MÜTHİŞ İDDİA! ERGÜN POYRAZ:
Ergenekon Davası’nda kritik açıklamalar birbirini izliyor. Geçtiğimiz pazartesi günü en kritik savunmayı yazar Ergün Poyraz yaptı. Poyraz, Necip Hablemitoğlu’nu emniyet içindeki cemaat yapılanmasının öldürdüğünü iddia ederken buna ilişkin kanıtları mahkemeye sundu.
EMNİYET SEFERBER OLDU
Hablemitoğlu’nun Köstebek kitabını bastırmamak için MİT’in ve Emniyet’in seferber olduğunu söyleyen Poyraz, kendisinin yakın olduğunu söylediği Hablemitoğlu’nun cesedinin başında Terörle Mücadele ekibinin başı Osman Kaya’nın kendisine “Ergün, Hablemitoğlu kim? Ne iş yapar? Çek, senet mafyası mı? Basın niye bu kadar ilgileniyor” dediğini iddia etti.
Başbakan Erdoğan’ın cinayet üzerine açıklamalarına değinen Poyraz, “Bualçakça cinayet, Abdullah Gül’ün başbakanlığı yani kendi hükümeti döneminde işlendiği düşünülürse, sanki birileri birilerine şantaj yapıyor” dedi.
Ergün Poyraz’ın mahkemeye sunduğu savunmasını aynen yayınlıyoruz:
“13 AĞIR CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA
İSTANBUL
Dosya No: 2008/209
Konu: “Hablemitoğlu Cinayeti’ni aydınlatmak istiyoruz” söylemlerinde bulunan mahkemeye yardımcı olmak amacıyla cinayet hakkında beyan ve taleplerim…
** Tayyip Erdoğan, Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma tarafından şehit edilen Dr. Necip Hablemitoğlu cinayeti hakkında, “Bizim hükümetlerimiz döneminde faili meçhul kalmadı. Bir Necip Hablemitoğlu var. Onunda durumu özel” demişti.
Bu denli imalı konuşan birinin tanıklığına öncelikle başvurmak gerekir.
Çünkü;
Cinayetin özelinden bahsediyor…
Üstelik;
Bu alçakça cinayet; Abdullah Gül’ün başbakanlığı yani kendi hükümetleri döneminde işlendiği düşünülürse, sanki birileri birilerine şantaj yapıyor…
** Abdullah Gül, başta Cengiz Çandar olmak üzere gazetecilerle yaptığı görüşmelerde; Hablemitoğlu’nun eşiyle yaptığı görüşmeleri açıklarken, Hablemitoğlu’nun kendisiyle yaptıkları görüşmeleri sürekli olarak saklamaktadır.
Gül; Hablemitoğlu olayında parmak izine ulaştıklarını bile söylemişti. Ancak bu parmak izi ne menem bir parmak iziyse hala açıklanmamıştır.
En cahil insan bile şunu bilir: Bir cinayetin parmak izini bilen, o cinayet ile ilgili en ince ayrıntılara kadar bilgi sahibidir. Bu bildiklerini saklamak suçluyu korumak anlamına gelir.
Bu nedenle hukuk kurallarına göre;
Abdullah Gül’ün en azından tanık olarak dinlenmesi gerekir ki, gizli kalan her şey ortaya çıksın.
** Cinayeti soruşturan terörle Mücadele ekibini başı Osman Kaya; Hablemitoğlu’nun cesedinin başında bana;
“Ergün, Hablemitoğlu kim? Ne iş yapar? Çek, senet mafyası mı? Basın niye bu kadar ilgileniyor?”
Şeklinde bir soru sormuştu.
Oysa,
Aynı Osman Kaya olaydan önce Necip Hablemitoğlu’nu sevip saydığını, derslerine katılmak istediğini, TV programlarını izlediğini, kendisiyle tanışmak istediğini de söylemiş, ben de ona Hablemitoğlu’nun imzaladığı bir kitabını vermiştim.
Olayı soruşturan daha açık bir deyişle soruşturarak soruşturmayan Müdür’ün bu denli farklı iki davranışı bu olayda Emniyetin karıştığı bir durumun kanıtı değil de nedir?
Bu durumun açıklığa kavuşması için bu Müdür’ün de en azından tanık olarak dinlenmesi gerekir.
Yine o günlerde Terörle Mücadele Şubesi’nde amir olan Hüseyin Aktaş, bir gün beni arayarak Aytunç Altındal’ın telefon numarasını istedi. Altındal’ın telefon numarasını bulup vermemin ardından birkaç gün geçtikten sonra Aytunç Altındal’ın, gazetelerde şu demeci çıktı:
“Hablemitoğlu’nu iran Ermenileri öldürdü.”
** Hablemitoğlu cinayetinden iki ay kadar önce Amerika’nın Ankara konsolosluğu
Cinayet üzerindeki sır belgesini aralayacak en gerçekçi davranışlardan birinin Amerikan Konsolos görevlilerinin bu konuda ifadelerine başvurmak olması gerekir…
** Olaydan bir iki gün kadar sonra Kanal 7 televizyonunda haberleri sunan Ahmet Hakan ve Tayyip’in danışmanlığını da yapan Akif Beki arasında “olayda asıl hedef Hablemitoğlu değil onun yakınındaki isimdi. Bu cinayet o isme gözdağı verilmek için işlendi. O ismi biliyoruz, sakın ağzından kaçırma” şeklinde bir konuşma geçmiştir.
Hedefi “nokta” olarak bilenlerin, cinayet hakkında da herkesten fazla malumatları oldukları açıktır. O nedenle bu ikilinin de ifadelerinin alınması kaçınılmazdır.
** Hablemitoğlu’nun “Köstebek” adlı kitabını bastırtmamak için MİT ve Emniyet seferber olmuştu. Bugün TEM Daire Başkanı Cihangir Çelik’e en yakın isimlerden Hüseyin Aktaş, Emin Aslan’ın görevlendirdiği o günün Mülkiye Başmüfettişi, bugünün Hanefi Avcı’nın avukatı Refik Ali Uçarcı “Köstebek”in basılmaması için Hablemitoğlu ile görüşmüşlerdi. Nihayet, Mehmet Eymür’ün yönlendirdiği Emin Aslan, Hablemitoğlu’nu ölümle tehdit etmiş birkaç gün sonra da olay meydana gelmiştir.
Her gün saat 13:00 gibi evinden çıkan Hablemitoğlu, olay günü evde babası olduğu için 17:00 gibi çıkmış. Bu arada 16:30 gibi Mülkiye Başmüfettişi Refik Ali Uçarcı; ismini değiştirip, Hablemitoğlu’nun eşinin işyerini arayarak, telefona çıkan sekretere Hablemitoğlu’nun orada olup olmadığını sorması hayatın olağan akışına aykırıdır.
Üstelik Hablemitoğlu’nun hem cep telefonu hem de ev telefonu açıkken. Üstelik rahmetlinin babasının beyanına göre her iki telefonundan birçok kişiyle görüşmüşken…
**Olay günü başka bir savcı nöbetçi iken ve olay yankıda başka bir savcı var iken üstelik o savcının durumu üstlerine bildirdiği halde; Soruşturmaya aslında soruşturarak soruşturmaması için dahil edilen özel yetkili Savcı Cengiz Köksal, cinayeti çözmek yerine günlerini karısının ve kaynanasının özel işleri ile geçiriyordu.
Köksal, soruşturarak soruşturmamaya katılma misyonuna şu sözleri ile açıklık getiriyordu:
“Bu olayda zamanaşımı yirmi yıldır, bu cinayet de zamanaşımına uğrayacak.”
Savcı’nın bu sözlerini belgelememin ardından, onun o gün nöbetçi olmadığını, olay yerinin yakınında bir başka savcının olduğunu, bütün bunlara rağmen soruşturmanın (!) Cengiz Köksal’a verildiğini de kanıtlıyor ve bu durumu yazıya döküyordum.
Savcı, benim yazımın ardından basın toplantısı düzenliyor, basın toplantısında bana ceza ve on beş milyarlık tazminat davası açtığını ilan ediyor, benden almayı hayal ettiği paralarla yapacaklarını da anlatıyordu.
Savcı Cengiz Köksal davaları kaybedip, Yargıtay’ın kararı onamasının ardından “Meslektaşlarım beni sattı” diyordu.
Sonra da bana kızdığını belirterek, soruşturma ya da daha doğru bir deyişle soruşturmama görevinden istifa ediyordu.
Savcı’nın “Bu olayda zamanaşımı yirmi yıldır, bu cinayet de zamanaşımına uğrayacak.”
Sözleri ile başlattığı süreçte konu edilen isimlerin ifadelerinin alınması Hablemitoğlu cinayetini tamamen aydınlatacağı kanaatindeyim.
Ergenekon davasının 182. duruşmasında dinlenen Gizli Tanık C Hablemitoğlu cinayeti hakkında gerçekdışı ifadeler verdi.
Gizli Tanık C’nin bu konudaki ifadesi ve ona yanıt olarak Sami Hoştan’ın açıklamaları 19 Mayıs 2012 tarihli Taraf Gazetesi’nde özetle şöyle yer alıyordu:
“Sami Hoştan ve Veli Küçük, ibrahim Çiftçi’yi arayarak Hablemitoğlu’nun
öldürülmesini istedi. Çiftçi bu teklifi ‘biz kiralık katil miyiz?’ sözleriyle ret etti. Olaydan birkaç ay kadar sonra da Hablemitoğlu öldürüldü” şeklindeki ifadelerine Hoştan’dan yanıt geldi.
“Gizli tanığın benim Çiftçi’yi aradığımı söylediği tarihte ben cezaevindeydim…”
Yine 21 Mayıs 2012 tarihli taraf gazetesi’nde bu defa İbrahim Çiftçi’nin avukatı Nevin Fidan’ın; “Çiftçi’nin Hablemitoğlu’nun öldürülmesi konusunda bir bilgisinin olmadığı” şeklindeki açıklamaları yer alıyordu.
Çiftçi’nin avukatı Nevin Fidan, beyanlarına; “Ankara DGM’de savcı, Çiftçi’nin ifadesini sanık olarak değil, bilgisine başvurmak için aldı” şeklinde devam ediyordu.
Sonuç ve Talep:
Hablemitoğlu cinayetini aydınlatmak için öncelikle bu cinayet hakkında bilgi ve görgüleri çok açık ve net bir şekilde herkesten fazla olan;
Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Abdulkadir Aksu, Cihangir Çelik, Mehmet Eymür, Hüseyin Aktaş, Osman Kaya, Cengiz Köksal, Refik Ali Uçarcı, Emin Aslan, Akif Beki, Ahmet Hakan Coşkun, Aytunç Altındal, Sami Hoştan, Nevin Fidan ve olay tarihinde Ankara’da görev yapan Amerika konsolosluk görevlileri’nin ilk etapta tanık olarak dinlenmelerini saygıyla arz ve talep ederim. Ergün Poyraz”
"SAHİPSİZ VATANIN BATMASI HAKTIR, SEN SAHİP ÇIKARSAN BU VATAN BATMAYACAKTIR." MEHMET AKİF ERSOY
Necip Hablemitoğlu,
(d. 28
Kasım 1954, Ankara – ö. 18 Aralık 2002, Ankara).
Hablemitoğlu'nun özellikle Türkiye dışında yaşayan Türk toplulukları ve Kırım
Türkleri konusunda yayınlanmış tarihi belgelere dayalı çok sayıda makalesi
bulunmaktadır. Ailesi Bulgaristan Büyük Oranköy'den (Golyamo Vranovo)
Türkiye'ye göç etmiş Kırım Türkleri'nden olan Dr. Necip Hablemitoğlu, Kırım
Türkleri'nin Türkçü lideri İsmail Gaspıralı'ya ait tarihi belgelerden oluşan
bir arşive de sahipti.
Öldürülmeden önce yazmaya başladığı ve öldürüldüğü için
tamamlayamadığıKöstebek isimli araştırma kitabında Fethullah Gülen hareketi, Emniyet ve diğer hayati devlet
kurumları içinde örgütlenmesini anlattı. Kitap, vefatından sonra bitirilememiş
haliyle yayınlandı. Köstebek isimli kitabından sonra Gülen örgütünün mali
kaynaklarını yazacağı yeni kitabını duyurmuştu. Bu kitabında ve yazılarında
Fethullah Gülen ve çevresinden etki ajanları, nüfuz casusları terimlerini
kullanarak bahsetmiş ve Gülen örgütünün yabancı devletler adına gönüllü casuslukyaptıklarını iddia etmiştir. Özellikle
"Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası" kitabından dolayı eleştiriler ve Fethullah
Gülen hakkında tamamlayamadığı "Köstebek" isimli kitabından dolayı tehditler
alan Dr. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık2002 tarihinde
evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayata gözlerini kapadı.
Köstebek isimli kitabı ölümünden sonra basılmıştır.
Ergenekon iddianamesinde bu cinayet
Danıştay saldırısı hükümlüsü Osman Yıldırım’ın ifadelerine dayandırılarak Ergenekon örgütü ile
ilişkilendirilmektedir.
“2002 yılı Aralık ayının başında İbrahim Genç’in Osmanbey’de
bulunan yazıhanelerinden birinde Veli Küçük, İbrahim Genç, Esen Türkyılmaz,
Muzaffer Tekin ve Osman Gürbüz’ün olduğu toplantıda, Gürbüz’ün kendisine Necip
Hablemitoğlu’nu öldürüp öldüremeyeceğini sorduğuğunu, ve orada bulunanların
bunun karşılığı olarak 1 milyon dolar teklif ettiğini, Küçük’ün Gürbüz’e
dönerek, “Osman bu iş yine sana düştü” dediğini, daha sonra Hablemitoğlu’nun
öldürüldüğünü duyduğunu, yaklaşık altı yedi ay sonra Gürbüz’ün kendisine
“Hablemitoğlu’nun parasını masalarda bitirdik” dediğini, bu konuşmadan sonra
Gürbüz’ün Hablemitoğlu’nun öldürülmesi olayına karıştığını ve aldığı parayı da
kumarda bitirdiğini anladığını(...)”
Eskiden MİT görevlisi olarak çalışmış olan Mehmet
Eymür de, Necip Hablemitoğlu'nun askeri ihalelerdeki usulsüzlükleri yolsuzluk.com sitesine
gönderdiği için suikaste uğramış olabileceğini iddia etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder