TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNE KARŞI, "SİYASAL İSLAM"
Ramazan K.KURT
Meryem Cemile en şiddetlisi ile Arap milliyetçiliğine karşı "siyasal İslamcı"dır. Erdoğan da en iflah olmaz tarzda Türk milliyetçiliğine, Türk kimliğine karşı "siyasal İslamcı"dır. İkinci ortak yönleri Meryem Cemile'nin hemen hemen bütün kitaplarının "milli görüş" çizgisindeki kesimler tarafından Türkçeye çevrildiğini, Milli Gazete tarafından kupon karşılığı verildiğini ve bu camianın ileri gelenleri tarafından okunduğunu söyleyebiliriz. Meryem Cemile'nin bazı kitapları TBMM kütüphanesinde bile bulunuyor.
"İSLAMCILIK" ve "siyasal İslam" Kur'an'daki Müslümanlık olmayıp ünlü Fransız düşünür ve filozof, Müslüman Roger Garaudy'nin ifadesi ile "Amerikan-Batı İslam'ı"dır. İdeolojidir.
Meryem Cemile (Margaret Marcus) ile Başbakan R. T. Erdoğan'ın iki ortak yönü vardır. Birincisi, Meryem Cemile en şiddetlisi ile Arap milliyetçiliğine karşı "siyasal İslamcı"dır. Erdoğan da en iflah olmaz tarzda Türk milliyetçiliğine, Türk kimliğine karşı "siyasal İslamcı"dır. Bu arada kendisinin artık "değiştim", "döndüm" dediğini de yani "İslamcı" olmadığını da belirtelim. İkinci ortak yönleri Meryem Cemile'nin hemen hemen bütün kitaplarının "milli görüş" çizgisindeki kesimler tarafından Türkçeye çevrildiğini, Milli Gazete tarafından kupon karşılığı verildiğini ve bu camianın ileri gelenleri tarafından okunduğunu söyleyebiliriz. Meryem Cemile'nin bazı kitapları TBMM kütüphanesinde bile bulunuyor. Milli gazete Meryem Cemile'nin "Feminist Harekete Karşı Müslüman Kadın" adlı kitabından günlerce pasajlar yayınlamakta bir sakınca görmemişti.
1934 yılında New York'ta doğan Meryem Cemile, Alman Yahudi'si bir ailenin kızı olup, felsefe eğitimi gördü. Önce Hıristiyanlığa döndü ve 1959 yılından itibaren de "Margaret Marcus adıyla İslam'ı öven makaleler yazmaya başladı. Nihayet 1961 yılının Ramazan ayında Müslüman olduğunu açıklayarak Meryem Cemile adını aldı.
Meryem Cemile Arap dünyasında, "siyasal İslam"ın gelişmesinde büyük rol oynadı. 1961-1967 sürecinde ve daha sonraları milliyetçi-dindar Araplar ile "siyasal İslamcı" Araplar arasında derin toplumsal yarılmaların oluşmasına yazdığı kitaplar ve makaleler ile büyük katkıda bulundu. Çünkü Meryem Cemile'nin "milliyetçi dindarlık kötüdür, siyasi ümmetçilik iyidir" merkezli kitap ve makaleleri, görünmez eller tarafından milyonlarca basılıp Arap ülkelerinde dağıtılıyordu. Sonra, 1970'lerden itibaren bu hastalık Türkiye'ye de sirayet ettirildi.
İSRAİL'E GÖRE İSLAM'IN EN BÜYÜK DÜŞMANI MİLLİYETÇİLİK
İsrail, 1948'de Arap dünyasının tam kalbinde bir avuç toprak parçası üzerinde kurulmuştu. Milliyetçi-dindar Araplar ile sosyalist dindar Araplar İsrail'i bir kaşık suda boğma konusunda hemfikirdiler. Hele hele İsrail'e karşı Baas hareketinin başını çektiği ultra Arap milliyetçiliği yükselişteydi ve İsrail'i ürkütmekteydi. İsrail'e göre İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti! İlginçtir 1961'de "irşad olan" Meryem Cemile'ye göre de İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti…!
5 Haziran 1967'de bir Pazar sabahı, İsrail Hava Kuvvetleri dünyanın en modern savaş uçakları olan Sovyet yapımı miglerden oluşan Mısır ve Suriye Hava Kuvvetleri'ni havalanmaya bile fırsat bulamadan iki saat içinde yok etti. Altı Gün Savaşları denen Arap-İsrail Savaşı'nın sonunda İsrail topraklarını üç kat genişletmişti. Araplar şaşkındı. Milliyetçi dindarlar ile "İslamcı" Araplar birbirine girdiler. Kısa bir süre sonra ABD özellikle İslamcı Araplara "Green Card-yeşil kart-" uygulaması başlatarak binlerce Arap'ın ABD vatandaşı olmasını sağladı. 11 Eylül 2001'deki şaibeli saldırılardan sonra bu Arap ailelerin bir kısmının çocukları saldırılardan sorumlu tutulan "radikal İslamcı terörist" olarak dünya âleme ilan edildi. Meryem Cemile'nin şeyhi Mevdudi, Pakistan'daki Cemaati İslami'nin kurucusuydu. Mevdudi, Pakistan devletinin milliyetçi-dindar merkezli politikasını "milliyetçi-laik" bulduğu için "siyasal İslamcı" radikal bir muhalefet kurgulamıştı. Suudi Arabistan Kralı İbn Suud ile iyi arkadaştılar.
ARVASİ'NİN TARİFİYLE TÜRK MİLLETİ
Mevdudi'ye göre modern dünya toplumlarının hepsi şeytani, lanetli, ahlaksız ve günahkârdı. Ancak Şeyh Mevdudi hastalanınca veya dişi ağrısa tedavi için Londra'ya uçuyordu! Londra'nın lüks otellerindeki mini etekli, dekolte kıyafetli kızların servis yaptığı kokteyllere katılmakta mahsur görmüyordu. Pakistan ve İslam dünyasındaki milliyetçi hareketlere karşı radikal İslami ve siyasi ümmetçi bir tavır koyan Mevdudi'nin teşkilatı cemaati İslami günümüzde Almanya'daki İslam Konseyi, İngiltere'deki İslam Partisi'yle bağlantılıdır. İşte bugün pek çok kaynakta MOSSAD ajanı olduğu belirtilen Meryem Cemile böyle bir Mevdudi'nin müridiydi.
Bakınız, gerçek bir seyid ve İslam âlimi olan rahmetli S. Ahmed Arvasi "İslamiyet'i doğru öğrenmenin yolu" başlıklı Erişim 17.01.2010) makalesinde şunları yazıyor:
"Türk milleti yeni ihtida etmiş bir millet değildir. O en az bin yıldan beri İslam ile müşerref olmuştur. İslamiyet'i en doğru tarzda anlayan, yaşayan ve söz sahibi olan bir millettir. Bağrından İmamı Azamları, İmamı Maturidileri, İmamı Gazzalileri, İmam Birgivileri, İbni Kemalleri, Molla Fenarileri, Ebu Suud Efendiler gibi daha nice din âlimlerini Mevlana Cemaleddin Rûmî, Yunus Emre gibi nice tasavvuf büyüklerini yetiştiren Türk milleti büyük ve tarihi bir kitaplığa ve "bidatsız" bir din kültürüne sahiptir. İslam dünyasının bütün kaynakları ve sağlam belgeleri ile elimizdedir. Genç nesilleri bu kaynaklardan mahrum ederek onları ne idüğü belirsiz kimselerin kitap ve yazılarına muhtaç bırakmak asla doğru değildir.
"Bugün, kimlerin kontrolünde olduklarını bilmediğimiz pek çok "din akımı" ve onları temsil eden yazarların kitapları harıl harıl tercüme edilip genç nesillerin ve halkımızın eline verilmektedir. Kimdir bu yazarlar? Ne yazarlar? Hangi emellere hizmet ederler? Mesela Serge Hutin adlı bir masonun yazdığı ve Fransa'da yayınlanan Fransızca "les Francs-Maçons" adlı kitabın 27.sayfasında yazıldığına göre, Cemaleddini Efgani ve Muhammed Abduh din maskesi altında çalışan birer korkunç mason üstadıdırlar. "Telfiki Mezahip" adlı kitabın yazarı Reşit Rıza ise bunların talebesidir."
MERYEM CEMİLE VE BENZERLERİ
"Arap dünyasında birçok siyasi hareketi ve yazarı etkisi altında tutan "İhvanül Müslimin" (Müslüman Kardeşler-RKK) hareketi, aynı kitaba göre masonların kontrolü altındadır. Seyit Kutupların ve benzerlerinin kitaplarını genç nesillerin eline veren kimselerin bu yazarın "İhvanül Müslimin" hareketinin öncülerinden olduklarını bilmiyorlar mı? Meryem Cemile adlı Yahudi dönmesi kadını himayesi altına alan Mevdudi acep ne yapmak ister? Bütün bu karanlık adamları okutmak için çırpınan çevreler, ne hikmetse İmamı Azam, İmamı Malik, İmamı Şafi, İmamı Hambeli gibi sünnet yolu büyüklerini küçümsemek ve unutturmak isteyen kimselerdir."
Evet, Sayın Erdoğan ve içinde bulunduğu "İslamcı" camia, rahmetli Seyid Ahmed Arvasi Hoca'nın "karanlık kişiler" olarak tanımladığı Meryem Cemile ve benzerlerinin "İslami" eserlerini okuyarak bugünlere geldiler. Bugün hepimiz biliyoruz ki, Hamas Arap dünyasının başına musallat olan Mısır merkezli "Müslüman Kardeşler"in Filistin'deki koludur. Sayın Cumhurbaşkanı Gül, Sayın Başbakan Erdoğan ve "yurtta sulh cihanda sulh"u beğenmeyerek eksantrik "sıfır"lı dış politika geliştirme teorileriyle uğraşan Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu Türkiye'yi Meryem Cemile ve türevlerinin Arap dünyasında şekillendirdiği "siyasal İslamcı" politika bataklığına çekmek istiyorlar. Ortadoğu'daki bu "siyasal İslamcı" politikalar sadece İsrail'in uzun vadeli hedeflerine hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. Türkiye'nin başına yeni yeni belalar açar. En az 500 nükleer başlıklı füzeye sahip İsrail devletinin yönetimini bir grup fanatik elinde bulunduruyor. Bu insanlar Tevrat/Talmud/Kabala kökenli inançları gereği Kral Davut soyundan, Yahudileri kurtaracak Mesih'in gelmesi için her türlü çılgınlığı yapabilirler Evanjelist Hıristiyan Amerikalılar ellerini oğuşturarak İsrailli fanatiklerin her türlü manipülasyonunu destekliyorlar. Çünkü Evanjelistlerde Yahudi-Müslüman savaşının bir yerinde İsa Mesih'in ikinci ve nihayetinde üçüncü ve son kez yeryüzüne gelişi ile "Kutsal Tanrı İmparatorluğu"nun kurulacağına, kendilerinin cennete gideceğine inanıyorlar.
2002 yılında UCI'dan Yahudi asıllı bir Amerikalı Profesör şöyle demişti: "Urallar'ın altındaki nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar olmasaydı Rus diye bir millet kalmayacaktı, Rusya tarih olacaktı".
BU GERGİNLİK YA GERÇEK OLSAYDI?
Küresel ve bölgesel "ofansif" dış politika, güçlü ekonomi ve en az güçlü nükleer savunma silahlarıyla birlikte yürütülür. Bir taraftan Türk ordusunu hırpalayan her türlü manipülasyon ve psikolojik harp metotlarına göz yumacaksınız, diğer taraftan "one minute" deyip daha dışarı çıkar çıkmaz İsrail'den özür dileyeceksiniz. Ya da Müslüman Uygur Türklerini görmezlikten gelerek Filistin'de "Müslüman Kardeşler" militanlarıyla birlikte İsrail'e karşı efeleneceksiniz. Bunun adına da "diklenmeden dik durmak" diyeceksiniz. Hani Davutoğlu "komşularla sıfır problemli" dış politika yürütüyordu.
Bu durumda İsrail'le yürütülen politikanın adı ne oluyor? Olan şu, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu yurtiçine, Türk milletine yönelik oynuyor. İsrail ise Ortadoğu'da Arap yerine "İslamcı", Türk bilinen birinin "halife", "sultan" veya "lider" olmasını arzu ediyor. Böylelikle Meryem Cemile geleneği devam etsin. Eğer Erdoğan-İsrail ya da AKP hükümeti- İsrail arasındaki gerginlik gerçek olsaydı neler olurdu? Birincisi bir gecede Türkiye'ye akan sıcak para musluğu kesilirdi. İkincisi, IMF'nin bütün telefon hatları Türkiye'den aramalara meşgul çalardı. Küresel finans elitleri İsrail devletinin hayır dediği hiçbir projeye evet demezler. Aksi takdirde MOSSAD'ın ikna timleri devreye giriverir.
Demek ki, R.T.Erdoğan ve İsrail'in politikaları örtüşüyor. Büyükelçimize yapılan saygısızlık ve özür seremonisi Kurtlar Vadisi denen "operasyon"lara yönelik TV dizisine yüksek perdeden gürültüler "bir şeyler"e kılıf olmaktan öteye gidemez. Türkiye'de genel seçim sürecine girilmişken Sayın Erdoğan manipülasyonlarla "güçlendirilmek" isteniyor. Projenin asıl mimarı İsrail derin devletidir. Diğerleri bilerek veya bilmeyerek sadece figürandır. R. Tayyip Erdoğan çok ilginç bir isimdir. Dünyada bugüne kadar hem Siyonizm hem de İslam'a hizmetten dolayı milletlerarası itibarı olan mükâfatları alan tek istisnai isimdir. Erdoğan'a İslam'a hizmet ödülünü (Kral Faysal Ödülü) veren kişi Suudi Arabistan kralıdır. Suudi kraliyet ailesi Arap dünyası içinde İsrail'e en yakın isimdir. Dahası Suudi kraliyet ailesinin Yahudi kökenlerinden Batı'daki pek çok kaynakta bahsedilmektedir.
SİYASİL İSLAM İDEOLOJİSİ
Erdoğan'a cesaret madalyası veren ABD merkezli AJC (Dünya Yahudi Kongresi) 104 yıllık bir kuruluş olup temel misyonu Siyonizmi dünyaya hâkim kılmaktır. Bu kuruluşun, ömrünün beşte dördünde İsrail ve Yahudilere "kahrolsun" diyen Erdoğan'a bir istisna yaparak ödül vermesi ilginçtir. Zira bu kuruluş 104 yılda Erdoğan hariç sadece Yahudi asıllılara mükâfat vermiştir.
Soğuk savaş döneminde, milliyetçiliğe ve Sovyetler'e karşı oluşturulan "yeşil kuşak" ve "siyasal İslamcı" hareketlerin "(Taliban vs. gibi) CIA ve MOSSAD tarafından organize edildiğini bugün dağdaki çoban bile biliyor.
Dün Meryem Cemile'nin kitaplarını bütün İslam coğrafyasında bedava dağıtan "görünmez eller" bugün "one minute" ve türevlerine zemin hazırlıyor. Türkiye'de 1967 Arap-İsrail savaşına kadar İslami söylemlerin hiç birinde Türk milliyetçiliğine karşı tek bir söylem yoktu. 1967'den itibaren Türkiye'de ortaya çıkan Türk milliyetçiliği, Türklük karşıtı "siyasal İslamcı" yazarlar, akademisyenler, siyasetçiler kimlerden etkilendi? Hangi mahfiller tarafından finanse edildi?
Dinimiz İslam, 1967-11 Eylül 2001 döneminde ve soğuk savaşın en hararetli evresinde İsrail, ABD ve Avrupa tarafından önce Sovyetler'e karşı gibi gözükse de esasen İslam dünyasına yönelik olarak psikolojik harp silahı olarak nasıl kullanıldı? Buraya gelişte Türkiye ve İslam dünyasında kimler Batı ve İsrail'e taşeronluk yaptı?
Elbette pek çok insan gibi Meryem Cemile de birkaç kez din değiştirmekle kalsaydı ve sonunda Müslüman olsaydı söylenecek bir sözümüz yoktu. Ancak siyasal İslam'ın bir ideoloğu haline getirilmesi, dindar Arap milliyetçilerinin İngiliz, Fransız ve İsrail işgaline karşı mücadele verdikleri bir dönemde karşılarına "siyasal ümmetçi" bir muhalefet cephesi çıkararak Arap milletini karpuz gibi ikiye bölmesini nasıl izah edeceğiz?
Dün ihtiyaca binaen "radikal siyasal İslamcı" Meryem Cemile "ışık" saçıyordu. Bugün ABD'de, İngiltere'de "karma namaz"ı savunan ve ilk denemesini de New York'taki Yahudi Üniversitesi kampusu içinde yapan Amina Vedud ve Esra Numani var.
Mütedeyyin Müslüman Türk insanı şu soruyu kendi kendine sormalı. Yıllarca Siyonizm, Yahudilere ve İsrail'e düşmanlığı siyasi, iktisadi rant kapısı yapanlar, açıkçası "siyasal İslamcılar" bugüne kadar İsrail'e karşı hangi ciddi bir tedbiri aldılar? İçlerinden iktidar olanların 2002'den beri sergilediği tavır ortada ve "kral çıplak".
Öte yandan Yahudi-Nakşibendî/Halidi Mesud Barzani ile İsrail'in "Kürdistan"ı kurmak için yaptıkları işbirliği ortada. PKK'ya verdikleri destek "kör göze parmak". Ve Barzani ile işbirliği yapanlar, ya eski Marksist yeni liberal ikinci cumhuriyetçiler, ya da bir kısım tarikat, cemaat ile birlikte Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve AKP kurmayları.
Türkiye genel seçim tarihine yaklaştıkça yeni "one minute" manipülasyonları görecek ve Türk milleti bu oyunu bozacak. İsrail toplumu gibi AKP siyaset kurmayları ve "siyasal İslamcılar" kriz içinde. Ancak "Endülüsleştikçe" daha çok batıyorlar.
Dikkat! Osmanlı'da olduğu gibi Cumhuriyet Türkiye'sinde de kurucu unsur Müslüman Türk, merkezden çevreye itiliyor. "Enderun siyasası" ve "Endülüs uleması" işbirliği yaparak cumhuriyetin kuruluş "paradigmasını kaydırmak" istiyorlar. ABD, İsrail ve AB bu süreçte dış destekçi aktörler.
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."