6 Temmuz 2009 Pazartesi


93 sene yaşamayı haketmiyordun.Ama hayat herzaman adil değil.Bazılarına torpil geçiyor.Ölünün arkasından bizim kültürümüzde konuşulmaz ama sen öyle bir adamsınki kendimi zor tutuyorum.sana sadece "Allah rahmet eylesin" demiyorum.10 yaşını görememiş,hatta doğamamış nice yavrucağıza ayıp olur.Seni zebanilerin kucağına giderken dünyaya,insanlığa yaptıklarının işareti olarak cebine şu resimleri koymak isterdim.


Robert McNamara öldü

Soğuk Savaş döneminde ABD'nin nükleer politikasının temellerini atan, Vietman Savaşı sorumlusu ABD eski Savunma Bakanı Robert McNamara öldü.

9 Haziran 1916'da doğan McNamara, ABD'nin 8. Savunma Bakanı oldu. McNamara 1961'den 1968 yılına kadar Vietnam Savaşı sorumlusu olarak görev aldı.
Amerika’nın eski savunma bakanlarından Robert McNamara 93 yaşında Washington’da öldü. McNamara, Vietnam Savaşı’nın mimarı olarak biliniyordu. 1961 yılında Kennedy yönetiminde savunma bakanlığına getirilen Robert McNamara, bu görevine Kennedy öldükten sonra, Lyndon Johnson döneminde de devam etti. McNamara’nın Vietnam’da Komünizm’in yayılmasını önleme yönündeki başarısız çabaları, savaşın da “McNamara’nın Savaşı” diye adlandırılmasına yol açmıştı. Robert McNamara, sonraki yıllarda savaştaki hatalarını da kabul etti. McNamara, Kuzey Vietnam’ın geniş çaplı bombardımanının bir işe yaramayacağını bilmesine rağmen bu operasyonları durdurmak için bir girişimde bulunmadı. Robert McNamara savunma bakanlığı dışında, Ford şirketi ve Dünya Bankası’nın başkanlıklarında bulundu.

VİETNAM SAVAŞI

Bu savaşın sebebi Amerika’nın Asya bölgesinde giderek yayılmakta olan komünist rejimden korkmasıydı. Vietnam savaşı alenen ve 1965’te başlayıp 1973 yılı başlarına kadar 8 yıl devam eden, Amerika’nın kuzey Vietnam’la mücadelesi, Amerikan tarihi bakımından olduğu kadar, savaş sonrası milletler arası münasebetlerin gelişmesi açısından da son derece önemli bir hadise teşkil eder. Vietnam savaşı bir süper ülkeni, 17 milyonluk küçücük bir ülkede bataklığa nasıl saplandığının da hikayesidir. Bu aynı zamanda ağır tabiat şartlarından da iyi yararlanan bir gerilla taktiğinin, en mükemmel konvansiyonel silahlar karşısındaki zaferinin de bir ifadesidir. 1861-1865’den beri yani son yüzyıl içerisinde ilk defa amerikan halkı, manasız ve amansız bulduğu bu savaş dolayısıyla federal hükümete karşı başkaldırmıştır. Amerika’nın Vietnam’a bulaşması birdenbire değil, yavaş yavaş gelişen bir politikanın neticesi olarak ortaya çıkmıştır. 1954 Temmuz’unda yapılan Cenevre anlaşmaları ile Laos, Kamboçya, Kuzey ve Güney Vietnam Bağımsız Devletler olmuşlardır. Yalnız Kuzey Vietnam’da Ho Chi Mink liderliğinde bir komünist rejim bulunuyordu. Bu rejimin daha kuzeyinde ise Çin gibi bir komünist dev vardır. Onun da kuzeyinde Sovyet Rusya gibi bir komünist süper devlet bulunuyordu. Meseleye bu açıdan bakınca, Kuzey Vietnam Asya’daki büyük komünist bloğun bir ileri ucu, bir ileri karakolu idi. Bu hali ile de bütün Hindiçini kıtası için muhtemel bir tehdit ve tehlike idi. Bu sebeple Amerika 1954’den sonra Vietnam’da ve genel olarak Hindiçini’de Fransa’nın yerine geçti ve Asya komünist bloğu ile antikomünist Güneydoğu Asya arasında tampon teşkil eden Güney Vietnam ile yakından ilgilenmeye başladı. Güney Vietnam’da 23 Ekim 1955’de yapılan bir referandumda imparator Bao Dai düşürüldü ve yerine Algo Diem geçti. Koyu bir komünist aleyhtarı olan yeni imparatoru Amerika hemen 26 Ekim’de tanıdı ve imparator da ilk günden Amerika’ya dayanma yoluna gitti. 8-10 Mayıs 1957 yılında imparator Amerika’yı ziyaret ederek, yayınlanan demeçte komünizmin yıkıcı faaliyetlerinin gittikçe artmakta olduğuna dikkat çekildi. Diğer taraftan 1954 Cenevre anlaşmalarına göre 1956 yılında yapılacak seçimler ile Kuzey ve Güney Vietnam birleştirilecekti. O zamanki düşünceye göre eğer 1956 yılında seçimler yapılırsa Güney Vietnam’da da Ho Chi Mink seçimleri kazanabilirdi. Bunu bildiği için Güney Vietnam İmparatoru Diem seçimlere yanaşmadı. Amerika’da Diem’i destekledi. Ho Chi Mink 1957 yılına kadar bekledi fakat Diem’in seçime yanaşmadığını görünce, Diem hükümetini devirmek için Güney Vietnam’daki Viet Kong vasıtası ile yoğun terörist faaliyetlerine ve gerilla mücadelelerine girişti. Viet Kong’un Güney Vietnam’da yarattığı huzursuzluk o derece ciddi bir hal aldı ki, Başkan Eisenhower 4 Nisan 1959’da yaptığı bir konuşmada 12 milyon nüfuslu Güney Vietnam’ın komünist kontrolü altına girmesinin 150 milyonluk bir bölgeyi tehlikeye sokacağını, Amerika için ve hürriyet için yıkıcı bir gelişmeyi başlatacağını, bundan dolayı Amerika’nın kendi menfaatleri ve güvenliği için Güney Vietnam’a ekonomik ve askeri yardım yapması gerektiğini söylüyordu. Amerika’nın Kuzey Vietnam’a bulaşması böyle başladı. Başkan Eisenhower 1960 Kasım’ında görevden alında ve Kennedy başkanlık seçimlerini kazandı. Bu sırada Amerika’nın Güney Vietnam’da 1000 askeri danışmanı bulunuyordu. Amerika’nın yeni başkanı Kennedy 20 Ocak 1961’de görevine resmen başladığı zaman Viet Kong’un faaliyetleri ile Güney Vietnam’da durum daha da kötüleşmişti. Bu sebeple Kennedy Başkan Yardımcısı Johnson’u, durumu yerinde incelemek üzere Güney Vietnam’a gönderdi. Kennedy iki baskı arasında kalmıştır. Askerlere göre Güney Vietnam’a Amerikan askeri gönderilmeliydi. Dışişleri Bakanlığı ise bu fikrin tehlikeli olabileceğini düşünüyordu. Çelişkide kalan Kennedy danışma sayısını arttırdı. 1963 Kasım’ında bir suikaste kurban gittiğinde danışman sayısı 17.000’i bulmuştu. Fakat bu meseleye çare olmadı. Öte yandan Güney Vietnam’da Diem’in diktatörlüğü her geçen gün çekilmez hale gelmişti. Diem 1963 yılında iktidardan düşürüldü ve yerine General Von Mink başkanlığında bir askeri konsey geçti. Kennedy’nin öldürülmesinden sonra ise Anayasa gereği yerine Başkan Yardımcısı Johnson geçti. Johnson ile birlikte Amerika fiilen savaşa bulaştı. 2 Ağustos 1964 günü Tonkin Körfezinde Amerikan donanması Kuzey Vietnam gemilerinin saldırısına uğradı. Amerikan donanması saldırıları püskürtmekle ve iki Vietmink gemisini batırmakla hukuken Vietmink Amerika’ya saldırıda bulunmuş oldu. Böylece başkan Johnson Kongreye gönderdiği mesajla bu saldırılara karşı koymakta, asker çıkarmak dahil bütün yetkilerin Başkan’a verilmesini istedi. 10 Ağustos’ta ise başkana bu yetki verildi. Amerika’nın bu kararlılığı Vietmink’in cesaretini kırmak yerine güneydeki faaliyetlerini daha da arttırdı. 1965 Şubat’ından itibaren Kuzey Vietnam’ı bombalamaya başladılar. Özellikle askeri hedefler bombardıman ediliyordu. Çünkü gerillaların gücünü kaynağından yok etmek istiyorlardı. Bu hareket 3 yıl sürecektir. Fakat istenen netice alınamadı. Ho Chi Mink Amerika’nın havadan yaptığı saldırılara karada kendi baskısını artırarak cevap verdi. Böylece güneye daha çok girildi. 1965 Mayıs’ında Güney Vietnam’a 80.000 asker gönderildi. Vietnam’a asker gönderilmesi Amerika’nın kendi içinde büyük çalkantıya sebep oldu. Amerikan askerleri ölmeye başlayınca kamuoyunda tepkiler artmaya başladı. Amerika Güneydoğu Asya ile Pasifik’i kendi milli menfaatlerinin ve güvenliğinin hayati bölgesi olarak kabul ediyordu. Kuzey Vietnam’a da Çin açısından bakıyor ve Çin’in bir uzantısı olarak görüyordu. Vietnam’ın yüzlerce yıl Çin hakimiyeti altında yaşamış olmasını ayrıca Çin Vietnam’a hakim olduğu takdirde bölgede yaşayan geniş Çin azınlıklarını da harekete geçirebileceğini de unutamazdı. Bununla birlikte Başkan John bir yandan savaşta tırmanmaya giderken bir yandan da barış teşebbüslerini eksik etmiyordu. 1965 Mayıs’ında Paris’te Vietnam ve Amerika arasında barış görüşmeleri başladı. Daha sonra 31 Ekim 1965 tarihinde bombardıman durduruldu. Bu arada Amerika’ya yeni bir Başkan seçildi. Nixon seçimleri kazanınca Dışişleri Bakanı ile Vietnam politikasına yeni bir şekil verdiler. Böylece Amerika askerini yavaş yavaş geri çekerken bir yandan Kuzey Vietnam’ı bombalamayı daha da arttırdı. Sebep Kuzey Vietnam’ı barışa zorlamaktı.Nixon Amerika’yı Vietnam bataklığından çıkarmayı amaçlıyordu. Böylece Pasifik bölgesine yaptığı bir gezide bundan sonra Amerika’yı Vietnam örneği bir savaşa sürüklemeyeceklerini ilan etti. Müttefiklerine Amerikan askeriyle değil ekonomik ve askeri yardımla destek olacaklarını belirtti. Bu da Eisonhower Doktirininin tam tersiydi. Çünkü Eisonhower asker yardımı yanlısıydı. Ancak 1972 yılında Çin ve Amerika münasebetlerinin olumlu yönde değişmesi Ho Chi Mink’i endişelendirdi. Yalnız kalmak düşüncesi, Amerika saldırısının sonucunda Vietnam’da oluşan tahribatla birlikte savaş sona erdi. Amerika’ya 55.000 askerin ölümüne mal olan Vietnam barışı 27 ocak 1973’te Paris’te imzalandı. Bu barış sonunda Kuzey ve Güney Vietnam halkının kaderini kendisinin belirlemesi ve istediği siyasi rejime kendisinin karar vermesine müdahale edilmeyecekti. Ayrıca Kuzey Vietnam’ın savaş sonunda uğradığı tahribatı düzeltmek için Amerika’nın yardım etmesine karar verildi. Fakat bu barış 22 ay devam etti. Bu süre sonunda Güney Vietnam komünistlerin eline geçti. Amerika Güney Vietnam’a yardımlarını azaltmıştı. Bu şartlardan yararlanan Kuzey Vietnam en son 30 Nisan 1975’te başkent Saygon’u ele geçirerek, 30 yıllık bir mücadeleden sonra Vietnam’ın bütününün komünist rejimin altına girmesine sebep oldu.

DÜNYA SİLAH TİCARETİNİN %30 YAHUDİLERİN ELİNDE/%10 SA İSRAİL'Lİ:ABRAHAM BURG

Bu yazıyı çok dikkatli okuyun.

Biz söylersek anlaşılmıyor. İsrail’i İsrail’in en yüksek mertebelerine gelmiş, içinde insanlık onuru olan ferdinden okuyun.

Belki o zaman coğrafyamızda ve ülkemizde olan biteni anlamanız kolaylaşır.

Unutmayın:

Emperyalizm=Siyonizm

Emperyalizmin coğrafyamız ayağı İSRAİL’dir.

Türkiye’de at koşturan,kargaşa çıkaran,halkı ayrıştıran,terörü destekleyen,faili meçhul cinayetler işleyen ve işleten,entrikalar ve ayak oyunlarıyla kendine yakın kişileri iktidar yapan ve ülkemizi iliklerine kadar sömüren mossad-cia dır.

Ama bu kan emicilerin yaptıklarından rahatsız olan gerçek evrensel entelektüel aydınları da var. İşte ABRAHAM BURG böyle biri.

Bizim aydın geçinen satılık zibidiler kendi ülkelerine ihanet ederken emperyalizmden nemalanıyor. Gerçek aydınlar ise emperyalist katiller kendi ülkeleri, soydaşları olmasına rağmen savaş açabiliyor. Aydın olmak budur işte.

ABRAHAM BURG: İSRAİL BİR ŞEYTANDIR!

Knesset’in eski başkanı Abraham Burg, Tel Aviv’de düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmasında İsrail’i ırkçı ve faşist uygulamaları nedeniyle şeytana benzetti.

Hamza Muhammed / TİMETURK Knesset’in eski başkanı Abraham Burg, Dün İsrail Sikui Kurumunun “Kaygılar Konumlar ve Çatışmaya Etkisi” ismiyle düzenlediği konferansta yaptığı konuşmasında İsrail’i ırkçı ve faşist uygulamaları nedeniyle şeytana benzetti. İsrail’in yargı organı Knesset’in eski başkanı ve Hitler’i Yenmek isimli; İsrail’de büyük eleştirilere yol açan kitabın yazarı Abraham Burg, İsrail’i ırkçılık ve faşizmle suçladı. Burg, İsrail’in kendisinden başkalarına gösterdiği tavrını da İsrail topluluğu anısına ve kendilerine verdikleri söze ihanet olarak değerlendirdi. Galilee Şehri’ndeki Misgav’daki konuşması esnasında Burg İsrail’in Yahudi meselesini çözmeye kalktığını ancak hala geçmişe takılıp kaldığını, diğerleriyle ilişkilerini İsraillilerin çevrelerinden korkuları üzerine ve sanki 19. yüzyılda Avrupa’da yaşıyormuşçasına kurduğunu açıkladı. İçişleri bakanlığı, Knesset başkanlığı gibi prestijli konumlarda görev yapmış olan Burg, İsrail’in Yahudilerin topraksız halk olduğu ve halkı olmayan toprak istediği görüşü üzerine yaşadığını ifade etti. TARİHİ KAYGILAR Burg, Benyamin Netanyahu’nun sonunda kendisinden öncekiler; Ariel Şaron, Ehut Olmert ve İshak Rabin gibi bahsedilen stratejide bir hatayı teşhis ettiğine işaret ettikten sonra şöyle devam etti; “Siyonistler Filistin’in bir seçenek olduğuna inandı ve Yahudilerin büyük kısmı Avrupa’dan Amerika’ya göç etti. Sonra da ülke Yahudiler için kaygılarını dile getirdikleri ve sığındıkları bir yer haline geldi. Gerçeğini de özünü de değiştirmedi”. Burg, İsrailli politikaların tarihi ve güncel kaygılardan kaynaklandığını, İsrail’in felaket (Nekbe) karşılığında felaket şoklar yarışmasının öncülüğünü yaptığını vurgulayarak bunun da eski hükümet başkanı Menachem Begin’e kabaca Beyrut’u bombalaması hakkında sorulduğunda “kendimi Hitler’in hendeğini bombalar gibi hissediyorum” dediğini hatırlattı. Burg, Oslo Anlaşmasının başta halkın çoğunluğunun desteklemesine karşın çatışma gayrimenkul çatışması olmadığı halde müzakerelere gayrimenkul anlaşması gibi bakılması ve bunun gibi başka nedenlerle başarısız kaldığını belirtti. Ardından da şöyle dedi; “gerek zorla gerek gönüllü olsun müzakerelerin bir sonraki turunun her iki tarafın da şoklarıyla, kaygılarıyla ve haklı acılarıyla diğer tarafı tanıyarak başlaması gerekir”. Burg, orada bazılarından Siyonizm’in sorumlu tutulduğu Filistinli gerçek acıların varlığına ve bu acıların inkar edilmemesi gerektiğine dikkat çekti. Burg şöyle dedi; “Siyasi ihtiyaçlar için Yahudi şokunun kullanıldığı bir ülkede yaşamak gayem değil. Bugünkü İsrail siyasetleri Yahudi topluluğu anısına ve başkalarına kendilerine davranıldığı gibi davranmayacaklarına dair verdikleri söze ihanettir”. IRKÇI VE FAŞİST Abraham Burg, İsrail’in tüm vatandaşlarının devleti olması gerektiğine, Yahudi karakterinin demokrasi sıfatını yıkmasının akıl dışı bir durum olduğuna işaret etti. Burg şöyle devam etti; “ırkçılık, faşizm ve radikal milliyetçilik İsrail’i egemenliği altına almış durumdadır ve demokrasi sıfatını inkar etmektedir. Bu nedenle şokun tekelleştirilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir ve felaketin sadece Yahudilerin değil aksine ister İsrail’de ister Darfur’da olsun diğerlerinin de başına gelmemesi için çalışmalıyız”. Burg kendisini İsrail’in şeytanlığıyla suçlayanlara da; “şeytan, ülkenin içinde ırkçılık, ayrımcılık ve faşistlik yapmaya çalışmaktadır. Kirli çamaşırlarımızı ortaya sermemizde bir sorun yok. Bunu yapmazsak yıkama tamamlanmaz ve kirlilik durumu ile pis kokuya maruz kalırız”. Burg ayrıca “otur ve hiçbir şey yapma” ideolojisinin yayılması gölgesinde İsrailli yalan sanatının parladığını, her şeyin güzel ve parlak olduğu iddialarının hakikatin görünmesini engelleyemeyeceğini bu hakikatin de dünyadaki silah tüccarlarının %30’unun Yahudi, bunların %10’unun da İsrailli olduğunu söyledi. Avraham Burg, bunun sözü edilen şeytanın işi olduğuna işaret ederek; “orada iyi şeyler de kötü de şeyler var” dedi. KÜSTAHLIK İsrailli pilotların seneler önce F-16 uçaklarıyla Auschwitz Nazi Toplama kampının kalıntıları üzerinde uçuşlar yapmasının kibirlilik ve İsrail küstahlığından başka bir şey olmadığını söyledi. Bu küstahlığın kendilerini Lübnan ve Gazze’ye boyun eğdirme girişiminde kendilerine başarısızlık getirdiğine dikkat çeken Burg; “hiçbir uçak güven, saygı kazanılmasını ve başkalarının tanınmasını sağlayamaz” dedi. Avraham Burg 2007 yılında yayınlanan “Hitler’i Yenmek” isimli kitabı nedeniyle geniş çaplı İsrailli eleştirilere maruz kalmaktadır. Burg kitabında şöyle demişti; “Yahudilerden bir kısmının kurtulması felaketin gördüğü mucizede saklı değil. Aksine diğer taraftan insani çevreler onların ve insanlığın onurunun kurtulmasında ortak oldu. Acaba bizim de Nablus’ta ya da Sahnin’deki Filistinlilerle ilişkimizde böyle çevreler var mı?”.

AKP'NİN GİZLİ SAKLI/ENTRİKASIZ İŞİ YOK

Bakın eski haberlere bir göz atalım ve gündemde olan çok önemli bir konu hakkında bir görüş sahibi olalım. Eski Cumhur Başkanımız Ahmet Nejdet SEZER’in emekliliğinden sonra her şeyin ne kadar karıştığını, allak bullak olduğunu hepimiz gördük. Şimdi ise SEZER’in engellediği her şey yapılıyor. Neden? Dersiniz.

Gizli hesaplar, entrikalarlarla dolu bir siyaset güden AKP’nin amacı nedir?

Felsefem şu: Hayat AYRINTILARDA SAKLIDIR. Geneli herkes bilir.

Genel bilgi bazen bazı şeyleri saklamak içinde ortaya atılır.Fakat ayrıntılarda gizli olanlar hiçbir zaman gizlenemez.Doğru bir analizle gerçekler anlaşılabilri.

Hayal kurmak istemiyorsak AYRINTILARA bakmalıyız.

Buyurun ayrıntılara birlikte bakalım.

YENİ MÜSTEŞAR KİM OLACAK?

Dışişleri Müsteşarı Ertuğrul Apakan Newyork'taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği'ne atandı. Apakan'dan boşalan Müsteşarlık için Ortadoğu'dan sorumlu Müsteşar Yardımcısı Feridun Sinirlioğlu'nun yanı sıra bir diğer müsteşar yardımcısı Ecvet Tezcan'ın adı geçiyor. Tezcan'ın önemli bir özelliği Barzani destekçisi olması.

Dışişleri Bakanlığı'nda Müsteşarlık başta olmak üzere üst düzey kadrolarda görev değişiklikleri gündemde. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Apakan New York'taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği'ne atandı. Bakanlar Kurulu tarafından 29 Haziran'da alınan karar Abdullah Gül'ün onaylamasının ardından Resmi Gazete'de yayımlandı.

Apakan'dan boşalan müsteşarlığa kimin getirileceği Ankara'da tartışılıyor. Müsteşarlık görevi için Ortadoğu'dan sorumlu Müsteşar Yardımcısı Feridun Sinirlioğlu'nun yanı sıra bir diğer müsteşar yardımcısı Ecvet Tezcan'ın adı geçiyor. Tezcan'ın Barzani ile iyi ilişkiler içinde olması dikkat çekiyor. Tezcan, Dışişleri Bakanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı olduğu dönemde başkanlık ettiği bir heyetle birlikte Barzani'yi ziyaret etmiş ve Barzani'ye övgüler düzmüştü. Tezcan 24 Mayıs 2003 tarihinde Barzani'yle yaptığı görüşmede şöyle konuşmuştu: "Hakikaten övgüyle ifade edildiği gibi Irak'ın bu bölgesinde 11 yıldır ve onun liderliğinde özgürlük ve demokrasi yaşanıyordu. KDP'nin bu tecrübesiyle çok iyi katkılarda bulunacağını ve Irak'taki diğer bütün insanlarıyla birlikte yeni bir Irak kuracağını biliyor ve bekliyoruz". Tezcan daha önce müsteşar yardımcılığı görevine atanmak istenmiş ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer veto etmişti. Tezcan, Abdullah Gül'ün göreve gelmesinden sonra geçen yıl müsteşar yardımcısı yapıldı. Tezcan'ın adı 2006 yılında Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği için de geçmişti. AKP'nin üst düzey göreve atamak istediği bir başka kişi de Abdullah Gül'ün yakın arkadaşı Fehmi Koru'nun kardeşi Naci Koru. Naci Koru personel ve idari atamalardan sorumlu Müsteşar Yardımcısı yapılmak isteniyor.

SEZER'İN TAVRI MGK'YI KİLİTLEDİ

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Büyükelçi Yiğit Alpogan'ın boşaltacağı MGK Genel Sekreterliği'ne yapılacak atamaya onay vermemesi, MGK Genel Sekreterliği'nin üç yıl sonra "vekaleten de olsa" yeniden askere teslim edilmesini gündeme getirdi.

YENİ ŞAFAK İNTERNET Hürriyet Gazetesi'nin internet sitesindeki habere göre, Hükümet MGK Genel Sekreterliğine Varşova Büyükelçisi Ecvet Tezcan'ı atamak istiyor. Ancak Cumhurbaşkanı Sezer bu isme karşı çıkıyor. Sebebi ise, Tezcan'ın 1997 yılında vefat eden ve Aydınlar Ocağı ile yakın ilişki içinde olduğu bilinen kayınpederi Prof.Dr.Ayhan Songar nedeniyle, bu isme karşı çıktı. Sezer'in, MGK Genel Sekreterliği'ne Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik'in getirilmesi önerisini de, hükümet kabul etmedi.

Habere göre, MGK Genel Sekreterliğine, MGK Genel Sekreter Yardımcısı Tümgeneral Orhan Akbaş'ın getirilmesi düşünülüyor. Bu gerçekleştiğinde 2004'den bu yana sivilleşmiş olan MGK Genel Sekreterliği'nin başına üç yıl aradan sonra vekaletenden de olsa bir asker geçmiş olacak.

21.05.2007

DEVLETİN ZİRVESİNDE MGK GERGİNLİĞİ

06 Kasım 2006 Pazartesi

Başbakan Erdoğan ve Sezer arasında MGK Genel Sekreterliği ile ilgili kriz çıktı

MGK Genel Sekreterlik makamına düşünülen Varşova Büyükelçisi Ecvet Tezcan ile ilgili Çankaya Köşkü'nde rahatsızlık olduğu ortaya çıktı. Sezer, İrtemçelik'i önerdi. Türkiye'nin en kritik görevlerinden Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ile ilgili devletin zirvesinde ciddi bir kriz yaşanıyor. Son olarak, MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın Büyükelçiler kararnamesiyle Londra'ya tayin edilmesinin ardından bu önemli makama kimin getirileceği konusu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in sürpriz tavrı nedeni ile tam bir muammaya dönüştü. Geçen hafta MGK Genel Sekreterlik makamına düşünülen hatta bazı haberlerde kararnamesi bile çıktığı iddia edilen Varşova Büyükelçisi Ecvet Tezcan ile ilgili Köşk'te ciddi bir rahatsızlık olduğu ortaya çıktı. Geçen hafta Sabah'taki 'Protokol Yolu' köşemizde, Tezcan'ın yerine de Avrupa'nın en önemli merkezlerinden birinde görev yapan tanınmış bir büyükelçinin istendiği iddiasının ortalıkta dolaştığını belirtmiştik. Öyle olduğu netleşti. Çünkü resmi görüşmede kendisine teklif edilen Tezcan ismine pek sıcak bakmayan Sezer, sürpriz bir çıkışla Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi ve eski AB'den sorumlu Devlet eski Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik'in MGK Genel Sekreteri yapılmasını istedi. SEZER'İN, TEZCAN'A KARŞI ÇIKMASININ ARDINDA BAZI AKRABALIK BAĞLARI OLDUĞU İDDİALAR VAR.

(yukarıdaki cümleye dikkat edin)

Türk diplomasisinde 42 yaşında en genç büyükelçi olan isimlerden biri unvanına sahip İrtemçelik, aynı zamanda yakın arkadaşı Mesut Yılmaz'ın ANAP listesinden milletvekili olarak Meclis'te bir dönem görev yapmıştı. İrtemçelik, Bülent Ecevit ile AB başta olmak üzere anlaşmazlıklar nedeni ile kabinedeki bakanlık görevinden istifa etmişti. Alınan bilgiye göre, İrtemçelik teklifi karşısında hükümetin tavrı Ecvet Tezcan üzerinde ısrar etmek olacak.Hatta Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı ile ikna amacı ile bir özel görüşme planladığı konuşuluyor. Ancak, Cumhurbaşkanı çizgisinden vazgeçmezse durum karmaşık bir hal alacak. Çünkü hükümet de Tezcan ile ilgili ısrarını sürdürecek. Hükümetten bazı isimlere göre tek bir yol kalıyor. Hiç olmazsa, halen görevdeki Yiğit Alpogan ile yola devam etmek. Kısacası devletin zirvesinde MGK ile ilgili işler karışıyor. Haber:Metehan DEMİR Kaynak: www.sabah.com.tr