Kaynağından aldığım ve Ergenekon Terör örgütü diye üstüne basılarak belirtilen (Ergenekon Terör Örgütü henüz tanımlanmamıştır ve bu şekilde yazmak yasal olmadığı açıklanmıştır) ama sadece şu an itibariyle dava niteliğinde olan,ispatlanmamış iddiaları okurken bazen dalıp pkk-Fettullah karması bir yapılanma canlandı beynimde.Anlatılanlar yıllardır bu toplum içerisinde, gözümüzle bir şekilde gördüğümüz,üniversite hayatımızda şahit olduğumuz Fetullah’ın Işık evleri ve pkk’nın terör eylemlerinde yapılanların aynıları.Ergenekon savcıları bu suçlamaları yaparken hiçte yapancı olmadıkları bu iki yapılanmadan esinlenmiş olsalar gerek.
İnsanın TV’den, gazete ve dergilerden yıllardır okuduğu, izlediği isimlerin böyle saçma sapan bir suçlama ile karşı karşıya kalmalarını yüreği kaldırmıyor.25 yıldır terör eylemleri yapan, binlerce insanımızı öldüren örgüte bile böyle bir suçlama yapılmazken, onlarla mücadele eden; AB karşıtı, Nato karşıtı, Avrasyacı, Atatürkçü, laik, sosyal, üniter, hukuk devlet yapısını savunma ortak paydasında birleşen bu insanlara bu suçlamaların yapılması; işlerin ne derecede ciddi boyutlarda olduğunu gösterir niteliktedir.
Bunun adı 4.HAÇLI seferidir. Bu kez topla tüfekle gelmediler. Bu kez içeriden devşirdikleri ve siyasetten-iş dünyasına, eğitimden-güvenlik birimlerine kadar sızmış bir kadro ile saldırıyorlar.
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” demiş Ulu Önder ATATÜRK. Ama tarih bize bir kez daha gösteriyor ki; “Türk’ü Türk’ten başka yıkacak düşman da yoktur” Emperyalistler bunu biliyor ve bize içeriden saldırıyor. Bu dava siyasidir, bu dava dava olmaktan çıkmıştır. Tarafsızlığı bozulmuş ve tarihe yazılacak bir utanca dönüşmüştür. Siyasileşmiş her şey halka mal olmuş demektir. Artık her Türk vatandaşının konuşma özgürlüğü vardır. Konuşmak, yorum yapmak zorunludur.
Tekrar ediyorum.
Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Edirne’den, Kars’a Türk halkı bu rezilliği, bu utancı hak etmiyorsun. Çok ciddi suç işleniyor. Sessiz ve kayıtsız kalman suça ortak olmandır ve bunun bedelini gelecek nesillerle beraber hepimiz öderiz. Ülkene, Atalarının mirasına sahip çık. Bu gemi bir tane, açık denizdeyiz ve hepimiz aynı gemideyiz. Batarsak üç kulaç atamadan emperyalist köpek balıkları tarafından parçalanırız.
Uyan artık.Mideni değil,çocuklarını ve geleceğini düşün.Düşün ki yarınlar senin olsun.
ERGENEKON'UN GİZLİ YAPISI DEŞİFRE OLDU!
Ergenekon'un nihai amacı: ''Sürekli iç çatışma, kaos, komşularla düşman, dünyaya kapalı, ekonomik kriz, iç çatışmalar ile uğraşan zayıf bir devlet imajı."
Üçüncü ''Ergenekon'' iddianamesinde, ''firari şüpheli Bedrettin Dalan'a ait Beykoz-Poyrazköy'de bulunan İstek Vakfı arazisinde ele geçirilen çok sayıda silah, patlayıcı madde, lav silahı ve mühimmat ile ilgili soruşturmaya devam edildiği'' bildirildi.
İddianamede, ''Ergenekon silahlı terör örgütüne yönelik bugüne kadar yapılan soruşturma sonucunda terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek, halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etmek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, terör örgütüne ait silahları depolamak, genel güvenliği kasten tehlikeye sokacak şekilde patlayıcı madde kullanmak, nitelikli kasten öldürmeye azmettirmek, yasaklanan bilgileri temin etmek, kişisel verileri kaydetmek ve bağlı pek çok suçu işlemek'' suçlarından 86 şüpheli hakkında 10 Temmuz 2008 tarihinde hazırlanan iddianame ve aynı soruşturmanın devamı niteliğinde olan 56 şüpheli hakkında 8 Mart 2009 tarihinde hazırlanan iddianame ile kamu davası açıldığı hatırlatılarak, davaların İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürdüğü ifade edildi. Soruşturması tamamlanan 52 şüpheli hakkındaki bu iddianamenin de diğer davalarla birleştirme talepli olarak açıldığı anlatılan iddianamede, şunlara yer verildi: ''Ergenekon silahlı terör örgütünün, hücre tipi bir yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olması, yapılanmasını geniş bir alana yaymış bulunması, devlet içerisinde değişik kurumlara sızması, gerçekleştirdiği eylemlerin ya da teşebbüs ettiği eylemlerin niteliği bir taraftan örgütün büyüklüğünü gösterirken diğer taraftan da tüm yapılarının ve mensuplarının aynı anda deşifre edilmesini zorlaştırmıştır.'' 'ÖRGÜTÜN NİHAİ AMACI' İddianamede, ''Ergenekon silahlı terör örgütüne'' yönelik bugüne kadar yapılan soruşturmada, ele geçirilen örgütsel içerikli dokümanlar ve elde edilen deliller çerçevesinde, ''örgütün nihai amacının'', ''Sürekli iç çatışma, kaos, komşu ülkeleri ile düşman, dünyaya kapalı, Avrupa Birliği ve insan haklarına karşı, ekonomik kriz, iç etnik çatışmalar ve naylon terör örgütleri ile uğraşan ve ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluşturulmaya çalışılarak, devlet otoritesini içte ve dışta zafiyete uğratmak, ülkeyi yönetilemez hale getirmek, böylece Ergenekon silahlı terör örgütünün daha rahat yönetip, yönlendirebileceği siyasal iktidarlar oluşturmak, örgütün belirlediği gizli amaç ve prensiplerinin dışına çıkan tüm siyasal iktidarları değişik yöntemlerle kontrol altına almak, bu başarılamadığı taktirde yasama ve yürütme organlarını devirip kendi ideolojik amaçları doğrultusunda devlet yönetimini ele geçirmek olduğunun anlaşıldığı'' öne sürüldü. ''Ergenekon silahlı terör örgütü''nün ''darbe çalışmaları çerçevesinde sanık Mehmet Şener Eruygur başkanlığında faaliyet gösteren Cumhuriyet Çalışma Grubu'nun, medya yapılanmasından mafya yapılanmasına, üniversite yapılanmasından, sendika yapılanmasına, sivil toplum kuruluşlarından üniversite gençlik yapılanmasına kadar aktif olarak örgütlenme faaliyetlerini sürdürdüğü görüldüğü'' öne sürülen iddianamede, ''yasama ve yürütme organını devirmeye teşebbüs eylemlerinde tüm bu örgütlenmeleri aynı anda devreye sokarak sözde toplumsal refleksi harekete geçirme adına tertipledikleri mitingler vasıtasıyla kendi kurallarının uygulanacağı bir sistemin kurulması için aktif olarak çalıştıkları anlaşıldığı'' kaydedildi. 'DİĞER TERÖR ÖRGÜTLERİNDEN FARKI' İddianamede, ''Ergenekon silahlı terör örgütünün anlaşılıp kavranabilmesi için bölücü ve yıkıcı diye adlandırılan terör örgütlerinden farklı olarak ele alınması ve değerlendirilmesi'' gerektiği ifade edilerek, ''Ergenekon silahlı terör örgütü bilinen dini motifli veya Marksist-Leninist metotları benimsemiş terör örgütlerinden ideolojik olarak farklı bir yapı olarak ortaya çıktığı, bu yapının temelde, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin örgütün amaçları doğrultusunda istismarına, örgütün amaçları doğrultusunda netice vermeyen demokratik tercihlerin gayrı meşru sayılmasına ve sonuçlarına karşı açık veya örtülü cebri mücadele verilmesine dayalı olduğu'' savına yer verildi. İddianamede, 'örgütün üye profilinin çeşitliliğinin, ancak örgütün amaçları dikkate alındığında anlaşılabileceği'' ifade edilerek, ''amaç yasama ve yürütme organlarının cebren ortadan kaldırılması veya çalışamaz duruma getirilmesi olduğunda, itiyadi suçluların, esrar kullanıcılarının, mafya mensuplarının, gazetecilerin, devletin emekli ya da halen görevde olan memurlarının, benzemez, benzetilemez ve normal koşullarda bir araya gelmez kimlikteki başka kişilerin örgütün amaçları doğrultusunda iş bölümü ve hiyerarşi içerisinde bir örgüt yapısı etrafında bir arada tutulmalarının zorunlu olduğu'' kaydedildi. İddianamede, şunlara yer verildi: ''Bu bağlamda Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması ya da Danıştay'a yapılan menfur saldırı örnekleri ele alındığında, soruşturma kapsamında ortaya çıkan verilerden hareketle; bu eylemlerin yapılması, kamuoyunun örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirilmesi, eylemden hemen sonra yapılan ve yaptırılan acil ve olgusal gerçekliğe uygun olmayan açıklamalar ve benzeri tüm faaliyetler örgütün amacına ulaşabilmek için sahip olması gereken üye profilinin bilinen terör örgütlerinin üye profilinden farklı olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca bir kısım örgüt mensuplarının kılık ve kıyafetlerini değiştirerek İstanbul'daki bazı dini gruplara örgütün amaçları doğrultusunda sızmaları, bir kısım örgüt mensuplarının da Ankara da Hizb-ut Tahrir örgütüne sızmaları bilinen terör yöntemleriyle açıklanamayacaktır. Bu nedenlerle Ergenekon silahlı terör örgütünü ülkemizde bugüne kadar ortaya çıkarılmış terör örgütlerine bakarak değerlendirmeye çalışmak sığ ve sonuçsuz bir çabadan öteye geçemeyecektir. Soruşturma sonucunda bir kısmı ortaya çıkarılan Ergenekon silahlı terör örgütünün, gerçekleştirdiği bir eylemden sonra ankesörlü telefondan gazeteleri arayıp eylemi üstlenmesi ya da elinde Kalaşnikofla kırlardan kentlere yürümek isteyen devrimcilerden oluşan kadrolara sahip olmasını beklemek devletimizin karşı karşıya olduğu tehlikeyi algılayamamış olmakla eş değerdedir. Yukarıda gösterilen ölçüler ve bu ölçüler bakımından yapılan değerlendirmelere göre; Ergenekon silahlı terör örgütü Terörle Mücadele Kanunu ve 5237 sayılı TCK hükümlerine göre silahlı bir terör örgütüdür. Bunun doğal sonucu olarak da bu örgütün mensupları 'terör suçlusudurlar' şeklindeki tanımlamalar ve tespitlerimiz bu iddianamemizde yer alan tüm şüpheliler içinde geçerlidir.'' SANIKLARIN ROLLERİ ''Ergenekon silahlı terör örgütünün TSK içerisindeki faaliyetlerini 'Karargah Evleri' ismi altında da gizli hücre yapılanması ile yürüttüklerinin tespit edildiği'' belirtilen iddianamede, ''bu kapsamda tutuklu sanıklar Neriman Aydın ve Kemal Aydın'ın Kara Kuvvetleri ve askeri okullardaki örgütlenme faaliyetlerinden sorumlu oldukları ve bu amaçla açtıkları evlerde örgüte eleman kazandırmak için çalışmalar yaptıkları, şüpheli Cengiz Köylü'nün ise hava kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösterdiği, Erbay Çolakoglu'nun ise Deniz Kuvvetlerine bağlı alt birimlerin yapılanmasında görev aldığının anlaşıldığı'' iddia edildi. İddianamede, Kara Kuvvetlerinde görevli şüpheli Mustafa Dönmez'in, tutuklu sanık Emin Gürses ile örgütsel irtibatlarının bulunduğu, ayrıca örgüte ait silah ve askeri mühimmatı değişik yerlerde gizlediğinin belirlendiği de kaydedilerek, şüpheliler Mustafa Koç, Cihandar Hasanhanoğlu'nun ''Cumhuriyet Çalışma Grubu'' faaliyetlerinin yürütülmesinde görev aldıklarının da tespit edildiği öne sürüldü. İddianamede, İbrahim Şahin liderliğinde eylem ve suikast amaçlı olarak oluşturulduğu anlaşılan hücre yapılanmalarının, emniyet görevlileri ve asker kişilerden seçilmek suretiyle meydana getirildiği, emniyet yapılanmasının ağırlıklı olarak özel harekat dairesi başkanlığında çalışmış kişilerden oluştuğunun anlaşıldığı kaydedildi. ''Askeri yapılanma içinde yer alan asker kişilerin, diğer örgüt üyeleri gibi emekli oldukları dönemde de aktif olarak Ergenekon silahlı terör örgütü yapılanmasında yer aldıkları, bu kapsamda şüpheli Mustafa Levent Göktaş'ın da Özel Kuvvetler Komutanlığından emekli olmasından sonra örgütsel faaliyetlerini devam ettirdiği'' iddiasına yer verilen iddianamede, ''şüphelilerden İlyas Çınar, Hasan Ataman Yıldırım ve Hüseyin Vural Vural'ın emekli olmalarına rağmen örgüt içi istihbarat ve örgüt üyelerinin motivasyonunun sürdürülmesi faaliyetlerini yürüttükleri, açılan davalarda yargılanan örgüt üyelerinin mahkemede örgüt aleyhine ifade vermemeleri ve örgütte çözülme olmaması amacıyla çalışmalar yaptıklarının belirlendiği'' kaydedildi. İddianamede, ''şüpheli Mustafa Hüseyin Buzoğlu'nun, özellikle Tuncer Kılınç ve Münür Kemal Yavuz'dan temin ettiği devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgeleri örgüte ait özel istihbarat arşivine konulmak üzere sakladığı, yine diğer örgüt üyelerinden elde ettiği gizli belgeleri adı geçen örgüt üyelerine gönderdiği, ayrıca şüpheli Mustafa Levent Göktaş'ın örgütün talimatıyla bazı üst düzey kamu görevlileri ve yargı mensuplarının özel yaşamları ile ilgili görüntülerini kayda aldığı ve yine bu kişileri dini inanışları,felsefi ve siyasal düşüncelerine göre kişisel verilerini hukuka aykırı olarak kaydedip sakladığı anlaşıldığı'' ifadesi yer aldı. ''Şüpheli Engin Aydın'ın sanık İlhan Selçuk'un talimatı ile örgütün kamuda etkinliğini sağlamak amacıyla büyük ve küçük grupların katılımı ile gerçekleşen toplantılar tertip ettiği, özellikle otellerde yapılan toplantıya katılanların büyük kısmının örgütün gizli amaçlarından haberdar olmadıklarının görüldüğü'' de kaydedilen iddianamede, ''şüpheliler Erol Manisalı, Mustafa Abbas Yurtkuran, Fatih Hilmioğlu, Rıza Ferit Bernay ve Muhittin Erdal Şenel'in 2003-2004 yılları arasında 'Cumhuriyet Çalışma Gurubu' tarafından planlanan ve uygulamaya konulan darbe çalışmalarına iştirak ettiklerinin tespit edildiği'' savunuldu. ''Şüpheli Kemal Gürüz'ün örgütün üst düzey yöneticilerinin talimatları ile hareket ederek, kendilerinin kullanabilecekleri kişilerin üniversite yönetimlerine seçilmelerini sağlamak amacıyla, seçimlere haksız müdahalede bulunduğu, bazı basın mensuplarına muhalif adaylar hakkında asılsız iddialarla haber yaptırıp, yıpratmaya çalıştıkları anlaşıldığı'' kaydedilen iddianamede, ''şüpheliler Mehmet Haberal ve Yalçın Küçük'ün örgütün yöneticisi konumunda bulundukları, birçok örgütsel konuda Yalçın Küçük'ün geliştirdiği stratejilerin uygulandığı, örgütün belirlediği strateji doğrultusunda üniversitelerde kadrolaşma faaliyetlerini yürüttükleri, Mehmet Haberal'ın bu amaçla talimatlar verdiğinin belirlendiği'' ifade edildi. İddianamede, ''şüpheliler Mehmet Haberal'ın Mustafa Özbek, ve Erol Manisalı'nın örgütün medya finans yapılanması içinde yer aldıkları kendi medya kuruluşları dışında da örgütün merkez üssü olarak seçtiği yayın organlarına da doğrudan ve dolaylı olarak yardım ettiklerinin anlaşıldığı'' da belirtilerek, ''şüpheliler İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz'in Ermeni kökenli kişiler hakkında bilgi temin etmeye, bir kısım girişimlerde bulunan kişilerin isimlerini tespit etmeye çalıştıkları, aralarındaki iletişim sırasında tespit edilen mesajlardan bir tanesinde İbrahim Şahin'in kendisini 'Ben Ermenilere karşı kurulan örgütün ilk başkanıyım' şeklinde ifadelerle tarif ettiği, bir başka mesajda ise 'Asena görev var Ermeni öldürülmeli' şeklinde talimatlar ilettiğinin anlaşıldığı'' da vurgulandı. İddianamede, ''şüphelilerin Sivas'ta ikamet eden ve bölgedeki Ermeni vatandaşların ruhani lideri olduğu tespit edilen Minas Durmazgüler'e yönelik eylem hazırlığı içerisinde bulundukları, 'Ermenilerden özür dilenmesi' yönünde TBMM Başkanlığına dilekçe vererek kampanya düzenleyen kişilerin isim listesini temin ettikleri, İbrahim Şahin'in evinde ele geçen suikast planlarına göre müştekiler Ali Balkız, Kazım Genç, Mesrob Mutafyan'a yönelik 'tedhiş planları' hazırladıkları, Ankara Gölbaşı'nda ele geçen silahların planlanan suikastları gerçekleştirebilecek sayı ve nitelikte olduğu, S-l isimli yapılanmada ve tedhiş planlarında isimleri bulunan şüphelilerin bu suikastlarda görev alacak ekip olarak hazırlandığı kanaatine varıldığı'' anlatıldı. İSTEK VAKFI ARAZİSİNDE ELE GEÇİRİLENLER Şüpheli Mustafa Dönmez ve İbrahim Şahin grubundan elde edilen silah ve mühimmat dışında, ''firari şüpheli Bedrettin Dalan''a ait Beykoz Poyrazköy'de bulunan İstek Vakfı arazisinde ele geçirilen çok sayıda silah, patlayıcı madde, lav silahı ve mühimmat ile ilgili soruşturmaya Cumhuriyet Başsavcılığınca devam edildiği de belirtilen iddianamede, soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ''Ergenekon silahlı terör örgütü''nün 2003-2004 yıllarında Türkiye'de darbe yapmak için plan ve projeler hazırladığı, bu planlarını uygulamaya koyarak darbeye teşebbüs ettikleri anlaşıldığı'' savunuldu. İddianamede, şunlara yer verildi: ''Fakat örgütün 2004 yılından sonra günümüze kadar gerçekleştirdiği ya da gerçekleştirmeyi planladığı eylemlere bakıldığında darbe teşebbüsünden hiçbir zaman vazgeçmediği, ülkede darbe zemini oluşturmak ve nihayetinde de Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki uzantıları ile hedefledikleri darbeyi gerçekleştirmek için faaliyetlerini sürdürdükleri görülmektedir. Nitekim, 2003-2004 yıllarında hazırlanan 'Ayışığı' kod adlı darbe planında 'Ayışığı' ve 'Yakamoz' darbe planlarını hazırlayan ve uygulayacak olan kadrolar deşifre olur ve dağıtılırsa planın aynen devam ettirilmesi için ikinci bir yapılanma oluşturulması ve bu yapılanmanın çok gizli tutulması' gerektiği belirtilmiştir.''
Kaynak: Ajanslar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder