7 Mart 2010 Pazar

YALANDAN KİM ÖLMÜŞ?



Yahudi lobilerinin taktiğini hala bilmeyen var mı dünyada?
Biri destekler, biri karşı geliyor görünür.
Hatta meşhur sözleri “x Yahudileri temsil etmiyor” dur. Ama bu x durmadan değişir. Siyonist çıkarlara tepki oluşturacak bir olay yapmış; ama aslında mutlaka da yapılması gerekendir ve bu yapılır. Sonra diğer Yahudi lobileri diğerine kızar ve “x Yahudileri temsil etmiyor” derler ve çıkarlar işin içinden.
Şu çok iyi biliniyor ki Ermeniler Yahudilerden tam destek almaktadır. Hatta Ermeni soykırım yalanlarının ortaya çıkması holocaust (Yahudi soykırımı) başarısından sonra ortaya çıkmıştır. Oysa Hitler ne kadar katilse Siyonist İsrail’de o kadar katildir. Ama İsrail katliamları görülmez. İlla da görülecekse ya da görülmüşse bunu ilk dile getiren yediği içtiği ayrı gitmeyen birinin onlara “one minute” demesidir. Böylece Siyonizm’e karşı oluşan tepkide bile İsrail çıkar hanesine kazanç olarak yazılabilir. Dikkat ediniz İsrail’e her kafa tuttuğumuzda İsrail kar etmiştir ve bizden bir şeyler kopartılmıştır. Mayınlı arazimizi İsrail’e 49 yıllığına vermek için yapılan tartışmalar tutun Heron casus uçaklarının akıbetine, Petrol boru hatlarının ucunu İsrail’e uzatma anlaşmasına kadar birçok taviz verilmiştir. Defalarca tv de “BOP eşbaşkanıyım” diyenlerden de başka bir şey beklenmezdi sanırım.
Neden mi?
ABD yönetimin kendisi BOP (Büyük Ortadoğu Projesi),GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) aslında BİP'nin (Büyük İsrail Projesi) proje babalarıdır.Bunun içerisinde dev ve köklü ulus devletlerin parçalanması güdük, yönetimi,sömürüsü kolay devletlerin oluşumu vardır.Kurulması hedeflenen Kürdistan ve kurulu Ermenistan tam bu güdüklerdir.BİP’in sömürüsü olması hedeflenen bu yapıların ikisi de Siyonizm ve İsrail tarafından desteklenmektedir ve bunu sağır sultan bilmektedir.Burada "ABD İsrail değil ki" diyenler çıkabilir.
İsrail ABD’nin müttefiki değildir.
ABD İsrail’in ta kendisidir.
Ama ne yazık ki bunu oradan buradan göçmen gelmiş toplama ABD vatandaşlarının birçoğu dahi bilmezler. Çünkü tüm ekonomisi, para basma yetkisi ve siyaseti, yargısı Siyonistlerin elinde olan ABD kendi halkını da bilinçli olarak cahil, tüketim manyağı obezlere bilinçli olarak çevirmiştir. ABD gerçek zulmü (belli bir zümre dışında) kendi halkı görünenlere de yapmaktadır.
Böylece filmlerle, reklamlarla istediği gibi yönlendirile bilen, hatta filmleri gerçek sanan ve dünyanın birçok ülkesinde neden savaştığını bilmeyen göçmenler sürüsü oluşturmuştur. ABD dünyayı iki yalanla yönetir.
Silah ve filmler. Dünyada hakim para dolar olduğu için ve doları birkaç Siyonist aile karşılıksız basabildiği için ve toplama, cahil ABD halkı bunu devlet bankası sandığından ve tüketim manyağı yapıldığından her yere kolay sürülüp cinayet işletile bilir. 


FBI ve CİA ile direk temasta olan thing tank denilen düşünce kuruluşları aracılığıyla dünyanın her köşesinden satın alınmış, paraya tapan tiplere kendi ülkeleri veya yakın coğrafya hakkında raporlar hazırlattırılıp zayıf noktaları tespit edilir ve gereken gerektiği zaman yapılır. Bu karşılıksız üretilen yeşil dolar hizmetkârlarına da bir sürü süslü ön ekler, kısaltmalar eklenir ve kendi ülkelerinde adam yerine konulması sağlanır. Adam yerine konulan bu hizmetkârların kesinlikle kendi ülkelerinin çıkarlarına olmayan raporları bir haltmış gibi birçok denetimden geçirilir ve medya aracılığıyla hedef ülkeye yollanır. Böyle hedef ülke insanları yapılmak istenen olaya alıştırılmış olur.
Hedef ülkenin siyasi eliti ele geçirilmişse ve hele de iktidar yapılmışsa işler çok daha kolaydır.
Yüzlerce lobi, thing tankların görevi budur.
Hedef ülke dirençli ise yapılanların tam karşısında bir görüntü çizilir. İnkâr edilir, hatta hedef ülkenin yanında görünülür.Ama hepsinde demokrasi,insan hakları,kadın hakları hatta çevre meseleleri kullanılır.
Kısacası yalandan kimse ölmemiştir.
Ve bu yeşil dolar hizmetkarları her görüştendirler.Siyasi İslamcıdır ama yeşil kart almasını Yunan papaz destekler.Hitler'dir ama Yahudi bankerler destekler.
Umarım anlata bilmişimdir.
Aşağıdaki haberi okurken düşününüz.
Ve 19 Eylül 2009 da Ahmet Reyiz Yılmaz'ın şu sözlerine iyi kulak verin.


ABD’Lİ YAHUDİ KURULUŞUNDAN
‘Ermeni tasarısına’ büyük tepki
Amerika’nın önde gelen Yahudi kuruluşlarından JINSA, 4 Mart’ta ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde görüşülecek Ermeni tasarısına karşı çıkılması gerektiğini belirtti.
JINSA tarafından yayımlanan bir yazıda, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni tasarısının Kongre’den geçmesinin; ABD Dışişleri Bakanlığı açısından, Türk-Ermeni ilişkilerinin onarımına yardım teklifinde bulunmayı imkânsız hale getirebileceği ifade edildi.
TÜRK MUSEVİ CEMAATİ:
“Tarihi olayları parlamenterler değil, tarihçiler değerlendirmeli”
ABD Temsilciler Meclisi’nde oylanacak olan Ermeni tasarısı ile ilgili olarak Türk Musevi Cemaati de görüşlerini belirten bir bildiri yayınladı. Cemaatten yapılan açıklamada, tarihi olayların parlamentolar tarafından değerlendirilmesinin gerçekçi olmadığı ve tarafların çıkarlarına hizmet etmediği, bunun ancak tarihçiler tarafından çözümlenebileceği dile getirildi. Açıklamada, “Söz konusu tasarının komisyonda kabul görmesi durumunda, Türkiye-ABD ilişkilerinin zedeleneceği ve bu durumun Türkiye-Ermenistan ilişkilerine de hiçbir katkı sağlamayacağı görüşünü taşımaktayız” ifadesi kullanıldı.




"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
YANİ DİYOR Kİ
CİA’nın düşünce kuruluşu; onların değimiyle think tankı Stratfor ÖZETLE diyor ki:
“BEN Irak’tan çekildiğimde pkk’nın ve dansöz kardeşlerin bitarafını etnik çatışmalardan Türkiye koruyacaktır” diyor.
“BEN bataklıktaN defolup gidiyorum. Benim yerimi Türkiye alacak” diyor.
“BEN Irak’tan tüyünce İran bölgede rahat durmaz, İran’a karşı çıkarlarımı Türkiye koruyacak” diyor.
“BEN tüyüyorum bataklığı sana emanet ediyorum” diyor.
“E bu kadar destek verdim. Ne bağımsız yargı bıraktım, ne asker onuru. Fettullah’a da 12 yıldır bakıyorum. Sizi de iktidar yaptım. Yandaş medya oluşturdum. Yargılandınız ama kapanmadınız; destekledim. Hepinizi köşe yaptım. Muhaliflerinizi damlara ıslak/kuru belgelerle içeri tıktırdım, belge ürettim.Terörü siyasete soktum,ihaneti iktidar yaptım.Şimdi sıra sende” diyor.



‘IRAK’TA İŞ TÜRKİYE’YE DÜŞER’
Amerikan özel istihbarat kuruluşu Stratfor’un raporunda, Irak’tan çekilme takvimi belirleyen ABD’nin, “bir tehdit olarak görmediği Türkiye’ye güvendiği” belirtildi. Rapora göre Türkiye hem ABD’nin çekilmesini kolaylaştırarak güvenliği sağlayacak, hem de İran’ı frenleyecek.
ABD’nin Irak’tan çekilmesinin ardından oluşacak boşluğu Türkiye’nin doldurabileceği ileri sürüldü. Amerikan gizli servisi CIA’nın “gölgesi” olarak tanımlanan özel istihbarat kuruluşu Stratfor tarafından hazırlanan “ABD’nin Irak’tan çekilmesi” başlıklı raporda, Amerikan birliklerinin çekilmesinin ardından Türkiye’nin bölgede İran’ı dengeleyecek bir güç olarak ortaya çıkabileceği belirtildi.
Raporda, “ABD yalnızca Irak’ı değil, İslam dünyasından askeri olarak koparmak istediği Ortadoğu’yu da yönetmek için küresel yükselişini kendi çıkarlarına bir tehdit olarak görmediği Türkiye’ye güveniyor” ifadeleri yer aldı.
Irak’ta bugün yapılacak parlamento seçimlerinin ardından ABD’nin çekilmeye başlamasıyla ülke içinde etnik çatışmaların çıkabileceği tehlikesine dikkat çekilen raporda, Amerikan askerlerinin çekilmesini Türkiye’nin kolaylaştırabileceği yorumu yapıldı. ABD’nin Irak’tan çekilmesini bazı tarafların zora sokabileceğinin ileri sürüldüğü raporda, “Ancak jeopolitik çıkarları olan Türkiye, Washington’ın çekilmesine yardım edebilir” ifadeleri kullanıldı.
“ABD ile ortaklığı, Kuzey Irak’taki Kürt bölücülere yönelik güvenlik kaygıları, enerji ihtiyacı ve bölgesel güç rolünü oynama yeteneği düşünüldüğünde, Türkiye ABD’nin çıkışıyla oluşan boşluğu doldurabilir” denilen raporda, Ankara’nın “Irak’taki etnik-mezhepçilik mayın tarlasında dümen tutmasının zaman alabileceği” de ileri sürüldü.
İran ile iddialı yarış
ABD’nin Irak’taki askeri varlığının ve siyasi sistemdeki elinin İran’a karşı bir denge ayarı olduğu, ancak ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle İran’ın ülkedeki konumunu genişletebileceği de rapordaki değerlendirmeler arasında yer aldı.
Rapordaki, Türkiye’nin son dönemde izlediği dış politikayla ilgili değerlendirmeler de dikkat çekti. “Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya gibi bölgelerde gücünü yansıtan Türkiye’nin saldırgan bir biçimde dünya sahnesine döndüğü” ifade edilen raporda, Tükriye’nin Irak’ta “iddialı bir İran ile yarışacağı” öne sürüldü.
15 sayfalık istihbarat kuruluşu raporunda, “Yakınlığı ve acil çıkarları göz önüne alındığında Irak, Türkiye’nin en çok çaba harcayacağı, jeopolitik tırmanışının başlama noktası olacak. Sonunda İran’dan daha fazla yayılma eğilimi olan Türkiye, Irak’ta İran’ın hareketlerini frenleyebilir” denildi.
ELÇİN POYRAZLAR/ WASHINGTON




"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
ŞAK ŞAK DİPLOMASİSİ

Soros’un çocukları harıl harıl  çalışırlarken, raporlar, uyduruk resimler belgeler türetirken bizim aydın geçinenlerimiz; Ermeni’den özür dileme kampanyası yapıyordu. 


Hrant Dink öldürüldüğünde bir anda Türkiye’yi Türkleri katil ilan edip “hepimiz Ermeni’yiz hepimiz Hrant’ız” diye bar bar bağırdık. 


Hatta Cumhurbaşkanımız ayarlanmış maçta gülücükler savurdu. 


Ama Sayın Davutoğlu Monika’nın ekürisinin alkışları altında gülücükler saçarak imza atarken tüm verilen tavizlere karşı Ermeni mevkidaşı kızgınlıktan kıpkırmızı kesmişti.

Ermeni Tasarısı ABD Dış İlişkiler Komitesi'nden 22 oya karşı 23 oyla "bir gol farkla" geçmiş.
Birden bir şaşırdık bir şaşırdık ki sormayın gitsin.
Şimdi hep beraber bağırıyorlar.
Neyse ki başbakanımız harika bir açıklama veriyor ve yüreğimize su serpiyor. Bakınız bir kesiti:


“Geçen gün ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, Ermeni tasarısını 22'ye karşı 23 oyla kabul etti.
Peki, ne oldu?
Şimdi kim kazandı?
Kimin zararına, kimin yararınadır bu tasarı? ABD mi, Ermenistan mı kazandı? Şimdi tarih yeniden yazılıyor. ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde öyle bir senaryo oynandı ki bu bir komedidir. Bir kişi 'evet' değil de 'hayır' oyu kullanmış olsaydı veya 5 dakika bekletilmesi gerekirken bekletilmeden hemen 'İstediğimi yakaladım' deyip toplantıyı kapatan bir başkanın anlayışının olduğu yerde evet her şey değişebilirdi. Tarihin, yani geçmişin seyrini mi değiştirdiklerini zannediyorlar. Allah aşkına tarihe böyle bakılabilir mi? Tarihe böyle bakmak siyasetçilerin mi işidir?
O mecliste 'evet' oyu verenlerin acaba kaç tanesi Ermenistan'ın yerini haritada gösterebilir?”


Tüm yukarıda sayılanları bilmiyor olsam “tarihi konuşma” derdim.
Evet, bence de orada oy kullananların birçoğu Ermenistan’ın nerede olduğunu bilmiyorlardı.
" oy verdik artık bir bakalım Ermenistan neredeymiş" demiş, bakmışlardır.


Ama nerede olduğunu bilmesi gerekenleri iyi biliyor.


Kapıları açacak olanları iyi biliyor.


Anlaşmalar imzalayacak olanların ruhunu biliyor.


“BOP/GOP eşbaşkanıyım” diyenleri çok iyi tanıyor.



Futbol maçına gidecekleri iyi biliyor.


Kimi öldürmeleri gerektiğini iyi biliyor.


Kimlere "Ermeni'den özür dileriz" kampanyası başlatacakları,
kimleri aydın maskesinde süsleyeceklerini,
besleyeceklerini çok iyi biliyorlar.
“hepimiz Ermeni’yiz hepimiz Hrant’ız” diye bar bar bağıracak,yetiştirilmiş okumuş cahil genç züppeleri çok iyi biliyorlar.
Kısacası başımıza getirdiklerini, getirdiklerinin her dediklerini yapacağını ve Türk halkını da vaazlarıyla kandıracaklarını çok iyi biliyor.

Zaten bu coğrafyayı emperyalist çıkarları doğrultusunda şekillendirmeleri için 23 üyenin 23 ününde Ermenistan gibi bakla kadar bir ülkenin nerede olduğunu bilmesine gerek yok.
Saygılar Türk halkı.
Apolitikliğe devam.

Bakın size Macar Yahudi’si adı bile yalan olan Soros’un en kalifiye elemanlarının 2009 da Almanya sponsorlu hazırladıkları rapordan ilk golü yediğimiz futbol diplomasisi başlıklı kısmı:

Raporun özetinin kısa bir bölümü.

Futbol Diplomasisi
6 Eylül 2008, öğleden sonra saat 4:15'te, Airbus 319 tipi bir uçak Erivan Zvartnots Havalimanı'na iniş yaptı. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül uçağı terk edip asfalt alana adım atınca Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan tarafından karşılandı. İki helikopter havada nöbet halindeyken kırmızı-mavi-turuncu Ermeni bayrağı, Türk ay ve yıldızının yanında dalgalanıyordu. Türkiye'den Ermenistan'a, Gürcistan üzerinden gelen zırhlı bir araç, Cumhurbaşkanı'nı bekliyordu. Gül, Dünya Kupası elemelerinde Türkiye ile Ermenistan arasındaki maçı izlemek üzere Ermenistan'daydı. Bu, bir Türk Cumhurbaşkanının Ermenistan'a gerçekleştirdiği ilk ziyaretti.
Ermeni Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın, Abdullah Gül'ü Temmuz 2008'de ülkesine davet etmesi Ankara herkes tarafından pek de memnuniyetle karşılanmamıştı. Muhalefet partisi CHP'nin başkanı Deniz Baykal, eleştirilerinde yıpratıcıydı: "Ermenistan Türkiye'nin sınırlarını mı tanıdı, soykırım söyleminden mi vazgeçti, işgal ettiği Karabağ topraklarından mı çekiliyor? Bunlar olmamışsa niye gidiyor?" Muhalefetin ikinci büyük partisi, milliyetçi kanadı temsil eden MHP'de ise Devlet Bahçeli, Gül'ü dış baskıya boyun eğmekle suçladı ve ziyaretin "Türkiye'nin onurunu zedeleyeceğini" ve "tarihi bir gaflet" olduğunu dile getirdi.
Gül'ü taşıyan araç konvoyu Erivan'ın merkezine ulaştığında, protestocular tepkilerini ortaya koymakta gecikmedi: "Ben Vanlıyım", "Gerçeklerle yüzleş", "Adalet istiyoruz" ve "Türkiye, suçunu kabul et" gibi İngilizce ve Ermenice yazılmış dövizler havaya kaldırılıyordu. 1915 olaylarını soykırım olarak kabul eden ülkelerin bayrakları (Fransa, Kanada, Arjantin gibi) yol boyunca asılmıştı. Protesto gösterileri, Ermeni Devrimci Federasyonu [Armenian Revolutionary Federation – ARF] Taşnak Partisi tarafından organize edilmişti. 1890'ın Çarlık Rusya'sında kurulan partinin ilk bildirgesi şu uyarıyı içeriyor: "Yüzyıllardır köleleştirilmiş Türk Ermenistan'ı şimdi özgürlük talep ediyor… Ermeniler artık yalvarmıyor – elinde silahıyla talebini dile getiriyor." 1918'de ARF, Ermeni Cumhuriyeti'nin ilk hükümetini oluşturdu. Ermenistan'ın 1920'de Sovyetlerce işgalinin ardından Taşnak liderler ülke dışına kaçarken, bir yandan da, Beyrut'tan Los Angeles'e kadar uzanacak Ermeni diasporası içinde kuvvetli bir ağ oluşturdu. ARF, ayrıca şu anki koalisyon hükümetinin küçük ortağıdır.
Türkiye Cumhurbaşkanı'nın arabası kent merkezine, 2. Dünya Savaşı sırasında Sovyet ordusunda görev yapmış bir General olan Mareşal Baghramyan bulvarını geçerek ulaştı. Öncesinde, 450,000 kadar Ermeni'nin, Kızıl Ordu bünyesinde Nazi Almanya'sına karşı verdiği savaşın sonlanmasını kutlamak amacıyla 1945'te inşa edilen Zafer Köprüsü'nü aştı. Her ne kadar Erivan, geçtiğimiz günlerde, kuruluşunun 2750. yılını kutlasa da, binaların çok azı Komünist dönemi öncesinden kalma. Konvoy, ayrıca 5. yüzyılda yaşamış ve Ermeni alfabesini bulan rahip Meshrop Mashtots'tan adını alan bulvar boyunca ilerledi ve sonunda Türk milli futbol takımı'nın konakladığı Golden Palace Oteli'ne vardı.
Otelin en üst katından batıya, Ağrı ovasına doğru bakıldığında, Türk-Ermeni sınırının ardında kalan Ağrı Dağı tüm berraklığıyla gözüküyor. İncil'e göre Nuh'un Gemisi'nin üzerine yerleştiği Ağrı Dağı, Ermeniler için kutsal bir yer. Ağrı Dağı, Erivan'da hemen her adım başı karşınıza çıkıyor: maden suyu şişelerinde, firma logolarında, otel ve mağazalarda ve Ermeni ordu armasında. Türk milli futbol takımının gelmesinden birkaç gün önce Ağrı çizimi, Ermeni milli futbol takımının formasında da yer alıyordu – ta ki Ermenistan Futbol Federasyonu logoyu değiştirene ve Ağrı Dağı'nın yerine bir futbol topu resmi yerleştirene kadar. Şiddetle eleştirilen bu değişikliğe yönelik tepkisini Federasyon başkanı şu şekilde dile getirdi: "Bir hata yaptığımızın farkındayım. Fakat bu benim tüm hatalar için sorumlu tutulacağım anlamına gelmemeli. Kars Antlaşması'nı ben imzalamadım, Gümrü Antlaşmasını da."
Milli takımı cesaretlendirici kısa bir konuşmanın ardından Abdullah Gül otelden ayrıldı ve Sovyet Dönemi mimarisinin izlerini taşıyan, iki mermer heykel tarafından korunan bembeyaz Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na doğru yola koyuldu. Bu heykellerden ilki, imparatorluğun sınırlarının Hazar Denizi'nden Akdeniz'e kadar ulaştığı dönem (başkenti, bugün Türkiye sınırları içerisinde yer alan Tigranocerta, ya da Tigranakert, Silvan'ın bulunduğu bölgenin yakınında yer alan bir kentti) hükümdarlık yapmış Büyük Tigran'a ait. (M.Ö 95-55) Diğer heykel ise Nuh Peygamber'e ait. Rivayete göre büyük büyük torunu Hayk, Ermeni ulusunun kurucusu. Babil'in zalim hükümdarına karşı başlattığı ayaklanma sonrası Haik'in, halkını Nuh'un gemisinin bulunduğu ovaya getirdiği ve anavatanı iyi ile kötünün savaşında savunduğu söyleniyor. Bugün Ermeniler, onun anısına kendilerini Hayk olarak nitelendirmeye devam ediyor. 
Sarayda iki Cumhurbaşkanı basına kapalı bir görüşmenin ardından yemek yedi. Sonrasında ortaklaşa bir basın toplantısı düzenlendi. "Bu ziyaret ikili ilişkilerin normalleşmesi açısından olumlu bir gelişme olacaktır" dedi Gül. Sarkisyan ise gazetecilerle görüşlerini şu şekilde paylaştı: "Bölgede istikrar ve barışa yönelik bir istek gördüm ve bundan çok memnunum."
Stadyumda, dostluğu betimleyen "Ermenistan-Türkiye" yazılı bayraklar rüzgârda dalgalanıyordu. Her iki ülkenin de ulusal marşı çalındı: Türkiye'nin "Kahraman ırkıma bir gül/ ne bu şiddet bu celal / Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal / Hakkıdır, Hak'ka tapan milletimin İstiklal!" ve Ermenistan'ın "Ulusunun özgürlüğü için canını veren kutsaldır" cümleleriyle süslü marşları. Bu esnada stadyuma bakan tepenin yamacında protestolarını sürdüren göstericiler, ellerinde yanan mumlar ve meşalelerle Ermeni Soykırım Anıtı önündeydi. Başlama vuruşu akşam saat 9'da yapıldı. Maç orta karardı, doğrusu pek heyecanlı da değildi. Türk milli takımı ikinci yarıda bulduğu gollerle maçtan 2–0 galip ayrıldı. Gece yarısına doğru, Ermeni topraklarında geçirilen 8 saatten az bir sürenin ardından Abdullah Gül Türkiye'ye döndü. Ziyaret, olaysız noktalanmıştı.
Erivan'da bazılarının ziyarete yönelik beklentileri yüksekti: Erivan'daki Soykırım Enstitüsü başkanı Hayk Demoyan'a göre "başlıca bilirkişiler ve medya Türkiye-Ermenistan arasında süregelen sorunlara jet bir çözüm bulunacağını öngörüyordu." Fakat herhangi bir çözüme varılmadı ya da olay yaratacak herhangi bir açıklama yapılmadı. Sınır hala kapalıydı ve diplomatik ilişkiler hala askıya alınmış durumdaydı. Ziyaretten 3 gün sonra, Taşnakların ziyarete yönelik düşüncesi şu şekildeydi: "Ziyaret, Türkiye için bir propaganda aracı olmuştur."
Fakat bir değişim gerçekleşmişti. Ankara'ya dönerken Gül, gazetecilere Türkiye ve Ermenistan'ın "ziyaretin yarattığı olumlu havayı iyi değerlendirilmesi gerektiğini", aksi takdirde " bir sonraki fırsat için 15–20 yıl daha bekleyeceği"ni söyledi. Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Erivan'ı Gül ile birlikte terk etmedi. Babacan, Cumhuriyet Meydanı'ndaki Dışişleri Bakanlığına döndü ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan ile görüşmelerini, sabahın erken saatlerine kadar sürdürdü. Eylül 2008'den Nisan 2009'a kadar geçecek süreçte iki bakan, yedi kez daha bir araya gelecekti.
O an için kimse, bu futbol müsabakasının tarihsel uzlaşma adına büyük bir adım olup olmadığını bilemiyordu.

Berlin – İstanbul – Erivan, 21 April 2009
ISE raporu



"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."