13 Ağustos 2009 Perşembe


Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü, 11 Ağustos Salı günü gözaltına alınan Teoman Alili hakkında kamuoyunu bilgilendirdi. Özlü, Alili'nin gözaltına alınma nedeninin, Pazartesi gecesi hazırladığı son programında yaptığı açıklamalar olduğunu belirtti.
Ulusal Kanal'da Haber Masası adlı programı hazırlayıp sunan Teoman Alili, 11 Ağustos Salı günü önce İstanbul Emniyeti Yabancılar Şubesi tarafından gözaltına alındı. Ardından Ergenekon savcılarının talimatıyla Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne getirildi.
Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turan Özlü, Alili'nin gözaltına alınmasının, Ulusal Kanal'a yapılan bir dizi tertibin son halkası olduğunu belirtti. Özlü, "Bu gözaltı ve tutuklamaların bütünüyle kanunsuz ve iktidarın siyasi hedefleriyle ilgili olarak sahneye konduğu bugün ortaya çıkmış bulunuyor" dedi.
Kamuoyunun, 15 Ağustos'ta Öcalan'ın yapacağı açıklamaya kilitlendiğini vurgulayan Özlü, Teoman Alili'nin de gözaltına alınmadan önceki son programında bu konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulunduğunun altını çizdi. Özlü, "Büyük Ortadoğu Projesi'nin arkasındaki gerçekleri ve Amerika'nın Türkiye'yi bölme planlarını cesurca ortaya çıkardığı için Ulusal Kanal hedef alınmaktadır" diye konuştu.
ULUSAL KANAL GENEL YAYIN YÖNETMENİ TURAN ÖZLÜ'NÜN YAPTIĞI AÇIKLAMANIN TAM METNİ
"Ulusal Kanal Program yapımcısı TEOMAN ALİLİ Ergenekon savcılarının talimatıyla gözaltında. 11 Ağustos Salı günü İstanbul Emniyeti Yabancılar Şubesi tarafından gözaltına alınan ALİLİ, dün Terörle Mücadele Şubesine getirildi. Gözaltı kararının Ergenekon savcılarının talimatıyla gerçekleştirildiği bildirildi. ALİLİ’nin şu saatlerde evi aranıyor. Ev aramasında avukatlarına bilgi verilmedi.
Ulusal Kanal’da uzun süredir HABER MASASI adlı programı hazırlayıp sunan TEOMAN ALİLİ’nin gözaltına alınması ULUSAL KANAL’a yapılan saldırıların son halkasıdır. Bilindiği gibi 21 Mart 2008 tarihinde Ulusal Kanal İstanbul Ankara ve İzmir büroları aynı anda yüzlerce polisin katılımıyla baskına uğramış ve Genel Yayın Yönetmenimiz Sayın Ferit İlsever ile 5 yönetici ve görevlimiz gözaltına alınmıştı. İlsever’le birlikte Haber Dairesi Başkanımız Dr. Serhan Bolluk Ulusal Kanal YK üyesi gazeteci Adnan Akfırat, Ankara haber müdürümüz Hikmet Çiçek, İzmir temsilcimiz Hayati Özcan gözaltına alınanlar arasındaydı.
Aylarca tutuklu kaldıktan sonra Ferit İlsever, Dr. Serhan bolluk ve Adnan Akfırat serbest bırakıldılar. Hikmet Çiçek ve Hayati Özcan ise 17 aydır Silivri cezaevinde tutuklu bulunuyor.
Ulusal Kanal’a yapılan saldırılar bununla da sınırlı kalmadı. Mersin temsilcimiz Yusuf Buldu, Ulusal Kanal danışmanı Prof. Dr. Uçkun Geray, reklam görevlimiz Nuran Gökdemir sözümona Konya Ergenekon adıyla düzenlenen operasyonda gözaltına alındılar..Bu dalga gözaltılarının tamamı birkaç gün sonra serbest bırakıldılar.
3 yıldır her hafta düzenli olarak programı yayınlanan Prof. Dr. Erol Manisalı ilerleyen tarihlerde gözaltına alındı.
Bu gözaltı ve tutuklamaların bütünüyle kanunsuz ve iktidarın siyasi hedefleriyle ilgili olarak sahneye konduğu bugün ortaya çıkmış bulunuyor.
Ulusal Kanal, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yürürlüğe koyduğu şu sözümona Kürt açılımı nedeniyle saldırıya uğramaktadır. Ulusal Kanal Türkiye’nin ABD planlarına direnen merkez olduğu için, o planları deşifre edip milletimize açıkladığı için saldırıya uğramaktadır. Bu çok açıktır.
Zaten Savcı Zekeriya Öz, Ergenekon davasının merkezinde “İşçi Partisiyle birlikte Ulusal Kanal var” açıklaması yaparak süreci itiraf etmiştir.
Program yapımcımız Teoman Alili gözaltına alınmadan önceki son programında çok önemli bir gerçeği açığa çıkarmıştı.
KAMUOYU, TAYİP ERDOĞAN VE ABDULLAH GÜL’LERİN AÇTIĞI YOLDA, ABDULLAH ÖCALAN’IN 15 AĞUSTOS’TA AÇIKLAYACAĞI SÖZÜMONA YOL HARİTASINA ODAKLANDIĞI BİR SIRADA, MERKEZİ ABD’DE BULUNAN AMERİCAN KURDİSH İNTERNATİONAL NETWORK YA DA BİLİNEN ADIYLA AKİN İSİMLİ DÜŞÜNCE KURULUŞUNUN AÇIKLAMALARI YAYINLANIYOR.
Bu açıklamada Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağı muhtemel talepler sıralanmaktadır.
İşte açıklamadan bu taleplerin bazı başlıkları:
OPERASYONLARIN DURDURULMASI, DAĞDAN İNEN KADROLARA SİYASİ HAKLAR VERİLMESİ, BELEDİYELERİN BÖLGEDEKİ YER ALTI VE YER ÜSTÜ KAYNAKLARDAN YARARLANMASININ SAĞLANMASI, KÜRT HALKININ İRADESİNİN TANINMASI…
AKİN, (American Kurdish İnternational Network) Türkçe açılımıyla Kürt Amerikan İletişim grubu’nun başında ise PKK’nın ABD temsilcisi olarak bilinen Kani Gulam var..
Sık sık parçalanmış Türkiye haritaları yayınlamasıyla tanınan AKİN aynı zamanda ABD’de bir kamu kuruluşu olarak görülüyor. Türkiye’nin talebi üzerine ABD makamları Kani Gulam’ı sözümona yargıladı ve “400 saat kamu hizmetinde çalışma cezası verdi” . Ancak mahkeme kararına göre bu kamu cezası AKİN kuruluşunda yapılacaktır.
Apo’nun muhtemel taleplerinin bu kuruluştan sızması, “Kürt açılımı”nın nerede pişirildiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
İşte, Teoman Alili ve Ulusal Kanal’ın bir kez daha hedef alınması herhalde bu şekilde açıklanabilir.
TEOMAN ALİLİ KİMDİR?
Alili 1978 Türkiye doğumlu. İlkokul, ve Lise tahsilini Türkiye’de yaptı. Makedonya doğumlu Türk kökenli bir ailenin çocuğu. Kendini çok iyi yetiştirmiş, en az 4 yabancı dili çok iyi konuşan bir aydın. Uzun süredir Ulusal Kanal’da tamamen gönüllü olarak çalışmakta ve Haber Masası adıyla çok izlenen ve ses getiren bir program yapmaktaydı.
"TEOMAN ALİLİ DERHAL SERBEST BIRAKILSIN"
Türk basını tarihinde görülmemiş bir kuşatma ve saldırı altındadır. 1920’lerin işgal altındaki mütareke basınıyla kıyaslanabilecek bir durum söz konusudur. Ergenekon tertibinden önce operasyon basına yapılmıştır. Bir plan dâhilinde büyük devlet olanakları da seferber edilerek yandaş medya yaratılmıştır.
Diğer yandan muhalif ve vatansever basına, ABD'nin ve iktidarın planlarına direnen basın işte bu tür gözaltı ve tertiplerle sindirilmeye çalışılmaktadır.
Ancak Ulusal Kanal direnecektir. Baskılar bizi yıldıramaz. Biz Namık Kemal’lerin, Abdi İpekçi’lerin, Uğur Mumcu’ların, Ahmet Taner Kışlalıların damarındanız. Gerçekleri açıklamayı daha güçlü olarak sürdüreceğiz.
Basına uzanan eller kırılacaktır. Bu kanunsuz tertipler cezasız kalmayacaktır. Türkiye tarihi bu şekilde ibret örnekleriyle doludur.
Türk basınını ve kamuoyunu göreve çağırıyoruz. Dayanışmaya çağırıyoruz. Saldırıları elbirliğiyle püskürtmeye çağırıyoruz.
Dayanışma başlamıştır. Cuma akşamı Teoman Alili’nin haber sunduğu koltuğa gazeteci Ümit Zileli oturacak ve programı sunacaktır. Bu akşam ise TGS Genel başkanı Ercan İpekçi dayanışma için Haber Masası programında bulunacaktır.
Teoman Alili derhal serbest bırakılmalıdır. "
Atatürk milliyetçiliğinin ırksal, dinsel ayrımının olmadığını, ulus olmanın, millet olmanın ince çizgisini çok iyi analiz etmiş Yahudi asıllı Türk aydınının mektubunu yayınlamış Milliyet yazarı Ali Nail KUBALI.
Özellikle şeriat özlemcisi, dönek solcu, liboş-fetoş, ayrılıkçı Kürtlerin kol kola girip emperyalist çıkarlara hizmet ettiği bu dönemde bu mektup okunmalı. Her asrın başında uğradığımız bu haçlı saldırılarından kurtulmak ve def etmek gerçek bilinçli Türk vatandaşlarımızla olur.
KÜRT AÇILIMI VE RAFAEL SADİ’NİN MEKTUBU!
Ali Nail Kubalı’nın yazısı, milliyet
Değerli okurlarım, Rafael Sadi, Yahudi kökenli bir Türk aydını. O da milyonlarca Türk vatandaşı gibi şimdi gurbetçi. Ve de çok başarılı bir uluslararası işadamı! Kesin tarihini anımsayamayacağım ama 2003-2004’te Türkiye’de en sorumlu ağızların, “Türkiyelilik üst kimliğini kullanalım”, “Kardeşim sen, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ dersen, o da, ‘Ne mutlu Kürtüm diyene’ der!” gibi söylemlere yeni başladığı günlerdeydi. Rafael Sadi benim de zaman zaman yazdığım bir internet yazışma grubuna aşağıdaki “tarihi” mektubu göndermişti.
* * * “(...) Son günlerin en tartışılır konusu olan azınlıklar meselesinde çok dikkatli olunması gerektiğini ve bir tuzağın içine düşmekten ülkenin kurtarılması gerektiği görüşündeyim. Özellikle bu Türk ve Türkiyeli kavramlarının ortalıkta dolaşması kesinlikle gizli bir bölücülük işlemekte, ilginç ve güzel bir mozaik olan Türkiye’nin yapısını kökünden sarsmaya, dengeleri altüst etmeye sebebiyet verebilecek bir durum yaratacak gibi geliyor bana. Ben, ecdadı 1492 yılında İspanya’daki Engizisyon’dan kaçıp Osmanlı Türkiye’sinde kucak açılmış Yahudi dinine mensup bir Türk vatandaşıyım. 1955 yılında doğup 1961 yılında ilkokul 1. sınıfına girdiğim günden itibaren, Türküm, doğruyum, çalışkanım tümceleriyle beynime Türk olduğum kazındı. Bayrağım ve milli marşımın ne olduğu öğretildi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, kurucusu Atatürk‘ün söylediği, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünü okul duvarında, kitabında ve her türlü malzemenin üzerinde öğrenerek, bilinçlendirilerek büyüdüm. Birileri kalkacak ve bana, ‘Yok kardeşim sen Oğuz ve Kayi boylarından, Orta Asya’dan gelmediğin için Türk değil, Türkiyelisin’ diyecek ve ben de, ‘Ha peki haklısınız’ diyeceğim. Hadi canim sende... Ne olacak benim 50 yıllık eğitimim, öğrenimim, ne olacak 26 yaşına gelmiş oğluma, 23 yaşına gelmiş kızıma verdiğim Türk eğitimi, kimliği... Şimdi kalkıp kendilerine, ‘Kusura bakmayın çocuklar, biz Türk değilmişiz, sadece Türkiyeliymişiz’ mi diyeceğim. Bunun adına, milleti bölmek, halkı parçalamak denmez mi? Kimse bana üst kimlik, alt kimlik hikâyeleri anlatmasın. Her birimiz bu ülkede ne olduğumuzu biliyoruz. Dinlerimiz, ırksal veya yöresel farklılıklarımız olabilir ve bu hiçbir zaman bizleri rahatsız etmedi. Şimdi ne oldu da birden bire azınlık sayılacakmışım, benim atalarım kendilerine özel haklar verebilecek azınlık statüsünü Lozan Anlaşması’nda bile kabul etmemişler. ‘Biz Türk vatandaşıyız’ deyip azınlık haklarını ret etmişlerdir. Lütfen dikkat edelim, birileri Türkiye’yle oynamak istiyor. Sizi bilmem, bana, Türk değil de Türkiyeli denmesi rahatsız eder beni...” * * * “Kürt açılımı”nın gündeme geldiği bugünlerde Rafael Sadi‘nin bu ibret dersleri ve uyarılarla dolu mektubunu tekrar yayınlamayı bir vatan sevgisi görevi biliyorum sevgili okurlarım!