Merkezinin doğuya ve güneye doğru yaptığı eksen kaymasını
engelleyebilme ve durdurabilme girişimidir.
Libya Devlet Başkanı Kaddafi’nin, yargılanma hakkı bile
tanınmadan linç edilerek katledilmesi, insanlık tarihinin yüzyıllar bile geçse
asla belleğinden silemeyeceği bir cinayet olarak kalacaktır. Bu cinayet
ekranlardan gördüğünüz gibi ağzından salyalar akan, kana susamış ve insanlıktan
nasibini alamamış yaratıklar tarafından değil başta ABD ve NATO olmak üzere
batılılar tarafından işlenmiştir. Üzülerek söylemek gerekirse ülkemiz bu
cinayete yardım ve yataklık yapmıştır.
Kaddafi’de 1979 İran Devrimi sonrası Mısır’a giden Şah
Pehlevi gibi başka bir ülkeye gider, orada yerleşir ve yaşamının sonuna kadar
keyfine keyif katabilirdi. Böyle bir teklif kendisine götürülmüş fakat
Kaddafi asker ve devrimci olarak mücadele etmeyi, gerekirse bu yolda savaşarak
ve çarpışarak onurlu bir insan gibi şehit olmayı tercih etmişti.
Halbuki biz bu tür davranışları Kemal’in Askerlerinde görmeye alışıktık.
Ne bilsin ki karşısındakiler barbar ve onursuzdu. Biliyorsunuz
dedelerimizin 93 harbi dediği1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Gazi Osman Paşa
Plevne’yi teslim etmemiş artık İstanbul’dan da yardım gelmeyeceğini görünce
Huruç Harekatı ( Kuşatmayı yararak çıkmak ) yapmış fakat sonunda başarılı
olamadığından Rus’ların eline geçmişti. Ruslar düşmandılar ama onurlu
davrandılar.
Kaddafi’nin katledilmesinin ve bunun özellikle insan onuruna
yakışmayacak şekilde vahşice yapılmasının emperyal güçler açısından birçok
nedeni vardı. Öldürülmeliydi yoksa Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) adı
altındaki işbirlikçilerin en ufak başarı şansı olamazdı. Yargılanması
tehlikeliydi çünkü konuştuğu zaman batının ipliğini pazara çıkarabilirdi. Seyredenler
üzerinde psikolojik yıkım yaratacak şekilde hunharca öldürülmesi ise verilecek
mesajın etkinliği açısından gerekliydi. ‘’ Bizle işbirliği yapmayanın,
yaparken vazgeçenin, plan ve projelerimize muhalefet ederek ayak diretenlerin
sonu bu olur. Tüm eş başkanlara, Suriye, İran ve tüm Avrasya’ya duyurulur.’’
Libya Kaddafi yönetiminde tam bir sosyal devletti. Öğrenci iken Libyalı sınıf arkadaşlarım oldu, beraber okuduk. Onların öğrenci olarak Libya Devletinden aldıkları harçlık miktarını, mezun olup devlet memuru olduktan sonra bile yakalayamadığımı biliyor musunuz? Onlardan öğrenmiştim, sağlık hizmeti, öğretim, konutlarda elektrik, su, doğal gaz, telefon ücretsiz. Benzin çok ucuz, araba alırken vergi yok, eve alınan dayanıklı tüketim maddelerinde ve yiyecekte vergi yok. Düne kadar da durum böyleydi. Sormuştum ‘’ Kaddafi bunu nasıl yapabiliyor? ‘’ diye. Libyalı arkadaşım şöyle cevap verdi ‘’ Kral ülkemizin kaynaklarını yabancılara peşkeş çekiyordu ve zevki sefası için kullanıyordu. Kaddafi gelince kaynaklarımızı devletleştirdi ve halkıyla paylaşıyor.’’
Libya Kaddafi yönetiminde tam bir sosyal devletti. Öğrenci iken Libyalı sınıf arkadaşlarım oldu, beraber okuduk. Onların öğrenci olarak Libya Devletinden aldıkları harçlık miktarını, mezun olup devlet memuru olduktan sonra bile yakalayamadığımı biliyor musunuz? Onlardan öğrenmiştim, sağlık hizmeti, öğretim, konutlarda elektrik, su, doğal gaz, telefon ücretsiz. Benzin çok ucuz, araba alırken vergi yok, eve alınan dayanıklı tüketim maddelerinde ve yiyecekte vergi yok. Düne kadar da durum böyleydi. Sormuştum ‘’ Kaddafi bunu nasıl yapabiliyor? ‘’ diye. Libyalı arkadaşım şöyle cevap verdi ‘’ Kral ülkemizin kaynaklarını yabancılara peşkeş çekiyordu ve zevki sefası için kullanıyordu. Kaddafi gelince kaynaklarımızı devletleştirdi ve halkıyla paylaşıyor.’’
Ama diyorsunuz ki ‘’ Kaddafi diktatördü, demokrat
değildi.’’ Televizyonlarda izlediniz, elinizi vicdanınıza koyun ve Irak
deneyiminizi de göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapın. O toplumda
İskandinav ülkelerine benzer bir demokratik yönetim veya Olof Palme tipi bir
liderin başarı sansı olabilir mi? Doğrudur Kaddafi özellikle 80’li yılların
sonundan itibaren diktatör oldu. Ama Kaddafi’nin devrimcilikten diktatörlüğe ve
kısmen emperyalizmle işbirlikçi hale gelmesinin nedeni yine ABD tarafından
1986’da Başkan Reagan döneminde kendisine karşı yapılan ve kendisinde travma
yaratan öldürme girişimi olduğu da unutulmamalıdır.
Ülkemizde son bir ayda paramızın değeri yüzde 30 düşürüldü,
doğalgaza yüzde15, elektriğe yüzde 10 zam, dünyanın en pahalı yakıtını biz
tüketiyoruz, kabul edilemez oranlardaki dolaylı vergilerle eşkıyalık yapılmakta
ve emeklerimizin karşılığı olan paralarımız cebimizden çalınmaktadır. Ülkemizin
kaynakları yabancılara ve yandaşlara peşkeş çekilmektedir. Özel hayatın
gizliliği kalmamış, hak arayanlar tutuklanmakta, adalet ve hukuk ayaklar
altında, kahramanlar ve yurtseverler zindanlarda, hırsızlar ve teröristler
dışardadır. Bilmem siz nereden buyurursunuz ama ben bizimkinden almayayım.
Esasında ABD ve NATO Libya’da bu savaşı kaybetti. Çünkü
Kaddafi’yi kahraman yaparak emperyalizme direnişin sembolü haline getirdiler. Aynı Şeyh
Hassan Nasrallah gibi. Oda 2006’da 34 gün süren İsrail saldırısında
Hizbullah’la verdiği mücadele ile sadece Lübnan’da değil Sünni’si ve Şii’siyle
tüm Arap ve Müslüman halklar arasında tartışmasız lider konuma yükselmişti.
Bakın korktukları için Kaddafi’yi bilinmeyen bir yere gömdüler, gerekçe ise
mabet haline gelmesin diye. Demek ki halk desteği vardı.
Artık Libya eskisi gibi olmayacaktır. Kabileler
arasında iç savaş, kan davası, yok olan istikrar ve büyük bir güç boşluğu hüküm
sürecektir. Batı bir yandan ülkenin zenginliklerini yağmalarken diğer taraftan
ise bu kavgada hakem, arabulucu ve polis rolü oynayacaktır. Sonunda
emperyalizmin en klasik oyunu devreye girerek ülke parçalanacaktır. Zaten Libya
çok büyük ( Türkiye’nin 2,5 katı ) nüfusu ( 6,5 milyon ) azdır. Bölünmenin
tarihsel arka planı eski Yunan kolonilerinden, Roma’dan ve birazda Osmanlı’dan
gelmektedir. Sirenayka ( Libya’nın doğu kıyı bölgesi), Trablus ( Batı kıyı
bölgesi ) ve Fizan (Güney bölgesi) olmak üzere üç yeni ülke, kabile uyumu, iç
barış ile böl, paylaş ve yönet ilkesinin gerçekleştirilmesi açısından uygun
olur sanırım. Siz ne dersiniz?
Saygılar sunarım.
TÜRKER ERTÜRK
İLK KURŞUN
İLK KURŞUN
LİBYA'NIN Öcalan'ı DEVLET BAŞKANI OLDU
Batı işbirlikçisi asiler de kendi aralarında bölündü. Kaddafi döneminin “bölücü”sü Şeyh Ahmed Zübeyir, zengin petrol yataklarının bulunduğu Doğu Libya’da özerkliğini ilan etti!..
“Federal sistem tek seçenek”
Batı'nın petrol sömürüsü adına kukla yönetim için parçaladığı Libya’da, Kaddafi döneminde uzun süre hapis yatan “bölücü” Şeyh Ahmed Zübeyir’in Doğu Libya’da özerklik ilan etmesiyle işler daha da karıştı. Zübeyir, “Bölge için federal sistem tek seçenek” dedi.
UGK’nın lideri yeni uyandı!
DIŞ meselelerde Ulusal Geçiş Konseyi’nin (UGK) otoritesini tanıyacaklarını belirten Şeyh’e ilk tepki UGK Başkanı Mustafa Abdulcelil’den geldi: Bu, Libya’yı bölmek isteyenlerin bir planı! Bütünlüğümüze zarar verecek gelişmeler... Libya, bir bütün olarak kalacaktır.
Aşiretler onu seçti
Zübeyir, Bingazi’de aşiret reisleri ve milis komutanlarının da bulunduğu 2 bin kişilik toplantıda özerk yönetimin lideri seçildi.
Zindandan çıkıp Libya’yı ikiye böldü
Libya’da zengin petrol yataklarının bulunduğu doğudaki Sirenayka bölgesi özerklik ilan etti. Hareketin ardında, “Libya’nın Apo’su” diye bilinen Şeyh Ahmed Zübeyir bulunuyor.
Muammer Kaddafi’nin isyancılar tarafından katledilmesinden sonra Libya bir türlü sükuna kavuşamadı. 130’dan fazla aşiretin bulunduğu Libya’da barış, pamuk ipliğine bağlı. Aşiretlerin silahlı milisleri, bulundukları bölgede diledikleri gibi hareket ediyor ve Kaddafi’yi devirip iktidarı ele geçiren Libya Ulusal Geçiş Konseyi’ni (UGK) dinlemiyor. Nitekim, Libya’da zengin petrol yataklarının bulunduğu doğudaki Sirenayka bölgesi özerklik ilan etti. Karar, Bingazi’de aralarında aşiret liderleri ve milis komutanlarının da bulunduğu 2 bin kişinin katıldığı bir toplantıda alındı. Kaddafi döneminde bölücü olduğu için hapiste olan, yeni yönetim iktidarı ele geçirince özgürlüğüne kavuşan Şeyh Ahmed Zübeyir, özerk bölgenin lideri seçildi. Hareketin mimarı olduğu söylenen Zübeyir, “Kaddafi’nin Apo’su” olarak biliniyor. Taraflar arasında bir uzlaşıya varılamaması halinde, iç savaşın kaçınılmaz olduğu belirtiliyor. Sirte limanından Mısır sınırına kadar olan bölgeyi kapsayan Sirenayka’nın hükümet tarafından yıllarca ihmal edildiği belirtilerek bundan böyle yarı-özerk yapı içinde yerel meselelerde bölge halkının söz sahibi olacağı belirtildi. Zübeyir’in bölge lideri seçildiği toplantıda, bölge için federal sistemin tek seçenek olduğu belirtildi. Ülkenin Libya’nın petrol yataklarının çoğu bu bölgede bulunuyor. Kaddafi öncesindeki monarşi döneminde Libya Trablus, Fizan ve Sirenayka olmak üzere 3 ayrı bölgeden oluşuyordu.
Parçalama planı
UGK Başkanı Mustafa Abdulcelil, Bingazi’de bazı aşiret liderlerinin özerlik ilanıyla ilgili, “Bu, Libya’yı bölmek isteyenlerin bir planı, izin vermeyiz” dedi. Kaddafi döneminde Libya’da insanların düşüncelerini dile getiremediğini belirten Abdulcelil, “BM ve NATO Libya halkının yanında oldu. Halk UGK hükümetiyle Kaddafi güçlerine karşı mücadele verdi” diye konuştu.
YENİÇAĞ, 7 Mart 2012
LİBYA’YI BÖLDÜNÜZ SIRA SURİYE’DE Mİ?
Libya petrollerinin % 90’nı ve beş büyük rafinerisinin
dördünü bulunduran Bingazi merkezli Sirte’den başlayıp Mısır sınırına kadar
uzanan bölgeye yayılan Sirenayka bölgesi Libya merkezi hükümetinden
yarı-özerkliğini ilan etti.
Bingazi’de yapılan ve yarı-özerkliğin ilan edildiği
“Sirenayka Halkının Kongresi” adlı toplantının öncülüğünü ise Amerikan vatandaşı
bir petrol mühendisi olan Muhammed Buysiyer yaptı. Buysiyer’in Libya’yı
bölmek dışında ikinci işinin petrol şirketlerine danışmanlık olduğu görülüyor.
Ülkenin doğusunda yarı-özerklik ilan edilirken, ülkenin batısında Kaddafi’yi
deviren aşiretlerin önde gelenlerinden Misrata ve Zintanlı aşiretleri arasında
başkent Trablus’da iç çatışmalar devam ediyor. Kaddafi’nin devrilmesinden
sonra yönetimi eline alan Ulusal Geçiş Konseyi artık ülkede gizli bir iç savaş
olduğunu kabul ediyor. Hala Kaddafi’ye bağlı olan güçler de varlıklarını
sürdürüyorlar. Kısa bir süre önce büyük bir kasaba Kaddafi güçleri tarafından
ele geçirildi.
Özetle
Libya hızla parçalanmaya doğru sürükleniyor. Sudan’ın güney petrol bölgesinin
Ocak 2011’de bölünme kararı alması ve 9 Temmuz 2011’de resmen bölünmesinden
kısa bir süre sonra Libya komşusu Sudan’ın ayak izlerini takip
ediyor. Batı’nın saygın sesi BBC’de bir süre önce yayınlanan bir
yorumda İngiliz tarihçi Peter Jones yaptığı yorumda Libya’nın 1911’de İtalyanlar
tarafından yaratıldığını ileri sürerek, iki devletli çözümün en iyi çözüm
olduğunu ileri sürerek parçalanmasının tarihsel ve politik meşruluk zeminini
hazırlıyor. Ülkeler birkaç ayda bölünmez. Sudan’da uzun bir iç savaştan sonra
bölündü.
Libya’yı bölen
güçler şimdi Suriye üzerine odaklanmış durumda. Suriye’de Esat rejimini zor
kullanarak devirecek bir askeri müdahalenin Irak benzeri bir iç savaşa neden
olması kaçınılmaz. Irak’ta nasıl iktidarı elinde tutan sunni Arap azınlık
(%20-25) temsilcisi Saddam’ın devrilmesinden sonra bugüne kadar devam eden bir
iç savaşı sürdürdü ise Suriye’de de Nüsayri azınlık kendilerine yönelik
intikam, dışlama ve cezalandırma politikalarına tepki olarak Esad öldürülse
bile savaşı sürdürecektir. Üstelik, Nüsayrilerin bölgedeki stratejik
müttefikleri Irak’taki sunni Arapların sahip olduğu müttefiklerden daha
güçlüdürler. İran ve Hizbullah, Suriye iç savaşının mümkün olduğunca uzaması ve
sunni Müslüman Kardeşler iktidarının kurulmaması için savaşacaklardır. Nüsayrilerin,
Dürziler ve Hristiyanlardan da müttefikler bulması büyük bir olasılıktır.
İsrail’de
Suriye’de Müslüman Kardeşlerin iktidarı yerine parçalanmış bir Suriye tercih
edecektir. Washington ne düşünür ise düşünsün, İsrail, Mısır ve Suriye’de iki Müslüman
Kardeşler iktidarı arasında yaşamak istemeyecektir. 1982’de Dünya Siyonist
Örgütü’nün yayın organında çıkan bir makalede İsrail’in güvenliği için Irak’ın
şii, sunni ve Kürt olmak üzere üçe, Suriye’nin ise Nüsayri, Dürzi, Şam ve Halep
cumhuriyetleri olmak üzere dörde ayrılması fikri savunulmuştur. Irak
bölünmüştür. Suriye bu dört bölgeye Kamışlı bölgesinde beşinci bir parçalanma
bölgesi olan Kürt bölgesinin katılımı ile beş parçaya bölünmeye doğru
ilerlemektedir. Suriye’nin bölünmesi, Türkiye’nin toprak bütünlüğü üzerinde
olağanüstü bir yük oluşturacaktır.
Bu arada PKK, İran ile
yapılan pazarlık neticesinde ve yüklü bir para alarak, 2000 teröristi Esad
rejimine destek vermesi için Suriye’ye kaydırmıştır. Esad’ta PKK’nın önemli bir
gücünü Halep’in kuzeyine Türk bölgelerine baskı yapacak şekilde
yerleştirmiştir. PKK bugün için Esad’ın yanındadır. Ancak Esad’ın devrilmesi
durumunda Kamışlı bölgesinde en etkin politik-askeri güç haline gelmesi
muhtemeldir.
PKK, Türkiye içinde de DHKP/C, TKP/ML gibi terörist örgütler ile işbirliği
yaparak, elindeki terörist unsurların önemli bir bölümünü Suriye’ye kaydırdığı
için askeri birliklerin yoğun ve teyakkuz halinde olduğu Güneydoğu Anadolu’dan
çok büyük kentlerde toplumsal çatışmaları da körükleyecek eylemler
ile muhtemelen Karadeniz, Akdeniz, Osmaniye-Adana hattı gibi çok ses
getirecek bölgelerde eylemlere yönelecektir. PKK, Suriye sürecini “Kürt
Baharına” dönüştürmenin arayışı içindedir.
Bu arada AKP Hükümetinin PKK ile tekrar müzakerelere başlaması bir şey
değiştirmeyecektir. “Suriye normu” diye, devletlerin terör örgütlerine karşı
isyan bastırma eylemlerini sınırlayıcı bir kuralın devletler hukukuna taşınmaya
başladığı bir dönemde PKK, kendisini her zaman olduğundan daha güçlü
hissetmektedir.
AKP
Hükümetinin Suriye’de Müslüman Kardeşleri iktidara taşımak amacı ile izlediği
ve milli menfaate değil, ideolojik parti dayanışmasına dayanan dış politika AKP
dahil herkese zarar verecek bir noktaya doğru hızla ilerlemektedir. Suriye’de
muhalifler ile Esad arasında uzlaşma zemininde gerçekleşecek bir
demokratikleşmeyi sağlayabilecek tek ülke Türkiye’dir. Başbakan
Erdoğan’ın Şam’a yapacağı bir ziyaret böyle bir süreci başlatabilir.
8/3/2012-
21yy Enstitüsü Başkanı
Ümit Özdağ
Libya leş
yiyicilerin elinde paramparça…
Libya’nın Sirenayka Bölgesi’nin özerkliği ilan edildi.
Ülkenin petrol rezervinin yüzde 90’ını barındıran bölgenin özerkliğini ilan
eden örgütün liderliğini kralcılar, özerkliğin ilan edildiği toplantının
organizasyonunu ABD’liler yapıyor.
Libya’nın doğusunu kapsayan Sirenayka (Arapça Barka)
Bölgesi’nin özerkliği ilan edildi. Önceki gün Bingazi’de “Sirenayka Halk
Kongresi” adı altında toplanan, aşiret liderlerinin, Kaddafi’ye karşı savaşan
milislerin ve merkezi hükümete karşı kendi otoritelerini kurmaya çalışan
siyasetçilerin bulunduğu kişilerin katıldığı toplantıda bir yerel hükümet
oluşturularak bölgenin dış işlerinde Trablus’a bağlı, diğer konularda ise özerk
olacağı ilan edildi.
Liderleri “kral soyundan”
6 Mart’ta gerçekleştirilen toplantıda Libya’nın federal bir yapıyla yönetilmesi gerektiği vurgulanarak, ülkenin en büyük petrol yataklarının bulunduğu Sirenayka Bölgesi’nde Şeyh Ahmed el Zübeyir’in önderliğinde yeni bir hükümetin kurulacağı ifade edildi. Toplantının sonuç deklarasyonunda Şeyh Ahmed el Zübeyir’in adı ise Ahmed el Senussi olarak duyuruldu. Libya’nın eski kralı İdris el Senussi’nin soyundan geldiği belirtilen Zübeyir, Kaddafi döneminde uzun süre siyasi tutuklu olarak bulunmuştu.
6 Mart’ta gerçekleştirilen toplantıda Libya’nın federal bir yapıyla yönetilmesi gerektiği vurgulanarak, ülkenin en büyük petrol yataklarının bulunduğu Sirenayka Bölgesi’nde Şeyh Ahmed el Zübeyir’in önderliğinde yeni bir hükümetin kurulacağı ifade edildi. Toplantının sonuç deklarasyonunda Şeyh Ahmed el Zübeyir’in adı ise Ahmed el Senussi olarak duyuruldu. Libya’nın eski kralı İdris el Senussi’nin soyundan geldiği belirtilen Zübeyir, Kaddafi döneminde uzun süre siyasi tutuklu olarak bulunmuştu.
Eski kralın soyundan geldiği iddia edilen bu kişinin
liderliğini yaptığı örgüt “Ulusal Federal Birlik” (UFB) adını taşıyor ve
ülkenin monarşi dönemindeki yapıyla yönetilmesini talep ediyor. Grubun ne
düzeyde halk desteğine sahip olduğu bilinmiyor, ancak merkezi iktidarı temsil
eden Ulusal Geçiş Konseyi için de aynı sorunun sorulması mümkün.
UFB ülkenin monarşi döneminde olduğu gibi üç özerk idari
bölge olarak yönetilmesini talep ediyor. Kral İdris el Senussi, Libya İtalyan
sömürgesi olmaktan kurtulduktan sonra yaptığı 1951 Anayasası’nda ülkeyi batıda
Tripolitanya, doğuda Sirenayka ve güneydoğuda Fezzan bölgesinden oluşan üç
özerk eyalete ayırmıştı. Kaddafi’nin iktidara gelmesinden sonra aşiretlerin
yönetimindeki bu eyaletler birleştirilerek ülkede merkezi bir idare kurulmuştu.
Toplantıyı düzenleyen ABD’li petrol mühendisi
Sirenayka Bölgesi’nin özerklik ilan ettiği “Sirenayka Halk Kongresi” adlı toplantının Muhammed Buysiyer tarafından organize edildiği ifade ediliyor. Muhammed Buysiyer ismi ilk olarak geçtiğimiz yıl şubat ayında Trablus’ta patlak veren eylemlerde duyulmuştu. “Kaddafi’nin demir yumruğuna karşı isyan eden halk”ın bir mensubu gibi sunulan ve eylemler esnasında “halktan bir kişi” olarak demeç veren Libya asıllı ABD’li Buysiyer, yetmişli yıllarda siyasi nedenlerle bir yıl hapis yattığını söylüyor ve şöyle konuşuyordu: “Bu gece ölürsem mutlu öleceğim. Özgürlüğümüzü kazandık. Kalan son şehir Trablus… Ve o da burada. Diyebilirim ki bu iş bu gece başladı.”
Sirenayka Bölgesi’nin özerklik ilan ettiği “Sirenayka Halk Kongresi” adlı toplantının Muhammed Buysiyer tarafından organize edildiği ifade ediliyor. Muhammed Buysiyer ismi ilk olarak geçtiğimiz yıl şubat ayında Trablus’ta patlak veren eylemlerde duyulmuştu. “Kaddafi’nin demir yumruğuna karşı isyan eden halk”ın bir mensubu gibi sunulan ve eylemler esnasında “halktan bir kişi” olarak demeç veren Libya asıllı ABD’li Buysiyer, yetmişli yıllarda siyasi nedenlerle bir yıl hapis yattığını söylüyor ve şöyle konuşuyordu: “Bu gece ölürsem mutlu öleceğim. Özgürlüğümüzü kazandık. Kalan son şehir Trablus… Ve o da burada. Diyebilirim ki bu iş bu gece başladı.”
Geçtiğimiz şubatta “Trablus da burada, artık özgürüz”
naraları atan Buysiyer, bir yıl sonra eylemlerin başladığı Bingazi’nin
merkezinde bulunduğu bölgeyi Trablus’tan koparmak üzere gerçekleştirilen
toplantının organizasyonunu yapan kişi oldu.
Ulusal Geçiş Konseyi iktidarı aldıktan sonra ABD’de yayın yapan CBS kanalında “Dan Rather Bildiriyor” programına konuk olan Buysiyer’in Libya’nın tahrip olmuş rafinerilerinin ve eskimiş silolarının durumunu değerlendiren bir petrol mühendisi olduğunu öğreniyoruz. Buysiyer şöyle konuşuyor bu kez:
Ulusal Geçiş Konseyi iktidarı aldıktan sonra ABD’de yayın yapan CBS kanalında “Dan Rather Bildiriyor” programına konuk olan Buysiyer’in Libya’nın tahrip olmuş rafinerilerinin ve eskimiş silolarının durumunu değerlendiren bir petrol mühendisi olduğunu öğreniyoruz. Buysiyer şöyle konuşuyor bu kez:
“Petrolü yeni bir ekonomi yaratmak için kullanıyoruz.
‘Devlet baba’ya ihtiyacımız yok; bize daire veren, maaş veren, iş veren bir
devlet istemiyoruz. Hayır, petrol Libyalıların eğitimi için kullanılmalı ki
böylece yeni bir fikir olduğunda bize gelip ‘tamam, bunu yapıyoruz’ diyen bir
devlet görevlisi olmasın. Hayır, 3,4,5 Libyalı girişimci çıksın ortaya ve o iş
için rekabet etsin ve parayı bankadan alıp başarılı olmaya çalışsınlar.”
Buysiyer de bunu yapıyor. Bankaların hiçbiri çalışmadığı
için bankadan para bulmakla uğraştığı söylenemez, ama aşiret şeyhlerini, eski
kralcıları ve “devrimci” milisleri bir araya toplayarak, özerklik ilan
edilmesine uğraşıyor. Yani “3-4-5 girişimci” bir araya gelmiş ülkenin leşi
üzerinde tepiniyorlar.
Dan Rather’ın programında dinlediğimiz bu “başarı öyküsünün” Muhammed Buysiyer ailesinin “işi” olduğunu anlıyoruz. Uzun yıllar Teksas’ta yaşadıktan sonra savaşın başlamasıyla ülkeye döndüğü söylenen Buysiyer, karısıyla birlikte ilk iş bir petrol şirketi kurmuş. Geçen şubatta Trablus meydanlarında boy gösteren Buysiyer ailesinin mahdumu da “devrimcilerin” eylemlerini Youtube’a yüklemekle meşgulmüş.
Dan Rather’ın programında dinlediğimiz bu “başarı öyküsünün” Muhammed Buysiyer ailesinin “işi” olduğunu anlıyoruz. Uzun yıllar Teksas’ta yaşadıktan sonra savaşın başlamasıyla ülkeye döndüğü söylenen Buysiyer, karısıyla birlikte ilk iş bir petrol şirketi kurmuş. Geçen şubatta Trablus meydanlarında boy gösteren Buysiyer ailesinin mahdumu da “devrimcilerin” eylemlerini Youtube’a yüklemekle meşgulmüş.
Her yerde silahlı
çeteler hakim
Kaddafi sonrası Libya’nın parçalanmanın eşiğine geldiğinin en büyük işareti Bingazi’de ilan edilen özerklik oldu. Ülkenin silahlı gruplar arasında bölünebileceği yönünde çok sayıda işaret belirmiş durumda. Uzun süre isyancılara direndikten sonra düşen Misrata’nın da şehri ele geçirenler tarafında bir tür şehir devleti gibi yönetildiği belirtiliyor. Ülkenin iç kesiminde bulunan Bani Valid’in de silahlı aşiretlerin denetimde olduğu ifade ediliyor. Güneydoğuda bulunan Kufra’da son üç haftadır çatışmalar sürüyor. Nafusa Dağları’nın olduğu bölgenin ise bir “no man’s land” durumunda olduğu aktarılıyor. Trablus’un dahi çeşitli silahlı milis grupların kontrolünde olduğu, bu grupların her birinin kendi müttefiklerinin olduğu ve hepsinin de Ulusal Geçiş Konseyi’nin silah bırakmaları yönündeki taleplerini duymazdan geldikleri belirtiliyor.
Kaddafi sonrası Libya’nın parçalanmanın eşiğine geldiğinin en büyük işareti Bingazi’de ilan edilen özerklik oldu. Ülkenin silahlı gruplar arasında bölünebileceği yönünde çok sayıda işaret belirmiş durumda. Uzun süre isyancılara direndikten sonra düşen Misrata’nın da şehri ele geçirenler tarafında bir tür şehir devleti gibi yönetildiği belirtiliyor. Ülkenin iç kesiminde bulunan Bani Valid’in de silahlı aşiretlerin denetimde olduğu ifade ediliyor. Güneydoğuda bulunan Kufra’da son üç haftadır çatışmalar sürüyor. Nafusa Dağları’nın olduğu bölgenin ise bir “no man’s land” durumunda olduğu aktarılıyor. Trablus’un dahi çeşitli silahlı milis grupların kontrolünde olduğu, bu grupların her birinin kendi müttefiklerinin olduğu ve hepsinin de Ulusal Geçiş Konseyi’nin silah bırakmaları yönündeki taleplerini duymazdan geldikleri belirtiliyor.
Bu arada ülkede sürekli yeni siyasi partiler kuruluyor.
Müslüman Kardeşlerin Libya’daki kolu da bir siyasi parti kurarak, Bingazi’de
toplanan Sirenayka Halk Kongresi’nin aldığı özerklik kararını desteklediğini
açıkladı.
(soL-Dış Haberler)
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."M.A.ERSOY