SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
GİRİŞ
Bu kitabın ilk defa 1902/1903 kışında bir Moskova gazetesinde tefrika halinde neşredildiği sanılmaktadır. 1903 yılında yine bir Rusya'da diğer bir Rusça gazetede tefrika edilmiştir. Her iki tefrika da Rusya dışında meçhul kalmıştır.
1905 yılında Rus Papazı Prof. Sergei Nilus bahis konusu kitabın baş tarafındaki yazısında kitabın kendisine bir arkadaşı tarafından el yazması halinde verildiğini, o arkadaşının bunları bir kadından aldığını, kadının ise Fransa'daki bir mason cemiyeti toplantısı sonunda bunları mason cemiyetinin en nüfuzlu kişilerinden birinden çalmış olduğunu beyan etmiştir. Sergei Nilus aynı zamanda yazısında bunların bir toplantı zabıtnamesi olmayıp toplantıda okunan nutuklar olduğunu ve bu protokollerden bir tanesinin kayıp olduğunun anlaşıldığını ifade etmektedir.
Yukarıda bahsedilen Rusça Neşriyat komunist ihtilalinden evvel Rusya dışında meçhul kalmış ise de, ihtilalden sonra Rusya dışına kaçan bir kısım kimseler tarafından Sergei Nilus'un neşrettiği kitap Amerika'ya götürülmüştür.
Bu arada İngiltere'de British Museum Kütüphanesi bunlardan bir nüsha elde etmiştir ve halen o kütüphane de 3926.d.5 numarada kayıtlı olarak bulunmaktadır. Sergei Nilus 1917 senesinde, 1905 yılında neşrettiği kitabın diğer bir baskısını hazırlamış fakat bu kitap piyasaya çıkmadan Yahudi Kerenski tarafından ihtilal yapılmış ve iktidara geçen Kerenski bu kitabın bütün
nüshalarının toplanarak imha edilmesi için emir vermiştir. Daha sonra Sergei Nilus komünist gizli polis teşkilatı tarafından tevkif edilerek kendisine işkence yapılmış ve Sibirya'ya sürülmüştür. Bihalere Sergei Nilus orada ölmüş veya öldürülmüştür.
Rusya'da komünistler iktidara gelince bu kitaba sadece sahip olmayı dahi ölüm cezasını gerektiren bir suç saymışlardır. Bu kanun Rusya'da halen yürürlüktedir. Rusya'da bu kitabın basılması ve satılması yasaktır. Diğer komünist devletlerde de durum aynıdır. Komünist olmayan devletlerde ise Güney Afrika Birliği'nde bu kitap yasaklanmıştır ve bu kitaptan elde eden kimselere ölüm cezası dışında ağır cezalar verilmektedir. Siyon Liderlerinin Protokolleri, Rusya'dan kaçan bir kısım göçmenler tarafından Kuzey Amerika ve Almanya'ya götürülmesinden bir müddet sonra meşhur olmuş ve yirminci yüzyılda siyasi sahadaki kitap satışlarından en çok satılan kitaplardan biri haline gelmiştir. Yalnız İngilizce nüshası bir milyon adetten fazla satılmıştır.
İngiltere'de Rusça ilk tercüme G.Shanks tarafından yapılmış ve 1920 yılında basılmıştır. Kitabın fazla satışı sebebiyle aynı yıl dört baskı daha yapılmıştır.
Daha sonra 1921 yılında Victor Marsden'in Rusçadan yaptığı tercüme neşredilmiştir.
ABD' de ilk İngilizce tercümeler 1920 yılı sonlarında Boston ve New York' da yayınlanmıştır Almanya ve Fransa'da 1920 yılından sonra müteaddit baskılar piyasaya çıkarılmıştır. 1925 yılında Şam'da Arapça bir tercümesinin neşredildiği ve ayrıca çeşitli tarihlerde hemen hemen dünyadaki her lisana çevrildiği muhtelif kitaplarda kaydedilmektedir.
Türkiye'de Sami Sabit KARAMAN 1943 yılında Roger Lambelin'in Fransızca tercümesinden Türkçeye yaptığı çeviriyi neşretmiştir.
Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin Avrupa, Amerika ve diğer birçok yerlerde bastırılıp satıldığını gören Yahudiler büyük bir telaşa kapılarak bunların baskı ve satışını önleme çarelerini aramaya başlamışlardır. Komünist devletlerde ve Güney Afrika Birliği'ndeki neşretme ve bulundurma yasağını diğer devletlerde tatbik ettiremeyince bu kitabın Yahudi olmayan bir kısım kimseler tarafından yazıldığını ve Yahudiler tarafından bir mahkeme kararı ile güya ispat etme çarelerini bulmak yolunu denemişler ve bir dava yoluna müracaat etmişlerdir.
26 Haziran 1933 tarihinde İsviçre Yahudi Cemaatleri Federasyonu ve Bern Yahudi Cemiyeti, İsviçre Milli Cephesi'nin beş üyesine karşı dava açarak, Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte olduğu hususunda karar verilmesini ve neşrinin yasaklanmasını istemişlerdir. Mahkemede ki hakimin muhakeme sırasında tatbik ettiği usul kanunlarının çok haricine çıkmış ve onun bu kasti tutumu İsviçre'de büyük hayret ve heyecan uyandırmıştır. Mahkeme de duruşmayı idare eden hakim, davacı tarafından şahit listesinde yazılı 16 şahidin hepsini çağırarak dinlemiş, davalıların 40 şahidinden ise ancak birinin ifade vermesine müsaade etmiştir. Ayrıca mahkemede resmi zabıt katibi tarafından zabıt tutulması gerekli iken hakim tavacı tarafı iki hususi katip tayin etme hususunda müsaade ederek şahitlerin dinlenmesi ve muhakeme celselerinde cereyan eden hadiseleri zabıt halinde yazmaları için onlara yetki vermiştir.
İsviçre Muhakeme Usulü Kanunlarında yeri olmayan ve bu diğer birtakım tutumları, hakimin davacı taraf lehine karar verme temayülünde olduğunu ortaya koymuştur. 14–05–1935 tarihinde mahkemede Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte olduğuna dair bir karar verilmiştir. Bu sırada dikkati çeken bir hadise daha olmuş ve mahkeme kararının açıklanması tarihinden evvel Yahudi basını mahkeme kararını neşretmiştir.
1 Kasım 1937 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi, bu mahkeme kararının tümünü bozmuştur. O tarihten sonra Yahudi Propagandistler İsviçre Federal Mahkemesi'nin mahalli mahkeme kararını bozarak hükümden kaldırdığı hususuna hiç temas etmeden sadece mahalli mahkeme kararını ileri sürerek Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte olduğunun mahkeme kararı ile ispat edildiğini iddia etmektedirler.
Burada dikkat edilecek husus şudur. İsviçre'de Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin basılması, satılması ve okunması kanunen serbesttir.
Üçüncü protokolün başında sembolik yılandan bahsedilmektedir. Protokollerin İngilizce tercümesinde bu mevzuda yazılanlara göre Yahudilerce yılanın başı, Yahudilerin planlarını tertip eden kimseleri, yılanın gövdesi ise diğer Yahudileri temsil ediyormuş. Yılanın başı bir yere gelince oradaki Yahudi olmayan güçler mücadele ederek onları ezmeğe çalışırmış ve yılanın başı Kudüs'ten har eket ederek birçok yerleri işgal edip, tekrar Kudüs'e dönerek devrini tamamlayacakmış. İngilizce tercümede yılanın işgal hedeflerinden Kudüs' ten evvelki son şehrin İstanbul olduğu kaydedilmekte ve şu not ilave edilmektedir. 'Bu harita Jön Türk hareketinin Türkiye'deki Yahudi ihtilalı vukuundan senelerce önce çizilmiştir.'
Ondördüncü protokolde Yahudilerin bütün inançların kusurlarını münakaşa edeceklerine, fakat kendi inançlarının başka kimseler tarafından tam olarak bilinmemesi sebebi ile onları kimsenin münakaşa edemeyeceğine dair bir nazariye yürütülmektedir. Yahudilerin şu nazariyeleri kendi inançlarına dair bilinen kısımlar gerekli şeyleri söylemek için yeterlidir. İslamiyet düşmanların daima ya iftira yoluna başvurma ya da doğru şeyleri kusur gibi göstermeye çalışma metodu takip ettikleri bilinen hususlardır. Dikkat edilecek bir nokta da, Sosyalizm, Anarşizm, Komünizmin Yahudilerce desteklenip yürütüldüğünün üçüncü protokolde açıkça beyan edilmiş olmasıdır. Yahudiler hayal ettikleri dünya hakimiyetini elde edebilmek için komünizm rejiminin yayılmasını arzu etmektedirler. Rusya'daki ve diğer yerlerdeki komünist ihtilalları Yahudilerin faaliyetleri neticesidir. Halen de dünya üzerinde tüm komünizm faaliyetleri gizli veya açık olarak Yahudil er tarafından idare edilmektedir. 1917 yılında Rusya'nın idaresini üzerlerine alan 52 kişinin hepsi Yahudi idiler.
1919 yılının aralık ayında Rusya'da ihtilal hükümetinin 388 üyesinden sadece 16 tanesi Rus idi.
1935 yılında Rusya'da Üçüncü Enternasyonal İcra Merkezi'nin 59 üyesinden 57 adedi Yahudi idi.
İngiltere'de Karl Marks,
Rusya'da Trotsky,
Macaristan'da Bela Kun ve Mathias Rakosi,
Almanya'da Rosa Luxemburg,
Amerika'da Emma Goldman,
Polonya'da Jacob Bergman,
Romanya'da Anna Pauker,
Yogoslavya' da Moishe Pyjede
gibi Komünizm faaliyetleri tarihinde en çok isimleri geçen Komünist ihtilalcıları ve Komünist ihtilalı kışkırtıcılarının hepsi Yahudilerdir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde ve İngiltere'de atom bombası sırlarını Komünist Rusya'ya vermekten yakalanıp hapse atılan
Frank Rosenberg,
Fuchs,
Prof. Weinbaum,
Judith Caplon,
Hary Gold,
David Greenglass,
Julius Rosenberg,
Miriam Moskewitz
ve
Abraham Brothanz
da Yahudidir.
Protokollerde rastlanan Yahudi olmayanlar ibaresinin Yahudi olmayanların hepsini ya da bir kısmını hedef aldığı anlaşılmaktadır. Protokolleri okuyanlar bunların üççeyrek asır kadar evvel yazılmış olduklarını hatırda tutmalıdırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder