BU ÇİRKİN YÜZÜNÜZÜ KADININ /KIZIM BAŞÖRTÜSÜ ÖRTMEZ
MASKENİZ DÜŞTÜ
İşte farklı olduklarını sananlara uyanmaları için bir fırsat.
Milli Gazete sanki AKP’yi eleştiriyor gibi görünüp ama din istismarında AKP ile yarışan gazete, Anayasa Mahkemesinin Askeri sivil Mahkemede yargılanmasını oybirliği ile reddetmesi gerçek yüzlerini gösterdi.
Yine kadının/ kızın başının örtüsünü önüne kalkan yapıp kalleşçe saldırıp halkın dini; saf ve temiz duygularını anayasal düzenin kilit kurumlarına kapaktan sam sayfa saldırı malzemesi olarak kullanıyorlar.
Yazıklar olsun size küresel Siyonist sermayenin uşakları.
İşte düşen maskeler:
12 EYLÜL DARBE ANAYASASI, ÖZGÜRLÜĞE “BALYOZ” GİBİ
ANA‘YASAK’ MAHKEMESİ
Cami bombalamalarının, ajanların sokakları provoke ederek kanla karışık kaos üretmesinin öngörüldüğü Balyoz Darbe Planları'nın ortalığa saçıldığı bir dönemde, Türkiye 1960 ihtilalinden sonra darbecilerin kurduğu Anayasa Mahkemesi'nin aldığı yeni bir kararla sarsıldı.
Balyoz darbe planı tartışmaları arasında toplanan Anayasa Mahkemesi'nin, askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyi iptal etmesi, kamuoyunda tepki doğurdu. Anayasa Mahkemesi, CHP'nin, 5918 sayılı askerlere sivil yargı yolunu açan Kanun'un 7. maddesi ile değiştirilen "halinde" ibaresi ile geçici 1. maddedeki, 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesinde yapılan değişiklik hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili düzenlemenin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle yaptığı başvuruyu karara bağlayarak, söz konusu Kanun'un, askerlere "Anayasal düzene karşı suçlar", "terör" ve "çete" suçlarını işlemeleri halinde sivil yargı yolunu açan düzenlemelerini oybirliğiyle iptal etti.
Anayasa Mahkemesi'nin kararı hükümete karşı darbe, isyan ve Anayasal düzene karşı suç işlediği iddiasıyla sivil mahkemelerde yargılanan askerlerin durumunu nasıl etkileyeceği konusunda ise hukukçular arasında tartışma yaşanıyor. Bu davaların iptal kararından etkileneceğini söyleyenler de var, darbeciliğin ve terörün sivil kamuoyuna yönelik bir suç olduğu için sivil mahkemelerce yargılama yapılması gerektiğini söyleyenler de var.
Parça değil, paket değişiklik
Darbe ve cuntacılık suçu işleyen askeri personelin sivil mahkemelerde yargılanması yönündeki Meclis kararını, CHP'nin başvurusu ile görüşmeye başlayan Anayasa Mahkemesi, suçlu askeri personelin sivil mahkemelerce yargılanamayacağı yönünde karar aldı. Daha önce hukuksuz ve adaletsiz başörtüsü ve katsayı yasağı ile ilgili olarak da "yasakçı" hükümlere imza atan darbe anayasasının darbeci mahkemesinin bu kararını değerlendiren uzmanlar, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı son kararla sivil yargıya karşı bir darbe yaptığını ifade ediyor.
Türkiye yıllardır darbe anayasaları ile yönetiliyor. Toplumun tüm kesimleri, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, sadece bir zümreyi değil mazlumu ve fukarayı da gözeten, inançlara saygılı bir Anayasa için harekete geçilmesini istiyor. Hükümetin, başörtüsü yasağı, parti kapatmalarının zorlaştırılması, Kürt sorunu, eğitimin önündeki engeller ve hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi konularda, parça parça değil bir paket olarak sivil Anayasa değişikliğine gitmesini isteyen hukukçular, aksi halde 1960 darbesi ile tesis edilen Anayasa Mahkemesi'nin benzer kararlara imza atmayı sürdüreceği tehlikesine dikkat çekiyor.
"En sivil Anayasa" diye yutturulan 1960 darbe Anayasası'nı hazırlayanların, milletin seçtiği isimlerin tepesinde Demokles'in kılıcı olarak görev yapması için Anayasa Mahkemesi'ni kurduğunu kaydeden uzmanlar, o gün bugündür Anayasa Mahkemesi'nin statükonun sigortası gibi kararlar aldığına işaret ediyor. Başörtüsü, Kürt sorunu, özgürlük ve haklar, sivil Anayasa hazırlığı, halkın seçtiği bir partinin kapatılması, cuntacıların yargılanması, Cumhurbaşkanlığı seçimi, katsayı meselesi gibi bütün özgürlük ve haklarla ilgili konularda devreye giren Anayasa Mahkemesi'nin, formüller icat ederek statükonun istekleri doğrultusunda karar aldığı ifade ediliyor.
Ergenekon'u etkileyecek mi?
İnanç ve özgürlükler konusunda, terörü ve kanı durduracak kararlar noktasında yola çıkan bu "hukuksal" engelin, sivil bir Anayasa yapılmadan aşılamayacağı belirten hukukçular, Anayasa Mahkemesi'nin, "askerin sivil mahkemelerde yargılanamayacağı" yönündeki kararının da aynı doğrultuda olduğuna dikkat çekiyor.
Ergenekon'dan suikastlere, Kozmik sırlardan karakol baskınlarına, Balyoz, Eldiven, Sarıkız, Ayışığı gibi darbe planlarından ıslak imzalı belge soruşturmasına kadar içinde üniforma bulunan tüm davaların, "görevsizlik" gerekçesi ile düşürülebileceğini ifade eden uzmanlar, kışla içi mahkemelerde cunta ve darbe girişimcilerinin yasaklanmasının mümkün olmadığını kaydediyor. Buna karşın, Anayasa Mahkemesi'nin kararının gerekçesinde, "Sanıklara yüklenen eylemlerin Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmiş bulunan suçlar kapsamında olduğu"nun belirtilmesi ile sanıklara yüklenen suçların askerî suç olmadığının ortaya çıktığını kaydeden bazı hukukçular da, darbe, cunta ve anayasal düzeni değiştirme gibi suçları kapsayan birçok davanın, 353 sayılı yasanın 4191 sayılı yasa ile değişik 17. maddesi hükmü uyarınca, davanın adli yargı yerinde yani sivil mahkemelerde görülmesi gerektiğini belirtiyor.
Hükümetin özgürlükleri ayrı ayrı ele alarak sürekli geri adım atmak veya sil baştan yapmak yerine, bir paket olarak bütün hakları kapsayan sivil ve özgürlükçü bir Anayasa yapmasından başka çözüm yok. 12 Eylül 1980 ihtilalinin ardından hazırlanan 1982 Darbe Anayasası, üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen bir türlü sivilleştirilemiyor. Türkiye'yi kutuplaşmalara ve derin kaoslara sürükleyen kararlara imza atmak zorunda kalan yargı kurumları dahi bu durumdan şikayetçi. Devlet otoritesi karşısında bireyin hak ve özgürlüklerinin koruması gereken Anayasa, bizde daha çok devlet otoritesini koruyor. Yedi yıllık iktidarları boyunca 1980 darbesinin ardından yapılan askeri 12 Eylül Anayasası'nın sivilleştirilmesi için hiçbir adım atmayan hükümet, kendi partisinin kapatılmasından bile kıl payı kurtulmuştu. Anayasa hukukçuları, Askeri ve sivil mahkeme ayrımının Yargıtay ve Danıştay kararına aykırı olduğunu, çünkü hiyerarşik yapının parçası olan Askeri hakimlerin bağımsız kararlar almasının zor olduğuna işaret ediyor.
Referandumla kabul edilecek yeni anayasa lazım
Sivil yargının alanını genişletmenin, demokratik hukuk devletinin önemli bir ilkesi olduğu belirtilirken, TBMM referandumla acilen bu sorunu gidermesi gerektiği vurgulanıyor. Anayasal düzeni hedef almanın askerî suç sayılamayacağını ifade eden hukukçular, Darbeyi öngören her faaliyetin muhakkak kışla dışına taşacağı için hukukî sürecin de sivil cumhuriyet savcılarının yetkisine girdiğinin altını çiziyor. Darbe Anayasaları yüzünden Türkiye'de demokrasinin ipotek altında olduğunu kaydeden uzmanlar, yeni bir anayasa ile geniş bir demokrasi paketinin ortaya konulmasını istiyor. Hukukçular, Meclis'in açıkça 'yasak' kararı getirmediği başörtüsü yasağının da temel insan haklarıyla ilgili bir konu olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesi'nce "resmi"leştirilmek istendiğinin altını çizerek, siyaset alanını daraltan bu "yasakçı" tavrın tek çözümünün, referandumla kabul edilecek yeni bir Anayasa olacağını belirtiyor. Hukukçular, sivil ve özgürlükleri önceleyen yeni Anayasa'nın, sivil toplum kuruluşlarının, ilgili resmi kurumların, çeşitli toplum kesimlerinin görüşleri alınarak hazırlanmasını ve daha sonra da milletin oyuna sunulmasını istiyor.
Bir tek özgürlükçü kararı yok!
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan 367 garabeti, üniversitelerde özgürlüklerin sınırlarını genişleten yasa değişikliğinin reddi, başörtüsüne özgürlük getirecek düzenlemenin Anayasa'ya giremeyeceği yönündeki kararı, Meslek lisesi ve İmam Hatiplere uygulanan katsayı adaletsizliğinin kaldırılamayacağı yönündeki kararı, Ak Parti hakkında 'laikliğe karşı odak' olduğu gerekçesi ile kapatma davası açılması ve son olarak suça bulaşmış askeri personelin sivil mahkemelerce yargılanamayacağı yönündeki kararları ile tepki çekti.
Uyuşturucu ve terör de mi askeri suç?
CMK'nın 250'nci maddesinde sivil yargıda yargılanması öngörülen suçların, çete, mafya gibi örgütlü suçlar, anayasal düzene karşı işlenen suçlar, terör ve uyuşturucu madde imal ve ticaretini kapsadığını söyleyen hukukçular, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karar ile uyuşturucu ve terör suçu işlemiş askeri personelin bile sivil mahkemede yargılanmasının önünü kesebileceğini ve bunun hukuka ters olduğuna dikkat çekiyor.
145. madde acilen değişmeli
12 Eylül darbecilerinin hazırladığı günümüz Anayasası, haliyle darbe girişimcilerini ve cuntacıları koruyan bir yapıya sahip. Anayasa'nın "Askeri Yargı" başlıklı 145'inci maddesindeki "askeri mahal", "asker kişi", "askeri suç" ve "askerlik hizmeti" kavramları, askeri personelin sivil mahkemelerce yargılanmasını engelliyor. 145'inci maddede: "Bu mahkemeler, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine ve askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler" deniliyor.
Darbecilik, sivil suçtur!
Anayasa Mahkemesi'nin kararının gerekçesinde, "Sanıklara yüklenen eylemlerin Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmiş bulunan suçlar kapsamında olduğu"nun belirtilmesi ile sanıklara yüklenen suçların askerî suç olmadığının ortaya çıktığını kaydeden bazı hukukçular da, darbe, cunta ve anayasal düzeni değiştirme gibi suçları kapsayan birçok davanın, 353 sayılı yasanın 4191 sayılı yasa ile değişik 17. maddesi hükmü uyarınca, davanın adli yargı yerinde yani sivil mahkemelerde görülmesi gerektiğini belirtiyor.
Askeri personelin yargılandığı davalar
Anayasa Mahkemesi'nin askere sivil yargı yolunu açan yasa düzenlemesini iptal etmesi, kamuoyunda "askeri personelin de yargılandığı mahkemeler, bu karardan etkilenecek mi?" sorularına neden oldu. Son bir haftadır Türkiye'nin tartıştığı Taraf Gazetesi'nde yayınlanan 'Balyoz Darbe Planı'nın da içinde bulunduğu birçok davada askeri personel de sanık olarak bulunuyor. İşte bu davalardan bazıları:
Balyoz: Balyoz darbe planıyla ilgili insanın kanını donduran ayrıntılar yayınlanmaya devam ederken, savcılığın soruşturma başlattığı konuyla ilgili davanın başlamadan bitebileceği tehlikesi var.
Ayışı, Yakamoz, Eldiven: Üç darbe planıyla ilgili soruşturma kapsamında dönemin kuvvet komutanları Oramiral Özden Örnek, Orgeneral İbrahim Fırtına ve Aytaç Yalman özel yetkili Cumhuriyet savcılarına ifade vermişti.
Islak İmza: Demokrasi ile Mücadale Eylem Planı hakkında Ergenekon savcıları soruşturma yürütüyor. Plandaki ıslak imzanın Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu Adli Tıp tarafından kanıtlanmıştı.
Kafes Eylem Planı: Bu davayla ilgili olarak yürütülen soruşturma kapsamında 10 subay halen tutuklu.
Şemdinli: Askeri mahkemenin görevsizlik kararı verdiği Şemdinli dosyası, tekrar askeri mahkemeye gönderilebilir.
Arınç'a Suikast: Seferberlik Tetkik Kurulu'nun kozmik odalarında özel yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yaptığı aramada suç teşkil edebilecek bulgulara rastlanılabilir.
Atabeyler-Sauna: Atabeyler ve Sauna davasında da çok sayıda asker yargılanıyor.
Gazeteci yazar Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne:
Yargıya karşı yapılmış bir darbe!
Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu kararı doğrudan doğruya yargıya karşı yapılmış bir darbe niteliği taşıyor. Aslında Anayasa Mahkemesi kendi kendisine de müdahale ediyor. Anayasa'nın 90. maddesindeki "uluslar arası hukuk referansı"na da muhalif yönde bir karar alınmış durumda. Askeri yargı bağımsız değil, dolayısıyla tarafsız da değil. Silahlı gücün istismarını önlemek için bağımsız bir yargıya ihtiyacımız var. Yargının, ordu mensuplarının karıştığı suçların üzerine gitmesi engellendi. Askeri yargının disiplin suçları dışında bir etkinliği olmamalıdır. Parlamentonun en kısa zamanda bu boşluğu kapatacak adımlar atması gerekir. Anayasanın 145. maddesi değişmelidir ve gerekirse referanduma gidilmelidir!
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder