19 Ağustos 2009 Çarşamba


İSVEÇ GAZETESİ: İSRAİL, FİLİSTİNLİLERİ ORGANLARI İÇİN ÖLDÜRDÜ
İsveç'te yayınlanan bir gazete, İsrail askerlerinin Filistinlilerin organlarını çalmak için kaçırıp öldürdüğünü yazdı.
İsveç gazetesi Aftonbladet'ta yayınlanan bir haber, İsrail askerlerinin neredeyse hergün gerçekleşen Batı Şeria operasyonları ve gözaltına alınan çocuklar konusunda şok iddialar ortaya attı.
İsveç'in en çok satan sol eğilimli günlük gazetesi Aftonbladet'ta "Oğullarımızın organlarını yağmalıyorlar" başlığı ile verilen haberde, Filistinlilerin "Batı Şeria ve Gazze'den bazı gençlerin İsrail ordusu tarafından tutuklanmalarının ardından cesetlerinin bazı organları eksik olduğu halde ailelerine teslim edildiğini" söyledikleri aktarılıyor.
Haberi hazırlayan Donald Boström, Nablus'lu Halid'in, Ceninli Raad'ın annesinin ve Gazze'den Mahmut ve Nefes'in amcalarının kendisine 'Oğullarımız gönüllü olmayan organ bağışçısı haline getirildiler ve kaybolmalarının ardından birkaç gün içinde cesetlerinin bazı organları eksik olarak bizlere teslim edildi' dediğini" yazdı.
Ailelerin anlattıklarına göre, İsrail askerleri tarafından kaçırılan çocuklar ve gençler öldürülmeden önce organlarını "bağışladıklarına" dair bir belge imzalamak zorunda da bırakılıyor.
Haberde, 2000 yılından bu yana Türkiye, Doğu Avrupa ve Latin Amerika'da yapılan organ nakillerinde kullanılan böbreklerin yarısının İsrail'den yasadışı yollarla elde edildiği, sağlık bakanlığının da bu olaylardan haberi olduğu da iddia ediliyor.
Haberin yazarı Boström, Batı Şeria'da görev yapan BM görevlilerinin de benzer suçlara şahit olduğunu ve kendisine aktardığını yazdı.
Boström'ün makalesinde yakınlarda New Jersey'de keşfedilen suç çetesi arasında bağlantı kuruluyor. Amerika'da büyük bir şok meydana getiren şebeke, aralarında çok sayıda hahamın ve yahudi politikacının da bulunduğu kişilerin, insan böbreği satışında aracılık etmekle itham ediliyorlar.
Boström, ilk Filistin İntifadası zamanında, 1992 yılında gerçekleşen başka bir organ çalma hadisesinden de söz ediyor. Yazara göre İsrail askerleri bu dönemde Nablus'ta taş fırlatan bir Bilal Ahmed Ranian isimli Filistinli genci göğüs, bacak ve karnından vurduktan sonra sevdiklerinin bilmediği bir yere götürdü ve beş gün sonra hastane sargıları içinde ailesine iade etti. Mezar kazılırken Bilal'in açılan göğsünde, naşının midesinden çenesine kadar yarıldığını gösteren izlere rastlandı.
Aftonbladet gazetesindeki haberde, vücudu göğsünden çenesine kadar yarılmış bir cesdin resmi de yayınlandı.
İsveç gazetesinin iddiaları İsrail'de büyük tepkiyle karşılanırken, hem gazete yazarı hem de İsveç "anti-semitik" olmakla suçlandı.
İsveç'teki İsrail büyükelçiliği sözcüsü ise habere cevabın yakında verileceğini söylemekle yetindi.
HAHAMLARIN 'ORGAN TİCARETİ' ABD'Yİ ŞOK ETTİ
ABD'de 10 yıl süren bir operasyonun ardından ortaya çıkarılan organ ticareti ve kara para aklama şebekesi ülkeyi sarstı
ABD'nin New Jersey eyaletinde yolsuzluk, kara para aklama ve insan organı trafiğini soruşturan polis, aralarında yahudi cemaatinin önde gelen isimlerinin de olduğu 40'ı aşkın toplum liderini tutukladı.
Tutuklanan siyasetçi ve dinadamları arasında üç belediye başkanı ve beş haham da var.
Ortaya çıkartılan bir kara para aklama şebekesinde, hahamların işlettiği hayır kurumlarından milyonlarca doların geçtiği iddia ediliyor.
Zanlılardan biri, insan böbreği trafiğinde arabuluculuk ederek muazzam paralar kazanmakla suçlanıyor.
İsviçre, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'e yayılan suçluların kara para aklama, haraç ve organ ticareti alanlarında faaliyet gösterdiği ortaya çıktı.
Washington'daki gazeteci Aaron Katersky, ''Hiçbir şüphe duymayan bazı kişiler böbreklerinden birini 10 bin dolara satmaya ikna ediliyor. Bu böbreği sonra 150 ya da 160 bin dolara ihtiyacı olanlara satıyorlar. Bütün bunlar da din örtüsü altında yapılmış'' dedi.
Soruşturmayı yürüten federal savcı, bu durumun halkın güveninin korkunç bir şekilde kötüye kullanılması olduğunu söyledi.
Operasyonun 10 yıllık bir soruşturmanın parçası olduğunu söyleyen FBI, rüşvetin New Jersey eyaletinde siyasetin dokusuna işlediğini açıkladı.
Bazı kişilerin daha şimdiden hüküm giymesine yol açan 10 yıllık soruşturma sonucu 300 FBI ajanı onlarca farklı yere baskın düzenledi. Soruşturma derinleştikçe olayın boyutlarının daha da büyüyebileceği kaydedildi.
HAHAM ÇETESİNİN TÜRKİYE'DE UZANTISI ÇIKTI
Hahamların organ mafyası kimi organları Türkiye'den temin ettikleri ortaya çıktı.
Amerika'da tarihin en büyük yolsuzluk operasyonu Türkiye'ye de uzandı. Yasadışı organ ticareti yapan hahamların kimi organları Türkiye'den temin ettikleri, balkan ülkelerinde de ameliyatı gerçekleştirdikleri ortaya çıktı. Yılda 3 milyon dolarlık vurgunu ortaya çıkartan gizli tanığın ise tutuklanan hahamın oğlu olduğu ortaya çıktı
Amerika'nın New Jersey Eyaletinde önceki gün yapılan tarihi yolsuzluk operasyonunda 3 belediye başkanı 5 din adamı olmak üzere 44 toplum lideri tutuklanmıştı. 300 FBI mensubunun katıldığı eş zamanlı operasyonların Türkiye'ye kadar uzandığı ortaya çıktı. Yasadışı organ ticareti yapan hahamların organları Türkiye, Kuzey Afrika ülkelerinden 10 bin dolar gibi bir paraya aldıkları ve 160-180 bin dolara pazarladıkları ortaya çıktı. Ameliyatların ise Balkan ülkelerinden birinde yapıldığı belirlendi. Bu arada şebekelerin çökertilmesinde büyük rol oynayan "gizli tanığın" Hahamın oğlu olduğu ortaya çıktı. Haaretz gazetesinin haberine göre Solomon Dwek isimli hahamın oğlu dada dönü kadar çok dindar bir kişilikti. New Jersey'de yaptığı emlakçılık işinde babası Yitzak yolsuzluk yapıp işi batırınca oğılu işsiz kaldı. Yolsuzluklardan geleceği tehlikeye giren Solomon çareyi FBI'a gitmekte buldu. Üç yıl boyunca cemaatin yasadışı işlerini tet tek takip etti ve verdiği ifadeler sonucunda babasını parmaklıklar ardına tıktırdı.
Kaynak: Ajanslar

Hiç kimse kimseyi kandırmaya kalmasın.
Bu Vatan Evletlarının katilleriyle uzlaşmak; demokratik açılım falan değil,emperyalist uşaklığıdır.
Bu ihaneti Türk halkı ve tarih affetmeyecektir.
www.turksolu.org sitesinden alınmıştır.



Türk siyasi hayatının son iki yılına damgasını vuran Ergenekon Davası, ABD ve Avrupa tarafından mercek altına alındı. Washington'daki tanınmış düşünce kuruluşlarından Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu (SAIS) ile İsveç Güvenlik ve Kalkınma Politikaları Enstitüsü tarafından ortaklaşa hazırlattırılan Ergenekon raporu bugün dünyaya duyurulacak. 'Gerçek ile fantezi arasında: Türkiye'nin Ergenekon Soruşturması' isimli 83 sayfalık rapor İngiliz gazeteci Gareth Jenkins tarafından kaleme alındı. Türkiye'de 'derin devlet' kavramının tarihçesiyle başlayan raporda Özel Harp Dairesi, Susurluk ve Şemdinli soruşturmaları, AKP'nin iktidara geliş sürecinde yaşananlar anlatıldıktan sonra Ergenekon soruşturmasının evreleri hakkında detaylı bilgi sunuluyor. Üçüncü İddianame öncesinde yazımı tamamlanan raporda şu analizler yer alıyor:
TOPLUMU İKİYE BÖLDÜ Bu dava Türk toplumunu ikiye böldü: AKP destekçileri, bazı solcular ve Kürt milliyetçileri olmak üzere birinci gruba göre Ergenekon soruşturması 'yüzyılın temizliği', derin devletin yok edilmesi için nihai fırsat. Davayı eleştirenler ki bunlar çoğunlukla AKP muhalifleri ise soruşturmayı siyasi olarak yönlendirilen, AKP'ye yönelik muhalefeti etkisiz kılma çabası diye görüyor. BAŞKA SUÇ KANITLARI Her iki tanımlama da yanlış yönlendirici. İddianamede adı geçen bir kısım sanığın illegal aktivite içinde olduğu, bazı diğerlerinin de eksantrik ve hoş olmayan dünya görüşlerine sahip olduğu yönünde kanıtlar var. Türk ordusunun bazı komutanlarının dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ten memnuniyetsizliği ve hem Özkök'ü hem de AKP hükümetini yerinden etme niyetinde olduğu yönündeki kanıtlar var. Suçlananlar arasında geçmişte 'derin' devletin içinde yer alanlar da var. Ancak hem Ergenekon soruşturması kapsamında suçlananlar hem de polis baskınları sırasında gözaltına alınıp ardından serbest bırakılan insanların çoğunun AKP'ye muhalefet etmenin ötesinde bir suçu varmış gibi gözükmüyor.
Savcılar samimiyetle inanıyor Aslında iddianamede tanımlandığı biçimde bir Ergenekon organizasyonunun mevcut olduğu ya da geçmişte var olduğu yönünde de hiçbir kanıt yok. Sunulan dokümanlar mevcut bir örgütü değil, hipotetik bir örgüt planını tanımlamaktadır. Ergenekon'un mevcudiyetine ilişkin 'kanıt'ların, güvenilmez olduğu açıkça belli olan fantezi tutkunu Tuncay Güney'den gelmesi çok kaygı vericidir. O kadar çelişkiler, spekülasyonlar, söylentiler, mantığa aykırılıklar ve anlamsız tespitler içeriyorlar ki, iki iddianame kendi içinde dahi tutarlı değil. 'Ergenekon' kelimesini ilk kullanan kişi olan Erol Mütercimler de suçlananlar arasında. Bunları söylemekle beraber, Ergenekon iddianamesinin basit bir siyasi fabrikasyon olduğu söylenemez. Savcılık makamının organizasyonun varlığına samimi olarak inandığı konusunda şüphemiz yok. Bu nedenle de iddialara ilişkin bazı çelişkileri ve mantık dışılıkları göremiyor ya da görmek konusunda istekli olmuyor olabilirler. İddianameler çıkarımsal değil izdüşümsel. Yani iddianameler organizasyonun varlığı ön kabulünden geriye doğru giderek alakasız bireyleri, açıklamaları ve davranışları da tek bir büyük komploya bağlama görüntüsü arz ediyor.
HÜKÜMETE ELEŞTİRİ Kanıtlardaki bazı tutarsızlıklar soruşturmayı yürüten makamların sanıklara yönelik suçlamaları güçlendirmek için kanıtları değiştirdiği suçlamalarına yol açtı. Bu suçlamalar temelsiz bulunarak reddedildi. Ancak, kanıt olarak sunulan malzemenin ve özellikle de sanıkların ya da davayı eleştirenlerin telefon konuşmalarının hükümet yanlısı basında yer alması dikkat çekicidir. Türk yasalarına göre yargı kararı olmadan telefon dinlenmesi ve bunların yayınlanması suç teşkil eder. Hükümet dinleme kayıtlarının polis içindeki AKP sempatizanlarıyla ilgisi olduğu iddialarını reddediyor. Ancak bu, dinlenenlerin neden sadece hükümete muhalif isimler olduğunu ve kanun koruyucuların bu yasadışı dinlemeleri neden sorgulamadığını izah etmeye yetmemektedir.
KORKU İKLİMİ Hükümetin hem dinleme kayıtlarının sızmasını önleyememesi, hem de savcıların yeterli delil olmadan şüphelileri evlerinden gözaltına almasına kısıtlama getirememesi kaçınılmaz olarak Türk toplumunun büyük bir bölümünde korku iklimi yaratmıştır. Laik orta-sınıf Türkler, 'bir web sitesinde kaydı çıkabilir' diye telefonda dostlarıyla bile konuşmaya korkar hale gelmiştir. Savcıların tavrı nedeniyle her gün artan sayıda Türk, gece yatağa, 'ertesi sabah şafak vakti bir polis baskınıyla uyanacak mıyım?' kaygısıyla gitmektedir.
Kaçan fırsat Destekçileri bu davayı Türk tarihinin karanlık sayfalarıyla nihai hesaplaşma gibi görüyor olsa da Ergenekon Soruşturması kaçan bir fırsattır. Ergenekon isimli örgütün üyesi olmasalar bile suçlanan isimlerin bazılarının suç teşkil eden faaliyetleri olduğu yönünde kanıt vardır. Ama bu isimler şimdi çok güçlü laik ve aşırı milliyetçi duygulara sahip olmaktan başka suçu olmayan diğer isimlerle bir kefeye konuyorlar. Davanın büyüklüğüne bakılırsa suçlananların hiçbiri, ne suçlu olan birkaç isim, ne de masum olan çoğunluk gerçek adaletle yüzleşemeyecek.
BAĞIMSIZ KOMİSYON Ümraniye'de bulunan mühimmatla başlayan bu tartışma, bağımsız bir 'gerçeği araştırma komisyonu' kurularak hem laikler hem de İslamcıları içerecek biçimde Türklerin yakın tarihleri ile hesaplaşmasını sağlayabilirdi. Ama artık kısa vadede öne çıkacak kaygı, kaçan bu fırsat değil Ergenekon soruşturmasının Türkiye'nin geleceğini nasıl etkileyeceğidir. Korkumuz, bu davanın iddia edildiği gibi Türkiye'de çoğulcu demokrasinin yerleşmesi yönünde büyük bir adım teşkil etmek yerine otoriter tek parti yönetimi doğrultusunda büyük bir adım haline dönüşmesidir.
Neden yazıldı? Raporu hazırlatan SAIS Orta Asya- Kafkaslar Enstitüsü Direktörü ve aynı zamanda İsveç Güvenlik ve Kalkınma Politikaları Direktörü Svante Cornell, 'Türkiye'yi meşgul eden en önemli mesele olmasına rağmen bu soruşturma üzerinde ne Türkçe ne de İngilizce hiçbir ciddi analiz yapılmadı. O nedenle bu raporu hazırlattık. Kimseden bu rapor için bir maddi destek almadık. Jenkins'in raporu yazmasını hem ordu hem de Siyasi İslam üzerine kitapları olduğu için iki tarafı da iyi anlayacağı için tercih ettik' dedi. Cornell bugün internetten yayımlayacakları raporu kitap olarak da basıp ABD, Avrupa ve Türkiye'de dağıtımını yapacaklarını kaydetti.

RAPORUN TAMAMINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN...