14 Nisan 2009 Salı


SESİMİ ÇIKARMADIM


Nazi Almanya’sında papaz Martin Niemöller’in günlüğünden:

“ÖNCE SOSYALİSTLERİ TOPLADILAR, SESİMİ ÇIKARMADIM; ÇÜNKÜ BEN SOSYALİST DEĞİLDİM. SONRA SENDİKACILARI TOPLADILAR, SESİMİ ÇIKARMADIM; ÇÜNKÜ SENDİKACI DEĞİLDİM. SONRA YAHUDİLERİ TOPLADILAR, SESİMİ ÇIKARMADIM; ÇÜNKÜ YAHUDİ DEĞİLDİM. SONRA BENİ ALMAYA GELDİLER; BENİM İÇİN SESİNİ ÇIKARACAK KİMSE KALMAMIŞTI.”


Yukarıdaki söylemi güncelleştirip, bugünkü durumumuza şöyle dönüştürdüm.



Önce Petkim, Tüpraş, Seka, Sümerbank ve Tekel başta olmak üzere tüm yer altı ve yer üstü varlıklarımızı yok pahasına toplayıp götürdüler, sesimi çıkarmadım. Çünkü, ‘Özelleştirmenin güzelleştirme’ olduğu yalanına inanmıştım.

Sonra AB ülkelerine gümrük duvarlarımızı indirdiler, yalnız sanayi ürünleri değil, yediğimiz, içtiğimiz, etimiz, sütümüz, buğdayımız ve yoğurdumuz da dışarıdan gelmeye başladı, sesimi çıkarmadım. Çünkü, ‘dışa açılma’ ve ‘küreselleşme’ söylemlerine kanmıştım.

Sonra tohumumuzu da elimizden aldılar, genetiği değiştirilmiş, içine kim bilir ne tür hastalıklar yerleştirilmiş kısır tohumları Hollanda’dan ve Siyonist İsrail’den almaya başladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü, devletin en tepesindeki sorumlu kişinin de bu uygulamayı onaylamasına aldanmıştım.

Sonra milyonlarca işsizi ve sokaklarda yatan evsizleri olan Hıristiyan AB, bizim Sivil Toplum Örgütlerimize, Belediyelerimize, Üniversitelerimize ve Medyamıza bol keseden Avro’yu hibe olarak dağıtmaya başladı. Bize karşı açıkça düşmanlık duyguları besleyenlerin ve bizi hiçbir zaman aralarına almayacaklarını en yetkili ağızlarından duyuranların neden bizlere karşılıksız para verdiğini sorgulamadım, kim kime karşılıksız para verir diye sormadım. Çünkü, bu hibeleri cebe indiren Truva Atlarının hiç utanmadan uydurduğu, ‘bu hibeler içinde Devletimizin de katkısı var’ yalanına inanmıştım.

Sonra vatan topraklarımızın yabancılara satışı başladı; Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılar ve Siyonistler en verimli tarım topraklarımızı göz göre ele geçirdiler, ‘Toprak Vatandır Satılamaz’ diye isyan etmedim. Çünkü, bütün bunların ‘demokrasi’, ‘azınlık haklarına saygı’ ve ‘Uygar Batı’yla bütünleşme’ gereği olduğunu söyleyenlerin çıkardığı, kulakları patlatan uğultudan ürkmüştüm.

En sonunda, ‘Ne ABD ne AB, Tam Bağımsız Türkiye’ diye haykırınca beni almaya geldiler; ancak benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.


Yılmaz Dikbaş

14 Nisan 2009