9 Eylül 2011 Cuma


3 YIL YURTDIŞINDA OKU ÜNİVERSİTEYE SINAVSIZ GİR

Türkiye’de gençler bir üniversite kapısından içeriye girebilmek için önce iyi bir Anadolu ve fen lisesini kazanmak ya da iyi bir özel okula gitmek zorunda. Bunun için de yıllarca “özel ders” ve “dershaneler” arasında mekik dokuyor. Yaklaşık 3 yıl süren bu süreç, liseye girdikten sonra bu kez üniversite sınavlarına hazırlanmak için tekrarlanıyor. En az iki yıl yine dershaneler ve özel derslerde geçen bu süre ve harcanan sermaye Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavları’nda (LYS) yaklaşık 1.6 milyon genç arasından başarılı olup, başta kontenjanları 378 bin olan lisans programlarına yerleşebilmek için. Bu süreçte bir ailenin ilköğretimde yaptığı harcama eski Eğitim Sen Başkanı Alaaddin Dinçer’in araştırmasına göre 13 bin TL’yi ortaöğretimde 19 bin TL’yi buluyor. Oysa YÖK’ün yaptığı son değişiklikle örneğin Bulgaristan’da Sofya’da IB diploması veren ve yıllık ücreti 8 bin Euro olan bir lisede çocuğunu 3 yıl okutmak üniversite kapısını sınavsız açıyor.

YÖK, geçen yıl 2010-2011 öğretim yılından itibaren uygulanmak üzere Türkiye’de yükseköğretim programlarına yerleştirmede kullanılan Yabancı Öğrenci Sınavı’nı (YÖS) kaldırdı ve yabancı öğrenci kabulünde sözü üniversitelere bıraktı. Buna göre üniversiteler, YÖK Genel Kurulu’nda onaylanmış koşullarda öğrencilerini kabul edecekti. Ancak YÖK’ün Yurtdışından Öğrenci Kabulü’ne İlişkin Esaslarda her defasında yaptığı değişiklikler Türkiye’de öğrenim gören öğrencilerin aleyhine oluyor. 25 Ağustos’ta YÖK Genel Kurulu’nda alınan son karar lise eğitiminin
SON 3 YILINI KKTC DIŞINDA BİR ÜLKEDE TAMAMLAYAN TÜRK UYRUKLU ÖĞRENCİLERE 1.6 MİLYON GENÇ ÜNİVERSİTELİ OLMAK İÇİN YARIŞIRKEN, YÖK YAPTIĞI SON DEĞİŞİKLİKLE LİSENİN SON 3 YILINI YURTDIŞINDA OKUYAN TÜRK GENÇLERİNE ÜNİVERSİTELERE SINAVSIZ GİRİŞ HAKKI TANIDI. KKTC uyruklu öğrenciler de ellerinde GCE-AL sonuçlarıyla üniversitelere başvurma hakkına sahip. Uyruklarından biri KKTC ve TC olanlara da bu hak sağlandı.

Türkiye’deki üniversitelere YGS ve LYS’lere girmeden başvurma hakkı tanıdı. Aynı hak KKTC uyruklu öğrenciler için de sınavsız üniversite yolunu açtı. Öğrenci KKTC uyruklu olup öğrenimini KKTC’de tamamlasa bile GCE AL (The General Certificate of Education -Advanced Level) sınav sonuçlarına sahipse sınavsız Türk üniversitelerine başvurabilecek. Bu haktan çift uyruklu KKTC ve TC vatandaşları da yararlanabilecek.

HER DEĞİŞİKLİK ALEYHTE
YÖK, aldığı ilk kararda TC ve KKTC uyruklu olup KKTC dışında bir ülkede lise eğitimini tamamlayanların da üniversitelere sınavsız başvurabileceğini kabul etti. Tepkiler üzerine bu madde önce kaldırıldı, sonra yine kabul edildi. Son olarak da son 3 yılı yurtdışında okuyanlara bu hak tanındı. Ayrıca TC vatandaşlığından çıkanlara bu hak sağlandı.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."

EMPERYALİZME HİZMET EDENLER CUMHURİYET REJİMİNİN BAĞIMSIZ KURUMLARININ HEPSİNİ ELE GEÇİRMEK İSTİYOR.ÇÜNKÜ KURTULUŞLARININ BAĞIMSIZ BİR TEK KURUM DAHİ KALMAYINCA GERÇEKLEŞECEĞİNE İNANIYORLAR.HER KURUMUN AYNI  ZİHNİYETİN ELİNDE OLMASI DURUMUNDA ELEŞTİREN KALMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORLAR.BU DUYGU VE DÜŞÜNCE ONLARI SALDIRGANLAŞTIRIYOR VE KONUSU SİYASET OLMAYAN KURUMLARDA YANDAŞLARLA DOLDURULMAYA ÇALIŞILIYOR.BUNU DA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERLE KAŞLA GÖZ ARASINDA; NE MUHALEFETE ;NEDE KONUNUN UZMANI İLGİLİLERE SORMADAN YAPIYORLAR.AŞAĞIDA İNGİLİZ BİLİM DERGİSİNDEN (NATURE) TÜRKİYE'DEKİ BİR AKP REZİLLİĞİNİ DAHA GÖRECEĞİZ.
DAHA ÖNCE AYAKTA KALAN BİR KAÇ BAĞIMSIZ GAZETEDE (istisna ben Aydınlıkta okudum) HABER OLDU MU DERSİNİZ?
BİLİMİN BAĞIMSIZLIĞINA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERLE DARBE VURULURKEN EMPERYALİSTİN MERKEZİNDEKİ BAĞIMSIZ DERGİDEN SES GELİYOR FAKAT ALLANIP PULLANIP TV EKRANLARINI SÜSLEYEN TÜRK (Olduğunu iddia eden) MEDYASINDAN SES YOK.


Dünyanın en saygın bilim dergilerinden Nature, AKP'nin TÜBA ve TÜBİTAK "Operasyonu’nu eleştirdi ve "Türk hükümeti akademik özerkliği aşındırıyor" diye yazdı

İngiltere merkezli Nature dergisinde bu konu başyazıda ele alındı.

Hükümetinin Kanun Hükmünde Kararname ile Türkiye Bilimler Akademisi'ne üye atama yetkisi almasını eleştiren yazıda tüm dünyadaki bilim insanları "Türk hükümetinin akademik özerkliği aşındırma çabalarını" protesto etmeye çağrıldı.

Nature, "TÜBA, dünya sahnesinde küçük görünebilir. Ancak, akademi, dünya politikasında önemli yer tutan bir ülkede yaşanan genel antidemokratik dönüşümün simgesidir. Bu ele geçirmeye meydan okunmalı" diye yazdı.

Ünlü bilim dergisinin "Tam bir Türk darbesi" adlı başyazısı özetle şöyle:

"TÜRK HÜKÜMETİ OLAĞANDIŞI BİR BİLİMSEL DARBE GERÇEKLEŞTİRDİ. TÜRKİYE'NİN İKİ ANA BİLİM KURUMU ÜZERİNDE KENDİSİNE DAHA SIKI KONTROL SAĞLADI. TÜBA'NIN YÖNETİMİ O KADAR DEĞİŞTİRİLDİ Kİ ARTIK BİR AKADEMİ OLARAK BİLE GÖRÜLMEYEBİLİR.
BU HAREKET, TÜRK BİLİM İNSANLARINI ŞAŞKINA UĞRATTI. BU, TÜRK TOPLUMU İÇİN DE BİR ALARM ZİLİ OLMALI.
TÜBİTAK, HÂLİHAZIRDA HÜKÜMETE YAKINDI. ŞİMDİ BU İLİŞKİ GÜÇLENDİRİLDİ VE KURUMSALLAŞTIRILDI. ENSTİTÜLERİN ULUSAL AKADEMİLERE BAĞLANDIĞI SOVYET MODELİ GÖZDEN DÜŞTÜ. HÜKÜMET TÜBA'NIN ÜYELERİNE KARIŞMAK İLE BÜYÜK BİR HATA YAPTI. HER DEMOKRATİK ÜLKENİN BAĞIMSIZ BİLİMSEL TAVSİYE SAĞLAMASI İÇİN BAĞIMSIZ AKADEMİLERE İHTİYACI VAR. ANCAK BU HÜKÜMET UZMANLARIN ÖĞÜTLERİNE HİÇ SAYGI GÖSTERMİYOR. BU KARARININ AKILLICA OLUP OLMADIĞINA DAİR BİLİM TOPLUMUNA, HATTA MUHALEFETE BİLE DANIŞMADI."

Nature, "Bu karar kabul edilirse TÜBA dünya bilim camiasından dışlanır" ifadesiyle de akademi üyelerinin endişelerinin yersiz olmadığını gösterdi, dünya bilim insanlarını TÜBA'ya destek vermeye çağırdı.

Eğer düzenleme bu haliyle kalırsa, bilim dünyası, bilimsel kriterlere uygun olmadığı için TÜBA'yı resmi olarak tanımadığını açıklayacak. TÜBA üyeleri ise toplu istifanın eşiğinde Cumhurbaşkanı Gül ile görüşmeyi bekliyor...

A very Turkish coup

Scientists around the world should protest efforts by the government of Turkey to erode academic autonomy. And the wider world should note the threat to democracy.
On the eve of a week-long holiday to celebrate the end of the fasting period of Ramadan, the Turkish government executed an extraordinary scientific coup. On 27 August, it issued a decree with immediate effect, giving itself tighter control of Turkey's two main scientific organizations: the funding agency TÜBİTAK and the Turkish Academy of Sciences (TÜBA), the governance of which is now so altered that it can no longer be considered an academy at all.
The move has startled and appalled Turkish scientists. It should also sound an alarm bell throughout Turkish society. The government of Prime Minister Recep Tayyip Erdoğan is also taking greater control of other sectors through a series of decrees requiring no parliamentary debate. In the past few weeks, for example, it has brought under direct government supervision ten previously independent regulatory bodies, including some financial institutions and media regulators, as well as the Natural and Cultural Assets Conservation Committee, which determines environmentally protected zones.
TÜBİTAK, the Scientific and Technological Research Council of Turkey, was already close to the government. Now that relationship has been reinforced and institutionalized. A triumvirate of president, prime minister and science minister will appoint some members of TÜBİTAK's decision-making scientific board, and nominate its president and two vice-presidents. The triumvirate lost no time, and on 30 August it replaced the incumbent president with electrical engineer Yücel Altunbaşak, rector of the TOBB University of Economics and Technology in Ankara. The government will also have much more influence over the choice of other board members.
“The takeover must be challenged.”
At least TÜBİTAK is a state agency. It matters much more that the government is taking over TÜBA, which was founded in 1993 as an autonomous organization under the patronage of the prime minister. It has nearly 82 full members (from a total membership of 140) and has been doing all the things academies should do — including offering scientific advice to the government, publishing reports, and giving scholarships and awards. TÜBA has also been active in international organizations of academies such as the InterAcademy Panel, ALLEA (the organization of European academies) and the Association of Academies of Sciences in Asia (AASA).
A June decree transferred TÜBA to the Ministry of Science, Industry and Technology. The current decree raises the number of full members to 150. One-third will be appointed by the government and one-third by YÖK, the Higher Education Council, most of whose members are in turn appointed by the government or president.
The current decree also says that TÜBA will be involved in creating a series of basic-research institutes. What this means is unclear, because no budget for institutes has been announced, and the government has recently effectively closed down the only non-university basic-research institute, the Feza Gürsey Institute (see Nature 477, 33; 2011). If the intention to create basic-research institutes were sincere, it would be a welcome counterbalance to this government's naive encouragement of only applied research. But the academy would not be the right place for them. The Soviet model of linking institutes to national academies has been discredited, and post-Soviet countries quickly moved to separate the entities.
The government has made a big mistake in interfering with TÜBA's membership. Every democratic country requires an independent academy to provide independent scientific advice. But then this government shows little respect for expert advice. It did not consult the scientific community (or even its political opposition) on the wisdom of the move — just as it didn't consult when it created a catastrophic law last year (see Nature464, 478; 2010) intended to regulate the use of genetically modified plants, but which unintentionally crippled all molecular biology research. (Scientists continue to work by ignoring the law.)
The academy is appealing to President Abdullah Gül to reverse the decree. Academies all around the world should write to Gül too. Many TÜBA members say that if this approach fails, they will resign as soon as the government's first appointments are made. They would be right to do so. At this point, international organizations of academies should formally derecognize TÜBA on the grounds that it no longer meets the membership criteria of self-governance and appointment solely on scientific merit.
Scientists around the globe need to respond to this. Although the fate of one academy may seem small on the world stage, it is symbolic of a general anti-democratic shift in a country that is pivotal in world politics. The takeover must be challenged.


"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."