BİR ABD PROJESİ OLARAK AKP
MERDAN YANARDAĞ
"AKP, Washington tarafından geliştirilen ve merkezinde "Ilımlı İslam" siyasetinin bulunduğu Büyük Ortadoğu Projesi'nin stratejik bir ürünüdür. Üstelik tasarlanmış, planlanmış ve sınırları çizilmiş bir projedir. Doğunun kalbine sokulmuş bir Truva Atı'dır."
"AKP; ABD tarafından geliştirilen "Büyük Ortadoğu Projesi" ve "ılımlı İslam" siyasetinin bir ürünü, Washington'da tasarlanmış ve Ankara'da yürürlüğe konulmuş politik bir projedir."
Fuller, 2000 yılında Türkiye hakkında yaptığı "şaşırtıcı" bir yorumda aynen şunları söylüyor:
"Türkiye, yakın bir gelecekte iki partili bir temsil sistemine gebe... Kökleri geçmişe dayanan ekonomik kriz, iktidardaki koalisyon (Bülent Ecevit liderliğindeki 57. Hükümet'ten söz ediyor) partilerinde büyük deprem yaratacak. Fazilet Partisi'nden kopan bir grup ılımlı İslamcı, geniş tabanlı bir siyasi oluşuma gidecek. Bazı etkin siyasetçiler, partilerinden istifa ederek bu yeni oluşuma katılacak. Yeni oluşum kartopu gibi büyüyüp gelişecek. Türkiye'de yakın gelecekte ılımlı islamcılar iktidara gelecek. Ilımlı İslamcıların yanında İslami söylemlere ters düşmeyen ılımlı sol bir parti de Meclis'e sokulacak."
(Akt. Prof. Dr. Ümit Özdağ, Yeniçağ gazetesi, 29.4.2004)
Ne demeli?
Yukarıdaki satırlar bir "analiz" olmanın çok ötesine geçmiyor mu?
Fuller, sizce de tasarlanmış, bağlantıları kurulmuş ve bir ihtiyat payı bile bırakmaya gerek duymayan kesinlikteki bilgilerden (buraya dikkat, 2000 yılından söz ediyoruz) hareket etmiyor mu?
Eğer Fuller bir falcı değilse, yeryüzünde bu kesinlik ve şaşmazlıkla ortaya konulan başka bir siyaset öngörüsünün örneği var mı?
Çünkü bu öngörüdeki her şey neredeyse gerçekleşmiş durumda."
"Zamanın AB Dönem Başkanı ve Hollanda'nın Dışişleri Bakanı Bernard Bot, 25 Aralık 2004 tarihli The Washington Times gazetesinde yazdığı yazıda, Türkiye'nin Avrupa için neden gerekli olduğunu şaşırtıcı bir açıklıkla şu şekilde yazıyordu:
"AB, Türkiye'nin üyeliği sayesinde Suriye, Irak, Ermenistan ve Kafkaslara sınırdaş olacak. Avrupa ve Büyük Ortadoğu birbirine
coğrafi olarak yakınlaşacak.(...)Türkiye'nin katılımı AB'nin terörle mücadeleye yönelik siyasi ve askeri kapasitesini de güçlendirecek ve uluslararası barışı ve istikrarı ileriye taşıyacak. ABD, Avrupa'dan, küresel güvenlik yükünü daha fazla paylaşmasını isterken haklı. İşte, Türkiye'nin güçlü ordusunun yardımıyla, AB bu yükü daha fazla omuzlayacak. Türkiye'nin Afganistan'daki NATO operasyonlarında oynadığı rol, potansiyelini gösterir nitelikte."
(Bernard Bot, The Washington Times, 21.12.2004)
Bu değerlendirme üzerine daha fazla söz söylemeye gerek var mı bilmiyorum. Demokrasi, insan hakları filan, artık asıl amacı gizlemiyor bile. Anlaşılan, gizlemek gibi bir niyetleri de yok. Ancak, Avrupa'nın üstünde küçük bir "soru"nun çengeli hâlâ asılı durmaya devam ediyor; Türkiye
ABD'nin Truva Atı olabilir mi?"
"Türkiye'nin son 15–20 yılına damgasını vuran "demokrasi" ve "insan hakları" mücadelesi sınıfsal, politik, ideolojik ve felsefi bağlamından koparak, çoğu kez karşıtına hizmet eden soyut bir 'Voltaire'cilik halini almaya başladı."
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."