11 Temmuz 2009 Cumartesi

Uygurlar Guantanamo'da da işkence görüyor

Çin'in katliamlarıyla dünya gündemine gelen Doğu Türkistanlılar ABD yönetimi tarafından da işkenceyetabi tutuluyorlar.

Doğu Türkistanlı Uygurların çilesi bitmiyor.
ABD'nin dünyanın değişk bölgelerinde tutsak edip, Küba'daki Guantanamo Hapisanesine gönderdiği Müslümanlar arasında bulunan Uygurlar sahipsiz kalmıştı.
Hapisanede ne kadar Uygur'un kaldığı bilinmezken, kaç kişinin işkence sonucu öldüğü ise hapisane denetime kapalı olduğu için bilinmiyor.
17 Uygur Palau'ya gönderilmişti
Palau Devlet Başkanı Johnson Toribiong, ABD yönetiminin geçen ay kendilerinden 17 tutsağı almaları isteğinde bulunduğunu belirterek, ülkesinin insani bir jest olarak Uygur azınlıktan tutsakları kabul etmekten "gurur ve onur duyduğunu" söylemişti.

Toribiong, AP'ye yaptığı açıklamada 17 Uygur tutsağın durumunun belirli zaman aralıkları ile değerlendirileceğini de belirtti.

Filipinler'in doğu kıyısının 800 km açığında, 8 ana ada ve 250'den fazla adacıktan oluşan Palau'nun nüfusu yaklaşık 20 bin.

ABD Savunma Bakanlığı'nın "düşman savaşçı" olmadıklarını açıklamasından sonra geçen yıl federal bir yargıç, Uygur tutsakların ABD'de serbest bırakılmasına karar vermiş ancak üst mahkeme bu kararı iptal etmişti. Böylece Uygur tutsaklar o tarihten bu yana belirsiz bir hukuki duruma sahip oldu.

ABD yetkilileri, Uygur tutsakların Palau'ya gönderileceğini resmen doğrulamaktan kaçındı. İki ABD yetkilisi ise Uygur tutsakların alınmasına karşılık ABD'nin Palau'ya kalkınma yardımı, bütçe desteği ve diğer yollardan 200 milyon dolara varan bir yardım yapacağını söyledi.

ABD ÇİN'İ TÜRK CESEDİYLE DÖVÜYOR

VAHŞETİ GÖSTERMEK DEĞİL AMACIM.

YAŞANAN VAHŞETİ TEK KAREDE GÖSTEREN KORKUNÇ RESİMLERDE MEVCUT.
BU KARELER OLAYIN PSİKOLOJİSİNİ ANALİZ ETMEK AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ.
LÜTFEN ÜZERLERİNE TIKLAYARAK BÜYÜTÜN VE KENDİNİZİ ORADA GİBİ DÜŞÜNÜN.



Çin dedik, ABD’nin rakibi olmaya aday, doların hâkimiyetini sarsacak kadar iri adımlarla gelen bir ülke. Batı emperyalizminin züppe çocuğu ABD’nin tek kutuplu dünya hâkimiyeti; insanlık tarihine simsiyah, kan, gözyaşı ve ölüm getirdiğini yaşadık, yaşıyoruz.
Hatta Çin’in bu ABD tahtını sarsan yükselişi bilinçli, devşirilmemiş her ülkeden insanlar tarafından gıpta ile izlendi ve sevinç oluşturdu. Çünkü iki kutubun çıkar çatışmaları teraziyi dengeleyecek ve birbirlerini frenleyecekti. ABD ve Çin arasında bu zıtlaşma çoktan başladı. ABD’nin Orta Asya steplerindeki el deymemiş yeraltı zenginliklerine ulaşmak adına ve bunları Hint Okyanusuna ulaştırmak için Afganistan ve Pakistan’da yaptığı katliamlar ortada.
İran’ın nükleer silah ürettiği ve İsrail’i tehdit ettiği varsayımını ileri sürerek sözüm ona İran’a ve Afganistan’da olduğu söylenen 11 Eylül ikiz kule saldırılarını zanlısı ABD çocuğu El-Kaide'yi etkisiz kılmak adına bölgede sözünü geçirdiği ülkelerde üsler kuruyor.
Bütün bu maskelerin altında yatan ise Orta Asya'nın zenginliklerine dikkat çekmeden tüm geçiş yollarını hazırlamak, muhtemel Çin saldırısına karşı alt yapıyı hazırlamak. Afganistan ve Pakistan’a kısmen yerleşti. Yönetimleri ele geçirdi ordusunu getirdi ve aşama aşama Irak’taki askerlerini de sudan sebeplerle bölgeye taşıyor. Dünya İsrail merkezli bir İran saldırısını beklerken ve tüm gözlerin İran’a yönelmesi sağlanırken ;ABD adım adım Asya’nın zenginliklerine yaklaşıyor. Hint okyanusuna iniş yolları üzerinde en kritik nokta Çin’in Uygur Özerk bölgesi. Yada şöyle söyleye biliriz. İki devin omuzlarının deydiği yer Doğu Türkistan.
Çin ikinci kutup olmaya hazır ve bunları çoktan analiz etti. ABD ile dünyanın her bölgesinde ve her alanda kıran kırana bilek güreşine girdi.
ABD hiçbir zaman kendi gücünde veya kendine yakın güçteki bir ülke ile savaşa girmez. Hırlar ama böyle bir hata yapmaz. Onun yerine ayak oyunlarını ve dünya medyasını kullanır. Karşılıksız basılan ve birkaç Yahudi bankerin elinde olan yeşil dolarlarıyla, ülke içenden devşirdikleriyle; sivil toplum örgütleri adı altında; sözde demokrasi, insan hakları, eşitlik gibi kulağa çok hoş gelen söylemler üretir,yönetimi bunlara sahip çıkmamakla suçlar,ülke içinde özellikle gençlerden bir muhalif taban oluşturur ve ABD’nin kapısında köpeği olacak iktidarı başa getirir. Getiremezse ayaklanmalar ve iç karışıklıklar çıkarma yoluna gider. Bunlar artık bilinen defalarca tekrarlanmış gerçekler. ABD’nin Çin’de renkli devrim yoluna gitmesi çok zor görülüyor. Çünkü Çin Komünist bir rejimle yönetiliyor ve bu rejim tabandan ABD’ye dikkat etmeyi gerektiriyor. Hatta ABD’den gelecek herhangi bir müdahale halkı daha fazla kenetliyor.
Şimdi gelelim Uygur Türklerine yapılan katliam olaylarına.
Bu katliamların sebebi olarak Türk medyasında bir çok farklı görüş hakim.
*Bunlardan bir kısmı Çin’in İslamiyet düşmanı olduğu yönünde. Özellikle ABD güdümündeki fethulalhçı medya bunu söylüyor.
Bu çok doğru görülmüyor.
Çünkü: Sudan örneği var. Afrika’nın merkezinde tamamen Müslüman olan Sudan; ABD ve İsrail’in sömürüsünden Çin’e sığınarak kurtulma yolunu seçti. ABD’li tüm petrol şirketlerini ülkeden kovdu ve Çin’e kapılarını açtı. Petrol ihracatının büyük bir kısmını Çin’e yapıyor ve Çin’den çok memnunlar. Çin’in Sudan gibi Müslüman bir ülkede yaptıklarına bakıldığında, özellikle tarım ve sulama gibi çok fazla kar getirmeyen yatırımlar olduğu da görülüyor. Çin Sudan’dan petrol alıyor ama yatırımda yapıyor. Yani sömürmüyor. Buda düşmanlığın Müslümanlık olmadığının göstergesi. Sudan gibi zengin bir sömürgesini kaybeden ABD ve İsrail çılgına döndü tabi.
Bakınız bir örnek:
Washington Post: Darfur`da süren katliamlardan Çin`i sorumlu tutuyor. Gazete, Bush yönetiminin Sudan`a karşı yeni yaptırımlar uygulamayı kararlaştırmasına rağmen, Pekin`in Sudan`la ekonomik ilişkilerini artırdığına dikkat çekiyor: "Sudan, petrol ihracatının yüzde 60`ını, toplam ihracatının ise yüzde 40`ını Çin`e yapıyor. Çin de, Sudan`daki petrol sektörüne büyük yatırımlar yapıyor ve Sudan ordusuna yüksek miktarlarda silah satıyor. Pekin, bu karşılıklı işbirliğini sürdürdüğü müddetçe, Amerika`nın zaten on yıldır uyguladığı yaptırımların bir sonuç vermesi beklenemez. İngiltere ve Fransa, Birleşmiş Milletler`in Sudan`a karşı daha sert bir yaptırım kararı almasını destekliyor. Ancak, Çin`in bu konudaki politikası değişmedikçe, bir sonuç alınması mümkün değil. Eğer Çin, yeni bir Birleşmiş Milletler kararını veto ederse, bunun bedelini de ödemelidir." (ansesNet) 23/09/2007
*Diğer bir görüş ise daha çok Çin’in savunduğu bir görüş. Uygurların Anası diye anılan RABİA KADER’in kışkırtmaları sonucunda gerçekleştiğine dair.Bunu savunan ciddi bir kitle var.Olaylara getirilen tezlerde hiç tutarsız değil.Bakınız ODA TV’DE yayınlanmış bir yazı:
“Uygur Türeleri’nin anası” olarak tanıdığımız ve Türkiye vizesi vermeye hazırlandığımız Rabiya Kadir, kendi deyişiyle “Kültür Devrimi’nden sonra Uygur Türkleri’ne tanınan fırsatlarla” çamaşırcılıktan Çin’in en zengin yedinci kişisi durumuna gelmiş. (AlterNet ropörtajı, Richard Gale ve Gary Null, 24 Haziran 2009)
Çin Komünist Partisi Ulusal Kongresi’ne yüksek rütbeli bir üye olarak kabul edilmiş. Uygur Türkleri Ulusal Kongre’de görev alabiliyor.
Kadir, Ulusal Kongre üyesiyken, Amerikan yetkililerine gizli belgeler vermekle suçlanıyor ve devlet sırlarını ifşa etmek suçundan 8 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. 6 yıl sonra salıveriliyor ve ABD’ye sığınıyor.
Kadir, Amerika’da Uygur-Amerikan Derneği’nin ve Çin’in Urumki olaylarının arkasında olmakla suçladığı Dünya Uygur Kongresi’nin başkanlığına geliyor.
Uygur-Amerikan Derneği ile Dünya Uygur Kongresi’nin en önemli mali destekçisi neo-con National Endowment for Democracy. NED geçtiğimiz yıl içinde bu iki kuruma 550.000$ yardımda bulunmuş. (Washington Post, David Montgomery, 9.7.2009)
Rabiya Kadir’in eşi Sıdık Ruzi, Soros’un Radio Free Europe’unda çalışıyor. (Washington Post, David Montgomery, 9.7.2009)
Ünlü akademisyen ve araştırmacı yazar Michel Chossudovsky, 2005 tarihli araştırmasında, Sincan Uygur bölgesindeki İslami örgütlerin, laik Çin’e karşı CIA desteği aldığını aktarıyor. CIA’yle bağlantılı olarak Pakistan istihbarat örgütü ISI, aralarında İslam Reform Partisi, Doğu Türkistan Ulusal Birlik İttifakı, Uygur Kurtuluş Örgütü, Doğu Asya Uygur Cihad Partisi’nin bulunduğu örgütlere hem mali destek sağlıyor, hem de bunlara eğitim veriyor. Adı geçen örgütlerin hedefi, bölgede bir halifelik kurabilmek. (Michel Chossudovsky, America's War on Terrorism, Global Research, Montreal, 2005, 2. Bölüm)
Urumki olayları, Çin’in Komünist rejimin 60. yıl kutlamalarına hazırlandığı dönemde patlak veriyor.
Tunca Arslan
Açık söylemek gerekirse; bu çok ciddi bir yazı. Bu yazıya ek olarak söylenecek birkaç nokta daha var. Rabia Kader’in cezası dolmadan George Walker Bush(yavru Bush) dönemi dışişleri bakanı karakız Condoleezza Rayz ‘ın girişimleriyle 3 yıl kadar erken bırakıldığı ve ABD’ye gittiği önemli bir ayrıntı.Buradan Rabia Kader’in CİA’ya çalıştığını söylemek mümkün ve çok kolay.
Bende böyle düşünmedim değil.Fakat aşağıdaki canlı yayında:
Irak, Kerkük’te ve Çin ‘in Uygur bölgesinde neler oluyor? Türkmenlere yönelik saldırıların nedenleri neler? Dünyadaki Türk varlığına yönelik olayların arkasında kimler var? Yıllarca can güvenliği olmayan ve tehdit altında yaşayan Türkler ilk kez bir arada. Canlı yayınla Gündeme Dair’de Gazeteci Şemsettin Küzeci, Türkmeneli Vakfı Kültür merkezi Başkanı Dr Mustafa Ziya, Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti Sözcüsü İsmail Cengiz Nuriye Atabey’in sorularını yanıtlıyor. Gündeme Dair bu akşam 22.30’da ART’de
Bu program gerçekleşti.
Nuriye Atabey’in sorularına Uygur Türkleri adına katılanlar gayet net cevaplar verdi.Burada can alıcı soru şuydu:
—Dünya Uygur Kongresi’ni neden ABD’de kurdunuz?
-Türkiye’de neden kurmadınız?
Verilen cevap gayet açıktı ve birçok soru işaretini kaldırır kalitedeydi. Uygur lider hiç kem küm etmeden şu anlama gelen kelimeler kullandı:
—ABD’nin bölgede çıkarları var. Çin’i bölmek istiyor. Bizi kullanıyor. Yoksa bize Beyaz Sarayın kapılarını açar mıydı?
Tüm içten ve dürüst bir şekilde verilen bu cevap şu anlama geliyor.
Biz yıllardır soykırıma, baskıya maruz kalıyoruz. Türk dünyasından herhangi bir ilgi ve alaka görmedik. Bizde bizi kullandığını bildiğimiz halde bölgede çıkarı olan ve Çin’le dişe diş dövüşe bilecek bir emperyalistin kapısını çaldık. Bu cevap Rabia Kader hakkındaki cia ajanı hipotezini geçersiz kılıyor.Çünkü burada kendi çıkarına çalışan bir ajan yok, halkını soy kırımdan kurtarma çabasında döneminin şartlarını ne pahasına olursa olsun kullanma gayretinde bir kadının mücadelesi var.Bunun bir çıkış olmadığını biliyor ama soykırıma uğrayan halkını kurtarmak için “denize düşen yılana sarılır” ata sözünü doğrular bir durum söz konusu.Bu nedenle Rabia Kader ABD’yi yanına aldığı için (ABD’yi günahım kadar sevmesem de) kınanamaz.Ancak mücadelesinden dolayı taktir edilebilir.
* “Türkiye’nin AB süreci içindeki dış politikası; Rusya’ya, İran’a, Çin’e ve hatta Hindistan’a yakınlaşması maalesef ABD’yi, AB’yi ve İngiltere’yi ki hatta İsrail’i bile rahatsız etmiş olabilir. Bu yüzden Türkiye’nin Doğu’ya (Rusya, İran, Hindistan ve Çin) yakınlaşmasının önüne geçmek için uluslar arası boyutta provokasyonlar olabileceğini zaten biz bekliyorduk.
Bugün Çin’le aramız açıldı: sebebi Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine yapılan soykırım. Yarın Rusya ile aramız açılacak: sebebi de Kırım Türkleri olabilir! Başka bir gün İran ile aramız açılacak: sebebi İran’daki 40 milyon Azeri Türkü olmayacağına kim garanti verebilir. Ve Hindistan’la aramızın açılmasına da Keşmir sebep olacak! Türkiye’nin Çin ile başlayan iyi ilişkiler ve diyalogları Doğu Türkistan’da yaşanan olayların alevlenmesi ile son buldu! Aynı şekilde Rusya, İran ve Hindistan’la aramızın açılması için uluslar arası provokasyonların arkası gelebilir. Emperyalizmin soğuk savaş günlerinden kalma alışkanlığı icraata konmaya başlandı!.. Doğu ve Batı arasındaki yakınlaşma da hayal olmaktan öteye geçmeyecek gibi…”
Bu satılar Anayurt Gazetesi yazarı Sayın Muhsin AKIL’a ait ve harika bir analiz. Bunu da cebimize koyalım.
*Başka bir analiz ise solbirlik.net sitesi sahibi ve yazarı Orhan KARACA’dan geldi.
“Ermenistan ile sınır kapısının açılmasına sessiz kalan, hatta Azerbaycan ile aramızın bozulmasını göze alan milliyetçilerinde içinde bulunduğu kesimin Çin’e karşı sert çıkışları tüm renklerini turnusol kâğıdı gibi ortaya çıkardı. Yıllardır Çin Uygur Türklerine çeşitli baskı ve soykırım uygulamasını sürdürmekteydi. Şimdi yüksek tonda bağırmalarının nedeni, olayların üzücülüğünden ziyade ABD çıkarlarıdır”şeklinde.
Gerçektende; “sözde ermeni soykırımından dolayı özür dileme kampanyasında”ve “Ermeni sınır kapısının açılmak istenmesinde” hep aynı kesim sesini yükseltti. Daha 92 de Hocali’de soykırım yapanlara bu müsamahanın, hoşgörünün nedeni neydi acaba?
Yine; programdan öğrendiğim kadarıyla;Çin hükümeti Çinlilerle evlenen erkek yada bayan Uygur Türklerine ev veriyormuş , dayayıp döşüyormuş.Buna rağmen Uygur Türkleri için Çinlilerle evlenmek ayıp sayılıyormuş ve bu şekilde evlenen birkaç aile varmış.Buda hassas bir ayrıntı.
Şimdi ortaya çıkan şu:
Uygur Türkleriyle Çinliler arasında uzun yıllara yayılmış bir hizipleşme var. Çin hükümeti Uygur Türklerini melezleştirmekten, nüfusunu sınırlayıcı istem dışı doğum kontrolüne, bölgede nükleer denemeler yaparak radyasyona bağlı ölümlere ve sakat (mutank) nesillerin doğmasına kadar bir çok yolu denemiş.Fakat Türkler bütün bunlara direnmişler ve haklı mücadelesine devam etmişler.ABD’nin bölgedeki çıkarları artık halk tarafından fark edildiğinde ise su yüzüne çıkmayan içeride gizli gizli yanan kin ufak bir kıvılcımla ateşlenmiş görünüyor.Uygur Türklerinin Anası Rabia Kader’in de ABD’de örgütlenmesi sanıldığı gibi Rabia Kaderin kışkırtmasına gerek kalmadan Çinlilerdeki ABD düşmanlığının da Türklere yönelmesine neden olmuş gibi duruyor.
Ama ;yukarıda ki resimler dikkatli incelendiğinde bu kinin çok büyük olduğu ve halkın geneli tarafından onaylandığı anlaşılıyor.Bir Uygurluyu yere düşüren on civarı Çinli ellerindeki kalın sopalarla defalarca vurarak öldürüyor.Balkonlardan bakan yüzlerce kişinin soğuk kanlılıkla izlemesi ve katillerin olay yerinden kaçmaması;hatta sonradan gelen bir Çinlinin tekrar hareketsiz yatan Uygurlu Türk’e vurması,yanındaki kişi ile sohbet etmesi ve sakin adımlarla olay yerinden uzaklaşması;yaptıklarının suç olarak görülmediğini,cezalandırılmayacağını bildiğini ve halkın geneli tarafından onaylandığını gösteriyor.Bu görüntü aslında yıllardır Uygur Türk’ü kardeşlerimizin çektiği zulmün belgesi niteliğinde.
(Ama şu var,görüntülerdeki katledenler Çinli;katledilen Uygurlu ise.Videonun sunuluşu o şekilde )
Çin hükümetinin beyan ettiği gibi dışarıdan bir kışkırtma değil bu. Emperyalist Çin’de farklı bir taktik kullandığının bir göstergesi.
Emperyalist Çin’de azınlıkta olan Uygur Türklerini değil çoğunluktaki Çinlileri kışkırtmış. Bunda ABD’ye olan kini de kullanmış. ABD için sonuç değişmiyor.
O veya bu şekilde Türkler ölüyor.
ABD’nin eline bol miktarda propaganda yapacağı görüntüler geçiyor. ABD;Çin’e karşı iyilik meleklerini oynayarak dünya kamuoyunu kazanıyor. Türkiye’nin doğuya açılması engellenmiş oluyor. Yüzünün AB’ye dönük kalması sağlanıyor.
Yapılacak en akıllıca olay ise bütün Türk Cumhuriyetlerinin Çin ile diyaloga geçmesi bu kinin nedenlerinin anlatılması ve kesinlikle emperyalist ABD ile Uygur Türklerinin bir alakasının olmadığına Çin’in ikna edilmesi gerekmektedir.ABD'de kurulu sendika ve derneklerin acilen ABD ile ilişkileri sonlandırılmalıdır.
Aksi taktirde bundan en büyük ve geri dönülemez zararı görecek olan kardeş Uygur Türkleri olacaktır.Emperyalizmin oyuncağı olarak tarihe gömülecektir.ABD'nin buna üzüleceğini ve Uygurların can güvenliğini sağlayacağını düşünen varsa; yuh olsun ona.
Devşirilmiş medyadan ve Saroscu sivil toplum kuruluşları aldıkları emirler doğrultusunda Uygur Türklerinin yanında görünüp sert çıkışlarla olayları kızıştırmak isteyeceklerdir.Ve ne yazıkki,bırakın Ermenistan sınırının açılmasına tepki göstermeyenleri,Ermenilerden özür dileyenler bile Türkçü oldular.Tabi bu tamamen ABD çıkarları doğrultusunda olan yalan dolanlardan ibaret.Şuanda ABD'nin çıkarları; Uygur Türlerinin yanında Çin düşmanı olmayı ve mümkün olduğunca tahrikkar konuşmayı gerektiriyor.Çünkü;Uygur Türklerinin daha fazla ölmesi ve ABD'nin eline daha fazla propaganda malzemesi geçmesi gerek.
Saygılar